Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Çinliler Türkiye'yi Neden Dinlemez! | Fehim Taştekin | Radikal
Asimilasyonda sicili Çin seddi kadar uzun olan bir ülke Pekin'e ne vaaz edebilir? Hele kimi saldırganların üzerinden Türkiye pasaportu çıktıysa...
Dış politikayı iç siyasetin üzerine semer gibi vurmak çoğu zaman kimsenin hayrına sonuçlar doğurmuyor. Bu sadece iktidarlar değil muhalefet partileri için de geçerli.
Kadrolar üzerindeki ataleti atmak için ‘Türkistan davası’ ya da ‘İslam davası’ ihtiyaç halinde hemen sahneye sürülüyor. Kendi ülkesindeki darbeleri, katliamları, zulümleri, yolsuzlukları, hukuksuzlukları ve adaletsizlikleri içine sindiren kitleler dışardaki ırkdaşına ya da dindaşına dair herhangi bir meselede kendini meydanlara atıyor. Sloganı başka devletlere karşı atmak kolay. Sıfır bedel. Ama o sloganın devletler nezdinde bir bedeli var. Hele o slogana kürsüden siyasi liderler eşlik ediyorsa…
Hükümet Kurmak | Taha Akyol | Hürriyet
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, hükümet kurma görevini henüz hiç kimseye vermedi. Halbuki seçim sonuçlarının resmen açıklanmasının üzerinden siz bu satırları okurken 20 gün geçmiş olacak. Muhalefet gecikmeyi eleştiriyor.
Sürecin akışına bir bakalım.
12 Haziran: Sayın Cumhurbaşkanı 'Herkes egolarını bir kenara koyup, bir an önce ülkemizde hükümet kurulmalı ve kaldığımız yerden 'devlette devamlılık esastır' anlayışıyla bu süreç devam etmelidir' diye açıklama yaptı.
Çok doğruydu bu sözler.
18 Haziran: YSK kesin seçim sonuçlarını açıkladı. Teamüllere göre Cumhurbaşkanı bir hafta içinde Sayın Davutoğlu'nu çağırıp hükümet kurma görevi vermesi gerekirdi.
Saray Müzik Çalarsa! | Çiğdem Toker | Cumhuriyet
Resmen ilan edildi:
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na artık Külliye denilecekmiş. Saray, nasıl Külliye olur?
Bir kere, İslam toplumunda sosyal bir hizmet olarak işlev görmüş, vakıf hukukunun gelişmesiyle ortaya çıkan külliyenin temel amacı, halka parasız hizmet sunmak.
İkincisi; bütün kaynaklar, külliyenin, merkezine camiyi aldığını yazıyor.
Çarşı, değirmen, fırın, imalathane gibi sosyal amaçlı tesisler, merkezdeki camiyi çevreliyor.
Dolayısıyla, Hazine’ye maliyeti hâlâ tam olarak topluma açıklanmamış Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na külliye demeniz, onu külliye haline getirmiyor.
Faşizm Kördür | Hayko Bağdat | Taraf
Eşi bizim Ermeni okullarından birinde çalışıyordu. Okul, daha çok yetim çocuklarına sahip çıkmak için kurulmuş birkaç yüzyıllık bir yapıydı.
Zengin ailelerin çocuklarının gittiği diğer mektepler genelde her imkânı sunan afili binalardı. Eğitim kalitesinden çıkan öğlen yemeğine kadar kusursuz sayılırlardı. Ne de olsa zenginin çocuğuna nohut yedirilmez, matematik eksik öğretilmezdi. O okulların yöneticileri de okuldaki çocukların aileleri gibi zengin ve nüfuzlu insanlardı.
Oysa bizim okul taklidi yapan yetimhanenin işi diğerlerinden daha zor yürüyordu. İşin içinde fakirlik varsa gönüllülük esastı. Ve bu teamül hiçbir zaman Ermeni’de başka Türk’te başka işlemedi.
O tarihlerde Türkiye’de Ermeni olmak “ yaşanan son uluslararası gelişmeler ” sebebiyle oldukça zorlaşmıştı.
Varolan Ekonomik Model Kaybedecek | Mehveş Evin | Milliyet
Dünyanın 20 büyük ekonomi-sinin buluştuğu G20 zirvesiAntalya’da düzenleniyor. Finansal istikrar için üst düzey politikaların geliştirildiği zirvede bu yıl, iklim değişikliğiyle mücadelenin ekonomiye olan katkısı öne çıkacak.
Ev sahibi Türkiye, ne yazık ki iklim değişikliği sorununu kavramak ve önlem almak hususunda, karnesi en zayıf ülkelerden. Gelişmiş ülkeler ormanları korumak, karbon salımını azaltmak ve kömür gibi fosil yakıtlardan uzaklaşmak için hedefler koyuyor. Ancak, Türkiye, başta “çılgın projeler” ve orman kıyımı olmak üzere, kömüre ve daha fazla karbon emisyonuna yatırım yapan, 20.yüzyıldan kalma bir anlayışla “kalkınma”nın peşinde koşuyor.
Oysa şimdiden baş gösteren aşırı iklim olayları (kuraklık ve/veya aşırı yağış) sadece insan yaşamını değil, ekonomiyi de olumsuz etkiliyor.
Paris’te yapılacak BM İklim Zirvesi (COP21) öncesi, Ekonomi ve İklim Küresel Komisyonu yeni bir rapor yayınladı. “Yeni İklim Ekonomisi” adlı rapor, iklim değişikliğin tehlikeli boyutlara ulaşmasını engellemek için alınması gereken ekonomik önlemleri ele alıyor.
Köpekler İstedi Diye İmparatorlar Kırılmaz | Ümit Alan | BirGün
Bir süre önce Vatan gazetesinin ‘Makaron’ ekinde bir haberle karşılaştık. “Otoyola atın bunları” başlığıyla sunulan haber, Fatih Terim’in Alaçatı’da aldığı lüks villanın etrafındaki sokak köpeklerinden “bizim eve koku geliyor, mikrop yayar bunlar” gibi sebeplerle şikayetçi olduğunu iddia ediyordu. Hayvanseverler Derneği Başkanı’nın iddiasına göre ise, Fatih Terim’in yardımcıları onları arayarak “Bunları toplayın yoksa kamyona doldurup atacağız” demişti. İddiayla ilgili Terim’den ve bazı komşularından yalanlamalar gelmiş, ancak haberi yapan muhabir Öncel Öziçer, haberinden geri adım atmamıştı. Haberle ilgili bölgede soruşturma yapan bir başka gazeteci Melis Alphan da Twitter’dan Öziçer’in haberindeki iddiaların bir kısmını destekleyen bilgiler aktarmıştı.
Neden uzun uzun yazıyorum? Söz konusu haberi yapan Öncel Öziçer’in Vatan gazetesindeki işine önceki gün son verildi. Öziçer’in adını ilk kez duyduğum için gazeteciliği konusunda bir kelam edemeyeceğim. Benim için konu Öziçer de değil. Konu, böylesine şüpheli bir süreçten sonra bir muhabirin işine son verilmesi. Bir defa Vatan gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören. Hani şu, gazete satın alınca kimi genel yayın yönetmeni yapması gerektiğini bilemeyip o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a danışan. Erdoğan Demirören’in bir de oğlu var. Adı Yıldırım. Kendisi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı. Dolayısıyla Milli Takım patronu Fatih Terim’le bir iş ilişkisi var. Açıkçası haberi ilk gördüğümde bu bağlantılar yüzünden şaşırmıştım. Ancak haberin önce internet sitesinden kaldırılması, ardından muhabirin işine son verilmesiyle şaşkınlığım son buldu.
Davutoğlu'nun Erdoğan Hassasiyeti | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Gecikmiş bir yazı olduğunun farkındayım. Ancak o denli sıcak gelişmeler araya girdi ki ancak bugüne bırakabildim. Ama içeride konuşulanlar önemli olduğu için paylaşmak istedim.
Başbakan seçimlerden sonra farklı gruplarla bir araya geliyor. Ucu açık toplantılarda konuklarından seçim sonuçlarını değerlendirmelerini istiyor. Geleceğe ilişkin önerilerini alıyor.
Başbakan'ın 26 Haziran Cuma günü konukları akademisyenlerdi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Başbakan'ın Başdanışmanları ve çiçeği burnundaki iki milletvekili Ali Sarıkaya ve Ertan Aydın da görüşmede yer alıyorlar.
İncirlik Açılıyor mu? | Amberin Zaman | Diken
ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD’e karşı ‘küresel koalisyon’ nezdindeki özel temsilcisi, emekli general John Allen ve yardımcısı Brett McGurk Ankara’ya geldi. İkilinin çantasında yine İncirlik ve PYD/YPG var. Bir son dakika pürüzü çıkmazsa eğer, Türkiye’nin İncirlik üssünü IŞİD’e karşı operasyonlarda kullanılmasın izin vermesi bekleniyor.
Türkiye bu izni vermeli.
Ankara’nın süregelen İncirlik direnci Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi gerginlik yaratmış durumda. Özellikle, ‘Türkiye İŞİD’e karşı mücadelede ayak sürüyor’ algısı söz konusu.
Ankara’nın geçtiğimiz ekim ayında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kobane düştü düşecek” sözleri eşliğinde kentin İŞİD’in eline geçmesini önleyebilmesi için YPG’ye ilk başta koridor açmaması bu algıyı daha da pekiştirdi. ABD bu engelleme üzerine ‘ikinci çuval’ ayarında bir hareket çekerek Kobane’ye havadan paketlerle silah atmıştı. Hem de Obama’nın Erdoğan’ı telefonla bilgilendirdiği sırada.
Eğitim Kimin Umurunda? | Abbas Güçlü | Milliyet
Eğitim, eğitim, eğitim diyoruz da, eğitim kimin umurunda?
Devletin mi, ailelerin mi, yoksa öğrencilerin mi?
Daha da önemlisi eğitimden anladığımız ve beklentilerimiz ne?
Hem çok önemli bir kavram gibi sunuyoruz hem de hiç önem vermiyoruz.
Daha da vahimi altını doldurmuyoruz...
Bugün öğrenip yarın unuttuğumuz, o ne işe yaradığını bilmediğimiz bilgiler mi, ezberlediğimiz anlamsız formüller mi yoksa sabah akşam çocuklarımıza çözdürdüğümüz testler mi?
Ne olur, birkaç dakikanızı bu konuya ayırın ve kendinizi sorgulayın.
Eğitim deyince aklınıza ne geliyor?..
“Okuyanla okumayan bir olur mu?”
Eğitim demek, akıl demek...
Gıdada Pestisit Kalıntısı ve Sağlık | Bülent Şık | Bianet
Bu yazı gıdalardaki pestisit kalıntılarını belirlemek için yapılan ve sonuçları medyada yer alan araştırma çalışmasına yönelik çeşitli kişi ve kurumlardan gelen sorulara ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın konu ile ilgili açıklamasına yanıt vermek ve çalışmanın detaylarını ortaya koymak amacıyla yazıldı.
Meyve ve sebze tarımında pestisit kullanımı yoğundur. Bu nedenle meyve ve sebzelerde her yıl gıda ürünlerinin pestisit kalıntısı incelemesi hayati önem taşıyor. Türkiye’de 2015 itibariyla tarımda izinli olarak 335 civarında pestisit kullanılıyor.
Tarımda aynı üründe birden fazla sayıda pestisit kullanılabildiği için bir ürün birden fazla pestisit kalıntısı içeriyor. Bu nedenle gıdada tek bir analizle olabildiği kadar çok sayıda pestisit kalıntısı araştırılması çok önem taşıyor.
Beş kişilik ekiple Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi olarak 2013 ve 2014 Ocak ve Nisan ayları arasındaki gıda ürünlerini pestisit açısından analiz ettik.