Görüş Bildir
Haberler
Kadınların Kaleminden! Türk Edebiyatının Birbirinden Değerli 24 Kadın Yazarı ve Eserleri

Kadınların Kaleminden! Türk Edebiyatının Birbirinden Değerli 24 Kadın Yazarı ve Eserleri

Adorno
27.11.2021 - 11:58

Kadınlar her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da oldukça kalıcı izler bıraktılar, bırakıyorlar. Belki de ülkemizde kadın haklarının kötüleştiği, şiddettin giderek normalleştiği şu günlerde, cumhuriyetin kuruluşunda etkin rol almış, ülkenin en karanlık dönemlerinde ışık olmuş ve olmaya da devam eden kadın yazarları hatırlamak ve onların kaleminden kadının dünyasını deneyimlemek çok daha önemli! İstanbul sözleşmesine sırtımızı döndüğümüz bu anlaması güç zamanlarda bizde, sizin için Türk edebiyatında etkin rol almış 24 kadın yazarı derledik. Ancak, Türk edebiyatında kadınların varlığının ve etkisinin bu listenin çok daha ötesinde olduğunu da unutmamak gerek...

Not: Kitap açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır. Yazarların biyografileri için kitapların basıldığı yayın evlerinin internet siteleri ve Kidega kaynak olarak kullanılmıştır. Ayrıca listenin sıralaması düzensiz oluşturulmuş ve eserler rastgele seçilmiştir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Sinekli Bakkal - Halide Edib Adıvar

1. Sinekli Bakkal - Halide Edib Adıvar

“Sinekli Bakkal Sokağı’nın bozuk kaldırımlarında seke seke Şevket Ağa’nın fenerini takip eden Rabia, Selim Paşa Konağı’nın geniş caddesine çıkınca yeni bir dünya keşfetmiş gibi sevindi. İki tarafı büyük bahçeler içinde, bahçe ortalarında konaklar, her kapının üstünde büyük bir fener... Kapılardan birine uşağın ardı sıra girdi. Hanımelleri, yasemin ve akasya kokuları, fıskiyenin şırıltısı... Bunlar çocuğun yüreğine tatlı bir çarpıntı verdi.”

Halide Edib Adıvar edebi hayatına 2. Meşrutiyet ile başlamıştır. Bu tarihten sonra gazetelerde kadın hakları konusunda yazılar yazmıştır. Kadının toplum içindeki yeri ve kadın eğitimi hakkında çeşitli yazılar yazmıştır. Bu sayede kadınların haklarını savunmuştur. Yazar romanlarında o güne kadar ikinci planda kalan kadınları işlemiştir. Roman başkahramanları genelde kadındır. Yarattığı kadınların en önemli özelliği güçlü olmalarıdır. Milli edebiyat döneminde tanınmış olan ilk kadın romancı ve hikayecidir. İngiliz dili ve edebiyatı profesörü olduğu için bazı eserlerini İngilizce olarak yayımlamıştır. Romanlarında ve hikayelerinde tasvir ve tahliller çok başarılıdır.

2. Veda - Ayşe Kulin

2. Veda - Ayşe Kulin

Son Maliye Nazırı ve ailesi aracılığıyla o dönemin resmini çizen Veda, çökmekte olan bir tarih ile yeni bir gelecek arayan Milliciler arasında sıkışan o dönem Osmanlı aydınının da öyküsünü dile getiriyor. Ayşe Kulin'in her zamanki ustalıklı ve sürükleyici üslubu ile okurlarının elinden bırakamayacakları bir kitap bu. Günümüz Türk edebiyatında neredeyse eşsiz olan, biyografik veriler ile roman tekniğini birleştirmekteki ustalığını bir kez daha sergileyen Kulin, bu kez bir İstanbul öyküsü bir imparatorluk tarihini birlikte ele alıyor.

Arnavutköy Amerikan Kız koleji Edebiyat Bölümü'nden mezun olan Ayşe Kulin, Cumhuriyet, Güneş ve Dünya gazetelerinde muhabirlik, çeşitli dergilerde yazarlık ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. Uzun yıllar halkla ilişkiler uzmanı, televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak çalıştı. 1984'te yayımlanan Güneşe Dön Yüzünü adlı ilk öykü kitabındaki Gülizar öyküsü ile edebiyat yolculuğuna başlayan Kulin, birçok başarıya imza atarak Türk edebiyatına damgasını vurmaya devam etmekte.

3. Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner

3. Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner

“Bir Salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu. Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamıştı. Onu mahkûm etmişlerdi! kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o Salı sabahı evden çıktım.' Genç bir öğretmen bir sabah Kuzguncuk’taki evinden apar topar alınıp, askere götürülür. O, bunun bir kabus olduğuna, arkadaşlarıysa onun iç savaşa katıldığına inanmaktadır. Oysa annesi oğlunun bir ambulansla evden götürüldüğünü anlatmaktadır.

Romancı, hikâyeci ve gezi yazarı Buket Uzuner, 3 Ekim Pazartesi günü Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi, (Norveç) Bergen Üniversitesi, (ABD) Michigan Üniversitesi’nde biyoloji ve çevrebilim eğitimi aldı. (Finlandiya) Tampere Teknik Üniversitesi ve ODTÜ’de araştırmacı olarak çalıştı, ders anlattı. Romanları on dile çevrilen Buket Uzuner, 1996 yılında (ABD) Iowa Üniversitesi’nin (IWP) onur üyesi olmuş, 2004 yılında da ODTÜ senatosu tarafından takdir belgesiyle onurlandırılmıştır. Yazar, iklim değişikliği ve çevre sorunlarını incelediği SU, TOPRAK, HAVA ve ATEŞ adlı yeni romanlarıyla, Türkler’in kadim Kamanlık geleneğindeki evrensel tabiat-insan değerlerini çağdaş Türk edebiyatına kazandırmak amacındadır. Kuzey Sahra Afrikası, Kuzey Amerika, Kanada, Kuzey Avrupa, kuzey Afrika’da tren seyahatleri yapan ve yaşayan Buket Uzuner, şimdilerde İstanbul’da bulunmaktadır.

4. Fikrimin İnce Gülü - Adalet Ağaoğlu

4. Fikrimin İnce Gülü - Adalet Ağaoğlu

'Bir tomofil taksi, Bayram'ın kafasında şimdi kağnının iki kanat takınmışı, öküzlerin ayaklarına da yaldızlı tekerler bağlanmışıdır artık. Artık, neye nasıl kurban edileceğini düşünmeye gerek yok. Kanatlara binip uçacak, kendini kurtaracak.'

Ankara'nın Nallıhan ilçesinde doğan Adalet Ağaoğlu, ilkokulu bitirdikten sonra ortaokula gidebilmesi için aile Ankara'ya göçtü (1938). Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladı. Ankara DTCF'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi (1950). Açılan bir sınavla Ankara Radyosu'na girdi. Kuruluşundan sonra TRT'de çeşitli görevlerde bulundu (1951-1970). TRT Radyo Dairesi Başkanlığından kurumun özerkliğine el konulması sonucu istifa etti. Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığı başka hiçbir işle paylaşmadan sürdürdü. Radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, anı ve deneme kitapları izledi. Bu çalışmalarında toplumumuzdaki değişim ve dönüşümlere duyarlı yaklaşımlarıyla dikkat çekti. 1973'te yayınlanan ilk romanı Ölmeye Yatmak'tır. Daha sonra edebiyatın diğer türlerinde yazmayı sürdürdü. Değişimler konusunda edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayışçı davranarak, kendine Özgü anlatım biçimleri geliştirdi. Adalet Ağaoğlu 2020 yılında, ne yazık ki yaşamını yitirdi.

5. Sisli Geceler - Halide Nusret Zorlutuna

5. Sisli Geceler - Halide Nusret Zorlutuna

Sisli Geceler, Halide Nusret Zorlutuna’nın her eserinde olduğu gibi vatan sevgisi, kadının toplumsal konumu, aşk ve ahlak temalarını incelikle işlediği ve yazar olarak tanınmasını sağlayan en önemli eserlerinden biridir. Bu romanda, kalabalık bir köşk halkını ve onların akrabalık ilişkilerini okuyoruz. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Mine, ona kol kanat geren ağabeyi Kenan Bey ve eşi Sacide Hanım’la birlikte yaşamaktadır. Sacide Hanım, hem yengesi hem de teyzesinin kızıdır. Sacide Hanım’ın kardeşleri Nüzhet ile Doktor Fikret ve eşi Zehra da bu kalabalık ailenin parçasıdır. Halide Nusret, bir yandan Milli Mücadele yıllarının yangınını anlatırken, diğer yandan aşkı sorgular. Aşkın tüm değer yargılarından daha üstün olduğunu düşünen Mine, bu kalabalık ailenin bütün yaşamını değiştirecektir.

İstanbul'da doğan Halide Nusret, Meşrutiyet döneminde Kerkük'te mutasarrıflık yapan, II. Abdülhamit devri gazetecilerinden Mehmet Selim Beyin kızıdır. Babası, kendi adından daha çok Avnullah Kâzımî takma adıyla tanınır. Kerkük'te özel hocalardan Türkçe, Arapça, Farsça dersleri alan Halide Nusret, Dünya Savaşı başladığı sıralarda ailesi ile birlikte İstanbul'a döner ve orta öğrenimini Erenköy Kız Lisesi'nde tamamlayarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'ne devam eder. Özel olarak İngilizce öğrenir. 1924'te Edirne Muallim Mektebi'ne öğretmen olarak atanan Halide Nusret, daha sonra sırasıyla Kırklareli, Kars, Ardahan, Urfa, Karaman, İstanbul ve Ankara'da çeşitli ortaokul ve liselerde bu görevi sürdürür. 1926'da Süvari Yarbayı Aziz Vecihi Zorlutuna ile evlenir. 1930'da oğulları Ergün, 1938'de kızları Emine Işınsu dünyaya gelir. Bu arada, Çocuk Esirgeme, Yardımseverler, Çocuk Haklarını Koruma, Türk Kadınlar Birliği, Eski Muharipler, Soroptimistler gibi derneklerin üyeliklerinde ve Türk Anneler Derneği Genel Başkanlığında bulunan Halide Nusret; 1957'de Kız Teknik Öğretmen Okulu'nda edebiyat öğretmeni iken kendi isteği ile emekliye ayrılır. Halide Nusret, yazı hayatına, on beş yaşlarında, Erenköy Kız Lisesi'nin açtığı yarışmada, babasının ölümü üzerine yazdığı; Ağlayan Kahkahalar yazısının birincilik kazanması üzerine girer. O günden sonra şiir, fıkra, deneme, inceleme, anı, sohbet, hikâye ve roman türlerinde çeşitli eserler kaleme alır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Bir Dinazorun Anıları - Mina Urgan

6. Bir Dinazorun Anıları - Mina Urgan

İngilizce edebiyatı “duayenimiz” Mina Urgan “Bir Dinozorun Anıları”nda açıkyürekli, yalın ve naif bir dille anlatıyor; kendini, çevresindekileri ve bir coğrafyada olan biteni… Halide Edip, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Atatürk ve başka pek çok isimle zenginleşmiş bir ömrü…”

Mîna Urgan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden emekli oldu. Thomas Malory, Henry Fielding, Balzac, Aldous Huxley, Graham Greene, William Golding, John Galsworthy ve Shakespeare’den çeviriler yaptı. Elizabeth Çağı Tiyatrosunda Soytarılar, Sir Thomas More ve Ütopya, Shakespeare üstüne iki ciltlik bir inceleme, “Shakespeare ve Hamlet” (1984) ile beş ciltlik İngiliz Edebiyatı Tarihi (1986-93) yanında, “Virginia Woolf” (YKY, 1995) ve “D. H. Lawrence” (YKY, 1997) incelemeleri yayımlandı. “Bir Dinozorun Anıları”ndan (1998) sonra yazdığı “Bir Dinozorun Gezileri” de Yapı Kredi Yayınları arasından çıktı (1999). Ülkemizde “İngiliz edebiyatının duayeni” olan Prof. Dr. Mîna Urgan, 15 Haziran 2000’de 85 yaşında İstanbul’da öldü.

7. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu - Sevgi Soysal

7. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu - Sevgi Soysal

Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, 1976 yılında Politika gazetesinde tefrika olarak yayımlandığında, gerçekçiliği ile Sevgi Soysal'ı 12 Mart'ın simge yazarı yapmıştı. Faşizmin olduğu kadar, insancıllığı ve yaşamı yadsıyan bir devrimciliğin de, aslolanın hayat oluşunu en iyi bilen kadınlar karşısında düştüğü durumları anlatan bu kitap, Sevgi Soysal'ın ince alaycılığının belki de en yetkin örneğidir...

Sevgi Soysal, Ankara üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Arkeoloji okudu. 1961 yılında Ankara’da Alman Kültür Merkezi ve Ankara Radyosunda çalıştı. Öykü ve yazıları Dost, Yelken ve Değişim dergilerinde yayınlandı. Teyzesi Rosel’in kişiliğinden yola çıkarak Tante Rosel eserini yazdı. Yazdığı romanı Yürümek Sanat ödülleri Yarışması Başarı Ödülünü kazandı. 12 Mart Döneminde Yürümek isimli kitabı müstehcenlik gerekçesi ile toplatıldı. Sevgi Soysal ve Mümtaz Soysal komünizm propagandası yaptığı gerekçesi ile tutuklandı. İki buçuk ay sürgün gönderildiği Adana’da yaşadı. Cezaevinde yazdığı Yenişehir’de Bir Öğle Vakti romanı Orhan Kemal Roman Armağanı ödülünü kazandı.

8. Muz Sesleri - Ece Temelkuran

8. Muz Sesleri - Ece Temelkuran

“Onu ağustosta muz tarlalarına götürecektim. Muz seslerini dinleyecekti. Nasıl sevineceğini, hayret edeceğini düşündükçe…” Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu’dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Ece Temelkuran günümüz Türk edebiyatının en başarılı kalemlerinden biridir. Hukuk Fakültesi mezunu olan Temelkuran Cumhuriyet Gazetesinde gazetecilik yapmıştır. İlk yazılarını Patika dergisinde yayınladı. Daha sonra kadın hareketi, siyasi tutuklular, güneydoğu sorunları üzerinde çalışmalar ve röportajlar yaptı. Yurtiçi ve yurt dışında çeşitli gazetelerde çalıştı. Dünya Sosyal Forum sürecini izlemek için Hindistan’a ve Brezilya’ya gitti. Her yıl Dünya Sosyal Forumunu izlemeye devam eden başarılı yazar kitapları ile de çok satanlar listelerinde yerini koruyor.

9. Ölü Erkek Kuşlar - İnci Aral

9. Ölü Erkek Kuşlar - İnci Aral

Ölü Erkek Kuşlar, bir kadının birine tutkulu bir aşk, ötekineyse köklü bir sevgi ve evlilik bağıyla bağlandığı iki erkek arasındaki yakıcı gidiş gelişlerini anlatırken bu üç kişinin çocukluktan kadın ve erkek olmaya uzanan yolda öngörmeler, koşullanmalar ve kurallarla biçimlenişlerini irdeliyor. Kadın-erkek ilişkilerinin, hem toplumsal tabu ve yargıların özündeki katılık ve şiddet hem de tarihsel bir dönemin baskı ortamında nasıl yorucu bir iletişimsizlik ve çözümsüzlüğe dönüştüğünü gösteriyor. Bu karmaşa içinde aşk çocuksu bir düş, evlilikse düzen sanılan bir düzensizliktir.

Denizli’de doğan İnci Aral, Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi. 1977’de dergilerde yayımlanan ilk öyküleriyle edebiyat dünyasına girdi. Eserlerinde, bireylerin ekonomik, kültürel olgu ve değişimlerin etkisiyle biçimlenen ruh hallerini, toplumsal savrulma ve çözülmeleri, kadın erkek sorunlarını, iletişimsizliği, aşkın imkânsızlığını anlatıyor ve sancılı varoluş durumlarını irdeliyor. Romanları; Fransa, İngiltere, İtalya, Hindistan, Romanya, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi ülkelerde yayımlandı. İnci Aral, 2014 yılında Kıbatek (Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya Türk Edebiyatları) Ödülü’nün sahibi olmuştur.

10. Otuzların Kadını - Tomris Uyar

10. Otuzların Kadını - Tomris Uyar

Tomris Uyar bu kitabında, Otuzların Kadını’nın yağlı boya portresinin iç çizgilerini okumaktan başlayarak kimi zaman fiziksel özellikleriyle, kimi zaman da davranışlarıyla kendisine benzeyen diğer otuzlu kadınların öykülerini bir araya getiriyor. Yazarın ‘Yenilikçi’ arayışının örnekleri olan bu öyküler toplum ve insan gerçekliğiyle birlikte bir değişim sürecindeki bireyin durumunu gözler önüne seriyor.

Tomris Uyar (İstanbul, 15 Mart 1941 – 4 Temmuz 2003) İlkokulu Taksim’deki Yeni Kolej’de (1952); ortaokulu İngiliz High School ’da (1957); liseyi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde (1961) okudu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi (1963). 1987’de Boğaziçi Üniversitesi’nde “Çağdaş Öykü ve Türk Öykücülüğü” adlı seçmeli bir ders verdi. Ü. Tamer ve C. Süreya ile birlikte “Papirüs” dergisinin yayınına katıldı. 1968’den itibaren İngilizceden altmıştan fazla kitap çevirdi; Türkçeye dünya yazınından yapıtlar kazandırdı. 2011’de 70. yaşı dolayısıyla Mimar Sinan Üniversitesi ’nde bir sempozyum düzenlendi. 2002’den bu yana Yapı Kredi Yayınları’nda olan Tomris Uyar’ın bütün kitapları Delta dizisinde iki ciltte toplandı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

11. İki Genç Kızın Romanı - Perihan Mağden

11. İki Genç Kızın Romanı - Perihan Mağden

Kurtulacaksın hissi ayak tırnaklarından pompalanmış gibi alnının tepesine kadar çıkıyor. Kurtulacaksın Hissi. İnanılmaz bir sevincin ruhunu istila edişini kaydediyor Behiye. Teslim alışını. Bu güzellik yaratığı, bu bebekkız nasıl biliyor adımı? Onun adını da BEN biliyorum. Onun adı: Handan. Onun adı: KURTULACAKSIN HİSSİ. Beni kurtarmaya geldi. Perihan Mağden’den birbirlerine tutunarak yaralarını sarmaya çalışan, yeni yaraların acılarını birlikte keşfeden iki genç kızın romanı… Sıkıntının, bunaltının, şiddetin dünyası içinde kendini bulmaya çalışan Behiye ile kendisi kadar çocuk kalmış bir annenin dünyasından kurtulmaya çalışan Handan’ın tutkulu arkadaşlığının hikâyesi…

Türk edebiyatının en marjinal kadın yazarlarından olan Perihan Mağden Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra 3 yıl Asya, Japonya Hindistan gibi ülkelerde hippi yaşam tarzını benimsedi. Döndükten sonra çeşitli dergi ve gazetelerde köşe yazısı yazmıştır. Yeni Aktüel’de yazdığı 'Vicdani Red Bir İnsan Hakkıdır' yazısı hakkında askerlikten soğutma gerekçesi ile hakkında dava açılmış 3 yıla kadar hapis istemi ile yargılandıktan sonra dava düşmüştür. Kitapları ve yazıları ile Türk edebiyatının usta kadın kalemlerinden biridir Perihan Mağden.

12. Kestim Kara Saçlarımı - Gülten Akın

12. Kestim Kara Saçlarımı - Gülten Akın

Kadına biçilen iyi anne, iyi eş rolüne; bu rolle kadının hezeyanlarına hapsedilişine ilk isyandır “Kestim Kara Saçlarımı”. Başkaldırı şairi Gülten Akın’ın şiir anlayışına göre:  “Şiir, dizelere sıkıştırılmış bir nükleer enerji. Şiir, parçalanacak, patlayacak olan şey. İşte düzeni, egemenleri korkutan şey. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, bir iç düzen. Sabır ve coşku.”

Gülten Akın 1933 yılında Yozgat’ta doğdu. 1955 yılında Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi. Kaymakam olan eşinin görevi sırasında Anadolu'nun çeşitli illerinde yardımcı öğretmenlik ve avukatlık yaptı. Ankara’ya döndüklerinde bir dönem Türk Dil Kurumunda çalıştı. Sonrasında İnsan Hakları Derneği gibi demokratik örgütlerde kuruculuk ve yöneticilik yaptı. Gülten Akın, Son Haber gazetesinde ilk şiirini yayınlandı. Daha sonra dönemin önemli dergilerinde yayınlandı. İlk başlarda şiirlerinde doğa, aşk ve özlem gibi konuları işlerken sonraları toplumsal sorunlar ağırlıklı olmaya başladı. Anadolu insanını ve sorunlarını tanıma fırsatı bulan Gülten Akın bu durumu ustalıkla şiirlerinde işledi.

13. Tuhaf Bir Kadın - Leyla Erbil

13. Tuhaf Bir Kadın - Leyla Erbil

Leylâ Erbil’in zihinsel özgürlüğü, en başta, yapıtlarının, alışıldık edebiyat türlerinin sınırlarını zorlama sonucunu doğurmuştur. Genellikle öykücü ve romancı olarak tanınsa da, Erbil’in yaygın kabul gören bu edebi türlerle, onların klasik formlarıyla bir “sorunu” olduğu hemen her yapıtında fark edilir. Kabaca “roman”, “öykü” diyebilsek de, türünü, yaslandığı geleneği ilk anda tam belirleyemediğimiz, birbirini yinelemeyen, kendine özgü yapıtlar ortaya çıkarmıştır. Yine de, belli bir tanışıklıktan sonra, bilmediğimiz bir metni elimize geçse, onun Erbil’e ait olduğunu rahatlıkla anlarız. Tuhaf Bir Kadın’ın önceleri bir öykü kitabı sanılmış olması bu bağlamda ilginçtir. Yazarın romanını “bitirmemesi” de önemlidir. Bu romanın yeni baskısında yazar, okura, Mustafa Suphi’nin kaderiyle ilgili yeni kaynaklar ulaştırır. Dikkat edilirse, tanımı gereği bitmiş, yazarından kopmuş, okura fırlatılıp orada kalakalmış bir edebi türde, romanda yapılmaktadır bu güncelleme… /Süha Oğuzertem

Leylâ Erbil, 1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup, PEN Yazarlar Derneği üyesidir. 1961’lerde Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Erbil, Türkiye İşçi Partisi’in Sanat ve Kültür Bürosu’nda görev almıştır. 1979’da çağrılı olarak gittiği ABD’de kendisine, Iowa Üniversitesi Onur üyeliği verilmiştir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etmiş, 2002 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, “Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı” vurgulanmıştır. 82 yaşında vefat eden Leyla Erbil, Zincirlikuyu Mezarlığı ‘nda defnedildi.

14. Çocukluğun Soğuk Geceleri - Tezer Özlü

14. Çocukluğun Soğuk Geceleri - Tezer Özlü

Tezer Özlü’nün bu ilk romanı, yaşamın yalnızca başlangıcını oluşturmakla kalmayan, sürekli dönülen, belki de hiç çıkılamayan çocukluğu yansıtıyor. Yetişkinlerin, tıpkı çocukluğa olduğu gibi, farklılığa da aman vermeyen dünyasına karşı yazar anıların çıplak gerçekliğine sığınıyor. Tezer Özlü, Türk edebiyatının nostaljik prensesi.

Tezer Özlü 10 Eylül 1943 yılında Kütahya’da doğdu. Anne ve babası öğretmendi. Avusturya Kız Lisesinde ortaöğretimine başladı. Okuldaki kampla Viyana’ya gitti. Okulun son sınıfındayken bıraktı ve otostopla Avrupa’yı gezdi. Dışarıdan bitirme sınavlarına girdi. Tezer Özlü çevirmenlik yaptığı dönemlerde Almanya önemli eserleri Türkçe ’ye kazandırdı. Türk edebiyatının lirik prensesi olarak anıldı hep. Yaşadığı rahatsızlıktan dolayı uzun yıllar psikiyatri kliniklerinde tedavi gördü, elektro şok aldı ve intihar girişiminde bulundu. Eserlerinde hep melankoli ve ait olamama duygusu ön planda oldu. Kalıpların dışında gamlı bir prensesti. Klinikte yaşadığı dönemleri anlatan Çocukluğun Soğuk Geceleri isimli kitabı oldukça beğenildi. Daha sonra Berlin’de kaleme aldığı Bir İntiharın İzinde isimli kitabı Almanca olarak yazdı. Bu kitabı ile Almanya’nın ünlü Marburg ödülünü kazandı. Daha sonra kitabı Türkçeye Yaşamın Ucuna Yolculuk olarak yeni baştan yazdı ve yayınladı.

15. Deli Kadın Hikayeleri - Mine Söğüt

15. Deli Kadın Hikayeleri - Mine Söğüt

“… kendini öldürme fikrini bu kadar çok seven biri kendini de çok seviyor demektir… kendini ve deliliğini” diyen yazar, Deli Kadın Hikâyeleri kitabında, aklın kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibi sırtlarında taşıyan, hepsi “kaybetmeye” yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatları, varoluş kâbuslarını anlatıyor. Kitapta ayrıca, Bahadır Baruter’in bu hikâyelerin izlenimleriyle yaptığı on resmi de yer alıyor. Kalemini zehire, kana, cinnete, ölüme ve hayata aynı lezzetle batıran Mine Söğüt’ten unutulmayacak yirmi bir delilik hikâyesi…

Mine Söğüt 1968’de İstanbul’da doğdu, ortaöğrenimini Kadıköy Kız Lisesi’nde tamamladı (1985). Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. 1989’da mezun olduktan sonra, aynı bölümde yüksek lisans yaptı. 1990 yılında “Güneş” gazetesinde muhabirliğe başladı. Daha sonra “Tempo” dergisi ve “Yeniyüzyıl” gazetesinde çalıştı. 1993 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada Haber dalında mansiyon aldı. 1996-2000 yılları arasında “Haberci” adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. “Öküz” dergisinde yazılar yazdı (1999-2001). “Deli Kadın Hikâyeleri”nden yazıp yönettiği “Sinekler Sevişirken”i Merve Engin oynadı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

16. Bit Palas - Elif Şafak

16. Bit Palas - Elif Şafak

'Bazı romanlar bittiklerinde başa dönüp ilk sayfaları tekrar okumak istersiniz. Romanı birkaç günde okusanız bile, sanki ilk sayfaları okuyalı aylar hatta yıllar geçmiş gibi, nasıl ve nerede başladığını anımsamakta zorlanırsınız. İşte Elif Şafak’ın Bit Palas romanını bitirdikten sonra bunları hissettim ve tekrar başladım okumaya…'

Asuman Kafaoğlu Büke/Cumhuriyet Kitap

Elif Şafak, 25 Ekim 1971 yılında Fransa’nın Strasbourg kentinde doğdu. (Babası akademisyen Nuri Bilgin’dir; annesi ise diplomat Şafak Atayman’dır. Asıl adı Elif Bilgin olan Elif Şafak, eserlerinde ve yazılarında annesinin adını mahlas niyetiyle soyadı olarak kullanır.) Roman yazarı olmasının yanında deneme türünde eserleri de bulunur ve aynı zamanda yerli ve yabancı birçok gazetede ve süreli yayında köşe yazarlığı yapmıştır.

17. Kötü Kalp - Aslı Tohumcu

17. Kötü Kalp - Aslı Tohumcu

Takım elbiseleriyle iyi halden yararlanıp serbest kalan tecavüzcüler, emekçilerin haklarını gasp eden işverenler, ağaçları rahat bırakmayan rektörler, otobüslerde bacaklarını yayarak oturan yolcular, zorba adamlar ve nicesi. Neden hepsi o çatallı, boğuk sesi duyuyordu? Neden o ses ısrarla peşlerindeydi ve onlara akılalmaz şeyler yapıyordu? Aslı Tohumcu, bizi yine toplumun cerahat noktalarına götürüyor. Benzersiz bir roman kahramanıyla tanıştırırken, yüzleşmesi zor gerçeklerle baş başa bırakıyor.

Aralık 1974’te Leverkusen’de doğan Aslı Tohumcu, Bursa’da büyüdü. İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü; çeşitli yayınevlerinde editörlük, TRT 2’de sunuculuk ve danışmanlık yaptı; kitap ekleri çıkardı. 2003’te Abis, 2006’da Yok Bana Sensiz Hayat, 2010’da Şeytan Geçti ve Taş Uykusu, 2014’te Ölü Reşat, 2017’de Sevil de Sevme (Seyhan Argun’un çizgileriyle), 2018’de Durmadan Leyla ve 2020’de Kötü Kalp adlı kitapları yayımlandı. Kutlukhan Kutlu ile 2015’te Güçoburlar adlı derlemeyi ve 2018’de İstanbul: 2099 adlı antolojiyi hazırladı. Kitapları çeşitli dillere çevrilen Tohumcu, kızı Tomris’le İstanbul’da yaşıyor.

18. Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı? - Hatice Meryem

18. Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı? - Hatice Meryem

Bir kadını öldürmeden önceki birkaç saat içinde yemek yemeyin. Aranızda, öldüreceği kadının pişirdiği yemeği yiyenler var ki, siz onlardan olmayın. Midenize fesadı sokmayın. Gazlı içeceklerin kıyısından geçmeyin. Mazallah geğirirsiniz. Zihniniz dağılır. Elinize yüzünüze kan bulaşır. Hatta ve muhtemeldir ki kusabilirsiniz. İz bırakmamak için kusmayın... Hatice Meryem felaketten bir çığlık yaratıyor. Güya kınansa da, “olağan” sayılanın korkunçluğunu, “olağanlığın” vahametini hepimizin yüzüne vuruyor. O “olağanlığın” karanlığına bakma cesaretiyle...

İktisat mezunu Hatice Meryem, İstanbul doğumlu. Bir bankada memur olarak çalıştı. Daha sonra mesleğini bırakıp Londra’ya gitti. Orada çocuk bakıcılığı, ütücülük, temizlikçilik, gazete dağıtıcılığı, barmenlik gibi işlerde çalıştı. Kültür sanat dergileri Öküz ve Hayvan’da editörlük yaptı. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri Yarışması’nda öykü dalında dikkate değer bulundu. 2000’de Siftah adlı ilk kitabı yayınlandı. Sinek Kadar Kocam Olsun Başımda Bulunsun adlı kitabı 2002’de yayımlanan yazarın bu eseri aynı adla Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelendi. 2008’de İnsan Kısım Kısım Yer Damar Damar, 2010’da Aklımdaki Yılan, 2013’te Beyefendi, 2019’da ise Yetim ve Bir Kadını Öldürmeye Nereden Başlamalı kitapları İletişim Yayınları’nca yayımlanan yazarın eserleri Almanca, Macarca, Bulgarca ve Romence dillerine çevrildi. Halen senaryo yazarlığı yapmaktadır.

19. Sevgili Arsız Ölüm - Latife Tekin

19. Sevgili Arsız Ölüm - Latife Tekin

'… Kendi öz değerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır.' Bu sözlerle anlatıyor Latife Tekin ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm’ü.  Yazarının yaşadıklarından damıttığı, sözlü kültürle harmanladığı bu benzersiz roman ilk kez 1983’te yayımlanmıştı. Aktaş ailesinin köyden kente göçünü, yaşama çabalarını, korkularını, aile bireylerinin giderek yalnızlaşmasını konu edinen Sevgili Arsız Ölüm, yoksulların yaralı bilincini benzersiz bir şekilde yansıtmakla birlikte, masallar, türküler, mâniler ve halk hikâyeleriyle örülmüş anlatımı nedeniyle eleştirmenlerce  “büyülü gerçekçilik” akımına dahil edilmiştir.

Latife Tekin 1957 yılında Kayseri Bünyan'da dünyaya gelmiştir. 9 yaşında iken ailesi ile birlikte İstanbul'a taşınmıştır.  Beşiktaş kız lisesinde okuduktan sonra İstanbul telefon Başmüdürlüğünde kısa bir süre çalışmıştır. Yazarın ilk kitabı Sevgili Arsız Ölüm 1983 yılında yayınlanmıştır. Latife Tekin Sevgili Arsız Ölüm romanında Anadolu'daki köy yaşamını ve göçleri Yüzyıllık Yalnızlık tadında anlattığı için büyük bir ün kazandı. Daha sonra bir çok romanını yayınladı. Yazarın eserleri bir çok dile çevrildi. Farklı üslubu ile edebiyat alanında önde gelen isimlerden biri oldu.  Latife Tekin 1980 dönemi ve sonrasında Türk Romanı için oldukça önemli bir yazardır. Latife Tekin köy kökenli solcu bir yazar olarak romanlarında ne toplumcu gerçekçi kalıplara sığıyor nede köy edebiyatı şablonlarına ait görünüyordu.

20. Nohut Oda - Melisa Kesmez

20. Nohut Oda - Melisa Kesmez

“Elini sürmediği bahçe gözlerinin önünde yabana dönmüş, böylece kendisinden sonra ne hale geleceğini görmüştü. Gözü arkada kalmayacaktı. Hayatta kalmayı başaranlar da bakacaklardı kendi başlarının çaresine. Konuşmuştu hepsiyle. Anlatmıştı uzun uzun. İnsanla nebatat arasında küslük olmazdı ya zaten. Anlarlardı onu. Bakarsın duvarı aşar da ormana  karışırlardı, o zaman her şey çok daha kolay olurdu. Hem zaten onlara inancı büyüktü. Kurudu sanırdın, iki damla yağmurla, hop, yeniden yeşerirlerdi.” Melisa Kesmez evlerin içinde, odaların arasında usul usul dolaşırken, bir ayna tutuyor hayata: Hayatın kuytularını, o kuytularda yan yana yeşeren neşe ve kederi gösteren bir ayna. Nohut Oda, incecik sızıların, tatlı gülümseyişlerin kitabı…

Eylül 1980’de İstanbul’da doğan Melisa Kesmez, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sosyoloji okudu. Bir dönem İngiltere’de yaşadı. Yaratıcı yazarlık, gazetecilik ve fotoğrafçılık alanında yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli eğitimler aldı. Dergi ve gazetelerde edebiyat, müzik ve fotoğraf üzerine yazıları, söyleşileri ve çevirileri yayımlandı. Atları Bağlayın Geceyi Burada GeçireceğizBazen Bahar ve Nohut Oda adlı üç öykü kitabı yazdı. Bazen Bahar ile 2017 NDS Edebiyat Ödülü’nde Mansiyon alırken, Nohut Oda 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görüldü. DOT Tiyatro tarafından sahnelenen pek çok tiyatro oyununu Türkçeye çevirdi. Farklı tiyatro ekiplerine dramaturg olarak dahil oldu. Şu anda çocuk edebiyatı alanında yayıncılık yapıyor; editör, çevirmen ve dramaturg olarak çeşitli projelerde yer almaya devam ediyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

21. İşte Hayat - İpek Ongun

21. İşte Hayat - İpek Ongun

Diplomalar alınıyor. Serra artık hayatla yüz yüze. Ve yaşamla ilgili önemli bir ayrıntının farkına varıyor bu süreçte. Hayatla ilgili bilgiler tersinden öğreniliyor.

Okulda, önce çalışıp sonra sınanıyor insan. Hayatta ise önce sınanıp sonra bir şeyler öğreniliyor. Bakalım Serra neler öğreniyor?

Yazı yaşamına lise yıllarında Doğan Kardeş dergisine çeviriler yaparak başlayan İpek Ongun, 1980 yılında ilk çocuk romanı Mektup Arkadaşları yayınlandı. Yaş On Yedi gençlik için yazdığı ilk romandır. Bundan sonra kalemini hep gençler için romanlar ve yine gençler için kişisel gelişim ve yaşam kültürü alanındaki çalışmalarında kullandı. 1991 yılında Tüyap'ta “Altın Kitap Ödülü”nu aldı. Gençler için yaptığı çalışmalar nedeniyle kendisine Toros. Akdeniz ve Tarabya Rotary Kulüpleri tarafından 1995-1996, 2003-2004 ve 2006 yıllarının “Meslek Hizmeti’' ödülleri verildi. 1998 yılında Oriflame firmasının 250.000 kişilik halk jürisine yaptırdığı anket sonucunda “Yılın En Başarılı Kadın Yazarı' seçildi. 2009 yılında İçel Soroptimist Kulübü tarafından “Başarılı Kadın” ödülüne layık görüldü. 2010 yılı Türk Kütüphaneciler Derneği’nin araştırması sonucundaysa, kütüphanelerde kitapları en çok okunan yazar ilan edildi. 2012 yılında Uluslararası Çukurova Sanat Ödülü”nü aldı. 2014 yılındaysa Lions Kulübu tarafından verilen “Melvin Jones Yaşamboyu Hizmet Ödülü”nün sahibi oldu. Ongun'un çıkış noktası gence hizmet, önce kitabı ve okumayı sevdirmek, sonra da gençlik döneminin karmaşık sorunlarını yine gençlerle el ele vererek aşmaya çalışmak.

22. Meksika’ya Yolculuk - Gülten Dayıoğlu

22. Meksika’ya Yolculuk - Gülten Dayıoğlu

Gülten Dayıoğlu’nun bu seferki durağı, gizemli uygarlıklar ülkesi Meksika. Üzerinde çok konuşulan, bilimsel eserlerden oyunlara, filmlerden çizgi romanlara kadar pek çok şeye konu olan Maya ve Aztek uygarlıklarının geride bıraktığı güzellikler içinde geziniyor Dayıoğlu. Tarih içinde duygulanıyor, kederleniyor, coşuyor. Ve tüm bunları yine sizinle paylaşmayı arzuluyor.

Gülten Dayıoğlu 1935 yılında, Kütahya’nın Emet ilçesinde doğdu. Öğreniminin bir bölümünü Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptı. İstanbul’da Atatürk Kız Lisesi’ni bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. Dışarıdan sınavlara girerek ilkokul öğretmeni oldu. 1977 yılında bu görevinden ayrıldı. Romanlar, öyküler, radyo ve televizyon oyunları yazdı. Yurt dışındaki işçi çocuklarının eğitim sorunları ile ülkemizdeki ilköğretim düzenini irdeleyen araştırmalar yaptı.

23. Parasız Yatılı - Füruzan

23. Parasız Yatılı - Füruzan

1971’den bu yana edebiyat okurunun elinden düşmeyen, her bir öyküsü ayrı ayrı sevilen, antolojilere seçilen “Parasız Yatılı” modern öykümüzün mihenk taşı olmayı sürdürüyor, her kitabın hizasında olmak isteyeceği yerini koruyor.

Füruzan İlk kitabı Parasız Yatılı’yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı ’nı kazandı. İlk kitaplarında kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöken burjuva ailelerinin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan kadın ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına sevecenlikle yaklaştı; kişileri derinlemesine inceledi, anlatımını ayrıntılarla besledi. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı Kırk Yedi’liler ile 1975 TDK Roman Ödülü’nü kazandı. 1975’te bir sanatçılar programıyla (D.A.A.D.) çağrıldığı Batı Berlin ’de bir yıl kalarak işçiler ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982, Volk und Welt Verlag) antolojisiyle Die Kinder der Türkei (1979, Kinderbuch Verlag) çocuk kitabını ise Doğu Berlin’de konuk kaldığı dönemde hazırladı.

24. Kırmızı Pelerinli Kent - Aslı Erdoğan

24. Kırmızı Pelerinli Kent - Aslı Erdoğan

Aslı Erdoğan’ın dünya çapında yankı uyandıran ikinci romanı Kırmızı Pelerinli Kent çoksesli kurgusu, virtüöz performansıyla sunulan alegorileri, atmosferi ve üst kurmaca stratejileriyle Bilge Karasu’nun Gece’siyle kıyaslanmıştır. Otobiyografik roman, sürgün anlatısı, kent romanı, varoluş kaygısı üzerine deneme ve felsefi tefekkürü iç içe geçiren roman, şiirsel dili ve farklı anlatıcılarının lirizme ayarlanmış sesleriyle, Rio’nun tutku ve şiddet dolu sokaklarında bir ölüm kalım mücadelesini anlatıyor. 

1967 yılında İstanbul doğan Aslı Erdoğan, bilgisayar mühendisliği ve fizik okudu, yüksek lisansını CERN'de (Avrupa Yüksek Enerji Fiziği Laboratuvarı) hazırladı. Rio de Janeiro'da başladığı fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçti, iki yıl Güney Amerika'da yaşadı. İlk romanı Kabuk Adam 1994'te, öykü kitabı Mucizevi Mandarin 1996'da yayımlandı. Tahta Kuşlar adlı öyküsü, Deustche Welle Ödülü kazandı, dokuz dile çevrildi. İkinci romanı Kırmızı Pelerinli Kent (1998), Fransızca ve Norveççeye çevrilerek Actes Sud tarafından yayımlandı, Gyldendal Yayınları'nın Marg (Omurilik) Serisi'ne seçildi. Radikal'de yazdığı köşe yazılarını Bir yolculuk Ne Zaman Biter adlı kitabında topladı (2000). Şu anda beş dile daha çevrilmekte olan Aslı Erdoğan, uluslararası basında pek çok övgüyle adını duyurdu, Lire dergisince, Geleceğin 50 Yazarı arasında gösterildi. 2004 yılında Hayatın Sessizliğinde adlı çalışması, uzun bir aradan sonra da Taş Bina ve Diğerleri adlı öykü kitabı yayımlandı.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
25
5
1
1
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
tahsin tepek

Nilgün Marmara - Kırmızı kahverengi defter’i göremeyince üzüldüm. Allah rahmet eylesin.

Gizem Yenikler

Kumral Ada Mavi Tuna ,Kırmızı Pelerinli Kent en sevdiğim kitaplar. En sevdiğim içerik edebiyat gelmiş severek paylaşıyorum şimdi.

Mustafa Adıgüzel

Şu listede Nazan Bekiroğlu'ndan bahsetmemek hiç olmamış. Hatta ayıp olmuş.