Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Savcının Geleceği Parlak Görünmüyor | İlhan Selçuk | Cumhuriyet
İlhan Selçuk’un 21 Şubat 2009 tarihli ‘Öz’ün Laf-ı Güzafı’ başlıklı yazısını Öz’ün kaçması üzerine yeniden yayımlıyoruz.
Zekeriya Öz adını artık bilmeyen yok...
Meşhur Ergenekon Savcısı...
Dün bizim gazetenin birinci sayfasında “Düzeltme ve Cevap” başlığı altında Öz’ün şu iki tümcesi yayımlandı...
Birinci tümce:
“... Cumhuriyet gazetesinin 8.10.2008 tarihli ilk sayfası ile 8. sayfasında yer alan ‘Savcı Hakkında Yeni İddialar’ ve ‘Savcının Karanlık 4 Yılı’ başlıklı yazılarla ilgili düzeltme ve cevabımdır.”
İkinci tümce:
“... Şahsım ile alakalı iddiaların tamamı gerçek dışıdır. Bu asılsız isnatlara, yürütmekte olduğum bir soruşturma nedeniyle maruz bırakıldığım, tüm kamuoyu ve tarafınızca gayet iyi bilinmektedir.”
Şimdi Susun ve Kadınları Dinleyin | Mehveş Evin | Milliyet
Delirmenin eşiğindeki ülkede son umudum, kadınların sesi. Çünkü kadınlar, kan siyasetini, şiddeti, intikamı reddettiği ve yan yana durabildiği sürece herkesten daha güçlü.
Bu güç, bizim şansımız.
Bilin ki yüksek güvenlikli malikânelerinde yaşayan muktedirlerin, kendi çocuğunu ve yaşamını güvenceye almış zenginin, savaş üzerinden rant ve iktidar alanı yaratan erkeklerin asla ulaşamayacağı bir güç bu...
Barış Bloku’nun mitinginde barış annesi Döndü Ergin’in konuşmasını dinler ve gözyaşlarımı tutamazken bunu düşündüm: Kanlı gidişata dur diyebilmenin yolu, siyasetçileri değil halkı dinlemek. En çok da savaşın acısını bizzat yaşamış kadınları...
İki evladını kaybeden Döndü Hanım, asker ve polis annelerine şöyle sesleniyordu: “En zoru evlat acısı. Yeter gayrı, bunu halka yaşatmayalım. Yeter! Yeter!”
Kim bu sese kayıtsız kalabilir ki? Şartı şurtu, kan terazisinde kıyas yapmayı bir yana bırakın! Kendinizi de bizi de yakıyorsunuz, yeter!
Evlatlarımızı Feda Edemeyiz! | Hayko Bağdat | Taraf
2012 yılının Eylül ayında PKK’li ve PJAK’lı mahkûmlar cezaevlerinde açlık grevine başlamışlardı. 68 mahkûm, Öcalan’ın cezaevi koşullarına dikkat çekmek için süresiz ve dönüşümsüz diye tarif ettikleri yani sonu ölümle bitecek bir eylem içine girmişlerdi. Üstelik sadece cezaevlerinde değil, sokaklarda, meydanlarda, binalarda, her tarafta destek olmak amacıyla aynı eylemi gerçekleştirme kararı alan çok sayıda insan vardı. Eylemin 66. gününde sadece cezaevlerindeki katılım sayısı 786’yı bulmuştu.
Hepimizin yüreği ağzındaydı. Hafızalarımızda “Hayata Dönüş Operasyonu” vahşeti olduğundan ortak bir yol bulma gayreti içindeydik.
Gün geçtikçe mahkûmların sağlık durumu bozuluyor, artık eyleme son verseler de kalıcı tahribatlarla sakat kalacakları sürenin eşiğine yaklaşılıyordu.
Olası bir ölüm haberinin yaratacağı etkiler memleketi ateş topuna çevirebilirdi.
17 Kasım 2012’de Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan İmralı adasına bir ziyaret gerçekleştirdi.
Niçin Kan Akıtılıyor? Nasıl Durdurulabilir? | Cengiz Çandar | Radikal
PKK'nin Kandil kadroları kesin ağırlık koyarlarsa, PKK eylemleri durur. Yani, kontrol dışı bir noktada olduğumuzu düşünmüyorum. Ancak, Erdoğan'ın da 'savaş politikası'ndan vazgeçmesi gerekiyor. 'Savaş politikası'na son vermek ve 'kanı durdurmak' şart. 2011'den farklı olarak, bu kez, Ankara'nın dinleyeceği ve dinlediği 'üçüncü taraf'ın devreye girmesi de zorunlu.
Türkiye’de şiddet tırmanıyor. Yine kan dökülüyor. Yılların emekleri boşa gitmiş gibi. Benim gibiler açısından, “Sisyphos Efsanesi”...
İki yılı aşkın süredir, iktidar çevrelerinin ve “tetikçileri” nin “havuz medyası” nda, “sosyal medya” da ya da Tv kanallarında ismimizden söz etmedikleri, saldırı ya da karalama hedefi yapmadıkları gün sayısı, zaten, pek azdı.
“Tek merkez” den yönetilen bu “kampanya” nın başlangıç tarihi, “Çözüm Süreci” nin ilân edildiği dönemlere denk düşüyor.
Kürt sorununun barışçıl çözümü için yıllarını vermiş, 1993’teki “ilk” girişimden başlayarak daha sonrakiler de belli roller üstlenmiş birisine karşı, “Çözüm Süreci” yle birlikte “karalama kampanyası” yürütülmesinin bir gerekçesi, bir anlamı olmalıydı.
Koalisyon Görüşmelerinde Son Durum | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Dün AK Parti ile CHP arasında “Anlaşmaya varılamayan 7 maddeyi” yazmıştım.
Ama o, iki parti heyetlerinin “anlaşmaya varamadığı” noktalardı.
Ancak iki liderin görüşmesinde, önemli bir ilerleme sağlandı.
AK Parti ve CHP'nin gündeminde, iki alternatifli koalisyon hükümeti var.
1-Kılıçdaroğlu'nun önerdiği gibi 4 yıllık, yüksek profilli güçlü bir AK Parti-CHP koalisyonu mu?
2-Yoksa seçim tarihi önceden ilan edilmiş, süresi ve gündemi belirlenmiş bir AK Parti-CHP reform hükümeti mi?
3-Davutoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesi ile erken seçime endeksli AK Parti-CHP koalisyonu gündemimize girdi. Ancak büyük
beklentiler oluşturmamak gerekiyor. Çünkü büyük beklentiler daha sonra büyük hayal kırıklıklarına yol açabiliyor. Hafta sonuna koalisyon masası kurulabileceği gibi her iki formül de şansını kaybetmiş olabilir.
‘Adalar'a Ayakbastı’ Önerisi Kriz Çıkardı | Esra Boğazlıyan | HaberTürk
Bazı Ada sakinleri, ‘Kalabalık yüzünden Adalar’ın kimyası bozuldu’ gerekçesiyle internette, ‘Ada’ya gelenden ayakbastı parası alınsın’ kampanyası başlattı. Ancak bu kampanya tartışma yarattı
İstanbul'un yegâne sayfiye bölgelerinden biri olan Adalar’ın kangrene dönüşmüş sorunları var bildiğiniz gibi... Sağlıksız koşullarda yaşayan atlar, mezbeleliğe dönüşen fayton durakları, at pisliği altında kalan sokaklar ve daha neler neler... Ada sakini de tatilci de bu sorunlardan dert yanıyor yıllardır. Şu günlerde ise Adalar’ın problemlerinin çözümü adına ilginç bir kampanya başlatıldı. Ada sakinleri, change.org’da ‘Adalar’a giriş ücretli olsun’ başlıklı bir kampanya yürütüyor. Adalar’daki sıkıntıların ayakbastı parasıyla çözüme kavuşacağını savunan bir grup Ada sakini internette imza topluyor.
Elde Var Erken Seçim | Akif Beki | Hürriyet
Davutoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonra elimizde ne var, bir bakalım.
Yemek mönüsünü biliyoruz, sır olmaktan çıktı. Başbakanlık resmi konutunda kurulan masaya bamya çorbası, zeytinyağlı tabağı, ızgara çeşitleri, salata, kek, çay ve kahve servis edilmiş.
Takriben 4 buçuk saat konuştuklarını da biliyoruz.
Büyük ihtimalle karar oturumu olacak demiştim. Uzatmaya kaldı, karar vermek için perşembe günü tekrar oturmaya karar verdiler.
Sonrasında yapılan açıklamalar, ha kuruldu ha kurulacak, sanki bir AK Parti-CHP koalisyonuna ramak kalmış duygusu uyandırdı.
Kara bulutlar dağılır, güneş açar gibi oldu birden. Karamsarlık yerini iyimserliğe bıraktı, beklenti yükseleceği yere kadar yükseldi ama düne göre bugün koalisyon ihtimali daha da güçlendi mi? Hayır...
Umutlanmak için daha çok nedenimiz yok, gerçekçi olalım. İşin içyüzünü bile bile iyimserlik havası yaymak, toplumdaki 'büyük uzlaşma' ümitleri ve hayalleriyle oynamaktır. Başka bir şey değil.
Fakat yanlış manalara çekilmesin, koalisyon ihtimali, düne göre bugün daha zayıflamadı da. Neydiyse o. Bir kuyrukluyıldızın yolunu şaşırıp başını dünyamıza çarpma ihtimali ne kadarsa yine o kadar. Yani bilmem kaç milyarda bir...
Ortadoğu Pokeri | Ceyda Karan | Cumhuriyet
Ortadoğu’da baş döndürücü bir diplomasi trafiği var. Doha’da ABD-Rusya-Suudi masası kuruluyor... Tahran’da İran-Rusya-Suriye... Mascat’ta Suriye-İran-Körfez... Moskova’da İran-Suriye-Körfez... Bu ülkelerin dışişleri bakanları bir orada bir burada, kâh ikili, kâh üçlü görüşmede. Türkiye’yi boşuna aramayın.
***
İran’la nükleer anlaşmanın tetiklediği bu diplomasi oyunu adeta bir “poker masası”. Asli oyuncuları ABD, Rusya, İran ve Suudi Arabistan. Suriye ile Kürtler destekçilerinin elini izlerken sandalye değiştirip diğerlerini “dikizliyor”. Eller dönüyor, kartlar alınıp açılıyor, blöfler yapılıyor. Türkiye masanın “garsonu”, “bahşişlerinin” peşinde. Blöfler arasında yok yok: “Rusya ile İran Esad’ı terk etmeye yakın”, “İran Halep’e uluslararası güç istiyor”, “Rusya Ukrayna’yı alıp Suriye’yi verecek”, “Suudiler dış maşaları radikal İslamcıların kendilerini vurmasından panikleyip çark etti”, “ABD Kürtleri sattı”...
Oyunun üst başlığı “IŞİD ve radikal İslamcılıkla savaş”, altbaşlık “Suriye için 2012’de Cenevre-1’de konulan “Esad’lı mı Esad’sız mı olacağı açık bırakılmış siyasi çözüm”. Sonunu kestirmek için tarafları iyi anlamalı.
Sahte Kahraman | Nedim Şener | Posta
Zekeriya Öz’ün durumu, cilt cilt kitaplar yazılsa bu kadar çarpıcı anlatılamazdı; Firari savcı, sahte kahraman. Oysa bir zamanlar ne kadar güçlüydü. Elinde hukuk sisteminin verdiği yasalar. Emrinde devletin polisi, jandarması. Kapısında ağzına bakan gazeteciler. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın altına çektiği zırhlı Mercedes ve sonsuz siyasi desteği. Etrafında korumalar, baştan ayağa kibir abidesi bir vücut ve suratında herkese tepeden bakan zoraki gülümseme. İşte budur sahte kahraman Zekeriya Öz.
Dalga dalga ergenekon
Ergenekon operasyonlarını oturduğu koltuktan uzun yıllar yürüteceğini düşünüyordu. Ama Odatv operasyonun ikinci ayağı onun ve operasyon arkadaşı polis müdürü Ali Fuat Yılmazer için sonun başlangıcı oldu. Ergenekon’u planlayan İstihbaratçı Yılmazer, Hrant Dink cinayetindeki rolünü ortaya çıkarınca bana tuzak kurdu. Yönettiği Ergenekon dosyasına adımı ekledi. 3 Mart 2011 günü de Zekeriya Öz aracılığı ile gözaltına aldırıp, 6 Mart günü tutuklattı. Bunun bir intikam operasyonu olduğu anlaşıldı ve Ali Fuat Yılmazer, 8 Mart günü sabaha karşı İçişleri Bakanı emriyle görevinden alındı. Bu onun için sonun başlangıcıydı.
O Kantar Sizi de Tartar | Nazlı Ilıcak | Bugün
Darbeci-hırsız ittifakında yeni bir merhale daha. Zekeriya Öz hakkında yakalama kararı çıktı. Ergenekon “kumpasının” (!) intikamı alınıyor. Ergenekoncular memnun; ellerini ovuşturuyorlar. Yolsuzlar memnun…
Zekeriya Öz, gene Twitter’da döktürdü. Şehitler üzerinden siyaset yapanlara göndermelerde bulundu: “Sizler 17 Aralık’ta para kasaları ve para sayma makineleriyle yakalanan çocuklarınıza kıyamadınız. Gariban halk çocuklarını feda ediyorsunuz. Hayırsever (!) işadamlarının önüne yatan bakanlarınıza kıyamadınız.
Hepsini AK’layıp pakladınız. Ayakkabı kutularından çıkan paraları faiziyle iade ettiniz... Kendi evlatlarınıza kıyamazken başkalarının gencecik, çiçeği burnunda fidanlarına niye kıyıyorsunuz? Hukuku ‘haklının’ yerine, ‘güçlünün’ hukuku haline getirip neden sıfırlıyorsunuz?.. Yeni Türkiye'nin hukuk düzenine güvenerek, ‘Sakın bize bir şey olmaz’ diye düşünmeyin. Hukuku keyfinize göre uygulamaya kalkmayın. Bu ülkede hukukun bir gün egemen olacağı ihtimalini hesaba katarak hareket edin. Ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar.”