onedio
Görüş Bildir

Aile Mahkemesi Haberleri

Aile Mahkemesi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Aile Mahkemesi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Adanalı'nın 'Fiko'suydu: Oyuncu Umut Oğuz ile eşi Sevilay Tilda Oğuz Çekişmeli Olarak Boşanıyor!
Son olarak 'Ben Bu Cihana Sığmazam' dizisiyle ekranlara gelen Umut Oğuz bu kez özel hayatıyla gündeme geldi. Ünlü oyuncu 2018 yılında Sevilay Tilda Oğuz'la evlenmişti. Evlilikleri üzerinde kara bulutlar dolaşan ikili geçtiğimiz aylarda boşanacaklarını duyurmuştu. Snob Magazin'in haberine göre; ikilinin mahkeme tarihi belli oldu. Umut ve Sevilay Tilda Oğuz çifti çekişmeli olarak boşanacak.
Cem'in Ailesinden Münevver'in Ailesine İcra
Sevgilisi Cem Garipoğlu'nun başını testere ile keserek hunharca öldürdüğü Münevver Karabulut'un ailesi Küçükçekmece 5. aile mahkemesi'ne 2 milyon liralık manevi 37 bin liralık da maddi tazminat davası açmıştı. Mahkeme geçen yıl 8 Ekim'de verdiği kararında talep edilen manevi tazmiat tutarının 750 bin TL'sini reddederek Garipoğlu ailesinin Karabulut Ailesine 1 Milyon 250 bin lira manevi 37 bin lira da manevi taziminat ödemesine karar verdi. Habertürk'ten Güngör Karakuş'un haberine göre, mahkeme ayrıca kararında Cem Garipoğlu ve Mehmet Nida Garipoğlu'nun davada avukatları bulunduğunu, reddedilen 750 bin tllik tutarın ekarşılığı olan topelam 60 bin tl olan avukatlık ücretinin Karabulut ailesinden alınmasını de karara bağladı. Paranın ödenmemesi halinde Karabulut ailesine para tutarınca icra geleceği bildirildi. Ayrıca aile fertlerine de ayrı ayrı icra takibi başlatıldığı belirtildi. Paranın ödenmesi için aileye 7 gün süre verildi. Para ödenmediği takdirde kızlarını kaybeden ailene evine haciz gelecek. Cumhuriyet
20 Soruda Kadının Yasal Hakları
Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile hayatında karşısına çıkan sorunlarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yasal haklarını anlattı. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükran Şıpka, kadınların, kadın olarak, insan olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hakları olduğunu belirterek, “Her şeyden önce bu haklarımız Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na dayanıyor. Bu nedenle öncelikle kadın olarak anayasal haklarımızı bilmemiz gerekiyor” dedi. Prof. Dr. Şıpka, “Aslında tam olarak yeterli olmasa da Anayasal ve yasal olarak kadınlarımızı koruyan birçok düzenlemeye sahibiz. Önemli olan, mevcut bu haklarınızı kullanmanız ve toplum içerisinde sesinizi çıkarmaktan ve yasal yollara başvurmaktan çekinmemenizdir” şeklinde konuştu. Şükran Şıpka kadınların toplumsal yaşamda ve özellikle aile yaşamındaki sorunlar karşısında sahip olduğu 20 yasal hakkı anlattı. 1-Eş ya da çocuklara yönelik şiddet suç mudur? Türk Ceza Kanunu, eşe ya da çocuklara yönelik fiziksel şiddeti, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar olarak niteliyor. Aile bireylerinden biri olmak, diğerinin şiddet göstermesine haklılık kazandırmaz. Aksine Türk Ceza Kanunu, şiddet fiillerinin aile bireylerine karşı işlenmesini cezayı ağırlaştıran bir sebep olarak kabul ediyor. Şiddet fiilinin ağırlığına göre sıralamak gerekirse, Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesine göre eşe veya çocuklara karşı kasten öldürme fiili işlenirse fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. 2- Aile içinde gördüğünüz kötü muamele veya şiddete karşı ne yapabilirsiniz? 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a göre; şiddete maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan ya da şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişi, en yakın polis merkezine, jandarma karakoluna, Cumhuriyet Savcılığı’na, Aile Mahkemesi Hâkimliği’ne, Kaymakamlığa veya Valiliğe başvurmalıdır. Ayrıca, şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı halinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. 3- Cinsel saldırıya uğramak nedir ve eşin cinsel saldırısı da cezalandırılır mı? Cinsel saldırı eyleminin eşten gelmesi onun ceza almasını engellememektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesi cinsel saldırı eyleminin evlilik birliği içinde gerçekleşmesi halini, şikayete bağlı bir suç olarak kabul etmektedir. Bu durumlarda kadınlar susmamalı ve eşlerinden gelen kabul edilemez derecede cinsel saldırıları da mahkemeye taşımalıdırlar. 4- Cinsel tacize uğruyorsanız, özellikle bu taciz iş yerinizde gerçekleşiyorsa ne yapmalısınız? Türk Ceza Kanunu, işyerinde cinsel taciz eylemini, bu eylemin, nitelikli hali olarak tanımlamıştır. Kanun, çalışma yaşamı içinde bulunan bir kişinin, işyerinde, hiyerarşi ve hizmet ilişkisinin yarattığı güçten ya da aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak, diğer çalışana cinsel tacizde bulunması halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağını belirtmektedir. (TCK:105/2) 5- Çocuğunuz cinsel istismara uğramışsa? Cinsel istismarın, on beş yaşını tamamlamamış ya da on beş yaşından yukarı olsa da uğradığı saldırının anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda da ceza yarı oranında artırılır. (TCK:103/1) Cinsel istismarın, üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan veya kayın hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde de verilecek ceza, yarı oranında artırılır. (TCK:103/3) 15-18 yaş arasındaki çocuklarla zor kullanmadan, yani cebir, tehdit ve hile olmaksızın, cinsel ilişkide bulunan kişi de şikayet edilmesi halinde cezalandırmaya tabi tutulur. (TCK:104) 6- Tecavüzcü, mağdurla evlenerek cezadan kurtulabilir mi? Tecavüzcünün mağdurla evlenerek cezadan kurtulması bugün artık Türk hukukunda yer almayan, geçmişte kalmış bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile bu uygulama yürürlükten kaldırıldı. Bu nedenle, tecavüzcü ile mağdur arasından sonradan bir evlilik ilişkisi kurulmuş olsa bile, fail yine de cezalandırılmaktan kurtulamaz. 7- Bekaret kontrolü yasal mıdır? Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaksızın yapan kişi cezalandırılır (TCK md. 287). Bu nedenle kanunda belirlenen yetkili hâkim ve savcı dışında kalan, sözgelimi okul veya yurt müdürü gibi kişiler tarafından böyle bir fiilin işlenmesi halinde, bu kişiler cezalandırılır. Ancak, bulaşıcı hastalıklar nedeniyle kamu sağlığını korumak amacı ile kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler için bu madde hükmü uygulanmaz. Bu düzenlemede eksik olan yan, bu tür muayeneler için mağdurun rızasının aranmamış olmasıdır. 8-İstemediğiniz bir evliliğe zorlanabilir misiniz? 1 Ocak 2002 yılında yürürlüğe giren, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; hiç kimse zorla evlendirilemez. 17 yaşını doldurmuş olsa da kişi 18 yaşına kadar kanun önünde küçük sayılır. Kişi küçük de olsa öncelikle kendi izni alınır. Evlenmek istemeyen kişi, zorlandığı durumda savcılığa suç duyurusunda bulunabilir. Ayrıca zorla evlendirilen kişi Türk Medeni Kanunu’nun 149, 150 veya 151. maddelerine dayanarak evliliğin iptali davası açabilir. 152. maddeye göre bu dava, öğrenmeden itibaren 6 ay ve evlenme tarihinden itibaren en geç 5 yıl içinde açılmalıdır. 9- Resmi nikah olmaksızın dinsel törenle evlenmenin sonuçları nelerdir? Türk Ceza Kanunu’nun 230. Maddesine göre, aralarında evlenme akdi ya da resmi nikah olmaksızın dini nikah yaptıranlar ve yapanlar hakkında hapis cezası söz konusu olur. Bu durumdaki kişiler resmi nikah yaparlarsa kamu davası ve hükmedilen ceza ortadan kalkar. Ayrıca resmi nikah olmaksızın dini törenle evlenenler, eşlerinden kalan mirasta pay sahibi olamayacakları gibi, fiili birlikteliğin sona ermesi halinde evliliğin sona ermesi hükümlerinden de yararlanamazlar. 10- Evlilik birliği içerisinde haklarınız ve görevleriniz nelerdir? Her şeyden önce evlilik birliği içerisinde eşinizle eşit haklara sahipsiniz. Medeni Kanun’un 186. maddesi uyarınca eşler evlilik birliğini birlikte yönetirler. Artık aile reisliği kavramı Medeni Kanun’dan çıkarılmış bulunuyor. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar. Çalışıyor olmasanız bile ev içindeki emeğiniz aile geçimine katkı olarak değerlendirilir. Evlilik içerisinde verilecek kararlarda eşinizle eşit oy hakkına sahipsiniz. Bu nedenle çocuklarla ilgili olarak verilecek kararlarda da eşlerin ortak hareket etmesi gerekiyor. Eğer velayeti kullanırken eşler arasında anlaşmazlık çıkarsa, anlaşmazlığın çözümü konusunda Aile Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz. Eşler ailenin oturacağı konutu tek başına seçme hakkına sahip değildir. Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu satamaz veya üzerine ipotek koyduramaz.(MK. 194. madde) Eğer oturduğunuz ev eşinizin adına kayıtlı ise ve satılmasını istemiyorsanız, tapu kütüğüne aile konutu şerhi koydurtarak evin satışını engelleyebilirsiniz. Bu şerh, ilgili tapu müdürlüğüne yapacağınız yazılı başvuru (dilekçe) ile konulabileceği gibi, Aile Mahkemesine yapacağınız başvuru sonucunda, mahkemece de konulabilir. 11- Evlenmeden önceki soyadınızı evlendikten sonra da kullanabilir misiniz? Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesine göre, kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Evlenirken bu hakkını kullanmayan kadın, daha sonra her zaman bu işlemi yaptırtabilir. 12- Eşiniz çalışmanızı engelleyebilir mi? Yeni Medeni Kanun’un 192. maddesine göre; “Eşlerden her biri meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulur.” Yani, çalışmak isteyen kadın, kocasından izin almak zorunda değildir. Ancak çalıştığı işin niteliği, çalışma saatleri, çalışma yeri gibi bazı nedenler, evlilik içinde tartışmalara sebep oluyorsa ve objektif olarak evlilik birliğini sarsıcı nitelikte görülebilirse, bu durum kadın eş aleyhine sonuçlar doğurabilir. 13- Eşiniz, Aile Hukuku’ndan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa ne yapabilirsiniz? Medeni Kanun’un 195. maddesi uyarınca evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin (Aile Mahkemesi) müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aile bireylerinin karşılıklı olarak bakım, eğitim, destek olma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi eşin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamak üzere, Aile Mahkemesine başvurarak tasarruf yetkisi de sınırlanabilir. 14- Ailenizin ekonomik varlığını tehlikeye düşürecek işlemlere karşı önlem alabilir misiniz? Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak üzere eşinizin malları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılması için Aile Mahkemesine başvurabilirsiniz (MK.m.199). Örneğin, sürekli kumar oynayan ve evine bakmayan, mallarını satarak dışarıda tüketen, başkalarına yediren, ya da başkaları lehine kefil olup borçlanan eşinize karşı böyle bir dava açarak, Aile Mahkemesinden tedbir talep edebilirsiniz. Bu durumda eşiniz, sizin onayınız olmadan, malları üzerinde tasarruf edemez, onları satamaz, tüketemez. 15- Boşanma sebepleri nelerdir? Eşlerin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede evlilik temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Medeni Kanun’un 166. maddesinde bu boşanma nedeni “Evlilik birliğinin sarsılması” olarak tanımlanmıştır. Bu, halk arasında “şiddetli geçimsizlik“ olarak bilinen, genel boşanma sebebidir. Bunun dışında Medeni Kanun’da özel boşanma sebepleri sayılmıştır: Zina, Hayata Kast (öldürmeye teşebbüs etme), Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış (şiddet uygulama, ağır hakaret vb.), Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme (örneğin yüz kızartıcı bir suç işleme, cinsel sapkınlıklar, ayyaşlık, kumar bağımlılığı vb.), Terk (bir eşin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi) ve Akıl Hastalığı (her akıl hastalığı değil, evlenmesinde sakınca olan akıl hastalıkları) özel boşanma sebepleridir. 16- Boşanmanın mali sonuçları nelerdir? Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, boşanmada daha fazla kusurlu olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan yoksulluk nafakası talep edebilir. Ayrıca şartları gerçekleşmişse, boşanmada kusurlu olan taraftan maddi ve manevi tazminat istenmesi de söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim masraflarına da katılmak zorundadır. Buna da iştirak nafakası denir. Ayrıca boşanma sonucunda, eşler farklı bir mal rejimi kabul etmemişlerse, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi de -aşağıda belirtileceği gibi- istenebilecektir. 17- Evlilikte mal rejimi (evlilik mallarının paylaşımı) nasıldır? Yeni Medeni Kanun’un 1 Ocak 2002′de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yasal mal rejimi, “edinilmiş mallara katılma” rejimidir. Eşler noterde yapacakları bir sözleşme ile ya da evlenme başvurusu sırasında tarafların yapacakları yazılı bir bildirimle farklı bir mal rejimi kabul edebilirler. Bu nedenle evlenme başvurusu yaparken kadının neye imza attığını bilmesi çok önemlidir. Ancak seçilebilecek olan mal rejimi, kanunda belirtilenlerle sınırlıdır. Bunlar; Mal Ayrılığı, Paylaşmalı Mal Ayrılığı ve Mal Ortaklığıdır. Eğer eşler bu rejimlerden birini seçmemişse, yasal mal rejimi sayılan “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi”ne tabidirler. 18- Boşanma sonucunda çocuk üzerindeki velayet hakkı ne olacaktır? Boşanma davası devam ederken hâkim, hangi tarafın çocuğa daha iyi bakabileceğine inanıyorsa velayeti ona verir. Boşanma kararı ile birlikte, velayet hakkına sahip olmayan tarafla çocuğun ilişkisinin nasıl olacağına da tarafların anlaşamaması halinde, hâkim karar verecektir. Ancak ülkemizde daha çok, velayet hakkı anneye verilmektedir. Özellikle ana bakımına muhtaç olan çocuklar anne yanında bırakılmakta, baba ile çocuk arasında kişisel görüşme hakkı da yine hâkim kararı ile belirlenmektedir. Çalışan anne söz konusu olduğunda, genellikle babaya 15 günde bir hafta sonu görüşme hakkı tanınmaktadır. Birden fazla çocuk söz konusu ise, Yargıtay’ın kararları gereğince, mümkün oldukça kardeşler birbirinden ayrılamaz ve velayetleri birlikte anneye veya babaya verilir. Mahkeme velayeti düzenlerken, ayırt etme gücüne sahip olan çocukların (genellikle 11 yaş sonrası) görüşünü almak zorundadır. 19- Boşanan kadın eski eşinin soyadını kullanmaya devam edebilir mi? Boşanma halinde kadın, eşinin soyadını kaybeder ve evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Bu durumda resmi kimliklerini yeni soyadına göre yenilemesi gerekir. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. Kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta haklı menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, boşandığı kocasının soyadını taşımasına izin verir. Boşanma davası esnasında bu talep edilmese bile, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde aynı mahkemeden boşandığı eşinin soyadını kullanmasına izin istenebilir. 20- Kadının yeniden evlenmek için bekleme süresi nedir? Kadın, önceki evliliğinin ölüm, iptal ve boşanma nedeniyle sona ermesinden başlayarak 300 gün geçmedikçe yeniden evlenemez. Bu düzenleme ile azami hamilelik süresinin geçirilmesi ve böylelikle doğacak çocuğun soy bağının karışmaması hedefleniyor. Ancak, bu bekleme süresinden önce evlenmek isteyen kadın, Aile Mahkemesine bir dilekçe ile başvurarak önceki evliliğinden hamile olmadığının tespitini ve evliliğine izin verilmesini isteyebilir.
Kadının Artık 'Soyadı' Var
Ankara 11. Aile Mahkemesi, evlendikten sonra da bekarlık soyadını kullanmak isteyen kadının talebini, Türkiye’nin uymakla yükümlü olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yaparak kabul etti. Duruşma yapmadan dosya üzerinde karar veren mahkeme, bekarlık soyadını kullanmanın temel bir hak olduğu gerekçesiyle kocanın rızasının aranmamasına da hükmetti. Radikal’den Mesut Hasan Benli’nin haberine göre, evlendikten sonra kocasına ait ‘Ardıç’ soyadını alan İlknur Kaya, sadece bekarlık soyadı olan ‘Kaya’ soyadını kullanmak için Ankara 11. Aile Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda davacının, çevresinde ve sosyal hayatında ‘İlknur Kaya’ olarak tanındığı, özel hayatı ve kişiliği üzerinde mutlak hâkimiyet ve bağımsızlık açısından eşinin soyadını taşımama hakkına sahip olduğu, bu nedenle kızlık soyadını kullanmak istediği kaydedildi. Davaya bakan Ankara 11. Mahkemesi de örnek bir karara imza attı. Mahkeme dosya üzerinde inceleme yaparak ve kocanın rızasını aramadan kadının bekarlık soyadını kullanmasına izin verdi. Kararda, bekarlık soyadının temel bir hak olduğu belirtilerek şu değerlendirme yapıldı: “Bu hakkın kullanılmasının erkek eşin rızasına bağlı tutulması, ayrımcılığın sürdürülmesi olarak düşünülmüş ve eşin davaya katılmasına gerek olmadığı kabul edilerek, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verilmiştir.” Hâkim Mustafa Karadağ tarafından verilen kararda, Medeni Kanun’a göre, kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla zorunlu kılındığı; ancak bu durumun Türkiye tarafından kabul edilen uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulandı.Diken
Can Tanrıyar İçin Petek Dinçöz'e Karşı Koruma Tedbiri
Yapımcı Can Tanrıyar, eski eşi şarkıcı Petek Dinçöz'e karşı 1 ay süreyle, şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama ve küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunulmaması kaydıyla koruma tedbiri kararı aldırdı. Mahkemeye sunulan dilekçede Can Tanrıyar, porno kaset iddiasına tepki gösterdi ve 'Bu kızın gerçekten psikolojik tedaviye ihtiyacı var' diye konuştu. Şarkıcı Petek Dinçöz'ün geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında, kendisi hakkında çeşitli iddialarda bulunduğu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan da korunması için yardım istediği Tanrıyar, 'haksızlığa uğradığı' gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Avukatı Hande Karasu aracılığıyla 18 Nisan'da İstanbul 10. Aile Mahkemesine başvuran Tanrıyar, eski eşi Dinçöz'e karşı 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'a göre, lehine koruma kararı uygulanmasını talep etti. 'Psikolojik savaş başlattı' Mahkemeye sunulan dilekçede, Can Tanrıyar'ın Petek Dinçöz ile 10 yılı aşkın bir süre evli kaldığı ve çiftin 2010 yılında boşanarak yollarını ayırdığı belirtilerek, Dinçöz'ün daha sonra şiddet ve tehdit içerikli davranışlarla hasmane bir tutum içerisine girdiği, psikolojik savaş başlattığı ve asılsız, küçük düşürücü ithamlarda bulunduğu öne sürüldü.Dilekçede, şiddet uyguladığı belirtilen Petek Dinçöz hakkında, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 4 ve 5. maddelerinde yazılı tedbir veya tedbirlere hükmedilmesi talep edildi. Talebi yerinde gören İstanbul 10. Aile Mahkemesi, 6284 sayılı yasanın 5/1-a maddesi uyarınca, Petek Dinçöz'ün 1 ay süreyle, mağdur Can Tanrıyar'a yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına hükmetti. Dinçöz'e, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde 3 günden 10 güne kadar ve aykırılığı her tekrarında ise 15 günden 30 güne kadar zorlama hapse tabi tutulacağı uyarısında bulunulmasına da karar veren mahkeme, kararın birer örneğinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi'ne gönderilmesine de hükmetti. 'Bence kanunun adının değişmesi lazım' Kararı almasının ardından avukatıyla birlikte Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda gazetecilere açıklama yapan Tanrıyar, alınan karara çok teşekkür ettiğini ve günlerdir hiç alakasının olmadığı konularda çoluk çocuğuna mahçup düştüğünü söyledi. Hakkında koruma tedbiri uygulanan kanunun 'aile ve kadını koruma kanunu' olduğuna dikkati çeken Tanrıyar, 'Fakat çok çok nadir de olsa, erkeğin mağdur olduğu durumlar da var. Ben tabii yüzde 90 hanımların mağdur olduğunu düşünenlerdenim ama bizimki farklıydı. Hakikaten farklı olduğunu mahkeme gördü ki benim Petek'ten korunmama dair bir karar verdi. Bunun devamında açacağımız çok dava olacak' dedi. Tanrıyar, gazetecilerin, 'Başbakan sizi hiç aradı mı?' sorusuna karşılık da, 'Yok efendim, öyle bir şey yok. Çünkü bunun yeri mahkemeler. Öyle bir şey olduğunu sanmıyorum, öyle bir şey olsaydı direkt beni ararlardı' ifadelerini kullandı. 'Oyuna getirdiler' Uzun bir süre beraber yaşadığı kadınla ilgili kötü konuşmak istemediğini ve Dinçöz'ün ruh halinin iyi olmadığını düşündüğünü kaydeden Tanrıyar, 'Birilerinin çok kötü gazına geldiğine inanıyorum, kızı çok kötü oyuna getirdiler. Bunları bana yapmazdı çünkü. Zaten ortada bir şey olsa bize bu kararı mahkeme vermez. Kanun zaten 'aile ve kadına yönelik şiddete karşı koyma kanunu' ama bu sefer biz yararlandık. Bence kanunun adının değişmesi lazım' ifadelerini kullandı. Porno iddiası: 'Bu kızın psikolojik tedaviye ihtiyacı var' Tanrıyar, Dinçöz'ü birlikte çalıştığı insanların çukura attığını ve bu duruma düşmeyi hak etmediğini belirterek, 'O iyi bir kızdı. Bana bunları demesine inanamıyorum. Mesela, 'porno' hadisesini söylüyor. Bir kere, bir hanım 'porno' diye bir şeyle ortaya çıkmaz. Bu kızı ne hale getirmişler? Ben niye bu kız hakkında kötü konuşmuyorum. Bu kızın gerçekten psikolojik tedaviye ihtiyacı var' diye konuştu.Dinçöz'ün parasının bittiğinin söylendiğini ve 2 yıldır işlerinin kötü gitmesinin nedeninin kendisi olmadığını da ifade eden Tanrıyar, 'Türkiye'de iyi bir şarkıyı hiç kimse durduramaz. Başbakan da durduramaz. İyi bir şarkı yaparsanız gümbür gümbür çalınır ve işinize bakarsınız' dedi. Tanrıyar'ın avukatı Hande Karasu da mahkeme kararıyla ilgili, 'Erkekler için çok nadir verilen bir karar' ifadesini kullandı.AA
Özür Dilediyse Tacizci Babayı Affedin Fetvası...
15 yaşındaki F.İ.'ye çeşitli tarihlerde babasının cinsel tacizine maruz kaldı. Alo Fetva hattındaki hoca, 'özür dilediyse affedin' dedi! Ankara'da yaşayan, 15 yaşındaki F.İ., iddiaya göre çeşitli tarihlerde babasının cinsel tacizine maruz kaldı. Babasının tacizinden bunalan genç kız, yaşadıklarını önce annesine, daha sonra da okuldaki rehber öğretmenine anlattı. Rehber öğretmenin şikâyeti üzerine baba tutuklandı. Başlatılan soruşturma kapsamında, F.İ, 14 Mayıs’ta Savcı Ferhat Sarıkaya’ya mağdur sıfatıyla ifade verdi. Uzmanlar eşliğinde alınan ifadede genç kız, maruz kaldığı cinsel tacizi annesine anlattığını ifade ederek, “Annemin yanında, babam bana yaptıklarını kabul etti. Özür diledi ve tövbe ettiğini söyledi” dedi. Annesinin olayı öğrendikten sonra önce babasından boşanmak istediğini de aktaran F.İ., ifadesinde şu çarpıcı iddiada da bulundu: “Annem önce babam ile boşanmak istedi. Sonra ‘bu olayları Diyanet İşleri’nden soralım’ dedi. Ben de okuldaki din öğretmenimden Alo Fetva hattının telefon numarasını aldım. Annem, Alo Fetva hattındaki bir hocaya, babamın yaptıklarını ve özür dilediğini anlattı. Diyanet’teki hoca da ‘eşiniz özür dilediyse affedin, evlilik birliğini devam ettirin’ dedi. Telefonun hoparlörü açıktı. Diyanet ile görüştükten sonra annem boşanmaktan vazgeçti. Babam bana ‘sülaleye rezil oluruz söyleme’ diyordu. Ben babamdan şikâyetçi değilim. Ben de başımdan geçenleri okuldaki hocama anlattım ve onlar da polise olayı bildirdiler.”Aile Mahkemesi’ne başvurarak, F.İ., için koruma talebinde bulundu. Hâkim Şerafettin Şanver, babanın 6 ay boyunca kızına yaklaşmamasına karar verdi. Tutuklanan baba, tahliye olsa bile 6 ay boyunca kızının yanına yaklaşamayacak.Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, Alo Fetva hattına ilişkin kayıt tutulmadığını belirtti. “Tacizci babayı affedin” şeklinde bir fetva verilip verilemeyeceği sorusuna yetkililer, “Fetva hattını arayan kişinin olayı nasıl anlattığını bilmiyoruz. Buradaki görevliler sürekli değişir. Olayın, din görevlisine nasıl aktarıldığı konusunda bilgi yok. Bu nedenle bir şey söylememiz mümkün bulunmamaktadır” yanıtını verdiler.Haber: Mesut Hasan Benli | RadikalKaynak: Demokrat Haber
Yargıtay: Yapay Döllenme 'Zina' Sayılmaz
İzmir’de yaşayan E.Ş., 6 yıllık evli olduklarını ve çocukları olmadığını, sorunun kendisinden kaynaklandığını ve bu durumu kabullendiğini belirterek “Ancak eşim, benim iznim ve onayım olmadan yurtdışında ‘yapay döllenmeyle’ hamile kaldı. Kendimi ihanete uğramış hissediyorum. Zina nedeniyle eşimden ayrılmak istiyorum” diyerek boşanma davası açtı. İzmir 13. Aile Mahkemesi’nde görülen boşanma davasında mahkeme, çifti “zina” nedeniyle boşadı. Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını bozdu. Yargıtay, kocayı haksız buldu ve kocasından başka bir erkeğin spermlerinin “yapay döllenme” suretiyle kullanılmasının “zina” sayılamayacağına karar verdi. Yargıtay kararında, “Zina için tam ve normal bir ilişki şarttır.' dedi.  Milliyet
Vajinismus Hastası Kadına Boşanma Tazminatı Yok
Mahkeme, ''vajinusmus rahatsızlığı'' nedeniyle eşinden boşanan kadının nafaka talebini, cinsel birlikteliğin kadının fiziksel ve psikolojik durumu nedeniyle gerçekleşmediği ve fiili bir evliliğin de tam olmadığı gerekçesiyle reddetti. Ankara 7. Aile Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, çiftin mahkemeye sundukları dilekçelere yer verildi. Koca A.T. eşi V.T. ile 24 Haziran 2012'de evlendiklerini, eşinin istememesi üzerine cinsel ilişkiye giremediklerini ileri sürdü. Eşine doktora gitmeyi önerdiğini belirten A.T. eşinin bu öneriyi kabul etmediğini kaydetti. Cinsel sorunlar nedeniyle eşinin asabileştiğini anlatan A.T, V.T.'nin tam kusurlu olduğunu iddia ederek, toplam 110 bin lira tazminat istedi. A.T. ayrıca, kadının istediği nafaka ve tazminat taleplerinin de reddini istedi. V.T. de eşiyle cinsel ilişkiye girememesi üzerine tedavi gördüğünü, ancak eşi A.T'nin bu tedavi sürecine katılmadığını ileri sürdü. Kadın, şiddetli geçimsizlik yaşadığını ileri sürdüğü kocasından 35 bin 200 lira tazminat ve nafaka talebinde bulundu. Mahkeme, yaptığı incelemede, çiftin cinsel birliktelik yaşayamadığını tespit ederek, evlilik birliğinin sosyal amacının yanında cinsel arzuları tatmin etmesi gayesinin de bulunduğunu dikkate alarak, evlilik birliğinin devamında taraflar açısından bir yarar bulunmadığına hükmetti. Çiftin birbirinden istediği tazminat taleplerini reddeden mahkeme, cinsel birlikteliğin kadının fiziksel ve psikolojik durumu nedeniyle gerçekleşmediğini de belirterek, kadının nafaka isteğini evliliğin tam olarak gerçekleşmemesi nedeniyle geri çevirdi.AA
YARSAV Adaylarını Resmîleştirdi
HSYK seçimleri için YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın ortak çıkardığı adaylar Yüksek Seçim Kurulu’na adaylık başvurularını resmen yaptı. YARSAV seçimin eşit şartlarda yapılmadığı iddiasıyla gereğinin yapılması için YSK'ya itirazda bulundu.Yargıdaki grupların adaylarını açıklamasının ardından seçim takvimi işlemeye başladı. Adaylar ve gruplar resmi başvuru için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvuruda bulunmaya başladı. Hakim ve savcıların en geç 9 eylül 2014 tarihine kadar YSK'ya adaylık için başvurması gerekiyor.YARSAV ve Yargıçlar Sendikası da ortak belirlediği adaylarla YSK’ya başvuruda bulundu. Buna göre;İzmir 16. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakimi Ayşe Sarısu Pehlivan, İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Berrin Lale Şenoymak, Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk, İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi İbrahim Fikri Talman, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Tekik Hakimi Levent Ünsal, Ankara 8. İş Mahkemesi Hakimi Leyla Köksal, Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Aydın, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Bağarkası, Ankara 11. Aile Mahkemesi Hakimi Mustafa Karadağ, İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Nuh Hüseyin Köse, Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Süleyman Demirel, YARSAV'ın desteklediği adaylar oldu.YARSAV Başkanı Murat Arslan, eşit şartlarda seçim yapılmadığı gerekçesiyle YSK’ya şikayette bulunduğunu da belirtti. Yargıda Birlik Platformu’nun Bakanlık destekli çalışma yaptığını ifade eden Arslan, seçim sürecinde devlet olanaklarının bir grup lehine orantısız bir şekilde kullandırılması ve bazı kamu görevlilerinin istihdam edilmesiyle ilgili ve oluşturulan korku ikliminden dolayı seçim güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak YSK’ya başvuru yaptıklarını açıkladı.Eşitlik ilkesine aykırıYargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, adaylarına saldırıların olduğu bir seçim ortamında eşitlikten bahsetmenin mümkün olmadığını belirtti. 8-10 kişinin oy kullanacağı adliyelerde sandıkların Bölge İdare Mahkemeleri’ne taşınması için YSK’ya başvuruda bulunduklarını belirten Eminağaoğlu, sandıkların taşınmaması halinde buralarda oy kullanacak seçmenlerin nereye oy verdiğinin deşifre olacağını iddia etti:“Çeşitli yerlerde mülki makamlar organizasyonlar adı altında Yargıda Birlik Platformu çalışmalarında kullanılıyor. Burada eşitsizlik söz konusu. Kamu kaynakları seçim sürecinin dışında tutulması gerekir. Yargıda Birlik Platformu devletin her türlü imkanını kullanırken bize de zorluklar çıkarılmaktadır. Seçim çalışmalarına başladığımız Ağrı Doğu Beyazıt Adliyesi’ne alınmama durumuyla karşılaştık.”HSYK seçimlerine gözlemciAvrupa Yargıçlar Birliği’nden HSYK seçimlerine gözlemci göndermesi için başvuruda bulunduklarını belirten Eminağaoğlu, Avrupa Yargıçlar Birliği Başkanı ve üç gözlemcinin Türkiye’ye gelerek HSYK seçimlerinde rapor hazırlayacağını ve Avrupa Konseyine sunacağını belirtti:“Geçen hafta 2 bine yakın hakim ve savcı Yargıda Birlik Platformu tarafından Ankara’ya taşındı. O otobüsler hangi olanaklarla Ankara’ya taşındı? Biz hakim ve savcılara brifingi kabul etmiyoruz. Müsteşarın o toplantıya katılması da yanlıştı. Tarafsızlık ilkesine de aykırı bir durumdu. Yargıda Birlik Platformu oluşumunun tarafsızlık için ortadan kaldırılması gerekir.”Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 'yolsuzlukların üzerine gideceğiz' sözlerine de değerlendiren Eminağaoğlu, “söylemleri ve davranışları samimi değil” dedi. Gazetecilerin 'polislere yapılan operasyonlara bakışınız ne olacak?' sorusuna da cevap veren Eminağaoğlu, bağımsız ve tarafsız bir yargı için yola çıktıklarını ve hukuk dışı hiçbir işlemi kabul etmediklerini belirtti.Kaynak: Al Jazeera
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bakanlar Kurulu’nun gündeminde savaş olacağı zaten belliydi. ABD’nin Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün yayılmasına karşı açtığı cepheye askeri olarak ne katabileceği konuşulacaktı.Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel gelip IŞİD, Irak, Suriye konusundaki son durumu anlatacak, sonra da 2 Ekim’de Meclis’te oylanacak Irak ve Suriye tezkeresine son şekli verilecekti.Sabah saatlerinde başlayan toplantının öğle saatlerinde bitmesi bekleniyordu, arkasına AK Parti MKYK toplantısı konmuştu.Özel ekibiyle geldi, içlerinde Genelkurmay diplomasisinden de sorumlu İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve geçtiğimiz haftayı sınır birliklerini teftişler geçiren Orgeneral Hulusi Akar da vardı.