Görüş Bildir

Morluk Haberleri

Morluk ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Morluk ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

O Gece Ali İsmail Gibi 21 Kişi Daha Dövülmüş
Ali İsmail Korkmaz'ın dövüldüğü gece Eskişehir'de çoğu üniversite öğrencisi 21 kişi daha polis tarafından dövüldüüğü ortaya çıktı. Şikâyete rağmen polisler belirlenemedi Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü saatlerde, şehrin birçok noktasında polislerin birçok kişiyi dövdüğü ortaya çıktı. 21 genç daha o gece polislerce dövüldükleri, sürüklendikleri, coplandıkları ve copla taciz edildikleri iddiasıyla şikâyetçi oldu. Bu gençler arasında, Gezi Parkı eylemine katılmadığı halde yediği dayak nedeniyle kafatası kırılan, beyin kanaması geçiren Gürcü öğrenci Akaki Avaliani de var. Avaliani, kafatasında göçme olduğu ve beyin kanaması geçirdiği saptanınca ameliyata alındı. Sağ kolu felç olan Avaliani henüz hastanedeyken, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, memura direnme, kamu malına zarar, mala zarar ve hakaret suçlarından şüpheli sıfatıyla dinlendi. ‘Kasten öldürme ve yaralama’ iddiasıyla haklarında soruşturma açılan polisler aradan sekiz ay geçmesine rağmen belirlenemedi. Avaliani’nin dövüldüğü noktaya bakan bir güvenlik kamerasının teslim alınması görevi, Ali İsmail Korkmaz’ın görüntülerini sildiği öne sürülen bilirkişiye verildi. Pasajdaki dehşeti anlattılar İsmail Saymaz 'ın Radikal'de yer alan haberine göre, Anadolu Üniversitesi’nde okuyan Evrim Kavran, Gülşah Çetinbaş ve Coşkun Anayurt, o gece kent merkezinde bulunan Kanatlı AVM’ye yürürken patlama sesi duydular. Üç arkadaş bir pasaja sığındı. İddiaya göre içerideki polisler, gelenleri coplamaya başladı. Üniversite öğrencisi Evrim Kavran o pasajda yaşananları şöyle anlattı: “Coplarla bacaklarıma vurunca yere düştüm. Yerdeyken vücuduma, kafama tekme ve copla vuruyorlardı. Ayağa kalkmaya çalıştığımda bir polis, saçlarımdan tutup sırtıma yumrukla vurdu. Porsuk Çayı önünde yerde yatan birçok insan, üzerlerinde polisler vardı. Polisler Gülşah’a yöneldi. Gülşah’ın bulunduğu dükkâna kaçtım. Polisler tekmeyle dükkânın kapısını kırdı. Bir polis üstümdeki kanı görünce koruma amaçlı sarıldı ve dükkânın içine çekti. Diğerleri ‘Sen bir o... koruyorsun’ diye bağırdı. Beni koruyan polis, ‘Buradan çıkma’ dedi. Kapıyı üstümüze kapattı. Dışarıdan çığlıklar geliyordu. Yaşlı bir amca bizi üst kata çıkarıp su verdi. On dakika sonra Coşkun bizi hastaneye götürdü. Yüzüm kan içindeydi. Burnum şiş, dudağım patlak, burnum ve dizlerim kanıyordu.” Kavran’ın muayenesinde vücudunun her yerinde morluk ve burnunda çatlak saptandı. Dayak yediğini iddia eden öğrencilerden Gülşah Çetinbaş ise “Polis çelmesiyle yere düştüm. Düşünce cop ve tekmelerle vurdular. Yüzümü korumak için kafamı kaldırdığımda sağımda dört tane postal gördüm. 10-15 dakika boyunca vurdular. Hayatımdan endişe etmeye başladım” dedi. Bircan Herdem ve Aylin Önen de eyleme katılmadıkları halde dayak yediklerini iddia etti. Herdem ifadesinde, “Coplarla vurdular, yüzüme sprey sıktılar. Her seferinde farklı bir polis gelip darp etti. Polislerden biri koşup tekme attı, yere düştüm. Sürüklediler” dedi. Coplu taciz Üniversiteli Can Ersoy, Oğuzhan Dönmez, Çiler Kayabaşı ve Çağatay Dirilgen ise eyleme katılmak için gittikleri Yunus Emre Caddesi’nde polisler tarafından dövüldü. Dayak yediklerine dair şikâyette bulunan öğrencilerden Ersoy, polislerin kendisini copla taciz ettiğini öne sürdü. T24
8 Mart Gününün Anlamı Nedir?
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çaldı kapımızı. Gerçekte neyi kutladığımızı anımsamak için, 8 Mart’ın dünü ve bugününe ışık tutalım. Simone De Beauvoir’un ”Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur” sözünü hep bir ağızdan haykırıyoruz! Çünkü yine geldi bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Hepimize kutlu olsun! Kutladığımız bu özel günün anlamına biraz yakından bakıp onu daha iyi tanımaya çalışalım. Bunun için 8 Mart’ın doğuş hikayesine kadar gitmemiz gerekiyor. Zira uluslararası bir gün olarak kutladığımız Kadınlar Günü, Amerika’da 1857 yılında başlayan bir kadın hareketi aslında. 8 Mart 1857’de New York’ta iplik dokuma işçisi kadınların daha iyi çalışma koşulları istedikleri için tekstil fabrikasında başlattıkları grev, polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, 129 ’unun hayatını kaybetmesiyle atıldı Dünya Kadınlar Günü’nün tohumu. Ancak hemen bu olayın ardından başlamadı 8 Mart hareketi. Bunun için 1910 yılına kadar beklemek gerekti. Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin , 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” , yani “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını önerdi. Bu önerinin oybirliğiyle kabul edilmesi üzerine dünya kadınları, kadın hakları mücadelesini simgeleyen uluslararası bir güne kavuştu. Tabii Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nın başlattığı Dünya Kadınlar Günü’nün dünya çapında kabul görmesi, bir Anneler Günü ya da Sevgililer Günü gibi kolay olmadı. Zaten içerik itibarıyla da oldukça farklıydı. Her ne kadar bir “kutlama” günü gibi benimsense de aslında kadınlar için bir “mücadele”, “hak arama” günüydü 8 Mart. New York’ta ölen işçilerin anısına yapılıyordu kutlamalar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde ’nin anılması yasaklandı. 1960′lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde anılmaya başlanan 8 Mart 1857, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ’nun 1977 yılında 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabulüyle daha da yaygınlaştı. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın kutlandı, sokaklara taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 ‘ten itibarense artık her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor. Kadın hakları mücadelesi veren kadınların, 8 Mart kutlamalarının içinin boşaltıldığı eleştirilerini; kadınların erkeklerden çiçek, hediye ya da yüzük bekledikleri bir tüketim günü olarak yaygınlaşmasından rahatsız olduklarını es geçmemek gerekiyor. 8 Mart’ı ‘vitrinlerde’ kutlayanların yanında, bugün hala, erkek egemen zihniyete karşı örgütlü mücadele eden, kendi kurtuluşunu hemcinsleriyle dayanışarak elde edeceğine inanan kadınlar mevcut. Evet, kadınlar hala haklarını arıyorlar. Çünkü hala eşit iş yaptıkları halde erkeklerle eşit ücreti alamıyorlar. Hala şiddet görüyorlar ve gidecek sığınma evi bile bulmakta güçlük çekiyorlar. Psikolojik şiddet görenlerse yüzlerinde morluk taşımamanın verdiği geçici rahatlıkla yaşadıklarını sineye çekip, kederli hayatlarına devam ediyorlar. Kadınlar hala eğitim hakkından yoksun bırakılıyorlar. “Çocuk gelin” oluveriyorlar… Hala siyasette yok kadınlar, her ne kadar varmış gibi görünseler de… Eşit olarak başlamadıkları hayatta, sanki siyasette eşit yarışma şansına sahiplermiş gibi “kota” uygulamalarından yoksun bırakılmalarına rağmen mücadelelerine devam ediyorlar. Kadınlar hala medyada konunun sadece “malzemesi” olabiliyorlar. Dayak yediklerinde, tecavüze uğradıklarında bir kez daha medyanın şiddetine maruz kalıyorlar. Medyada kadınlara da söz hakkı veriliyor tabii… Ama sadece 8 Mart’larda… Geri kalan 364 günde hep erkekler konuşuyor. (Bkz. tartışma programları. Konu kadın değilse çoğunluğu erkek. Zira ‘kadın’ konusu dışında kalan ‘ciddi’ konular erkeklerin ağzına yakışır(!) en çok.) Virginia Woolf’un dediği gibi “kendimize ait odalarımızda” üreterek, hemcinslerimizle dayanışma göstererek hayatı yeniden şekillendirebiliriz. Çünkü her şeye rağmen hayatı biz başlatıyoruz, onu şekillendirmek de elimizde. Gelin, bu 8 Mart’ı çiçekle ya da kuru bir hediyeyle geçiştirmeyin. Sokaklar ve kadınlar sizi bekliyor!
Gözlük Takan Kadınlar İçin Makyaj Önerileri
Gözlük kullanan kadınlar, genelde göz makyajlarının belli olmayacağı düşüncesiyle makyaj yapmaktan kaçınırlar. Doğrusunu isterseniz gözlük takan kadınlar da etkileyici göz makyajları yapabilirler. İşte gözlük kullanan kadınlar için makyaj tüyoları. Kaşlarınızın şekilli ve belirgin olmasına dikkat etmelisiniz. Eğer kaşlarınız seyrek ve inceyse, kaşlarınızın daha kalın ve gür gözükmesi için kaş kalemi ve kaş jellerinden faydalanabilirsiniz. Taktığınız gözlük çerçevesinin kaş şeklinize uygun olup olmadığına da dikkat etmelisiniz. Eğer koyu renkli ve kalın bir çerçeve kullanıyorsanız; pastel tonlarda ya da nötr renklerde göz farı kullanmanız daha uygundur. İnce ve açık renkte bir gözlük çerçeveniz varsa; daha koyu ve belirgin renklerde göz farlarını tercih edebilirsiniz. Eğer göz altlarınızda morluk ya da siyahlıklar varsa, kesin olarak kapatıcı kullanmalısınız. Çünkü gözlük takmak, bu morlukların ön plana çıkmasına sebep olur. Gözlüklerinizin camları gözlerinizi olduğundan daha ufak gösteriyorsa, gözlerinize parlak gölgeler uygulayabilirsiniz. Eğer camlar gözlerinizi daha büyük gösteriyorsa gözlerinize koyu tonlarda gölgeleme uygulamalısınız. Gözlerinize simli far kullanmaktan kaçının. Bunun yerine krem göz farlarını tercih edin. Gözlerinize mutlaka eyeliner çekin. Yine kirpikleriniz için hacim verici maskaralarla kirpiklerinizi belirginleştirmeyi de unutmayın.haber kaynağı: simdimoda.net/estetik-güzellik
CHP, “Bagaj İşkencesini” İçişleri Bakanı’na Sordu
“Gözaltına alınanları bagaja kapatıp hastaneye götürmek mutad uygulamanız mı?” “Eskişehir TEM’deki Ayhan isimli amir kim?” ANKARA Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü gece yine onlarca polis tarafından dövülerek darp edilen üniversite öğrencisi Tevfik Caner Ertay’ın sivil bir aracın bagajında hastaneye götürülmesine ilişkin güvenlik kamerası görüntülerinin de ortaya çıkması üzerine konu CHP tarafından TBMM’ye taşındı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, İçişleri Bakanı’na, “Gözaltına alınan zanlıların sivil araçların bagajlarına kapatılması mutad uygulama mıdır? Bagaja kapatarak gözaltı yapılmasına kim izin verdi, bakanlığınızın bu yönde bir genelgesi var mıdır? Gözaltına alınan zanlının hemen şubeye ve karakola götürülmesi yerine araç içerisinde gözleri bağlı biçimde gezdirilmesinin gerekçesi nedir?” diye sordu. Tevfik Caner Ertay da dövülerek gözaltına alındı CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, İçişleri Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sundu. Oran önergesinde, “Ali İsmail Korkmaz'ın Eskişehir’de sopalarla dövüldüğü 2 Haziran 2013 gecesinde, o noktaya yakın başka bir sokakta Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Tevfik Caner Ertay’ın da çok kalabalık bir resmi-sivil polis grubu tarafından demir/tahta sopalarla dövülerek gözaltına alındığı öğrenildi. Ertay’ın o gece sivil plakalı bir aracın bagajında, 2 sivil polis eşliğinde hastaneye götürülmesine dair 2 hastanenin güvenlik kamerası görüntüleri de basına yansıdı” dedi. “Demir ve ahşap sopalarla bana saldırıp, bagaja kapattılar” Oran, Ertay’ın, suç duyurusunda polislerce demir sopalarla dövülüp, polis otosunun bagajına kilitlenerek ölümle tehdit edildiğini belirterek, dilekçesinde polis müdahalesi üzerine bir otoparka saklandığını, arkasından gelen 20-30 polisin tekme, yumruk ve copla dövdüğünü, kendisine gelince polislerin yanından gittiğini fark ederek otoparkın üst katına çıktığını kaydettiğini aktardı. Oran’ın önergesi şöyle: “Ertay suç duyurusunda, “Bir saat sonra bulunduğum yere Eskişehir Terörle Mücadele Şubesi'nde çalışan, bildiğim, sivil giyimli beş polis geldi. Beni darp edip kimliğimi aldılar. Sürükleyerek merdivenlerden indirdiler. Aşağıda 15 polis daha vardı. Ellerindeki demir ve ahşap sopalarla bana saldırdılar. Yerde yatarken polis yüzüme biber gazı sıktı. Beni parka doğru sürüklediler, aracın bagajına sıkıştırıp, kapağını kapattılar. Aralarında 'Bunu yok edelim' diye baskı uyguluyorlardı. Bilmediğim bir caddeye götürdüler. Bagaj açıldığında da polis amiri olan 'Ayhan' isimli şahısla yaklaşık 10 polis vardı. Ayhan, 'İyi yapmışsınız, şimdi götürün' dedi. Bagajdan çıkartmaya çalıştılar. Direnince dövüp tekrar kapattılar” ifadelerine de yer verdi” Zanlıyı bagaja kapatma mutad uygulama mı? CHP’li Umut Oran’ın, İçişleri Bakanı’na yönelttiği sorular şöyle:Gözaltına alınan zanlıların sivil araçların bagajlarına kapatılması mutad uygulama mıdır? Bagaja kapatarak gözaltı yapılmasına kim izin verdi, bakanlığınızın bu yönde bir genelgesi var mıdır?Gözaltına alınan zanlının hemen şubeye ve karakola götürülmesi yerine araç içerisinde gözleri bağlı biçimde gezdirilmesinin gerekçesi nedir? Eskişehir Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına göre, Tevfik Caner Ertay’ı 2-3 Haziran 2013 tarihlerinde gözaltına alan ekip/kısım/masa görevlileri hangi şube personelidir, görevleri ve rütbeleri nedir? Haziran 2013 tarihinde Eskişehir Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde Ayhan isimli bir amir var mıdır? Ayhan isimli amirin daha önce aldığı adli/idari cezalar var mıdır, varsa bunlar nedir? Burun ve elde kırık, göz altında 10 santim morluk ! Adli Tıp muayenesinde Tevfik Caner Ertay'ın, “burnu ve elinde kemik kırığı, yüzünde yaygın şişlik, sağ göz altında 10x5 santimetre çapında morluk, sırtında, ensede, batında ve sol uylukta büyük kızarıklıklar saptanması” karşısında, Tevfik Caner Ertay’ı gözaltına alan ekip hakkında görevi kötüye kullanmak ve işkence suçlarından herhangi bir işlem yapıldı mı? Yapılmadıysa gerekçesi nedir? Hastane kamerasında görüntüler var Eskişehir Devlet Hastanesi kamera kayıtlarına göre 03 Haziran 2013 tarihinde saat 02.29 girişe yaklaşan sivil plakalı doblo tarzı bir araçtan inen 3 kişi, aracın bagajını açarak Ertay’ın inmesini sağlıyor. Topallayan Ertay hastaneye götürülüyor ve 10 dakika sonra koluna giren iki kişi tarafından getirilerek yeniden aracın bagajına bindiriliyor. Sivil giyimli bu üç kişi kimdir? Yine 3 Haziran 2013 gecesi aynı araç saat 02.49'da bu kez Yunus Emre Devlet Hastanesi'ne varıyor ve Ertay bu kez tekerlekli sandalyeyle götürülüyor. Bu hastanenin kamera kayıtlarına göre koridorda, biri şapkalı şapkalı iki sivil polis, kısa bir muayenenin ardından Ertay'la odadan ayrılıyor. Bu kamera kayıtlarında görünen sivil polisler kimlerdir? www.radikal.com.tr/turkiye/bagajiskencesiningoruntuleri_cikti-1190203
'Bagaj İşkencesi'nin Görüntüleri Çıktı
Eskişehir'de Gezi olayları sırasında Ali İsmail Korkmaz'la aynı gün polislerce sopalarla dövülüp bagaja kilitlendiğini söyleyen gencin iddiasını, hastane kameraları doğruladı. Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Eskişehir'de Ali İsmail Korkmaz'ın sopalarla dövüldüğü gün hemen yan sokakta, Tevfik Caner Ertay adlı bir başka üniversiteli de polisler tarafından, iddiaya göre demir sopalarla darp edilerek polis otosunun bagajına kilitlenmişti. Şehir içinde dolaştırılan Ertay, iki hastane gezdirildikten sonra avukatlarından saklanarak gözaltına alınmıştı. Eskişehir Devlet Hastanesi ve Yunus Emre Devlet Hastanesi'ne ait kameralarda Ertay'ın bagajdan çıkarılıp hastaneye götürüldüğü ana ait kayıtlar var.. Savcılığın bilirkişi olarak atadığı Ankara Emniyeti, gencin yanında kameralara yansıyan ve yüzü açık olan polisleri teşhis edemedi.Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Tevfik Caner Ertay, 2 Haziran 2013 akşamında polislerce demir sopalarla dövülüp, polis otosunun bagajına kilitlenerek ölümle tehdit edildiğini öne sürerek suç duyurusunda bulunmuştu. Ertay'in dilekçesine göre, o gece AKP Eskişehir İl Binası'na yürüyen grubun içindeydi. Gruba polis müdahale edince Ertay gazdan kaçıp bir otoparka saklandı. Arkasından gelen 20-30 polis, Ertay'ı tekme, yumruk ve copla dövdü. Baygın düşen Ertay gözünü açtığında polislerin gittiğini fark etti. Yaşadığı kâbusun bittiğini düşünerek otoparkın üst katına çıktı. Ancak asıl kâbus ondan sonra başladı. Ertay bundan sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: ”Bir saat sonra bulunduğum yere Eskişehir Terörle Mücadele Şubesi'nde çalışan, bildiğim, sivil giyimli beş polis geldi. Beni darp edip kimliğimi aldılar. Sürükleyerek merdivenlerden indirdiler. Aşağıda 15 polis daha vardı. Ellerindeki demir ve ahşap sopalarla bana saldırdılar. Yerde yatarken polis yüzüme biber gazı sıktı. Beni parka doğru sürüklediler, aracın bagajına sıkıştırıp, kapağını kapattılar. Aralarında 'Bunu yok edelim' diye baskı uyguluyorlardı. Bilmediğim bir caddeye götürdüler. Bagaj açıldığında da polis amiri olan 'Ayhan' isimli şahısla yaklaşık 10 polis vardı. Ayhan, 'İyi yapmışsınız, şimdi götürün' dedi. Bagajdan çıkartmaya çalıştılar. Direnince dövüp tekrar kapattılar.” Ertay, aracın bagajında iki hastaneye götürüldüğünü, rapor yazan doktora baskı uygulandığını, avukatlarını aramasının engellendiğini ve en sonunda polis merkezinde tutulduğunu savundu. Ertay'ın, Adli Tıp muayenesinde 'burnu ve elinde kemik kırığı, yüzünde yaygın şişlik, sağ göz altında 10x5 santimetre çapında morluk, sırtında, ensede, batında ve sol uylukta büyük kızarıklıklar' saptandı.T24
Lazer Liposuction Nasıl Yapılır?
Lazer yardımlı liposuction, diğer liposuction yöntemlerine göre lazer enerjisi kullanılarak yağ hücrelerini daha yoğun parçalayan bir yöntemdir. Boy/kitle oranı ideale yakın ve lokalize yağ fazlalıkları olan hastalar için kullanılan bu yöntemde, şişlikler ve ağrılar diğerlerine oranla daha az hissediliyor. Estetik ve Plastik Cerrah Op. Dr. Alpaslan Topçu, bölgesel fazlalıklardan kurtulmak isteyenlere etkili bir yöntem olan Lazer liposuction uygulaması hakkında bilgi veriyor. Lazer liposuction’da en büyük avantajlar; •Cilt sıkılaştırma fonksiyonu ile diğer yöntemlerde oluşabilecek dalgalanma, sarkma gibi vücut şekil bozukluklarında azalma •Erken dönemde günlük hayata dönebilme •Bu teknikte genel anestezi şart değildir •Morluk, şişlik ve ağrının diğer liposuction yöntemlerine göre daha az olmasıdır. Lazer liposuction hangi bölgelere uygulanabilir? Lazer liposuction yöntemi kalça, bel, baldır, bacak ve yüz bölgelerine uygulanabilmektedir. Diğer bir anlamda, selülit ve lokal yağlanmaların görüldüğü her bölgede uygulama imkânı vardır.
Çin'in En Pahalı Filminine Türk Oyuncu
Çin'in en pahalı filmi 'Dragon Blade'de Türk oyuncu sürprizi. Jackie Chan, John Cusack ve Adrien Brody'nin başrolü paylaştığı filmde 'Kroraina' karakterini Emrah Yılmaz canlandırıyor.1200 KİŞİ ARASINDAN SEÇİLDİ Shanghai Tiyatro Akademisi'nden mezun olan Emrah Yılmaz, role 1200 şahıs arasından seçildi. Yılmaz, film için şunları dedi: 'Bağlı olduğum menajerlik şirketi, rol için Daniel Lee'yle irtibata geçti. Ardından görüşmeye gittim. Günlerce cenk, kostüm ve oyunculuk provaları yapıldı. Daniel Lee ve Jackie Chan, bu provaların hepsini devasa titizlikle takip etti. Sonunda rolü aldım. Daniel Lee bir sonraki projesinde gene benimle çalışmak istediğini dedi. Jackie Chan de Hong Kong'daki okulunda kendisi tarafından verilen ileri oyunculuk derslerine ücretsiz olarak katılmamı öneri etti. Filmden sonra bu eğitimi alacağım.' Romalı askerlerin M.Ö. 48 yılında Çin'e girişini konu alan ve çekimleri yaklaşık 6 aydır Çin'de devam eden filmin 19 Şubat 2015'te vizyona girmesi planlanıyor. Filmde Türkçe ve Çince konuşan Emrah Yılmaz, cenk sahnelerinde zorlandığını dedi: 'Sahneler o kadar gerçek çekiliyor ki, vücudumda fazla sayıda morluk mevcut. Birçok kaza atlattım. Ama muhteşem bir ekip mevcut ve herkes güler yüzlü. Bunlar adamı motive ediyor.' 'Piyanist'teki performansıyla Oscar kazanan Adrien Brody, aksiyon filmlerinin meşhur aktörü Jackie Chan ve '2012' ile dünya çapında ün yapan John Cusack, filmde başrolde. aktifmedya
Ali İsmail Davasında Sanık Polis: 'Darbenin Bastırılmasında Görev Aldım'
Ali İsmail Korkmaz’la ilgili davada savcı tarafından hakkında müebbet hapis cezası istenen polis memuru Mevlüt Saldoğan savunmasında 'Dönemin Başbakanı Gezi için darbe diyor. Ben darbenin bastırılmasında görev aldım' dedi. Mahkeme tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına, duruşmanın 26.12.2014'e ertelenmesine karar verdi.İşte 5. duruşmadan detaylarESKİŞEHİR'’de geçen yıl Gezi Parkı olaylarında üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesiyle ilgili olarak Kayseri 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yapılan 5'inci duruşmada, savcı mütaalasında tutuksuz yargılanan 2 polis hakkında beraat kararı verilmesini istedi. Duruşmanın görüldüğü salona, Hatay'dan gelen anne Emel, baba Şahap, ağabey Gürkan Korkmaz ve yakınları üst aramaları yapılarak alındı.Kayseri’deki sol gruplara mensup gençler ellerinde pankart ve flamalarla Cumhuriyet Meydanı'nda buluşarak, yaklaşık 2 kilometre uzaklıktaki Adliye Sarayı'na sloganlar atarak yürüdü. Sivil polisler, kaldırımdan yürüyen gençleri izleyip, müdahale etmedi. Kayseri grubu daha sonra Adliye Sarayı karşısında İstanbul, Ankara, Hatay başta olmak üzere diğer illerden gelen gruplarla buluştu.Duruşma için gelen gruplar Kayseri girişinde Boğazköprü mevkiinde durduruldu. Aramadan geçirilen otobüs, minibüs, midibüs ve özel araçlardaki gençler, polis eskortları eşliğinde Adliye sarayının 3 kilometre ötesindeki Gaziosman Mahallesi'ndeki pazar yerine getirilerek, burada park ettirildi. Adliye çevresinde, Ankara, Adana ve çevre illerden gelenlerle birlikte toplam 2 bin 500 polis görev aldı. Adliye çevresine Toma, zırhlı polis araçları ve Büyükşehir Belediyesine ait itfaiye araçları da konuşlandırıldı.'KAYSERİ ADLİYESİNDEYİZ, KATİLLERİN PEŞİNDEYİZ'Duruşma nedeniyle dün Kayseri’ye gelen ve CHP Kayseri il örgütünce misafir edilen baba Şahap, anne Emel, ağabey Gürkan Korkmaz, duruşma öncesi Adliye Sarayı'na geldi. Korkmaz ailesi, 3'üncü Ağır Ceza Mahkeme salonuna dönüştürülen konferans salonuna girişte eşyalarını, duruşma salonuna diğer alınanlar gibi x-ray cihazından geçirerek, üst aramaları yapılarak girdi.Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi Gürkan Korkmaz, sosyal medyadaki hesabından saat 08.55’da 'Ali İsmail Korkmaz için, adalet için, Kayseri Adliyesi'ndeyiz ve katillerin peşindeyiz' diye paylaşımda bulundu. Gürkan, duruşmadan paylaşımlarını şöyle sürdürdü:'Salon pürdikkat mütalaayı dinliyor. Çok gerginim, mütalaayı dinlemek işkence gibi! Ali İsmail'in başından gecen bütün süreç anlatılıyor. Savcı tüm salonu saygıyla selamlayarak esas hakkında mütalaasını okumaya başladı. Esas hakkında mütalaa okunmasına geçilecek. Sonrasında müdahiller ve vekillerine, sanıklara ve sanık müdafiilerine söz verilecek. Bu esnada bir avukatımız bize şişe su gelmiyorsa, sizin şişeleriniz de dışarıya çıkartılsın dedi. Mahkeme salonuna su şişelerinin girişine dahi izin verilmiyor. Avukatlarımız bu yoğun güvenliğin sebebini sorguluyorlar.'CHP'Lİ VEKİLLERDE DURUŞMAYI İZLEDİAdalet Sarayı’nda duruşma salonuna dönüştürülen konferans salonunda devam edildi. Duruşmayı; anne Emel, baba Şahap, ağabey Gürkan Korkmaz, aile yakınları, CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat, İzmir Milletvekili Musa Çam, Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, CHP Parti Meclisi üyesi Cemal Canpolat, Berkin Elvan'ın babası Sami Elvan, sanık yakınları izledi.3'üncü Ağır Ceza Mahkemesindeki 250 kişilik duruşma salonunda yaklaşık 200 kişi olduğu, çocuklarının TEOG sınavı nedeniyle gelemeyenler olduğu da ifade edildi.SAVCI TUTUKSUZ 2 POLİSİN BERAATİNİ İSTEDİEskişehir’de 2 Haziran 2013 tarihinde Gezi Parkı eylemlerinde polisten kaçarken dövülen ve 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz 2013 tarihinde hastanede yaşamını yitiren Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz davasının beşinci duruşması saat 09.30’da başladı.Savcı, okuduğu mütaalasında tutuksuz yargılanan sanıklardan polis memurları Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraatlerine karar verilmesini istedi.Duruşmaya tutuklu yargılanan sanık polis memuru Mevlüt Saldoğan, fırıncı İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever, fırın işçisi Ebubekir Harlar ile tutuksuz yargılanan polis memurları Şaban Gökpınar, Hüseyin Engin, Yalçın Akbulut ve avukatları ile Korkmaz ailesi avukatları olarak katıldı.KORKMAZ AİLESİ MAHKEMEYE OLAY YERİ MAKETİNİ GETİRDİKorkmaz ailesi avukatları duruşma öncesi salona, Ali İsmail Korkmaz’ın saldırıya uğradığı cadde, sokak ve binaları gösteren bir maket getirdi. Bir masa üzerine yerleştirilen maket, mahkeme heyetinin görebileceği şekilde salona konuldu.Savcı mütalaasında, Ali İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’deki Gezi Parkı eylemlerine katıldığını ve eylemlerde yaralanarak, daha sonra yaşamını yitirdiğinin belirlendiğini söyledi. Tutuksuz yargılanan polis memurları Hüseyin Engin ve Şaban Gökpınar’ın beraatlerine karar verilmesini isteyen savcı, mütaalasında şu görüşlere yer verdi:SAVCI MÜTALASINDA ASIL ZANLI MEVLÜT SALDOĞAN DEDİ“Eskişehir ilinde düzenlenen eylemlerde Ali İsmail Korkmaz’ın katıldığı Yunus Emre Caddesi'ndeki eylemlerde müdahaleden kaçarak, Kurtuluş Mahallesi Sanayi sokaka girdiği; İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever, Ebubekir Harlar’ın, Korkmaz'ı beklediği, Ebubekir Harlar’ın tekme attığı, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever’in çelme taktığı, ekmek fırını önünde yaraladığı, Mevlüt Saldoğan’ın, yerde yatan Ali İsmail Korkmaz’a vurduğu, Yalçın Akbulut’un da orada bulunduğu, Ali İsmail Korkmaz’ın küfür ettiği, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın, Ali İsmail Korkmaz’ın göğüs ve baş kısmına tekme attığı belirlendi.Ali İsmail Korkmaz’ın arkadaşlarıyla birlikte hastaneye tedavi amacıyla gittiği ve burada genel durumunun iyi olduğu, eşya taşırken düştüğünü söylediği, daha sonra beyin tomografisinin çekilmesi amacıyla Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne ambulansla sevk edildiği, yapılan muayenesinde çeşitli yerlerinde kırıklar olduğu, Ortopedi Polikliniği’nde tedavisinin devam edeceğinin söylendiği, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın Odunpazarı Polis Merkezi Amirliği’nde verdiği ifadede eski Tren Garı’nda 5-6 kişinin kendisinin sopayla dövdüklerini söylediği, kendisine kimin neden vurduğunu bilmediği ve şikayetçi olduğunu söylediği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan kontrollerinde beyin kanaması geçirdiği, daha önce kalp ameliyatı geçirdiği ve buna bağlı olarak kullandığı ilaçların kan dolaşımını hızlandırdığı, kafa travmasına bağlı beyin kanaması, kalp rahatsızlığı nedeniyle kullandığı ilaçlarla aldığı kafa travmasıyla beyin kanaması ilişkili olabileceği, Ali İsmail Korkmaz’ın dövülmesiyle, ölümünün illiyet bağı bulunduğu, kullandığı ilaçların beyin kanamasını hızlandırdığı belirlendi.Mevlüt Saldoğan’ın yaralamaya yönelik saldırı, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın küfretmesi üzerine Mevlüt Saldoğan’ın başına 3 kez vurduğu ve yaralamaya yönelik saldırının kastının aştığı ve adam öldürmeye sebep olduğu anlaşılmakla, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 81/1 53/1 kasten adam öldürmek suçundan cezalandırmasına; İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar’ın TCK’nın 86/1, 87/4 ayrı ayrı eylemlerinin başta öldürmeye yönelik olmadığı ve nitelikli yaralamadan cezalandırılmaları; Yalçın Akbulut’un 86/3d maddesi 87/4 kasten yaralama suçundan, Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise kasten adam öldürmeye iştirak suçundan dava açılmış ise de Ali İsmail’in kaçtığı ve bu nedenle her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller olması nedeniyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi mütalaa olunur.'BABA KORKMAZ; 'ADALETİN ADİLCE İŞLEMESİNİ İSTİYORUZSavcı mütalaasının ardından söz verilen baba Şahap Korkmaz, 'Ali İsmail, yanan ateşten kaçmaya çalışırken, yaralayıcı bir şey bulunmazken, eve kaçmaya çalışırken, bu şekilde vahşice saldırmaları hangi hakka, insanlığa sığar? Her şey öldürmek için birer sebep olmuştur. Hepsi de onu öldürmek için müdahale etmiştir. Zarar vermeyen bir kişiyi sıkıştırıp, kaldırımın üstünde vurdular. Biz çocuğumuza bakamadık. Vücudu morluk içindeydi. Ali İsmail’in ağzından bozuk kelime çıkmışsa da çocuğumun canının yandığındandır. Onlara, katil dememek için sebep yok ve gerçek birer katildir. Adaletin adilce işlemesini istiyoruz' dedi.Anne Emel Korkmaz ise, '18 ay önce oğlumu yitirdim, 5 seferdir bu katillerle yüzyüze geliyorum. Katillerden biri psikolojik sorun yaşıyorum dedi. Oğlumu katlettiği için psikolojik sorunlar yaşıyor. Ben dimdik ayaktayım ve çocuğumla gurur duyuyorum. Siz katil damgasıyla hayatta kalacaksınız. Ben çocuğumdan mahrum kaldım. Çocuğumu ayağa kalkacak umuduyla bekledim. Sadece dua ettim. Bu katiller idam da edilse Aliş’im bize geri gelmeyecek. En ağır şekilde yargılanmalarını istiyorum. Çocuğum cennette şu an ama onlar ömür boyu cehennem azabıyla yaşayacak” diye konuştu.CMK'YA AYKIRIAğabey Gürkan Korkmaz ise polisler Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraat etmelerinin doğru olmayacağını savunarak şöyle dedi:“Sokakta amir sıfatıyla yakalama emrini veren polislere beraat istenmesi CMK'ya aykırıdır. Savcı beyin gözünden kaçmış olabilir. Son 3 tekmeyi atan kişi için kasten adam öldürme dışında diğer sanıklar korunuyor.”AĞABEY: TÜM ZANLILAR KASTEN ADAM ÖLDÜRMEKTEN YARGILANSINAli İsmail'in ağabeyi avukat Gürkan Korkmaz, savcının 5'inci duruşmadaki mütalaasına katılmadığını, tüm sanıkların kasten adam öldürmek suçundan yargılanmalarını istedi. Gürkan Korkmaz, savnını beraat talibene tepkisini gösterirken şunları söyledi:'Savcının mütaalasında katılmadığımız bir çok nokta var. Avukatlarımız bu konuda talepte bulunacaklar. Beraat istenen polisler sokakta amir olarak geçen, amir sıfatındaki polislerken onlar için beraat talebi ne CMK ve TCK'ya uygun değildir. Sanırım savcının gözünden kaçmış bu bölüm. Yakalama emri verdiği kısım gözünden kaçmış. Olaylar arasında kesinti olduğunu söyledi savcı, önce 7 kişi darp ediyor, son 3 tekmeyi darp eden adam için müebbet talep edilmesi. Kasten adam öldürmeden yargılanmaları gerektiğine inanıyorum.''BERAATİ İSTENEN POLİSLER OLMASAYDI ALİ İSMAİL KAÇIP KURTULURDU'Ali İsmail Korkmaz davasında savcının mütalaasının ardından aile avukatlarından Ayhan Erdoğan, salona getirilen olay yeri maketi üstünde Ali İsmail Korkmaz’ın nasıl ve nerelerde saldırıya uğrayıp, dövüldüğünü anlattı. Avukat Ayhan Erdoğan, sanıkların maket üstünde bulundukları konumları göstererek şunları söyledi.'Polisin amacının suç işleyen varsa yakalamak değil, pusu kurmak olduğu telsiz kayıtlarında mevcuttur. Beraati istenen polisler olmasaydı, Ali İsmail Korkmaz o sokaktan kurtulup, kaçabilirdi. Beraat kararı verilmesi haksız olur. Bu olaylarda polis, güvenlik görevi yapmamaktadır. Mevlüt Saldoğan asli faildir. Nitelikli olarak kasten adam öldürme suçu işlemiştir. Yalçın Akbulut da olayda en önemli roldedir. Ali İsmail Korkmaz’ın yakalanma talimatını Yalçın Akbulut veriyor ve 4 sivil sanık darp edip yakalıyor. Yalçın Akbulut da asli fail olarak düşünülmelidir. Yalçın Akbulut ve Mevlüt Saldoğan müşterek faildir. Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin, müşterek fail olarak düşünülmediği takdirde fiilen olaya katıldıkları görülmelidir.'TUTUKLU POLİS MEVLÜT SALDOĞAN: BEN KİMSEYİ ÖLDÜRMEDİMAli İsmail Korkmaz’ı öldürmekle suçlanan sanık polis memuru Mevlüt Saldoğan, o gün üzerinde taşıdığı tabancanın namlusunda mermi bulunduğunu, istese çekip vurabileceğini anlattı. Ali İsmail Korkmaz’ı öldürmediğini iddia eden Mevlüt Saldoğan, “Gerek iddia makamının, gerek müdafi avukatların iddialarını kabul etmiyorum. En kilit noktada maket yanlıştır. O boşluk alanda binalar yerleştirilmiştir. Tutuklu olduğum sürede bina yapıldı mı bilmiyorum. Benim zor kullandığım şahsın Ali İsmail Korkmaz olup olmadığı belirlenmediği halde, öyle kabul edildi. Ben, Ali İsmail Korkmaz olmadığını söylüyorum. Orada geçici baygınlık bahsedildi. Topu topu 57 saniye müdahale edildi. O nasıl bir baygınlık? Ben yalan söylemiyorum. 42 yaşına yeni girdim, bugüne kadar kimseyi yaralama, öldürme kastıyla hareket etmedim. Bir sanık yemin etmek zorunda değildir ancak, ben namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum. Benim ne zaman raporlu ve yıllık izine çıktığım özlük dosyamda var. Görüntü kayıtlarını silmedim. Müdafi heyetinin talep ettiği gibi ben de talep ediyorum , kimler sildiyse belirlensin. İlk defa yargılanıyorum. Benim için en büyük acıdır bu. 8 aydır Eskişehir’de görevliydim. Çalışan personeli bile tanımıyordum. Olaya karışan esnaflarla, jandarmanın ekip otomobilinde tanıştım. Böyle bir pusu kurmadık. 72 saat boyunca görevden ayrılmamak üzere orada bulundum. Bir insanın ne kadar uykusuz kalabileceği, psikiyatriste sorulması lazım veya nasıl bir tepki verir bunun sorulması lazım. Benim oradaki görevlendirildiğim arkadaşlara da sorabilirsiniz. Tutuksuz yargılanan arkadaşlara da sorabilirsiniz. Benim ne ceza alacağım önemli değil. Gerekirse ilmeği takarım, canımı da alırım. Benim evladım yaşındaki bir insanın canını almakla suçlanıyorum. Vallahi, kimseyi öldürmedim, kimseyi öldürecek hareket etmedim. ''DÖNEMİN BAŞBAKANI GEZİ OLAYINI DARBE GİRİŞİMİ OLARAK NİTELENDİRDİ'Duruşmada olayın asli fali olmakla suçlanan polis memuru Mevlüt Saldoğan, dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın adını söylemeden, 'Dönemin başbakanı. Gezi Parkı eylemlerinin bir darbe girişimi olduğunu söylemişti. Gezi olayları bir darbe girişimiyse, ben darbe girişimini bastırmak amacıyla görevlendirildim. Adalet herkese lazım' diyerek, savunmasını şöyle sürdürdü:'Kasten adam öldürmekle suçlanmak benim için çok büyük hakaret. Benim o gün silahımın namlusunda mermi vardı. Öldürmek isteseydim, çeker vururdum. Allah hepsini biliyor, tahliyemi talep ediyorum' dedi.Fırıncı Ramazan Koyuncu ise 'Önceki ifadelerim geçerlidir. 16 aydır cezaevindeyim. Ben ne Ali İsmail Korkmaz’ı, ne polisleri, ne de bizi durduran polisleri tanırım. Kimseye kastım, husumetim yoktur' dedi.Sanıklardan İsmail Koyuncu da olay yerinde müdahale ettikleri kişinin Ali İsmail Korkmaz olmadığını savundu. Sadece olay yerinde gördüğü polis memurları ve kişileri kıyafetlerini değiştirseler bile tanıdığını söyleyen İsmail Koyuncu ancak, Ali İsmail Korkmaz’ı hastanede çekilen güvenlik kamera görüntülerinden tanıyamadığını anlatarak, önce tahliye, ardından beraatini istedi.Ebubekir Harlar da savunmasında, '16 aydır mağdurum tahliyemi talep ediyorum' ifadesinde bulundu.Zanlılardan Muhammet Vatansever de 'Suçlamaları kabul etmiyorum, kasten öldürme ve yaralama yapmadım. İşbirliği yaptığımız söyleniyor. Görüntülerde açıktır ki ben sadece orada bekliyorum. Bu şahıs da Ali İsmail Korkmaz değildir. Üzerinde kırmızı bir mont yoktur. Açık yeşil renkli kıyafet vardır. Güvenlik kamera görüntülerinde bizleri netleştirmişler, Ali İsmail’i değil' dedi.Tutuksuz yargılanan polis memuru Yalçın Akbulut, 'Savunma için süre istiyorum. Talimat verdi diyorlar. Ancak, talimat vermedim. Sivil şahısları yakalayın diye talimat verdiğim söyleniyor, böyle bir şey yok' dedi.Beraatleri istenen polis memuru Şaban Gökpınar, “Savunma için süre istiyorum. Savcı görüşlerine katılıyorum. Ali İsmail'in avukat Ayhan Erdoğan’ın söylediklerine katılmıyorum. Açık Öğretim Fakültesi sınavı için idari izinliydim. Gece saatlerinde telefonla görevlendirildim. Ben, amir değilim, başpolis memuruyum. Sıfatım memurdur” diye konuştu.Beraatleri istenen polis memuru Şaban Hüseyin Engin de savcı mütalaasına katıldığını ancak Korkmaz ailesinin görüşlerine katılmadığını, savunma için süre isteğini belirtti. Sanık savunmalarının ardından duruşmaya 1 saat ara verildi.ADLİYEDE PANKART ASAN 2 GENCE PARA CEZASIAli İsmail Korkmaz’ın Kayseri Adalet Sarayı 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşması için Eskişehir'den gelenlerden üniversite öğrencisi İbrahim Serkan Türkmen ile Yaprak Yılmaz, bina içinde pankart astı. Polis ekiplerinin müdahalesiyle sonlanan eylemde iki genç için, para cezası kesildi.Adalet Sarayı içine ellerinde pankartla giren Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencisi İbrahim Serkan Türkmen ile aynı üniversiteden mezun Yaprak Yılmaz, 3’üncü kat koridorunda pankart astı. ‘Ali İsmail’den Hasan Ferit’e adaleti biz sağlayacağız Dev-Genç’ yazılı pankart açıldığını fark eden polis ekipleri, göstericilere müdahale etti. Gözaltına alınan gençlere pankart asmaktan 186'şar TL idari para cezası ve Kabahatlar Kanuna göre görüntü kirliliğinden 91'er TL olmak1 üzere toplamda 554 TL para cezası kesildi. Gençler, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra salıverildi.SALDOĞAN'IN AVUKATI: VALİ, BAKAN, BAŞBAKAN DA DAVAYA DAHİL EDİLMELİAli İsmail Korkmaz davası, mahkeme heyetinin verdiği 1 saatlik aranın ardından devam edildi. Mahkeme heyetinin söz verdiği tutuklu sanık Mevlüt Saldoğan’ın avukatı Mutlu Karayılan, savcı mütalaasını kabul etmediklerini söyleyerek, “Bu aşamaya kadar yapılan yargılama sürecinde, kesin delilden uzak nasıl böyle bir kanıya varıldı bilemiyoruz. Mahkeme de davayı bitirmenin telaşına düşmüş. Görüntüler Hollanda’ya gönderilsin ve orada darp edilen Ali İsmail Korkmaz mı değil mi o delillendirilsin. Ali İsmail, merdivenden düştüm diyor. Merdiven hususu araştırılsın. Merdivenden düşme konusunda kimse Ali İsmail’in başına silah dayamadıö dedi.Adli Tıp Kurumu’nun raporlarının çelişkili olduğunu savunan avukat Mutlu Karayılan, sözlerine şöyle devam etti:“Adli Tıp Raporu kopyala yapıştır, avukat anlatsın raporudur. Ali İsmail’in hastaneden çıktıktan sonraki 17 saati kayıp. Belki Ali İsmail’i bir başkası dövdü. Görüntülerdeki kişi Ali İsmail midir, değil midir önce tespit edilmelidir. Bu durumda bir kısım baskılara dayanarak bu davayı bitirme gayretinde olunduğu düşünülür. Müvekkilim kendisine verilen talimatı yerine getirmiştir. Eskişehir Emniyet Müdürü, Valisi, İçişleri Bakanı ve Başbakan da davaya dahil edilip, ifadeleri alınmalıdır. Müvekkilim, polis memurudur, kaçacak durumda değildir. Nakdi kefaletle serbest kalmasını istiyoruz.öDiğer sanık avukatları ise, savcı mütalaasının aleyhlerinde olan konuları kabul etmediklerini bildirdi.DURUŞMA ERTELENDİSanık avukatlarını dinleyen mahkeme heyeti verdiği 10 dakikalık aranın ardından ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, Yalçın Akbulut’un tutuklanması talebinin reddine, sanık avukatlarının tevsi tahkikat taleplerinin reddine, tutuksuz sanık Şaban Gökpınar, Yalçın Akbulut ve Hüseyin Engin’in mütalaaya karşı istedikleri savunma sürelerinin verilmesine, sanık avukatlarının esas hakkındaki savunmaları için istedikleri sürelerin verilmesine ve duruşmanın 26 Aralık'a bırakılmasını kararlaştırdı.Oktay ENSARİ- Zafer BARIŞ- Mükremin ÖKSÜZGİL- Doğan BİLMEZ/KAYSERİ (DHA)