Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
G20 Ülkeleri Arasında Sıramız Geriliyor | Güngör Uras | Milliyet
Dolar olarak milli gelirimiz 2014’te 800 milyar dolardı. Dolar fiyatındaki artış nedeniyle (sabit fiyatlarla yüzde 3 büyüsek bile) 2015 milli gelirimiz 726 milyar dolara gerileyecek. Dünyanın 18’inci büyük ülkesiydik. 20’nci veya 21’inci sıraya gerileme tehlikesi var.
15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da G20 liderler toplantısı yapılacak. Biz ev sahibiyiz.
G20’ler dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa BirliğiKomisyonu’ndan oluşuyor. İngilizce “Group of 20” (20 Grubu) anlatımı, kısaca G20 diye adlandırılıyor.
G20 ülkelerini Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa Birliği Komisyonu oluşturuyor.
G20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85’ini temsil ediyor. Dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor
G20 toplantılarında, uluslararası finansal istikrarın artırılmasına ilişkin görüşme ve çalışmalar yapılıyor.
Yarbay Alevi! Yarbay Paralel! Siz Alçak! | Ezgi Başaran | Radikal
Ne dediler, biliyor musunuz? 'Yarbay FETÖ ağzıyla konuşuyor.' 'Ölmesini bilmeyenler asker olmasın.'
Her gün bizleri, gazetecileri sistematik bir zorbalıkla hedef gösteriyorsunuz ya…
Tedirginlikle bekledik.
Bunu da yapacak mısınız acaba diye bekledik. Vallahi de billahi de yaptınız.
Şehit ailelerini de ağzınızdan köpükler saçarak ezberinizdeki ‘kötü’ tanımlamalarla etiketlediniz.
Siirt'teki bombalı saldırıda şehit olan Jandarma er Bahadır Aydın cenaze töreninde Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nu protesto eden aile büyüğüne DHKP-C’li dediniz.
Eski Eğitim-Sen Şube Başkanı bir ÖDP’liydi.
Yine Siirt saldırısında şehit olan Recep Beycur’un cenazesinde “Cumhurbaşkanı gurur duysun. Kardeşi kardeşe kırdırıyor. Bu yaşa getirene kadar ne çektik. Onun oğlu olsa böyle olur muydu” diye bağıran yakınını ‘PKK sempatizanı provokatör’ ilan ettiniz.
Fiili Durum Yaratarak Yönetmek | Ahmet İnsel | Cumhuriyet
Tayyip Erdoğan, halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmeden önce de fiili durum yaratmayı, yasa, kural ve demokratik geleneklerin etrafından dolaşmayı alışkanlık haline getirmişti. Bu yönetim biçimi, 2003’te başbakan olmasını izleyen birkaç yıl içinde değil, kendi iktidarına yönelik fiili durum yaratılması tehdidini bertaraf ettikten sonra su yüzüne çıktı. Ergenekon ve onu izleyen davalar aleni hukukdışı yöntemlerle, üretilmiş delillerle, afaki senaryolarla yürütülen büyük bir siyasal temizlik operasyonuna dönüşürken bu davaların savcısı olduğunu ilan etti. Gülen cemaati çevresinin zihniyet polisliğini adım adım uygulamasını savundu.
Sadece siyasal alanda değil, icraatlAr konusunda da fiili durum yaratarak ilerlemeyi marifet olarak gören bir zihniyetin en ileri örneklerini sundu Tayyip Erdoğan ve çevresi. Bu nedenle yürütmenin icraatlarının, -muhalefeti bir kenara bırakalım-, yargı tarafından denetimine karşı hep büyük tepki gösterdi. Eline geçen her fırsatta, idari yargının ve Sayıştay’ın denetim yetkilerini kıstı. Kısamadığı zaman, bu kararları uygulamadı ya da nihai karar alınmadan icraatın geri dönülmez noktaya gelmesi için ahbap-çavuş ihalelerini alelacele yaptırdı. Yakın çevresi hakkında başlatılan yolsuzluk soruşturmalarını fiili durum yaratarak engelledi.
Handikabınız Var, Dikkat | Akif Beki | Hürriyet
AK Parti propagandistleri, sizinle başlayalım.
Şehitliği yücelteyim, manen ne kadar yüksek ve arzulanası bir mertebe olduğunu müjdeleyeyim, gözü yaşlı ailelerini onurlandırayım, bir teselli vereyim derken şehitlerden rol çalma tehlikeniz var. Can onlardan giderken kahramanlığını siz sahipleniyormuşsunuz durumlarına düşmek gibi...
Duyarlılık izharı, minnet ve şükran hisleriyle sınırlı kalmaz da ölçü kaçırılırsa, başkalarını ölüme yollarken lafta şehadet şerbeti özlemi çekiyor gibi görünmek sakıncası var.
Karşıtlarınıza da 'Dün analar ağlamasın'dan bugün 'Ne mutlu şehit analarına' makamına ne çabuk geçtiğinizi sorgulama hakkı doğar.
Hızını alamayan AK Parti propagandistleriyle devam edelim.
Tayyipfobiyle mücadele gerekli, Tayyip Erdoğan markasından seçimlerde yararlanmak da akıllıca, fakat böyle mi?
Aktivist Müslümanlara Karşı Dini Seferberlik | Ayça Söylemez | BirGün
“DEAŞ (IŞİD) saldırılarına karşı en doğru çözüm, dini idrakin sağlam şekilde inşa edilmesidir. Her türlü güvenlik tedbirleri alınabilir, alacağız. Ancak en güçlü tedbir gençlerimizin dini idrakinin korunmasıdır.”
Başbakan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği İl Müftüleri toplantısında müftüleri böyle göreve çağırdı. Görev ne? Dinin (kendi kabul ettikleri versiyonunun) yayılması ve anlatılması. İki bin yıllık bir görev.
Görevi seferberlik olarak da ilan etti: “Yeni bir dini idrakle aşırı akımlara karşı bir ilmi seferberlik içinde olacağız” dedi, müftülere “yeni bir dini idraki bütün ülke sathında yayma görevini” verdi.
Seferberliğin ilk adımı ideolojik altyapısının oluşturulması. Diyanet 10 Ağustos’ta kamuya açtığı İslam Devleti (IŞİD) raporunda, örgütün “nasıl ortaya çıktığını, geçirdiği istihaleleri, etkinliğini artıran sebepleri ve mücadele tarzını irdelediğini” duyurdu.
Raporda IŞİD’den “sözümona aktivist Müslümanlar” diye bahsediliyor.
Ateşkes İhlalinde ‘Yeni’ Diyarbakır | Etyen Mahçupyan | Akşam
HDP’nin seçim başarısının ardından henüz bir ay olmuşken, PKK ateşkesi bitirme ve HDP’yi Türkiye siyasetinde bir ‘mızrak ucu’ olarak kullanma stratejisine yöneldi. Dolayısıyla YDG-H birimleri hendek kazıp ajitasyon yapar, vurucu timler hemen her gün polis ve asker infaz ederken, HDP belediyelerine de ‘demokratik özerklik’ ilan etmek düştü. Hükümet ise Çözüm Sürecinin ‘öncesine’ geri dönüp güç savaşından taviz vermeye niyeti olmadığını ortaya koydu. Böyle bir ortamda Güneydoğu halkının ne düşünüp hissettiği, taraflara hangi ölçütlerle baktığı, bölgeyi ve siyaseti nasıl okuduğu, önümüzdeki dönemin neler getirebileceğini öngörmek açısından önemli. Bu amaçla yapılmış bir ziyaret çerçevesindeki izlenimler geçen Pazartesi ve Salı Ayşe Yırcalı’nın kaleminden El Cezire Türk sayfalarında yayımlandı.
“Kasvetli ve paniğe kapılmış bir ruh hali yerine, genele yayılmış bir sağduyunun” Diyarbakır’a hakim olduğunu söyleyen Yırcalı, şöyle devam ediyor: “Başlangıçta sokaktan uzak kalma dürtüsü daha baskınken, şimdilerde geceleri sosyal hayat yavaşlamış olsa da kepenklerin kapanmadığından, ailelerin en azından gündüz saatlerinde tedirgin olmadan parklarda vakit geçirebildiğinden bahsediliyor. 6-8 Ekim olaylarının tersine bir panik havası yok, şiddet toplumsal hayatı çok fazla sarsmamış… Çatışmasızlık süreci halk için o kadar değerli ki, bunun kaybedilebileceğine ihtimal verilmek istenmiyor.”
Davutoğlu'nun, ”Yol Haritası” | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Siyaset bir hükümet formülü üretemeyince, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim hükümeti için gongu çaldı, süreci başlattı.
45 günlük sürenin dolmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Meclis Başkanı İsmet Yılmaz'la görüşerek seçim hükümeti için startı verdi.
Bundan sonra hükümet kurma süreci Anayasa'nın 116 ve 114. maddelerince yürüyecek.
Karar bugün Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan Davutoğlu'nu çağırarak hükümeti kurmakla görevlendirecek. Anayasa'nın 114. maddesine göre 5 gün içinde hükümetin kurulması gerekiyor.
Bundan sonra, hükümeti kurmakla görevlendirilen Başbakan Davutoğlu'nun nasıl bir yol izleyeceği sorusu gündeme gelecek.
Hükümet kuruluşunda Başbakan'ın, yol haritasını Anayasa'nın 114.Maddesi belirleyecek.
Kâbustu Gerçek Oluyor: AKP, HDP ile Tek Başına | Murat Yetkin | Radikal
CHP ve MHP'nin geçici hükümete bakan vermeyeceği, kabul edenleri kendisinden saymayacağı, ihraç edeceği bir ortamda HDP ve bazı 'bağımsızlarla' aynı hükümet içinde seçime gitmek gerçekten kolay değil.
Neye niyet, neye kısmet?
Ne Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ne Başbakan Ahmet Davutoğlu ister miydi AK Parti’nin yeniden seçime HDP ile aynı hükümette gitmesini?
Bazen işte böyle evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Çarşıyı hesaba uydurmak üzere çıkar yol, malum medyada yolu yapılmaya başladığı üzere, artık Anayasa'yı filan bir kenara bırakıp HDP’den hiçbir isme teklif götürmemek olabilir.
Davutoğlu’nun CHP ve MHP’den milletvekillerine partilerinden bağımsız teklif götüreceği açıklaması aslında bu sıkıntıyı perdelemeye, dikkatleri başka yöne çekmeye çalışan bir çaba.
Üniversite Hastaneleri Böyle Kurtulur Mu? | Nilay Etiler | Evrensel
Geçtiğimiz hafta YÖK ile Sağlık Bakanlığı arasında bir protokol imzalandı. Bu protokole göre, devlet üniversitelerinin hastaneleri isterlerse Kamu Hastaneleri Birliğinden tıbbi sarf malzemesi alacak. Bu protokol, ajanslara bir müjde gibi yansıdı. Peki gerçekten öyle mi?
AKP’nin neoliberal sağlık sistemi kurgusu içinde üniversite hastaneleri, reform sürecine en fazla “taş koyan” sağlık kuruluşları oldu. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birinci basamak sağlık hizmetleri ve devlet hastaneleri ciddi bir neoliberal dönüşüme sahne oldular. Kurgulanan sağlık reformunda üniversite hastaneleri, özel sağlık kuruluşları ile rekabet eden, onların “müşterisini kesen” özellikler taşıyorlar.
Sağlığı özelleştiren “neoliberal zihniyet”e göre; sağlık hizmeti bir piyasa malı olmalı, insanların hastalıklarından kâr edilmeli, yatırımcılar alana yatırım yapmalı, sağlık turizmi ile diğer ülkelere açılmalı vb. pek çok unsur olduğunu biliyoruz. Bizim cephemizden itiraz noktası da şu: Sağlık sosyal bir haktır, sağlığın özelleştirilmesi bu hakkı ortadan kaldırır, ödeme gücü olanlar bu hizmetten yararlanır, toplumda hizmetten yararlanamayan kişiler ortaya çıkar.
Balık Bellek | Soner Yalçın | Sözcü
Adı, William de Kooning (1904-1997)…
Amerika’nın tanınmış ressamlarındandı. Soyut ekspresyonist kadın serisi tabloları meşhurdur.
Amerikalıların yüzde yetmişinin aptal olduğunu söylemişti!..
Adı, Günter Grass (1917-2015)…
Alman yazar “Teneke Trampet” romanıyla tanındı. Nobel Ödülü kazandı.
Almanların yüzde sekseninin aptal olduğunu söylemişti!..
Adı, Aziz Nesin (1915-1995)…
Büyük Türk yazarını tanımayanınız yoktur.
Türk halkının yüzde altmışının aptal olduğunu söylemişti!..
Diğer iki ismin hangi nedenlerle böyle düşündüklerinin ayrıntısına girmeyeyim.
Usta sanatçımız Müjdat Gezen, Aziz Nesin’in bu sözünün 1982 Anayasa Referandumu’na dayandığını açıkladı:
“İzmir Torba’da şenlik vardı, İlhan Selçuk ve Aziz Nesin’le birlikte panele katılmıştık. Panelin konusu mizahtı. Birisi kalktı ‘Nasrettin Hoca’nın torunları olarak zeki insanlarız değil mi?’ diye sordu Aziz Nesin’e.
O da ‘Yüzde 60’ı aptaldır’ dedi.
Sonra kuliste kendisine sordum neden böyle bir şey söylediğini.