Görüş Bildir

Dini Nikah Haberleri

Dini Nikah ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Dini Nikah ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

20 Soruda Kadının Yasal Hakları
Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile hayatında karşısına çıkan sorunlarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yasal haklarını anlattı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların, kadın olarak, insan olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hakları olduğunu belirterek, “Her şeyden önce bu haklarımız Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na dayanıyor. Bu nedenle öncelikle kadın olarak anayasal haklarımızı bilmemiz gerekiyor” dedi. Prof. Dr. Şıpka, “Aslında tam olarak yeterli olmasa da Anayasal ve yasal olarak kadınlarımızı koruyan birçok düzenlemeye sahibiz. Önemli olan, mevcut bu haklarınızı kullanmanız ve toplum içerisinde sesinizi çıkarmaktan ve yasal yollara başvurmaktan çekinmemenizdir” şeklinde konuştu. Şükran Şıpka kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile yaşamındaki sorunlar karşısında sahip olduğu 20 yasal hakkı anlattı. 1-Eş ya da çocuklara yönelik şiddet suç mudur? Türk Ceza Kanunu, eşe ya da çocuklara yönelik fiziksel şiddeti, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar olarak niteliyor. Aile bireylerinden biri olmak, diğerinin şiddet göstermesine haklılık kazandırmaz. Aksine Türk Ceza Kanunu, şiddet fiillerinin aile bireylerine karşı işlenmesini cezayı ağırlaştıran bir sebep olarak kabul ediyor. Şiddet fiilinin ağırlığına göre sıralamak gerekirse, Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesine göre eşe veya çocuklara karşı kasten öldürme fiili işlenirse fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. 2- Aile içinde gördüğünüz kötü muamele veya şiddete karşı ne yapabilirsiniz? 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a göre; şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan ya da şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişi, en yakın polis merkezine, jandarma karakoluna, Cumhuriyet Savcılığı’na, Aile Mahkemesi Hâkimliği’ne, Kaymakamlığa veya Valiliğe başvurmalıdır. Ayrıca, şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. 3- Cinsel saldırıya uğramak nedir ve eşin cinsel saldırısı da cezalandırılır mı? Cinsel saldırı eyleminin eşten gelmesi onun ceza almasını engellememektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesi cinsel saldırı eyleminin evlilik birliği içinde gerçekleşmesi halini, şikayete bağlı bir suç olarak kabul etmektedir. Bu durumlarda kadınlar susmamalı ve eşlerinden gelen kabul edilemez derecede cinsel saldırıları da mahkemeye taşımalıdırlar. 4- Cinsel tacize uğruyorsanız, özellikle bu taciz iş yerinizde gerçekleşiyorsa ne yapmalısınız? Türk Ceza Kanunu, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali olarak tanımlamıştır. Kanun, çalışma yaşamı içinde bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını belirtmektedir. (TCK:105/2) 5- Çocuğunuz cinsel istismara uğramışsa? Cinsel istismarın, on beş yaşını tamamlamamış ya da on beş yaşından yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı oranında artırılır. (TCK:103/1) Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek ceza, yarı oranında artırılır. (TCK:103/3) 15-18 yaş arasındaki çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişi de şikayet edilmesi halinde cezalandırmaya tabi tutulur. (TCK:104) 6- Tecavüzcü, mağdurla evlenerek cezadan kurtulabilir mi? Tecavüzcünün mağdurla evlenerek cezadan kurtulması bugün artık Türk hukukunda yer almayan, geçmişte kalmış bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile bu uygulama yürürlükten kaldırıldı. Bu nedenle, tecavüzcü ile mağdur arasından sonradan bir evlilik ilişkisi kurulmuş olsa bile, fail yine de cezalandırılmaktan kurtulamaz. 7- Bekaret kontrolü yasal mıdır? Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaksızın yapan kişi cezalandırılır (TCK md. 287). Bu nedenle kanunda belirlenen yetkili hâkim ve savcı dışında kalan, sözgelimi okul veya yurt müdürü gibi kişiler tarafından böyle bir fiilin işlenmesi halinde, bu kişiler cezalandırılır. Ancak, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle kamu sağlığını korumak amacı ile kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler için bu madde hükmü uygulanmaz. Bu düzenlemede eksik olan yan, bu tür muayeneler için mağdurun rızasının aranmamış olmasıdır. 8-İstemediğiniz bir evliliğe zorlanabilir misiniz? 1 Ocak 2002 yılında yürürlüğe giren, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; hiç kimse zorla evlendirilemez. 17 yaşını doldurmuş olsa da kişi 18 yaşına kadar kanun önünde küçük sayılır. Kişi küçük de olsa öncelikle kendi izni alınır. Evlenmek istemeyen kişi, zorlandığı durumda savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Ayrıca zorla evlendirilen kişi Türk Medeni Kanunu’nun 149, 150 veya 151. maddelerine dayanarak evliliğin iptali davası açabilir. 152. maddeye göre bu dava, öğrenmeden itibaren 6 ay ve evlenme tarihinden itibaren en geç 5 yıl içinde açılmalıdır. 9- Resmi nikah olmaksızın dinsel törenle evlenmenin sonuçları nelerdir? Türk Ceza Kanunu’nun 230. Maddesine göre, aralarında evlenme akdi ya da resmi nikah olmaksızın dini nikah yaptıranlar ve yapanlar hakkında hapis cezası söz konusu olur. Bu durumdaki kişiler resmi nikah yaparlarsa kamu davası ve hükmedilen ceza ortadan kalkar. Ayrıca resmi nikah olmaksızın dini törenle evlenenler, eşlerinden kalan mirasta pay sahibi olamayacakları gibi, fiili birlikteliğin sona ermesi halinde evliliğin sona ermesi hükümlerinden de yararlanamazlar. 10- Evlilik birliği içerisinde haklarınız ve görevleriniz nelerdir? Her şeyden önce evlilik birliği içerisinde eşinizle eşit haklara sahipsiniz. Medeni Kanun’un 186. maddesi uyarınca eşler evlilik birliğini birlikte yönetirler. Artık aile reisliği kavramı Medeni Kanun’dan çıkarılmış bulunuyor. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar. Çalışıyor olmasanız bile ev içindeki emeğiniz aile geçimine katkı olarak değerlendirilir. Evlilik içerisinde verilecek kararlarda eşinizle eşit oy hakkına sahipsiniz. Bu nedenle çocuklarla ilgili olarak verilecek kararlarda da eşlerin ortak hareket etmesi gerekiyor. Eğer velayeti kullanırken eşler arasında anlaşmazlık çıkarsa, anlaşmazlığın çözümü konusunda Aile Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz. Eşler ailenin oturacağı konutu tek başına seçme hakkına sahip değildir. Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu satamaz veya üzerine ipotek koyduramaz.(MK. 194. madde) Eğer oturduğunuz ev eşinizin adına kayıtlı ise ve satılmasını istemiyorsanız, tapu kütüğüne aile konutu şerhi koydurtarak evin satışını engelleyebilirsiniz. Bu şerh, ilgili tapu müdürlüğüne yapacağınız yazılı başvuru (dilekçe) ile konulabileceği gibi, Aile Mahkemesine yapacağınız başvuru sonucunda, mahkemece de konulabilir. 11- Evlenmeden önceki soyadınızı evlendikten sonra da kullanabilir misiniz? Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesine göre, kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Evlenirken bu hakkını kullanmayan kadın, daha sonra her zaman bu işlemi yaptırtabilir. 12- Eşiniz çalışmanızı engelleyebilir mi? Yeni Medeni Kanun’un 192. maddesine göre; “Eşlerden her biri meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur.” Yani, çalışmak isteyen kadın, kocasından izin almak zorunda değildir. Ancak çalıştığı işin niteliği, çalışma saatleri, çalışma yeri gibi bazı nedenler, evlilik içinde tartışmalara sebep oluyorsa ve objektif olarak evlilik birliğini sarsıcı nitelikte görülebilirse, bu durum kadın eş aleyhine sonuçlar doğurabilir. 13- Eşiniz, Aile Hukuku’ndan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa ne yapabilirsiniz? Medeni Kanun’un 195. maddesi uyarınca evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin (Aile Mahkemesi) müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aile bireylerinin karşılıklı olarak bakım, eğitim, destek olma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi eşin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak üzere, Aile Mahkemesine başvurarak tasarruf yetkisi de sınırlanabilir. 14- Ailenizin ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek işlemlere karşı önlem alabilir misiniz? Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak üzere eşinizin malları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılması için Aile Mahkemesine başvurabilirsiniz (MK.m.199). Örneğin, sürekli kumar oynayan ve evine bakmayan, mallarını satarak dışarıda tüketen, başkalarına yediren, ya da başkaları lehine kefil olup borçlanan eşinize karşı böyle bir dava açarak, Aile Mahkemesinden tedbir talep edebilirsiniz. Bu durumda eşiniz, sizin onayınız olmadan, malları üzerinde tasarruf edemez, onları satamaz, tüketemez. 15- Boşanma sebepleri nelerdir? Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Medeni Kanun’un 166. maddesinde bu boşanma nedeni “Evlilik birliğinin sarsılması” olarak tanımlanmıştır. Bu, halk arasında “şiddetli geçimsizlik“ olarak bilinen, genel boşanma sebebidir. Bunun dışında Medeni Kanun’da özel boşanma sebepleri sayılmıştır: Zina, Hayata Kast (öldürmeye teşebbüs etme), Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (şiddet uygulama, ağır hakaret vb.), Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (örneğin yüz kızartıcı bir suç işleme, cinsel sapkınlıklar, ayyaşlık, kumar bağımlılığı vb.), Terk (bir eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi) ve Akıl Hastalığı (her akıl hastalığı değil, evlenmesinde sakınca olan akıl hastalıkları) özel boşanma sebepleridir. 16- Boşanmanın mali sonuçları nelerdir? Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, boşanmada daha fazla kusurlu olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan yoksulluk nafakası talep edebilir. Ayrıca şartları gerçekleşmişse, boşanmada kusurlu olan taraftan maddi ve manevi tazminat istenmesi de söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim masraflarına da katılmak zorundadır. Buna da iştirak nafakası denir. Ayrıca boşanma sonucunda, eşler farklı bir mal rejimi kabul etmemişlerse, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi de -aşağıda belirtileceği gibi- istenebilecektir. 17- Evlilikte mal rejimi (evlilik mallarının paylaşımı) nasıldır? Yeni Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002′de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yasal mal rejimi, “edinilmiş mallara katılma” rejimidir. Eşler noterde yapacakları bir sözleşme ile ya da evlenme başvurusu sırasında tarafların yapacakları yazılı bir bildirimle farklı bir mal rejimi kabul edebilirler. Bu nedenle evlenme başvurusu yaparken kadının neye imza attığını bilmesi çok önemlidir. Ancak seçilebilecek olan mal rejimi, kanunda belirtilenlerle sınırlıdır. Bunlar; Mal Ayrılığı, Paylaşmalı Mal Ayrılığı ve Mal Ortaklığıdır. Eğer eşler bu rejimlerden birini seçmemişse, yasal mal rejimi sayılan “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”ne tabidirler. 18- Boşanma sonucunda çocuk üzerindeki velayet hakkı ne olacaktır? Boşanma davası devam ederken hâkim, hangi tarafın çocuğa daha iyi bakabileceğine inanıyorsa velayeti ona verir. Boşanma kararı ile birlikte, velayet hakkına sahip olmayan tarafla çocuğun ilişkisinin nasıl olacağına da tarafların anlaşamaması halinde, hâkim karar verecektir. Ancak ülkemizde daha çok, velayet hakkı anneye verilmektedir. Özellikle ana bakımına muhtaç olan çocuklar anne yanında bırakılmakta, baba ile çocuk arasında kişisel görüşme hakkı da yine hâkim kararı ile belirlenmektedir. Çalışan anne söz konusu olduğunda, genellikle babaya 15 günde bir hafta sonu görüşme hakkı tanınmaktadır. Birden fazla çocuk söz konusu ise, Yargıtay’ın kararları gereğince, mümkün oldukça kardeşler birbirinden ayrılamaz ve velayetleri birlikte anneye veya babaya verilir. Mahkeme velayeti düzenlerken, ayırt etme gücüne sahip olan çocukların (genellikle 11 yaş sonrası) görüşünü almak zorundadır. 19- Boşanan kadın eski eşinin soyadını kullanmaya devam edebilir mi? Boşanma halinde kadın, eşinin soyadını kaybeder ve evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Bu durumda resmi kimliklerini yeni soyadına göre yenilemesi gerekir. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta haklı menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, boşandığı kocasının soyadını taşımasına izin verir. Boşanma davası esnasında bu talep edilmese bile, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde aynı mahkemeden boşandığı eşinin soyadını kullanmasına izin istenebilir. 20- Kadının yeniden evlenmek için bekleme süresi nedir? Kadın, önceki evliliğinin ölüm, iptal ve boşanma nedeniyle sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu düzenleme ile azami hamilelik süresinin geçirilmesi ve böylelikle doğacak çocuğun soy bağının karışmaması hedefleniyor. Ancak, bu bekleme süresinden önce evlenmek isteyen kadın, Aile Mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak önceki evliliğinden hamile olmadığının tespitini ve evliliğine izin verilmesini isteyebilir.
2013’te 1172 Çocuğun Yaşam Hakkı İhlal Edildi
Göç Vakfı’nın 2013 yılını kapsayan Çocuk Hak İhlalleri Raporu’nda Türkiye’de çocukların maruz kaldığı çok sayıdaki hak ihlaline dikkat çekiliyor. Yasaların çocuk haklarıyla uyumlu hale getirilmesinden önleyici ve koruyucu tedbirlere kadar birçok öneri gündeme getiriliyor. Raporda dile getirilen hak ihlallerine ve bunlara bağlı saptamaların bazıları şöyle: Ulaşılabilen verilere göre, 2013'te yaşam hakkı ihlal edilen 2013’te 343 çocuk hayatını kaybetti. Yaralanmalarla birlikte toplam yaşam hakkı ihlali sayısı 1172. “Kamu otoritesi çocuk ölümlerine yol açan olayların analizlerini yapmak ve önleyici tedbirler almak, ailelere çocukların korunması konusunda gerekli eğitimleri vermek gibi sorumluluklarını yok sayıp ‘çocukların yaşam hakkını korumak her koşulda devletlerin sorumluluğu altındadır’ ilkesini çiğniyor. Çocuğun korunması hakkı çerçevesinde 89 ayrı olayda yaşanan hak ihlallerinde devletin ihmali olduğu, yaşanan beş olayda da devletin fiili ihlali olduğu görüldü. Erken zorla evlilik başlığı altında devletin ihmalinden kaynaklı 12 olay yaşandı, bu olaylardan 13 çocuk etkilendi. “Özellikle kız çocukların zorla çocuk yaşta evlendirilmesi sorunu ile ilgili kadın örgütlerinin yıllardır yaptıkları önerilere rağmen etkili önleyici mekanizma kurulmamakta, aksine ‘aile rızası’ ve ‘dini nikah’ yöntemleri ile çocuk evliliklerinin yapılmasına göz yumuluyor.” Çocukların cinsel istismarı ve cinsel sömürüye alet edilmeleriyle ilgili 44 olay yaşandı, bu olaylardan 83 çocuk etkilendi. “Çocukların cinsel istismarı vakalarında failleri cezalandırmayı engelleyen ‘rızası ile‘ veya ‘çocuğun ruh sağlının bozulma’ şartlarına bakılmasına son verilmelidir.” Çocuğa yönelik şiddet vakalarında devlet hem ihlalci hem ihmalkar; 12 olayda 21 çocuk şiddete uğradı. “Türkiye’de çocuklara yönelik şiddet e ilişkin toplumsal algıyı değiştirmeden sorunun gerçek boyutlarını görmek imkansızdır. Vaka analizleri yaygın ve olağan sayılan psikolojik ve fiziksel şiddete işaret ediyor.” İhmal istismar, başlığı altında devletin ihmalinden kaynaklı yaşanan 20 ayrı olaydan 32 çocuk etkilendi. Bu çerçevede hak ihlalleri çoğunlukla çocuğun kendini ilgilendiren konularda içinde yer aldığı toplantı ve gösterilere müdahalelerde belirginleşti. Raporlama döneminde meydana gelen 23 olayda 24 çocuk tutuklandı, 68 çocuk gözaltına alındı ve mahkemeler beş çocuk için çeşitli hapis cezalarına hükmetti. Çocukların kişisel gelişimi için yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlet kurumları ve yetkililer kanunlarla sorun yaşayan çocukları cezalandırma yaklaşımına son vermeli. Çocuklar bakımından tutuklama son seçenek olmalı. Mersin’de yaşanan ve Mersin Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanarak Mersin Çocuk Ağır Ceza Başkanlığı’na gönderilen bir raporda bir çocuk için “Bu çocuk esmer vatandaşlardan” betimlemesi yapıldı. Raporda Silahlı Çatışma Ortamında Çocukların Korunması başlığı altında 22 çocuğun etkilendiği yedi ayrı olayda devletin fiili ihlali tespit edildiği belirtildi. Rapordaki ihlal verileri internet üzerinden yerel medya ve yaygın medya sitelerinin taraması ile elde edilen bulgulardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa ve yasaları Çocuk Hakları Sözleşmesiyle uyumlu hale getirmelidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bireysel başvuru hakkı ile ilgili ek protokolü onaylanmalıdır. Çocuğa yönelik şiddet ve çocuk intiharlarına ilişkin önleyici mekanizmalar oluşturulmalıdır. TÜİK istatistiklerinde çocuklar görünür kılınmalıdır. İstatistikler 0–18 yaş grubuna ilişkin verilerin net olarak görülebileceği yöntemler ve yaş aralıkları bazında toplanmalıdır. Medeni Kanun’un 124 maddesi değiştirilmeli ve aile rızası ile 18 yaş altındaki çocukların evlendirilebilmesi yasaklanmalıdır. Din adamlarının 18 yaş altındaki çocukların dini nikahlarını kıymalarına cezai müeyyide getirilmelidir. Engelli çocukların eğitim, sağlık ve sosyal süreçlerden en yüksek düzeyde yararlanabilmesinin önünü açacak düzenlemelerin ilgili sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Çocukların yaşamlarını sürdürdükleri veya bulunduğu tüm kapalı kurumlar bağımsız sivil izlemeye açılmalıdır. Devletin Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çekinceleri kaldırması, anadilde eğitim başta olmak üzere, çocukların toplumsal süreçlere katılımlarının önündeki engellerin kaldırılması için gerekli düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Özellikle snır bölgeleri dışında kalan alanlardaki kara mayınları temizlenmeli; temizleme sürecinde gerekli işaretlemeler ve mayın risk eğitimleri yapılmalıdır. İşaretleme ve eğitimler risk gruplarının anadillerinde yapılmalıdır. Rapor Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesi'nde güvence altına alınan ve tüm çocukların hiçbir ayrımcılığa uğramadan yararlanması gereken haklar üzerinden hazırlandı, sözleşmeye uygun olarak 0–18 yaş arası bireyler çocuk olarak kabul edildi. İhlal verileri internet üzerinden yerel medya ve bianet'in de aralarında bulunduğu yaygın medya sitelerinin taraması ile elde edildi. (YY) Bianet
Evlilikte artık ''aşk'' yerine...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2006 ve 2011 yıllarında yapılan araştırmalardan yola çıkarak aile yapısındaki değişimi ortaya koydu. Kişilerin evlenirken öncelik verdikleri konularda beş yılda değişim yaşandığı görüldü.Önceden, evlenecekleri eşin ''kendisine aşık ve güzel veya yakışıklı olmasını'' isteyenler artık ''aile yapılarının benzer'' ve ''evlenilecek kişinin ilk kez evlenmesi''ni önemsiyor.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın 2006 ve 2011 yıllarında yapılan ''Türkiye Aile Yapısı Araştırmaları''nı karşılaştırarak hazırladığı raporda, Türkiye'deki evliliklere ilişkin çeşitli bilgiler yer alıyor.Buna göre, 2006 ve 2011 yıllarında Türkiye'de ilk evlenme yaşı, 18-24 yaş aralığında yoğunlaşıyor.2011'de medeni durumu ''evli'' olanlardan ilk evlenme yaşı 14 yaşın altında olanların oranı yüzde 3 iken, 15-17 yaş arasında olanların oranı yüzde 15 olarak belirlendi.2006'da ise ilk evlenme yaşı 18'in altında olanların oranı yüzde 20 iken, bu oran yüzde 18'e düştü. Her iki yılda da, ilk evlenme yaşının 18'nin altında olanların oranının en düşük olduğu bölgeler İstanbul, Batı Marmara olarak belirlendi.''Erkekler en az 25, kadınlar ise 20'de evlenmeli''İdeal evlenme yaşının da araştırıldığı çalışmaya göre, Türkiye'nin geneli her iki yılda da erkeğin ideal evlenme yaşının 25-29 olduğunu belirtirken, ''erkek 30-34 yaş arasında evlenmeli'' diyenlerin oranında ise artış oldu.2006 yılında kadın için ideal evlenme yaşını 20-24 yaş aralığında görenlerin oranı yüzde 61 iken, bu oran 2011'de yüzde 55'e geriledi.Karadenizliler ''görücü usulünü'' tercih ediyorTürkiye'de evliliklerin nasıl olduğunun da analiz edildiği araştırmada, 2006 yılında yüzde 31 oranında kişi ''görücü usulüyle, ailemin kararıyla evlendim'', yüzde 29'u ''görücü usulüyle, kendi kararımla evlendim'' derken, 2011 yılında ''görücü usulüyle, kendi kararımla evlendim'' diyenlerin oranı yüzde 42'ye yükseldi. ''Görücü usulüyle, benim görüşüm alınmadan evlendim'' diyenlerin oranı ise yüzde 8.9 oldu.Görücü usulüyle, kendi görüşü sorulmadan ailesinin kararıyla evlenenlerin en yüksek oranda olduğu bölgeler arasında ilk sırada Doğu Karadeniz geliyor. Bunu Kuzeydoğu Anadolu ve Batı Karadeniz takip ediyor. Kendi seçimiyle evlenenlerin en çok olduğu bölge ise Marmara Bölgesi olarak belirlendi.Türkiye genelinde çalışmaya katılanların yüzde 84'ü, eşleriyle aile ve komşu çevresinde tanışıyor. Türkiye'nin doğusunda yer alan bölgelerde aile, komşu çevresinde tanışıp evlenme oranı, ülkenin diğer bölgelerine göre çok yüksek.Başlık parasıyla evlenme oranı az da olsa düştü2006 yılında akraba evliliği yapanların oranı yüzde 22 iken, bu oran 2011'de yüzde 21'e düştü. Akraba evliliklerinin en çok ''amca çocuğu'' veya ''baba tarafından akraba'' ile yapıldığı görüldü.Hemşehrileriyle evlenenlerin oranı yüzde 69 olarak belirlenirken, Türkiye'de bu şekilde evlenenlerin en yüksek olduğu bölge Doğu Karadeniz oldu.Türkiye genelinde başlık parası verilerek evlenenlerin oranı 2006'da yüzde 18, 2011'de yüzde 16 olarak belirlendi. Başlık parasıyla evlendirmenin yaygın olduğu bölgelerin başında Kuzeydoğu Anadolu geldi.Resmi ve dini olarak nikah töreninde artış2006 ve 2011 yıllarında da en çok yapılan evlilik törenin ''düğün'' olduğu görüldü. 2006'da resmi nikah merasimi ve dini nikah merasimi yapanların oranı yüzde 72 iken, 2011'de bu oranlar yüzde 85'lere yükseldi.İki yıl karşılaştırıldığında sadece resmi nikah oranında yüzde 6'lık bir düşüş yaşanırken, hem resmi hem dini nikah oranında ise artış göründü. Sadece dini nikah oranında bir değişim yaşanmadı. Buna göre, hem 2006'da hem de 2011'de de hem resmi hem dini nikahın Türkiye'de en yaygın evlenme şekli olduğu belirlendi.Eşler sorun varsa susuyorAraştırmada, 2011 yılında eşleriyle ilişkilerini çok iyi bulanların oranı 2006 yılına göre yükseldi. 2006'da olduğu gibi 2011'de de erkekler kadınlara göre ilişkilerini daha olumlu değerlendirdi.Eşler arasında sorun olduğunda verilen tepkilere bakıldığında ise, en çok verilen tepkilerin başında ''sessiz kalma, küsme ve ses yükseltme'' geliyor. Sessiz kalanların oranı yüzde 75 iken, erkeklerin yüzde 70'i, kadınların ise yüzde 80'i sessiz kalarak tepki gösteriyor.''Zor kullanma veya fiziksel şiddet'' olarak verilen tepkilerin oranının oldukça düşük olduğu görüldü.Kadınların eşleriyle sorun yaşadığında erkeklere göre daha çok küstükleri, sesiz kaldıkları, erkeklerin ise kadınlara karşı nisbeten daha yüksek oranda seslerini yükselttiği, azarladığı ortaya çıktı.Eşlerin çoğunluğu destek almayı düşünmüyorEşle sorun yaşandığında, kişilerin yüzde 62'si kimseden bir destek almayı düşünmediğini, destek alacaklarsa da aile büyüklerinden alacaklarını ifade etti. Uzman kuruluşlardan destek almayı düşünenlerin oranı ise yüzde 3'lerde kaldı.Böyle bir durumda kimseden destek almayı düşünmediğini ifade edenlerin İzmir ve Ankara'da yüksek oranda olması da dikkat çekti.Dağılmış ailelerde kimseden destek almayı düşünmeyenlerin oranı yüzde 44 iken, bu oran çekirdek ailelerde ve geniş ailelerde yüzde 62 olarak belirlendi.Aranan kriterler değiştiKişiler 2006'da, evlenilecek eşte aranan en önemli özelliği ''kendisine aşık olması'' olarak belirlerken, hem kadınlar hem de erkeklerda bu oran aynı oldu. Bu özelliği, ''aile yapılarının benzer olması'' ile ''evlenilecek kişinin ilk kez evlenecek olması'' izledi.2011'de ise evlenilecek kişilerde aranan özelliklerde ''aile yapılarının benzer olması'' ilk sırada yer aldı. Bu özelliği ''evlenilecek kişinin dindar olması'', ''bir işinin olması'', ''aynı mezhepten olması'' takip etti.En az önemli bulunan kişisel özellikler ''evlenilecek kişinin güzel veya yakışıklı olması'' ve ''aşık olması'' oldu.Erkeğin işi olmalıKadınlar için evlilikte öncelik erkeğin işinin olması iken, erkekte bu önceliğin yerini kadının ilk kez evleniyor olması aldı. 2011 yılında ilk kez evlenecek olması, aile yapılarının benzer olması, dindar olması gibi özellikler hem kadınlar ve hem erkekler için önemi artan konular oldu.Kadınlar evleneceği kişinin sabırlı, hoşgörülü olması, toplum içinde nasıl davranılacağını bilmesi, güvenilir olmasını önemserken, erkekler için ise evlenilecek kişinin güvenilir olması, eşine sadık olması, toplum içinde nasıl davranacağını bilmesi gerekiyor.''Çocuk damat''lara da dikkat çekildiRaporda, Türkiye'de evliliğe ilişkin tutumların dönüşümde olduğu bir dönem yaşandığı belirtilerek, hiç evlenmemişler ve boşanmışların oranının arttığı, ilk evlenme yaşının yükseldiği ifade edildi.Türkiye'de evliliklerde en çok aranılan özelliğin aile yapısının benzerliği olduğu vurgulanarak, iş, eğitim, gelir ve fiziksel özellikler gibi bireysel özelliklere önem verilmediği belirtildi.Türkiye'de son dönemde ''çocuk gelin'' kavramıyla tartışılan 18 yaş altı evliliklere bakıldığında, 2011'de ilk evlenme yaşı 18'in altında olan kadınların oranının yüzde 28, erkeklerin oranının ise yüzde 6 olduğu bildirildi. Bu verilerin önemine işaret edilerek, ''çocuk damat''ların da önemli bir oranda olduğunun ortaya konulması, buna yönelik de politikaların geliştirilmesi gerektiği kaydedildi.Raporda şunlar kaydedildi:''Kadınlar için ideal evlilik yaşı sorulduğunda Türkiye genelinin yüzde 13'ü 19 yaş altı şeklinde cevap vermektedir. Erkekler için ideal evlilik yaşını 19 yaş altı olarak görenlerin oranı ise yüzde 3'tür. Bu veriler ışığında bu konuda değer dönüşümünün gerekli olduğu görülmektedir. Değerler ve ideallar de ancak farkındalıkla dönüşebilir.'''Kadına şiddet'e mücadele vurgusuTürkiye'de ciddi bir toplumsal sorun olan kadına yönelik şiddetin bu çalışmada da ortaya çıktığının belirtildiği raporda şu ifadeye yer verildi:''2006 yılında kadınların yüzde 8'i, 2011'de ise yüzde 5'i eşlerinden fiziksel şiddet gördüklerini ifade etmişlerdir. Tüm toplumunda kadına karşı şiddetle mücadele için çalışmalar sürerken, öncelikli bölge ve grupların belirlenmesi daha etkin bir mücadele için önemli bir katkı sağlayacaktır.''
"Helal Sevda" Tamlamasını Diline Pelesenk Etmeyenlerin Anlamakta Zorlanacağı 27 Durum
Flört veya çıkma işlerine bulaşmadan, bütün o tantana ve garip durumları yaşamadan evliliğini gerçekleştirmek isteyen muhafazar kesimin de yaşadığı evlilik sorunları yok değil...Genç kızlar ve genç erkekler ' ben kız arkadaşa/ erkek arkadaşa karşıyım' dediklerinde bazı yerlerde aldıkları garipseyici bakışlara rağmen vicdanları rahat ve kendi gibisiyle karşılaşmayı umarak bekarlık hayatlarını geçirirler. Öte yandan bu süreçte akraba-konu-komşu-arkadaş- patron ve nefisle ilgili ciddi mücadeleleri de yok değildir hani...
Diyanet'ten Fetva: El Ele Dolaşmak Dinen Uygun Değil
Diyanet, nişanlı çiftlerle ilgili tartışma yaratacak bir fetva yayınladı. Fetvada 'El ele dolaşmayın, görüşürken örtünün' gibi ifadeler dikkat çekti.Ali Ekber Ertürk'ün Sözcü'de yayımlanan haberine göre; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aylık dergisinin Şubat sayısında yer alan makalede, nişanlı çiftlerin “Elele dolaşmalarının dinen uygun olmadığı” savunuldu. Fetvada, nişanlı çiftlere ‘İslami usüllere göre görüşüp konuşmaları’ tavsiye edildi.“ÖRTÜNÜP, GÖRÜŞSÜNLER”Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşü olarak yeralan “Nişanlılık fetvasında”, tartışma yaratacak ifadelere yer verildi. Nişanlıların birbirleriyle görüşüp görüşmeyeceğini ele alan fetvada, “Bu dönemde nişanlıların islami örtünmeyi gözetmek, başkalarının göremeyeceği bir tarzda yalnız kalmamak gibi dini ölçülere uygun olarak, birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur” denildi.“EL ELE GEZMEK GÜNAH”Fetvada nişanlılara şu uyarılar yapıldı:“Nişanlıların flört etmeleri, dost hayatı yaşamaları, dedikoduya mahal verecek şekilde başbaşa kalmaları, öpüşmeleri, el ele tutuşmaları ve benzeri İslam’ın onaylamadığı davranışlardan uzak durmaları gerekir.”Bazı gençlerin dini hassasiyeti gözetme adına nişanlılık dönemlerinde “dini nikah” kıydıklarına vurgu yapan fetvada, bunun sonucunda da üzücü olaylar yaşandığı savunuldu. Bu tarz üzücü olayların yaşanmaması için de mutlaka resmi nikah kıyılması gerektiği vurgulandı. Fetvada, “Dinen evlilik hayatı”nın da nikah kıyılmasıyla başladığı belirtilerek, nişanlıların, kesin evlenmeye karar vermeden nikah kıydırmamaları ve İslami usülde nişanlılığa devam etmeleri istendi.Sözcü
İlahiyat Fakültesi Öğrencisinin Duymaktan Nefret Ettiği 10 Soru
4 yıllık imam hatip, 4 yıllık ilahiyat tecrübem bana öğretti ki sorulmasından gerçekten nefret ettiğim bazı sorular varmış. Bu konuyu benim gibi öğrenim gören diğer arkadaşlara açtığımda tek olmadığımı gördüm. Şimdi bunları size liste halinde sıralayacağım. Siz de “aaaa evettt” diyeceksiniz. Biliyorum  :)
Resmi Nikahsız İmam Nikahına Artık Ceza Yok
Anayasa Mahkemesi, imam nikâhı kıymak için önce resmi nikâh kıyma şartını kaldırdı, resmi nikâhtan önce imam nikahı kıyan çiftlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası veren maddeyi oy çokluğuyla ile iptal etti.Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi, resmi nikâhtan önce dini tören yapan sanık çiftin davasıyla ilgili olarak, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören” başlıklı 230’uncu maddesinin 5 ve 6’ncı fıkraların iptali için geçen yıl Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Hürriyet'ten Oya Armutçu'nun haberine göre AYM, resmi nikâh olmadan dini nikâh kıyan imam ile çiftlere 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası veren maddeyle ilgili başvuruyu önceki gün gündemine aldı ve esastan görüştü.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Patlaması halinde bir şehri yok edecek kadar çok silah, bu ülkenin hava limanına gizlice indiriliyorsa, O silahlar TIR’lara yüklenip bu ülkenin şehirlerinden, topraklarından, sınırlarından geçiriliyorsa,  O silahlar, o ülkenin bütün denetim kurumlarından, idari yetkililerinden, halkından habersizce, komşudaki bir savaşın taraflarından birine destek olmak için gönderiliyorsa,Gönderilen taraf, bu ülkenin sınırları içinde silahlı eylem yapmış, bu ülkeyi sık sık tehdit etmiş, vahşi bir terör örgütüyse, Gönderen hükümet, bu silahların mevcudiyetini ısrarla reddediyor, bu silahları durduran askeri yetkilileri görevden aldırıyor, bu silahlar hakkında soruşturma açan savcıları tutuklatıyor, yargılatıyorsa, Bu ülkenin halkı, bu silahlar dolayısıyla karşı karşıya olduğu riskleri bilmiyor, bu sevkiyatın hayati, siyasi, hukuki, diplomatik sonuçlarından haberdar olamıyorsa,
AYM'nin Dini Nikah Kararı Aslında Ne Anlama Geliyor?
AYM'nin dini nikah kararını değerlendiren avukatlar ve hak savunucuları, 'Erken evliliklerin önünü açar, kadınları güvencesiz bırakır' diyor; 'Çocuk istismarcılarından ve çok eşli erkeklerden oluşan bir toplum mu istiyoruz?' diye soruyor.Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören maddenin kaldırılmasına karar verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Başkanı Ayşenur İslam, “Bu karar alındığında göre, bakanlık olarak 18 yaş altı çocukların bir nikah töreni ile gayrı resmi evlendirilmelerini engellemek üzere yeni bir çalışma yapmamız gerekecek” dedi.Bianet'ten Çiçek Tahaoğlu'nun haberine göre avukatlar ve kadın hakları savunucuları da karara tepkili. Hepsinin ortak cümlesi, bu kararın erken yaşta ve zorla evliliklerin önünü açacağı ve kadını güvencesiz bırakacağı. Ayrıca kararın kadınların boşanma ve miras hukuku açısından kazanımlarını ellerinden alacağını, kadın ve çocukları güvencesiz bırakacağını söylüyor.
AYM'nin İmam Nikahı Kararına Siyasilerden Tepki: 'Çocuk Gelinler Çağı Yaratacak'
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) imam nikahıyla ilgili kararı 'çocuk yaşta evlilikleri ve çokeşliliği arttıracağı' endişelerine yol açarken, kadın siyasetçileri de isyan ettirdi.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, kararın ardından, çocukların imam nikahıyla evlendirilmelerine karşı hemen çalışma başlatacaklarını söyledi. TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, kararın kadınları ve çocukları mağdur edeceğini belirtti.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, AYM kararının resmi nikahın gerekliliğini ortadan kaldırmayacağını söyledi. İslam, şöyle konuştu:“Nikah akdi dediğiniz şey bir sözleşmedir ve mutlaka kayıt altına alınmalıdır. Çocukların gayriresmi evlendirilmesini provoke edecek veya bununla ilgili yasal düzenlemeleri ortadan kaldıracak bir uygulama hoş görülmez bakanlığımız açısından. Bu karar alındığına göre, bakanlık olarak 18 yaş altı çocukların bir nikah töreni ile gayriresmi evlendirilmelerini engellemek üzere yeni bir çalışma yapmamız gerekecek. Bu kararın bu tür evliliklere kapı açacak bir cesaretlendirmeye yol açmaması gerekiyor. Hemen oturup bunu çalışmamız gerekecek bizim.”Hürriyet'ten Nuray Babacan ve Turan Yılmaz imzalı habere göre siyasetçilerin konuyla ilgili görüşleri şöyle: