onedio
Görüş Bildir

Suç Örgütü Haberleri

Suç Örgütü ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Suç Örgütü ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Yenidoğan Çetesi Skandalı Sonrası İstifa Çağrısı Yapılmıştı: Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'dan Açıklama!
Yenidoğan Çetesi olayı, Cumhuriyet tarihinin en büyük sağlık skandallarından biri. Muhalefet ise sık sık Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun skandal için istifaya çağırıyor. Bakan Memişoğlu ise istifa çağrılarına bugün yanıt verdi. Memişoğlu, 'Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir. Bunları yakalattığımız için mi?' ifadelerini kullandı. 
Yapıcı ve Çerkezoğlu Örgüt Lideri Oldu...
Savcıya iade edilen gezi iddianamesi yenilendi. Yeni iddianamede 5 fark var. İlk iddianameden farklı olarak Mücella Yapıcı ve Ali Çerkezoğlu örgüt liderliğiyle suçlanıyor İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nin, 'Şüphelilere yönelik suçlamalar net değil, eksiklikleri giderin' diyerek savcılığa iade ettiği Taksim Dayanışması üyelerine yönelik iddianame ikinci kez mahkemeye sunuldu. İlk iddianamede 'suç işlemek için örgüt kurmak'la suçlanan Gezi eylemcileri Mücella Yapıcı ve Ali Çerkezoğlu , yeni iddianamede 'suç örgütü lideri olmak'la suçlandı. Habertürk'ten Serdar Kulaksız 'ın haberine göre, Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Taksim Dayanışması üyelerine yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve aralarında Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Ayşe Mücella Yapıcı ile İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da bulunduğu 26 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame ikinci kez mahkemeye sunuldu. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan ilk iddianame, şüphelilere yönelik suçlamaların net olarak belirtilmediği ifade edilerek savcılığa iade edilmişti. İddianamede gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra yeniden mahkemeye gönderildi. Suç değişti Örgütlü suçlara bakan Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç Bayhan’ın hazırladığı iddianamede daha önce “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”la suçlanan Mücella Yapıcı ve Ali Çerkezoğlu’nun da arasında bulunduğu 5 kişi, bu sefer “suç örgütü lideri olmak” ve “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek”le suçlandı. 5 şüpheli hakkında 3 yıl 3 aydan 13.5 yıla kadar hapis istendi. İlk iddianamede, 5 şüpheli hakkında 18.5 yıla kadar hapis isteniyordu. Diğer 21 şüphelinin ise “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri” öne sürüldü. İddianamede, Taksim Dayanışması tarafından yapılan çağrı, “kışkırtma” olarak değerlendirildi. Yeni iddianamedeki 5 fark 1- İddianamenin ilk halinde 5 kişi, 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak'la suçlanıyordu. Yeni halinde 'suç örgütü lideri olmak'la suçlandı. 2- İddianamenin ilk halinde AK Parti İstanbul İl Başkanlığı, partiye ait otomobilin yakılması nedeniyle müşteki olarak yer alıyordu. Sürücü Mustafa Aksu da müştekiydi. Yeni halinde Ak Parti İl Başkanlığı ve sürücü Mustafa Aksu, müşteki olarak yer almadı. Savcı, dosyayı ayırdı. 3- İlk iddianamede çocuğuna platform üyeleri tarafından taş atması için para verildiğini iddia eden Muhittin Akat müşteki olarak yer alırken, ikinci iddanamede müşteki olarak yer almıyor. 4- İlk iddianamede sanıklar hakkında TCK 265 maddesinde yer alan 'Kamu görevlisine karşı cebir veya tehdit' suçlaması da bulunuyordu. İkinci iddianamede bu suçlamaya yer verilmedi. 5- İlk iddianamede baret ve gaz maskeleri gibi şüphelilerin üzerlerinden çıkan malzemeler tek tek sıralandı ve bunların adli emanete alındığı kaydedildi. İkinci iddianamede ise, 'Şüphelilerden ele geçirildiği öne sürülen 'Kask', 'Baret', 'Deniz gözlüğü' gibi eşyalar bireysel olarak kullanılmasının suç olmadığı ancak üzerlerinde ele geçirilmesi nedeniyle şüphelilerin Gezi Parkı eylemlerine katıldığının delili olarak kabul edildiği' ifade edildi.T24
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Sedat Peker Tahliye Olacak mı?
Sedat Peker'in sevinci kısa sürdü. Sedat Peker'in İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin verdiği tahliye kararına rağmen tahliye olamayacağı öğrenildi.    Ergenekon davası kapsamında hakkında tahliye kararı verilen Sedat Peker'in, hakkında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hapis verilen ve Yargıtay tarafından onaylanan cezası nedeniyle tahliye edilmesi beklenmiyor. Ergenekon davası kapsamında hakkında tahliye kararı verilen Sedat Peker, tahliye edilemeyecek. Peker’in, 'silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek', 'gasba teşebbüs', 2 kişiye karşı 'kişi hürriyetinden yoksun kılma' suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hapis cezası verilmiş, Yargıtay 9. Ceza Dairesi de Sedat Peker'in 15 yıl 8 aylık hapis cezasını onamıştı. Peker’in tahliye edilmesi beklenmiyor. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Sedat Peker'e, 'silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek', 'gasba teşebbüs', 2 kişiye karşı 'kişi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından toplam 14 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası vermişti. Milliyet
Gezi İddianamesi Kabul Edildi
Mücella Yapıcı dahil 26 şüpheli adının yer aldığı 'Gezi Olayları' iddianamesini 33. Asliye Ceza Mahkemesi kabul etti. İlk duruşma 12 Haziran'da yapılacak.İkinci kez hazırlanan Taksim Dayanışması iddianamesinden “araç yakılması ve taş atılması için para verilmesi” iddiaları savcı tarafından metinden çıkarıldı. Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mesut Erdinç Bayhan’ın hazırladığı iddianamede Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Ayşe Mücella Yapıcı 'suç örgütü lideri' olarak gösterildi. İşte Gezi'nin lideri Gezi Parkı’nın açılışının yapıldığı 8 Temmuz 2013’te parka gelen halka polis müdahalesinin ardından gözaltına alınan Taksim Dayanışması üyelerine yönelik hazırlanan iddianame, 26 şüpheli hakkında eksikliklerin giderilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılmasının ardından 2. kez mahkemeye gönderildi. Bir önceki iddianamede, Gezi Parkı eylemleri sırasında otomobillerinin yakıldığı iddiasıyla müşteki olarak bulunan AKP İstanbul İl Başkanlığı, yenilenen iddianamede yer almadı. Soruşturmanın yeni savcısı Mesut Erdinç Bayhan, iddianamede soruşturmaya konu otomobilin Nurtepe’de yakıldığına, iddianameye konu Gezi Parkı eylemlerinin ise Taksim’de yapıldığına dikkat çekti. Taksim Dayanışması üyelerine yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan ve Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Ayşe Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 26 şüpheli hakkında eksikliklerin giderilmesi amacıyla savcılığa iade edilen iddianame, yapılan düzenlemelerin ardından 2. kez mahkemeye gönderildi. Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mesut Erdinç Bayhan’ın hazırladığı iddianamede, Yapıcı ve Çerkezoğlu’nun da aralarında yer aldığı 5 kişi hakkında “suç örgütü lideri olmak”, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlarından 3 yıl 3 aydan 13.5 yıl kadar hapis cezası istendi. Diğer 21 şüphelinin de “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettikleri” iddia edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun yeni görev talimatnamesiyle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında bulunan suçlara dair soruşturmaların Örgütlü Suçlar Bürosu’nca yapılmasına karar verilmesinin ardından, soruşturma ilk savcısı olan Nazmi Okumuş’tan alınarak savcı Mesut Erdinç Bayhan’a verildi. Polise taş atması için platform üyelerinin oğluna para verdiğini iddia eden Muhittin Akat, yenilenen iddianamede müşteki olarak yer almadı. Savcı Bayhan, ilk iddianamede soruşturmaya konu AKP İstanbul İl Başkanlığı’na ait otomobilin Nurtepe’de yakıldığına, Gezi Parkı eylemlerinin ise Taksim’de yapıldığına dikkat çekerek şüphelilerle ilgisi olmadığı belirtilen bu olayla ilgili olan dosyayı ayırdı. Savcı Bayhan, oğluna taş atması için para verildiğini söyleyen Muhittin Akat’ın iddialarını da iddianameden çıkardı. Cumhuriyet
"Fethullahçı Terör Örgütü" Davasında İddianame Kabul Edildi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 'Fethullahçı Terör Örgütü' üyesi oldukları suçlamasıyla 7 kişi hakkında açtığı davanın iddianamesi kabul edildi.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunda 'devleti itibarsızlaştırıp iş yapamaz hale getirmek' algısı oluşturmak amacıyla, Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesine ait bir otomobil, çeşitli malzemeler, bilgi ve belgeleri suç örgütlerine aktardığı savunulan 4'ü polis 7 kişi hakkında dava açtı.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, 'Fethullahçı Terör Örgütü üyesi oldukları' vurgulanarak, 'mensup oldukları örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti paralel yapının mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak' amacıyla atılı suçları işledikleri kaydedildi.Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, sanıklar Seyyit Akşit, Cihan Tümbül, Durak Yiğit, Ömer Aydın, Kadir İnan, İbrahim Şimşek ve Nebil Ark olarak gösterildi. Sanıklardan Akşit, Tümbül, Aydın ve Şimşek'in emniyet mensubu oldukları, Yiğit'in geçen yıl emniyetten ihraç edildiği, Ark'ın Turgut Özal Üniversitesinde kulak burun boğaz uzmanı, İnan'ın ise suç örgütü lideri olduğu belirtildi.İddianamede, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne ait sivil plakalı otomobilin 16 Temmuz 2014'te, müşteki polis memuru Bilal Okumuş'un Keçiören'deki evinin önünden saat 04.00 sıralarında çalındığı, otomobilde çelik yelek, çelik levhalar, polis yeleği, şapkası, biber gazı, araç içi kamera ve hafıza kartı, navigasyon cihazı gibi malzemeler bulunduğu, otomobilin aynı gün 10.20 sıralarında terk edilmiş vaziyette Altındağ'da ele geçirildiği belirtildi.İhbar telefonuAnkara Emniyet Müdürlüğünü 7 Ağustos'ta ankesörlü telefondan arayan ve kimliği belirlenemeyen kişinin, İskitler'de bir kahvehanede sanıklardan Akşit ve Tümbül ile Ali Dilekli'nin, yedek anahtarla çaldıkları otomobili Kadir İnan'a sattıklarını duyduğunu söylediğine yer verilen iddianamede, ihbar üzerine Tümbül, Dilekli ve Akşit'in gözaltına alındığı aktarıldı.Soruşturma sürecinde, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün, soruşturulan bazı organize suç örgütleriyle ilgili gizli belgelerinin, kuruma ait telsizlerin kodlarının, personel bilgilerinin, resmi ekip aracının çalınarak, kurum dışındaki suç örgütlerine 'siyasi gayeler elde etmek maksadıyla' verildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.İddianamede, 'bu maksatlarla işlenen suçların sonuçlarının devletin düzeni, kamu güvenliği ve milli güvenlik yönünden değerlendirmeyi gerektirdiği'ne dikkat çekilerek, 'siyasi maksat güdülerek işlenen suçlar sebebiyle devletin zafiyet içerisinde bulunduğunun algılatılması için planlı ve organize şekilde suçların gerçekleştirildiği, örgütlü bir yapının suçtan sonraki davranışlarının da bu fiillerin terör saikiyle işlenmiş olduğunu gösterdiği' ifade edildi.Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıİddianamede, 'Suçun Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü namına işlendiğine dair deliller ve tespitler' başlığı kullanıldı ve altında, 'sanık Akşit'in, emniyet ifadesi ve mahkeme sorgusunda, aracın terör amaçlı çalındığını ve suçların siyasi amaçlı işlendiğini ikrar ettiği' belirtildi.Akşit'in ev aramasında Fethullah Gülen'in iki CD'sinin bulunduğu bildirilen iddianamede, 'sanığın çalıştığı dönemde Emniyet Genel Müdürlüğünün bütün kritik görevlerinde örgüt üyelerinin görev yaptığı ve Akşit'in de bu yapıya üye olmadan teknik dinleme biriminde çalışamayacağı' vurgulandı.'Hükümetin, sonradan bir terör örgütlenmesi olduğu anlaşılan yapıya karşı harekete geçerek, tayin, yer değişikliği ve suça karışanlara karşı ihraç yoluna gittiğine ve idari tedbirler aldığına' dikkat çekilen iddianamede, 'paralel yapının kontrolündeki basın yayın kuruluşlarının olayla ilgili yanlı yayınlarla kamuoyu algısı oluşturmaya çalıştıkları' tespiti yapıldı.Sanıkların cep telefonu sinyal ve arama analizlerinin de beraber hareket ettiklerini gösterdiği kaydedilen iddianamede, Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığında, soruşturma konusuna paralel bir soruşturmanın organize şekilde başlatıldığı, basın yayın aracılığı ile de 'Hizmet hareketine kumpas kuruluyor' propagandası yapıldığı ifade edildi.İddianamede, 'Bütün bu sonuçlara bakıldığında, bu iddianamede anlatılan suçların siyasi maksatlar hasıl etmek üzere terör amaçlı, örgütlü bir yapı tarafından işlenmiş planlı ve organize bir suçlar bütünü olduğu anlaşılmıştır' denildi.'Terör örgütünün varlığına ve amacına ilişkin somut deliller''Türkiye'de bir örgütün terör örgütü olup olmadığı konusunda değerlendirme yapmaya tek yetkili kurumun Emniyet Genel Müdürlüğü Terör Daire Başkanlığı olduğuna, başkanlığın 'Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması' hakkındaki raporunda örgütün kuruluşu, amacı, stratejisi, yönetim modeli, hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabası, haberleşme ağı, arşivi, uyguladığı siyasi ve terör baskısı, medya ve psikolojik hareket araçları, eğitim alanı, mali yapısı, gelir kaynakları, ideolojisi, terörle ilgili bağlantıları hakkında ayrıntılı bilgiler verdiğine' işaret edilen iddianamede, 'Netice ve kanaat bölümünde; paralel devlet yapılanması olarak bilinen örgütlenmenin bir terör örgütü olduğunu, cebir ve şiddet faaliyeti dikkate alınarak terör örgütü olarak nitelendirilebileceğini bildirmiştir' değerlendirmesi yapıldı.İddianamede, şunlar kaydedildi:'Türkiye Cumhuriyeti devletine paralel bir 'Cemaat Devleti' oluşturulduğu ve devlet egemenliğini fiilen bu örgütün ele geçirmek için gizli faaliyet yürüttüğü iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada; böyle bir terör örgütünün varlığına ve amacına ilişkin somut deliller elde edilmiştir. Anlatılan suçların uğruna işlendiği paralel devlet yapılanması olarak kamuoyunda bilinen, terör örgütü olarak değerlendirilen, dini bir cemaatin mensuplarını da aldatarak amacına göre kullanıp yöneten örgütle ilgili genel bir soruşturma yürütülmektedir. Bu terör örgütünün yapılanması, amacı, ideolojik yapısı, hiyerarşik düzeni, mali kaynakları, insan kaynakları ve işlediği suçlar ile ilgili teferruatlı değerlendirme soruşturmalar bitirilip sorumluları hakkında dava açıldığı zaman yapılacaktır.Fethullahçı Terör Örgütünün hükümeti devirmek üzere giriştiği organize, sistematik, dış destekli, yargı ve emniyet üzerinden yürütülen operasyonların hedefi olan Türkiye Cumhuriyetinin 61. Hükümeti, aldığı kararlarla örgütün etkinliğine yönelik devlet içindeki kadrolarını pasifize etmek üzere harekete geçtiği, önce İstanbul ve daha sonra da bütün ülke çapında paralel yapının kontrolündeki kadroları pasif görevlere çekerek tedbir aldığı, Ankara'da Emniyet Genel Müdürlüğü ve Ankara Emniyet Müdürlüğünden üst veya ast birçok emniyet mensubunun işlediği suç veya disiplinsizliği nedeniyle meslekten ihraç, başka ile tayin, açığa alma gibi idari tedbirlere başvurduğu, örgütün bütün ülke çapında emniyet içindeki kadrolarının etkinliğini kırmak üzere acil tedbirler aldığı, görevden alınan veya görev yeri değiştirilen emniyet mensuplarının yerine yeni atamalar yaptığı, şüphelilerin işte bu ortamda mensup oldukları örgütün devlet içinden pasifize ve tasfiye edilmesini engellemek, devleti paralel yapının mensuplarına mahkum ve muhtaç göstermek, yeni atanan kadroların başarısız olduğunu ispatlamak, bu işlemleri gerçekleştiren devlet görevlilerine ders vermek, hükümetten intikam almak, yeni atanan kamu görevlilerinin suç örgütleri karşısında yeterli mücadele veremeyeceğini ortaya koymak, devletin aciz ve zayıflığını ispat etmek üzere planlama yaparak harekete geçtikleri, şüpheli Nebil Ark'ın başkanlığında (ağabeyliğinde), Cihan Tümbül, Ömer Aydın, Durak Yiğit, Seyyit Akşit ve İbrahim Şimşek'in hiyerarşik ilişki içerisinde ve emir komuta zincirinde bir araya gelerek, devletin emniyet gücünü çökertmek üzere planlama yaptıkları, bu planlamaya uygun olarak önce Akşit'in kuruma ait belgeleri çalıp suç örgütlerine verdiği, bu yolla birçok soruşturmanın başarısız kalmasını sağladığı ve netice elde edilmesini engellediği, şüphelilerin planlamasına uygun olarak Akşit'in devlet malı telsizi çalarak suç örgütü liderine verdiği, telsiz kodlarını da temin ederek emniyetin konuşmalarını suç örgütlerinin dinlemesini sağladığı, bu yolla yakalanacak kişilerin yakalanmasının engellendiği, operasyonların sızdığı ve olay faillerinin yakalanamadığı, suç örgütlerinin operasyonlara karşı tedbirler geliştirdiği, şüphelilerin emniyeti başarısız göstermek için yine bir planlama daha yaparak emniyete ait resmi otoyu çalmayı kararlaştırdıkları ve bu planı icraya koyup uyguladıkları, bir ara patlayıcı madde bulup Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesindeki bilgisayar server'larının patlatılmasını da düşündükleri fakat patlayıcı bulma işinin ihale edildiği Kadir İnan'ın bunu kabul etmemesi üzerine bu düşüncelerini gerçekleştiremedikleri anlaşılmıştır.'AA
TBMM'de Fezleke Görüşmesine Ret
TBMM Genel Kurulu'nda fezlekeler için yapılan olağanüstü toplantıda, CHP'nin genel görüşme talebine AK Parti sıralarından 259 ret oyu çıktı. Muhalefetten ise genel görüşmeye 158 kabul oyu geldi.Meclis Genel Kurulu'nda bugün saat 15.00'da başlayan olağanüstü toplantıda sona gelindi. CHP fezlekelerin genel görüşmeye açılması için önerge verdi. TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, genel görüşme önergesini milletvekillerinin oylarına sundu. Bu sırada önergeye kabul oyu için el kaldıran CHP'liler, 'Rezalet' diye slogan attı. Bazı vekiller ise 'Her yer rüşvet her yer yolsuzluk' diye slogan atmaya devam etti. Başkanvekili Yakut ise elektronik oylama yapılmasına karar verdi. Oylamanın şekline itiraz olduğu için tekrar oylama yapıldı. 158'e karşı 259 oyla genel görüşme önerisi reddedildi. Bu sonucun açıklanması ile birlikte Genel Kurul'da muhalefet iktidar sıralarını yuhaladı.(CİHAN)
Umut Davası'nda 8 Sanığa Verilen Hapis Cezaları Onandı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesinin de arasında bulunduğu birçok olayı kapsayan 'Umut Davası'nda 8 sanığa verilen hapis cezalarını onadı Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesinin de arasında bulunduğu birçok olayı kapsayan Umut Davası'nda, 8 sanığa verilen hapis cezalarını onadı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ocak 2013'te, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok'un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu çok sayıda olayı kapsayan 'Umut' operasyonuna ilişkin açılan ve Yargıtayın bozma kararından sonra tekrar görülen davada 3 sanığı 'yasadışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu' örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan 12 yıl 6'şar ay, 5 sanığı ise aynı örgüte üyelikten 6 yıl 3'er ay hapse mahkum etmişti. Sanıklardan Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç ve Ekrem Baytap, 'silahlı suç örgütü kurma ve yönetme' eylemlerinden 15'er yıl hapis cezasına mahkum olmuş, iyi halleri nedeniyle cezaları 12 yıl 6'şar aya indirilmişti. Sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Recep Aydın da 'silahlı suç örgütü üyesi olmak' suçundan 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılmış ve cezaları iyi halleri dikkate alınarak 6 yıl 3'er ay olarak belirlenmişti. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını onadı. Kararda, 'Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü'nün, 1988-1999 yılları arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldırıyı gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı ifade edildi. 'İslami Hareket Örgütü'nün ise Çetin Emeç ve Turan Dursun'un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 1990-1994 yılları arasındaki 5 olayı gerçekleştirdiğinin tespit edildiği belirtildi. Kararda, 'Tevhid Selam Kudüs Ordusu'nun ve 'İslami Hareket Örgütü'nün, silahlı terör örgütü niteliklerinin, Yargıtayca 2002'de kabul edilidiği hatırlatıldı. Bu nedenle örgütlerin silahlı terör örgütü niteliğinde olduğu ifade edilen kararda, sanıkların terör örgütlerinin üyesi ve yöneticisi oldukları, İran'da Kudüs Ordusu ve İran gizli servisi Sawama ile bağlantıya geçip örgütsel görüşmeler yaptıkları, İran'da örgütün amaçları doğrultusunda siyasi ve askeri eğitim aldıkları, istihbarat çalışmaları yaptıkları, silah ve patlayıcı madde temin etmek gibi faaliyetlerde bulundukları yönündeki kabul ve uygulamada isabetsizlik görülmediği belirtildi. milliyet.com.tr
Ukrayna: Kharkiv Belediye Başkanı Vuruldu
Rusya yanlısı protestoların sürdüğü Doğu Ukrayna'da, Kharkiv kentinin belediye başkanı Hennadiy Kernes silahlı saldırıya uğradı. Kharkiv Belediyesi'nden yapılan açıklamada, Kernes'in koşu yaptığı sırada, kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından sırtından vurulduğu belirtildi. Doktorlar acil ameliyata alınan belediye başkanının bazı iç organlarının ciddi yara aldığını söylüyor. Ukrayna'nın devrik cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in eski bir destekçisi olan Kernes, sene başında Kiev'de yaşanan batı yanlısı protestolara en çok karşı çıkan isimlerdendi. Ancak son zamanlarda yaptığı açıklamalarda artık Rusya yanlılarını değil, birleşik bir Ukrayna'yı savunduğunu söylüyordu. Vurulan Belediye Başkanı Kernes, aynı zamanda başarılı bir işadamı olarak da tanınıyor ve 'Mini-Oligark' olarak adlandırılıyor. Kernes'in elindeki varlıklarla kendi siyasi hareketini başlatabileceğine inanılıyordu. İş hayatı boyunca organize suç örgütü yönetmekle de suçlanan Kernes, dolandırıcılık nedeniyle de hapis yatmıştı. Ancak Kernes, işlediği suçun kısmen 'düşmanları tarafından uydurulduğunu' iddia ediyordu. Doğu Ukrayna'daki gerginlik Donetsk bölgesinde devam ediyor. Bugün Kostyantnivka şehrinin yerel idare binası da üniformalı kişiler tarafından ele geçirildi. Üniformaları üzerinde bir işaret bulunmayan kişiler 'Donetsk Cumhuriyeti'ni temsil ettiklerini belirtti.BBC Türkçe
Eski 'Hacker' İnternet Partisi Kurdu
Kim Dotcom'ın hikayesi 'hacker'lıkla (bilgisayar korsanlığı) başladı ve multimilyoner bir yatırımcılığa doğru ilerledi. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Virginia eyaletinde hakkında bir dava açıldı. Dotcom, milyon dolarlık internet sitesi 'Megaupload' ile internette yaygın bir 'telif hırsızlığı' yapmakla suçlanıyordu. Hala devam eden davada, 'suç örgütü kurmak'tan yargılanan Dotcom, 20 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor. Yaşadıklarını ise şöyle dile getiriyor: 'ABD böyle bir ülkeye dönüştü ve ben bir sabah bu yeni ABD'ye uyandım.' 'Kendime 'yaşadığımız dünya böyle bir yer ve artık ben de bu dünyanın mağduruyum' dedim. Ve birinin buna karşı durması, bu durumla mücadele etmesi gerekiyordu.' Kim Dotcom, gerçekten de bir sabah farklı bir gerçeğe uyandı. 2 yıl önce bir sabah, Yeni Zelanda'daki evine gelen polisler etrafını sardılar ve ellerini kelepçelediler. Garajındaki tüm lüks arabalarına el kondu. Farklı ülkelerdeki banka hesapları donduruldu. İnternet sayfası 'Megaupload' kapatıldı. Dotcom'un yargılaması böyle başladı. Savcılar, Kim Dotcom'u 'kullanıcıların telif haklarını ihlal ederek bazı içerikleri yüklemesine ve paylaşmasına izin vermek ve hatta bunu desteklemek' ile suçluyorlar. Dotcom ise kullanıcıların yaptıklarından sorumlu olmadığını ve yasadışı bir içerikten haberdar olduklarında onu sayfalarından kaldırdıklarını belirtiyor. Polis baskınından beri Dotcom müthiş bir hukuki mücadele veriyor. Bu mücadeleyle bazı arabalarını ve parasının bir kısmını geri almayı başardı. Ayrıca 'Mega' adlı yeni bir internet sayfası açtı. 'Mega', eski internet sayfası 'Megaupload' ile çok benzer bir hizmet veriyor. Elbette daha detaylı ele alınmış hükümler ve koşullarla. Ayrıca çok daha iyi bir yazılımla. 'Mega'nın şimdiden 100 milyon dolardan fazla ettiği belirtiliyor. Dotcom, herkesi şaşırtarak, kendi siyasi partisini kuracağını açıkladı. Dotcom'un partisi, internet politikalarını temel alan bir siyaset izleyecek. Kendisi 'İnternet Partisi adaletsizlikten doğdu' diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: 'Beni o mutlu dünyamdan çekip çıkardılar. O, benim yarattığım ve yenilediğim bir dünyaydı. Bu benim tamamen başka bir gerçekle yüzleşmeme sebep oldu.' 'Partimizin talebi sosyal adalet, özgürlük ve insan hakları. Biz hükümetlerin insan haklarına saygı göstermesini istiyoruz. Özellikle de gizlilik haklarına. Bu yüzden uluslalararası kamuoyunda büyük bir ilgi göreceğimizi düşünüyorum.' Dotcom, 'İnternet Partisi'nin amacını ise şöyle özetliyor: 'İnternet şu an bir saldırı altında ve biz interneti bu saldırıdan kurtarmalıyız.' Asıl adı Kim Schmitz olan ünlü işadamı, 1974 yılında Almanya'da doğar. 2005 yılında 'Dotcom' soyadını alır. Gençlik yıllarında 'hacker'lık yaparken yakalanır. Ancak bilgisayar güvenliği alanında çalışanlara yardım etmesi karşılığında anlaşma ile serbest bırakılır. Daha sonra iç ticaretle ilgili bir faaliyeti nedeniyle hüküm giyer ve Almanya'yı terk eder. Tayland'da kısa bir süre geçirdikten sonra, Hong Kong'a yerleşir ve meşhur internet sitesi 'Megaupload'u kurar. 2010 yılında Yeni Zelanda'da oturma izni alan Dotcom, burayı 'güvenli cenneti' olarak kullanmaya başlar. Ancak polis baskını sonrası her şey değişir. Dotcom artık devlete ve daha da önemlisi ABD'ye karşı duran biridir. Milyoner işadamının hala Yeni Zelanda'da yaşamasını telif hakkına ilişkin yasalardaki reformlara ve bunun işleri üzerindeki olumlu etkisine bağlayanlar var. Ancak kendisi bu iddiaları reddediyor: 'Burada kalmamın ardında kişisel gerekçeler yok.' 'Telif hakları mevzuatını değiştirmek öncelikle korsan içeriğin üretilmesine dair sorunları çözecektir.' Dotcom'un bir yasa teklifi de var. Eğer herhangi bir film stüdyosu İngilizce bir film yayınlarsa, bu film aynı zamanda Yeni Zelanda'da yayına girmeli. 'Eğer bunu yapmazsanız, ve bir kişi internette korsan versiyonunu bulursa, insanları o içeriği yükledikleri için suçlayamazsınız. Bu neticede sizin hatanız olacaktır.' Siyasete atılacağını açıklayan işadamı, Yeni Zelanda'daki Mana Partisi'ne birleşme teklifi götürdü. Ve etkileyici konuşması sayesinde, Mana Partisi bu teklifi oylamaya açma kararı aldı. Dotcom'un hedefi, Eylül ayında yapılacak seçimlerde parlamentoda birkaç koltuk alabilmek. Yapılan anketler, Dotcom'a desteğin giderek arttığını gösteriyor. Dotcom'a göre bu artan desteğin mimarı Edward Snowden: 'O benim kahramanım. Onun yaptığı fedakarlıklar, bu zamanların en kahramanca hareketleri olarak hatırlanacaktır. Tek başına bütün dünyanın gözlerini adaletsizliğe açtı. Şimdi biz ne yaşandığını biliyoruz ve artık bu konuda bir şey yapabiliriz.'BBC