Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Merak Konusu: MHP | Murat Belge | Taraf
Seçim kampanyası boyunca MHP bir “gizli ittifak”tan söz etti: AKP ile HDP arasında kurulmuş (“Barış Süreci” çerçevesinde kurulu) bir ittifaktı bu. Seçimden sonra bir AKP- HDP koalisyonuna da dönüşebilirdi. Zaten bugün de MHP arada bir bu koalisyon için “kurulsun” diyor.
Meclis Başkanı seçimiyle herkesin gözü ve dikkati MHP’ye doğru çevrildi. Baykal’a oy vermeme kararıyla MHP herkese “Nedir bu iş” sorusunu sordurdu; “Yoksa o ‘gizli ittifak’ AKP ile MHP arasında mıydı?”
Şimdi, epeyce fazla olduğu anlaşılan tepkiler üzerine, MHP, “AKP’nin oyununu bozduğunu” açıklamış. Ee, neymiş AKP’nin oyunu? Meğer Deniz Baykal AKP’nin “adamıymış”, onu seçtirmeyerek oyunu bozmuşlar! Şu anda seçilen kişi, son AKP hükümetinin Savunma Bakanı değil miydi? Deniz Baykal ondan daha da mı “ AKP’nin adamı”ymış? Çok tuhaf, doğrusu.
CHP Oyuna mı Geldi? | Emre Kongar | Cumhuriyet
CHP ve Deniz Baykal, Meclis Başkanlığı konusunda, MHP’nin ve Recep TayyipErdoğan’ın oyununa mı geldi?
Twitter’da da dile getirilen bu soru Ertuğrul Özkök’ün dünkü yazısını okurken aklıma takıldı.
Önce Özkök’ün yazısındaki ilgili ifadelere bakalım:
“... Sen Bahçeli’ye yüklenmeden önce, dön CHP’ye şu soruyu sor:
‘Arkadaş, bu ülkenin cumhurbaşkanlığına layık görüp, aday yaptığın bir insanı,cumhurbaşkanına vekâlet edecek bir makama uygun görmedin mi...’
...Ekmeleddin İhsanoğlu, senin cumhurbaşkanı adayın değil miydi?..
Cumhurbaşkanına vekâlet edecek bir koltuk olan TBMM Başkanlığı’na da yakışmaz mıydı?.. Yakıştıramadın mı?..
... Ey CHP’li kardeşim, elin seçimde yüzde 10 barajını aşması için HDP’ye oyvermeye gitti de, AKP adayının önünü kesmek için Ekmeleddin Bey’e oy vermeye neden gitmedi?..”
PYD Cerablus’a Girerse Ankara Vuracak | Saadet Oruç | Star
Suriye’nin kuzeyinde neler yaşanabilir? Türkiye nasıl bir adım atacak? Bugünlerde en çok sorulan soru bu. Türkiye’nin Suriye sınırı ne gibi gelişmelere gebe? İki gün boyunca Ankara’da bu sorunun yanıtını aradım. Üst düzey yetkililerle görüşerek tabloyu anlamaya çalıştım. Lafı dolandırmadan net bir şekilde söyleyelim. Ankara sınıra yığınak yaptı, çünkü caydırıcı olmak istiyor. Şimdilik bir müdahale planı masanın üzerinde değil. Ancak PYD, Cerablus-Öncüpınar arasında DEAŞ kontrolü altındaki bölgeye müdahale ederse, Türk askeri bu bölgeye girecek ve engel olacak. Burası son derece net. Ankara anlaşmasına göre de buna hakkı var, Ankara’da sorularımı yanıtlayan yetkililere göre. “Ankara anlaşmasına göre müdahale ve sıcak takip yetkisi var. Girmede sıkıntı yok, kalmada sorun var. Gireceğimiz kalacağımız anlamına gelmiyor”. Bu cümle önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelerin de anahtarı aslında.
Diplomasinin tepesindeki isimlerden bir başka yetkilinin konuyla ilgili sorularımı yanıtlarken kullandığı “Biz hiçbir zaman tek başımıza güvenli bölge oluşturacağız demedik” cümlesi de atılmakta olan ve atılacak olan adımların çerçevesine ilişkin ipucu veriyor. Türkiye atacağı adımlara hem Suriyeli ılımlı muhalifleri hem de müttefiklerini de katmak istiyor.
Siyaset Ringinde Gölge Boksu Yapmanın da Riskleri Vardır | Mehmet Barlas | Sabah
Bazılarına göre bizim ata sporumuz cirittir, bazılarına göre de güreştir. Oysa sosyo-politik geleneklerimizi ve bugünkü yaşamımızı derinine değerlendirirseniz bizim asıl ata sporumuzun 'Gölge boksu' olduğu yargısına varabilirsiniz...
Hukuku gerçek anlamıyla özümsemiş arkadaşım avukat Yiğit Okur'un bir çeşit otobiyografisi olan ve çarpıcı tablolarla Türkiye'nin 1939'dan bugüne uzanan yıllarının anlatıldığı, Can Yayınları'ndan çıkan son kitabı 'Buralardan Geçerken'i okurken, yıllar önce bana aktardığı ve benim de köşemde yer verdiğim gözlemlerini hatırladım. Yiğit Okur 'Gölge boksu' çıkarsamasının hukuk alanındaki yansımalarını şöyle özetlemişti:
Yargı ve yasalar
'- Toplumumuz yeni kanun yapılırsa her şeyin düzeleceği yolunda bir inanca sahiptir. Demokrasi kesintiye uğradıkça Anayasa yapılır. Sanılır ki, ekonomi düzelecek, enflasyon düşecek, işsizlik bitecek, siyasi istikrar gelecek... Oysa Türkiye'deki ana kanunlar Kara Avrupa'sının en iyi en modem kanunlarıdır.
Asıl Blokçu Sensin Gerzek | Ahmet Hakan | Hürriyet
ŞEMS Ethem'in gazetesinde yazıp çizen gerzeğin teki 'Blok, Ahmet Hakan'ın başına çöktü' falan diye yazmış.
A be gerzek!
Ben hangi yazımda 'Yüzde 60 blok çok güzel ha ha ha' diye yazdım?
Ben hangi konuşmamda 'CHP, HDP, MHP bir araya gelmeli rö rö rö' dedim?
Ben hangi hareketimde 'Yüzde 60 blok Meclis başkanını seçecek hey hey hey' işareti verdim?
A be gerzek!
Ben 'yüzde 60 blok'çulardan değilim.
Ama sen ve senin patronun hiç utanmadan, hiç sıkılmadan blokçuluk yaptınız.
Bu milletin içine blok fitnesini siz soktunuz.
Bunu nasıl mı yaptınız?
Şöyle yaptınız:
Patronunun bütün gazetelerinde, patronunun bütün köşelerinde, patronunun bütün ekranlarında, patronunun bütün manşetlerinde...
AK Parti dışındakilerin alayı için 'Haçlı İttifakı kurdular' diye haykırarak yaptınız.
Meclis Başkanlığı’nın Faturası | Nazlı Ilıcak | Bugün
Deniz Baykal’ın seçilememesini Devlet Bahçeli’nin tavrına bağlayanlar çoğunlukta. Tabii MHP’nin de bir açıklaması var. Meselâ, “Neden CHP, Deniz Baykal’ı aday yaptı” diye soruyorlar. MHP’ye göre Baykal’ın adaylığının iki mahsuru vardı:
1) Kaset skandalı… Kasetler yüzünden 10 civarında MHP’li istifaya zorlanmıştı.
Baykal’a oy verilseydi, Devlet Bahçeli bunu tabana anlatmakta zorlanabilirdi.
2) Baykal, Tayyip Erdoğan’la konuşup, görüştü. Bu görüşme, Bahçeli’nin zihninde soru işaretleri yarattı. Baykal’ı Tayyip Erdoğan’ın adayı gibi gördü.
İşte bu mülâhazalarla “Biz Baykal’a destek vermedik ama CHP de Ekmeleddin İhsanoğlu için oy kullanabilirdi” diyorlar ve sorumluluğu Kemal Kılıçdaroğlu ile arkadaşlarına yüklüyorlar.
Biz Şimdi… Ne Dediysek O! | Umur Talu | Habertürk
Muhalif olarak bu yaman çelişkiyi kavramak belki kolay, zaten yargılar, önyargılar var da…
AKP’li olarak kavramak çok mu zor?
İktidar ile kurucu ve oyun kurucu başkanı Cumhurbaşkanı’nın üç temel meselesi var.
Biz bunlara nezaketen “saplantı” demiyoruz; çünkü belki saplanmamış ve saptanmamıştır!
Şöyle:
1. Suriye
2. Paralel
3. Kürtler
Diyeceksiniz ki, kasalar, kutular, havuzlar ne?
Onlar hobi.
Bunlarsa fobi.
Bu üç meselede de bir iktidarın, onun efendilerinin tutarlılığı sanırım milletin başını döndürmüştür.
Yok, başınızı dönmemiş, iktidarı da hiç dönmemiş sanıyorsanız, inanın başınızın çok daha fazla döndüğündendir.
Sonuçta baş döne döne, 360’lık turla eski yerine gelebilir ama o baş artık o baş, o kaşartık o kaş değildir!
Baş yerinde ağırdır çünkü!
Kurtulmuş: Süreçte Revizyon Olabilir | Serpil Çevikcan | Milliyet
Koalisyona kilitlenen Ankara’da, gündemin önemli diğer iki maddesi Suriye sınırımızdaki gelişmeler ve çözüm süreci.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la buluştuğumuz iftar yemeğinin temel konuları da bunlardı.
Kurtulmuş’un dün HDP’nin İmralı heyetinin yaptığı açıklamayla yeniden ısınan çözüm meselesinde, satır aralarında verdiği mesajlar dikkat çekiciydi.
Numan Kurtulmuş’un açıklamaları özetle şöyle:
AT PAZARLIĞI OLMAMALI: Biz, önyargısız olarak Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak için çabalarımızı sürdüreceğiz. Bir sonuç çıkacağını düşünüyorum. Koalisyon pazarlıkları, affedersiniz, ‘at pazarlığı’ şeklinde, ‘Şu bakanlık sana, şu bana, şu genel müdürlük sana, bu bana’ şeklinde olmayacaktır, olmamalıdır. Mühim olan hükümet protokolüdür. Bizim derdimiz koltuk moltuk değil. Yani kenara çekilip sütlü kahve içmek de var. Ama Türkiye’nin hükümetsiz bırakılmaması gerekiyor. Dolayısıyla, biz, herkesin elini açmaya çalışırız. Olur olur, olmazsa da tek başımıza isteyeceğimiz bir şey değil. Laf olsun diye görüşmeler yapılmayacaktır.
Koşun, Koalisyonu Ben Kuruyorum | Taraf |
Gazetecilik dediğin zor zanaat. Hele Türkiye gibi bir ülkede siyaset ile ilgilenmenin ağırlığı bazen taşınamaz hâle geliyor. Çünkü içinden daima kan geçiyor. Her siyasi kimlik bir bagaj taşıyor. Ve o bagajı kendi acılarının müsebbibi sayan milyonlarca insan var.
Bu topraklarda kimselere adalet gelmemiş.
Adalet tecelli etmeyince de kimliklerimiz katilleşmiş.
Kimilerimizin kahramanı diğerinin katili olmuş.
Kutsallarımız, sembollerimiz birbirimizin cinayetine delil gibi duruyor ortalıkta.
Düşünün ki hâl böyleyken hemen her gün değişik konularda tahliller yapacak, mevcut gelişmelerde taraf olacak, ekranlarda boy gösterecek, afili yazılar yazacak bir göreviniz var.
Sürekli davranmanız gerekiyor. Ama kestiğiniz her racon ya madalya gibi boynunuza asılacak ya da pranga gibi ayağınıza takılacak.
Nasıl temiz kalmalı insan?
Zihnini, belleğini nasıl korumalı?
Şimdilerde memleket olarak toplanmış bizleri yönetecek hükümeti elbirliğiyle kurmaya çalışıyoruz.
Askeri Diplomasiye Giriş Dersleri... | Ceren Kenar | Türkiye
“Sloganların arkasında bir entelektüel hacim yatar.”
Henry Kissinger
“En başarılı savaş sanatı, düşmanına savaşmadan boyun eğdirmektir.”
Sun Tzu
Türkiye'nin son haftalarda Suriye meselesinde yürüttüğü başarılı askeri ve siyasi diplomasi girişimlerini bundan daha iyi özetleyen iki cümle olamazdı galiba.
Haziran ayında Suriye'den gelen haberler Ankara'nın canını sıkıyordu.
Bir yandan IŞİD'in ilerlemesi, diğer yandan PYD'nin sorumsuz politikaları, Türkiyeli dış politika karar alıcılarını endişelendiriyordu.
Haziran ayının son haftasında görüştüğum Halep'in kuzeyinde savaşan bir Özgür Suriye Ordusu mensubu Abdülkadir Hatip, IŞİD'in Türkiye ve Halep'i bağlayan Azez kasabasına 15 kilometre yakına ulaştığını söylemişti. Hatip, IŞİD'in saldırılarından önce, Suriye rejiminin hava kuvvetleri ile destek verdiği, muhaliflere havadan saldırarak, IŞİD'in ilerlemesine yardım ettiğini de not düşüyordu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bir canlı yayında ortaya çıkardığı bir istihbarat bilgisi bütün bu gelişmelerin arka planını açıklıyordu. Mayıs ayının son günlerinde rejim ve IŞİD komutanları Suriye'nin Haseke kentinde buluşmuş, rejim IŞİD'in Azez'a ilerlemesine destek sözü vermişti.