Görüş Bildir

el bombası Haberleri

el bombası ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. el bombası ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Polisler, Berkin'i Kimin Vurduğunu Hatırlamıyor
Gezi Parkı gösterileri sırasında polisin attığı gaz fişeği sonucu yaralanan ve hala yoğun bakımda olan Berkin Elvan soruşturmasında 7 polisin daha ifadesi alındı Gezi Parkı gösterilerinde başına gaz fişeği isabet ederek ağır şekilde yaralanan ve 268 gündür yoğun bakımda tutulan 15 yaşındaki Berkin Elvan 'ın yaralanmasına ilişkin soruşturmada yedi polisin daha ifadesi alındı. İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan haberine göre ifade veren polisler ya 'gaz tüfeği kullanmadıklarını' ya da 'kimin kullandığını hatırlamadıklarını' söyledi. Bir polis, “Nerede hangi tarihte görev aldığımı hatırlamıyorum” diye konuştu. Bir TİM şefi, “Bizim gruptan kime gaz tüfeği verildiğini, zimmetle verilip verilmediğini bilmiyorum” diye ifade verdi. Daha önce ifadesi alınan yedi polisten bir kısmı da, “Ben kullanmadım” demiş, bir kısmı ise Okmeydanı’nda olmadığını ileri sürmüştü. Halen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören ve son yapılan açıklamaya göre 16 kiloya düşen Berkin Elvan’la ilgili soruşturmada, aradan geçen 268 güne rağmen Okmeydanı'nda hangi polisin görev yaptığı bile tespit edilemedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görevli yedi polis, geçen 6 Şubat’ta ifade verdi. 'Tim şefi' ama hatırlamıyor Şu an Samsun Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli İsmail Aydın, Gezi Parkı gösterileri boyunca gaz fişeği kullanmadığını iddia ederek, “Ben kimin gaz tüfeği kullandığını da bilmiyorum” dedi. Aydın ayrıca o tarihte çalışıp çalışmadığını hatırlamadığını savundu. İstanbul Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli Cengizhan Koçbaş, Uluhan Ulu ve Deniz Ulutaş, “Sertifikam olmadığı için gaz tüfeği kullanmadım. Zaten bana gaz tüfeği verilmedi. Olaylar uzun sürdüğü için nerede hangi tarihte görev aldığımı hatırlamıyorum” diye konuştu. Davut Arslan da gaz tüfeği kullanma sertifikasının olduğunu ve gaz tüfeği kullandığını kabul etti. Ne var ki Berkin Elvan’ın vurulduğu gün raporlu olduğunu, olayı internetten öğrendiğini söyledi. Ali Keleş sertifika sahibi olsa da o gün gaz tüfeği kullanmadığını anlatarak, “Çünkü benden başta sertifikası olan memurlar da vardı. Zaman zaman grupta çok sayıda gaz tüfeği sertifikası olan polis olursa dönüşümlü olarak tüfeği kullanırız. Ancak olay tarihinde kimin kullandığını hatırlamıyorum. Ben kullanmadım. Çevik Kuvvet’in kayıtları araştırılırsa o gün gaz tüfeğinin kime teslim edildiği ve kim tarafından kullanıldığı tespit edilebilir” dedi. Tim Şefi Sefa Doyranlı ise o gün Mecidiyeköy-Okmeydanı arasında görev yaptığını fakat gaz tüfeği kullanmadığını söyledi. Doyranlı, gaz tüfeğini kimin kullandığını hatırlamadığını belirtirken, “Bizim gruptan kime gaz tüfeği verildiğini, zimmetle verilip verilmediğini bilmiyorum” dedi. Doyranlı, sadece Gezi Parkı gösterileri başladığında el bombası tipindeki biber gazından kullandığını anlattı. Daha önce 30 Ocak’ta dinlenen yedi polis de ya gaz tüfeği kullanmadığını ya olayları hatırlamadığını ya da o gün Okmeydanı’nda hiç bulunmadığını iddia etmişti. T24
"Niğde Saldırısı Şüphelileri Batı Ülkeleri Uyruklu"
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Niğde'de Jandarmaya yapılan silahlı saldırıdan sonra yakalanan iki şüpheli için 'uyrukları batı ülkelerinden' dedi T24 İçişleri Bakanı Efkan Ala , Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki saldırıyı gerçekleştirenlere ilişkin, 'Uyrukları batı ülkelerinden. Kendi ülkeleriyle teyit halindeyiz. Teyit ettikten sonra hangi ülke olduğunu açıklayacağız' dedi. Ankara'dan uçakla Erzurum'a gelen Bakan Ala, havalimanında gazetecilerin Niğde'nin Ulukışla ilçesindeki saldırıya ilişkin sorularını yanıtladı. Saldırganların Hatay'dan kiralanmış ticari taksiyle olayı gerçekleştirdiklerini belirten Ala, şunları kaydetti: 'Yabancı uyruklu 2 kişi yaralı olarak yakalandı. Uyrukları batı ülkelerinden. Kendi ülkeleriyle teyit halindeyiz. Teyit ettikten sonra hangi ülke olduğunu açıklayacağız. 2 şehit, 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Onların yakınlarına başsağlığı diliyorum.' Ala, kaçan saldırganların yakalanması için çalışmaların devam ettiğini vurgulayarak, 'Kısa zamanda yakalanacağını ümit ediyoruz. Bizdeki bilgiler bundan ibaret. Tabii geride bıraktıkları çantalarda el bombası, mermi ve silahlar ele geçirildi. Daha detaylı bilgiyi, daha kesin sonuçları aldıktan sonra basın aracılığıyla paylaşacağız' diye konuştu
Yoksa Afyon Kaza Değil mi?
25 can alan cephanelik patlamasıyla ilgili son rapora göre numunelerde, depoda olmayan bir tür plastik patlayıcıya rastlandı. Afyon’da, askeri mühimmat deposunda 25 askerin ölümüyle sonuçlanan patlamaya ilişkin davada, mahkemeye ulaşan rapora göre, 11 ayrı toprak numunesinden, depoda bulunmadığı bilinen ‘PETN’ türü plastik patlayıcı kalıntılarına ulaşıldı. Daha önce de patlamada can veren bir askerin doku örneklerinde aynı türden patlayıcı bulunmuştu. Olayda çocukları ölen ailelerin avukatı Altan Ulutaş, “O depoda başka bir şey patladı” diyor. Ulutaş’a göre ya PKK’dan ele geçirilen ve imha edilmesi gerekirken saklanan mühimmatlar ‘korsan’ şekilde depoya taşındı ya da patlama ‘kaza’ değildi. İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan haberine göre Afyon Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası’nda 5 Eylül 2011’de bir cephanelik deposuna mühimmat taşındığı sırada meydana gelen patlamada 25 asker can vermişti. İlk incelemede; Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali Duran’ın, daha önce Susurluk’tan getirilip iki depoya doldurulmuş mühimmatın dört gün içinde sayımını ve tasnifini emrettiği, üç günlük oryantasyon eğitiminden bile geçmemiş ve el bombasıyla bile temas etmemiş kısa dönem erlere bunların taşıttırıldığı, işlemin geceye sarktığı ve deponun araç farlarıyla aydınlatıldığı anlaşılmıştı, Patlamada yaklaşık 20 bin el bombası infilak etmişti. Binbaşı Ali Duran ile 2. Mühimmat Bölge Komutanı Kıdemli Albay Veysel Özbay ile depolardan sorumlu Üsteğmen Tuncay Aydın’a, ‘birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ savıyla dava açılmıştı. SON POLİS RAPORU GELDİ Mahkemeye en son, Emniyet Genel Müdürlüğü Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nın toprak numune raporu ulaştı. Patlama alanından alınmış 15 toprak numunesinden 11’inde ‘eser düzeyde patlayıcı maddelerden HMX, RDX ve TNT kalıntıları’ olduğu belirlendi. İki numunede; ‘pentaerythrol tetranitrate’ (PETN) adlı patlayıcı kalıntısına ulaşıldı. Yedi numunede ise TNT benzeri pikrik asit kalıntısı bulundu. Üç ayrı numunede PETN ve pikrik asitin yanı sıra iki türde DNT kalıntısına ulaşıldı. Ölen askerlerden Faruk Ergenç’in doku örneklerinde aynı patlayıcı bulgularına ulaşılmıştı. Emniyet Kriminal Dairesi Başkanlığı raporunda patlayan el bombalarının TNT ve RDX içerdiği, DNT’nin ise TNT’nin kimyasal değişikliğe uğramasıyla oluşabileceği vurgulandı. PETN ve HMX’in, el bombalarında kullanılmadığı kaydedildi. PET’nin infilaklı fitil ve tahrip kalıplarında yemleme amacıyla, HDX’nin ise roket gibi mühimmatlarda kullanıldığı ifade edildi. Ailelerin avukatı Altan Ulutaş, dosyadaki evraklara göre patlamanın meydana geldiği o depoda sedece el bombası ve havan mühimmatının bulunduğunu, ikinci grubun zaten patlamadığını kaydetti. Ulutaş, baştan beri bunun kaza olmadığını savunduklarını ve son bulguların kendilerini desteklediğini söyledi. Ulutaş, depoda sadece el bombası ve havan bombası olduğu yönünde bilgi bulunduğunu ve mahkemeye ulaşan rapora göre, el bombalarının bu türden patlayıcı madde içermediğini ifade etti. Alataş, şunları söyledi: “Depoda, bu patlayıcılar yoktu. ‘El bombalarının içinde olur’ denildi fakat hem jandarma hem de polisten gelen raporlarda, el bombalarının bu türden patlayıcı içermediği belirlendi. Şu halde, orada başka bir şey patladı. Neyin patladığı konusunda elimizde yeterli veri yok. Fakat en azından bunun kaza olmadığını ortaya koyuyor bu rapor. Ya da başka bir nedenle patlama olduğunu düşündürtüyor. O depoda PKK’dan zoralım yoluyla elde edilmiş mühimmatlar vardı. Bu mühimmatlar da o cephaneliklere veriliyor. Bir varsayım olarak, depoya bu türden patlayıcıların da el bombalarıyla birlikte getirilmiş olabileceğini ya da zaten depoda bulunduğunu söyleyebiliriz. Fakat mahkeme bunu araştırmıyor. Sadece kaza üzerinde duruyor.” Demokrat Haber
Hiç Görmediğiniz 37 Etkileyici HD Fotoğraf ile 1. Dünya Savaşı
Resmi rakamlara göre toplam 8.556.315 ölü, 21.219.452 yaralı ve 7.750.945 kayıp veya esir bırakan 1'inci Dünya Savaşı bundan 103 yıl önce, 11 Kasım 1918'de Rethondes ga­rının yakınında, Compiegne ormanında, bir demiryolu vagonunun içinde yapılan bir anlaşma (Rethondes Anlaşması) ile resmen son bulmuştur. Esasen 1'inci Dünya Savaşı ülkeler arasındaki sorunları hiçbir şekilde çözmemiş, ağır yaptırımlar içeren anlaşmaların sonucu olarak savaş sonrası gelişen aşırı milliyetçilik, yeni oluşan faşizm ve nasyonal sosyalizm gibi ideolojiler II. Dünya Savaşı'na zemin hazırlamıştır.Bu içerikte sizlere 1'inci Dünya Savaşı'na ait savaşın kötülüğüne dair nadir fotoğrafları sunuyoruz.
İstanbul Otobüsünde Bomba Üstünde Seyahat!
Kahramanmaraş’tan İstanbul’a giden yolcu otobüsüne binen Suriye uyruklu bir kişi, Ankara Çamlıdere’de “Rahatsızlandım, inmek istiyorum” diyerek otobüsü durdurdu. Otobüsten inen Suriyeli yolcunun, ormanlık alana doğru kaçarak gözden kaybolması üzerine olay yerine çağrılan jandarma, Suriyelinin bıraktığı çantada el bombası ve mühimmat buldu. Suriyeli bir kişi, 1 Haziran günü Kahramanmaraş-İstanbul seferini yapan şehirlerarası bir yolcu otobüsüne bindi. Valizini bagaja bırakan yolcu, Ankara-İstanbul TEM yolu Çamlıdere mevkiinde, “Rahatsızlandım, inmek istiyorum, kusacağım” diyerek otobüsü durdurdu ve indikten sonra eşyalarını almadan ormanlık alana doğru kaçarak gözden kayboldu. Bunun üzerine durum jandarma ekiplerine bildirildi. Otobüs ise yol kenarına çekilerek yolcuları araçtan indirildi. Operasyon başlatıldı Kaçan Suriyeli’nin valizindeki incelemede el bombası ve mühimmat bulunması üzerine olay yerine çok sayıda jandarma ve polis istihbarat ile terör ekibi sevk edildi. Bir ekip de kaçan Suriyeli’yi yakalamak için bölgede operasyon başlattı. Mühimmat incelenmek üzere kriminale gönderilirken, yolcular otobüste yapılan detaylı aramanın ardından İstanbul’a gönderildi. Otobüs şoförü ile yolcuların, tanık olarak bilgilerine de başvuruldu. Görüntüsüne ulaşıldı Çamlıdere bölgesindeki tüm aramalara rağmen Suriyeli yolcu bulunamadı. Ankara ve İstanbul’daki güvenlik birimleri olası bir saldırı konusunda ‘acil’ koduyla uyarıldı. Yapılan incelemede Suriyeli yolcunun Kahramanmaraş otobüs terminalindeki görüntüsüne ulaşıldı. Söz konusu kişinin, Kahramanmaraş ve İstanbul’da bağlantılı olabileceği kişiler üzerine de yoğunlaşan güvenlik birimleri, bu yönde çalışma başlattı. Fevzi KIZILKOYUN | Hürriyet
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Hükümetin dün Meclis'e sevk ettiği altı maddelik yasa tasarısının en ilginç yanı, adı: “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı.” Terörün sona erdirilmesine yasayla karar veriliyormuş hissi uyandırıyor. Bu mümkün mü? Eğer terör eylemini yapanlar yasa koyucunun emrinde çalışanlarsa, mümkün. O zaman bunun anlamı, kamu görevlilerinin bazı tasarruflarının terör eylemi niteliğinde olduğunun değerlendirilip, bir yasayla bunlara son verme kararı alındığıdır. İlginç bir gelişme olur. Elbette adı geçen yasayı Meclis'e sunan hükümetin böyle bir amacı yok. Söz konusu olan, PKK ’nın yürüttüğü silahlı mücadelenin, yani yasanın “terör” olarak tanımladığı mücadele biçiminin sonlandırılması. PKK ve bağlı silahlı kuruluşlarının yakın zamanlara kadar terör eylemi olarak tanımlanacak eylemler de yaptıklarını ama bu örgütün asli niteliğinin terör örgütü olmadığını kabul etmeden barış yolunda ilerleneceğine inanıyor veya inanmamızı istiyor hükümet. Bu tanımlamayı, bu dili değiştirmedikçe, kamuoyunun bu konudaki algısının, dilinin değişmesi yolunda cesur adımlar atmadıkça, gerçek ve kalıcı bir “çözüm süreci” yürütüleceği konusunda güven pekiştirilebilir mi? İkinci soru, “çözüm süreci” ile ilgili. Karnından konuşan yasa diye bir kavram icat etsek, herhalde en iyi örnek bu yasa tasarısı olurdu. “Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için yürütülen çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları belirlemek” olarak yasanın amacı tanımlanmış. Terörü yürüten kim? Hangi konuda toplumsal bütünleşme sağlanacak? Çözüm süreci hangi sorunun çözümü süreci? Terör sorununun mu, Kürt sorununun mu? Bütün silahlı örgütlerin silah bırakacak mensuplarını mı kapsıyor? Örneğin silahlı mücadele veren DHKP-C örgütü mensupları da bu çözüm sürecine dahil mi? Ya da El Kaide ’nin, IŞİD ’in veya El Nusra ’nın Türkiye’de faaliyet gösteren militanlarını da yasa tasarısı kapsıyor mu? Karnından konuşmak tam böyle bir şeydir. Türkiye’de herkes yasada “örgüt” diye adlandırılanın PKK, “silahlı mücadele ve terör” olarak tanımlanan eylemlerin Kürt sorununa ilişkin şiddet eylemleri olduğunu elbette hemen anlamıştır. Ama ne altı maddelik yasada, ne genel gerekçesinde ne de madde gerekçelerinde bir defa bile Kürt kelimesinin geçmediği bir yasa ile adı telaffuz edilemeyen sorunun çözülebileceğine inanmamız isteniyor.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Çağımızda iletişim, bir “algı yönetimi” becerisine dönüştü: “Gerçekten” çok, o “gerçeğin” geniş kitleler tarafından nasıl “algılandığı” önem kazandı. Elbette bu dönüşümün temelinde neoliberalizmin küresel çapta dayattığı piyasa mekanizmaları yatıyor! HHH Temel yapı şöyle özetlenebilir: 1) İletişim, tarihte görülmemiş bir biçimde hem küreselleşmiş, hem tekelleşmiştir. 2) Büyük sermayenin birinci önceliği, kendi varlığını korumak ve geliştirmektir. 3) Dolayısıyla haber ve bilgiler, kendileri için yaşamsal önem taşıyan bu kılıfa uygun olarak üretilir ve pazarlanır. 4) Dünyayı yöneten büyük silah, yiyecek, içecek, giyim kuşam şirketleri, bu iletişim ağı içinde belirleyici bir role sahiptir. 5) Elbette ekonomik iktidarla siyasal iktidar da iç içedir. 6) Sonuç olarak, bütün bu mekanizma, haber ve bilginin gerçeğe uygunluğundan çok, geniş kitleler tarafından nasıl algılandığına odaklanır.