Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
PYD İkileminde Yeni İnce Ayar | Sami Kohen | Milliyet
Kuzey Suri- ye’deki kaotik ortamda, Kürt siyasi hareketi PYD’nin durumu, IŞİD’e karşı mücadelede el ele veren Türkiye ve ABD için bir ikilem oluşturuyor.
Aslında Ankara’nın ve Washington’un PYD’ye (Demokratik Birlik Partisi) ve onun askeri kanadı YPG’ye (Halk Koruma Birlikleri) karşı görüşleri birbirlerinden oldukça farklı. Ancak son olarak artan IŞİD tehdidi karşısında, iki müttefik İncirlik hava üssünün kullanımını da kapsayan yeni mutabakatın PYD ile ilgili pozisyonlarında bir “ince ayar” yapmış bulunuyorlar.
Temel pozisyonlar
ABD’nin şimdiye kadar PYD-YPG karşısında takındığı tavrı belirleyen, “IŞİD faktörü” olmuştur.
PYD, Esad rejiminin Kuzey Suriye’deki boşluğundan yararlanarak bölgede kendi kantonlarını kurma stratejisinde, IŞİD güçleriyle karşılaşmıştır. IŞİD’in gücünü kırmayı amaçlayan ABD, bu durumda PYD-YPG’yi kendi doğal müttefiki olarak görmüş ve cihatçılara karşı savaşan Kürt güçlerine hava bombardımanı dahil her türlü desteği sağlamıştır. ABD şimdi de Kuzey Suriye’yi IŞİD’den temizleme stratejisinde, savaş alanında (yani karada) başarı gösteren YPG’ye güveniyor.
Üreten Yaratan Bir Dost: Fikret Otyam | Doğan Hızlan | Hürriyet
Yazımın başındaki fotoğraf Antalya'da, Fikret Otyam adına galeri ve onun eserlerinden oluşan serginin açılışından sonraki ödül yemeğinde çekilmişti.
Resim, yazı, fotoğraf: Bu üç sanatın bir ustada buluşmanın simgesiydi Fikret Otyam. Cumhuriyet gazetesi yıllarından anımsadığım bir Fikret Otyam portresi hep gözümün önünde. Omzuna asılı birkaç fotoğraf makinesi, elinde bir teyp... Her zaman kendine özgü giyimiyle ve tebessümüyle!
Son kez Antalya'da adına açılan sanat galerisinin töreninde buluşmuştuk. Hızla belleğimden geçen görüntüler. Antalya'daki özlem gidermeler. İstanbul'da özel buluşmalar. Otyam birçok açıdan ilk olmanın unutulmazlığına damga vurdu. Güneydoğu'yu ondan tanıdım. Bir röportaj ustalığı örnekleriydi yazdıkları, fotoğraflarıyla, yazısıyla ve Ahmed Arif'ten dizelerle. Zengin bir kaynaktı. Gide Gide, Türkiye'yi, Güneydoğu'yu tanıtan röportajların önemini, sonraya etkilerini hepimiz kabul ediyoruz. Oraları öylesine yazdı ki, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, onu GAP'ın açılışına davet etmişti.
Ahmed Arif'in tanınmasında, şiirlerinin yaygınlaşmasında bu yazıların rolünü anmak gerekir. Bu yönüyle, başka yazarları da anımsayarak, Otyam'ın güvenilir dostluğunu ilk satırlarda vurgulamalıyım. Antalya'ya ne zaman gitsem onu arardım, iki eli kanda olsa gelirdi, eski bir kelimeyi kullanacağım onun için, son derece hatırnazdı. Seveni çoktu, Beşiktaş Belediyesi onun için dostlarının buluştuğu bir gece düzenlemişti, o gecenin kalabalığ, görenlerde Fikret Otyam'ın büyüsünü yaşatmıştı. Sanatçılar, yaşadıkları kente, semte onur verirler. Onların adı orayı yüceltir. Gazipaşa ve Antalya için de Fikret Otyam böyle adlardan biriydi.
Memnun Muyuz Millet? | Ümit Kıvanç | Radikal
'İnsanca yaşamak' falan dendiğinde iktidarın münazaracıları aldırış etmiyor. 'İnsanlar ölüyor', 'toplum fena bölünüyor', 'geleceğimiz kararıyor' gibi laflar pek az kimseye bir şey anlatıyor, görebildiğim kadarıyla.
Ben size bu satırları yazmaya çalışırken, İstanbul Sultanbeyli'de polis merkezine bombalı saldırı yapılmış, 10 kişi yaralanmış, ayrıca, söylendiğine göre, çatışma çıkmış, “iki saldırgan” ile bir polis şefi ölmüş, bunları fırsat bilen birileri, tahrike kapılmaya hazır bir kalabalığı HDP binasına sürüklemiş, barışa dönüş umutlarını bir de bu yandan kundaklamıştı, Silopi'de çatışmalar yeniden başlamış, Sarıyer'deki ABD Konsolosluğu taranmıştı. ABD'nin Missouri eyaletindeki St. Louis'in varoşu Ferguson'da geçen yıl polisin öldürdüğü siyah genç Michael Brown'ı anma gösterisinde de çatışma çıkmış, polisin açtığı ateşle iki kişi vurulmuştu. Göstericiler taş, polis gaz atmaya girişmişti.
Brezilya'nın Sao Paulo şehrinde, son beş yıla bakılırsa, polisin yargısız infazla her sene yaklaşık üç yüz (300) insanı öldürdüğü -Uluslararası Af Örgütü tarafından- açıklanalı birkaç gün olmuştu; bunların dörtte üçü yoksul genç siyah erkeklerdi. Mısır'ın başşehri Kahire'de, Adliye Sarayı önünde bomba patlamıştı, ölü-yaralı vaziyeti henüz belli değildi.
İslamcılar Tosuncuklarla Yeniden Cilveleşirken | Ahmet İnsel | Cumhuriyet
Kendinin hâkim güç olduğunu iddia edenin seçim sonuçlarını beğenmeyip, “tekrar edilmesi”ni zorladığına çok partili siyasal yaşama geçtiğimizden beri şahit olmadık. Askeri darbeler sonrası yapılan seçimler, darbeci güçlerin beklemedikleri, hoşlarına gitmeyen sonuçlar verdi. Buna rağmen, tekrar fikrini cunta yöneticileri dile getirmedi. CHP, 1977 seçimlerinde yüzde 42 oyla Meclis’te çoğunluğu elde edemeyince kimse seçimlerin tekrar edilmesi gerektiğini söylemedi. 1990’larda yapılan üç seçim de koalisyon dışında hükümet kurma olanağı vermedi. Kimse böyle bir öneride bulunmadı.
Yasalara uygun yapılmış bir seçimin tekrarı söz konusu olamaz. Seçimlerin yasalara uygun biçimde yapılmadığı tespit edilirse, bu seçimlerin iptalinin ardından yapılanı “seçim tekrarı” olarak tanımlamak mümkün olabilir.
Bu kelimenin üzerinde durmanın, bir dil tartışması başlatmanın ötesinde anlamı var. Kendini hâkim parti ilan etmiş olan AKP’nin, hâkim parti egemenliğinden ne anladığını ele veriyor. Kafalarındaki hâkim parti kavramı, sadece on yıldan fazla bir süre üst üste seçimleri tek başına kazanan partiyi değil, devletleşmiş parti sistemini her ne pahasına olursa olsun elde tutmayı meşru gören bir anlayışın hâkimiyetini ifade ediyor. Bu zihniyet seçimlerin “tekrar edilmesi” için var gücüyle bastırıyor.
Anlaşmaya Varılamayan 7 Madde | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Başbakan Davutoğlu ile CHP lideri Kılıçdaroğlu, koalisyon görüşmeleri için masaya oturduklarında önlerinde bir liste duruyordu.
Liderlerden önce bir araya gelen AK Parti ve CHP heyetlerinin hazırladığı bir listeydi bu.
AK Parti ile CHP heyetlerinin üzerinde anlaşma sağlayamadığı başlıklar yer alıyordu.
Öncelikli olarak kurulacak koalisyon hükümetinin niteliği konusunda ayrı düşünüyor AK Parti ile CHP.
AK Parti, reform hükümetinin kurulmasını isterken, CHP bir restorasyon hükümetinden yana.
Neyin restorasyonu! 13 yıllık AK Parti iktidarında uygulanan politikaların restorasyonu.
İsterseniz önce iki partinin temel görüş ayrılıklarının yer aldığı listenin tamamını verelim sonra dünkü liderler buluşması eşliğinde değerlendirmelere geçelim.
Lan Devlet! Bize Ne Yapmadın ki? | Oya Baydar | T24
T.C Devleti’nin Özel Harekat Timi komutanı, Yüksekova’da bir şantiyede çalışan 52 işçiyi, elleri arkadan bağlı yüzükoyun yere yatırmış böğürüyor: “Ne yaptı lan size bu devlet! Hepinizi tanıyorum ben; kim ki vatan hainliği yapıyor karşılığını görecek. Türk’ün gücünü göreceksiniz!”
Soru güzel. Cevabını da kendi içinde taşıyor. Yere yatırılmış “hain ve şerefsiz” Kürt yurttaşların bu sınavdan çakmaları mümkün değil. ‘Aha da bunu yaptı’ demeleri yeterli.
Türk ulus devletinin 100 yıldır değişmeyen zihniyet ve suç tarihi ancak bu kadar iyi özetlenebilir. 1915’te, bir milyondan fazla Ermeni’yi topraklarından süren, en az 600 bininin katledilmesine cevaz veren; tehcirlerle, soykırımla, mallarının müsaderesiyle, varlıklarına topraklarına el koymayla azınlıkların tümüne ‘Türk’ün gücünü’ gösteren devlet... 1938’de Dersim’de, başta Kızılbaş Alevîler Dersim halkını kadın, çoluk, çocuk kurşunlayan, dipçikleyen, sığındıkları mağaralarda boğan; Munzur’u kan rengi akıtan devlet… ‘Biz de varız, eşit yurtdaşlık haklarımızı istiyoruz’ dediklerinde her daim ‘şerefsiz, vatan haini’ ilan edilen Kürtleri asimile edemediğinde yok etmeyi yeğleyen devlet…
Şimdi Söz Sırası Kronolojide | Yıldıray Oğur | Türkiye
Hakkında çok şey yazılıp çizildi. Aslında böyle değil, şöyle dediği söylendi. Üzerinden misilleme denen infazlar, canlı bombalı saldırılar meşrulaştırılmaya çalışıldı. “Erdoğan’ın saldırgan politikaları”nın, “PKK’nın misillemeleri”ne davetiye çıkardığını yazarak adalet hatta kısas konusunda bile IŞİD’den daha geri bir yere düştüğünü gösterenler oldu.
2005’den beri çözüm süreçlerinin arkasında durmuş Erdoğan’ın başkan olmak için savaş çıkarttığı gibi kör testereyle yapılmış komplo teorileri, 11 Eylül’ü Bush yaptırdı tezlerini ileri sürenlere meczup muamelesi yapan yabancı gazetelerde kapış kapış gidiyor.
Her kronoloji muhakkak siyasi bir hatırlama eleğinden geçer. Olabildiğince farklı siyasi eğilimli kesimlerce yapılmış örneklere bakarak hazırlanmış bu kronolojinin de muhakkak öyle bir eleği vardır; Umarım “Çözüm sürecini savunmak” olduğu düşünülür.
Aslında hakkı 2005’ten başlatmaktır. Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasından ve MİT’in ilk PKK temaslarından alıp, Oslo sürecinden, Habur’dan, 2011’de Öcalan’la yürütülen temaslara kadar getirmek...
Erdoğan’ın Sigarayla İmtihanı | Soner Yalçın | Sözcü
Tespit 1) Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sigara karşıtı olduğunu bilmeyen yoktur. Erdoğan, insanlara sigarayı bıraktırmaya çalışıyor. Ve hatta sigara içenlerle sert tartışmalara giriyor.
Tespit 2) 96 yaşındaki eski Almanya Cumhurbaşkanı Helmut Schmidt, evine 38 bin kutu Salem marka sigara stokladı. Hesabına göre, 100 yaşına kadar yetecek sigara almıştı!
Güzel…
Başlayabiliriz…
Kent Switch, Marlboro Blue Ice, Marlboro Touch, Parliament Aqua, Viceroy Switch, Lucky Strike Menthol, Chesterfield Blue Slim ve niceleri…
Hepsi mentollü sigara ve Türkiye sanki mentollü sigarayı yeni keşfediyor!..
Oysa... Tiryakiler bilir ki; eskiden de mentollü bir sigara markası vardı ve hâlâ var: Salem.
Bu sigaranın tütününe mentol katılırdı. Öyle, ne mentollü filtresi vardı, ne de filtresine yerleştirilen mentol kapsülü.
Peki… Ne oldu da Türkiye piyasası bir anda çeşitli mentollü sigara markasının işgaline uğradı?
Puslu Hava | Ayça Söylemez | BirGün
Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkânsız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.
Ümit Alan, Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı’nda gazeteciliğimizdeki devlet ya da iktidar vesayetinin, gazetecilikle yaşıt olduğunu yazdı: “İlk gazetesi devlet eliyle kurulan, ilk özel gazetesi de devlet desteğiyle yürüyen, ilk bağımsız gazetesi de aynı zamanda devlet memurluğu yapan bir idealist tarafından çıkarılan bir ülkeyiz.”
Yaklaşık 200 yıl sonra Anadolu Ajansı, Ajans Haber Türk, Ankara Haber Ajansı, Cihan Haber Ajansı ve İhlas Haber Ajansı, dönemin başbakanı Erdoğan’ın medya kuruluşu sahipleri ve yöneticileriyle yaptığı toplantının ardından 21 Ekim 2011’de ortak bir deklarasyon yayımlayarak, “yetkili mercilerin yasaklarına uyacaklarını” açıkladı.
Bundan dört yıl sonra, Temmuz 2015’te, yöneticileri telefonlar aranarak sansürlenemeyen 90’a yakın muhalif haber sitesi TİB kararı ve mahkeme onayıyla kapatıldı. Eski basından sorumlu bakan ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın “Özgür Gündem ve Evrensel’in de içinde olduğu, diğerlerini saymayayım birçok gazete… Bunlar suç makinesi” sözlerinin ardından.
Anayasal Güvence Altındaki “Türk'ün Gücü” | İrfan Aktan | Zete
Kürtlerin veya herhangi bir ezilen halkın, grubun hak talebinin meşruiyetini mağduriyetten devşirmek çok problemli. Mağduriyetin hesabıyla temel hakların hesabı ayrı iki konu.
Anlatamıyorum ki? Herkes bu ülkede istediği makama gelebiliyor. Kürt olunca ne oluyor ki? Devlet ‘sen Türksün’ diyorsa, sen de ‘Türküm’ de geç. N’olacak yani? İncilerin mi dökülecek?” “Yüksekova’da işçilere yapılanları gördünüz mü” diye soruyorum. “Canım koca devlet, koca polis teşkilatı. Elbette içinden üç-beş çürük elma çıkacak. Sen ona niye takılıyorsun ki” diye yanıt veriyor. Irkçılık, husumetin riyayla bezendiği, hiç de sığ ve kaba olmayan bir ideoloji. Ağlarını yavaş yavaş örer. Gerekçelerini kendi gediklerinden üretir. Tıkanıklıklarını ise aynı ideolojiyle hazırlanmış yasal/anayasal mevzuatla giderir. Nitekim mevcut anayasanın 66. Maddesi gayet açık: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”