onedio
Görüş Bildir

Diyanet İşleri Başkanlığı Haberleri

Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Regaip Kandili Ne Zaman? Diyanet Dini Günler Takvimine Göre 2025'in İlk Kandili Ne Zaman, Hangi Gün?
Yeni yılın ilk gününden itibaren başlayacak olan üç aylar, Müslüman alemi tarafından heyecanla bekleniyor. Yılın ilk kandili olan Regaip Kandili'ne güçlü manevi duygular ile hazırlık yapılıyor. İbadet ve dualar ile karşılamanın bir hayli önemli olduğu üç aylar takvimi ise Diyanet tarafından hazırlandı. Peki, 2025 yılının ilk kandili ne zaman? Regaip Kandili ne zaman? İşte, 2025 Diyanet kandil takvimine göre Regaip gecesi
'İkna Odalarında Zulüm Yapıyorlar'
Başbakan Erdoğan, 'Pensilvanya oyunuzu AK Parti'ye değil, CHP'ye verin, MHP'ye verin, BDP'ye verin' diye telkin yapıyor, ikna odalarında zulüm yapıyorlar' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Bitlis Gök Meydanı'nda düzenlediği mitingde vatandaşlara seslendi. Erdoğan, konuşmasının başında, Bitlis ve ilçelerinin isimlerini sayarak halkı selamladı. 'Evliyaların şehri, alimlerin şehri, ilim şehri Bitlis seni kalpten selamlıyorum. Bediüzzaman Sadi-i Nursi'nin şehri Bitlis seni kalpten selamlıyorum' diyen Erdoğan, Bitlis'in bugün demokrasiye ve Başbakanına bir farklı sahip çıktığını belirtti. Başbakan Erdoğan, 'Bitlis, bugün kabına sığmıyor. Sizden Allah razı olsun. Muhabbetimiz, uhuvvetimiz, yol arkadaşlığımız, inşallah daim olsun. 30 Mart seçimleri Türkiye için, milletimiz için, Bitlis için inşallah hayırlara vesile olsun' dedi. Başbakan Erdoğan, alandakilerin, 'Dik Dur Eğilme Bu Millet Seninle' şeklinde slogan atması üzerine, 'Bitlisli kardeşlerim, biz sadece Allah'ın huzurunda rükuda eğiliriz. Başka bir güç bizi eğdiremez. Ondan hiç endişeniz olmasın, dik duracağız dikleşmeyeceğiz' yanıtını verdi. Erdoğan, Kırşehir'de meydana gelen kazada şehit olan polis memurları için Allah'tan rahmet dileğinde bulunurken, 'Aynı kazada yaralanan polislerimize de Allah'tan acil şifalar diliyorum. Kendilerine geçmiş olsun derken, şehit polislerimizin ailelerine, mesai arkadaşlarına, emniyet camiasına, milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Polis şehitlerimizin ailelerine sabır diliyorum, acılarını yürekten paylaşıyorum. Görevlerinin başında şehit olan kardeşlerimizin mekanının cennet olması niyazında bulunuyorum' diye konuştu. 'Nurs köyünün tarihi ismini iade ettik' Bitlis'in tarih boyunca hep ilim şehri olduğuna ve birçok büyük tarihi şahsiyetler ve alimler için okul olduğuna işaret eden Erdoğan, bu kentte yetişen alimlerden örnekler vererek, konuşmasına şöyle devam etti: 'Hele hele Nurs köyünde doğan, yiğitliğiyle, vatanseverliğiyle, geride bıraktığı eserleriyle hep minnetle anılan Bediüzzaman Said-i Nursi'yi bir kez daha buradan rahmetle yad ediyorum. En başta bir hatırlatmada bulunmak istiyorum, Sadi-i Nursi'nin doğduğu köyün, Nurs köyünün ismi, 1960 yılından sonra biliyorsunuz 'Kepirli' olarak değiştirmişlerdi. Ne zaman? 1960. Biz İçişleri Bakanlığımıza talimatı verdik, gerekli düzenleme yapıldı. 3 Temmuz 2012'de, Nurs köyünün tarihi ismini iade ettik. Şimdi sırada Norşin var. Siirt'te Aydınlar, çıkardığımız yasayla, Tillo ismine kavuştu. Şimdi de çıkaracağımız yeni yasayla Güroymak'ı tarihi ismine kavuşturacağız, 'Norşin' ismini artık resmi hale getireceğiz.' 'Yer isimleri konusu istismar ediliyor' 'Burada sizlerin de tüm Türkiye'nin özellikle bilmesini istiyorum, zira bu konu çok istismar edildi. Kendi ülkesinin tarihini bilmeyen, CHP ve MHP tarafından bu konu çok istismar ediliyor; yer isimleri Cumhuriyetin kuruluşuyla değiştirilmedi' diyen Erdoğan, 'Yer isimleri ağırlıklı olarak 27 Mayıs 1960 ihtilali, 1980 ihtilalinin ardından değiştirildi. Şimdi biz isimleri iade ediyoruz, bunu CHP ve MHP başka yerlere çekiyor' şeklinde konuştu. '40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz' Başbakan Erdoğan, Bitlis'te 5 siyasi partinin seçim ittifakı yaptığına da dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: '40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz. Bunların durumu da bu. Biz 27 Mayıs ve 12 Eylül’de insanımıza yapılan bu zulmü ortadan kaldırdık, isimleri iade ediyoruz. İsimlerle, şunlarla bunlarla uğraşmak, küçük insanların işidir. Biz büyük devletiz, büyük devlet öyle şeylerle uğraşmaz, bunlara takılmaz. Detay konular üzerinden insanlara zulm edilmez. Biz büyük düşünüyor, büyük adımlar atıyor, kardeşliğimizi pekiştirecek, devletle milleti muhabbetle kavuşturacak reformlar yapıyoruz.' 'Said-i Nursi hak bildiği yoldan dönmedi' Said-i Nursi'nin, Nurs köyünde doğduğunu, Bitlis ve başka illerde eğitim aldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti: '1. Dünya Savaşında milis kuvvetlerine katılarak düşmana karşı bu toprakları savundu. Esir düştü, Sibirya'ya. Esaretten kurtuldu, ülkesine döndü ve eserler yazmaya başladı. Said-i Nursi, iftiralarla tutukladılar, mahkum ettiler. Hapishanelere gönderdiler. Bütün ömrü hapishanelerde, sürgünde geçti. Eserlerini yasakladılar, ders vermesini yasakladılar, talebelerine çok zulmettiler ama Said-i Nursi hak bildiği yoldan dönmedi, asla eğilmedi, inançlarından ilkelerinden, değerlerinden taviz vermedi. Kendisine yapılan zulme rağmen ilimden, konuşmaktan, yazmaktan, talebe yetiştirmekten başka yollara tevessül etmedi. Kendi ülkesinden kaçıp gitmeyi aklının ucundan geçirmedi. Sürgünlere rağmen, ülkesini, milletini, vatanını terk etmedi.' 'CHP iktidarı tarafından Risale-i Nur'u yasaklandı' Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basımı yapılan Sadi-i Nursi'nin 'İşaratül İcaz' isimli bir eserini gösterirken de şöyle konuştu: 'Bu eser, Said-i Nursi hayattayken Diyanet İşleri Başkanlığına mektup yazmış, diyanet tarafından basılmasını, çoğlatılmasını rica etmiş. Maalesef, Sadi-i Nursi'nin talebi yerine getirilmedi tam tersine tek parti CHP iktidarı tarafından, 27 Mayıs sonrası hükümetler tarafından Risale-i Nur yasaklandı, basılması, dağıtılması, okunması engellendi. İşte biz Sadi- Nursi'nin o arzusunu yerine getirdik. Diyanet İşleri Başkanlığımız 'İşaratül İcaz' kitabını çok özenli şekilde bastı, inşallah diğer bazı kitaplarını da Diyanet İşleri Başkanığı eliyle basacağız.' 'Gerçek alimlerin yanlış kişilerle aralarına mesafe koymaları tarihi bir sorumluluk' Gerçek alimlerin, gerçekten hak için hizmet edenlerin işte bu yanlış kişilerle aralarına mesafe koymalarının tarihi bir sorumluluk olduğunu belirterek, 'Kendisini hizmete, ilme, talebe yetiştirmeye adamış, gerçek cemaatlerin işte bu yanlış yollarla aralarına mesafe koymaları tarihi bir sorumluluktur. Derdi yardımlaşma olan, paylaşma olan, mazlumlara yardımı olan samimi yapıların işte bu holdinge dönüşmüş, kirli ilişkilere batmış,kirli işler yapanlarla aralarına mesefa koymaları insani ve vicdani bir sorumluluktur' dedi. 'İkna odalarında zulüm yapıyorlar' Başbakan Erdoğan, 'Şu anda artık açık açık ne diyor Pensilvanya? 'Oyunuzu AK Parti'ye değil, CHP'ye verin, MHP'ye verin, BDP'ye verin' diye telkin yapıyor, yurtlarda, evlerde ikna odalarında zulüm yapıyorlar' ifadelerini kullanarak, şunları söyledi: 'Fakat bu CHP Genel Başkanında yüz olsa bu Pensilvanya ile zaten hareket etmemesi lazım. Bu Pensilvanya'daki zatta Said-i Nursi'ye zerre kadar vefa olsa işte o da bu CHP ile ortak hareket edemez. Ne diyorlar? 'Arabanın sağ tekeri bozulduysa sol tekerle devam edin.' Ondan sonra ne olur, şarampole yuvarlanır gidersin, olacak olan budur.' Muhabir: Kurbani Geyik | AA
Hacım Ne Yaptın?
Antalya'da hacı adaylarının İl Müftülüğü önünde 3 gün süren sıra bekleyişi arbedeye dönüştü. Sandalyelerin havada uçuştuğu olaya, polis müdahale etti. ANTALYA - Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Perşembe günü çekilen hacı adayları kurasında ismi çıkan yaklaşık bin kişi Antalya Müftülüğü binası önünde toplandı. Cumartesi gününden bu yana sıra bekleyen hacı adayları özel firmalara verilen yüzde 40'lık kotaya girebilmek için birbirleriyle mücadele etti. 8 yıldır beklediği sıranın bu yıl geldiğini belirten Emine Bayık, 'İsmimizi yazdırdığımızda kocam sağlıklı biriydi. Şimdi yatalak evde yatıyor. 3 gündür burada bekliyorum. Neden bize bu çileyi çektiriyorlar' diyerek ağladı. Dışarıdaki kalabalıktan haber alarak bina önünde hacı adaylarına açıklamada bulunan İl Müftüsü Ahmet Çelik bu yıl yeni bir uygulama başlatıldığını ve geçen yıllardaki gibi kayıtların adreslere posta yoluyla gönderilmediğini belirterek, 'Kuranın ardından Cuma günü bizlere ne zaman kayıt yapacağımız bildirildi ancak kimlerin kurada isimleri olduğu belirtilmedi. Şu an Ankara 'dan sistemin açılmasını bekliyoruz. 3 gündür sıra bekleyen vatandaşlarımızı içeri alıp kayıtlarını kesinleştireceğiz' dedi. SANDALYELER HAVADA UÇUŞTU Bunun üzerine ismi belirlenemeyen bir firma yetkilisi il müftülüğünün kapısına doğru sandalyeleri fırlatınca arbede yaşandı. İçeri girmek isteyenlere polis güçlükle müdahale ederken, hacı adaylarından bazıları birbirlerini tartakladı. Polis bina kapısına kimseyi yaklaştırmazken polisler ile hacı adayları arasında bir süre arbede yaşandı. Olayın yatıştırılmasının ardından kapı önünde bekleyenler içeri alınarak kayıt yaptırdı. Akif ARICI/DHA
İnternet Yasakları Cuma Hutbesinde...
Son günlerde tartışmaların odağında olan Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm Türkiye’deki camilerde okutulan bu haftaki “hürriyet ve mesuliyet” konulu cuma hutbesi nedeniyle yine gündemde. Diyanet’e hutbede, AK Parti’ye destek anlamına gelecek ifadelere yer verdiği eleştirileri yöneltiliyor. Diyanet’in seçimden önceki son cuma hutbesinde tartışmalara yol açan ifadelerden birisi, Twitter ve Youtube yasağının işaret edildiği iddia edilen, “Günümüzde birçok hata, hürriyet kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır” sözleri oldu. Bir diğeri ise Suriye konulu ses kaydına göndermede bulunulduğu ileri sürülen, “Kitle iletişim araçlarıyla dünyamızın küçüldüğü, geminin dibini delmek isteyenlerin çoğaldığı, teknik imkânları kullanıp tabiatın ekolojik dengesini dahi bozacak kadar ileri gittikleri günümüzde…” şeklinde devam eden ifadeydi. Diyanet İşleri Başkanlığı, iki gün önce gündeme dair değerlendirmelerin yer aldığı açıklaması ile de tartışmalara yol açmıştı. nediyor.com
Fethullah Gülen'in Yeşil Pasaportu İptal Edildi
Fethullah Gülen'in 1990 yılında aldığı yeşil pasaportun usulsüz yöntemlerle alındığı tespit edilerek Erzurum Valiliği tarafından iptal edildiği öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Gülen'in yeşil pasaport almasının yasal dayanağıolan 07 Kasım 1990 tarih ve 39548 sayılı yazının içeriğinin Gülen'in özlük dosyasının muhtevasına uymadığı ve gerçeği yansıtmadığı Diyanet İşleri Başkanlığı'nca tespit edildi.Müfettişlerce yapılan inceleme neticesinde Gülen'in 5682 sayılıPasaport Kanununun Ek-4'üncü maddesine göre yeşil pasaport alması şeklindeki idari işlemin baştan itibaren yok hükmünde olduğu, bu nedenle Pasaport ve GüvenliBelge Daire Başkanlığı'nca ilgilinin zaten yok hükmünde olan pasaportunun iptaliile ilgili gerekli işlemlerin yapılması gerektiği kanaatine varıldı.Bu nedenleilgilinin yeşil pasaportunun Erzurum Valiliğince iptal edildiği öğrenildi.Diyanet İşleri Başkanlığınca Gülen'in özlük dosyasında yapılanincelemede; bahse konu yazının dosyada bulunması gereken paraflı nüshasının bulunmadığı 18 Mart 2014 tarihinde tutanak altına alındı.1990 yılına ait giden evrak kayıt defterinin 682'nci sayfasında yapılan incelemede evrak kayıt, sayı ve tarihinin doğru olduğu ancak ilgi (c)sayılı yazı ile gönderilen evrakın içeriğinin Gülen'in özlük dosyası içeriğineuymadığı ve gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığı belirtildi.İncelemeyle ilgili, 'Çanakkale İl Müftülüğü'nde vaiz olarak görev yapmaktayken 20 Mart 1981'de istifaen görevinden ayrılan Fethullah Gülen'inistifa ettiği tarih itibariyle kadrosunun 6, müktesep derecesinin 6, kademesinin 7 olduğu, emsallerinin ise 11 Nisan 1981'de Resmi Gazete'de yayımlanan15/04/1989-366 sayılı KHK ile yürürlüğe giren gösterge tablosunda 6. derece 7.kademenin gösterge karşılığı olan 4. derecenin 1. kademesine tekabül ettiğinden ilgilinin o günkü durumunun 5682 sayılı Pasaport Kanununun Ek-4'üncü maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir' değerlendirmesinde bulunuldu.AA | CNN Türk
Başbakan Konuşurken Elektrik Kesildi, Twitter 'Kedi Lobisi' Dedi!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen 'Kutlu Doğum Haftası' programındaki konuşması sırasında elektrikler kesildi. Erdoğan'ın konuşmasına bir süre ara vermek zorunda kaldığı kesintisi üzerine, 30 Mart seçimleri sırasında yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın yaptığı, 'trafoya kedi girdi' açıklamasının ardından yapılan 'Kedidir kedi', 'kedi lobisi' esprileri tekrar gündeme geldi. İşte o tweet'ler Osman Nuri Cerit Erdoğan konuşurken elektrik kesildi, kedi yanlış trafoya girdi heralde... Behram Gök Başbakan konuşurken elektrikler kesilmesinden sonra,elektrik telleri ve barajlardaki paralel su yapılarına karşı operasyonlar başladı..Serhat Gülen Başbakan Erdoğan konuşurken elektrik gitmiş kedinin biri yine trafoya girmiştir kesin. Sayın Başbakan kedi lobisidir. Kasketli Bugün Başbakan Erdoğanın katıldığı Kutlu Doğum Haftası ile ilgili programda bir süre elektrik kesintisi olmuş Gün gelir devran döner! /Kedi/ Şevval Kavasoğlu Başbakan konuşurken elektrik kesilmiş.. Ak kedi ler , ah kediler. Bizde yedik Fatih Akalan Başbakan konuşurken elektrikler gitti. Trafoya kedi girmiş olabilir. Ayda Sahar Trafoya kedi sokan paraleller Erdoğan'ın konuşmasınıda sabote ederek elektriği kestiler! Bu Anaysanın hangi maddesine sığar? @AYMBASAKANLIGI Medyatava
'AYM’ye Saldırmanın Cumhurbaşkanlığı ile Alakası Var mı?'
Parti grubunda konuşan MHP lideri, kendisine 100 bin liralık dava açan İranlı iş adamı Reza Zarrab'a bir kez daha 'şarlatan' dedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu. Bahçeli, İranlı işadamı Reza Zarrab'tan yine 'Şarlatan' diye bahsetti. 17 Aralık Büyük Rüşvet Operasyonu’nun başaktörlerinden İran asıllı işadamı Reza Zarrab, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye 100 bin liralık 'Şarlatan' davası açmıştı. Konuşmasında Başbakan Erdoğan'ı sert bir dille eleştiren Bahçeli 'Şarlatan İranlıyı hayırsever diye tarif edip, hapishane kapılarını açınca bu şahsın herkese dava açmasını teşvik etmek samimiyetsizlik değil midir?' dedi. Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları; Rüşveti meşrulaştırmaya kadar işi götüren sahte fetvacılara bile tesadüf edilmiştir. Bu manzara İslamiyet’in anlamına aykırıdır. Gönlünü yıkayıp arıtmadan, ha bire abdest alıp namaza durmak Allah’la kandıranların en kestirme sığınadır. 'İSLAM TOPLUMLARI KARANLIĞA YENİK DÜŞMÜŞTÜR' Maalesef ki İslam toplumları karanlığa yenik düşmüştür. Görünüşte Müslüman, gerçekte münafık bir hayatın faili olanlar gündemimizden çekilmedikten sonra Türk ve İslam aleminde rahat yüzü yoktur. Din Allah’ındır. Yüce Rabbimiz her şeyi çok iyi şekilde bilmekte ve görmektedir. Cenabı Hak bizi samimiyetten uzaklaştırmasın. Samimiyetsizler yönetim ve yöneticiler dünden bugüne Türkiye’nin en önemli sıkıntısıdır. 'BAŞBAKAN YİNE BALTAYI TAŞA VURMUŞTUR' Diyanet İşleri Başkanlığı, Bakırköy Sinan Erdem Spor Salonu’nda Kutlu Doğum Haftası programı düzenledi. Başbakan orada konuştu. Kendisi samimiyet hakkında duyunca kulaklarımıza inanamadığımız bazı değerlendirmelerde bulundu. Başbakan’ı tanımasak, yabancı olsak inanınız samimiyetle ilgili sözlerinden dolayı kendisini kutlardık. Fakat Başbakan yine baltayı taşa vurmuştur. Aldatanların hanesine ismini fosforlu kırmızı kalemle yazmıştır. Bugüne kadar Başbakan’ın kalbi sayısız kez başka yerlere bakmış, dili başka şeyler söylemiştir. Gönül dili ile beden dili arasındaki bağ değil kopmak un ufak hale gelmiştir. Başbakan’ın samimiyetsizlikten kaydı dilindi, tasdiknameyi aldı ZARRAB'A YİNE 'ŞARLATAN' DEDİ Bilal’in küpünü doldurup, Burak’ın gemi filosunu güçlendirirken cebinde çay parası olmayana sırt çevirmek samimiyetsizlik değil midir? Şarlatan İranlıyı hayırsever diye tarif edip, hapishane kapılarını açınca bu şahsın herkese dava açmasını teşvik etmek samimiyetsizlik değil midir? Malum banka müdürünü gözümüzün içine baka baka Ziraat Bankası yönetimine atamak samimiyetsizlik değil midir? Polislerin destan yazdığını söyledikten sonra Emniyet’i Cibali karakoluna çevirmek, cadı acı başlatmak samimiyetsizlik değil midir? Esma’ya ağlayıp Berkin ve annesini meydanlarda yuhalatmak samimiyetsizlik değil midir? AYM'NİN HSYK DEĞİŞİKLİKLERİNİ REDDETMESİ HSYK hakkında alelacele yasal düzenlemeye gidilmiştir. Bu kapsamda yapılan düzenlemeler resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ana muhalefet partisi imkan doğrultusunda HSYK kanunununda yapılan değişikliği AYM'ye taşımıştır. Yüksek mahkeme 10 Nisan 2014'te kararını vermiştir. Buna göre HSYK kanununda yapılan değişikliklerin 29 maddelik kısmı reddedilmiş 13 maddede kelime ve ifadeler anayasaya aykırı görülerek iptal edilmiştir. AYM, HSYK'nın Adalet Bakanlığına bağlanmasını engellemiştir. AYM, AKP hükümetinin HSYK'yı sinsi emellerine alet etme çabasının önüne geçmiştir. Bu isabetli bir karardır. Kısaca söylemek gerekirse Adalet Bakanı'nın teftiş kurulu başkanı ve yardımcılarını atama yetkisi, HSYK üyelerinin hangi görevleri yapacaklarını belirleme yetkisi, teftiş kurulu başkanının bakana karşı sorumlu olması, Adalet Bakanı'nın salt çoğunluğu bulması halinde HSYK'yı toplama yetkisi, soruşturma açma yetkisi, dava açılmasına karar verme yetkisi, HSYK'da görev yapan daire başkanlarının seçimini müfettişlerinin atanmasını düzenleyen hükümler iptal edilmiştir. HSYK kanunu ile birlikte personelin tümüyle tasviyesi sağlanmıştı. Yüksek mahkeme bu uygulamayı da iptal ederek adaleti bir nebze tamir etmiştir. 'AYM İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA KARARINI VERDİ' AYM kararlarının geçmişe dönük olmayacağı bilinen bir husustur. Bu bakımdan tasfiye edilen çalışanlar ile ilgili mağduriyetin giderilmesi mümkün görünmemektedir. AKP, HSYK kanununda ısrar etmiş sözkonusu kanun TBMM'de kabul edilir edilmez geniş çaplı atama furyasına girişmitir. Adalet Bakanı yangından mal kaçırırcasına yasa nedeniyle boşalan HSYK kadrolarını yandaşlarla doldurmuştur. AYM'nin kararı HSYK'nın şu anki tablosuna yönelik bir sonuç doğurmamıştır. Düzenlemeden mağdur olanların eski görevlerine iade edilmesi ahlaki bir yükümlülüktür. AYM iş işten geçtikten sonra kararını vermiş ve kadroları eline alan Adalet Bakanı heyecan ve hevesle Başbakan'dan icazet alarak yarma harekatını gerçekleştirmiştir. İktidar Anayasaya aykırı olduğunu bildiği başka konularda da meclisteki çoğunluğuna güvenerek değişiklik yapar ve idari tasarruflar gerçekleştirirse çok vahim sonuçlar doğurabilir. O zaman Anayasal denetim kısmen devre dışı kalacaktır. Başbakan'ın fırsatçılığı bırakıp ganimet soygunculuğundan vazgeçip yasaların arkasından dolanmaktan vazgeçmesi gerekir. 'BAŞBAKAN'DAN BAŞKASI KALMAMIŞTIR' Başbakan'ın AYm'yi eleştiri yağmuruna tutması tutarsızlıktır. Başbakan Yüksek Mahkeme'nin Twitter ve HSYK kararından sonra eleştiri dozajını artırmıştır. Saygı duymadığını ve milli bulmadığını açıklamıştır. Başbakan AYM'yi uluslararası şirketlerin çıkarlarını milli çıkarlardan üstün tutmakla suçlamıştır. Bireysel başvuru hakkının doğru yorumlanmadığını söylemiştir. Başbakan işine gelmeyince villadaki hesabı çarşıya uymayınca Anayasa mahkemesini taşlamaya başlamıştır. Meğerse bu ülkede milli çıkarları düşünen Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası kalmamıştır. 'KİMİNLE BOZŞURSA HEMEN ÇAMUR ATIYOR' Başbakan'ın tetikçileri yargıya tehditi yoğunlaştırmıştır. Yüksek mahkemeyi tamamen kaldıralım gitsin diyene kadar AKP'li yöneticiler ağız dolusu eleştirilerde bulunmuştur. Anlaşılan yeni hedefte Anayasa mahkemesi ve başkanı bulunmaktadır. Acaba bunun Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle bir alakası var mıdır? Başbakan kiminle bozuşursa hemen çamur atmaktadır. 45 yıllık arkadaşının ve çok başarılı bir bakanın isminin ve eski bir milli futbolcunun isminin stadyum ve otogarlardan kazınması başka türlü nasıl izah edilebilir. Bu başbakan TC'ye nefret duyduğu için sildirmiş, Ne mutlu Türküm diyene'yi de böyle sildirmiştir. Başbakan milli olmaktan ne anlamaktadır. Millilik onun ismine kesinlikle yakışmaz. 'YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANAR' Ey samimiyet sınavından sıfırın altına düşmüş Erdoğan. Biz senin hangi sözüne inananalım itibar edelim ciddiye alallım. AYM ile iftihar eden beyanına mı yoksa iftiralarına mı? Twitter'dan youtube'dan korktuğun kadar haktan hukuktan korksaydın bu denli rezil olmazdın. Atalarım boşuna dememiş kendi düşen ağlamaz, el atına binen tez iner, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. 'ZİVERBEY KÖŞKÜNÜ ARATMAYACAK MEKANLAR' MİT kanununda yapılması planlanan değişikliklerle ilgili kanaatimizi açıklamıştık. Görüyoruz ki AKP hükümeti 30 Mart'ın arkasına taktığı MİT yasası kapsamında harekete geçmiştir. MİT'e olağanüstü yetkiler veren kanun teklifi görüşülmektedir. Bu teklif tepeden tırnağa mahsurludur. Başbakan MİT rejimiyle Türkiye'yi kontrol edecek dinleyecek herkesi fişleyecektir. Ziverbey köşkünü aratmayacak mekanlar ihdas edilmektedir. İstihbarat devletine doğru gitmekteyiz. başbakan gerçek manada Oslo'dan imralıya terör gruplarına ve dış politika tercihlerine kadar tüm ahlak dışı ilişkileri maskelemek için MİT kanunu gibi değişiklikleri fırsat görmektedir. 'BUNU HAFİFE ALMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR' Teklifin tüm sakıncaları yanında MİT'e terör örgütleriyle görüşme yetkisi verilecektir. Yani İmralı canisiyle yapılacak pazarlıklar yasal güvenceye kazanacaktır. İhanet görüşmelerinin meclis eliyle yasal zemine çekilmesi milletin bekasına karşı acımasız bir saldırı ve husumettir. Bunu sıradan görmek hafife almak mümkün değildir. MİT'in meclis eliyle denetimi tartışılmaktadır. MİT ile ilgili kaygının gerekçesi nedir? İstihbarat teşkilatına yönelik TBMM'de komisyon kurulması nasıl bir ihtiyacın ürünüdür. MİT adına mecliste özel denetim komisyonu neden planlanmaktadır. Gazi meclisimiz her türlü kamu kurum ve kuruluşunu denetleme hakkına zaten sahiptir. Bir yandan MİT kanununda yapılacak değişikliklerle MİT mensuplarına dokunulmazlık getirilirken, bir yandan da meclis denetimine açmak çelişkiden ibarettir. Muamma tam anlamıyla netleşmeden TbMM'de özel denetim komisyonuna kalkışmayı gizli işlere bir kamuflaj olarak görüyoruz. haberler.com
Erdoğan: 'Birileri Haşhaşı Fazla Kaçırmış Olabilir'
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, yerel seçimlerde belediye başkanı seçilen isimlerin yerine yapılan atamaları kürsüden anons etti. Muhalefete ve son dönemlerde alınan yargı kararlarını eleştiren Erdoğan 'Tek başımıza kalsak da bu ülkenin çıkarlarını milletin çıkarlarını hukuku sonuna kadar hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla savunmaya devam edeceğiz. Birileri haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacak yılmadan ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç yargının karşısına çıkacaklar' dedi. Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları; Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yanısıra Kültür ve Turizm bakanlığı ve diğer bazı kurumlar da Hazreti Peygamberimizi çeşitli etkinliklerle hatırlıyorlar. Merhum Mehmet Akif'in ifade ettiği gibi 'her bir fert hatta bütün beşeriyet Hazreti Peygambere medyundur'. Kutlu doğum haftası vesilesiyle Hazreti Nebi ve ashabına salatu selam ediyorum. İSTANBUL İÇİN YENİ PROJE İBB tarafından yapımı tamamlanan Ambarlı İleri biyolojik Atık Su arıtma tesisi cumartesi günü hizmete girdi. 350 milyonluk bir yatırım olan tesis 1 milyon 600 bin nüfusun atık sularını arıtacak. Marmara'ya 55 bin ton çamurun karışması önlenmiş olacak. 1994'te İstanbul'dan görevi aldığımızda sadece iki tane atık su arıtma tesisi vardı. 20 yıl içinde biz İstanbul'a 53 yeni tesis kazandırdık. İstanbul'un atık sularının yüzde 97'si arıtma tesislerinden geçiyor. Atık sular biyolojik olarak yüzde 74 oranında arıtılıyor. İnşallah bu tesisler bitince yüzde 99 oranında biyolojik arıtma olacak. Biz göreve geldiğimzde Haliç'te balık bulmak mümkün değildi. Şimdi ise 47 çeşit balık bulunabiliyor. 'İSTANBUL GERİYE GİTMİYOR GÜZELLEŞİYOR' İstanbul'un nüfusu artmasına rağmen geriye gitmiyor güzelleşiyor. Büyüyen İstanbul'un ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Daha yaşanabilir hale getiriyoruz. Seçimlerden 13 gün sonra büyük bir açılış töreniyle bunu gerçekleştirmiş olmak 'durmak yok yola devam dediğimizi' ortaya koyuyor. YENİ İSİMLERİ KÜRSÜDEN ANONS ETTİ Geçtiğimiz hafta Merkez Yürütme Kurulumuzu ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzu topladık. Belediye başkanlıkları sebebiyle arkadaşlarımızın boşalttığı görevlere yeni atamalar yaptık. Fatma Şahin kardeşimiz Gaziantep Belediye başkanı seçildi malumunuz. Kendisine bu denli önemli bir göreve seçilmesi sebebiyle Allah'tan başarılar diliyorum. Aynı şekilde Menderes Türel kardeşimiz genel başkan yardımcımızdı. Yerel yönetimlerden sorumluydu. Bir dönem aradan sonra tekrar kendisini aday yaptık ve Antalyalıların büyük ilgisiyle yeniden Belediye başkanı seçildi. Mali ve idari işlerden sorumlu genel başkan yardımcımız Ahmet Edip Uğur kardeşimizi de Balıkesir'e aday gösterdik. Balıkesirli vatandaşlarımızın ilgi ve alakasıyla Ahmet Edip Uğur kardeşimiz de Balıkesir'e büyükşehir belediye başkanı seçildi. Kendilerini kutluyorum. Merkez Karar ve Yönetim Kurulundan ayrıldılar. Onların yerine Mehmet Muş, Hamza Dağ, Mustafa Akış ve Tülay Kaynarca Merkez Karar yönetim kurulu üyesi iken şimdi de bundan böyle Nurettin Nebati Kardeşimiz Mali ve İdari işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı oldu. Abdulhamit Gül kardeşimiz yine genel başkan yardımcısı oldu. Teşkilat işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığına Süleyman Soylu kardeşimiz geldi. Ekrem Erdem bey de Ar-ge'den sorumlu genel başkan yardımcılığına geldi. Kendilerine yeni görevlerinden ayrıca başarılar diliyorum. 'BU GÖREVLER KOLAY DEĞİL' AK Parti Merkez karar ve yönetim kurulundaki bu görevler kolay değil, zor kutlu ve o denli de heyecan verici görevlerdir. Bu değişikliklerin de ülkemiz milletimiz ve partimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. 'BÖLGEMİZDE ÖNEMLİ GELİŞMELER YAŞANIYOR' Bölgemizde önemli gelişmeler yaşanıyor. Suriye'de rejim mezalimi arkasında 200 bine yakın cansız beden ve milyonlarca sürgün bırakarak devam ediyor. Mısır'da askeri darbeyle başlayan süreç cansız bedenler yetmezmiş gibi 529 idam kararıyla tekrar dünya gündeminde sıcak yerini koruyor. Aynı şekilde Ukrayna'da kaygı verici gelişmeler yaşanıyor. Dışişleri Bakanımız temaslarını aralıksız sürdürdü. Şu anda da devam ediyor. Biz de Azerbaycan resmi ziyaretimizle birlikte dışpolitika temaslarımızı yoğunlaştırdık. Bugün ABD temsilciler meclisi başkanı bir heyetle geliyor. Onu kabul edeceğiz. Yarın Letonya Cumhurbaşkanı ile görüşeceğiz. Perşembe günü de Malezya'dan misafirimiz var. 'DÜŞMAN GELSE BÖYLE NAMERTÇE DAVRANMAZDI' Hükümeti yıpratmak gayretiyle içerden ve dışardan saldırı girişimleri oldu bazıları şu anda da devam ediyor. İçerde huzur demokrasi çözüm sürecine saldırılırken dışarda da Türkiye'nin imajına yönelik planlı bir kampanya başlatıldı. Bunların hangi niyetle yapıldığını çok iyi biliyoruz. İçerde algı operasyonları yapılırken aynı paralelde dışarda da operasyonlar gerçekleşti. İçerde çeteler marifetiyle Mİt'in tırlarına saldırıldı. Amaç Türkiye'ye teröre yardım eden ülke iftirası atmaktı. Bu ülkenin kurumlarına yerleşmiş çete mensupları kendi ülkelerine bu yaftayı yapıştırmak için bu operasyonu yaptılar. TIRları durdurup MİT mensuplarını tartaklayanlar bunu sadece ve sadece Türkiye'yi uluslararası arenada zora sokmak adına yaptılar. Düşman gelse böyle namertçe davranmazdı. Azılı düşmanları kıskandıracak ihanetler yaptılar. Bazı haber ve köşe yazıları marifetiyle farklı bir operasyon başlatıldı. Hala devam ediyor. Kimyasal saldırı ile Türkiye'nin bağlantısı varmış gibi asılsız bir iddia ortaya atıldı. Elkaide ile Türkiye arasında bağlantı varmış gibi algı oluşturulmak istendi. O malum medya bu iddiaları anında alıyor Türkiye ve dünya gündemine taşıyor. Bunun dışında da ihanet girişimlerine şahit oldu. 'BU ÇEVRELERİ ACIYARAK İZLİYORUZ' AB içinde Türkiye'yi hiç tanımayan belli kaynaklardan haber alan kesimler nezdinde kara propaganda yapıldı. ABD'de aynı şekilde propaganda yapıldı. Ülkelere mektuplar yazılarak hatta Ermeni lobisi temsilciliğiyle işbilrliği ve parasal destek verilerek kampanya yürütülüyor. Tüm bu ihanet ve taarruz girişimlerini bu insanlara bu çevreleri acıyarak izliyoruz. Bunlar bir acziyetin ifadesinden başka bir şey değildir. Tüm bu girişimler 30 Mart'ta çok ağır cevap alan kaybetmiş çevrelerin hezeyanından öte değildir. 'DÜNYADA VAR OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ' Birileri yanılmasın Türkiye küresel ölçekteki etkinliğini imaj çalışmalarıyla sanal olarak inşa etmiş değildir. Türkiye gazete haberleriyle yalan raporlarla köşe yazılarıyla imajı zedelenecek bir ülke değildir. Türkiye büyüyen ekonomisi ve demokrasisiyle varlık gösteren bir ülkedir. Biz imajla değil aktif önalıcı samimi barışçı dış politikamızla dünyada varız ve var olmaya devam edeceğiz. 'CASUSLAR LEHİNE KARAR ALINIYOR' Türkiye'yi terörle yanyana göstermeye çalışan her rapor her haber ve yorum sahiplerinin itibarını sarsacak ama Türkiye'nin itibarına en küçük bir zarar veremeyecektir. AB nezdinde bu tür saldırıları etkisiz kılmak için de yoğun çalışmaya devam edeceğiz. Bu arada MİT'e ait tırların hukuksuzca durdurulması bakanlık toplantısının dinlenmesini de yakından takip ediyoruz. Casusluk faaliyetleirnin açığa çıkarılmasının önünde ciddi bir direnç var. Adana'da bir vatanseever savcı çıktı. Bazıları gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan bir kaç gün geçmeden o paralel yapının mensupları devreye girip soruşturmaya müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor. Talimatı almışcasına zanlılar serbest kaldı. Tutuksuz yargılama kararı çıktı. Ortada apaçık bir ihanet varken haklarında delil bulunan zanlıların serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk soruşturmasında da yapıldı. Aradan yıllar geçti ve belki de deliller karartıldı. Yargıdaki bu çeteleşmeyi kokuşmuşluğu dile getirdiğimizde siyaset yargıya müdahale ediyor diye yaygara yapıyorlar. Arada çok açık bir hukuksuzluk var. Casuslar lehine hainler lehine karar alınıyor. 'BU MESELE BENİM MESELEM MİDİR?' Başta HSYK olmak üzere yüksek yargı da bu hukuk cinayetlerini uzaktan film izler gibi izliyor. Bu mesele sadece benim meselem midir? Bu mesele bir Türkiye meselesi değil de nedir? Bu ülkenin c.başkanının başbakanının dinlenmesinden daha vahim ne olabilir. Bu ülkenin en gizli toplantısının dinlenilip servis edilmesinden daha vahim ne olabilir. MİT'in tırlarının durdurulmasından darpedilmesinden daha vahim ne olabilir. 'DAHA NE KADAR SUSACAKLAR?' CHP MHP BDP bu hukuksuzluk karşısında hiç konuştular mı? Daha ne kadar susacaklar? Ne kadar üç maymunu oynayacaklar? HSYK daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacak. Yargı içindeki paralel çeteye cesaret veren bu tavırlar ne kadar devam edecek. Tek başımıza kalsak da bu ülkenin çıkarlarını milletin çıkarlarını hukuku sonuna kadar hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla savunmaya devam edeceğiz. 'BİRİLERİ HAŞHAŞI FAZLA KAÇIRMIŞ OLABİLİR' Birileri haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacak yılmadan ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç yargının karşısına çıkacaklar. Suça göz yumanlar, açık delillere rağmen suçun üzerini örtenler bunun hesabını yargı önünde verecekler. Devletin koridorundan çeteleri nasıl kovduysak kimsenin şüphesi olmasın adliye koridorlarından da o çeteleri şebekeleri kesinlikle temizleyeceğiz. 'BİZ GEREKENİ YAPIYORUZ' Bunu akşamdan sabah kadar yapmak kolay değil. 35 yıllık bir sürecin temizliğini yapacaksınız. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Kuvvetler ayrılığını hassasiyetle savunduk. Bunu savunmayı sürdüreceğiz. Ama yasama ve yürütme olarak yargıda tuzun kokmasına da müsade etmeyeceğiz. Biz gerekeni yapıyoruz. Vazifelerini ihmal edenlere de vazifelerini hatırlatacağız. 'CHP TABANINI OYALADI' 30 Mart'ta ağır yenilgiye uğrayan siyasi partilerin hezimeti örtmek için gündemi değiştirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Seçimin üzerinden 16 gün geçmesine rağmen halen çıkıp özeleştiri yapmadılar. Hala değerlendirmediler. CHP 30 Mart akşamından itibaren seçimlere hile karıştığı iddiasını gündemde tutarak tabanını oyaladı. MHP 30 Mart akşamından itibaren seçim sonuçlarını konuşmak yerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirdi şimdi salı günleri şu grup toplantısı da olmasa konuşacak bir şeyi yok. Bunu da dostlar alışverişte görsün havasıyla ister istemez yapıyorlar. 'HAİNLERLE İŞBİRLİĞİ YAPANLARI UNUTMAYACAĞIZ' BDP'nin de seçim yenilgisini örtmeye çalıştığını görüyoruz. Yapay gündemler bu üç muhalefet partisinin de seçimin verdiği mesajlardan kaçmalarına yaramayacak. Bu partiler tabanlarına gereken hesabı vermezlerse oy veren kardeşlerim yönetimleri sorgulamaya başlayacaktır. Nitekim CHP'de bu sorgulamalar başladı. Paralel yapıyla işbirliği yapmanın bir bedeli olmalıdır. CHP ve MHP kendi tabanlarına karşı bunun hesabını vermelidir verecektir. Biz ne bu ihaneti ne de bu hainlerle işbirliği yapanları asla unutmayacağız unutturmayacağız. Bu ihanetin üzerinin örtülmesine de asla göz yummayacağız. Biz hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadık. Siz o sesi çok çıkanlara o malum medya eliyle kara propaganda yapanlara aldırmayın. Biz eser siyasetinin temsilcisi onlar gerilim siyasetinin temsilcisi. Şunu soracaksınız... Ne yaptınız? Bu ülkede neleriniz var hangi eseriniz var? Bunu sorun yeter. 12 yıl boyunca biz eser ürettik hizmet ürettik onlar sadece gerilim ürettiler. 12 yıl içinde 8 seçime girdik. Her seçimden birinci parti olarak zaferle çıktık. 'ÖBÜR YANAĞINI UZATANLARDAN DEĞİLİZ' Her seçim sonrasında başta medya olmak üzere bizden balkon konuşması istediler. Hep bunu söylediler. Biz de bunu yaptık. Büyüklük bizde kalsın dedik. Her seçim sonrasında gerilimi düşürdük. En son 12 Haziran 2011 akşamı yine genel merkezde balkona çıktık. Herkesten helalleşme istedik. Açtığımız davalardan feragat ettik. Biz bu büyüklüğü olgunluğu gösterirken ne CHP'den ne MHP'den aynı olgunluğu göremedik. Biz elimizi uzattık onlar yumrukla karşılık verdiler ve kaçtılar. Biz musafaha yapalım istedik onlar yumruklarını sıktılar. Gidelim ziyaret edelim dedik o nezaketi bile göstermediler. İşte MHp'ye üç kez talebimiz oldu. Kardeşim şimdi gerilimin tarafı kimdir? İşte bunlar. Biz CHP ile de gittik ziyaret ettik daha önce makamlarında ziyaret ettik. Görüştük. Anlaşırız anlaşmayız ayrı... Ama görüştük. Fakat MHp ile bunu hiç yapamazsınız. 3 kez talep etmemize rağmen bu ülkenin iktidar partisiyiz biz sizden ziyaret istiyoruz konuşalım istiyoruz beyefendiler evet diyemiyorlar. Hayır... Peki kim gerilimin tarafı? Bunlarda insani ilişkiler noktasında da maalesef böyle bir şey yok. Ben burada bir ifade kullandım. Bahçeliyle ilgili. Beyefendi rahatsız olmuş. Aynı gün Bahçeli'nin şahsıma yönelik hakaretlerini duyan kulaklar sağır mıydı? Sen bu ülkenin başbakanına hakaret ediyorsun, başbakan isminizi anmadı size hala cevap vermeyecek. Biz bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan değiliz. Bizim kültürümüzde bu yok. 'BU ADAMLARA SÖYLEYİN...' Biz Akif'in ifadesiyle uysal koyun değiliz. Bugüne kadar olan süreçte gösterdiğimiz bundan sonra aynı şekilde devam etmeyecektir. Bu nasıl bir hesap Allah aşkına. Kazanan biziz, zafere ulaşan biziz ama adeta özür dilememizi bekler gibi balkon konuşması beklenen biziz. Bu adamlara da söyleyin çıkıp onlar da bir konuşma yapsınlar ya. Gerilim siyasetini üreten gerilimi düşürür. Gergin üslup konusunda bizi itham edenler aynada kendilerine baksınlar. Şu anda da yapmak istedikleri bu. Başarısızlıklarını beceriksizliklerini gizlemeye çalışıyorlar. Üretilen yapay gündemler AK Parti için kurulmuş tuzaktır. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. 'SİYASET OMURGALI DURUŞ GEREKTİRİR' Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de 2015 genel seçimlerine de sükunet içinde ve demokratik kültürle gidilmesini istiyoruz. Önümüzde 4 ay var. 4 ay içinde ilkeli duruşumuzu onurlu ve omurgalı duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Siyaset omurgalı duruş gerektirir. İlkeli duruş gerektirir. Ayrıntılar geliyor...
Hollanda'da 'Ermeni Soykırımı Anıtı' Tartışması
Hollanda'nın Almelo kentinde yaşayan Ermeniler'in, 'soykırımı anma günü' olarak kabul ettikleri 24 Nisan'da açacağı 'soykırım anıtı' tartışmalara neden oluyor. Hollanda'daki bazı Türk örgütleri karar tepki gösteriyor. Ermeniler ise, tepkileri, 'tuhaf ve anlamsız' olarak değerlendiriyor. Yirmi bin civarında Ermeni'nin yaşadığı Hollanda'da ikinci 'soykırım anıtı' Perşembe günü açılıyor. Ülkedeki ilk anıt, Ermeniler tarafından 2001 yılında Assen Boskamp mezarlığında, 1910 -1920 yılları arasında kaybettikleri atalarının anısına yaptırılmıştı. İkinci anıt ise, Hollanda'nın doğusunda yer alan ve 3 bin dolayında Ermeni'nin yaşadığı Almelo kentinde yaptırılıyor. Almelo'daki Surp Krikor Lusavoritch Ermeni Kilisesi'nin bahçesinde yaptırılan anıt, 24 Nisan'daki ayinin ardından açılıyor. Ermenilerin, 1915 olaylarında yaşamımı yitirenler anısına yaptırdığı 'soykırım anıtı'nın açılışına siyasii parti temsilcilerinin de katılması bekleniyor. Almelo Belediye Başkanı Jon Hermans, anıtın dikilmesini 'kilisenin kararı' olarak değerlendiriyor. Hermans, 'soykırım anıtı' adının verilmesi konusundaki soruları da, 'Siyasi tartışmalara girmek istemiyorum. Almelo farklı kültürlerden insanların kardeşçe yaşadığı bir kent' karşılığını veriyor. Belediye yönetimi, anıtın kilisenin özel mülkü içinde yaptırılması ve belli ölçüleri aşmaması nedeniyle, belediye meclisinden izin alınmasına gerek olmadığını belirtiyor. Ermenilerin, kilise bahçesine yaptırdıkları anıt, Hollanda'daki çeşitli Türk kuruluşlarının tepkisine neden oluyor. AKP'ye yakınlığıyla bilinen Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) öncülüğünde bazı örgütler ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, 'Türk toplumunun, Ermeni diasporasının nefreti körüklemeyi ve huzursuzluk çıkarmayı amaçlayan bu yasadışı girişimini engellemek üzere, yerel ve ulusal makamları harekete geçirecekleri' belirtiliyor. Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) Almelo Yunus Emre Camii Başkanı Salih İlhan da, Türk basınına yaptığı açıklamada, soykırım anıtını onaylamadıklarını belirterek 'gençlerin taşkınlık yapmasından endişe ettiğini' söylüyor. Almelo Belediye Meclisi'nin Türk kökenli üyesi Uğur Çete'ye göre, 'soykırım anıtı' mimari açıdan yasalara uygun. Ancak, 'soykırım anıtı' denmesine tepki gösteriyor. Uluslararası hiçbir mahkemenin 1915'teki olayları 'soykırım' olarak tanımadığını vurgulayan Çete, bu nedenle 'soykırım anıtı denemeyeceğini' savunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hollanda'daki kolu olan HDV, 'soykırım anıtına karşı' cuma namazında okunması için bir hutbe yayımladı. Hutbede 'Almelo Ermeni Soykırımı Anma Anıtı'nın, 'barış ve kardeşlik kültürüne değil, çatışma kültürüne katkı sağlayacağı' öne sürüldü. Hutbede şu görüşlere yer verildi: 'Toplum arasında nefrete ve huzursuzluğa sebep olacak böyle bir girişimine üç semavi dinden biri olarak kabul gören bir dinin mabedinin, kilisenin ev sahipliği yapması, bu ülkede yaşayan yarım milyona yakın Türk'ü derinden üzmektedir. Mabetlerin nefrete değil, barış ve sevgiye kucak açmaları evrensel bir kabuldür.' Sorularımızı yanıtlayan Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonu (FAON) yöneticileri Türk örgütlerinin tepkilerini, 'tuhaf ve anlamsız' olarak değerlendiriyor. Ermenilerin, 'soykırıma kurban giden' atalarını anmak için kilisede ayin yaptıklarını, çiçek bıraktıklarını belirten FAON yöneticilerine göre kilisenin bahçesine yaptırılan anıt da, bunun bir parçası. Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonu (FAON) tarafından salı günü Lahey'de bir gösteri düzenlendi. Gösteride, 'Ermeni soykırımının inkârı' ile Suriye'de başta Ermeniler olmak üzere Hıristiyanlar'a yönelik şiddet protesto edildi. Ermeni temsilcileri, Parlamento Dışişleri Komisyonu'na bir dilekçe sundular. FAON yöneticileri, Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne de, Suriye'deki olaylara 'duyarlı olması' çağrısı yaptılar. Ermenilerin protesto gösterisine Hollandalı parlamenterler de destek verdi. Göstılateriye kan Hıristiyan Birliği (CU) Milletvekili Joel Voordewind, Twitter hesabında eylemden bir fotoğraf paylaşarak 'Ermeni soykırımının kabul edilmesi için çalışma şu an başladı. Perşembe günü Almelo'da yeni anıtın açılışını yapacağım' yazdı. UETD öncülüğündeki bazı Türk örgütlerinin temsilcileri de, Ermenilerin ardından, Dışişleri Komisyonu üyeleriyle bir görüşme yaptılar. Türk örgütlerinin temsilcileri, tarihi olayların tarihçiler tarafından incelenmesi, Ermeni iddiası konusunda uluslararası bağımsız bir komisyon kurulmasını önerdiler. 1915 olaylarının, 'soykırım olmadığını' dile getirdiler.BBC Türkçe