Görüş Bildir

DEAŞ Haberleri

DEAŞ ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. DEAŞ ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Bülent Arınç: 'Ekonomi ve Siyasi İstikrar Siyam İkizleri Gibidir'
Başbakan Yardımcısı Arınç, 'AK Parti yönetiminde geçen 12 yıl, istikrar ile ekonomik başarı ve ileri demokrasi ilişkisini açıkça ortaya koyan bir dönem oldu' de dedi.İSTANBULBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Ekonomik gelişme ve siyasi istikrar 'Siyam İkizleri' gibidirler, AK Parti yönetiminde geçen 12 yıl, ‘istikrar’ ile ‘ekonomik başarı’ ve ‘ileri demokrasi’ ilişkisini açıkça ortaya koyan bir dönem oldu” dedi.Arınç, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) ev sahipliğinde, Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından düzenlenen 5. Boğaziçi Zirvesi’nin kapanış konuşmasını yaptı. Konuşmasına dünyanın ve bölgenin içinde bulunduğu sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunarak başlayan Arınç, 'Dünyamız ve özellikle bölgemiz hızlı bir dönüşümden geçmektedir. Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşanan gelişmeler, küresel düzeyde siyaseti etkileyen ölçüdedir. Sadece Kasım 2013'teki 4. zirveden bu yana yaşanan gelişmeler dahi baş döndürücü boyuttadır' ifadelerini kullandı.Arınç, zirvenin bu yılki teması 'Yarının Değişen Senaryoları: Zorlukları Anlamak ve Diyaloglar Geliştirmek' konusuna atıf yaparak, bunun zorlu ve iddialı olduğu kadar isabetli olduğunu dile getirdi. Arınç, şunları kaydetti:'Bu ana temanın etrafında Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika ekonomilerinin değişim ve dönüşümü, küresel ticaret ve yatırımların yeni dinamikleri, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve bunun finansmanı, enerji çeşitliliği gibi hususlarla birlikte genç girişimciler, kadın-erkek eşitliği gibi konu başlıklarının belirlenmiş ve ele alınmış olmasını önemsiyorum.Bölgemizde ve dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik krizler bazen bizleri endişeye hatta umutsuzluğa düşürüyor olabilir. Özellikle Türkiye açısından baktığımızda yakın coğrafyamızda, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin ekonomik ve ticari ilişkilerimize olumsuz yansımaları olduğu bir gerçektir. Ancak bunların aşılmasının yolu da sadece diyalog ve iletişimdir.'Arınç, buna en güzel örnek olarak Irak’ı gösterdi. Irak’ta yakın dönemde yaşanan hükümet değişikliğinden sonra ortaya çıkan tablonun, kendilerini hem Irak hem bölge hem de ikili ilişkiler açısından ümitlendirdiğini söyleyen Arınç, 'Irak, DAİŞ (DEAŞ) tehlikesine ve ülkenin yaklaşık üçte birinin halen bu örgütün işgali altında olmasına rağmen iş başına gelen hükümet, olumlu tutumu ve sağduyusuyla iç barış, huzur ve istikrarın tesisi yönünde olumlu adımlar atmaktadır. Bu adımlar, ülkenin yeniden kalkınması ve refahı açısından çok önemlidir' diye konuştu.'Ekonomik gelişme ve siyasi istikrar 'Siyam İkizleri' gibidir'Arınç, siyasi istikrar ve ekonomik gelişmenin iç içe geçmiş, birbirini tamamlayan unsurlar olduğuna işaret ederek, birinin diğerine önceliğinin olmadığını, siyasi istikrar sağlanmadan ekonomik gelişmenin olmayacağını belirtti. Ekonomik gelişme olmazsa siyasi istikrarın da tehlikeye düşeceğini vurgulayarak, 'Her vesileyle ve her türlü platformda ısrarla verdiğim örnekte olduğu üzere; ekonomik gelişme ve siyasi istikrar 'Siyam İkizleri' gibidirler' dedi.Arınç, bu konuda Türkiye’nin AK Parti iktidarındaki son 12 yılının güzel bir örnek olduğuna dikkati çekti. Yıllardır devam eden kavgalardan, istikrarsızlıktan, siyasi ve ekonomik krizlerden bunalan Türk vatandaşlarının, 2002 yılı Kasım ayında yapılan genel seçimlerde kendi içinden çıkan, gerçek anlamda kendisini temsil eden AK Parti’ye egemenlik yetkisini, hükümet iradesini emanet ettiğini söyleyen Arınç, şöyle devam etti:'Milletimiz daha sonraki seçimlerde de istikrardan ve demokrasiden vazgeçmedi. Hükümetlerimize teveccüh gösterdi ve arkasında durmaya devam etti. Biz de milletimizden aldığımız bu güçle ona hizmet etmeye, demokrasimizi güçlendirmeye, özgürlükleri artırmaya, ekonomimizi büyütmeye, kronikleşmiş sorunların üzerine gitmeye devam ettik.AK Parti yönetiminde geçen 12 yıl, istikrar ile ekonomik başarı ve ileri demokrasi ilişkisini açıkça ortaya koyan bir dönem oldu. Demokrasimiz ilerledikçe ekonomimiz güçlendi. Ekonomimiz güçlendikçe demokrasimiz ilerledi. Politikalarımızın temeline güven ve istikrarı koyduk. İnsanımıza güvendik ve öz güven kazandırdık. Bütçe açıklarıyla boğuşan, borç çıkmazı içinde, enflasyon sarmalına girmiş, umutsuz, IMF’den medet uman bir ekonomiyi yeniden ayağa kaldırdık.'Arınç, Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler hakkında katılımcılara bilgi vererek, 'Geçmişte krizlere neden olan bir ekonomi iken, tüm dünya ekonomilerini temelden sarsan küresel krizde, Türkiye’yi dimdik ayakta duran ve bu krizin etkilerini hızla atlatan ve hatta krizden fırsatlar çıkaran bir ekonomi haline getirdik' dedi. Türkiye’nin küresel kriz dönemindeki durumuna da değinen Arınç, zorlu bir sınavdan başarıyla çıkıldığını dile getirdi. Arınç, şöyle konuştu:'Türkiye’de, kriz döneminde yıllar itibarıyla toplam istihdam hiç azalmadı, artmaya devam etti. Yüzde 23,1 oranında artışla en yüksek istihdam artışı sağlayan ülke olduk. Küresel kriz sonrası dönemde 6 milyona yakın ek istihdam sağladık. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ekonomisi güçlü, güvenilir, sağlıklı yapısıyla bölgesinde bir istikrar adası, bir güvenli liman konumuna geldi. Türkiye ekonomisini 230 milyar dolarlık bir ekonomiden 822 milyar dolarlık bir ekonomi haline getirdik. 2002 yılında 3 bin 492 dolar olan kişi başına geliri 3’e katlayarak 2013 yılında 10 bin 807 dolar seviyesine yükselttik.'Arınç, özel sektör öncülüğünde büyüyen bir ekonomide, devleti, özel sektörün gelişmesi için uygun ortamı oluşturan bir unsur haline getirdiklerini vurgulayan Arınç, 'Altyapı yatırımlarına önem vererek güçlü bir kalkınmayı destekleyecek zemini oluşturuyoruz' ifadelerini de kullandı.Muhabir: Eda Fatma TopçuAA
Erdoğan'dan DEAŞ Açıklaması
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temaslarını sürdürdüğü Fransa'nın başkenti Paris'te, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde bir konuşma yaptı.Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde 2004 yılından sonra hitap etmekten memnuniyet duyduğunu ifade Erdoğan, bugün Fransalı mevkidaşı ile gerçekleştirdiği görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkileri ve bölgesel meseleleri değerlendirdiklerini kaydederek, 'İlişkilerde zaman zaman iniş çıkışlar olsa da tarihe baktığımızda genel olarak ortaklıkların işbirliğinin dayanışmanın öne çıktığını görüyoruz. İlişkilerimizdeki bir başka önemli boyut Fransa'da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve Türkiye kökenli vatandaşlarımızdır ki sayısı 610 bin civarında. Çifte vatandaşlığa sahip vatandaşlarımızın sayısı da 300 bine ulaşmış durumda. Bu rakamlarla Türkler Fransa'da dördüncü büyük göçmen grubunu oluşturuyorlar' diye konuştu.Konuşmasında IŞİD yerine DAESH (IŞİD'in Arapça kısaltması) kelimesini kullanan Erdoğan, mücadelenin devam edeceğini belirterek, 'Türkiye'nin asla DAESH gibi bir terör örgütüne destek vermek gibi bugüne kadar bir yanlışı olmamıştır.Terörün ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bizim mücadelemiz DEAŞ ile aynı şekilde devam edecektir. Bazıları DAESH'i İslam veya islami bir örgüt gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Kusura bakmasınlar. Anlamı 'barış' olan bir din asla teröre müsaade etmez. DAESH bir terör örgütüdür' dedi.'AB TARAFINDAN TÜRKİYE'YE VERİLEN SÖZLERİN TUTULMASINI BEKLİYORUZ'Fransa ve Türkiye arasındaki işbirliğinin Avrupa ve Akdeniz'deki Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Balkanlardaki birçok meselenin çözümüne katkı sağlayacağını savunarak, 'Biz Türkiye olarak Fransa ile ilişkilerimizde büyük devlet vizyonunu her zaman muhafaza ettik ve ediyoruz. AB üyelik sürecimizde bize en büyük desteği ve katkıyı beklediğimiz ülkelerin başında Fransa geliyor. Biz bu desteği Chirac'ın görevi bıraktığı ana kadar hep gördük. Bu destek o süreçler içerisinde hep oldu. Nedense Sayın Chirac ayrıldı. Ayrıldıktan sonra bir farklı hava esmeye başladı. Bu da bizi üzdü tabi. Temenni ederim ki şimdi yeni bir sürecin içerisine girmiş bulunuyoruz. Türkiye'nin 1963 yılından bu yana AB kapısında bekletiliyor olması izahı mümkün olmayan bir süreçtir. Hiçbir ülkeye böyle bir uygulama yapılmamıştır. AB müzakere süreci maalesef fasıllar üzerine konan blokajlar nedeniyle ciddi bir duraklama süreci yaşıyor. AB tarafından Türkiye'ye verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Bu da bizim en doğal hakkımızdır. Fransa tarafından da bize verilen sözlerin tutulacağını ümit ediyoruz' ifadelerini kullandı.'300 BİN İNSANIN ÖLÜMÜ GÖSTERE GÖSTERE GELMİŞTİR'Ortadoğu'daki krizleri daha ortaya çıkmadan gören ve uyarıları yapan ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Irak'ta bu manzaranın oluşabileceğini Irak'ın bölünme noktasına gelebileceğini yıllar öncesinden ifade ettik. Türkiye'nin bu konuda uyarıları dikkate alınmış olsaydı buna yönelik tedbirler alınmış olsaydı Irak'ta şu anda yaşananlar yaşanmayacak barışçıl demokratik çözümler üretilmiş olacaktı. Aynısı Suriye için de geçerli. Suriye'de yaklaşan tehlike görülmediği için işte bugünkü trajik manzaraya ne yazık ki düşmüş durumdayız. 300 bin insanın ölümü maalesef göstere göstere gelmiştir. Öyle bir yaklaşım tarzı var ki anlamak mümkün değil' dedi.'DEVLET TERÖRÜNÜ ESTİREN KİŞİ BANA GÖRE TERÖRİSTTİR'Dünya siyasetine yerleşmiş olan iki kavramın kendisini çok rahatsız ettiğinden bahseden Erdoğan, şunları söyledi:'Bunların bir tanesi konvansiyonel silahlar meselesidir bir diğeri de kimyasal silahlar meselesidir. Bunun uygulaması karşımıza özellikle Suriye'de çıktı. Kimyasal silahların uluslararası hukuk açısından çok farklı bir konumu olabilir fakat Suriye'de kimyasal silahlarla ölenlerin sayısı binlerle ifade edildi. Konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ise üzülerek ifade ediyorum 300 bine yakındır. Konuşulan hep nedir? Kimyasal silahtır. Konvansiyonel silahları neden konuşmuyorsunuz? Kimyasal silahla öldürülürse suç değil, konvansiyonel silahla öldürülürse suç, mantık bu mu? Neticesi ölüm olan ve bu vesile ile kullanılmış olan ne olursa olsun bunun yasaklanması gerekir. Konvansiyonel silahı kullanıyorsa oradaki devlet terörünü estiren kişi ki bana göre bir teröristtir ve ortada bir devlet terörü vardır. Bu kişiye karşı ulusların birleşip Adalet Divanı'na mı gider nereye giderse bunun oraya götürülmesi lazım.''DAESH İLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEKTİR'Türkiye'nin DAESH'a (IŞİD) yardım ettiği yönündeki iddialardan rahatsız olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Türkiye'nin asla DAESH gibi bir terör örgütüne destek vermek gibi bugüne kadar bir yanlışı olmamıştır. Biz 32-33 yıldır terörle mücadele eden bir ülkeyiz. Terörün ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bizim mücadelemiz DAESH ile aynı şekilde devam edecektir. Bazıları DAESH'i İslam veya islami bir örgüt gibi göstermenin gayreti içerisine giriyor. Kusura bakmasınlar. İslam anlam itibariyle anlamı 'barış' olan kelimeden türemiştir. Anlamı barış olan bir din asla teröre müsaade etmez. DAESH bir terör örgütüdür. Dikkat edin IŞİD'i de ısrarla kullanmıyorum. DAESH diyorum. Çünkü bunlar bir terör örgütüdür.''KOBANİ'Yİ NİYE BU KADAR STRATEJİK BİR KONUMA TAŞIDILAR?'Bölgedeki meselenin sadece Kobani olmadığını belirten Erdoğan, Kobani'nin istismarının yapıldığını savunarak 'Kobani niye böyle bir stratejik konuma getirilmiştir. Ne var burada acaba? Petrol mü var, altın mı var, elmaslar mı var? Neden acaba Kobani? Bugün Kobani'yi bombalayanlar, koalisyon güçleri, dost acı söyler ama gerçeği söyler. Humus vurulmuştur sesleri çıkmamıştır. Buralar vurulurken sesleri çıkmayanlar acaba Türkiye'nin sınırındaki Kobani ile ilgili niye bu kadar stratejik bir konuma taşıdılar? Onlar için bunun stratejik önemi nedir? Benim sınırımda burası. Eğer stratejik bir konumu olacaksa benim için olmalı. Onlar için olmaması lazım. Şu anda boş bir Kobani var' diye konuştu.'BUGÜN KOBANİ'Yİ KURTARIRSINIZ YARIN BAŞKA KOBANİLER ÇIKAR'Batı'nın Ortadoğu'ya karşı sergilediği çifte standartlı tutumun Ortadoğu'da vicdanları derinden etkilediğini aktaran Erdoğan, 'Bu çifte standartlı tutum son bulmadığı küresel adalet tesis edilmediği müddetçe Ortadoğu'da ya da diğer bölgelerde bu tahribat daha da artacaktır. Batı da bu tahribattan uzak kalmayacaktır. Yaklaşan bu tehlikeyi hepimizin görmesi gerekiyor. Avrupa'nın bu tehdidi özellikle görmesi gerekiyor. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Ortadoğu'da çizilen sınırlar oluşturulan senaryolar şu anda adeta dikişlerini patlatarak küresel sorunlara dönüşüyor. Bölgedeki her meselenin birbiri ile irtibatı var. Bugün DAESH'i ortadan kaldırırsınız yarın bir başkası çıkar. Bugün Kobani'yi kurtarırsınız yarın başka Kobaniler çıkar. PKK terör örgütüne yeşil ışık yakılırken işte bu terör örgütüne kırmızı ışık yakılması terörle mücadele konusundaki samimiyetin sorgulanmasını da beraberinde getirir' ifadelerini kullandı.'ÇÖZÜM SÜRECİNE YÖNELİK EN BÜYÜK SALDIRI KOBANİ BAHANESİYLE SERGİLENDİ'Konuşmasında çözüm sürecine değinen Erdoğan, 'Çözüm süreci adını verdiğimiz terörü sona erdirme toplumsal barışı tesis etme süreci yapılan tüm tahrik ve provokasyonlara rağmen devam ediyor. Bu süreç daha başladığı anlarda Paris'te yapılan bir saldırı sürece yönelik büyük bir sabotaj olmuştu. Bu sabotajın süreci yaralamasını engelledik. Yaklaşık 2 yıllık süreçte benzeri birçok saldırıyı kararlılıkla bertaraf ettik. Çözüm sürecine yönelik en büyük saldırı Kobani bahanesi ile geçtiğimiz haftalarda sergilendi. 40 vatandaşımız Kobani bahanesi ile yapılan saldırılarda hayatını kaybetti. Bunların tamamı terör örgütü PKK'nın katlettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızdı. Terör örgütü gibi terör örgütünün uzantısı olan siyasi parti de kendi ideolojisi kendi fikirleri kendi yaşam tarzı dışında hiçbir oluşuma tahammül etmiyor. Kimi zaman şiddetle kimi zaman baskı ile farklılıkları ortadan kaldırmanın gayreti içine giriyor. Zor bir süreçteyiz hassas bir süreçteyiz. Ama barıştan başka bir seçeneğimiz yok. Bunu mutlaka tesis edeceğiz. Ne güvenlikten ne hukuk ve demokrasiden taviz vermeden devam ediyoruz' diye konuştu.'İYİ NİYETİMİZ KARŞILIK BULMADI'1915 Olayları ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, bu konunun dezenformasyondan uzak tutularak ele alınamadığını kaydederek, 'Bizim bütün yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen Ermenistan ve Ermeni Diasporası sağduyulu bir yaklaşım sergilemediler. Biz bu meselenin siyasi bir mesele olmaktan çıkarılmasını siyasetin malzemesi olmaktan çıkarılmasını, bırakalım bunu tarihçiler gelsinler bu mesele üzerinde çalışsınlar. Biz arşivlerimizi açtık. Ermenistan'ın elinde varsa bu tür arşiv o da açsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsın. Bu belgeler üzerinde hukukçular siyaset bilimciler tarihçiler çalışmalarını yapsınlar. Onların yaptığı tespitlerle adım atalım. Bizim iyi niyetimiz maalesef karşılık bulmadı' dedi.CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, KONFERANS’TA SORULARI YANITLADICumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temasları kapsamında gittiği Fransa'daki Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde bir konuşma yaptı. Açıklamalarının ardından kendisine yöneltilen sorulara yanıt veren Erdoğan, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili sorulan bir soru için Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nde hizmet vermediğini anlatarak 'Kusura bakmayın da Gazi Mustafa Kemal'in zamanında veya daha sonra yapılmış olan ki şu anda kullanılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği köşk değildir. Şu anda benim oturduğum yer, hizmet verdiğim yer, Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği yer değildir. Biz bu yeni yaptırdığımız yere geçerken başbakanlık binamız hizmete elverişli olmadığı için başbakanımızı şu anda benim hizmet verdiğim yere alacağız. Şu anda yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da cumhurbaşkanlığının hizmetlerine mevcut yer el vermediği için zaten oraya taşınmıştır' dedi.'İSRAİL YÖNETİMİNİN ANLAYIŞI İLE BARIŞIK OLMAK BİZİM AÇIMIZDAN MÜMKÜN DEĞİL'İsrail ve Türkiye ilişkileri ile ilgili sorulan bir soruya Erdoğan, 'İsrail bölgede halkı Müslüman olan ülkeler olarak ilişkileri en ileri olan ülke Türkiye'ydi. İsrail böyle bir dostunu kaybetti. Gerek malum Mavi Marmara olayı diye uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götüren gemiyi vurmalarından sonra aramızdaki münasebetler olumsuz gelişti. Biz kendilerine o zaman 3 maddeden oluşan şart sunduk. Bunun bir tanesi özür dilenmesiydi. İki tazminat konusuydu. Üç, Filistin'e ambargonun kaldırılmasıydı. Özür dilendi. Tazminat için belli bir noktaya gelindi. Ambargonun kalkmasını beklerken Gazze vurulmaya başlandı. Filistin vurulmaya başlandı. Böyle İsrail halkı ile bir sorunumuz yok. Bizim ülkemizde Musevi vatandaşlarımız var. Sorunumuz yok ama İsrail yönetimi ile bizim sorunumuz var. Şu andaki İsrail yönetiminin anlayışı ile barışık olmak bizim açımızdan mümkün değil' diye yanıt verdi.'DARBECİ İLE YAN YANA OLAMAM'BM Genel Sekreteri Ban'ın verdiği yemekte Sisi ile aynı masaya oturmadığı konusunu 'Darbeci ile yan yana olamam' diyerek açıklayan Erdoğan, 'Benim demokrasi derdim var. Ben demokratik bir liderim. Mısır'da da demokrasi mücadelesinde Mursi yüzde 52 oy ile Mısır'a başkan seçildi. Mısır'a başkan seçilen Mursi, şu andaki Sisi'yi kendine Milli Savunma Bakanı yaptı. Kendisi aynı zamanda Genelkurmay Başkanı konumunda. Milli Savunma Bakanı yaptığı Sisi, kalktı darbe ile Mursi'yi indirdi. Burada Batı çok büyük bir yanlış yapmıştır. Ben Batı'ya sesleniyorum. Siz demokrasiden yana mısınız, darbeden yana mısınız? Ben uygulaması ile Batı'nın kusura bakmasınlar darbeden yana olduğunu gördüm. BM Genel Kurulu'nda verilen yemekte bizi liderler arasında bir masaya oturtacaklar. Sordum masada kimler var. Dediler ki Sisi de o masada. Sisi o masadaysa ben o masaya gitmem dedim. Niye? Çünkü benden meşruiyetini alacak bir darbeci ile yan yana olamam. Şu anda Batı da bir yol ayrımında. Eğer demokrasi diyorsak demokrasi ile ilgili mücadelemizi kalemlerimizle de vereceğiz, söylemlerimizle de vereceğiz, duruşumuzla da vereceğiz' diye konuştu.'TÜRKİYE'NİN SÖZDE SINIRLARA EVET DEMESİ, MÜMKÜN DEĞİL'Ortadoğu'daki yeni sınırlar ile ilgili sorulan bir soru için Erdoğan, 'Türkiye'nin burada oluşabilecek sözde sınırlara evet demesi mümkün değil. Bu konu ile ilgili olarak atılan adımlar çok önemli. Irak'ta maalesef zihinsel sınırlar başka ülkeler tarafından atılıyor bu da önemli. Burada DAESH’ın da (IŞİD) böyle bir adım atmadığını da kimse söyleyemez. Bu da bunu bir fırsata dönüştürmüş olabilir. Bu bir terör örgütüdür. Bu terör örgütünün orada böyle bir netice alabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Aynı şekilde Suriye'de de böyle netice alabileceğine yine ihtimal vermiyorum. Sonunda ben inanıyorum ki Irak'ta Irak halkı galip gelecektir. Suriye'de de Suriye halkı galip gelecektir ve topraklarına sahip çıkacaklardır' ifadelerini kullandı.'PEŞMERGELER ÜLKEMİZE DAVULLU ZURNALI GELDİ'Peşmergelerin Türkiye'den geçişini farklı bir şekilde aktaran Fransız medyası ile ilgili sorulan bir soru için Erdoğan, 'Biz peşmergelerin Türkiye'den geçmesi için gayret sarf ettik. Biz Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'den geçmesi ile ilgili gayret sarf ettik. Nitekim Özgür Suriye Ordusu Türkiye'den geldi ve Kobani'ye girdi. Peşmergeler Türkiye'ye geldiler ve tüm mühimmatı ile araç gereçleri ile ülkemize geldiler. Ve bir de davullu zurnalı geldiler, onu da söyleyeyim. Peşmergeleri uçakla biz Şanlıurfa Havalimanımıza aldık. Orada hala istirahat ediyorlar. Fakat şu anda bu akşam itibariyle 2 gündür bizdeler Erbil'den şu anda haber bekliyorlar. Çünkü gelen konvansiyonel silahların Kobani'ye girmesinin uygun olmadığına dair aldıkları bir haber üzerine Kobani'ye henüz girmiyorlar. Biz daha da fazlasını peşmergelerden bekliyorduk. Özgür Suriye Ordusu'ndan da daha fazlasını bekliyorduk. Oradaki gidip savaşacakların sayıları ortalama 100'er kişi diyebilirim. 100 Özgür Suriye Ordusu'ndan 100 peşmergelerden. Batı medyasına bu ifadeleri niçin böyle söylediğimi böylece anlamış olun. Bu kadar hassas bir konuda Türkiye'yi zor durumda bırakmak için peşmergeye müsaade etmiyor, Özgür Suriye Ordusu'na müsaade etmiyor. Böylece yalan yanlış doğru olmayan haberler yapıyorlar' şeklinde konuştu.'ŞU AN HİZMET VERDİĞİM YER, GAZİ MUSTAFA KEMAL'İN HİZMET VERDİĞİ KÖŞK DEĞİLDİR'Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına ilişkin Atatürk Orman Çiftliği'ndeki yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, Atatürk'ün Çankaya Köşkü'nde hizmet vermediğini aktararak 'Kusura bakmayın da Gazi Mustafa Kemal'in zamanında veya daha sonra yapılmış olan ki şu anda kullanılan Cumhurbaşkanlığı Köşkü Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği köşk değildir. Şu anda benim oturduğum yer, hizmet verdiğim yer, Gazi Mustafa Kemal'in hizmet verdiği yer değildir. Onun yanında Pembe Köşk diye adlandırılan yerdir. Biz bu yeni yaptırdığımız yere geçerken başbakanlık binamız hizmete elverişli olmadığı için başbakanımızı şu anda benim hizmet verdiğim yere alacağız. Pembe Köşk'ü büyük ihtimalle Gazi Mustafa Kemal ile alakalı Ankara'da bir müze haline getirmek ve oturduğu yeri ondan kalan bütün objeleri de orada toplamak sureti ile Pembe Köşk'ü daha anlamlı kılabilecek bir adımı da böylece atmış olacağız. Şu anda yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı da cumhurbaşkanlığının hizmetlerine mevcut yer el vermediği için zaten oraya taşınmıştır. Biliyorsunuz artık Yeni Türkiye var. Yeni yer yine bizim imari üslubumuza, Türkiye bir medeniyetin varisidir. Nasıl ifade ediyorsunuz Atatürk'ün mirasları diyorsunuz, işte biz Selçuklu bakiyesi üzerine bir Osmanlı bakiyesi üzerine gelmiş bir ülkeyiz. Bizim bir mimari anlayışımız var. Gayet güzel bir eseri ortaya çıkarmış olduk' dedi.Gülten ÖZBEY-Bahar DEMİREL - DHA
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: 'İsrail'in Yaptıkları Kabul Edilebilir Değil'
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınının kabul edilemez olduğunu belirtti.RİYADDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınının kabul edilemez olduğunu belirterek, 'İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler’in aktif olması ve bu konuda sorumlu davranması noktasında çağrılarda da bulunduk. Buna karşı sessiz kalmayacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum' dediSuudi Arabistan Dışişleri Bakanı Saud Al Faysal’ın davetlisi olarak başkent Riyad’a gelen Çavuşoğlu, temaslarının ardından AA ve TRT muhabirlerine ziyaretini değerlendirdi.Çavuşoğlu, mevkidaşı Faysal ile görüşmelerinde birçok konuyu değerlendirme fırsatı bulduklarını dile getirerek, ikili ilişkiler ve bölgede herkesin saygı duyduğu iki ülke olarak ilişkileri geliştirme konusunda hemfikir olduklarını vurguladı. Siyasi ilişkilerin yanında ekonomik ilişkilerin potansiyelini değerlendirdiklerini ve geliştirilmesi gerektiğini teyit ettiklerini belirten Çavuşoğlu, “Özellikle karşılıklı yatırımlar, savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda işadamlarımızı daha sık bir araya getirmemiz gerektiğini de konuştuk” ifadesini kullandı.Bölgesel konuları da değerlendirme fırsatı bulduklarını aktaran Bakan Çavuşoğlu, 'Özellikle Suriye ve Irak’taki gelişmeler, DEAŞ ve diğer terör örgütleri, Suriye’deki Esed rejimi ve burada neler yapılması gerektiğini konuştuk' dedi. Çavuşoğlu, şöyle devam etti:“Bizim her zaman söylediğimiz bölgenin terörden temizlenmesi ve siyasi dönüşüm başta olmak üzere istikrarın geri getirilmesi. Esed rejiminden ve terör örgütlerinden kaçan insanların tekrar yerleştirilmesi ve onların haklarının geri verilmesi konusundaki kapsamlı strateji üzerine Suudi Arabistan ile aynı düşünüyoruz ve yapılması gerekenler konusunda da hemfikiriz. Müttefiklerimize ve koalisyon içindeki ülkelere de bunu aktarıyoruz.'Libya'daki duruma da değinen Mevlüt Çavuşoğlu, Libya’da kırılgan bir durum olduğuna dikkati çekerek, bu ülkede taraf tutmadan iki tarafın bir an önce müzakereye başlaması için destek verilmesi gerektiğini ifade etti.Yemen’deki gelişmelerin de kendilerini kaygılandırdığını dile getiren Çavuşoğlu, Suudi Arabistan'daki görüşmelerinde bu konuyu komşu ülke olarak değerlendirmelerini rica ettiklerini söyledi. Çavuşoğlu, ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) başta olmak üzere, uluslararası örgütler nezdinde de iki ülke arasındaki dayanışmayı geliştirerek devam ettirme konusunu değerlendirme fırsatını bulduklarını bildirdi.İsrail barış istemiyorİsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskını konusunda Çavuşoğlu, baskının İsrail'in bölgede barış istemediğini ve sürekli gerginliği tırmandırdığını gösterdiğini belirtti. Çavuşoğlu, şunları söyledi:'Ne zaman bölgeyi ilgilendiren herhangi bir konuda çözüme biraz yaklaşılsa İsrail hemen bir bahane buluyor, Filistin’e saldırıyor, çoluk çocuğu ve insanları öldürüyor. Çözüme doğru atılacak bir adımın da önüne geçiyor. Bu gösteriyor ki İsrail çözüm de istemiyor, barış da istemiyor ve iki devletli bir çözüme hazır değil. Ama İsrail bunları yaparken maalesef insanların inançlarına, ibadet yerlerine saygısızlık gösteriyor, hakaret ediyor. Bölgede son yaptıkları, Kudüs’te Mescid-i Aksa’da yaptıkları kabul edilebilir değil. O nedenle İİT, Birleşmiş Milletler’in aktif olması ve bu konuda sorumlu davranması noktasında çağrılarda da bulunduk. Buna karşı sessiz kalmayacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum.'Muhabir: Meltem UzunAA
'ABD ve Türkiye Görüş Ayrılıklarını Gideremedi'
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dört saatlik görüşmesinden sonra düzenlenen basın toplantısı olumlu mesajlar içerdi.Biden, iki ülkenin birbirine olan ihtiyacının altını çizerken, Erdoğan fikir birliği içinde olduklarını söyledi. Peki Türkiye ve ABD arasında özellikle bölgesel konular ve Suriye kriziyle ilgili farklılıklar giderildi mi? Basın toplantısı bu sorunun yanıtına dair ipuçları içeriyor mu?Uzmanlar, iki liderin basın açıklamalarının satır aralarında, görüş ayrılıklarının giderilmediği sonucunun çıktığını söylüyor.Açıklamaları BBC Türkçe’ye değerlendiren The German Marshall Fund (GMF) Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, “Ortak basın toplantısı iki ülke arasındaki güçlü müttefiklik ilişkileri ve ortak vizyonun yanı sıra bazı konulardaki farklı bakışın kodlarını da yansıttı” diyor.Ünlühisarcıklı ayrıca, Biden'ın “Her zaman her konuda çok açık ve dürüst görüşmelerimiz olmuştur” cümlesinin ise “diplomatik dildeki karşılığı bazı konularda farklı yaklaşımların karşılıklı olarak dile getirilmesidir” yorumunda bulunuyor.“Kısa vadede uzlaşı söz konusu değil”Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Şaban Kardaş da basın açıklamasının, “son dönemdeki, ‘işbirliği çatırdıyor mu’ mu şeklindeki yorumlara net bir cevap niteliği taşıdığını” söylüyor. Ancak detaylara bakıldığında iki ülke arasında görüş farklılıkları bulunan konularla ilgili bir uzlaşmanın sağlanmadığının göründüğünü belirtiyor.Kardaş, “Özellikle son dönemde tartışılan güvenli bölge, uçuşa yasak bölge gibi konularda uzlaşılan net bir konu olmadığını anlıyoruz. İşbirliği ortaklık önemli, ama farklılık devam ediyor ve bunları görüşmeye devam ediyoruz mesajı var” diyor.Peki bu farklılıkların yakın zamanda giderilmesi mümkün mü? Kardaş, bu soruya “Teknik düzeyde yapılan görüşmeler var. Orada ne konuşulduğunu bilmiyoruz ama ortaya çıkan resim o görüşmelerin kısa vadede sonlanmayacağı yönünde. Uzlaşacakları bir noktaya gelmeleri kısa vadede şu an söz konusu değil” değerlendirmesini yapıyor.Satır araları hangi ipuçlarını veriyor?Bunun yanında Özgür Ünlühisarcıklı iki liderin değindikleri başlıkların farklılık göstermesinin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Erdoğan'ın basın toplantısında “vurgulayarak yer verdiği” Kuzey Afrika'daki gelişmeler konusunda görüş birliğinin “Biden'ın açıklamalarına yansımadığını” belirtiyor ve ekliyor: “Öte yandan Biden'ın Irak'taki yeni hükümete ilişkin olumlu açıklamaları ve Türkiye'nin yeni Irak hükümeti ile diyaloğunun öneminin altını çizmesi Erdoğan'ın açıklamalarında yer almadı.”Ünlühisarcıklı’nın bir başka değerlendirmesi de iki ülkenin birbirini nasıl tanımladığına ilişkin: “Erdoğan ABD ve Türkiye'den stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçiş sürecini başarmış iki ülke olarak söz ederken Biden birbirine ihtiyaç duyan iki ülke yaklaşımını sergiledi” yorumunu yapıyor.ABD’nin Suriye krizine daha etkin bir şekilde dahil olmasından ve IŞİD ile mücadeleyi gündeminin üst sıralarına taşımasından bu yana Türkiye ile iki noktada ayrışıyor. Türkiye, yaklaşık 1,000 kilometrelik sınırında güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge için ısrar ederken ABD bu öneriye sıcak bakmıyor. Türkiye IŞİD ile karşı mücadelede Esad rejiminin devrilmesini bir öncelik olarak öne sürerken ABD’li yetkililer Esad’ın devrilmesini hedeflemediklerini yineliyorlar.Bununla birlikte bugünkü basın toplantısında Biden, “Suriye muhalifetini güçlendirmek ve Esad rejiminden uzakta bir geçiş sürecini temin etmek” ifadelerine yer verdi.Erdoğan ise “Birinci derecede, Suriye ve Irak'ta gelişmeler ile 'DEAŞ' tehdidi konusunda etraflıca görüşme imkanımız oldu. Gündemde ön planda olan meselelere ilaveten bazı bölgesel ve küresel konuları da değerlendirme fırsatımız oldu. ABD ile fikir birliği içinde olduğumuzu gördüğümüzü memnuniyetle ifade etmek isterim” dedi.Uzman Şaban Kardaş da “Şu ana kadar yapılan spekülasyonlara karşı stratejik ortaklığın konjonktürel olarak yaşanan ayrışmalar ve krizler bir yana iki taraf açısından da kaçınılmaz bir gerekliliği var. Bunu ortaya koymuş oldu” görüşünde.İki liderin de gazetecilerden soru almadan sonlandırdığı basın toplantısının planlanandan fazla süren görüşmenin içeriğine dair verdiği ipuçları özellikle Suriye’de çözüm için yaklaşım farklılıklarında uzlaşmanın zaman alacağına işaret ediyor gibi görünüyor. BBC Türkçe
Papa: 'Tanrı Türkiye'yi Kutsasın ve Korusun'
Papa Franciscus ve beraberindeki heyeti taşıyan İtalya havayolları Alitalia’nın kendisine tahsis ettiği ve üzerinde Papalık arması bulunan özel uçak, saat 12.50'de Esenboğa Havalimanı'na indi. Karşılamada askeri kıta hazır bulundu. Türkiye ziyaretine Anıtkabir'de saygı duruşuyla başlayan Papa Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın ilk resmi konuğu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Papa Franciscus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki görüşmenin ardından ortak bir açıklamada bulundu. Katolik aleminin ruhani lideri Papa Franciscus'un bugün başlayan Türkiye ziyareti 30 Kasım'a sürecek. Ziyaretin ilk ayağı Ankara. Papa Franciscus'u taşıyan özel uçak saat 13.00 sıralarında Esenboğa Havalimanı'na indi. Papa ilk ziyaretini Anıtkabir'e gerçekleştirdi ve ardından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Papa Franciscus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.Açıklanan programa göre Papa daha sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le görüşecek.Papa’nın Mart 2013’te göreve gelmesinden bu yana yapacağı 6. yurtdışı gezisi olan Türkiye ziyareti, hem Hristiyan alemi içindeki ayrılıkların aşılması, hem de İslam dünyasıyla ilişkilerin güçlendirilmesi açısından özel bir öneme sahip.Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede yaşananlar da bu ziyaretin etki alanını Vatikan-Türkiye ekseninden çıkarıp genişletiyor.
Erdoğan, Konya'dan Gülen'e Seslendi: 'Elini Kolunu Bağlayan Yok ki, Gel'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren seferlerinin açılış töreninde yaptığı konuşmada Fethullah Gülen'e çağrıda bulunarak 'Gazetelerden alınan onun kendi takımı için onların yerinde olmak isterdim diyor. Kimse sana gelme demiyor, gel' dedi. Ayrıca Erdoğan 'hızlı tren 1 hafta ücretsiz olarak sizlere hizmet verecek' açıklamasında bulundu.Cemaat'e yönelik operasyonların ardından sert açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün hızlı tren hattı açılışı için Konya'ya gitti. Açılış öncesi açıklamalarda bulunan Erdoğan, sözlerine Pakistan halkına başsağlığı dileyerek başladı.Konuşmasında 14 Aralık'ta Cemaat'e yönelik başlatılan operasyona değinen Erdoğan 'Pensilvanya açıklama yapıyor. Bakıyorsunuz şahsıma yönelik çok çirkin benzetmeler. Beddua seansları. Şimdi daha da enteresan bir açıklama yaptı. Gazetelerden alınan onun kendi takımı için onların yerinde olmak isterdim diyor. Senin elini kolunu bağlayan yok ki gel onların yanına, gel onların yerine, kimse sana gelme demiyor, gel' dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına Pakistan'da okula yapılan saldırıya duyduğu üzüntüyü dile getirerek başladı. Erdoğan Pakistan halkına başsağlığı dileyerek, yaralılara acil şifalar diledi.KONYA'YA TEŞEKKÜR ETTİKonya'ya bir teşekkürüm var. 9 Ağustos'da Konya'da muhteşem bir buluşma gerçekleştirdik. Konya'daki o muhteşem final benim için çok değerli. Konya'da yaptığım son miting Başbakan olarak yaptığım son mitingdi. Burada bir dönemin kapanışını ve bir dönemin başlangıcını yaptık. 10 Ağustos'da da Konya kendisinden bekleneni yaptı ve milletin adamına, milli iradeye sahip çıktı.Bugün HZ. Mevlana'nın 741. Vuslat günündeyiz. Bugün Konya'nın en büyük kapalı spor salonunda bur vuslatı kutlayacağız.'KISA SÜRE SONRA RABİA OLACAK İNŞALLAH'Konya'yı İstanbul'a YHT ile bağlıyoruz. 2009'da Ankara ile Eskişehir'i birbirine kavuşturduk. 2013'de bu kez Konya ile Eskişehir YHT ile buluştu. İşte bugün bir başka adım atıyoruz. Konya ile İstanbul'u da ekliyoruz. Hasret bugün vuslata dönüşüyor. Bugünden itibaren Konya-İstanbul arası ne 10 ne 13 saat. 4 saat 15 dakika. Kısa bir süre sonra Rabia olacak inşallah Rabia…'ONLARIN BİR HESABI VARSA...'İnsanın insan gibi yaşadığını maalesef uzaktan seyrediyorduk. İtirazlarımızı taleplerimizi kimse duymuyordu. Yasaklara yolsuzluklara kimse dur diyemiyordu. Bu kötü gidişi durdurmaya yönelik siyasetlerin önü kesiliyordu. Darbelerle Türkiye'nin yürüyüşü kesintiye uğratılıyordu. Ama onların bir hesabı varsa Allah'ın bir hesabı vardır.'NE YAPTIYSAK İTİBARIMIZ İÇİN YAPTIK'12 yıl boyunca ne yaptıysak sizin için, vatanımız için bayrağımız için itibarımız için yaptık.Bizim 12 yıl içinde attığımız her adım birilerini rahatsız etti. Eski Türkiye'nin yolsuzluğundan beslenenler büyüyen ekonomiden rahatsız oldular. Dökülen kandan beslenen vampirler umuttan rahatsız oldular. Biz ne dedik, bu dünyada biz de varız dedik. Bu denklemde biz de varız dedik. Ne dedik dünya beşten büyüktür dedik.'BÜTÜN KUMPASLARI BOZDUK'Yeni havalimanlarından büyük projelerimizden rahatsız oldular. Filistin, Mısır dememizden, darbeye karşı çıkmamızdan, Suriye ile ilgili orada olanların lanetlememizden, milli birlik dememizden, çözüm dememizden rahatsız oldular. Defalarca engellemek istediler, tuzak kurdular. Allaha sonsuz hamdusenalar olsun yılmadık yıkılmadık vazgeçmedik boyun eğmedik. Bütün tuzak ve kumpaslarını bozduk altüst ettik.'YOLSUZLUK OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI'Bir yandan gözaltılar yapıldı bir yandan medya üzerinden sistemli şekilde önceden hazırlanmış düzmece haberler servis ediliyordu. Adına yolsuzluk operasyonu denildi ama o gün meselenin yolsuzluk olmadığı ortaya çıktı. Çok açık bir şekilde hükümeti devirmeye yönelik bir hareketti. Karanlık güçler işbirliği yapmış bir senaryo yazmış bu senaryoyu uygulamaya başladı.'BUNLARIN ASIL NİYETLERİNİ GÖRDÜK'Dikkat ederseniz yönetmenlerden bir tanesi açıkladı. Senaryoyu yazdılar elimize verdiler biz de oynadık. Bizim o gün boyun eğeceğimizi darbeye razı olacağımızı zannettiler. Ama biz o gün Konya'daydık. Konya'nın rahmeti ve duası üzerimizdeydi.17 Aralık'ın ardından 25 Aralık'ta planladıkları asıl tezgah polislerin bilgisayarından çıktı. O darbe girişimi tescillendi. Başbakanı kesin devireceklerini düşünerek sonradan kullanacakları fezlekeye dönemin başbakanı ifadesini bile yazmışlar. Ben görevdeyim 17-25 Aralık sonrasında bunların asıl niyetlerini daha net gördük.'SİZLER BU TUZAĞI GÖRDÜNÜZ'İddialarının iftiralarının çirkefliklerinin nasıl sınır tanımadığını milletçe müşahade ettik. Sizler bu oyunu bu tuzağı gördünüz. Sizler önce 30 Mart'ta ardından 10 Ağustos'ta bizim yanımızda oldunuz. Sizden aldığımız güçle bu darbenin hesabını sormaya başladık. Kimlerin yan yana durduğunu ittifak yaptığını görün. Asıl meseleyi de asıl niyeti de daha iyi anlayacaksınız. Eski Türkiye'nin ne kadar aktörü varsa şu anda kucaklaşıyorlar. Birbirlerine methiye düzüyorlar. Düşman kardeşler seçimde birbirlerini destekliyorlar. Kasetlerin diyetlerini ödüyorlar. Şantaj ve tehditlere boyun eğerek üst aklın talimatlarına boyun eğerek diyet ödüyorlar.'SENİN ELİNİN KOLUNU BAĞLAYAN YOK Kİ'Pensilvanya açıklama yapıyor. Bakıyorsunuz şahsıma yönelik çok çirkin benzetmeler. Beddua seansları. Şimdi daha da enteresan bir açıklama yaptı. Gazetelerden alınan onun kendi takımı için onların yerinde olmak isterdim diyor. Senin elini kolunu bağlayan yok ki gel onların yanına, gel onların yerine, kimse sana gelme demiyor, gel. Pensilvanya'da koruma altında olanlar buraya gelemez. Neler yaptıklarını biliyorlar.Bırakın onlar Türkiye düşmanlarıyla birlikte hareket etsin. Uluslararası kirli odaklarla güneydeki sevdikleri ülkeyle hareket etsinler. Biz buraya milletle geldik, milletle yürüyoruz.'KURUMLARIMIZI BUNLARDAN TEMİZLEDİK'Size bir sözümüz var bu haşhaşilerden hesap soracağız dedik. İnlerine gireceğiz dedik. Verdiğimiz sözü tutuyoruz tutacağız. İnlerine girdik ihanetlerini tescilledik daha da fazlasını yapacağız. Darbe girişimi yapanlara hesap sorduk daha da soracağız. Basın özgürlüğü kısıtlanıyor diye Türkiye'yi karalamaya çalışanların da oyununu bozacağız. Emniyette oyunu bozduk, yargıda da oyunu bozacağız. Kurumlarımızı bu urlardan temizledik, temizliyoruz.AVRUPA BİRLİĞİ'NE SERT ELEŞTİRİAvrupa Birliği içinde birileri çıkıyor Türkiye'de hukuk içinde yapılan operasyonla ilgili peşin hükümler veriyor. Beyler geçti o günler. İstediğiniz manşeti atın. İstediğiniz yalan haberi yazın. İstediğiniz tweeti atın. Türkiye aleyhine açıklama yapın. Biz kendi istikametimizi kendimiz belirleriz. Kendi rotamızı kendimiz çizeriz. Mürebbiye edasıyla parmak sallayarak Türkiye'ye akıl vermeye çalışanlar karşılarında eski Türkiye'nin olmadığını artık anlasınlar. Türkiye'ye demokrasi dersi vereceklermiş. Bir zahmet buraya gel de Türkiye sana demokrasi dersi versin. Sana Mısır'ı anlatalım, Suriye üzerinden insanlık dersi verelim. Sen önce git Avrupa Birliği içinde yükselen ırkçılığı islamofobi ve ayrımcılığın hesabını ver.'TÜRKİYE SİZİN GÜNAH KEÇİNİZ DEĞİL'Kapattığınız gazetelerin hesabını verdiniz mi? Sabancı'yı gelip de kendi genel merkezinde öldüren o teröristi kaç kez yakaladınız öbür kapıdan çıkardınız. Elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Aynı şekilde yedi tane oradaki soydaşımız o ırkçı faşistler ne yazık ki öldürdüler. Basın mensuplarını onların yargılanması sürecine dahil etmek istemediler. AB önce aynaya baksın. Türkiye sizin günah keçiniz değil.'HOCA GÖRÜNÜMLÜ ŞAKLABANLARA...'1929 tarihinde 55 yıl önce üyelik başvurusunda bulunduk. Tam 10 yıl önce bugün 17 Aralık 2004'te müzakerelere başlama kararı aldık. 55 yıldır özellikle son 10 yıldır bizi oyalıyorlar. Daha doğrusu oyalamanın gayreti içindeler. Hiç kusura bakmasınlar. Biz AB'nin kapıkulu değiliz. Biz millet olma şuuru içinde alacaklarsa alırlar, almazlarla almazlar. Bu sözlerimizden de rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsun? Uluslararası adalet diye bir anlayış var. Mısır'da Ukrayna'da Suriye'de Filistin'de sustunuz. Ne zaman adaleti haykıracaksınız? Türkiye'de darbe girişimlerine destek oluyorsunuz. Bu ülkeyi maşalara asla teslim etmeyeceğiz. İhanet şebekelerine paralel devlet yapılanmalarına hoca görünümü altındaki şaklabanlara asla teslim etmeyeceğiz.HIZLI TREN BİR HAFTA ÜCRETSİZŞu anda Pakistan'daki olayı gördünüz. 130'u aşkın yavruyu şehit ediyorlar. DEAŞ diye bir şey çıktı. Neler yaptığını görüyorsunuz. DEAŞ Irak'ta neler yaptı. Suriye'de neler yapıyor. Ben inanıyorum ki millet bütün kazanımlarına özellikle de istiklaline sımsıkı sahip çıkmaya devam edecek. Bu hazımsızlara rağmen biz Türkiye'ye eserler kazandırmaya devam edeceğiz. İnşallah Konya İstanbul arasındaki hızlı tren bir hafta ücretsiz olarak size hizmet verecek.haberler.com
Kilis'te 4 IŞİD Üyesi Yakalandı
Güvenlik güçleri, yurda girmeye çalışan 4 DEAŞ (IŞİD) üyesini yakaladı.Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden yapılan açıklamada, Suriye'ye geçerek DEAŞ'a katılan 4 kişinin, Kilis Elbeyli'den yurda girmeye çalışırken silahsız ve teçhizatsız olarak yakalandığı bildirildi.Öte yandan, Şırnak'ın İdil ilçesinde, Anafartalar İlkokulu bahçesindeki Atatürk büstü, yerinden sökülerek bilinmeyen bir yere götürüldü. Konuyla ilgili soruşturma başlatıldı.Sarp Özer, AA
Davutoğlu: 'Kiminle Görüştüğüm Beni Bağlar'
Başbakan Ahmet Davutoğlu Almanya dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu, 4 eski bakanla görüştünüz mü sorusuna, parti içinde genel başkan olarak herkesle konuştuğunu belirtip 'Ama ne konuştuğum, neyi, ne tür konuları ele aldığım gibi hususlar, sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir' cevabını verdi. Davutoğlu, 'Hukuk devletinin kuralları işletilecek ve kural dışına çıkan kim olursa olsun onunla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır' dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Almanya’nın başkenti Berlin’e resmi ziyaretinin ardından Türkiye’ye dönüşte, uçakta, gazetecilerin sorularını yanıtladı.Başbakan Davutoğlu, “Paralel yapıyla mücadele, MGK’nın kararından sonra sürecin nasıl devam edeceğini açıkçası çok fazla bilmiyoruz. Paralel yapının yapısı itibarıyla devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiğini düşünüyoruz ve bu yapının devlet kurumlarından çıkarılması gerektiği düşünülüyor. Nasıl bir sistem olacak. Yani medyada olsun, sermayede olsun veya eğitimde olsun çok sayıda okulları var, bunların yeniden ele alınması nasıl olacak?” şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi: “Öncelikle bürokraside herhangi devlet hiyerarşisi dışında bir netvorkun oluşmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Normal devlet hiyerarşisinin dışına çıkan, paralel yapı zaten burada, yani bir devletin kendi hiyerarşisi, bakanın, müsteşar, genel müdür, aşağı doğru gidiyor bakanlıklarda veya kurumlarda herhangi bir şekilde bu hiyerarşinin bir yerinde halkanın biri kopuk, başka bir yapıyla bu hiyerarşiyle bağımsız olarak irtibat kurulmasına izin verilmeyecek. Zaten sıkıntı buradan doğdu. Bürokrasi, bu anlamda demokratik yolla seçilmiş hükümetin emri altındadır. Hesabı hükümet verir. Dolayısıyla da yetki hükümettedir. Demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin oluşturduğu hiyerarşi dışına çıkan her yapı, aslında hesap verilemez başka otorite oluşturuyor. Bir kere buna kesinlikle izin verilmeyecek. Bu konuda çok net tedbirleri, bütün kurumlarda alıyoruz. Sınav sisteminde -ki orada büyük adaletsizlikler yapıldı- KPSS’deki bütün bu süreci yakından takip ediyoruz, ilgili kurumları talimatlandırdık. Bu paralel yapı veya benzer niyetleri olan herhangi bir yapı olacaksa bunların bir daha böyle bir nüfuz kabiliyeti kazanmamaları için her türlü tedbiri alıyoruz.''Suç işledikleri anda hukuk önünde hesap verirler''Okullar ne olacak, hala yayın yapan medya kuruluşları var?' sorusuna, Davutoğlu,  'Şimdi suç işledikleri anda hukuk önünde hesap verirler. İşte 14 Aralık’ta olan aslında budur. Ne oldu 14 Aralık’ta? Bir yayın faaliyeti, bir dizi, dolayısıyla basına bir baskı uygulanmadı. Bütün bu netvorku kullanarak başka bir dini grubun, 'El Kaide mensubu, terörist' gösterip hapse atılması sebebiyle oradan yapılan müracaat üzerine, üzerlerine gidildi. Kesinlikle bir daha böyle bir süreç yaşanmaması için hukuki bir soruşturma ve o şekilde yürüyen bir yargı süreci var. Onlar da hukuk devletinin kuralları işletilecek ve kural dışına çıkan kim olursa olsun onunla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır' karşılığını verdi.'Bir netvork ile haksız sınavı kazanmış olanlar varsa...'Ahmet Davutoğlu, 'KPSS’de usulsüzlük yaparak bir kuruma girdiği tespit edilenlerle ilgili geriye dönük olarak, işletebilecek misiniz?' sorusunu şöyle yanıtladı:'Tabii hukuki bir süreç. Şimdiden bir yargıda bulunmamak lazım ama ismen tespit edilmesi mümkünse bu işlem yapılır. Ama kolektif olarak genel bir bütün KPSS dolayısıyla, ola ki o grup içinde o sene hak ederek giren olmuştur onların da hukukunu zedelememeniz lazım. Böyle bir netvork ile haksız sınavı kazanmış olanlar varsa onlara karşı alınacak tedbir, hak ederek alın teri dökerek o sınava girmiş olanların hakları zayi etmeyecek şekilde düşünülmesi icap eder. Onlara da tabii nihai olarak belli yargı süreci sonunda karar verilir.”“Almanya’da 150’nin üzerinde Fethullah Gülen’e ait dershane ve 20’nin üzerinde okul olduğu söyleniyor. Merkel ile yaptığınız görüşmede, bu rahatsızlığınızı dile getirdiniz mi? Bir çözüm bulunması yolunda bir ricada bulundunuz mu?” sorusu üzerine Davutoğlu şunları kaydetti:'Genel olarak bu  konuları konuştuk ama spesifik olarak bu konularda olabilecek görüş alışverişi ve istihbari bilgileri ayrıca kurumlar arasında değerlendiririz. Ama genel olarak bu konuları ele aldık. Bütün Türkiye’deki bu süreçte yaşananları, özellikle kendisi de söyledi Türkiye’deki siyasi süreçler ve azınlıkların hakları, bütün bu konuları, 'Türkiye'de hukuk devletinde hukuk kuralları işletilir' perspektifi içinde ele aldık.”“Bunların okullarının kapatılması yönünde, kontrollerin artırılması yönünde bir talep oldu mu?” sorusuna, Davutoğlu, “Genel olarak konuştuk ama spesifik olarak gerektiğinde tabii illa ki bu tedbirler herkesle konuşulur” yanıtını verdi.Davutoğlu, Bingöl'de emniyet müdürüne yönelik düzenlenen terör saldırısında kullanılan silahların balistik raporunun, saldırıyı gerçekleştirdiği düşünülen kişilerin üzerinden çıkan silahlarla uyuşmadığına dair adli raporunun çıktığının ifade edilmesi, saldırıyı gerçekleştirenlerle öldürülen kişiler arasında irtibat bulunup bulunmadığının sorulması üzerine “Tabii bu konuda şu aşamada bir şey söylemem, yargı süreci bağlamında mümkün değil. Süren giden bir soruşturma var. Burada herhangi bir şey söylemem doğru olmaz” diye konuştu.Davutoğlu, bir gazetecinin 'Kılıçdaroğlu'nun Hürriyet Gazetesi'ne verdiği demeç var; Bizim muhatabımız Cumhurbaşkanı değil, Davutoğlu’dur ama bunu söylersem Davutoğlu, 'Kalkıp bizi muhatap almadığını söylerse hiç şaşırmam' diyor. İkinci bir muhataplık çağrısı var” sözleri üzerine de şöyle konuştu:'Muhalefet partisi liderinin muhatabı, iktidar partisi lideridir'“Şimdi Kılıçdaroğlu, çok küçük bir akıl oyununu, kendince yapmaya çalışıyor. Başka bir polemik üzerinden kendisi polemik çıkarmaya gayret ediyor. Evvelden söylemiştim, muhatabınız benim diye, muhalefet partilerine. Çünkü son derece gereksiz ve Türkiye’deki siyasi uygulamaya ve etiğe aykırı şekilde sürekli Cumhurbaşkanımızı hedef gösteriyorlar. Türkiyede demokrasi içinde bir muhalefet partisi liderinin muhatabı iktidar partisi lideridir. Tartışmanın bu düzeyde yürümesi lazım. Buna işaret etmek için kendisine o zaman bu çağrıda bulunmuştum. TÜSİAD'ın ifadesi ise yanlış. O aynı şey değil. Çünkü TÜSİAD, orada sivil toplum kuruluşu olarak Cumhurbaşkanlığı makamını ve Başbakanlık makamını karşılaştıracak ve o konuda bir hüküm verecek konumda değil. Hiçbir sivil toplum kuruluşunun böyle bir takdir hakkı da yok.''Evet, doğru herkese, hükümet politikaları konusunda nihai hesap verecek olan biziz ve her türlü konuda da cevap vermeye hem hazırız hem de muhatabız' diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Ama bu cumhurbaşkanılığı gibi yüce bir makamın muhatap olmadığı anlamına gelmez. Siyasal tartışmalar hariç. Siyasal tartışmalarda, Kılıçdaroğlu ile olduğu gibi muhalefet partisinin muhatabı iktidar partisidir. Siyasi tartışmanın o düzeyde yürümesi lazım. Her konuya cumhurbaşkanılığı makamını, tartışmanın içine çekmek için özel çaba sarfetmek doğru değil. Kılıçdaroğlu’na o zaman da hatırlattım, temel ilke buydu. Bugün de aynı ilkeyi vurguluyorum. Dolayısıyla burada, Kılıçdaroğlu’nun ayrı bir değerlendirme yapmasını gerektirecek durum söz konusu değil.''Önemli olan Kılıçdaroğlu’nu kim muhatap alıyor. Acaba Şişli Belediye Başkanı tartışmalarında, CHP içinde dahi bir muhatap konumu hala var mı, tartışılır' ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:'Çünkü kimse Şişli Belediyesindeki sorunlarla ilgili Kılıçdaroğlu'nun muhatap olup sorunu çözeceğine dair inancı yok. Bakın, Şişli tartışması başlayalı bir ay oldu en az, belki 1.5 ay, hala çözülemedi. Biz o arada kaç ülke meselesini, kaç dünya meselesini tartıştık, çözdük, belli konuma, noktaya getirdik ama bir Şişli meselesini dahi idare edebilme kabiliyeti gösterilemedi. Yani Kılıçdaroğlu önce parti içinde muhatap alınacak bir performans sergilesin sonrası kolay, bizimle muhatap olacağını tespit etmek kolay.”'Biz soruşturma komisyonuna müdahil olmadık''Avrupa Birliği 12 Şubat'ta, Amerika Birleşik Devletleri ise 18 Şubat'ta terör zirvesi yapacağını açıkladı. Türkiye'ye ulaşmış bir davet var mı?' sorusuna, Davutoğlu, 'Yok' karşılığını verdi.'Böyle bir davet gelecek olursa, hangi ülkelerin katılacak olmasına bakılacak mı? Örneğin İsrail olursa, katılmama gibi bir durumu olur mu Türkiye'nin?' sorusu üzerine, Davutoğlu, 'Terör zirvesi konusunda, sadece basına düşen bir haber var. Resmi bir davet, kimlerin katıldığı gibi konular daha belirgin değil, onlar netleşince istişareler, bir nihai değerlendirme yaparız. Önce bunun netleşmesi lazım' dedi.Paris'te, dayanışma tablosu içinde yer almalarının bir zaruret teşkil ettiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'nin asli olarak bir tavır sergilemek üzere Paris'te olduğunu vurguladı.Davutoğlu, toplantının formatı, içeriği belli olduğunda değerlendirme yapacaklarını söyledi.'Soruşturma komisyonu çok tartışılmıştı. Dört bakana, 'Kendi iradenizle Yüce Divan'a gidin' dediğiniz ifade edildi. Böyle bir tavsiyeniz oldu mu? Genel Kurul oylamasında, grubunuzun fire vereceğini düşünüyor musunuz?' sorusuna, Davutoğlu, şu yanıtı verdi:'İki şeyi ben sürekli vurguladım: Biz soruşturma komisyonuna müdahil olmadık. Basın yasağı geldiğinde de ben açıkladım; komisyonu herkesin rahat bırakması ve tamamıyla komisyon üyelerinin, komisyona verilen yetki ve o yetkinin kullanılışı anlamında, süreç konusunda söz sahibi olmalılar. Yasal ve anayasal olarak da tablo budur. Kimse bu anlamda yönlendirici bir şeyde bulunamaz. Biz bu tavrı sürdürürken... Dediğim gibi, hiçbir bu anlamda komisyon üyeleriyle görüşmem ya da müdahil olmam söz konusu olmadı. Biz bu tavrı sürdürürken muhalefet ne yaptı? Daha en başından ihsas-ı reyde bulundu. Soruşturma ne için vardır? Üzerilerinde iddia edilen kişilerle ilgili bir araştırma için var. Baştan hükmünüz belliyse ne için böyle bir soruşturma komisyonuna ihtiyaç hissediyorsunuz?Ayrıca soruşturma komisyonu, teknik hukuki bir değerlendirme yapıyor. Siyasi ve etik bir değerlendirmenin ötesinde teknik ve hukuki bir değerlendirme yapıyor. Bu anlamda da kanaatleri bir karar halinde kamuoyuna paylaştı. Genel Kurula gideceğiz. Genel Kurulda grup kararı alınması ve yönlendirmede bulunulması doğru değil. Ama AK Parti Grubu kendi değerlendirmesini, kişisel değerlendirmeler ötesinde, ortak akılla da kendi doğrusu yönünde hareket eder. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.''Ne konuştuğum, beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir'Parti içinde genel başkan olarak herkesle konuştuğunu belirten Davutoğlu, 'Ama ne konuştuğum, neyi, ne tür konuları ele aldığım gibi hususlar, sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir. Sadece bakan değil, milletvekili, teşkilat mensubu herkesle, her an görüşmemden daha doğal bir şey olmaz. Ne konuştuğum sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir. Bu anlamda kamuoyuyla paylaşacak bir husus olduğunu düşünmüyorum' diye konuştu. 'Türkiye'nin bazı önerileri vardı, terörün kaynaklarının kurutulması yönünde Irak'ta ve Suriye'de. Ancak Batı, bu konuda Türkiye'nin istediği cevabı vermedi. Paris'teki terör saldırısından sonra, bu teklifler, öneriler daha çok dikkate alınacak mı? Çözüm bulunması için adım atılacak mı? Bir adım gelmezse, Türkiye'nin 'B' planı var mı?' sorusuna, Davutoğlu, şu yanıtı verdi:'Bugün Sayın Merkel, dün de resepsiyon, bekleme esnasında birçok liderle Suriye konularını ele aldık. Çünkü nihayetinde, Suriye konusunda maalesef vaktinde atılmayan adımların bedelini önce Suriye halkı ödedi, sonra komşu ülkeler, şimdi bütün dünya bu bedelle karşı karşıya. Bundan kastettiğim nedir? Üç aşamadan geçti Suriye krizi. Birinci aşama, daha olayların tırmanmasının ilk aşamasıdır. Biz Türkiye olarak, Beşer Esad'ı bütün bu baskıcı yöntemlerden vazgeçirmeye gayret sarfettik. Bu, Ocak 2011 ile Eylül 2011 arası. Neredeyse 9-10 aylık bir süre. Bu dönemde dikkat ederseniz, bütün uluslararası aktörler konuyu seyretmekle yetindiler. Türkiye dışında çaba sarfeden olmadı. Çünkü herkes bu problemin bir şekilde kendi içinde bir yere gideceği ve hatta Suriye'nin zayıflamasından da medet uman ülkeler olmuş olabilir. İkinci aşamada, bu telkinler fayda vermeyince, Suriye yönetiminin halka karşı büyük bir baskı uyguladığı noktada ise biz, Suriye halkı ve muhalefetin yanında yer aldık. 2011 Eylül'ünden, 2013 yazına kadar barışçıl, ılımlı bir Suriye muhalefeti alanda çok etkili bir şekilde vardı. Ama özellikle kimyasal silah saldırısı sonrasında, gerekli tepkilerin gösterilmemesi, Suriye halkında büyük bir hayal kırıklığı doğurdu. Ve radikal eğilimlerin etkisini artıran bir sonuç doğurdu, bu üçüncü aşama. İkinci aşamada Suriye muhalefetine yeterli destek verilmediği için ve Suriye rejimi işlediği insanlık suçları dolayısıyla herhangi bir bedel ödemediği için Suriye rejimi baskıyı artırdı ve ılımlı muhalefetin boşalttığı yerlere de DEAŞ yerleşti.''Kamu düzeni her şey olmazsa olmaz şartıdır'Suriye meselesinin çok ciddi sonuçlar doğuracağı, Filistin, Lübnan ve Irak meselesine komşu olması dolayısıyla, bölgeye olumsuz etki yapacağı konusunda uyarılarda bulunduklarını anımsatan Davutoğlu, vaktinde alınmayan tedbirlerin, bugün böyle bir tabloyla karşı karşıya gelinmesine yol açtığını kaydetti.Bugün dünyada, Suriye konusunda çok daha fazla bir duyarlılığın olduğunu belirten Davutoğlu, 'Fakat bu duyarlılık maalesef Suriye halkının geleceği ile ilgili bir duyarlılık olmaktan daha çok herkesin kendi güvenlik riskleriyle ilgili artan bir duyarlılık halini aldı. O bakımdan önümüzdeki dönemde, eminim Suriye konusunda çok daha ciddi tedbirler alınmasının vaktinin geldiğini herkes daha yakından farkedecektir' dedi.Çözüm Süreci'Çözüm Süreciyle ilgili, 'kamu düzeni' vurgusu yapıyorsunuz. Gelinen noktada talepleriniz yerine getirildi mi? Süreç konusunda son durum nedir? Silahların bırakılması konusunda karşı taraftan aldığınız yanıtlar nedir?' sorusuna, Davutoğlu, şu cevabı verdi:'Çözüm Süreci bağlamında, son 4-5 ay içinde yaşadıklarımız bir çok açıdan önemli tecrübeler oldu. 2013 başında, 2012 sonunda başlayan aşamadaki Çözüm Süreci... Daha önce Oslo süreci, Habur'dan girişler vardı. Bütün bu zorlu dönemeçlerde, belli kurallara riayet edilmediği için istenilen netice alınamadı. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde, Çözüm Sürecinde çok ciddi, belki de en önemli adım, 2014 Haziran ayında çıkan yasaydı. İlk defa bir yasal çerçeve oluştu. Biz de hükümeti kurduktan sonra bu yasal çerçevenin gerektirdiği Çözüm Süreci mekanizmalarını oluşturduk, kurulları, kimin ne yapacağıyla ilgili. Tam bu aşamada 6-7 Ekim olaylarının ortaya çıkmasından sonra gördük ki, herkes gördü, bütün toplum, sadece biz değil. Kamu düzeninin olmadığı yerde, herhangi bir sürecin işlemesi söz konusu olamaz. Kamu düzeni bir şart değil, olması zaruri olan bir şeydir. Müzakere konusu değil. Yani, 'biz kamu düzenini sağlayalım, siz de şunu yapın' diyemez kimse. Demokratik bir toplumda kamu düzeni her şey olmazsa olmaz şartıdır. Ekonomik faaliyetlerin olmazsa olmaz şartı, siyasi faaliyetlerin. Bütün bunlar, 6-7 Ekim olaylarında çok açık bir şekilde ortaya çıktı. İş yerleri tarumar edildi. Şimdi nasıl çözüm sürecinin ekonomik boyutunu konuşabiliriz?' '2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız'Çözüm Süreci'nin sadece bir tarafla yürütülmediğini, teşvik paketlerinden, atılan demokratikleşme adımlarına kadar, her şeyin sürecin bir parçası olduğunu belirten Davutoğlu, 'Şu anda birçok Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki şehirlere gittiğinizde, son derece gelişmiş duble yollarla, hemen hemen her ilde havaalanları... Aslında bunlar da bizim perspektifimizde milli, ulusal barışı, birlikteliği tahkim eden şeyler. Bunlar da ancak kamu düzeni içinde olur' diye konuştu.Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Siz, havaalanı, yol yapmak için çalışan firmaların iş araçlarını yakarsanız, müteahhit firmaları tehdit ederseniz... Aslında niyet burada bölgeye hizmet gitmesini engellemek üzerinden bir kaos çıkarma niyeti. İşte onun için Çözüm Süreci bir müzakere mevzu olan bir şey değil. Ancak biz şunu söyledik; Buna riayet edilmediği sürece herhangi bir netice almak mümkün değil. Son aylarda bu konularda çok daha, en azından iki aydır daha dikkatli yürüyen bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Cizre olaylarında da devletin, güvenlik güçlerimizin müdahalesi kararlı ve net oldu. Taraflar da yaptıkları hataları fark ettikleri için çok kısa sürede bir ortak duyarlılık oluştu. O anlamda şu anki atmosferi olumlu görüyorum. Son derece olumlu atmosfer var. Ne kadar zamanda netice alırız? Onunla ilgili tarih verip daha önceki tecrübelerden hareketle, gerekli gereksiz bu süreci olumsuz anlamda etkilemek isteyenlere fırsat vermemek lazım. Aynı şeklide bir takvimlendirmeyi ortaya koyup, bu takvimlendirme esnasında çıkabilecek bazı sorunlar sebebiyle kamuoyumuzda da olumsuz bir kanaat uyanmasını istemem. Ancak 2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız. Görüşmeler sadece bir tarafla değil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da birçok tarafla, kesimle görüşmeler sürüyor.'Türkiye'nin bütününde Çözüm Süreciyle ilgili duyarlılığı artırmaya kararlı olduklarını ifade eden Davutoğlu, Diyarbakır'da sivil toplum kuruluşlarının yaptığı toplantının, bu anlamda son derece önemli olduğunu, benzer toplantılarla bir kamuoyu bilinçlendirmesi yapmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.Gelecek günlerde daha olumlu adımların söz konusu olacağını belirten Davutoğlu, 'Ama nihai kertede silahsızlanmanın olmadığı bir sürecin başarılı veya anlamlı olması mümkün değil. Mutlaka bu süreç içinde silahlar terk edilecek. Türkiye'de demokratik siyaset yapmak için her türlü imkan varken, Ankara'da ve Türkiye'nin her yerinde her türlü görüş açıkça dile getirilebilirken, her türlü toplantı ve gösteriyle kanaatler beyan edilebilirken, silaha başvurulmasını herhangi bir demokrasiye inanan kişinin ya da grubun savunması mümkün değil. Bu anlamda barışçıl bir siyaset için mutlaka silahların bırakılması zaruridir ve süreç içinde de bunun gerçekleşmesini beklemek ve talep etmek en doğal bir husustur' dedi.'Anayasa Mahkemesinin kararı doğru''Seçim barajı noktasında HDP parti olarak seçime girme kararı aldı. Muhalefetten, 'AK Parti ile HDP arasında bu noktada bir pazarlık olduğuna' dair iddialar var. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?' sorusu üzerine Davutoğlu, 'Öncelikle, Anayasa Mahkemesinin kararı hukuki bir değerlendirmedir. Bu çerçevede de ben bu aşamada, doğru yönde alınmış bir karar olarak değerlendiriyorum. Ama bu seçim barajlarıyla ilgili tutumdan daha çok, seçime bu kadar kısa bir süre kalmışken ve ortada öncesinden bu kuralların belirlenmesi zarureti varken bu tartışmayı başlatmak doğru olmazdı' karşılığını verdi.'Seçim barajı konusunda defaatle vurguladık: Biz, hiçbir barajdan tedirginlik duymuyoruz, korkmuyoruz ve seçim barajına da güvenmiyoruz' diyen Davutoğlu, 2013'te Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Seçim barajlarını tümüyle kaldıralım, dar bölge sistemine gidelim ya da seçim barajlarını yüzde 3'lere kadar indiren bir daraltılmış bölgeye geçelim' teklifinde bulunduğunu hatırlattı.Anayasa Mahkemesinin (AYM), 1995'te istikrar ile temsil adaleti konusunda aldığı bir kararının olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras'la görüştüklerini belirterek, şunları anlattı:'Yunanistan'daki sistemde birinci partiye 50 ek milletvekili veriliyor. Bu da bir sistem istikrarı sağlamak için birinci çıkan parti otomatik olarak bütün ülke için geçerli olan 50 kişilik bir listeyi kazanmış oluyor. Bir ara Türkiye'de de Türkiye Milletvekilliği diye bir şey de bulunulmuştu. Dünyanın her yerinde temsil ile istikrar arasında bir denge kurma çabası olmuştur. Bu anlamda her zaman alternatif modeller düşünülebilir ama bu modeller seçime 3 ay kala olmaz.'Davutoğlu,  AYM'nin kararının doğru bir hukuki değerlendirme olduğunu söyledi.'Şiddet uygulanmasını kesinlikle kınarız''CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ayakkabı fırlatıldı, sizden 'Geçmiş olsun' mesajı gelmedi, bu konuya ilişkin düşüncenizi alabilir miyiz?' sorusu üzerine, Davutoğlu, 'Her ne suretle olursa olsun, siyasi liderlere veya siyasi partilerin temsilcilerine veya sıradan vatandaşlarımız bile görüş beyan ederken şiddet uygulanmasını kesinlikle kınarız. Buradan da mesaj eğer talep ediyorsanız, çok açık bir şekilde böyle bir saldırıyı kınıyoruz ve bu tür saldırılar olmaması için herkese çağrıda bulunuyoruz. Kamuoyuyla paylaştığım için ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu'na herhangi bir geçmiş olsun görüşmesi yapmadım daha önce. Ama dediğim gibi bu konudaki tutumumuz açık ve nettir' dedi.Siyasette, siyasi toplantılarda görüş beyan edilirken hiçbir şiddet uygulamasını mazur görmenin mümkün olmadığını vurgulayan Davutoğlu, böyle ilkesel bir tutumu her zaman savunduklarını belirterek, bir daha böyle saldırıların olmaması çağrısında bulundu.'Şu anda yapılabilecek en ufak ihmal, çok daha fazla sıkıntı doğuruyor'Başbakan Davutoğlu, Başbakanlık görevine geldikten sonra ortaya koyduğu tempolu çalışma performansıyla ilgili soru üzerine, dünyanın kritik süreçten geçtiğine, Türkiye’de de son 1 yılda çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret etti.'Herhalde Cumhuriyet tarihinde, 1 yıl içinde ilk kez birkaç makamın bu şekilde el değiştirdiği olmamıştır. Yani hem Cumhurbaşkanlığı hem Başbakanlık hem de iktidar partisi, AK Parti Genel Başkanı değişti. Bunun benzer şekilde olduğu bir dönem yok' diye konuşan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Bir başka örnek neredeyse yok ve geçişin suhuletle yapılabilmesi için bu temponun sürmesi gerekiyor. Dışişleri çevreleri bilir, Dışişlerinde çalışmış arkadaşlar bilir, orada da tempolu çalışmaktan açıkçası tempo içinde koşturursanız yorulduğunuzu hissetmezsiniz. Bir de Türkiye çok vakit kaybetti. O arayı kapatabilmek için daha fazla çalışmaya, koşmaya ihtiyaç var. Başbakanlık da çok daha geniş bir alana yayıldı, Türkiye içinde ve dışında. Dolayısıyla bu tempo, Türkiye’de her şeyin normal bir seyir içinde olması için zaruret. Şimdi mesela sizin için yorucu olabilir ama hafta sonu kongrelere gitmezsem, AK Parti tabanı, kadrolar, oradaki teşkilat mensupları, o heyecanı hissedemeyebilirler.'Bir taraftan seçime hazırlandıklarını, bir taraftan AK Parti kongrelerini yaptıklarını dile getiren Davutoğlu, 'Yine normalde iktidardaki parti, seçim öncesi bu kapsamda bir kongre takvimi uygulamaya gerek duymayabilir. Ama biz özellikle bunu arzu ettik ki bu siyasetin heyecanı, şevki, kongreler üzerinde AK Parti tabanında teşkilata yansısın. Ondan fedakarlık etmeyeceğiz. Önümüzdeki dönemde, haftalarda yine haftada 4, en az 3 kongre, şubat ortasına kadar sürecek. Diğer taraftan tabii hükümet çalışmaları... O geçiş dönemlerinde makam değişikliklerinde her şeyin normal seyrinde olduğunu göstermek ve düzen içinde siyasi faaliyet büyük önem taşır. Şu anda yapılabilecek en ufak ihmal, çok daha fazla sıkıntı doğuruyor' dedi.'Bir reform mantığıyla'Başbakan Davutoğlu, 62. Hükümet'in 8 ay görev yapacağını belirterek, ancak açıkladıkları hiçbir program ve projenin 8 aylık havasında olmadığına işaret etti.'Bir reform mantığıyla, ister uyuşturucuyla mücadele olsun ister iç güvenlik paketi ve İçişleri Bakanlığında devrim mahiyetindeki değişiklikler olsun,  bunlar 8 aylık hükümet için yapılan şeyler değil' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:'Bir reform mahiyetinde, kapsamlı reform mahiyetinde çalışmalar. Bunların hiçbirisinden fedakarlık, feragat edemezsiniz. Milli Eğitim Bakanlığında birçok önemli projeye adım attık, karar verdik, öğretmen atamalarından, meslek liselerindeki reform çalışmasına kadar birçok alanda. Şimdi mesela geçen hafta takip edemediniz ama Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısı birçok önemli kararların alındığı toplantıydı. Zamanla onların sonuçları görülecektir. 5-6 saat sürdü. Ama ilgili tüm kurumlar, kişiler oradaydı. Tek tek sorarak, nerede teknoloji aktarımında sıkıntı var, çıkartıyorsunuz. Sonra ertesi gün Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısı vardı ve şimdiye kadar hiç toplanmamış olan 1985’te kanunu çıkmış olmasına rağmen Savunma Sanayii Koordinasyon Kurulunu toplantıya çağırdık. Çünkü nihayetinde bu alanda bütün projeleri ilgili bütün kurumlara yaymak lazım.'Paris'teki Cumhuriyet YürüyüşüGelecek günlerde reformları açıklamaya devam edeceklerini, bugünkü TBMM grup toplantısında bu kapsamda da bazı şeyleri konuşacağını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Bir taraftan da yurt dışı takvimi ve trafik. Cumartesi günü, (Paris'teki Cumhuriyet Yürüyüşü için) davet geldiği zaman ben çok rahatsızdım ve evde istirahat ediyordum. Biz de katıldık. Çünkü resimde bizim olmamızın, hem dünya için önemi var hem Avrupa'daki Müslümanlar ve Türkler için hem de Fransa-Türkiye ilişkileri için. Şimdi Ahmet Davutoğlu olarak söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın o resimde olmamış olmasının ikame edebileceği herhangi bir şey yok. Bunlar tarihi anlamda tarihe belli kayıt düşme alanıdır. Beyaz Saray, özür yayınlamış. Bu sıradan bir dayanışma değil. Fransa İslam Konseyi üyeleri büyükelçilikte beni ziyaret ettiler, onun Cezayirli, Faslı yönetim kurulu üyeleri geldi. Dediler ki, 'Biz sizin katılma kararınızı duyduğumuz anda katılma kararı verdik. Çünkü orada bulunduğunuz anda orada bulunan bütün Müslümanlara o meşruiyeti kazandırmış oluyorsunuz'. Bu aslında Türkiye’nin taşıdığı önemi gösteriyor.''Avrupa'da belli kesimler, Müslümanlara kolektif bir suç atfetmek istiyorlar'Fransa’daki Türk sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı toplantıda da kendisine, 'Gelmeniz bizi Fransa nezdinde, Fransız toplumu nezdinde çok güçlendirdi' denildiğine dikkati çeken Davutoğlu, 'Doğru, ben onun hesabını yaptım. Belli kesimler, Avrupa'da Müslümanlara, Türklere, kolektif bir suç atfetmek istiyorlar. Yani birisi hata yapınca bütün Müslümanlar, bütün Türkler hatadan sanki hissesi varmış gibi, Murdoch'un açıklamasındaki gibi benzeri böyle bir durum var: Yarın siz işe gittiğinizde Fransızlar, Müslüman olduğunuz için size yan gözle baktığınızda, 'Benim başbakanım da törendeydi' diyebilmeniz için buraya geldim, dedim. Başınızın dik olması lazım. Siz suçlu değilisiniz.'“İslam Almanya'nın asli unsurudur” manşetiHerhangi bir Müslüman'ın yaptığı suçtan kolektif olarak bütün Müslümanların suçlanamayacağının altını çizen Davutoğlu, 'Bu algıyı yıkmak için orada olmamız zaruriydi ve bence aldığım tepkiler, hem de birçok lider gelip 'Herkesin burada olması önemli ama en anlamlı olan sizin bulunmanız' dediler. Birçok lider geldi, söyledi. İsim olarak zikretmeyeyim ama birçok lider geldi, teşekkür ettiler. Bu Türkiye’nin ağırlığını gösteriyor. Bir Türk başbakanının olmasının, o törene kazandırdığı meşruiyeti ve bütün dünyada yaptığı etkiyi gösteriyor. Bu bakımdan o gayet açık mesajdı, bütün dünyaya' şeklinde konuştu.Başbakan Davutoğlu, bugün Almanya'da çıkacak bir gazetenin manşetinin “İslam Almanya'nın asli unsurudur” şeklinde olduğuna işaret ederek, 'Şimdi bu açıklamaların yapılması lazım ki Müslümanlar özelde de vatandaşlarımız, bu toplumda kendilerini yabancı hissetmesinler. Bu bakımdan, Fransa ziyaretimiz epey yer aldı, yankı yaptı' ifadesini kullandı.Davutoğlu, Almanya ile iki yılda bir başbakanların eş başkanlığında toplanması kararlaştırılan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizmasını kurma kararı aldıklarını da belirterek, 'Türk-Alman ilişkilerinde dönüm noktası' dedi.'Artık İslam Avrupa'da da kalıcı' Merkel ile görüştünüz, bir gün önce de Fransa’da bazı görüşmeleriniz oldu. 'Tehdit var, korkuyorum' dediniz. Avrupalı liderler, bu tehdidin ne kadar farkında” şeklindeki soru üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:'Liderler düzeyinde bakıldığında ben samimi kaygı hissediyorum. Nihayet Avrupa kıtası, tarihte en büyük acıların, dinler savaşından çıktığını biliyor. Protestan-Katolik savaşı, Otuz Yıl Savaşları, Yüz Yıl Savaşları, hep dini farklılıkların ortaya çıkardığı mezhep savaşlarıdır. Şöyle bir kanaat vardır, Avrupa tarihinde sanki bu tür çatışmalar yaşanmamış gibi. En kanlı mezhep çatışmaları, Avrupa’da yaşanmıştır. Dolayısıyla  zihinlerde çok güçlü bir iç tedirginlik var, bunun yol açabileceği şeylerle ilgili. Artık İslam Avrupa'da da kalıcı. Herkes onu görüyor. Yani Müslümanları, Avrupa'dan geçici göçmen gibi göndermek mümkün değil artık. Almanya’da dördüncü nesil. 52 yıldır Almanya’da Türkler var. Artık Türklere eskiden olduğu gibi, bazılarının düşündüğü gibi 'Türkiye’ye geri gönderelim' gibi bir kanaat hem insani değil hem uygulanabilir değil.''Yanan camii ziyaretimle, bir mesaj vermek istedim''İslam'ın bir Avrupa gerçekliği olduğunu kabul ederek, çözüm bulunabileceği konusunda artık yerleşik kanaat var' ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Bugün Sayın Merkel'in açıklamasında da bu son derece açıktı. Ama liderler düzeyinde olan bu kanaat, bazı kesimlere özellikle ön yargılı kesimlere sirayet ediyor mu ondan şüpheliyim. 2008 krizi olduktan sonra, Avrupa’da birçok liderle yaptığım görüşmede, hep şunu vurguladım, dışişleri bakanlarıyla; aman tarih tekerrür etmemeli, 1929 ekonomik krizinden sonra Avrupa'da müthiş ırkçı yükselişler oldu. Çünkü o ekonomik düşüşten Yahudileri suçladılar, Avrupalı görmedikleri yabancıları suçladılar. Şimdi ise yine Avrupa'da bir kriz var. 2008 küresel kriz sonrasında, Avrupa krizi yaşanıyor, durgunluk var, işsizlik var. Bunun bedelini yabancılara ödetmek isteyen ya da bunun sorumlusu olarak yabancıları göstermek isteyen bir zihniyet var. İşte Dresden'de PEGİDA'nın verdiği mesajlar son derece ürkütücü. Onun için onlar da dediğiniz tarzda bir duyarlılığı yaygınlaştırma ihtiyacı var. Bunu daha iyi fark ediyorlar. Tam da bu konuları konuşmanın zamanı. Bir müddet sonra çok geç olur. Onun için yanan camii ziyaretimle, bir mesaj vermek istedim. Sayın Merkel'e de söyledim; bu tür ziyaretler sizin tarafınızdan da yapılırsa çok olumlu etki yapar. Zaten bu teröre karşı gösteri yapılacak. Oraya da bizim vatandaşlarımız, Diyanet teşkilatımız ve Türk derneklerimiz katılacaklar.'AA