onedio

Lice Haberleri

Lice ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Lice ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Artık Şeker Yiyemeyecek Çocuklar
Çocuk ve ölüm kelimesini yan yana bile zikretmek insanın içini acıtırken biz çocuklarımızı bir bir mezara koyuyoruz. Ve daha da acısı onları mezara gönderenleri öğrenemiyoruz bile. Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler...
İşte Abdullah Öcalan'ın Mesajı
Abdullah Öcalan, Nevruz için yayımladığı mesajında sürecin yol ayrımında olduğunu söyledi ve Türkiye'deki gündemi değerlendirdi: 'Darbelerle ya da radikal demokrasiyle yola devam edeceğiz.' Öcalan mektubunda, hükümetin çözüm süreciyle ilgili tavrını eleştirdi; 'Şu ana kadar yürütülen bir diyaloğ süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır. Gelgelelim diyaloğ süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar.' Abdullah Öcalan, hükümetten talebini ise 'Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur' sözleriyle dile getirdi. Hükümet-Cemaat kavgası Öcalan Hükümet-Cemaat kavgasına da üstü kapalı olarak değindi; 'Son Newrozdan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miyadını doldurmuştur' 'Bizim büyük barış yolculuğumuz Oslo'dan Paris'e, Gever'den Lice'ye, KCK operasyonlarından hasta tutsaklarımıza dönük zalim tutuma varana değin bir çok saldırıya maruz kalmıştır. İşte bütün bu kirli oyunları bozan, Uluslararası Gladyo hakimiyetini sarsan ve boşa çıkaracak olan da bu harekettir; yani sizlersiniz. Bütün bölgedeki vesayet düzenlerinin etkisizleştirilmesinde bizim yürüttüğümüz mücadelenin çok büyük bir payı vardır. Türlü biçimlere bürünerek karşımıza çıkan uluslarası komplolara karşı yeterli dikkati göstermek tarihsel sorumluluğumuzdur' Üslûp uyarısı Öcalan isim vermeden Kandil yönetimine ise, 'Sorumlu bir dil ve üslup bir çok ırkçı psikolojik harp metodlarını boşa çıkaracağı gibi büyük barışımızın da temel karakteri olacaktır' sözleriyle mesaj yolladı. Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) Şanlıurfa Belediyesi başkan adayı Osman Baydemir, alanda yaptığı konuşmada “Bugün artık özgürlük yoluna, kardeşlik yoluna girilmiştir. Orta Doğu halklarına örnek olacak bir tablo ortaya çıkmıştır. Milyonların kalbi bu meydanda bütün dünyaya karşı atıyor. Şükürler olsun ki bugün kendi dilimizle bu meydandan dünyaya mesaj verebiliyoruz” ifadelerini kullandı. Artık Türkiye’nin hiçbir kentine cenaze haberi gitmediğini belirten Baydemir, “Şükürler olsun annelerimiz gözyaşı dökmüyor. Sizin haklı duruşunuz bizleri bugün barış iklimine getirdi” şeklinde konuştu. Yoğun katılım Kutlamalara yaklaşık 2 milyon kişinin katılması bekleniyor. Nevruz alanında bulunan Al Jazeera muhabiri Kadir Konuksever, Nevruz alanına gelişlerin sabah 08.00 itibari ile başladığını ve tamamen dolduğunu belirtirken, kutlamaların yapıldığı bölgeye Öcalan afişleri ve sloganların yer aldığı pankartların asıldığını söyledi. Al Jazeera ’ya konuşan bazı vatandaşlar, Öcalan’ın çözüm süreciyle ilgili açıklanacak mektupla ilgili beklentilerinin olumlu olduğunu ve sürecin devamına yönelik mesajlar çıkmasını umduklarını ifade etti. Nevruz alanının farklı noktalarına ‘Öcalan'a özgürlük’ ve hasta mahkumların bırakılması çağrısı için kampanyaların yürütüldüğü imza standları kuruldu. Nevruz, siyasi kimliğinin yanısıra kendi ekonomisini de yarattı. Alanda çok sayıda yiyecek ve içecek standı yer alıyor. Alanın çevresinde çok fazla polis yok ancak bölge havadan helikopterle takip ediliyor. Kaynak: Al Jazeera
Siyasette Kadınların Yükselişi
Türkiye’de 17 olan Büyükşehir, il ve ilçelerdeki kadın belediye başkanı sayısı 30 Mart yerel seçimlerinin ardından 35'e yükseldi. Kadın başkanlardan bir kısmının bu yolda ilginç hikâyeleri var.
Diyarbakır'da İki Uzman Çavuş Kaçırıldı
DİYARBAKIR’ın Lice İlçesi’nde karakol yapımını protesto için dün gece yol kesen PKK’lı grup, Bingöl’den otobüsle gelmekte olan 2 uzman çavuşu kaçırdı. Prosto eylemi nedeniyle Lice-Bingöl karayolu dün geceden itibaren trafiğe kapatıldı. Sabah saatlerinde jandarma ile protestocu grup arasında çıkan olaylarda 9 asker yaralandı. Kaçırılan 2 uzman çavuşun kurtarılması çalışmaları sürüyor Lice İlçesi’ne bağlı Abalı Köyü’nde bulunan Abalı Jandarma Karakolu’ndaki inşaatı protesto eden bir grup, dün gece Diyarbakır-Bingöl karayolunu trafiğe kapatarak durdurdukları araçlarda kimlik kontrolü yaptı. Bölgede önlem alan güvenlik güçleri yol kesen PKK yandaşı gruba müdahale etti. Yol kesen grup güvenlik güçlerine taş ve havai fişeklerle saldırırken, jandarma timleri de göz yaşartıcı bomba atarak dağıtmaya çalıştı. Geç saatlere kadar süren olaylar sırasında, PKK yandaşları durdurulan araçlardan birinde bulunan ve Bingöl’den Diyarbakır’a gelen 2 uzman çavuşu, yaptıkları kimlik kontrolü ardından kaçırıldı. Olayların çıkması üzerine BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt dün gece ilçeye giderken, Lice-Bingöl karayolunun halen kapalı olduğu ve kaçırılan ve PKK’nın elinde olduğu değerlendirilen 2 uzman çavuşun kurtarılması için bölgede operasyonlar sürdürülüyor. Kaçırılan uzman çavuşlardan Hasan Demircan'ın Gaziantep'in Nurdağı ilçesindeki ailesine haber verildi. Demircan'ın ağabeyi Ahmet Demircan, Bingöl'de görev yapan kardeşi ve silah arkadaşının bir an önce bulunmasını istedi. Evde umutlu bekleyişin devam ettiğini dile getiren Demircan, şunları söyledi: Kardeşim 23 Mayıs'ta evlenecekti. Bu nedenle silah arkadaşıyla düğün hazırlıkları için gittiği Diyarbakır'dan Bingöl'e döndüğü sırada olay meydana gelmiş. Devletimizden gerekli girişimlerin yapılmasını istiyoruz. Evlilik hazırlığı yapıyordu. Bunun için de 15 Mayıs'ta izne ayrılacaktı. En son 4 ay önce izne gelmişti. Bir yandan çalışıyor bir yandan da düğün hazırlıklarıyla uğraşıyordu.' 9 ASKER YARALANDI Dün bölgede 2 uzman çavuşun kaçarılmasından sonra bu sabah protostocu grup ile jandarma arasında yeniden olaylar çıktı. Jandarmanın kapatılan yolu açmaya çalışması ve grubun karşı çıkması üzerine çıkan olaylarda, gaz bombası, ses bombası, molotof kokteyli ve havai fişekler kullanıldı. Atılan ve içerisinde çivi olan el yapımı ses bombasının patlaması sonucu 9 asker yaralanırken, askerler Lice Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. VALİLİK KARARIYLA KAPATILDI Diyarbakır Valiliği’nin kararı ile Diyarbakır-Bingöl karayolu Jandarma tarafından Lice yol ayrımından itibaren çift taraflı güvenlik gerekçesiyle tarafiğe kapatıldı. Gazetecilerin bölgeye gitmesine izin verilmezken, Abalı Köyü yakınlarında başlayan gerginliğin sürdüğü ifade edildi. BDP Diyarbakır il Başkanı Zübeyde Zümrüt, karakol yapımını protesto eden grupta bulunanların karakol yapımının durdurulduğu açıklanana kadar eylemlerine devam edeceklerini ve askerleri bırakmayacaklarını söylediklerini ifade etti. Zümrüt, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve BDP Grup Başkan vekili İdris Baluken ile görüştüğünü ve gerginliğin bitirilmesi için ANAHTARLARI ALINAN ARAÇLAR MAHSUR KALDI PKK yanlısı grubun yolda durdurdukları araçların anahtarlarını aldıkları, bu nedenle 100’e yakın aracın Lice yol ayrımı ile Abalı Köyü arasında 24 saatten bu yana mahsur kaldığı belirtildi. Anahtarları alınan TIR ve kamyonların, yolu kapatacak şekilde çapraz park edildikleri görüldü. Araç sahipleri, perişan olduklarını, araç anahtarları alındığı için hareket imkanları kalmadığını ve aç ve susuz bırakıldıklarını söyledi. Askerlerin anahtarları alınan araçların bulunduğu bölgede güvenlik önlemi aldığı görüldü. GENELKURMAY AÇIKLAMA YAPTI Lice’de 2 uzman çavuşun kaçırılmasına ilişkin Genelkurmay Başkanlığı’nın web sayfasında şu bilgiler verildi: 'Sözde gençlik yapılanmasına mensup bir grup , Lice/Abalı Jandarma Karakol Komutanlığının iki kilometre güneybatısı bölgesinde, trafiği durdurarak yolu kesmiş ve iki-üç araç ile yolu trafiğe kapatmıştır. Yol üzerinde 90-100 araçlık konvoy oluşmuştur. Yolu kapatan söz konusu gruba, Abalı Jandarma Karakol Komutanlığı yeni hizmet binası inşaat alanının güvenliğini sağlayan unsurlarca müdahale edilmiş, müdahalede bulunan unsurlara söz konusu grup tarafından taş, havai fişek, molotof kokteyli ve ses bombaları ile saldırıda bulunulmuştur. Çıkan olaylar sırasında Silvan 4’üncü Jandarma Komando Alay Komutanlığında görevli Jandarma Uzman Çavuş atılan ses bombasının isabet etmesi sonucu, sağ bacağı ile kulağından hayati tehlikesi olmayacak şekilde hafif yaralanmıştır. Saat 21.45 sıralarında, yolda oluşan konvoyda bulunan yolcu otobüsünden indirilen iki askeri personel, söz konusu grup tarafından kaçırılmıştır.' Felat BOZARSLAN/ DİYARBAKIR | DHA
'Barış Süreci Böyle Giderse, Gerilla Sürece Müdahale Eder'
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan , çözüm sürecinin devamına yönelik AKP’nin somut adım atmaması halinde “gerillanın sürece müdahale edeceğini” savundu. Kalkan, “Eğer gerçekten çözüm yönünde adım atılmaz, Abdullah Öcalan ’ın ortaya koyduğu projelere karşılık verilmez, halk üzerindeki bu baskı terör devam ederse gerilla da müdahale eder, halk da” şeklinde konuştu. “Demokratikleşme adı altında AKP iktidarını sağlama alma dışında hiçbir şey yapılmıyor. Zaten savaş sürüyor. Toplum üzerinde uygulanan polis terörü var” ifadelerini kullanan Kalkan, “Hükümet için yönetimimiz net görüş belirtti. Yani AKP, şimdiye kadar çok şey yaptım, kimsenin yapmadığını yaptım, diyor; ama AKP'nin yerinde kim olsa bundan fazlasını da yapardı. O konuda hiç kimse yanılmamalı” dedi. Erdal Er ’e konuşan Duran Kalkan’ın Özgür Gündem’de yer alan söyleşisi şöyle: Geride bıraktığımız günlerde BDP-HDP heyeti Abdullah Öcalan'la görüştü. Basına yansıyan açıklamalar var. Dikkat çekici bir cümle şu; hem derinlikli müzakereler başlayabilir, hem çatışmalar başlayabilir. Size yansıyan farklı bir durum var mı? Tabii oldukça kritik, riskli, ciddi bir süreç içerisindeyiz. Herkes deyim yerindeyse diken üzerinde. Çünkü tarihten gelen ve çözülmesi gereken ağır sorunlar var. Bu sorunların çözümsüzlüğü toplumu o kadar germiş ki, artık herkes için tehdit oluşturuyor Çözüm umudu giderek azalıyor mu? Çözüm ışığı görülmüyor, ya da ışığın önü hep kapatılmak isteniyor. Aslında sorunların çözümü için bir ışık yok değil. Proje oluşturulmamış değil, çaba az değil, ama bunları hayata geçirmede sorunlarımız var, zorluklarımız var. Birileri ısrarla bunun önünü kapatıyor. Çözümsüzlükten, çelişkili durumdan, sorunlar içinde yaşamaktan çıkar sağlıyor. Israrla bu çelişkili ve çatışmalı durumun sürmesini istiyor. Kürt sorunu da bu sorunların en başta gelenlerinden biridir. Birileri bunları zamanında oldukça planlı, programlı bir biçimde ortaya çıkarmış, bunların üzerinde var olmuş. Varlığını ve çıkarını bu çelişki ve çatışmaların üzerine kurmuş; şimdi de bunun değişmesini, dolayısıyla sorunların çözülmesini engellemeye çalışıyor. Sadece çıkarını kaybedeceğinden korkmuyor, aslında ne kadar kirli, vahşi ve zalim olduğu ortaya çıkacak. İnsanlık düşmanı olarak, tarihe geçecek. Bundan korkuyor. Bu korkudur ki bütün gücüyle çözümü engellemeye çalışıyor. Dört bir yandan böyle oyunlarla, saldırılarla karşı karşıyayız. Bunun içinde küresel, bölgesel, yerel aktörler de var. Önder Apo’nun büyük bir sabırla geliştirdiği, son derece makul, tarihi, herkesin yararına olan çözüm projeleri var. Bunu herkes görüyor, herkese yansıyor. Ama Önder Apo şunu da söyledi; İmralı'dan ve bu koşullarda yaşayan bir kişiden daha öte bir şey gelmez. Yani her şeyi ben yapamam, bir kişiye yaptırılamaz, dedi. Mevcut koşullar da İmralı sistemi ortada. Daha fazlasının yapılamayacağı söylendi. Ama buna rağmen çözümsüzlükten, çelişki ve çatışmadan çıkar sağlayan çevreler, aynı tutumlarını sürdürmekte ısrar ediyorlar. Ne yazık ki bunu aşması gerekenlerin mücadelesi zayıf kalıyor. Çözümü engelleyici güçlerden söz ettiniz ama hükümet çok şey yaptığını söylüyor. Hükümet ve devlete göre çözüm süreci devam ediyor. Hatta önemli adımlar attıklarını açıkladılar. Hükümet için yönetimimiz net görüş belirtti. Yani AKP, şimdiye kadar çok şey yaptım, kimsenin yapmadığını yaptım, diyor; ama AKP'nin yerinde kim olsa bundan fazlasını da yapardı. O konuda hiç kimse yanılmamalı. Sanki AKP'nin kendi düşüncesi ve onun sonucunda bunlar yapılıyor gibi bir hava veriliyor. Oysa koşullar değişti. Aslında AKP bir şeyler yapma, çözüm yönünde adım atma değil de engellemede marifetli oldu. Şimdi de aynı politika sürüyor. AKP'den bir çözüm görmedik, yoktur öyle bir durum. Seçimden sonra neredeyse kırk gün geçiyor, herhangi ciddi bir tutum, açıklama, çözüm yönünde ve demokratikleşme yönünde bir şey yok. AKP'nin bütün marifetleri, önündeki seçimleri nasıl kazanacak ve kendi iktidarını nasıl uzatacak, tutumu budur. Dolayısıyla biz artık AKP'den çözüm yönünde herhangi bir beklenti içinde değiliz. Bir de, idam cezası geri gelsin, açıklamaları da var. Hem de hükümet, başbakan ya da kendi çevreleri bunları gündeme getiriyor. Avrupa Birliğine giriş nedeniyle bu durumlar kaldırıldı. Bize uymuyor, zaten Avrupa Birliği’ne de giremedik, hala niye bu durumdayız, diyorlar. O bakımdan tek yanlı bakmamak lazım. AKP'yi okurken tek yanlı bakanlar, bir söze bakanlar yanılırlar. Aynı anda bir söz yok ki, tek bir tutum yok ki! Birçok tutum, farklı farklı sözler var. Hepsi de birbirinin karşıtı. Bu bir AKP tarzıdır. Zaten işin başını tutmuş, istediği gibi baskı uyguluyor, her şeyi söylerim, her türlü tutumu gösteririm, herkeste beklenti yaratırım, diyor. Bu, sanki bir şey yapacakmış gibi beklenti yaratma, umut yaratma, karşındakini etkisiz kılma tutumudur. AKP halen o tutumdadır. Bunu söyleyen AKP'dir, başkası değildir. AKP, demek ki bundan çıkar sağlıyor ki söylüyor. Aldatmaya çalışıyor, uyutmaya çalışıyor, toplumu yanıltmaya çalışıyor ki tepki göstermesinler, beklenti içerisinde olarak AKP'nin iktidarına karşı yapmaları gereken mücadeleyi yapmasınlar. Bu oldukça planlı, maksatlı, düşünülmüş bir özel savaş yöntemi. Bunu çok etkili bir biçimde kullanıyor. Ama sadece o da değil, aynı AKP bu süreç içerisinde 1600 tane karakolun yeniden yapımını kararlaştırmıştır. 180 tanesi Hakkari'de yapılacak. Hakkari kutu gibi bir yerdir, üç tane kasabası var, orada bile zaten her dağ ve her köyde hem ordu karakolu, hem polis karakolu, hem de korucu karakolu vardı, şimdi yüz seksen tane daha yeni yapıyor, eskileri tamir ediyor. Bütün Kürdistan'da 1600 karakol. Bunları yapmak için devletin bütün imkanları seferber ediliyor. Bütçenin hepsi buraya verilmiş durumda. Sanki o bütçe görüşmeleri boşuna olmuş. Şuraya bütçe, buraya bütçe dendi, ama Türkiye’nin bütçesi Kürdistan'daki karakollara ancak yeter. İyi araştırılması gerekir. Bu bakımdan AKP'nin açıklamalarına tek yandan bakmamak gerekli, bunların hepsi oyun, hile. Biz böyle algılıyoruz, böyle algılamak zorundayız da. Gözümüzle gördüğümüz yeni bir durum ya da tutum yok. Sayın Öcalan’la görüşmelerin yapılıyor olması bir adım değil mi? İmralı sisteminde bir değişiklik yok ki!. Gidilmiş, görüşülüyor. İsteyen milletvekilleri gidiyor, her türlü istedikleri tutukluyla görüşüyor. Bunun ötesinde hiçbir şey yok. Bu, AKP'nin getirdiği bir iyileşme değil, bir iyilik değil. İmralı sistemini Avrupa kurdu, komployu Amerika düzenledi. Dönemin ABD Başkan’ı Clinton'un başdanışmanı “biz planladık, başbakana imzalattık” dedi. Dolayısıyla Önder Apo İmralı'da ABD planıyla, kararıyla, uygulamasıyla duruyor, Avrupa Birliğinin kararıyla duruyor. Ben Avrupa'da hapis yattım altı sene, Avrupa yasalarını da biliyorum. Bir müebbet tutuklu on beş yılı dolduğu zaman yeniden mahkemeye çıkartılıyor. AİHM'in kuralı var, ama yeniden mahkeme ediliyor. Yani cezayı veren mahkeme ya da görev üstlenmiş mahkeme yeniden değerlendiriyor. Tutukluluğu devam etmeli mi, bırakılmalı mı? Yüzde 99 müebbet hapis tutuklusu, on beş yılı dolunca serbest kalıyor. Ben o hukuku iyi biliyorum. Önder Apo on altıncı yıla giriyor. Herhangi bir yargılama yok, birkaç milletvekili 30-40 günde bir gidip görüşme yapınca bu sanki bir iyileştirme, yeni bir adımmış gibi sunulmak isteniyor. Hükümetin çıkarttığı MİT yasasının İmralı görüşmelerine yasal çerçeve oluşturduğunu düşünüyor musunuz? Önder Apo da son görüşmesinde bunun istenilen yasal çerçeve olmadığını ortaya koydu. Yani ortada böyle bir şey yok. Bize göre ise zaten hiç yok. Bırak yasal çerçeveyi, MİT'e saldırı hakkı verildi. Ülke içinde ve dışında her türlü kirli operasyon yapma yetkisi verildi. Bazıları dediler, yeni Yeşiller olacak. Bu anlamda sorunun çözümü için yapılan bir yasal düzenleme mi, yoksa bize saldırı için yapılan bir düzenleme mi, onu anlamak istiyoruz. Acaba o yasaya dayanarak MİT, PKK-KCK yöneticilerini katletme planları mı yapıyor, onun peşinde mi koşacak, bunun üzerinde durulsun, bu açıklansın. Biz olaya bu çerçeveden de bakıyoruz. O bakımdan yapılanın böylesi bir iyileştirme olduğu düşüncesi kesinlikle yalan ve aldatıcıdır. Tersine yapılması gerekenlerin engellenmesi var. Değişim, demokratikleşme, Önder Apo'nun koşullarında çözüm temelinde adımlar atılması gerekirken AKP bunların hepsini en aza indirdi. Kendi iktidarını güçlendirmeye malzeme yaptı. İç politika etkeni yaptı. İçişleri Bakanı demokratik özerkliğin eski bir terminoloji olduğunu Kürt sorununu bireysel haklar temelinde çözeceğiz, diyor. Kimin bireysel hakkı! Bir Kürdün mü hakkını çözecek? Toplumu olmayan insan var mı dünyada? Kapitalizm onu iddia etti, geldiği nokta ortada. Bireysel çözümler safsata. Bireysel haklar ve özgürlüklerle toplumsal sorunlar çözülür, demek kapitalizmin bir uydurmasıdır. Tarihin en ağır, vahşi ve barbar sömürüsünü uygulamak için uydurduğu bir kılıf. Mazlumları, köleleştirdiklerini, zulmettiklerini aldatmak için, zulmünü maskelemek için kullandığı bir yöntem. Kürt sorununa yaklaşım da tümüyle böyledir. Kürtler toplum olmaktan çıktı mı? Onu söylemek şu anlama geliyor: Kürt toplumu bitmiştir, Kürt halkı kalmamıştır. Kürt olarak böyle konuşmak isteyen, ben bir Kürt bireyi olarak varım, derse onlara hak veririm, demektir. Bu, Kürdün yok edildiğini, toplum olmaktan çıkartıldığını, eritildiğini, katledildiğini, soykırıma uğratıldığını kabul etmek anlamına geliyor. Toplumu katletmişsin, bireye hak vereceksin! Böyle bir hak hukuk olmaz, bunun toplumla alakası yok, hepsi bir safsata ve aldatma aracıdır. Biz o tür şeyleri tartışmıyoruz bile. KCK davasından tutuklanan Kürt siyasetçilerin bir kısmı serbest bırakıldı. Bunun çözüm için bir adım olduğunu düşünüyor musunuz? Ergenekoncuların hepsi bırakıldı, ama KCK tutuklularının hepsi bırakılmadı; bir kısmı bırakıldı. Kürtlere ayrı bir yasa uygulaması oldu. Aynı yasa Kürtlere uygulanmadı. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme yöntemi denendi. Şimdi buna ileri bir adımdır, diyenlere şunu sormak isterim; Niye tutuklandı bu insanlar? Ne yaptılar ki tutuklandılar? Suçları neydi ve neden 4-5-6 yıl cezaevlerinde tutuldular? Önce bu sorgulanmalı. Tutulma nedenlerinin hepsi siyasidir. Tamamen düşünce ve siyaset özgürlüğü kapsamında bir faşizm uygulandı. Bir de zaten bırakılmadılar, fazladan yatırıldılar; devlet onların hepsine borçludur. Buna rağmen, tutuklanmaları anti-demokratik olmasına, T.C’nin anti- demokratik faşist yasalarına göre tutuklanmış olmalarına rağmen, o yasalara göre bile fazla kaldılar. Tabii, Hatip Dicle bırakılmadı. DTK başkanıydı, şimdi DTK’nın çalışmalarından söz ediyoruz. Başkanı tutuklu, DTK işliyor. Bu olamaz. Hatip Dicle bırakılmadan Kürtler herhangi yasal bir çalışma yapamazlar. Yasal demokratik kültürel, toplumsal, çalışma yapamazlar; örnek Hatip Dicle’dir. Kim yapabilir, ben olsam, yapmam. Çünkü Hatip Dicle örneği ortadadır. Niye yapayım. Cezaevleri demişken bir de hasta tutsaklar meselesi var. Hatta çözüm sürecin de hasta tutsakların serbest bırakılması bir adım olarak görülmek isteniyordu. Tabii çok politikaya alet edilmemesi gereken, tamamen insani bir durumdur. Aslında o hasta tutukluların büyük çoğunluğu ideolojik ve siyasi nedenlerden dolayı tutuklanmış, düşünce ve siyaset tutuklularıdır. Bir defa tutuklanmış olmalarını ben kabul etmiyorum ki, hasta olarak tutuklanıp tutuklanmamalarını tartışayım. Onları tutuklamış olmak, suç işlemiş olmak demektir. Yani bunu net söyleyeyim, onu yapanlar suç işliyorlar. Demirel’in deyimiyle 'keser döner, sap döner, bir gün hesap döner' bir gün gelir bunu yapanlardan da bunun hesabı sorulur. Böyle bir günün geleceğini de herkes düşünmeli. Bilinmelidir ki, tutukluların, hasta olan ya da olmayanların, çoğunluğu suçsuzdur. Faşist yasalar temelinde tutuklanmışlardır. Bu durumda ceza evlerinden cenazelerin çıkması, bir iktidar için yüz karası bir durumdur. Pazarlık konusu yapılıyor, hem de çok fazla pazarlık konusu yapılıyor. İnsanlarla yapıyor, tutuklularla yapıyor, düşüncenizden vaz geçin, beyninizi yiyin, sizi iki üç gün dışarda yaşatayım diyor. Şimdi bu gayri insani bir tutum, AKP’ nin faşist yüzünü gösteriyor. Bence siyasi çevreler de tutuklular da bunu iyi görmeliler. Sadece siyasi tutuklular değil, birçok tutuklu insan faşizmin baskısı nedeniyle tutuklanmışlardır. O kadar çok ayrım yapmaya da gerek yok. Özgürlük ve demokrasi savaşçıları, onu da iyi görmek gerekli. Böyle bir iktidardan bu kadar anti-demokratik, faşist baskı uygulayan, hukuku bir savaş aracı gibi karşı düşünce ve siyasetler üzerinde uygulayan bir iktidardan iyi niyet ve vicdan beklenmez. Bu bakımdan da bence özgürlük savaşçısı olarak durmak ve zindanda şehit düşmek en onurlu ve yüce duruştur. Bunu ifade eder. Seçimler öncesi hareket olarak bir deklarasyon yayınladınız, hükümetin muhatap olmaktan çıktığını, muhatabımız radikal demokrasi güçleridir dediniz. Bu da tartışıldı. Biz seçim öncesi açıklamayla ya da HDP’ye karşı yaklaşımımızla Kürt halkının, Kürdistan özgürlük hareketinin muhatabının, Türkiye emekçileri, kadınları, gençleri olduğunu sanki ilk defa söylüyormuşuz ve bir tutum değiştiriyormuşuz gibi bir hava var. Önder Apo, bunu her zaman söylüyor; Mahirlerin, Denizlerin, İbrahimlerin anısı beni yürümeye zorladı, yürüttü ve onların amaçlarının başarılması için 40 yıldır mücadele ediyorum, dedi. PKK böyle bir harekettir. Bunu herkes bilmeli, sanki PKK ilk defa, Türkiye’nin emekçilerini, demokrasi güçlerini, stratejik müttefik olarak alıyormuş gibi bir hava yayılıyor; bunu doğru bulmayız. 71 direnişi, Kürt ve Türk gençliğinin direnişiydi. PKK de o direniş içinden doğdu geldi, Önder Apo, ADYÖD ile işe başladı. Ankara Demokratik Yüksek Öğrenci gençliğinin, 12 Mart darbesi ardından örgütlülüğünü ifade ediyordu. PKK, 12 Eylül faşizmine karşı Türkiye’nin sekiz örgütü ile birlikte faşizme karşı birleşik cephesini kuran tek Kürt örgütü oldu. Ve o cephenin ilkeleri temelinde de 30 yıldır direniyor, direniş yürütüyor. Bu direniş Kürdistan’ın özgürlüğü, Türkiye’nin demokratik dönüşümünün gerçekleşmesi içindi. PKK hiçbir zaman Türkiye’nin dışında bir hareket olmadı. Çıkış noktasının bir bölümü kesinlikle bu şekildedir ve Kürdistan özgürlük mücadelesi, Türkiye demokrasi mücadelesini her zaman bir stratejik müttefik olarak gördü, ortak stratejik güç olarak ele aldı. Kendisini Türkiye demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak gördü. Bunu herkes böyle görmeli, bilmeli. Önder Apo bunu defalarca açıkladı, tüm stratejik planlamaları buna göredir. İster partileşme sürecinin stratejisi olsun, ister 15 Ağustos atılımının stratejisi olsun, böyledir. 15 Ağustos atılımının stratejisi FKBC stratejisiydi, Faşizme karşı birleşik cephe, Kürdistan özgürlük direnişi ile Türkiye demokratik devrimini başarıda birleştirme, stratejik olarak başarıya götürme cephesiydi. 30 yıldır direniş süreci içerisinde de böyledir. Her zaman esas aldığı, varlık nedeni olarak gördüğü bir şeydir. Müttefikiniz neden gelişmedi? Stratejik müttefikimiz aynı düzeyde mücadele yürütemedi, aynı gelişmeyi sağlayamadı. 70’lerin başında güçlü olan oydu, ama 80’lerin başında FKBC çizgisinde direnişi yürütmeyince geriye düştü, tasfiye oldu. Direnişe girmeyen güçler hareketi tasfiye ettiler. Geri plana düştü, siyasi gücünü kaybetti, çözüm gücü olmaktan çıktı. Bir demokratik devrim ve değişim gücü olmaktan çıktı. Kürdistan'da direniş gelişti, PKK Türkiye'deki demokrasi hareketinin bir çözüm gücü haline gelememesi, politik çözüm aracı olamaması karşısında farklı çözüm arayışlarına da girdi. 1993 Martında ateşkes ilan edip hükümetle, devletle ilk diyaloğu kurması, çözüm arayışına girmesi yeni bir arayıştı. Ortak bir cephe ve mücadeleyi hiç devreden çıkarmadı. Erbakan hareketiyle, Ecevit hükümetiyle diyalogları sürecinde de çıkarmadı. Şimdi AKP ile ilişkileri de bu çerçevededir. Sanki PKK AKP ile müttefik olarak doğmuş, müttefik olarak kendisine AKP’yi almış, yürümüş de artık çözüm üretemeyince, ben bundan vazgeçiyorum, diyor. Böyle bir şey yok. Çözüm süreci ile bir gerginlik var. Kuzey-Güney sınırında bir gerginlik var. Medya savunma alanlarında Heronlar dolaşıyor. Kalekolların yapımı sürüyor. Önümüzdeki günlerde çatışma riski, olasılığı var mı? Elbette var. Bunun önünde çatışmayı engelleyebilecek bir şey var mı, diye sormak daha mantıklı olur. Çatışmasızlığı sağlayacak bir şey yok. Ne var, gerçekten bir çözüm projesi mi var, demokratikleşme projesi mi var? Demokratik çözüm çabası mı var, dürüstçe, iyi niyetlice bir tutum mu var? Yok. 1 Mayıs’ı gördük işte. Kürdistan’a bakmayalım, İstanbul’u, Taksim’i gördük. Mevcut iktidarın toplum karşısındaki durumunu görüyoruz. O polislerin halka saldırısını görmediniz mi? Tam bir düşman, hepsi militan, faşist militan. AKP’nin mi olur, devletin mi, kimin olursa olsun, ama o polis camiasının birer faşist militan olduğundan hiç kimse kuşku duymaz. Gözümüzle görüyoruz. Seçimde hile yaptı, her şeyi yaptılar. Polis istediği gibi saldırıyor. Demokratikleşme adı altında AKP iktidarını sağlama alma dışında hiçbir şey yapılmıyor. Zaten savaş sürüyor. Toplum üzerinde uygulanan polis terörü, faşist polis savaşı var. Kürtlere karşı özel savaş, kültürel soykırım savaşı devam ediyor. Bu durdurulmuş, kesilmiş değil. Bunun şiddetlenip şiddetlenmemesi, Kürtlerin vereceği tepkiye bağlı, Türkiye toplumunun, emekçilerinin vereceği tepkilere bağlı. Örneğin emekçiler 1 Mayıs’ta tepki gösterdiler, çatışma çıktı. Kürtler, karakolları istemiyoruz, diye tepki gösteriyorlar. Colemêrg’de, Lice’de benzeri yerlerde çatışma çıkıyor. Demek ki şimdi çatışma yoksa, demokratik direnişin zayıflığından kaynaklı. Direniş güçlü olsa bu faşist şiddete karşı direniş olsa, çatışma çıkacak. Yoksa faşist baskı ve saldırı, AKP saldırıları yok değil. Peki ateşkes? Bir ateşkes konumu yok, bir çözüm arayışı yok, böyle bir durum yoktur. Bu bakımdan her şeye açık, fiili bir durum var. Güçlerin tutumları ve çabaları bunu gösterecek. Saldırılar artarsa gerilla sürece müdahale eder mi? Evet eder. Eğer gerçekten de çözüm yönünde adım atılmaz, Önder Apo’nun ortaya koyduğu projelere karşılık verilmez, halk üzerindeki bu baskı terör devam ederse- Kürdistan’da güya işte her taşın ve her tepeciğin üzerine karakol yaparak tam bir asker hegemonyası sistemi kurulmak isteniyor - gerilla da müdahale eder, halk da müdahale eder. Herkes de müdahale eder buna. Bunu herkes bilmeli. Aydınlar meselesine ne diyorsunuz. Kürt meselesi Türkiye'de öyle bir noktaya geldi ki silahlar patladığında Kürt meselesi varmış gibi davranılıyor, silahlar sustuğunda mesele çözülmüş gibi davranılıyor. Ne dersiniz? Şimdi bu konuda da gerçekten tam tutarlı bir duruş yok. Geçen süreçte biz zorlandık. Bu kadar baskı var, direniyoruz; niye direniyorsunuz deniliyor. Ateşkes ilan ediyoruz. Bu sefer dönüyorlar niye ateşkes ilan ediyorsunuz, diyorlar. Ne istedikleri anlaşılamıyor, öyle bir durum var, kafa karışıklığı var. Özellikle bu liberal kesim böyledir. O aslında CHP’den ve milliyetçi çizgiden kopmamaktan kaynaklıdır. Demokratik denen o sol anlayışın,- başka tandanslı da olsun- demokrasi anlayışının arkasında milliyetçilik var. Bu öyle bir noktaya gelmiş ki artık. Örneğin Mehmet Altan eski solcu bir aileden geliyor. Aileye, babasına da saygı duyuyoruz, ama bu kadar da mantıksızlık olmaz. Ne diyor? AKP ile PKK, görüşmeler sürdürüyor. Kürt sorununu çözecekler, Kürdistan'da demokrasi olacak, Türkiye’de AKP faşizmi yaşayacakmış. Yani insaf, profesör olmuş. Sosyal bilim, siyaset bilimi bu mudur? Her gece de birkaç kanalda konuşuyor, en iyi bilen benim, diyor. Ayıp oluyor. Türkiye ile Kürdistan ilişkisi böyle midir? Acaba şimdi AKP iktidarı yok mu? Kürdistan’da PKK'nin yönetimi yokken, çözüm yokken, Kürdistan'da kültürel soykırım uygulanırken AKP yönetimi yok muydu? Bunları AKP yönetimi uygulamıyor mu? Geçmişte de sizi şöyle eleştiriyorlardı. AKP’yi neden eleştiriyorsunuz, AKP gelmiş geçmiş hükümetler içerisinde Kürt sorununa en iyi noktada duruyor şeklinde… Şimdi de tersini söylüyorlar. Milliyetçi yaklaşım var; ama bu son yaklaşım mantıksız da oldu. Türkiye’deki faşizm, Kürdistan'da soykırım varken, Kürdistan'da soykırım kalkar demokratik hale gelirse acaba Türkiye böyle mi olur. AKP yönetimi böyle mi olur? Bunu bile yorumlayamıyorsa, ben o kafaya ne diyeyim. Öyle sosyal bilimcilik siyaset bilimcilik olmaz. Biraz daha mantıklı olunmalı. Milliyetçi solcudurlar, reel sosyalizme çok bağlılar. Reel sosyalizmin yaklaşımı da öyleydi. İşte ulusal kurtuluş hareketleri, metropolleri demokratikleştirdi deniyordu. Sömürgelerin kurtuluşu, emperyalizmi sınırlandıran, emperyalist metropollerde demokrasinin gelişmesine hizmet eden gelişmelerdir, diyerek, bütün ulusal kurtuluş hareketlerini alkışladılar. Sıra Türkiye ve Kürdistan’a gelince Kürt sorunu çözülür, Kürdistan'da sömürgecilik ortadan kalkarsa Türkiye’ye faşizm gelir, diyorlar. O zaman Vietnam’da da sömürgecilik yıkılınca Fransa’ya ve Amerika’ya faşizm mi geldi, yoksa onların demokratikleşmesine mi hizmet etti. Bu, sistemin dışına çıkamayan, Türkiye, Kürt gerçeğine gelince dünya geneline karşı düşüncelerini bile uygulamaktan uzaklaşan bir mantığı ifade ediyor; bunun altında milliyetçilik vardır. Son zamanlarda liberallerin ortak eleştirişi var. Bu hükümetten çözüm çıkmaz, siz neden bu hükümete yakın duruyorsunuz. Böyle suçlamalarda bulunuyorlar. Ama kim mücadele ediyor bu hükümete karşı. Ben onu sorarım, kendilerinin bizden öteye ve fazla yürüttükleri ufacık bir mücadele göstersinler, şapka çıkartırım. Var mı mücadeleleri? Kendileri o hükümetin yönetimi altında yaşıyorlar. Artık gerçekçi olalım biraz. Biz nasıl mücadele ediyoruz, kendileri neredeler. Orada, burada birkaç söz söylemek, mücadele midir? Öyle olsa ben 24 saat durmadan konuşurum, hiç bir şey ifade etmiyor, AKP’ye karşı mücadelede ne yaptılar? 30 Mart seçimlerinde kim ne gösterdi. Kürtler 100 tane belediye AKP’den kopardılar; onu diyenler AKP karşısında ne kazandılar? Hangi mücadeleyi yürüttüler, politik olarak nerede duruyorlar. Yani öyle olmaz. Biz ahmak değiliz, aklımız var ve düşünüyoruz, herkes de düşünüyor. Yine PKK bu kadar çaba harcadı, Önder Apo bu kadar çaba harcadı. Bütün demokratik güçleri birleşsin, Kürdistan’daki bütün gelişme imkanlarını onlara verelim, Türkiye'de demokratik bir alternatif oluşsun dedik. Gelip ona da katılmadılar. Niye DTK’da, HDK’de HDP’de çalışmıyorlar? Niye Türkiye’nin bütün demokratik güçlerini, sol güçlerini birleştirmiyorlar, birleşmeyen sola konuşmuyorlar? PKK’ye öyle diyenler niye öbürüne demiyorlar ki, niye apayrı kalıp da CHP’nin kuyrukçuluğunu yapıyorsunuz. Niye hani sizin demokratik alternatifiniz, diyemiyorlar? Çünkü kendileri de ayrı kalıyorlar. Ben bunları söylemek istemiyordum ama söyletmesinler. Görülmüyor, anlamıyor değiliz. Zayıftırlar, teşvik edici konuşmak istiyoruz. Bunu herkes bilmeli. AKP ile kim mücadele ediyor? Bu bakımdan kim AKP’ye karşı mücadele ediyor, kim AKP’yi bu hale getirdi? Bunu hepimiz biliyoruz. Gerçekçi olalım; Kürtler kadar AKP’ye direnen var mı? 12 yılık AKP zulmü altında zindanlar kimlerle doldu; kim zindanlarda yatıyor hala. Öyle laf konuşmak aydın olmak değildir. Böyle söylerim herkes inanır, sanılmamalı. AKP’yi bu hale getirenler liberal sol denen kesimdir.2002’de boşluğu onlar yarattılar. Sol demokratik güçler boşluk yaratmasalardı, Ecevit hükümeti çökerken Türkiye’de sol demokratik bir iktidar gelecekti. Bu olmadığı için boşluktan AKP yararlandı. AKP kendisini Sol’muş gibi sundu yıllarca. Avrupa ve diğer güçler de kendilerini öyle algıladılar. Şimdi AKP’ye kapıyı bu kadar aç, AKP karşısında en küçük bir siyasi başarın olmasın; bu 10 bin tutuklu vermiş, AKP’nin ipliğini pazara çıkarmış, Kürdistan’da iktidarını yıkmış olan bir harekete kalk, AKP’ye güç veriyorsun de. El insaf derler insana. Böylede olmaz ki. Dilin kemiği yok istediği gibi konuşur ama böylede konuşamaz. Çözüm süreci denilince Rojava’yla iç içe konuşuldu. Rojava’da hükümet, Türkiye işin neresinde duruyor. Rojava’ya yapılan saldırılar Türkiye kaynaklı mı? Evet, sadece bugüne bakarak ele almamak lazım. 2011’den bu yana 4 yıldır yaşanan bir süreç var. Türkiye’nin çok aktif bir durumu söz konusudur. Böyle ele almak, yaklaşmak daha doğru. AKP hep bunu söyledi. Suriye’de bir tarafız ve savaş gücüyüz. Rojava milli güvenliğimizi tehdit ediyor, göz yumamayız, dediler. Şimdi buna göre de politika uyguladılar. Açıktan saldırı gerçekleştirdiler. Suriye uçağını düşürdüler, Suriye onların uçağını düşürdü. Yani bütün o iktidara karşı savaşan güçlerin yüzde 70-80’i Türkiye üzerinden geldi. Türkiye’de eğitildi, donatıldı. Gerçekten savaş üssü oldu, savaşın geri cephesi olarak rol oynadı. Bu Suriye’ye karşı olduğu gibi -daha fazlası- Rojava’ya karşı da oldu. Rojava’yı mili güvenliğe tehdit olarak gördüğü için Rojava’yı daha ilk andan itibaren boğmak için bir yığın proje geliştirdi. Dışişleri Bakanlığındaki Suriye toplantısı bunun bir parçası mı? Dışişleri Bakanlığında yapılan tartışmaların esasında Rojava’ya bir müdahale tartışması olduğu bana göre kanıtlanmış artık. Zaten hükümet tepki gösterince, basına yansıyınca ben şüphelenmiştim. Neden bu kadar tepki gösteriyorlar, mantığı yoktu. Eğer Suriye konuşulmuşsa, zaten hükümet açık söylüyordu, savaş halindeyiz, Esat yönetimini her gün tehdit ediyordu. Bunun konuşulduğu bir yerde bu konuşmaların basına yansıması hükümeti asla zorlamaması gerekiyordu. Oysa Dışişleri’ndeki konuşmanın basına yansımasından sadece hükümet değil, Cumhurbaşkanı bile rahatsız oldu. Devlet tepki gösterdi. Bu Rojava’ya yönelik bir saldırı planıydı. Suriye’ye saldırıyoruz, adı altında seçim döneminin kargaşasından yararlanarak Rojava devrimini tasfiye etmek üzere bir saldırı planı herhalde var. Kobani’ye saldırı böyle anlaşılabilir. Halen de bu kanıdayım. Kobani’yi o saldırıda düşürebilselerdi, Ceylanpınar üzerinden ve Kuzey’den hendeklerle hatta asker girdirerek Serêkaniye’ye, Süleyman Şah türbesine gidiyoruz, adı altında Doğu’dan ve Kuzey’den kuşatacaklardı. KDP’den de Batı’yı kuşatmalarını istedi, zaten El Kaide ile anlaşmışlardı. El Kaide de Güney’den saldıracak, sözde Cizire’yi düşürecekler. Sanki böyle bir plan vardı; başarılı olamadı. Bu AKP planıdır. Hendek meselesine ne diyorsunuz? Hendekler kazıyorlar şimdi, duvar örüyorlardı Rojava’nın devrim rüzgarları Bakur’a ulaşmasın, duvara çarpsın da geri dönsün diye. Güya Kuzey devrimini, Kuzey’deki özgürlük devrimini duvarla önleyecek, kesecek. Şimdi de hendekle önlemeye çalışıyor. Herhalde atlayamasın diye yapıyorlar. Kürdistan’ı kuşatma çabası aslında Rojava’yı kuşatma çabasıdır. Önder Apo, bu konuda ‘sadece kendilerini rezil etmekle kalırlar’ demişti. Gerçekten de ‘hendek’ için söylenebilecek en çarpıcı sözler herhalde bunlar olabilir. KDP kendi kendisini rezil etti. Biz bu konuda kendilerini uyardık. Bizim uyarılarımızı ‘ PKK yöneticiler bizi sert eleştiriyor’ biçiminde değerlendirdiler. Bizim uyarılarımızı dostça bir uyarı olarak görebilirlerdi. Gerçekten de öyleydi. Partilerinin bir geçmişi var. Yine ailenin geçmişi ve belli bir itibarı var. Bu yaklaşım bunları da zedeler. Önder Apo’nun deyimiyle, gerçekten sahiplerini rezil eden bir hareket oldu. KDP’nin bu politikasının seçimlere yansıdığını düşünüyor musunuz? Son yapılan seçimlere de yansıdı tabii. KDP Rojava politikasında yanlış yoldadır. Bunu bizim söylememize gerek yok. Kendisinin görüp kabul etmesi gerekiyor. Fakat birileri bunları yanlış yola soktu; bu yoldan, çıkmıyorlar mı, çıkamıyorlar mı, kendisi de mi durumu kabul etti; onu bilemem. Ama bu durumda olmaya devam ederse daha çok kaybeder. Kürt kamuoyu nezdinde kaybeder. Kimseye kabul ettiremez, kimseye anlatamaz bunu. Nitekim anlatamıyor da. Herkes şunu bekliyordu; Rojava’ya dönük her alandan gelen saldırılara karşı Hewler yönetimi de destek verecek. Güney Kürdistan, Rojava devriminin geri cephesi olacak, sırtını dayadığı yer olacak; ama tersi oldu. Şimdi bunu Rojava’daki devrimle izah etmek mümkün mü? Orada zaten yeni bir hareket gelişiyor. Sen daha öncesinde gelişmiş bir hareketsin, kendini tüm Kürdistan karşısında sorumlu olarak gördüğünü söylüyorsun. Peki, Rojava devrimi karşısında sorumluluğun nerede? Seçim sonuçlarına yansıyan da bu oldu. Güney’deki Irak seçimleri bunun somut göstergesidir. İç politika etkenleri de etkiledi. Güney’de hükümet halen kurulamadı. Evet, 21 Eylül’de Güney Kürdistan seçimleri yapılmış olmasına rağmen hala hükümet kurulmadı. Bundan tabii ki KDP sorumlu. Çünkü bölge başkanlığı KDP’nin elindedir. Seçimden birinci parti olarak çıktığı için hükümet kurmaktan birinci elden sorumludur. Onu da kuramadı. Ulusal Kongreyi seçimlerde bir etken olarak değerlendirdi, ama sonuca götürmedi, hatta engelledi. KDP tabii ki bunların bedelini öder, ödüyor da. Daha fazla da öder. Mevcut politikalarını değiştirip Kürt Ulusal Demokratik çizgisine girmezse daha fazla zarar görür. Xaneqin’deki patlamaların Rojava’yla ilgili olduğunu düşünüyor musunuz? YNK bölgesinde olması dikkat çekici. Bu konuda somut bilgilerimiz yok, birçok olasılık ve söylentiler var. Fakat bir şey söylemek için, yorum yapacak bilgiye sahip olmak gerekir. YNK barıştan ve çözümden yana bir politika izliyordu. Rojava’da da, Suriye’de de öyledir. Bu saldırı YNK mitingine oldu. YNK ‘ye yönelik saldırıyı politik açıdan değerlendirirsek, Rojava ve Suriye’de çözüm politikasına, barış ve demokratikleşme politikasına yönelik bir saldırıdır. Kim buna karşıysa onlar yaptı, diyebiliriz. Rojava’yla ilgili birçok defa çözümün ne olduğunu kamuoyuyla paylaştınız, ama yine de geldiğimiz aşama itibariyle çok iç içe geçmiş ilişkiler, taraflar ve kutuplaşmalardan söz ediliyor. Hareket olarak Rojava’da hem Türkiye hem de KDP’yi işin içine katarsak çözüm ne olmalı sizce? Rojava kendi çözümünü yaratıyor, biz bu çözümü çok önemsiyoruz. Rojava halkı doğru yolda, demokrasi yolunda yürüyor. Kürt özgürlüğü yolunda kahramanca yürüyor. Kürt yurtseverliğinin ve Kürt demokratlığının bunu selamlamak ve buna destek vermekten başka bir tutumu olamaz. Bu çok önemli bir çözüm yürüyüşü. Kendi içinde demokrasiyi inşa ediyor. Bütün halkları, Kürt, Arap, Süryani, Ermeni bütün toplumsal kesimler katıyor. Bütün cinsiyetleri katıyor, kadınlar işte Kürdistan’da ilk defa bir yönetim başkanı oldular, Afrin’de. İlkler orada gerçekleşiyor. Kürt Ulusal Kongresi’nde de bir kadın eş başkan olsun, dedik. Bazı partiler kıyamet kopardılar. Oysa Rojava’nın demokratik özerk bölgelerinin yönetim başkanlığını kadınlar yapıyorlar, sadece eş başkan da değil. Tek kişilik başkanlıkla yönetiyorlar, böylesi demokratik temsil var. Bu çok önemli, bunu bir defa görmek gereklidir. Bu bir model aslında, Kürdistan’ın diğer parçaları için bir model, hem de Suriye ve Ortadoğu için bir model. Aslında Rojava’da gerçekleşenin iki tarafa da uygulanma imkanı var. Sadece bir Kürt sorununu çözme modeli değil, sadece Rojava’yla sınırlı değil. Bütün Suriye demokrasisini, demokratik birliğini gerçekleştirecek bir model. Güneyi de zorluyor aslında. Güney’de de birçok tartışma Rojava’daki gelişmeler üzerine çıktı. KDP kendi dışında bir irade, Kürt iradesi olsun istemiyor. AKP soykırımcı çizgiyi sürdürüyor. Her ne kadar Dersim soykırımı şu, bu dese de, bu dil ucunda kalıyor. İç politika etkeni olarak kullanılıyor. Aslında soykırımcı politikayı değiştirmiş değil, Türkiye’de yeni bir politika, halkların demokratik siyasetini oturtmuş değil. Onun için Rojava’daki gelişmeler, Kürdün kimliği, adı gelişince ulusal varlığına tehdit olarak görüyor. Her ikisi de böyle bir modelin gelişmesinden korkuyorlar. Rojava’daki model AKP ve KDP’nin maskesini düşürüyor. Türkiye’yi de, Güney Kürdistanı da etkiliyor. Buralardaki rejimlerin anti-demokratik karakterlerini, yüzlerini açığa çıkarıyor. Bundan da endişe ediyorlar. Bizim maskemizi düşürüyor, toplumu bilinçlendiriyor, uyarıyor, diye korkuyorlar; bu kadar karşıt olmalarının, tepki göstermelerinin bir nedeni olarak bunları da sayabiliriz. Rojava’da savaş, Kuzey’de barış olur mu? Bu mümkün mü? Örneğin Güney Kürdistan’ın Kürt iradesini tanıyacaksın, Kuzey Kürdistan’da ise Kürtleri yok etmek için en vahşi özel savaşı yürüteceksin. Bu noktada Tayyip Erdoğan’la Tansu Çiller arasında hiçbir fark yok.1990’ların başında Güreş, Çiller, Ağar çetesinin uyguladığı komple savaş konseptinin bir benzerini Tayyip Erdoğan’da uyguluyor. Zaten 25 Ağustos 2005’de topyekûn savaş kararı almadılar mı, aldılar. Aynı şeyi uyguluyor, sadece bir yöntem değişikliği var. Onlar silahla katlediyorlardı, bu da polis terörüyle sindiriyor, hapse koyuyor. Polis terörü ve cezaevi, zindan baskısını uyguluyor, yani yöntem farlılığı var. Politika aynı, politika yapılanlar aynı. Böyle olunca bu mümkün değil. Dikkat edelim bu anlamda Kuzey’de böyle davranırken; AKP’nin Güney Kürdistan’la ilişkilerini, Kürt iradesini tanıyan, demokratik ilişkidir, diye bilir misiniz, hayır. Çıkar ilişkileri ne kadar kirli, belli bile değil. Henüz daha altında neler var açığa çıkmamış. Burada kesinlikle özgür irade ilişkisi yok, demokratik ilişki yok. Kürt varlığını kabul eden ilişki yok. O bakımdan da aslında kabul etmiyor; o da bir göstergedir. Rojava’daki tutumu neyse Kuzey’deki tutumu da odur. Kuzey’deki tutumu neyse, Güney’deki Kürt’e yaklaşımı da o. Kürtler bugün tarihten ders çıkarmayacaklarsa daha ne yapacaklar. 100 yıldır soykırım yaşıyorlar. Tarihten ders çıkartıcı olmak lazım, bütün Kürtler çıkartmalı. AKP’dir, şu bu değil. Ankara’da hangi yönetim olursa olsun, bütün Kürdistan’ın dört parçasındaki ve yurt dışındaki Kürtlere yaklaşımı aynıdır. O anlamda AKP, kendisine yaklaşımı doğru anlamak istiyorsa, çevresindeki Kürtlere yaklaşımına da baksın. Hepsine baksın, bu ortaktır. Kuzey’e öyle yaklaşır, Güney’i farklı kabul edemez. Güney’i kandırmaya çalışıyor o zaman. Herkes bu konuda gerçekçi olmalı, tarihten ders çıkarmasını bilmeli. Bu kadar katliam yaşandı, bir rejim gerçeği var. Hali hazırda Kürt varlığını kabul etmiyor, AKP de kabul etmiyor. Tayyip Erdoğan, bir gün çıksın, ‘Kürt halkı’ desin; Kürt milleti desin. Kürt halkının hakları desin, diyor mu? Yoktur. Bu kavramları kullanma yoktur. Kürt kökenli vatandaşlarım, bilmem Kürdün hakkı vb. Türkler, Kürtler, Çerkezler tekerlemeleri. Ardından hemen tek millet, tek devlet; bunlar faşizmin söylemleridir. Özü faşist ama diline bazı şeyler getirerek aslında bazılarını kandırmaya çalışan bir tutum. Oyalayıcı iki yüzlü bir yaklaşım.T24
Dosya: Çocuk Ölümlerinde Devlet Gölgesi
“… Bir çocuğun ölümü yalnızca kendi ölümü değildir, başka çocukların da ölümüdür.  Onun ölümüne neden olanların çocuklarının da ölümüdür. Bir çocuğun ölümü ağırdır, uzundur,  yazılması zordur.    Bir çocuğun ölümü büyüktür ve çocuk ölür, ölümü büyür. Ölümün büyüdüğü bir yerde ise her şey  küçülür, ülke de, cennet de, hayat da, gelecek de, düşler de. Büyükler mi? Onlar zaten küçüktür…”   Haydar Ergülen
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Başbakan Erdoğan, Dünya Çevre Günü dolayısıyla evvelki gün yaptığıkonuşmada şöyle demiş:  “Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç söküldü, ‘Katliamyapıyorlar’ diye başlattıkları olayda, yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Taksim’de Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerle nasıl tahrip ettikleri ortadadır.” Haberi okurken düşündüm, “Acaba bir dozerin önünde durarak ağaç katliamına karşı çıkan Sırrı Süreyya Önder, ağaçlar sökülmesin diye nöbet tutarken çadırları sabaha karşı ateşe verilen, polis tarafından gaza ve ilaçlı suya boğulan gençler ve çevreciler, olayları televizyondan canlı izleyen insanlar, bu konuşmayı duyduklarında ne hissetmişlerdir?”
Ülkü Ocakları'ndan 'Bayrak Yürüyüşü'
İstanbul'da 'bayrak' yürüyüşüÜlkü Ocakları'nın çağrısı üzerine Mecidiyeköy'de toplanan binlerce kişi “Bayrağa Saygı' yürüyüşü gerçekleştirdi. İstanbul'un çeşitli ilçelerinden araçlarla gelen gruplar, saat 20.30'dan itibaren Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı İstanbul Şubesi önünde toplanmaya başladı. Kalabalık burada Türk bayrakları açarak sloganlar attı. Bu sırada, Büyükdere Caddesi'nden geçen araçlar da korna çalarak eyleme destek verdi. Grup daha, yoldan geçen araçların önünü keserek caddenin Şişli istikametini trafiğe kapattı. POLİS, GRUBUN ÖNÜNÜ KESTİ Kalabalık grup, dün saat 21.00'de Mecidiyeköy'den Taksim'e doğru yürüyüşe geçti. Ancak yürümek isteyen kalabalık Şişli'ye doğru yürümeye başladı. Halaskargazi Caddesi üzerinden Şişli Camii önüne kadar gelen grubun önü burada TOMA ve Çevik Kuvvet ekipleri tarafından kesildi. Polis, toplanan kalabalığın Taksim'e yürüyüşüne izin verilmeyeceğini belirtti. Bunun üzerine, Şişli Camii önünde biriken kalabalık, önce tekbir getirdi, ardından İstiklal Marşı'nı söyledi. 'ÜLKÜCÜ YEMİNİ' Ülkü Ocakları İstanbul Şube Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, yüksek bir noktaya çıkarak kalabalığa seslendi. Konuşma sırasında grup sık sık tekbir getirdi. Yıldırım'ın konuşmasının ardından 'Ülkücü Yemini' edildi. Kalabalık grup daha sonra ' Hükümet istifa', 'Hepimiz ölelim, bayrağımız yaşasın' sloganları attı. DİREĞE ÇIKARAK TÜRK BAYRAĞI ASTILAR Ülkü Ocakları İl Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım konuşmasını sürdürdüğü sırada, kalabalık grup içerisinden sıyrılan bazı kişiler, Şişli Camii önünde bulunan trafik yön levhalarını gösteren direğe tırmandı. Birbirlerinin üzerlerine çıkarak direğin üstüne ulaşan gruptan bir kişi, burada Türk bayrağı açtı. ABDULLAH ÖCALAN MANKENİ YAKILDI Yürüyüş esnasında Şişli Camii önünde toplanan kalabalık, üzerinde gelinlik bulunan bir vitrin mankeni getirdi. Burada vitrin mankeninin yüzüne Abdullah Öcalan fotoğrafı yapıştıran bazı kişiler, mankeni Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan trafik ışığının direğine astı. Daha sonra vitrin mankenini aşağı indiren grup, mankeni cadde üzerinde yaktı. KISA SÜRELİ GERGİNLİK YAŞANDI Konuşmanın ardından, kalabalık saat 22.30 sıralarında dağılmaya başladı. Bu sırada grup içerisinden bazı kişiler polise şişe attı. Bu esnada polis ile grup arasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Gerginlik, kalabalık içerisinden araya giren diğer kişilerin müdahalesiyle son buldu. ŞANLIURFA'DA ÜLKÜCÜLERDEN BAYRAK PROTESTOSU  ŞANLIURFA'da, Ülkü Ocakları üyesi 300 kadar kişi, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde çıkan olaylar sonrasında, bir kişinin 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'na girerek Türk Bayrağı'nı indirmesini 'Bayrağa uzanan eller kırılsın' ve 'Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir' diye sloganlarla protesto etti. Haşimiye Meydanı'nda bir araya gelen Ülkü Ocakları üyeleri, ellerinde Türk bayraklarıyla yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki Topçu Meydanına kadar yürüdü. 'Gün birlik günüdür. Bir olalım, iri olalım, diri olalım' yazılı dövizleri taşıyan grup, BDP parti binasının bulunduğu Ahmet Bahçıvan İş Merkezi önünde tekbir getirip, 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez', 'Ne mutlu Türküm diyene', 'Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'İmralı'yı basarız, Apo'yu asarız' sloganlarını attı. Polisin zırhlı araçlarla önlem aldığı yürüyüş Topçu Meydanı’nda sonlandırıldı. Burada grup adına konuşan Ülkü Ocakları Başkanı Mustafa Nargülü, 'Siyasi iktidarın bölücülerle yürüttüğü müzakerenin, terörü durduramadığı gibi teröristlerin daha da çok şımardığı bu dönemde bu son hadiselerden sonra herkesin malumu olmuştur. Bölgede Türk Devletinin etkisi git gide azalırken, bölücülerin faaliyetleri her geçen gün yoğunluk kazanmaktadır. Bölücü örgüt mensubu gayet rahat bir şekilde yol ve kimlik kontörlü yapmaktadır' dedi. Bardağı taşıran son damlanın ise Diyarbakır 2.Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek Türk Bayrağını indirilmesi olduğunu söyleyen Nargülü, 'Böylesi bir ihmal ve acziyet asla kabul edilemez. Bayrak Türk Milleti için her şeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değerdir. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmasının yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bayrağa uzanan elleri kırmayan ve bu duruma sesiz kalan siyasi iktidar aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür. Burada herkese açıkça beyan ediyorum. Türk Bayrağına uzanacak eli kırarız. Türk’ün vatanına dikilecek gözü çıkarırız. Türk’ün şerefine uzanacak dilleri kopartırız. Türk Milliyetçileri yaşanan bu ihanet sürecini en kısa zamanda hesabını sormak üzere tek tek not etmektedir' diyerek yaşananlara tepki gösterdi. Açıklamanın ardından grup, olaysız şekilde dağıldı. OSMANİYE'DE 'BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜ' İbrahim EMÜL/OSMANİYE, (DHA) - OSMANİYE Ülkü Ocakları Başkanlığı'nın öncülüğünde, Diyarbakır Lice'de Türk Bayrağı'nın indirilmesi nedeniyle 'Bayrağa saygı yürüyüşü' düzenlendi. Saat 18.30 sıralarında Cevdet Sunay Caddesi üzerindeki Ülkü Ocakları Binası önünde toplanan kalabalık, Atatürk ve Palalı Süleyman Caddesi üzerinden Cumhuriyet Meydanına kadar yürüdü. Türk Eğitim-Sen, Türk Sağlık-Sen ve Türkav'ın başkan ve yöneticilerinin de katıldığı yürüyüşte, Türk bayrakları taşıyan kalabalık sık sık 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'İmralı Apo'ya mezar olacak' sloganları attı. Bu sırada BDP Binasının bulunduğu Dr. Sadık Ahmet Caddesi ve Ak Parti İl Başkanlığı'nın bulunduğu Akyar Caddesi, polis barikatıyla kapatıldı. Yaklaşık bin kişilik kalabalığa, esnaf ve vatandaşlarda alkışlarla destek verdi. 'MÜDAHALE BİBER GAZI SIKMAKTAN ÖTEYE GEÇEMEMEKTE' Cumhuriyet Meydanı'nda saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Ülkü Ocakları Osmaniye İl Başkanı Fatih Eroğlu, basın açıklaması yaptı. Eroğlu, 'Siyasi iktidarın bölücülerle yürüttüğü müzakerenin, terörü durdurmadığı gibi teröristleri daha çok şımarttığı, son hadiselerden sonra herkesin malumu olmuştur. Bölgede Türk devletinin etkisi gitgide azalırken, bölücülerin faaliyeti ise her geçen gün yoğunluk kazanmaktadır. Bölücü örgüt mensupları gayet rahat bir şekilde yol ve kimlik kontrolü yapmaktadır. Dağda, tepede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır- Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçememektedir' dedi. 'BAYRAK, BİZİM ŞEREFİMİZ VE NAMUSUMUZDUR' Konuşmasında, devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücülerin bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyette olduğunu ileri süren Eroğlu, 'Bardağı taşıran son damla ise bir grup teröristin 2'inci Hava Kuvveti Komutanlığına bağlı bir askeri alana girerek, Türk Bayrağı'nı indirmesi olmuştur. Yüksek güvenlikli bir alan olan 2'inci Hava Kuvvet Komutanlığı'nda bu hadisenin meydana gelmiş olması da olayın vahametini artırmaktadır. Böylesi bir ihmal ve acziyet asla kabul edilemez. Bayrak, Türk milleti için her şeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değerdir. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür. Atalarımızın uğruna kanını sebil ettiği bayrağımız, hükümetin göstermiş olduğu zafiyetten dolayı öz yurdumuzda hain ellerce indirilmektedir. Bu ihanet sürecine tepkisiz kalma ve oy vermiş olduğun iktidardan bunun hesabını sor. Türk milliyetçileri, yaşanan bu ihanet sürecini en kısa zamanda hesabını sormak üzere tek tek not etmektedir' diye konuştu. Osmaniye Belediye başkanı Kadir Kara, MHP İl Başkanı Fahri Kuyulu, Merkez İlçe Başkanı Ali Fuat Kardaş ve MHP Kadın Kolları Başkanı Selma Yücel'inde katıldığı kalabalık gurup yapılan basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı. ŞEHİT VE GAZİLER DERNEĞİ: TÜRK BAYRAĞI'NI GÖNDERDEN İNDİRME CÜRETİNİ GÖSTERDİLER KAYSERİ, (DHA) - TÜRKİYE Harp Malülü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri derneği Kayseri Şube başkanı Ali Yavuz, 'Uğruna şehitler verdiğimiz, gazi olduğumuz ay yıldızlı al bayrağımızın gönderden indirilmesi bardağı taşırdı artık. Bölücü örgütün cüreti öyle bir noktaya geldi ki, ülke ve milletimizin varlığı ve bağımsızlığımızı temsil eden Türk Bayrağı'na bile el uzatır oldular. Hem de bir askeri birliğin tel örgü sınırlarını geçerek, gündüz gözü ile Türk Bayrağı'nı gönderden indirebilme cüreti gösterdiler' dedi. Harp Malülü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri derneği Kayseri Şube Başkanı Ali Yavuz, yaptığı yazılı açıklamada PKK’ya taviz verilmesi sonucu gelinen noktanın kendilerini çileden çıkardığını belirterek, şöyle konuştu: 'Şehit kanı ile boyanmış, ay yıldızlı al bayrağımızın gölgesinde nefes alan ve huzurla yaşayan, ancak olmayan bir etnik ayrımcılığı sanki varmış gibi lanse ederek, ayrılıkçı düşünce ile bölücülük yapan nankör vatan hainlerine, zamanında 'Taviz verilmesin, istenilen tavizlerin ardı arkası kesilmez, ülke bölünmenin eşiğine gelir, yılanın başını küçükken ezeceksiniz' dediğimizde, bizi eleştirenler; 'Şehit gelmiyor, analar ağlamıyor' diyorlardı. Bu anlayışla verilen tavizlerin de ardı arkası kesilmedi. Bitmek üzere olan bir çapulcu sürüsünden, yeni katılımlarla güçlenmiş, dünya kamuoyuna kendini tanıtmış, Devlet tarafından da tanınmış bir örgüt meydana geldi. Bölücü örgütün cüreti öyle bir noktaya geldi ki, ülke ve milletimizin varlığı ve bağımsızlığımızı temsil eden Türk Bayrağı'na bile el uzatır oldular. Hem de bir askeri birliğin tel örgü sınırlarını geçerek, gündüz gözü ile Türk Bayrağını gönderden indirebilme cüreti gösterdiler. Taviz vere vere hangi noktaya geldiğimizi görebiliyor musunuz? Bu nankör vatan hainlerine gereken cevap ne zaman verilecek veya ne bekleniyor? Tavizci anlayışın iflas ettiğini açılım sürecini yönetenlerin de artık görmesi gerekiyor. Analar ağlamıyor söylemi ile süreç daha fazla işin içinden çıkılmaz bir hal almadan, Devlet büyüklerimizin derhal B planını uygulamaya koymalarını, bayrağa uzanan ellerin kırılmasını ve Mehmetçiğin Kandil’e Türk Bayrağını dikmesini ümit ediyoruz.’’ ERZURUM'DA ÜLKÜCÜLER BAYRAK İÇİN YÜRÜDÜ Kerim BURUCU/ ERZURUM, (DHA) - DİYARBAKIR'da 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığında direkten bayrağın indirilmesini tepki gösteren ülkücüler protesto yürüyüşü yaptı. Atatürk Üniversitesi önünden ve diğer semtlerden bugün saat 18.00'de hareket eden ülkücüler, merkez Yakutiye ilçesindeki Kent Meydanında toplandı. Yaklaşık 300 kişilik grup büyük boy Türk Bayrağı açarak, slogan atarak Atatürk Heykelinin bulunduğu Havuzbaşı semtine geçtiler. Burada Ülkü Ocakları Başkanı Abdullah Kırmacı, son günlerde yaşanan olaylarla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: 'Bayrak, Türk milleti için her şeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değerdir. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesini olmanın yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek, hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür.' Konuşmanın ardından saygı duruşunda bulunarak İstiklal Marşı söyleyen grup, tekrar Kent Meydanına yürüdü. Dağılmak istemeyen Ülkücülere MHP İl Başkanı Zekai Kaya, polis otosundan megafonla seslendi. Zekia Kaya, 'Hiç kimse merak etmesin Türk bayrağı yere düşmez. Şimdi ülkemizin bölünmez bütünlüğü için hep birlikte dağılalım. Polis bizim polisimiz, Türk milletinin polisi. Kardeş kavgasına meydan vermeden dağılıyoruz. Ne mutlu Türküm diyene' dedi. Bunun üzerine ülkücü grup dağıldı. GAZİANTEP'TE ÜLKÜCÜLERDEN BAYRAK PROTESTOSU Eyyüp BURUN/ GAZİANTEP, (DHA)-GAZİANTEP'te, Ülkü Ocakları üyeleri Diyarbakır'ın Lice ilçesinde çıkan olaylar sonrasında, bir kişinin 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'na girerek Türk Bayrağı'nı indirmesini protesto etti. Aralarında MHP İl Başkanı Muhittin Taşdoğan'ın da bulunduğu 300 kişilik grup, öğleden sonra Kırkayak Parkı'nda toplandı. Ellerindeki bayraklarla 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Kahrolsun PKK, iş birlikçi AKP' sloganları atarak Yeşilsu Parkı'na kadar yürüyen grup adına konuşan Gaziantep Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Doğan, iktidarın yürüttüğü müzakereye rağmen terörün durmadığını ifade ederek şunları söyledi: 'Bardağı taşıran son damla, bir grup teröristin 2'nci Hava Kuvveti Komutanlığına bağlı askeri bir alana girerek, Türk Bayrağı'nı indirmesi olmuştur. Yüksek güvenlikli askeri bir alanda bu olayın meydana gelmesi durumun vahametini ortaya koymaktadır. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmasının yanı sıra, bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür.' Kalabalık, açıklamanın ardından bir süre daha slogan attıktan sonra parktan ayrıldı. SİVAS VE TOKAT'TA 'BAYRAĞA SAYGI' YÜRÜYÜŞÜ Gökhan CEYLAN-Fatih YILMAZ/SİVAS-TOKAT, (DHA)- SİVAS ve Tokat'ta Ülkü Ocakları Başkanlığı üyesi gruplar, Diyarbakır'da Türk bayrağı indirilmesine 'bayrağa saygı' yürüyüşü ile tepki gösterdi. Sivas'ta 300 metrelik bayrak taşındı. Sivas'ta akşam saatlerinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı binası önünde toplanan grup, trafiğe kapatılan Atatürk Caddesi'nde Türk Bayrağı açarak çeşitli sloganlar attı. Grup daha sonra İnönü Bulvarı üzerindeki 50'inci Yıl Kavşağı'na yürüyerek burada İstiklal Marşı okudu. 300 metre uzunluğundaki bayrağı taşıyanlar arasında yer alan 30 yaşındaki görme engelli Fatih Karabağ dikkat çekti. Ardından kent meydanına yürüyen grup burada basın açıklaması yaparak Diyarbakır'da bayrak indirilmesine tepki gösterdi. Ülkü Ocakları Sivas İl Başkanı Turan Gazi Yalçındağ, yaptığı açıklamada, 'Siyasi iktidarın bölücülerle yürüttüğü müzakerenin, terörü durdurmadığı gibi teröristleri daha çok şımarttığı son hadislerden sonra herkesin malumu olmuştur. Yüksek güvenlikle bir alan olan 2'inci Hava Kuvvet Komutanlığı'nda bu hadisenin meydana gelmiş olması da olayın vahametini artırmaktadır. Böylesi bir ihmal ve acziyet asla kabul edilemez. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusunada gölge düşürmüştür. Bayrağımıza el uzatan şerefsizler ve indirlmesine müsade edenler elbette bunun bedelini ödemekten kaçamayacaktır.' dedi. TOKAT'TA DA TEPKİ VARDI Tokat'ta ise Niksar Yolu Kavşağında toplanan yaklaşık 500 kişilik grup ellerinde Türk Bayrakları ile bir araya geldi. Grup daha sonra Gaziosmanpaşa Bulvarı üzerine geçerek yürüyüşe başladı. Sık sık PKK aleyhine slogan atan gruba, çevredeki vatandaşlar da alkışlarla destek verdi. Yürüyüş sonrasında Valilik önünde bir araya gelen grup önce saygı duruşunda bulundu ardından İstiklal Marşı okudu. Ülkü Ocakları Tokat Başkanı Onur Çalışkan, bölücü terör örgütü mensuplarının rahat bir şekilde kimlik ve yol kontrolü yaptığını söyleyerek, 'Dağda, tepede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır-Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçmemektedir. Devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir. Bardağı taşıran son damla ise bir grup teröristin 2'inci hava kuvvetleri komutanlığına bağlı bir askeri alana girerek Türk bayrağını indirmesi olmuştur. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Türk milliyetçileri yaşanan bu ihanet sürecini hesabını sormak üzere tek tek not ekmektedir' dedi. BİNGÖL'DE TÜRK BAYRAKLI PROTESTO Aziz ÖNAL/BİNGÖL, (DHA)- BİNGÖL'de MHP'liler, Diyarbakır'da 2'inci Hava Kuvvet Komutanlığı'ndaki Türk Bayrağı'nın göstericiler tarafından indirilmesini protesto etmek için dev Türk Bayrağı açıp yürüyüş yaptı. MHP Bingöl İl Başkanlığı, Ülkü Ocakları ve Kamu-Sen Bingöl Şubesi, Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'na bağlı askeri alanda göstericilerin Türk Bayrağı'nı indirmesini protesto etti. Ülkü Ocakları binasından yürüyüşe geçen protestocular, Saat Kulesi önünde dev bir Türk Bayrağı açarak basın açıklaması yaptı. Ülkü Ocakları 2'inci Başkanı ve Türk Sağlık-Sen Bingöl Şube Başkanı Salih Kızıboğa, bölgede Türk devletinin etkisinin giderek azaldığını savunarak, 'Bölgede Türk devletinin etkisi gitgide azalırken, bölücülerin faaliyeti ise her geçen gün yoğunluk kazanmaktadır. Böyle giderse önümüzdeki günlerde çok daha vahim gelişmelerin yaşanabileceği anlaşılmaktadır. Bölücü örgüt mensupları gayet rahat bir şekilde yol ve kimlik kontrolü yapmaktadır. Diyarbakır-Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçememektedir' dedi. Grup daha sonra sloganlar eşliğinde Şehitlik Anıtı'na kadar yürüyüp, İstiklal Marşı okuduktan sonra dağıldı. ELAZIĞ'DA BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜ Gülbin YILDIZ/ELAZIĞ, (DHA)- ELAZIĞ'da Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, Diyarbakır'da 2'inci Hava Kuvvet Komutanlığı'ndan göstericiler tarafından Türk Bayrağı'nın indirilmesini protesto etmek için 'Bayrağa saygı' yürüyüşü düzenledi. Elazığ Gazi Caddesi üzerinde toplanan yaklaşık 100 kişi, Öğretmevi önüne kadar büyük Türk Bayrağı açarak yürüdü. Yürüyüşte sık sık, tekbir getirilip, 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Ülkücü hareket engellenemez', 'Ne mutlu Türküm diyene' sloganları attı. Basın açıklamasını okuyan Ülkü Ocakları Üniversite Başkanı Buğra Aydoğmuş, 'Yıllarca milli ve dini duyguları istismar ederek oy alan iktidar din ve devlet düşmanı bölücülerle aynı yolun yolcusu olarak ilerlemektedir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna gölge düşürmüştür. Türk milliyetçileri yaşanan bu ihanet sürecini en kısa zamanda hesabını sormak üzere tek tek not etmektedir. Bu zillete sessiz kalan herkes günü geldiğinde yüce milletimizin önünde hesap verecektir. Bayrağımıza el uzatan şerefsizler ve indirilmesine müsaade edenler elbette bunun bedelini ödemekten kaçamayacaktır. Buradan herkese açıkça beyan etmek istiyoruz. Türk’ün bayrağına uzanacak eli kırarız. Türk’ün vatanına göz dikecek gözü çıkarırız. Türk’ün şerefine uzanacak dilleri koparırız. Hiç kimse Türk milliyetçilerini aşmadan Türkiye üzerinde hesap yapabileceğini sanmasın. Bizim canımız tende olduğu müddetçe Türkiye bir Türk yurdu olarak varlığını sürdürecektir. Türkiye’de hainler olduğu müddetçe bozkurtların mücadelesi bitmeyecektir' dedi. Grup açıklamasının ardından olaysız bir şekilde alandan ayrıldı. ÜLKÜCÜLER KIŞLAYA YÜRÜDÜ Ferah IŞIK- Ramazan ÇETİN/DENİZLİ, (DHA) - DENİZLİ'de Ülkü Ocakları, Diyarbakır'daki kışlada Türk Bayrağı'nın terör örgütü mensupları tarafından indirilmesini protesto etti. Sloganlarla yürüyüş yapan Ülkücüler, Denizli 11. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı İlhan Özcan Kışlası'nın girişine geldi. Grup, nizamiye kapısına Türk Bayrağı astı. Delikçınar Meydanı'ndaki Yeni Cami önünde saat 19.30 sıralarında toplanmaya başlayan Ülkücüler, yaklaşık 1500 kişiyle Lise Caddesi istikametine yürüyüşe geçti. Grup, 'Necdet Özel İstifa', 'Türkiye Türktür Türk kalacak', Dişe diş kana kan' sloganları eşliğinde kışlaya doğru yürüdü. Kalabalık, Denizli 11. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı İlhan Özcan Kışlası'nın nizamiye kapısına gelerek bayrak astı. Bu sırada, kışlanın girişinde hiçbir nöbetçi askerin olmaması dikkat çekti. Kalabalık burada, 'Ordu bayrağına sahip çık', 'Vatan sana canım feda' sloganları attı. Grubun kışlanın içine girmesini polis engelledi. Bu sırada, bir subay eylemin yapıldığı kışlanın girişindeki nöbetçi kulübesine geldi. Ülkücüler, subaya bayrak vermek istedi, ancak subay kulübeden çıkmadı. Bunun üzerine grup subaya sözlü tepkide bulundu. Kışla önünde İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından grup dağıldı. KARABÜK’TE BAYRAK PROTESTOSU Bülent DİKTEPE/KARABÜK, (DHA) – KARABÜK’te, Ülkü Ocakları üyeleri, ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyüş yaparak Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 2'nci Hava Kuvvet Komtanlığı'ndaki Türk bayrağının indirilmesini protesto etti. Karabük Ülkü Ocakları üyesi yaklaşık 200 kişi, Yenişehir Mahallesi’nde bulunan Atatürk Anıtında toplandı. Aralarında MHP İl Başkanı Burhanettin Arslan ve Ovacık İlçesi Belediye Başkanı MHP’li Mustafa Dursun’unda bulunduğu grup, ellerinde Türk bayraklarıyla, 'Ne mutlu Türküm diyene’, ‘Vatan sana canım feda’, ‘Dişe diş kana kan intikam intikam’, ‘Bayrağa uzanan eller kırılsın’ sloganları atarak Karabük Belediyesi önüne yürüdü. Vatandaşlar alkışlarla ve Türk bayrağı açarak yürüyüş yapan gruba destek verdi. Karabük Ülkü Ocakları İl Başkanı Tolga Akay, bir grup teröristin 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek Türk bayrağını indirmesinin bardağı taşıran son damla olduğunu söyledi. Akay, ’’Bayrak, Türk milleti için her şeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değerdir. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür' dedi. Basın açıklamasının ardından grup, İstiklal Marşı okuduktan sonra olaysız dağıldı. ESKİŞEHİR'DE BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜNDE GERGİNLİK Eyüp KELEBEK/ESKİŞEHİR, (DHA)- ESKİŞEHİR'de Ülkü Ocakları tarafından düzenlenen 'Bayrağa saygı' yürüyüşü sonunda bir barın terasında oturup bira içen 2 Iraklı gençle gruptakiler arasında gerginlik yaşandı. Iraklıları Türk sanıp İstiklal Marşı'nda ayağa kalkmadıklarını öne süren gruptakilerin saldırısını polisler ve ülkü ocağı yöneticileri engelledi. Akşam saatlerinde Hamamyolu Caddesi Yediler Parkı'nda toplanan Ülkü Ocağı üyesi yaklaşık 300 kişi, Diyarbakır 2'nci Hava Kuvveti Komutanlığı'ndaki bayrağın indirilmesi olayı protesto etti. Ülkücüler büyük bir Türk Bayrağı açıp 'Bayrağa saygı' adı altında yürüyüş yaptı. Hamamyolu Caddesi'nden Porsuk Bulvarı'na kadar yürüyen kalabalık sık sık 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Türkiye uyuma bayrağına sahip çık', 'Bozkurtlar burada çakallar nerede', 'Alparslan Türkeş'in askerleriyiz', 'Ne mutlu Türk'üm diye', 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez', 'Milliyetçi Türkiye' ve 'Tencere çalma bayrağına sahip çık' şeklinde sloganlar attı. Porsuk Bulvarı'nda 1 dakikalık saygı duruşunda bulunan kalabalık topluca İstiklal Marşı'nı okudu. Eskişehir Ülkü Ocakları İl Başkanı Engin Şahan yaptığı konuşmada bölücü örgüt mensuplarının yol ve kimlik kontrolü yaptıklarını söyledi. Şahan, 'Bardağı taşıran son damla ise bir grup teröristin 2'nci Hava Kuvveti Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek Türk bayrağını indirmesi olmuştur. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanısıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir' dedi. Yapılan konuşmaların ardından kalabalık çeşitli sloganlar attı. Kalabalık dağılmak üzereyken bir-kaç kişi basın açıklamasının yapıldığı yerin yakınında bulunan bir barın terasında oturan 2 Irak uyruklu gence doğru şişe ve taş attı. Iraklıları Türk sanan ve İstiklal Marşı sırasında ayağa kalkmadıklarını öne süren gruptakiler bar içerisine girmeye çalıştı. Araya giren sivil polisler ile Eskişehir Ülkü Ocağı yöneticileri öfkeli grubu engelledi. Gruptaki bazı kişiler görüntü alan basın mensuplarına da saldırmak istedi ancak bunları da Ülkü Ocakları yöneticileri sakinleştirdi. Kalabalık daha sonra dağıldı. Türkçe konuşmasını bilmedikleri öne sürülen 2 Iraklı genç, ülkücü grubun dağılmasının ardından polisler tarafından Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Iraklıların Türkiye'ye nasıl geldiklerinin araştırılacağı belirtildi. BALIKESİR'DE BAYRAK EYLEMİ Coşkun YAMAN / BALIKESİR, (DHA) - BALIKESİR'de Ülkü Ocakları, Diyarbakır'da 2. Hava Kuvvet Komutanlığı'ndaki Türk bayrağının PKK sempatizanlarınca indirilmesine tepki gösterirken, bayrağa saygı yürüyüşü düzenledi. Alihikmetpaşa Meydanı'ndan saat 19.30'da buluşan yaklaşık bin kişi Anafartalar caddesi ve Kızılay caddesini takip ederek, Atatürk Anıtı'na yürüdü. MHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, MHP İl Başkanı Bayram Çılgın, Balıkesir'in MHP'li eski Belediye Başkanı İsmail Ok da yürüyüşe katıldı. Yürüyüşe katılanlar 'bayrağa uzanan eller kırılsın', 'kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP', 'ne mutlu Türk'üm diyene' şeklinde sloganlar attı. Atatürk Anıtı'nda bir dakikalık saygı duruşunda bulunup, İstiklal Marşı'nı söyledi. Ülkü Ocakları Balıkesir İl Başkanı Coşkun Özkan, 'Atalarımızın uğruna kanını sebil ettiği bayrağımız hükümetin gösterdiği zaafiyetten dolayı hain ellerce indirilmektedir. Bu ihanet sürecine tepkisiz kalmayacağız. Bayrağımıza el uzatan şerefsizler ve indirilmesine müsade edenler elbette bedelini ödemekten kaçamayacaktır' dedi. Eyleme katılanlar Atatürk Anıtı'nda ki direkte bayrak olmamasına da tepki gösterdi. Ülkü Ocakları üyeleri yanlarında getirdikleri Türk Bayrağı'nı alkışlar arasında göndere çekti. Polisin özellikle BDP ve AKP il binası önünde önlemler aldığı eylem olaysız sona erdi. AMASYA'DA PROTESTO Sinan HARMANCI/AMASYA, (DHA)- AMASYA'da Diyarbakır'da Türk bayrağının indirilmesini protesto etmek iiçin toplanan gençler, 'Türk bayrağına uzanan elleri kırarız' diyerek slogan attı. Diyarbakır’da Türk bayrağının indirilmesini protesto için toplanan Amasya Ülkü Ocakları Başkanlığı üyesi bir grup genç, Ziya Paşa Bulvarı'nda yürüyüş yaptı. Sloganlar atarak yürüyen gençler, 'Türk bayrağına uzanan eller kırılsın', 'Türk bayrağına uzanan elleri kırarız', 'Ne mutlu Türküm diyene' diyerek slogan attı. Daha sonra Yavuz Selim Meydanı'na gelerek burada dev bir Türk bayrağı açan grup adına bir açıklama yapan Ülkü Ocakları Başkanı Veysel Saka, 'Bölücü örgüt mensupları gayet rahat bir şekilde yol kesip ve kimlik kontrolü yapmaktadır. Dağda, tepede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır-Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçmemektedir. Devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir' diyerek şöyle devam etti: 'Bardağı taşıran son damla ise bir grup teröristin askeri alana girerek, Türk bayrağını indirmesi olmuştur. Burada yüce Türk milletine seslenmek istiyoruz. Yıllarca milli ve dini duygularını istismar ederek senden oy alan siyasi iktidar, din ve devlet düşmanı bölücülerle aynı yolun yolcusu olarak ilerlemektedir. Atalarımızın uğruna kanını verdiği bayrağımız, hükümetin göstermiş olduğu zafiyetten dolayı öz yurdumuzda hain ellerce indirilmektedir.' Açıklamanın ardından grup slogan atarak olaysız bir şekilde dağıldı. MERSİN'DE BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜ İbrahim MAŞE - Mustafa İNSAN - Mehmet DOĞANER / MERSİN, (DHA) - MERSİN Ülkü Ocakları'nın düzenlediği 'Bayrağa Saygı Yürüyüşü'ne katılan ülkücüler ve vatandaşlar, Diyarbakır'da yaşanan bayrak indirilmesi olayına tepki gösterdi. Diyarbakır'da 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığında direkten bayrağın indirilmesine tepki gösteren vatandaşlar, Türk bayrakları ile protesto yürüyüşü yaptı. Hastane Caddesi'nde bulunan Ülkü Ocakları binası önünde toplanan yaklaşık bin kişi, 'Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez', 'Bayrak Şereftir Şerefsizler Ne Anlar' sloganları atarak yürüyüşe geçti. Ellerindeki bayrakları sallayarak yaşanan bayrak indirilmesi olayına tepki gösteren ülkücüler, yolu trafiğe kaparatak İstiklal Caddesi üzerinden Cumhuriyet Meydanı'na kadar yürüdü. Meydanda bulunan Atatürk heykeli önünde saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı okuyan kalabalık, ıslık ve alkışlarla tepkilerini dile getirdi. Ülkü Ocakları Başkanı Hüsnü Doğan, yaşanan olayın kabul edilebilir olmadığına kaydederek 'Dağda, tepede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçmemektedir. Devletin varlığının ortada olmaması sebebi ile bölücüler bölgenin kontrolünü almış vaziyettedir. Bir grup teröristin 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek Türk bayrağını indirmiştir. Yüksek güvenlikli bir alan olan 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığında bu hadisenin meydana gelmiş olması da olayın vahametini arttırmaktadır. Böylesi bir ihmal asla kabul edilemez' dedi. Öte yandan Erdemli İlçesi'nde bulunan Cumhuriyet Meydanında toplanan yaklaşık bin kişilik grup, ellerinde Türk bayrakları ile birlikte Saim Göküş Parkına kadar yürüdü. Yaklaşık 2 kilometre yürüyen grup, 'Bayrak İnmez Vatan Bölünmez' sloganları attı. Açıklamanın ardından Kur'an okutulurken, grup olaysız şekilde dağıldı. ÇANAKKALE'DE 'BAYRAK YÜRÜYÜŞÜ' Ersan KÜÇÜKKURU / ÇANAKKALE, (DHA)- ÇANAKKALE'de Ülkü Ocakları İl Başkanlığı, Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde 2. Hava Kuvveti Komutanlığı direğindeki Türk Bayrağı'nın indirilmesine 'Bayrak Yürüyüşü' ile tepki gösterdi. Demircioğlu Caddesi'ndeki Ülkü Ocağı'ndan ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyüşe geçen 250 kişi, 'Vatan sana canım feda', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sloganları atarak kordon boyundaki Truva Atı'na ulaştı. Çanakkale Ülkü Ocakları İl Başkanlığı Basın Sorumlusu Ferit Can Özatan burada yaptığı açıklamada, bölücü faaliyetlerin her geçen gün yoğunluk kazandığını ifade ederek, 'Dağda, tepede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır-Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçememektedir. Devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir. Bardağı taşıran son damla ise bir grup teröristin 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek, Türk bayrağını indirmesi olmuştur. Yüksek güvenlikli bir alan olan 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'nda bu hadisenin meydana gelmiş olması da olayın vehametini arttırmaktadır. Böylesi bir ihmal ve acziyet asla kabul edilemez. Bayrak, Türk milleti için her şeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değerdir. Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanı sıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu şerefe ve namusa leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağa uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür' dedi. Grup, bir süre slogan attıktan sonra sessizce dağıldı. Çağlar ÖZTÜRK / ADANA, (DHA) - DİYARBAKIR'ın Lice İlçesi'nde askeri alanda bulunan Türk Bayrağı'nın indirilmesin, Adana Ülkü Ocakları tarafından protesto edildi. Atatürk Parkı'nda toplanan kalabalık, terör örgütü aleyhine sloganlar attı. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından açıklama yapan Ülkü Ocakları Adana İl Başkanı Mehmet Ali Arslan 'Siyasi iktidarın bölücülerle yürüttüğü müzakerenin, terörü durdurmadığı gibi daha çok şımarttığı, son hadiselerden sonra herkesin malumu olmuştur. Bölgede Türk devletinin etkisi gitgide azalırken, bölücülerin faaliyeti ise her geçen gün yoğunluk kazanmakta. Böyle giderse, önümüzdeki günlerde çok daha vahim gelişmelerin yaşanabileceği anlaşılmaktadır' dedi. Konuşmanın ardından, kalabalık olaysız bir şekilde dağıldı. SALİHLİ'DE BAYRAK İNDİRİLME PROTESTO EDİLDİ Ekrem Çağlar /SALİHLİ (Manisa), (DHA) - MANİSA'nını Salihli İlçesi'nde, Diyarbakır Lice'de Türk bayrağının indirilmesi, düzenlenen yürüyüş ile protesto edildi. Kent Meydanı'nda ellerinde Türk Bayrakları ile toplanan grup Kurudere, Atatürk Caddesi, Şüheda Caddesi ve Mithatpaşa Caddesi'nden Belediye Caddesi'nde bulunan Ülkü Ocakları binası önüne kadar yürüdü. Tekbir getirerek ve 'Salihli uyuma bayrağına sahip çık', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Bozkurtlar burada, çakallar nerede', 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sloganları atarak yağmur altında yürüyen gruba MHP Salihli İlçe Başkanı Mesut Kızıltuğ, Ülkü Ocakları Başkanı Musa Şentürk, belediye meclis üyeleri, partililer eşlik etti. Slogan atarak yürüyen gruba vatandaşlar ise alkışlarla ve evlerinden Türk Bayrağı dalgalandırarak destek verdi. Salihli Ülkü Ocakları Başkanı Musa Şentürk, 'Şehitlerimizin kanını taşıyan al bayrağımızı indirenleri şiddetle ve nefretle kınıyoruz' dedi. KARS VE ARDAHAN'DA BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜ Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvetleri Komutanlığında direkten bayrağın indirilmesine Kars ve Ardahan'da tepki gösteren Ülkücüler protesto yürüyüşü düzenledi. Ardahan Milli Egemenlik Parkı'nda toplanan kalabalık grup, dev Türk bayrağı açarak Atatürk Caddesi'nden PTT Kavşağı'na kadar yürüdü. 'Bayrak şereftir, tavizi olmaz, Bayrağa uzanan eller kırılsın', Ne mutlu Türk'üm diyene' sloganları eşliğinde yürüyen grup adına basın açıklamasını okuyan Ülkü Ocakları İl Başkanı Ercan Ürker; 'Terör örgütü üyeleri tarafından Türk bayrağın indirilmesi büyük zafiyet ve ihanettir, bu durum asla kabul edilemez' dedi. Kars'ın Kazım Karabekir Paşa Caddesindeki ülkü ocakları il başkanlığı önünde toplanan yaklaşık bin kişi Faik Bey ve Ordu Caddesinden yürüyerek Cumhuriyet meydanında toplandı. Grup askerlik şubesi önünden geçerken, 'Ne mutlu Türküm diyene', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın' diye slogan attı. Bu sırada kalabalık grup yoldan geçen ve zafer işareti yapan bir kişimin üzerine saldırdı. Polis şahsı bir işyerine sokarak linçten kurtardı. Ülkü Ocakları İl Başkanı Tolga Adıgüzel, burada basın açıklamasını okuyarak Türk Bayrağını indirenleri kınadı. Grup daha sonra sessizce dağıldı. MALATYA'DA TEHLİKELİ GERİLİM Mikail PELİT/MALATYA,(DHA)- Diyarbakır Lice'deki olaylarda PKK sempatizanı bir grup göstericinin 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'ndaki Türk bayrağını indirmesini protesto etmek isteyen Malatya'da bir grup ülkücü grup, ellerindeki Türk bayraklarıyla ve sloganlarla BDP ve HDP'nin bulunduğu binaya yürümek istedi. Yüzlerce kişinin yer aldığı grup, Dabakhane mahallesinde bulunan BDP-HDP il binasına yürümek için Yeni Cami yanında toplandı. Bu sırada bölgede güvenlik önlemi alan çevik kuvvet polisi, caddede barikat kurarak, grubun partiye yürümesine izin vermedi. Ülkücü grup bir süre, 'Vatan sana canım feda', 'Şehitler ölmez vatan bölünmez' şeklinde sloganlar atıp tekbir getirirken, ortam bir anda gerildi. Ortamın gerilmesi üzerine biber gazıyla olaya müdahale eden polis ekipleri, yaptıkları anonslarla grubun dağılması yönünde talimatlar verdi. Tansiyonun düşmesiyle grup dağıtılırken ekipler HDP ve BDP'nin bulunduğu iş hanının önünde yoğun güvenlik önlemleri aldı. Parti binasında bulunan BDP'liler uzun süre binada mahsur kalırken alınan güvenlik önlemleri sürüyor. Mehmet Kayhan YILDIZ-Hasan DÖNMEZ-Serdar ÖZGÜR/KONYA-KARAMAN - Konya ve Karaman'da Ülkü Ocakları üyeleri, bir gurup göstericinin Diyarbakır Lice'de 2'inci Hava Kuvvet Komutanlığı'na bağlı bir askeri alana girerek Türk Bayrağı'nı indirmesine tepki gösterdi. Konya'da Ülkü Ocakları İl Başkanlığı önünde toplanan yaklaşık 700 kişi 'Bayrağa Saygı Yürüyüşü' yaptı. Kentin en işlek caddesi olan Zafer Meydanı'nda gerçekleştirilen yürüyüş sırasında, 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Bayrak şereftir şerefsizler ne bilir', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'Hükümet istifa', 'Vur vur inlesin Başbakan dinlesin' ve 'Ne mutlu Türküm diyene' sloganları attı. Ellerinde Türk Bayrakları ile yürüyüş yapan guruba çevredeki vatandaşlar da alkışlarla ve bozkurt işareti yaparak destek verdi. Yaklaşık 2 kilometre süren ve polisin geniş güvenlik önlemi aldığı yürüyüş Atatürk Anıtı'nda son buldu. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasını ardından toplanan kalabalık sessizce dağıldı. Ülkü Ocaklar İl Başkanı Dr. Ahmet Gedik, Türk Bayrağı'nın Türk Milleti için herşeyden kutsal olan ve uğruna milyonlarca şehit verilen bir değer olduğunu belirterek, 'Bayrağımız bağımsızlığımızın simgesi olmanın yanısıra bizim şerefimiz ve namusumuzdur. Bu namusa ve şerefe leke düşürmek hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bayrağımıza uzanan o elleri kırmayan ve bu duruma sessiz kalan siyasi iktidar, aynı zamanda kendi şerefine ve namusuna da gölge düşürmüştür.' dedi. Siyasi iktidarın bölücülerle aynı yolda ilerlediğini öne süren Gedik şunları söyledi: 'Atalarımızın uğruna kanını sebil ettiği bayrağımız hükümetin göstermiş olduğu zafiyetten dolayı öz yurdumuzda hain ellerce indirilmektedir. Bu ihanet sürecine tepkisiz kalma ve oy vermiş olduğun iktidarın hesabını sor. Buradan herkese açıkça beyan etmek istiyoruz. Türk'ün bayrağına uzanacak eli kırarız. Türk'ün şerefine uzanacak dilleri koparırız. Hiç kimse Türk milleyetçilerini aşmadan Türkiye üzerinde hesap yapabileceini sanmasın.Bizim canımız tende olduğu müddetçe Türkiye bir Türk yurdu olarak varlığını sürdürecektir. Türkiye'de hainler olduğu müddetçe bozkurtların mücadelesi bitmeyecektir' KARAMAN'DA YÜRÜYÜŞ Diğer taraftan Karaman Ülkü Ocakları üyeleri de kent merkezinde 'Bayrağa Saygı Yürüyüşü' düzenledi. Aktekke Kent Meydanı'nda toplanan yaklaşık 300 kişilik grup, ellerinde Türk Bayrakları ile slogan atarak İsmet Paşa güzergahından Cumhuriyet Meydanı'na yürüdü. Polis korteji eşliğinde yürüyen Ülkü Ocakları grubu üyeleri, Anıt Park'a gelerek yürüyüşü sonlandırdı. Grup, 'Bayrak Şereftir, Şerefsizler Ne bilirö diyerek slogan attı. Ülkü Ocakları Karaman Şubesi Başkanı Latif Pulcu, yaptığı açıklamada Diyarbakır'da Türk bayrağının indirilmesine tepki göstererek, 'Bölgede Türk Devletinin etkisi git gide azalırken, bölücülerin faaliyeti ise her geçen gün yoğunluk kazanmaktadır. Böyle giderse önümüzdeki günlerde çok daha vahim gelişmelerin yaşanılabileceği anlaşılmaktadır. Bölücü terör örgütleri gayet rahat bir şekilde yol ve kimlik kontrolü yapmaktadır. Dağda derede örgüt paçavraları dalgalanmaktadır. Diyarbakır Bingöl karayolu günlerdir kapalıdır. Askerin ve polisin müdahalesi biber gazı sıkmaktan öteye geçememektedir. Devletin varlığını ortada olmaması hasebiyle bölüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir.' dedi. Toplanan grup daha sonra sessizce dağıldı. İZMİT'TE BİN KİŞİLİK BAYRAGA SAYGI YÜRÜYÜŞÜ Ergün AYAZ-Orhan UZUN-İZMİT,(DHA)- Kocaeli Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'na üye yaklaşık bin kişi Lice'de Türk bayrağının indirilmesini protesto ederek sloganlar eşliğinde kent merkezinde yürüyüş yaptı. Merkez Bankası önünde ellerinde Türk bayraklarıyla toplanan yaklaşık bin kişi Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde Türk bayrağının indirilmesini protesto etti. Yürüyüş yolu boyunca 'Vatan sana canım feda', 'Ne mutlu Türküm diyene' şeklinde sloganlar atarak Sabri Yalım Parkı'na kadar yürüdü. Burada gurup adına Kocaeli Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı İbrahim Özcan açıklama yaptı. Bölücülerin her geçen gün faliyetlerinin yoğunluk kazandığını öne süren Özcan konuşmasına söyle devam etti; 'Siyasi iktidarın bölücülerle yürüttüğü müzakerenin, terörü durdurmadığı gibi teröristleri daha da çok şımarttığı, son hadiselerden sonra herkesin malumu olmuştur. Böyle giderse önümüzdeki günlerde çok daha vahim gelişmelerin yaşanabileceği anlaşılmaktadır. Bardağı taşıran son damla ise bir gurup teröristin 2. Hava Kuvvet Komutanlığına bağlı bir askeri alana giderek, Türk bayrağını indirmesi olmuştur. Buradan herkese açıkça beyan ediyoruz. Türk bayrağına uzanacak eli kırarız. Türk'ün vatanına dikilecek gözü çıkarırız. Türk'ün şerefine uzanacak dilleri koparırız' diye konuştu. Grup daha sonra sessizce dağıldı. ÜLKÜCÜLER İNDİRİLEN BAYRAK İÇİN YÜRÜDÜ Mücahit YOLCU-KAHRAMANMARAŞ DHA- Kahramanmaraş'ta yürüyen 500 kişilik ülkücü grubu, Diyarbakır'da 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'ndaki Türk bayrağının indirilmesini protesto etti. Ülkü Ocakları Kahramanmaraş İl Başkanlığı önünde ellerinde Türk bayraklarıyla toplanan 500 kişilik grup, Trabzon Bulvarı'ndan Özel İdare İş Merkezi'ne kadar güvenlik önlemi alan polis eşliğinde yürüdü. Sloganlarla Türk bayrağının indirilmesine tepki gösteren grup, İstiklal Marşı okudu. Grup, Ülkü Ocakları İl Başkanı Mesut Kaplan tarafından okunan basın açıklamasının ardından olaysız şekilde dağıldı. BURSA’DA BAYRAĞA SAYGI YÜRÜYÜŞÜNE 2 BİN KİŞİ KATILDI Hüseyin TÜCCAR-Mehmet İNAN-BURSA-(DHA) / Bursa’da Ülkü Ocakları üyesi yaklaşık 2 bin kişi , Diyarbakır'ın Lice ilçesinde çıkan olaylar sonrasında, bir kişinin 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'na girerek Türk Bayrağı'nın indirilmesini protesto ettiler. 'Bayrağa uzanan eller kırılsın' , “Ne Mutlu Türküm Diyeneö, “Kınamak yetmez, indirmek lazım, “Reklam bitti film başlıyor' yazılı pankartlarla yürüdüler. Aynı güzergahta BDP’li gurubun basın açıklaması yapması üzerine Ülkü Ocakları üyeleri Uluyol Caddesi yönüne kaydırılarak Atatürk Caddesi’ne yönlendirildiler. Merkez Osmangazi ilçesi Demiryolu Caddesi üzerinde bulunan Ülkü Ocakları Temsilciliği önünde bir araya gelen yaklaşık 2 bin kişi ellerinde Türk bayrakları ve 'Bayrağa uzanan eller kırılsın' , “Ne Mutlu Türküm Diyeneö, “Kınamak yetmez, indirmek lazım, 'Reklam bitti film başlıyor' yazılı pankartlarla dört kilometre yürüyerek Atatürk Caddesi’ne yürüdüler. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez', 'Ne Mutlu Türküm diyene', 'Türk Kürt kardeştir, PKK kalleştir', 'Bayrağa uzanan eller kırılsın', 'İmralı'yı basarız, Apo'yu asarız' sloganları atarak Atatürk Anıtı önüne gelen Ülkü Ocakları üyeleri şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı'nı okular. Bursa Ülkü Ocakları Başkanı Fatih Rüştü Sütçü, 'Türkiye bir Türk yurdu olarak varlığını sürdürecektir. Türkiye’de hain olduğu müddetçe bozkurtların mücadelesi bitmeyecektir, bozkurtlar dün buradaydı, yarın da burada olacaktır, Atalarımızın uğruna kanını sebil ettiği bayrağımız, hükümetin göstermiş olduğu zafiyetten dolayı öz yurdumuzda hain ellerce indirilmektedir, Türk Bayrağına uzanacak eli kırar vatana göz dikenin gözünü çıkarırız, Türk’ün şerefine uzanan dili kökünden kopararız, bizim kimse sabrımızı zorlamasın' şeklinde konuştu. POLİS ÜLKÜCÜLERLE BDP’LİLERİ KARŞILAŞTIRMADI Bursa Ülkü Ocakları binası önünde toplanan kalabalık Kent Meydanı yönüne yürüyüşe geçtiği esnada geniş güvenlik önlemleri alan polis burada BDP’li grubun basın açıklaması yapması nedeniyle Ülkü Ocakları üyelerini Uluyol Caddesi yönüne kaydırılarak Atatürk Caddesi’ne yönlendirdiler. Atatürk Caddesi üzerinde Bursaspor’un ateşli taraftar grubu Teksaslı gençler Ülkü Ocakları yürüyüşüne dahil olarak Bayrak yürüyüşüne destek verdiler. Yürüyüşe katılanlar daha sonra sessizce dağıldılar. TÜRK BAYRAĞININ İNDİRİLMESİ PROTESTO EDİLDİ Hakan KABAHASANOĞLU/Hayati YALÇIN/Murat OKUTMUŞ,(DHA) - Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı askeri alandaki Türk bayrağının bazı kişilerce indirilmesi Giresun, Gümüşhane ve Bayburt’ta düzenlenen eylemlerle protesto edildi. Giresun Ülkü Ocakları İl Başkanlığı’nın Haydar Aliyev Parkı’nda düzenlediği protesto eyleminde Türk bayraklarının açıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından açıklamalarda bulunan Giresun Ülkü Ocakları İl Başkanı Ertuğrul Gazi Konal, iktidarın yürüttüğü müzakere sürecinin terörü durdurmadığı gibi teröristleri şımarttığını ileri sürdü. Konal, “Türk’ün bayrağına uzanacak eli kırarız. Türk’ün vatanına dikilecek gözü çıkarırız. Türk’ün şerefine uzanacak dilleri koparırız. Hiç kimse Türk milliyetçilerini aşmadan, Türkiye üzerinde hesap yapabileceğini sanmasın. Bizim canımız tende olduğu müddetçe Türkiye bir Türk yurdu olarak varlığını sürdürecektir. Türkiye’de hainler olduğu müddetçe bozkurtların mücadelesi bitmeyecektir' dedi. Gümüşhane’de toplanan Ülkü Ocakları ve MHP'liler ise, 'Gümüşhane uyuma bayrağına sahip çıkö, “Vur de! vuralım öl de ölelimö gibi sloganlarıyla yürüdü. Zafer Meydanında toplanan grup, Gümüşhane Ülkü Ocakları Başkanı Fatih Vakur Kara'nın, Türk bayrağının indirilmesine yönelik tepkiyi dile getirmesinin ardından İstiklal Marşı okuyarak eylemi sonuçlandırdı. Bayburt'ta Türk Dünyası Parkı’nda buluşan yaklaşık 100 Ülkü Ocakları üyesi de, Lice’ de yaşanan olaya tepki gösterdi. Bayburt Ülkü Ocakları Başkan Vekili Emre Çimiç’in bayrak indirme olayına tepki içeren konuşmasının ardından grup olaysız dağıldı. BİTLİS'TE ÜLKÜCÜ, BDP'Lİ GERGİNLİĞİ BİTLİS'te bir grup ülkücü, Diyarbakır'da Türk Bayrağı'nın indirilmesini protesto etmek amacıyla yürüyüş düzenledi. Ülkücü gruba bir grup BDP'linin tepki göstermesi üzerine kısa süreli gerginlik yaşandı. Polisin müdahalesi sonucu gerginlik büyümeden önlendi. Diyarbakır'da 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'ndaki direkte bulunan Türk Bayrağı'nın bir gösterici tarafından indirilmesi, Bitlis Ülkü Ocakları Derneği üyeleri tarafından protesto edildi. Akşam saatlerinde Nur Caddesi üzerinde toplanan yaklaşık 20 ülkücü, Türk Bayrağı taşıyarak kent merkezinde bulunan Ulu Cami önüne kadar yeldi. Cami önünde basın açıklaması yapmak istedikleri sırada ise bir grup BDP'linin tepkisi ile karşılaşıldı. Tepkiler yüzünden Ülkücüler, basın açıklaması yapamazken, olay yerine ise çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Yaşanan gerginlik polisin gelmesi ile son buldu. Olay yerine Emniyet Müdürü Saim işlek de gelerek incelemelerde bulundu ve burada BDP'li grupla bir süre görüşerek dağılmalarını istedi. Bunun üzerine her iki grup, olaysız şekilde dağıldı. DHA