Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bombaların Patladığı, 'Türk Askeriyle Polisinin Çatıştığı' Bir Seçim! | Ezgi Başaran | Radikal
Askeri kaynaklarla görüştüm ve 'askerle polis Yüksekova'da çatıştı' iddiasını sordum.
Dün Mersin ve Adana’da yaşanan olayı anlatmak için ‘verilmiş sadaka’ cümlesiyle başlamak gerekir.
HDP’nin Mersin ve Adana il başkanlıklarında, tam da miting öncesi toplantı yapıldığı yani teşkilatın bir çok üst düzey görevlisinin binada bulunduğu bir vakitte şiddetli patlamalar oldu.
Bombalı saldırı…
Mersin’de bomba kargoyla gönderilen bir saksının içindeydi. Adana’da bir paketin.
Bu, HDP merkezlerine seçim döneminde yapılan 60 (yazıyla altımış!) kadar saldırının en sarsıcı olanıydı.
Verilmiş sadakamız varmış ki, kimseye bir zarar gelmedi.
Körfez'de Kriz ve Silahlanma Yarışı | Nihat Ali Özcan | Milliyet
Geçen hafta Obama Körfez ülkelerinin liderlerini ağırladı. Suudi Arabistan Kralı heyete katılmamış olsa da ziyaret kendisini de yakından ilgilendiriyordu. Nitekim İran’ın bölgesel siyaseti Körfez ülkelerini kaygılandırmaya devam ediyor. Obama onları bu bağlamda teskin etmeye çalıştı. Yardım sözü verdi. Ancak açıklamalar ve yorumlar misafirlerin pek tatmin olmadıklarını gösteriyor. Sonuçta Körfez ülkelerinin güvenlik sorunlarının üstesinden gelebilmek için yeni arayışlara girecekleri ve kesenin ağzını açarak silahlanmaya hız verecekleri anlaşılıyor.
Silah piyasası kızışırken
Haziran ayında imzalanması beklenen Nükleer Silahsızlanma Antlaşması İran’ın elini çeşitli konularda rahatlatacak. Obama’nın “düşük teknolojili, düşük maliyetli” olarak tanımladığı geleneksel “örtülü operasyon” kapasitesinin kullanımında olduğu gibi. Nitekim İran resmi haberajansı (İRNA), dini lider Ali Hamaney’in, İran’ın Yemen, Bahreyn ve Filistin gibi ‘bölgenin ezilen haklarına’ yapabildiği kadar yardım yapacağını açıklaması bunu en iyi göstergesi.
Kadıköy'de Ne Oldu? | Ayça Söylemez | BirGün
Gezi Direnişi, hâlâ iktidarın en büyük korkusu. Forumlar, eylemler ve yaşam tarzıyla direnen Kadıköy ve Beşiktaş’ın da iktidarın hedefinde olması kaçınılmaz.
Daha Nuh Köklü öldürülmemişti, Avukat Tamer Doğan Kadıköy’deki durumu anlatan yazısında endişeli olduğunu söylüyordu:
“İlk müdahale bizleri şaşırtmayarak Aydınlık’ta ‘Yoğurtçu Parkı’nı dağıtın!’ talimatını yazan Doğu Perinçek’ten geldi. Burnu iyi koku alan Aydınlıkçılar tehlikeyi derhal fark etmiş ve Yoğurtçu’yu provoke etmeye karar vermişlerdi bir kez, ellerinden geleni yaptılar da.”
“...Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıkan mahalle dayanışmalarından Yeldeğirmeni ve Caferağa Dayanışmaları, işgal evi deneyimleri ile bir kez daha dikkatleri Kadıköy’e çekti. Lice eylemi, işgal evleri ve yüzlerce örnek üzerinden odak haline gelen Kadıköy üzerinden düşünecek olursak, devlet aklının buraya yönelik bir planının olması kaçınılmazdı.”
Adana ve Mersin Uyarısı: Akıllar Başa… | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
HDP'nin Mersin ve Adana'daki seçim bürolarına dün düzenlenen, şans eseri sadece üç kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan, eş zamanlı bombalı saldırılar endişe vericidir.
İlk kez olmuyor.
Bu seçim kampanyasında HDP'ye yönelik pek çok saldırı oldu.
HDP etrafında, onları hedef alan pek çok gerginlik yaşandı. Daha bir kaç gün önce İstanbul'da Büyükada ve Heybeliada'da HDP'nin stantları yakılmıştı.
HDP'li yöneticilerin açıklamaları bu saldırıların sayısının 50'ye ulaştığını söylüyor.
Bu saldırılar özellikle seçim öncesi günlerde pek çok soru sormayı gerektirir.
Saldırıların çeşitli türleri var.
Sokak gruplarının milliyetçi tepkileri şeklinde karşımıza çıkanları da var, son olaydaki gibi Adana ve Mersin'de eşanlı patlayan bombaların akla getirdiği daha organize biçimleri de…
Bu konuda çok sayıda çeşitleme yapılabilir ve meşrebimize göre çok sayıda varsayımda bulunabiliriz.
Cumhurbaşkanı Bu Haberi Nasıl Vermişti? | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kayseri'de düzenlediği seçim mitinginde şöyle dedi:
'Mısır'da milletin oyları ile işbaşına gelen Mursi ve arkadaşları için idam kararı aldılar. Türkiye'de bu haberi Doğan Medya Grubu nasıl verdi? Yüzde 52 ile idam.'
Oysa Cumhurbaşkanı Erdo-ğan, iki gün önce Sultangazi'deki açılış törenleri görüntüsü altında seçim çalışması yaparken Mursi'nin idama mahkûm edilmesiyle ilgili haberi miting alanındakilere şöyle vermişti:
'Mısır'da halkının yüzde 52 oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Mursi ile ilgili maalesef idam kararı vermişler. Mısır eski Mısır'a dönüyor.'
Şimdi bunu nasıl yorumlamalıyız?
Tutarsızlık diyebilir miyiz? Kuşkusuz ki evet, böyle söyleyebiliriz.
Ama bu tutarsızlığın da bir açıklaması olması gerekir.
Cumhurbaşkanı ile kanunlar önünde eşit değiliz. O herkese istediğini söyleyebilir, biz sıradan vatandaşlar ise ona bir söz söylemeden önce üç-dört kez düşünmek zorundayız.
Ben en iyisi 'Ayıp oluyor' demek ile yetineyim, tatil dönüşü Sulh Ceza Hâkimi'nin karşısına çıkmak istemiyorum çünkü.
Hesap Belli: Korksunlar ve HDP’ye Oy Vermesinler | Aydın Engin | Cumhuriyet
HDP’nin Adana ve Mersin il merkezlerinde bombalar patladı.
Daha önce HDP mitingine, HDP binasına, HDP seçim konvoyuna 60 dolayında saldırıda sesi çıkmayan, kınama ne söz, neredeyse saldırganlara “Devam aslanlarım” havasına girmiş AKP Hükümeti bu kez üç ağızdan birden saldırıları kınadı.
Önce Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik konuştu, “Bu saldırı HDP’ye, tüm siyasi partilere ve seçim sürecine yapılmıştır. Lanetliyoruz bu saldırıyı. HDP teşkilatına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum” dedi.
Bakan kesmemiş olacak ki Başbakan da kınayanlar kervanına katıldı:
“Birileri provokasyon yapabilir. En başından beri bekliyorduk böyle provokasyonların olabileceğini. Bu saldırıları hem kınıyoruz, hem de sonuna kadar takipçisi olacağız. Bütün partilere sesleniyorum. Kim olursa olsun yapılan saldırılara hep beraber karşısında durmalıyız.”
Saraydaki zat geri kalır mı? Yarım ağız da olsa o da saldırıyı kınadı. Kendi değil, bir danışmanını konuşturdu: “
Adana HDP İl Başkanlığı ve Mersin’de ilçe başkanlığına yapılan saldırıları en şiddetli şekilde kınıyoruz. Türkiye’de herhangi bir siyasi partiye yapılan saldırı, bütün siyasi partilere yapılmıştır...”
Mübalağalı Yandaşlığın Zararları | Akif Beki | Hürriyet
Ne düşündüğümü biliyorsunuz; her gazeteye ve gazeteciye anasının ak sütü gibi helaldir yandaşlık. İster iktidara yandaş olsun, isterse muhalefete. Yeter ki aleni olsun; gizli, tesettürlü yandaşlık yapmasın, okuru tarafsızlık maskesiyle aldatmasın.
Fakat yandaşlık ucuza da sanılmasın; şartı şurtu, erkanı, adabı var.
Yandaşlığın kitabı der ki:
Olgun demokrasilerde, İngiltere'de, Amerika'da örneklerini gördüğümüz açık, şeffaf, dürüst yandaşlardan ol.
Maddi gerçeğe sadakatten şaşma, tahrifata, çarpıtmaya, yalana tevessül etme.
Ölçülü ol, ilkeli ol, değerlerin olsun; kişilerin peşine düşüp yanlış istikametlere sapma, fikirlerin ve ilkelerin peşinden git.
Yandaşlığın bir doğrultuya bağlı olsun, kişilere ve menfaate endeksli değil. Uğruna haysiyetinden, değerlerinden ve doğrularından fedakârlık yapma...
Bunlar yandaşlığın esaslarıdır. Böyle yandaşlığa taraftar olduğumu, alenen çok kereler yazdım.
Düşmanlar ve Potansiyel Düşmanlar | Murat Belge | Taraf
Tayyip Erdoğan’ın kavgalı olmadığı kimse kaldı mı Türkiye’de ya da dünyada? Henüz sırası gelmemişler olabilir tek tük, sağda solda. Ama sırası gelmemiş olmak, sırası gelmeyecek demek değil. Tayyip Erdoğan’ın dünyasında iki büyük yığın var: düşmanlar ve potansiyel düşmanlar.
Bu hiç kimse için özlenir, özenilir bir durum olmamakla birlikte Tayyip Erdoğan şimdiye kadar bu kavgacılığının, bu hırçınlığının zararından çok yararını gördü –ya da kendisi böyle olduğuna inanıyor. “One minute” ile başlamış bir sürecin içinde. O “one minute” Erdoğan’ı birdenbire dünyanın ve Türkiye’nin gözünde odak noktası haline getiren bir “dakika” olmuştu. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde, anında kahraman olmuştu. Popüler düzeyde bunun hâlâ devam ettiği herhalde söylenebilir.
O zamandan beri Batı’yla kavgalıyız, Amerika’yla da, Avrupa’yla da. Böylece, kendi ağzıyla da bir “baş belası” olduğunu söylediği Avrupa derdinden kurtulmuş olduk. “Avrupa” adı gündemden silindi gitti. Amerika’ysa, hele bir de şu “Pensilvanya” eyaletini bağrında barındırdıkça, “düşmanlarımız” listesinde yerini pekiştirecek.
Neden Önlenemiyor Bu "Kışkırtmalar"? | Murat Yetkin | Radikal
Başbakan Davutoğlu, 'Biz böyle provokasyonların olabileceğini bekliyorduk' dedi. Evet, ilk aklınıza gelen, bekleniyorsa neden önlenemediği sorusu olabilir: Neden bekleniyor da önlenemiyor bu 'kışkırtmalar'.
Başbakan Ahmet Davutoğlu doğrusu hemen kınadı HDP’nin Adana ve Mersin bürolarına yapılan saldırıları.
Tabii o kınayana kadar HDP eş-başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ saldırılardan hükümeti sorumlu tutmuştu bile.
Davutoğlu ayrıca birimlerine saldırganların bulunması için talimat verdiğini de söyledi. Gerçi Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, daha atik davranıp, Başbakan'ın sorumluluğundaki polis, jandarma ve MİT’e talimat verildiğini de ilan etmişti ama neticede Davutoğlu’ndan da duyduk.
Bir Avuç Oy Uğruna | Bülent Korucu | Zaman
Adana ve Mersin’de HDP binalarına yapılan bombalı saldırılar “90’lı yıllara mı dönüyoruz?” endişesine yol açtı.
Aynı partiye seçim sürecinde 62 saldırı yapıldığı belirtiliyor. Bu defakinin farkı, bomba kullanılması ve eşzamanlı ‘profesyonel’ eylem olması. 90’ların devleti, astığı astık kestiği kestik bir başıboştu. Anayasa ve hukuk tanımaz Kırmızı Kitap’tan başka yol gösterici kabul etmezdi. Son 10 yılda o meşum ‘derin devlet’ Avrupa Birliği uyum yasalarıyla dizginlendi ve darbe davaları ile dokunulmazlığı zedelendi. 2011’den sonra yeni sivil anayasa yapılacak ve o kara günler geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne gönderilecek diye umutlanmıştık.
Dünkü saldırılar, ‘bir arpa boyu yol gitmemişiz’ duygusu oluşturdu. Fakat karamsar hava kısa sürede dağıldı. Toplumun büyük çoğunluğu provokasyonu gördüğünü ve bu oyuna gelmeyeceğini beyan etti. Öncelikle mağdur pozisyonunda olan HDP, sağduyuyu elden bırakmadı. Sırrı Süreyya Önder’in “Saldırıyı geçekleştirenler bizim soğukkanlı duvarımıza çarpıp tuzla buz olacak. Biz büyük bir coşku, büyük bir neşe, büyük bir kararlılıkla daha fazla barış, daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlük diyeceğiz.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!