Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Neden Yayımlıyoruz? | Can Dündar | Cumhuriyet
Patlaması halinde bir şehri yok edecek kadar çok silah,
bu ülkenin hava limanına gizlice indiriliyorsa,
O silahlar TIR’lara yüklenip bu ülkenin şehirlerinden, topraklarından, sınırlarından geçiriliyorsa,
O silahlar, o ülkenin bütün denetim kurumlarından, idari yetkililerinden, halkından habersizce, komşudaki bir savaşın taraflarından birine destek olmak için gönderiliyorsa,
Gönderilen taraf, bu ülkenin sınırları içinde silahlı eylem yapmış, bu ülkeyi sık sık tehdit etmiş, vahşi bir terör örgütüyse,
Gönderen hükümet, bu silahların mevcudiyetini ısrarla reddediyor, bu silahları durduran askeri yetkilileri görevden aldırıyor, bu silahlar hakkında soruşturma açan savcıları tutuklatıyor, yargılatıyorsa,
Bu ülkenin halkı, bu silahlar dolayısıyla karşı karşıya olduğu riskleri bilmiyor, bu sevkiyatın hayati, siyasi, hukuki, diplomatik sonuçlarından haberdar olamıyorsa,
Milliyet'e Veda | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet
”Her yolun bir sonu vardır” derler.
Ben de Milliyet gazetesiyle olan yolculuğumun sonuna geldim.
Her şeyden önce siz sevgili okurlara, bunca zamandır yanı başımda durduğunuz, benimle düşündüğünüz, bu topraklarda daha güzel ve daha adil bir dünya hayal etmeme imkân verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Eminim herkesin kafasında ‘Neden’, ‘Nasıl’, ‘Niçin’ soruları belirmiştir. Biliyorum ani oldu. Ama uzun bir manifestoya gerek yok. Bu zamana kadar yazmış olduklarım, aslında bugün söylemek istediğim her şeyin de özetidir.
Milliyet gazetesine, yönetimine, bu zamana kadar bu görüşlere yer verdiği için teşekkür ediyorum.
Ancak, Türkiye’nin gidişatıyla ilgili itiraz ve kaygılarım hafiflemiş değil.
Yanlış anlamayın, ben de herkes kadar vatanperver, herkes kadar idealistim. Hepimiz kendi çapında daha iyi bir Türkiye istiyor, daha normal ve dengeli bir yaşam özlüyoruz.
Dini Nikah | Taha Akyol | Hürriyet
Anayasa Mahkemesi çok önemli bir karar daha verdi. Resmi nikâh yapılmadan imam nikâhı yaptırılmasını cezalandıran kanun hükümlerini iptal etti.
Türk Ceza Kanunu'nda resmi nikâh yapılmadan imam nikâhı yaptıranlara ve resmi nikâh belgesini görmeden imam nikâhı kıyanlara 'iki aydan altı aya kadar hapis cezası' verileceği hükmü vardı. (mad. 230/5 ve 6)
AYM bunu özgürlüklere aykırı bularak iptal etti.
İKİ BAKIŞ AÇISI
AYM'nin bu kararına iki açıdan bakılabilir:
*AYM'nin benimsediği anlaşılan liberal açıdan, isteyen kişi nikâhlı veya nikâhsız yaşar. İsteyen kişi sadece resmi nikâh olmasa da imam nikâhı yaptırabilir... Özgürlük alanına giren bu konuda 'İki aydan altı aya kadar hapis cezası' ölçüsüz bir yaptırım olarak da görülebilir.
Yalan Rüzgârı | Amberin Zaman | Taraf
Seçimlere yaklaştığımız her gün dezenformasyon, yalan, çarpıtma ve pişkinlik gırla. Belli ki birileri feci hâlde panikliyor.
Salınmak istenen korkunun başında HDP Meclis’e girerse nasıl bir felaket yaşanacağı geliyor. Barış sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan HDP’nin Meclis’e girmemesinin “süper” olacağını buyuruyor. Bununla kalmayıp HDP’nin Meclis’e girmesinin “tehlikeli” olduğunu savunuyor.
Bunun tersinin gerçek olduğu tecrübeyle sabit. 1980 darbesi sonrasında sırf Kürtler Meclis’e girmesin diye yüzde on barajı konuldu. Akabinde yaşanan acıları hep birlikte izledik. En ağır faturayı Kürtler ödedi. Ama yok olmadılar. Olmayacaklar.
Ve epey bir süredir Kürt siyasal hareketi diyor ki “Biz Türkiye’nin bir parçası olarak yola devam etmek istiyoruz”. Sadece Kürtlerin değil “Türkiye’de yaşayan tüm halkların partisi olmak istiyoruz”.
AK Parti Giderse Dindarların Başına Ne Gelir? | Levent Gültekin | Diken
AK Parti’li kimi siyasetçiler ve yazarlar, dindarları şöyle korkutuyor: “AK Parti iktidardan giderse dindarlar için çok kötü olur. Bizi mahvederler. Tüm haklarımızı elimizden alırlar. 28 Şubat dönemindekinden beter oluruz.”
Korku havası yayarak dindar insanların, tüm yanlışlarına rağmen AK Parti’ye destek olmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Peki gerçekten, AK Parti iktidardan giderse dindarlar hangi haklarından mahrum olurlar? Ya da ne olur da Türkiye onlar için yaşanmaz bir ülke olur? Dindarlar toplumun diğer kesimlerinden farklı olarak ne kazanım elde ettiler de bunları kaybedecekler?
Mesela dindarların çocukları kolejlerde okumaya başladılar da, AK Parti iktidardan giderse bundan mahrum mu olacaklar? Dindarların bir eli yağda bir eli balda da, AK Parti iktidardan düşerse aç mı kalırlar? Türkiye’nin ortalama milli gelirinden daha yüksek bir gelire mi sahipler ki bunu kaybedecekler?
29 Mayıs'tan 7 Haziran'a Bakış... | Cengiz Çandar | Radikal
Türkiye, 7 Haziran'da 'Tek Adam rejimi'ne geçit vererek, 'Ortadoğu kaosu'na iltihak etmeye karar verecek mi? Buna 'evet' cevabı çıkarsa, yani, Erdoğan'ın 'Yeni Türkiye'sine geçiş hızlanırsa, seçimin bu şekildeki sonucu 'Türkiye'den olma' riskini beraberinde getirmiş olacak.
Bugün 29 Mayıs. Bundan 562 yıl önce bugün Bizans, bir başka deyimle Doğu Roma İmparatorluğu tarihe karışmıştı. Onu tarihe gömen Osmanlı Devleti ise 1453’ten itibaren “İmparatorluk” olmuştu.
Harvard profesörlerinden ve dönemimizin en üretken tarihçilerinden biri olan İskoçyalı Niall Ferguson, bizde “İstanbul’un Fethi” olarak anılan 29 Mayıs 1453 tarihini Osmanlı İmparatorluğu’nun başlangıç tarihi addederek, 29 Mayıs sonrasında tarihte en uzun yaşayan “İmparatorluk” un 469 yıllık ömrüyle Osmanlılar olduğunu kaydeder.
Çürümede Dibi Olmayan Meslek Gazetecilik | Nedim Şener | Posta
Güç odaklarına, iktidarlara yakın gazetecilik yaparak mesleğine ihanet eden herkes bedelini öder. Bu tür gazeteciliğin karşılığı, para, ün ve güçtür. Bir de bedeli vardır; itibarsızlık.
Basın tarihi bunların örnekleriyle doludur. Gazetecilik her türlü güç odağına mesafeli durma mesleğidir. Tek amacı vardır, halka gerçekleri aktarmak. George Orwell’in dediği gibi “Gazetecilik birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Bunun dışındaki her şey halkla ilişkilerdir.”
Türk basınında siyasetçilere, bakanlara, başbakanlara, cumhurbaşkanlarına, işadamlarına yakın olmayı, onları onlardan fazla savunmayı mesleki başarı olarak gören bu tür gazetecilik yıldızlaştırıldı.
Tetikçiler her zaman moda
Bu süreçte en kötüsü ise “tetikçi gazeteciler”di. Bu kavram siyasetçinin, askerin, polisin, savcının, istihbaratçının emrinde olanlar için kullanılır.
Vay Halimize! | Nuray Mert | Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi artık tüm ipleri koparmış vaziyette, bu seçimi “millet ve düşmanları”nın, “milletin tek ve yegâne temsilcisi” olduğunu iddia eden iktidar ile mücadelesi olarak görüyor ve gösteriyor. Bu durumda bu ülkede demokrasi sadece sakatlanmış değil, demokratik mücadele yapılamaz hale gelmiş demektir. Bir partiye muhalefet edenleri düşman ilan etmek, partiyi devlet, millet, milletin bekası ile özdeşleştirmek, “parti- devlet”lerde olacak bir iştir. “Parti-devlet”in ne demek olduğunu ise izah etmeye gerek yok. Halihazırda Türkiye’de durum budur.
Yoksa, normal şartlar altında, bir iktidara karşı mücadele etmek gayri meşru ilan edilebilir mi? Muhalefet çevreleri iktidara karşı mücadele etmeyeceklerse veya muhalefet ettikleri ölçüde “millet düşmanı” ilan edilecekse, muhalefet ne için var veya olmasının ne anlamı var, kapatın partilerini olsun bitsin. Ha muhalefeti yasaklamışsınız, ha millet düşmanı, gayri meşru ilan etmişsiniz, ne farkı var?
‘Tuhafazakârlar!’ | Enver Aysever | BirGün
Kendinden geçmiş tuhaf bir kalabalık bugün İstanbul’u fethedecek. Hani dört bir yanını betonla doldurdukları, nefes almak için bir metre yeşil bırakmadıkları İstanbul’u. Yine müsamere tadında gülünç gösteriler yapacaklar meydanlarda.
Beceriden uzak tasarlanmış kostümleri ve kulağı delip geçecek, incelikten uzak gürültüleriyle şehri esir alacaklar. Ecdatlarına övgü düzmek adına hamaset dolu haykırışlar içinde kendilerinden geçecekler.
Ecdatlarına bugünlerini düşünüp, şahane rant alanları yarattığı için dua edecekler. Ne kirlenmiş hava, su; ne yok edilmiş tarihi doku; ne çalınmış şehir umurlarında olmayacak aslında. Bir padişah dalkavuğunun yapması gerekeni içten bir heyecanla yerine getirecekler. Kendi kendilerine dünyaya gözdağı verecekler. Bu acıklı güldürüyü biz, aynı şehrin ahalisi ve dünya birlikte izleyeceğiz.
Yeni Anayasayı Yaptıracaklar mı? | Hilal Kaplan | Sabah
Kuruluşundan itibaren meclis çoğunluğunun kararı ile geçirilmiş veyahut serbest ve adil biçimde halkoyuna sunulup tescil edilmiş sivil bir anayasamız yok. Yeni anayasa olmaması demek, 90 yıldır sistemin iliğine işlemiş olan vesayetçi yapının hâlen ayakta olması demek. On üç yıldır kazanılmış olan hiçbir hakkımızın kalıcı hale getirilmemiş olması demek. Yarın siyasî iktidar değişse ve Danıştay veya Yargıtay gibi kurumlardan başörtüsü veya gayrimüslim vakıfları veya eski yer isimlerinin iadesi ya da anadilde savunma hakkı ile ilgili aleyhte bir karar çıksa, şu anda çoğumuzun kanıksadığı bu haklar kısa sürede buhar olup havaya karışabilir. Yeni anayasa bu yüzden de elzem.
Ak Parti, 2007'deki seçimler öncesinde muktedir değildi. 2007'de artan biçimde muktedir oldu ve en son Gülenci bürokratik oligarşiyi de tarihin çöp sepetine atmaya karar verip halk desteğiyle ayakta kalınca büyük ölçüde muktedirleşti. İşte o ilk adımın atıldığı 2007'den itibaren yeni anayasayı yapmaya uğraşan bir parti söz konusu.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!