Görüş Bildir

Mobbing Haberleri

Mobbing ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Mobbing ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

14 Martta Doktora Gitmeyin
Aile Hekimleri Derneği Başkanı Alp Karan, aile hekimlerinin 14 Mart Tıp Bayramı'nda iş bırakma eylemi yapacağını, aile sağlığı merkezlerinde aciller dışında hasta bakılmayacağını aktardı. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) tarafından geçen hafta sonu Ankara'da yapılan toplantıda, aile hekimliği uygulaması ve mesleki sorunlar görüşüldü. Bu toplantıda alınan kararlar, 'AHEF 14 Mart Bildirisi' başlığıyla Aile Hekimleri Derneği'nin yönetim kurulu üyelerine gönderildi. Bildiride, aile hekimlerine 14 Mart'ta mesleki sorunlarını anlatmak ve Tıp Bayramı etkinliklerine katılmak amacıyla iş bırakmaları çağrısı yapıldı. Bildiride, sağlık çalışanlarına yönelik 'mobbing' ve şiddet uygulamalarına da dikkat çekildi.
"Memurların Sık Sık Başka İllere Atanması Mobbingtir"
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, memurların sık sık başka illere atanmasını mobbing olarak nitelendirdi, tazminat ödenmesine karar verdiYargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) bir davada, kamu görevlilerinin sık sık başka illere atanmasını mobbing (işyerinde psikolojik taciz) saydı ve kamu kurumunun tazminat ödemesine karar verdi. Bu karar emsal niteliğinde. Oya Armutçu 'nun Radikal'de yer alan haberine göre, İstanbul’da kamu bankasında 14 yıl avukatlık yapan A.H.B, dokuz ayda önce Adana’ya ardından kısa sürelerle Kahramanmaraş, Gaziantep ve Mardin’e gönderildi. A.H.B. bu süre içinde 30 kez yer değiştirerek görevlendirilmesinin mobbing olduğunu belirterek, İstanbul 4. İş Mahkemesi’nde 17 Temmuz 2012’de dava açtı. 30 bin lira manevi, 10 bin lira manevi tazminat talep etti. Mahkeme, görev değişikliklerinin mobbing olmadığını, bu şekilde kabul edilse bile Borçlar Kanunu’ çerçevesinde tazminat talep edilmesine imkân verecek uygulama kabul edilemeyeceğini savundu. Davanın reddedilmesi üzerine davacı avukatı kararı temyiz etti. Yargıtay ‘bozma’ istedi, İstanbul 4. İş Mahkemesi kararında direndi ve dava sonunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşındı. Kurul, Mahkemenin direnme kararını da oybirliği ile bozdu. Kurul, davacı kadın avukata mobbing tazminatı ödenmesini istedi. Kurul, kısa sürede sık görev değişikliğinin ‘psikolojik taciz’ olduğunu, kişinin istifa ya da emekliliğe zorlanarak, işyerinden ayrılmasının amaçlandığını belirtti. Emsal niteliğinde Mobbing davaları için kritik önem taşıyan bu örnek karar, 17 Aralık rüşvet operasyonunun ardından emniyet başta olmak üzere kamuda başlatılan atama furyasından etkilenen polisler ve diğer kamu görevlilerine devlete karşı mobbing davası açarak, maddi ve manevi tazminat isteme yolu açtı. İşte Yargıtay'ın kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararından önemli satırlar şöyle: İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Davacının 9 ay boyunca ve 30 kez yer değiştirmek suretiyle görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu durum, psikolojik taciz mahiyetinde olup, bu yolla davacı avukatın istifa ya da emekliliği tercih etmesi sağlanarak, işyerinden ayrılması amaçlanmaktadır. Psikolojik taciz olgusunun gerçekleştiğinin kabulüyla manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Davacının yer değiştirmelere bağlı ulaşım, iletişim, konaklama ve yemek giderleri adı altında talep ettiği maddi tazminat yönünden de bir karar verilmelidir.T24
İş ve Özel Yaşamda Tükenmişlik Duygusu
Tükenmişlik duygusu… Bu duygunun çıkış noktalarından birisi de kişinin enerjisinin düşmesi, düşen enerjisini tazelememesi, pozitif yükleme yapamaması olabilir. Enerjideki yükselişler ya da düşüşler dış dünyamızda yaşadığımız olayların seyrinde de etkilidir belki de… Tükenmişlik duygusu; kritik gedik dediğimiz zamanlarda iş hayatında, özel ilişkilerde, kişinin kendi iç bünyesindeki doyumsuzlar baş gösterdiğinde yaşanabilir. Kişi olmak istediği ile şu anda nerede olduğu arasında bir boşluk yaşıyor olabilir. Hayat çarkı dengeli ve sağlıklı dönmemeye başlamıştır. Hayat çarkındaki sosyal yaşam, kariyer, özel ilişkiler, bireysel gelişim, para ya da sağlık alanlarında dengeler bozulmaya başlamıştır. İş hayatında tükenmişlik duygusunun özellikle aynı yerde uzun bir süreci doldurmuş, bu süreçte halen terfi alamamış veya istediği ekonomik geliri elde edememiş insanlarda görülme potansiyeli daha yüksektir. Kişi mevcut olduğu durum ile mevcut olmak istediği durum arasında farklılıklar yaşıyor olabilir. Veya kişi çevresi ile iletişim problemleri yaşamaya veya eğer böyle bir durum yaşıyor ise; mobbing’i tolere edememeye, yaptığı işin hayatının bir parçası olmadığını hissetmeye başlamıştır. Kısaca kariyerinde dalgalanmalar yaşıyordur. Ya mevcut düzenine uyum sağlamalıdır ya da yeni arayışlara yönelebileceği gücü toplamalı, kendine güvenini tazelemeli ve dış koşullar her ne kadar çok da kolay olmasa da adım atma, yer ya da iş tarzı değiştirme korku ve endişesini yenmelidir. Buradaki en önemli gerçek; kişinin atacağı adımın kendisini bulunduğu konumdan daha kötüye değil; daha iyi bir seviyeye götürebileceği bir adım olmasıdır. Özel yaşamda ise; yaşanan ilişki bir aşama kaydetmiyordur, evlilik isteniyor karşı tarafın engeli ile karşılaşılıyordur, istenen doyum sağlanamıyordur, taraflar birbirini eskisi gibi tolere edemiyordur. Birlikte geçirilen zamanlar sınırlıdır. Yaşanan evlilikler, ilişkiler alışkanlığa dönüşmüştür, sevgili anlamı yitirilmiş ilişki arkadaşlığa dönüşmüştür. Taraflarda başka insanlara yönelme durumu yaşanıyordur. Taraflar birbiri ile artık kaliteli zaman geçiremiyordur. Birbirini dinlemiyordur; empati kuramıyordur. Birbirini yargılamalar, birbirine karışmalar artmıştır. Evinde yaşananlar kişiyi huzursuz bir hayata sürüklüyordur. Alma-verme dengeleri bozulmuştur. Birbirini değiştirme çabaları tarafları olumsuz duygulara sürüklüyor, ilişkiden ya da karşıdaki kişiden soğutuyordur. Kısaca ilişkide dengeler bozulmuştur. Parasal alanda tükenmişlik yaşayan kişi ise yeterli geliri elde edemediğini biliyordur ve bu durumun getirilerinin stresinin yükünü taşıyamamaya, mevcut gelirinin çarkı döndürmediği endişesini yaşamaya, yaşam tarzı gelirinin üzerinde seyretmeye ve kişi bunu karşılayamamaya başlamıştır. Parayla ilgili davranış kalıplarında, parayla olan ilişkisinde sorunlar vardır. Veya parayı kazanabileceği alternatifleri oluşturabilmekte kendisi dışında gelişen tıkanıklıklar yaşıyordur. Tükenmişlik duygusu yaşayan birey, sabah yataktan kalkmak istemez, işe gidilecek ise kişinin ayakları geri gider, içinden hiçbir şey yapmak gelmez, insanlar üstüne geliyordur, kimse onu anlamıyordur. Eski alışkanlıklarının gölgesinde kaybolmaya başlanmıştır. Kendi iç benliği ile ve çevresi ile uyum kaybedilmiştir. Yaşama sevinci kalmamıştır. Hatta kendi öz benliğinden bile uzaklaşmaya başlamıştır. Enerjisi negatif yönde düşmüştür. İnsan beyni nedense olumludan çok, olumsuza daha çok odaklanabiliyor. Gün içerisinde insan beyninden geçen olumsuz düşünce oranının olumlu düşünce oranına göre daha yüksek olması gibi… İnsanın ruh halini, psikolojisini, gündelik modunu enerjisindeki negatif ya da pozitif dalgalanmalar etkileyebiliyor. Hatta bilinçaltına yerleşmiş korkular insana şu anda yaşadığı hayattaki enerjisini dengeleyebilmesine engel olabiliyor. Bunun farkına varabilen kişiler bu korkuları ile yüzleşerek, bilinç altı kayıtlarını temizletebiliyor. Ve yerine olumlu düşünceleri koyma yöntemi ile hayatının kalan kısmında çok daha mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeyi başarabiliyor. Hayattaki zorluklar bitiyor mu? Tabi ki hayır… Sadece kişi bu zorlukları daha kolay ve daha az hasarla, daha kısa süreçlerde, daha kolay uyum sağlayarak atlatabilmeyi başarabiliyor. Enerjisel dalgalanmalar kişinin ruhsal sağlığının dengesinde de bozulmalara sebep olabilir. Bu bozulmalar sonucunda da kişi kendi negatif enerjisi altında ezilebilir. Bu durum tükenmişlik duygusunu daha da tetikleyebilir. Negatif düşünce ve duygulardan uzak, enerjileri pozitif olan veya enerjileri düşse dahi enerjisini yükseltebilen insanların üretkenlikleri, başarılarının daha fazla olabilmesi, hayattan aldıkları hazzın tatmini ve hayatın iniş-çıkışlarına bakış açıları, iş hayatındaki performansı ve sosyal hayattaki yaşam enerjisi çok daha farklı olabiliyor. Yaşadığımız hayat evet oldukça zor, yüklerimiz fazla… Bu benim kadar hepimizin yaşadığı ve mücadele etmeye uğraştığı bir gerçek… İnsanız sonuçta an geliyor bu yükler sırtımızda kambur oluşturdukça sendeleyebiliyor, gücümüzü yitirebiliyoruz ama bu bizim kurban rolünü benimsemeyi seçmemizi gerektirmeli mi? Yoksa bir üst seviyeye çıkmamız için bizi tetiklemeli mi? Kazanan insanların ya da hayatının bir evresinde tükenmişlik duygusunu yaşayan ve bu evreyi olumlu yönde atlatabilen insanların çoğunun başarısının sırlarından biri de olumlu düşünce gücünün, girişimci ruhunu yaşatabilmesinin, kendisinin yapabilirliklerine inanmanın ve bu inançla değişimlere yüreğini ve zihnini açabilmenin verdiği motivasyon ve olumlu enerjidir belki de…
2014’ün İlk Üç Ayında İş Kazalarında 276 İşçi Hayatını Kaybetti
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Mart Ayı İş Cinayetleri Raporu’na en az 112 emekçi yaşamını yitirdi. İnşaat, metal, ticaret, büro, eğitim ve tarım sektörlerinde yaşandığı belirtilen cinayetlerle birlikte meclis tarafından ortaya konulan önceki aylara ait rakamlarla birlikte yılın ilk üç ayı içerisinde yaşamlarını yitiren toplam işçi sayısı 276. Çalışma alanlarında yaşanan iş cinayetlerine dair her ay rapor hazırlayan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin basın, emek ve meslek örgütlerinden derlediği veriler ışığında hazırladığı 'Mart Ayı İş Cinayetleri Raporu'nu açıkladı. Hazırlanan raporda yer alan rakamlar, iş cinayetlerinin artık bir katliama dönüştüğünü bir kez daha ortaya koydu. Buna göre, tespit edebildiği kadarıyla Mart ayında en az 112 emekçi yaşamını yitirdi. 2014 Ocak ayında en az 87 emekçi, Şubat ayında en az 77 emekçiden sonra Mart ayında yine en az 112 işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi üzerine yılın ilk üç ayı içerisinde toplamda en az 276 işçinin yaşamını yitirdiği kaydedildi. Bu derece yüksek bir rakama ulaşan iş cinayetlerinin en çok inşaat, metal, ticaret, büro, eğitim ve tarım sektörlerinde yaşandığı belirtildi. İnşaat sektöründe ölümler gizleniyor Bu alanlar içerisinde yine tespit edebildiği kadarıyla inşaat sektöründe, 14’ü düşme ve 6’sı ezilme, göçük nedenli olmak üzere 25 işçi can verdi. Sektörde yaşanan iş cinayetlerinin, ülkenin dört bir yanında yaygınlık gösterdiği biçimde çocuk ve göçmenlerden yaşlılara kadar uzanan bir yelpazeyi kapsadığı vurgulandı. İnşaat sektöründe yaşanan iş cinayetlerine ilişkin altı çizilen bir diğer husus da yaşanan işçi ölümlerinin gizlenmesi oldu. Mimarlar Odası’nın 24 Mart’ta yaptığı açıklamaya göre, 17 Şubat’ta hakkında tarihi sit derecesinin kaldırılmasına ilişkin iptal kararı bulunmasına rağmen Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan Başbakanlık Hizmet Binası inşaatında, Kontur Sel Alüminyum isimli taşeron firmada çalışan 27 yaşındaki işçi Savaş Oğuz’un düşerek ölümünün kamuoyundan gizlendiğine işaret edildi. İşçi Sağlı ve Güvenliği Meclis’inin verilerine göre, ülkenin sanayisinin temelini oluşturan sektörlerden olan metalde ise 20 işçi yaşamını yitirdi. Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema sektöründe de Mart ayında 18 emekçi yaşamını yitirdi. Örnek olarak ise 19 Mart’ta, Kars TÜİK’te çalışan sosyolog Veysi Erim’in 6 çalışanı öldürdükten sonra intihar ettiğine dikkat çekildi. KESK Büro Emekçileri Sendikası’nın yaptığı açıklamaya göre, Veysi Erim’in mobbing uygulandığı ve kendisine ırkçı ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle bir süredir psikolojik tedavi gördüğü ve tayinini istediği raporda belirtildi. Mevsimlik göç başlamadan görülen ölümler korkutuyor! Yine Tarım-Orman sektöründe de 1’i orman işçisi, 2’si balıkçı ve 12’si çiftçi olmak üzere 15 emekçi hayatını kaybetti. Raporda, Mart ayı içerisinde bu oranda bir iş cinayetinin yaşanmasının yanı sıra Nisan ayıyla birlikte, mevsimlik tarım göçünün başlayacağı ve yollarda birçok ölümün yaşanacağının altını çizildi. Yine silikozis yine ölüm... Raporda, kot kumlama yüzünden yakalandıkları Slikozis hastalığı sonucu 58’nci işçi ölümünün yaşandığı da kaydedildi. Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Taşlıçay köyünde yaşayan 24 yaşındaki Osman Ceylan’ın, 20 Mart’ta can verdiği belirtildi. Osman Ceylan’ın Taşlıçay’da bulunan 160 hastadan birisiydi ve köyde yaşamını yitiren 11’nci silikozis hastası olduğu bilgileri de yine raporda yer aldı. Çocuk, kadın, göçmen ve yaşlı emeği ölümleri devam ediyor Raporda, çocuk işçi ölümlerine de dikkat çekildi. Buna göre, biri 14 yaş ve altı, ikisi 15-17 yaş aralığında olmak üzere 3 çocuk emekçi ay içerisinde can verdi. 13 yaşındaki Resul Yılmaz, Adana’nın Seyhan ilçesinde tarlaya gübrelemeye giderken, traktörün devrilmesi, 15 yaşındaki kır pidecisinde çalışan Hüseyin Demir’in Ağrı’da bisikletiyle servis yaparken halk otobüsünün çarpması ve 16 yaşındaki Ali Fırat Belder’in ise Şanlıurfa’da çalıştığı inşaatın 9’ncu katından düşmesi sonucu can verdiği bilgileri aktarıldı. Böylece 2014 yılının ilk üç ayında altısı 14 yaş ve altı, yedisi 15-17 yaş aralığında olmak üzere 13 çocuk emekçi can vermiş olduğuna dikkat çekilmeye çalışıldı. 3 ayda 15 kadın iş cinayetine kurban gitti Ay içerisinde hayatını kaybeden kadın işçi sayısı ise 8 oldu. 60 yaşındaki G.Y, bahçesinde çalışırken kalp krizi, 57 yaşındaki Asiye Dağdalen tarlasına giderken traktörün devrilmesi; 64 yaşındaki Halime Sevim tarlasından dönerken patpatın devrilmesi; 24 yaşındaki sınıf öğretmeni Seda Akal, derste geçirdiği kalp krizi; 33 yaşındaki metal işçisi Mine Serten servis kazası; 25 yaşındaki metal işçisi Gamze Buran servis kazası; 31 yaşındaki acil tıp teknisyeni Sema Kurt ambulans devrilmesi ve belediye işçisi Zeynep Bilici trafik kazası sonucu can verdi. Bu rakamlarla birlikte 2014 yılının ilk üç ayında 15 kadın emekçi can vermiş olduğu raporda belirtildi. İşçi Meclis’inin hazırladığı rapora göre, 27 Mart’ta Manisa Emekliler Parkı Yer Altı Otoparkı inşaatında duvarlardan birinde henüz belirlenemeyen bir sebeple toprak kayması sonucu 21 yaşındaki Afgan işçi Salman Muhammad Jawad toprak altında kalarak can verdi. Böylece, 2014 yılının ilk üç ayında biri Türkmen, biri Bulgar, biri Afgan, beşi Gürcü ve altısı Suriyeli olmak üzere 14 göçmen emekçi can vermiş olduğu kaydedildi. Yine çalışma alanlarına, cinsiyet, yaş ve etnik kökenine göre gruplandırılan bu iş cinayetlerinin dışında çiftçi, kamu çalışanı, metal, inşaat taşımacılık, tersane ve belediye işçisi olarak çalışan 51 yaş ve üstünde 25 emekçinin daha hayatlarını kaybettiği belirtildi. Mersin, İstanbul, Kars ve İzmir iş cinayetlerinde ilk sırada Rakamlarla ortaya konulan bu işçi ölümleri en çok Mersin, İstanbul, Kars ve İzmir’de yaşandı. Mart ayında 12 işçi Mersin’de; 7’şer işçi İstanbul ve Kars’ta; 6 işçi İzmir’de; 5 işçi Kocaeli’nde; 4’er işçi Ankara, Eskişehir, Kırşehir ve Manisa’da; 3’er işçi Bursa, Hatay, Isparta, Konya, Kütahya ve Sakarya’da; 2’şer işçi Adana, Ağrı, Antalya, Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Muğla, Rize, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ ve Zonguldak; 1’er işçi ölümü ise Adıyaman, Aydın, Balıkesir, Bingöl, Burdur, Çankırı, Çorum, Edirne, Giresun, Karabük, Kırıkkale, Samsun, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli ve Irak/Erbil’de yaşandı. ANF
Her İş Başvurusunda Mutlaka Karşımıza Çıkan 26 Soru
İş görüşmeleri hep gergin geçer. Sorulan sorulara en güzel cevapları vermek, diğer adaylardan bir adım öne geçmek için uğraştıkça strese gömülürüz. Oysa her iş görüşmesinde belli başlı sorular sorulmaktadır. Sizi ön plana çıkaracak şeyin CV'niz olduğunu unutmayın ve her görüşmede mutlaka sorulan aşağıdaki sorulara kısaca bir göz atın.
Sevgililik Bir Meslek Olsa Gerçekleşmesi Muhtemel 17 Şey
Düşünsene o kadar ilişkin oldu, bu da bir kariyer sonuç olarak. Hem nasıl ki iş hayatında herkes bir değilse, ilişkide de herkes bir değil. Sen doğru sevgili adayısın ama aşkta özgeçmişe bakılmıyor be canım :( Tüm aşamalar iş hayatıyla aynı olsaydı muhtemelen aşağıdaki gibi olurdu:
Akademisyenlerin Yüzde 84'ü Türkiye'den Gitmek İstiyor
Öğretim Elemanları Derneği anketine göre akademisyenler Türkiye’de çalışmaktan memnun değil. Araştırmaya göre yüzde 84’ü yurtdışında bir üniversitede görev yapmak istiyor.Öğretim Elemanları Derneği (ÖGEDER) ilginç tespitlere ulaştı. Bin 955 akademisyenin katıldığı ankette mobbinge uğradığını söyleyen akademisyen oranı yüzde 37 oldu.“Kısmen mobbinge maruz kaldım” diyenler yüzde 28 olurken uğramadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 35 olarak belirlendi. YURTDIŞINA GİTMEK İSTİYORLAR Uğradıkları mobbing yüzünden kurum değiştirmek hatta yurtdışı nda çalışmak istediği görüldü. Kendi kurumundan ayrılmak isteyenlerin oranı yüzde 59 oldu. Yüzde 41’inin de üniversitesini değiştirmek istemediği aktarıldı. Yurtdışında çalışmak istediğini vurgulayan akademisyen oranının fazlalığı da dikkat çekti.Öğretim elemanlarının yüzde 84’ü Türkiye’den uzakta bir üniversitede görev yapmak istediğini belirtti. MEMNUNİYET ORANI YÜZDE 1 “Çalışma şartlarından memnun musunuz” sorusuna yüzde 12’si ‘evet’ derken, yüzde 45’i de ‘hayır’ yanıtını verdi.Ankette, akademisyenlerin sorunlarının başında ekonomik nedenler dikkat çekti. Yüzde 88’i maaşından memnun olmazken, memnun olanların oranı yüzde 1.olarak kayıtlara geçti.Akademisyenlik mesleğinin birçok sorunları olduğunu belirten öğretim üyeleri çocuklarının aynı mesleği seçmesini istemedikleri de dikkat çekti. Elimde tez bekledim Mobbingin başlıca nedeninin kişisel çıkarlar olduğunu vurgulayan ÖGEDER Genel Başkanı Vahdet Özkoçak kendisinin de mobbing mağduru olduğunu belirterek, “Yüksek lisans tezim hazır bir şekilde 3 yıl beklemek zorunda kaldım. Çünkü ‘seni doktoraya almayabiliriz bu bizim insiyatifimizde’ dendi” diye konuştu Maaşlarından memnun değiller Ankette, akademisyenlerin sorunlarının başında ekonomik nedenler dikkat çekti. AKADEMİSYENLERİN MAAŞLARI Araştırma Görevlileri: 2 bin 200 TL Yardımcı Doçent: 2 bin 900 TL Doçent: 3 bin 300 TL Profesör: 4 bin 200 TL FATMA EREN - BUGÜN GAZETESİ
Türkiye'de Mobbing Nedir? Baskılar ve Sonuçları Nelerdir ?
İnsanları bıktırma politikalarından birisi olan Mobbing nedir kısaca ne işe yarar bu hafta PCH Online’da. Mobbing net ve kısa tabiri ile birlikte “bir veya birkaç kişinin bir diğer kişiye uyguladığı, düşmanca ve ahlaka, etiğe aykırı yöntemlerle sistematiksel olarak yaptıkları psikolojik bir baskıdır” şeklinde adlandırılabilir. 1980 yılında Dr.Heinz Leymann Mobbing terimini iş hayatında şiddetli baskı, bıktırma ve yıldırma hareketleri için kullanmış olduğu gibi, uygulayan kişileri kontrolcü, korkak ve nevrotik olarak tanımlamıştır. MOBBING NASIL ORTAYA ÇIKAR ? Mesleki yeterliliğin sorgulanması Kişiye güvenilmediğinin hissettirilmesi Kasten, verilen süre içinde bitirilemeyecek görevler verilmesi Kişiden bilgi saklanması Kişinin görmezden gelinmesi, gruptan izole edilmesi Yetkilerinin azaltılması Yukarıda verilen niteliklerin yanı sıra aniden gelişen içeriklerin yetersizliği düşünülebildiği gibi, daha önceden çok küçük hatalar yeri geldiğinde çok büyük hatalarmış gibi gösterilebilir. Hal böyle olunca Mobbing tanımının gerçek yüzü ortaya çıkmış oluyor. İş yerlerinde çalışanların yöneticiler tarafından bazı çalışanlara Mobbing uygulamak için azmettirildiği gibi, örnek olarak bir müdürün veya şefin çalışanı bıktırmak için sürekli onun ile ilgili hatalarını arayarak yüzüne vurması, moral bozması örnek verilebilir. Çalışanlar tarafından yapılan bu baskıların, kurumun yetkili kişilerine başvurduklarında bu kişilerden de olumsuz tavırlar alarak başvuruları reddedilmektedir. Sonuç olarak kişi istifa etmeye mecbur kılınıp, sanki bu istifa kendi isteğiymiş gibi gösterilerek tazminattan da men edilmiş olunur. MOBBING’İN ETKİLERİ NELERDİR ? Mobbing , insanın mesleki bütünlük ve benlik duygusunu zedeler Paranoyaya ve kafa karışıklığına neden olur Maruz kalan kişi kendine güven duygusunu yitirir, toplumdan soyutlanabilir Huzursuzluk, korku, utanç, öfke ve endişe duygularını yoğun bir şekilde yaşar. Mobbing, ağlama, uyku bozuklukları, depresyon, yüksek tansiyon, panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve travma sonrası stres bozukluğu oluşturmaktadır. TÜRKİYE’DE MOBBING NASIL İŞLER ? Türkiye’de bu işleyiş aslında tam tanımın koyulabildiği ülkelerden bir tanesi konumundadır. Özellikle son yıllarda artan bu mağdurların, Mobbing uygulaması ile açtığı davalar emsal teşkil ettiği ve bu konularda yürütülen çalışmalar sebebi ile insanlar bilinçlenmektedir. İşverenler tarafından Türkiye’de uygulanan Mobbing , iş kanunlarının işçiyi koruyan tazminat ve işe iade hükümlerinden kolayca kurtulmak ve istifaya zorlamak için uygulanmaktadır. Bu süreçte Mobbing’e maruz kalan işçiler psikolojik açıdan zarar görerek istifa edip ayrılmaktadır. KANUN VAR AMA DİNLEYENLER NEREDE ? 6098 sayılı Borçlar Kanununun 417. Maddesinde, işçinin hem kişiliğinin, hem de yaşam ve vücut bütünlüğünün korunmasına yönelik olarak düzenleme yapılmıştır. Maddede, işveren-işçi hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak, saygı göstermek, iş yerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamak, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür hükmüne yer verilmiştir. Fakat gel gelelim işverenlerin işçinin hakkını yiyerek bıktırma politikalarına günümüzde de devam etmektedirler. Ayrıca SGK için yatırılan işçi sigortaları da hiçbir zaman yüksek yatırılmadan asgari ücretten gösterilip, geri kalan maaş tutarını elden vermektedirler. Ülkemizde binlerce firma bu şekilde davrandığının yanı sıra, kanunlara karşı gelinmesine karşında devletin hiçbir şey yapmaması bu konuda “ hayret ” denilecek kısımlardan bir tanesi. Ayrıca bu kanun maddesinde, işveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir. Ancak özel kanun hükümleri saklıdır. PCHOCASI
Facebook'ta 'Mobbing'e Uğradım Dedi, Görevden Alındı
Kişisel Facebook sayfasından ‘mobbing’ e uğradığını ve ölüm tehditleri aldığını yazan Artuklu Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Güner Coşkunsu, görevden alındı.radikal.com.tr’den Ömer Erbil’in haberine göre, karar Coşkunsu’ya dün akşam saatlerinde bildirilirken, yerine tarih bölümünden Yrd. Doç. Dr. Ercan Gümüş getirildi.‘Akademisyene mobbing yapmanın yanında aba altından sopa’Daha önce de sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfasında ölüm tehditleri aldığını duyuran Coşkunsu, şu mesajı paylaşmıştı:“Usulsüzlüklere, yolsuzluklara, haksızlıklara, nepotizme, anti bilimselliğe, intihale, her türlü kadrolaşmaya (ajanlar dahil olmak üzere), bölücülüğe, fişlemeye, kısacası kurumsal ahlaksızlığa karşı duran, gerekli yasal işlemleri talep eden veya uygulayan akademisyene mobbing yapmanın yanında aba altından sopa gösterenlerden veciz sözler: – Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin…”Coşkunsu’nun ayrıca, kendisine yönelik tehdit, hakaret ve küfür içerikli mesajları nedeniyle Mardin Müze Müdürü Nihat Erdoğan’la davalık olduğu öğrenildi.Görevden alınan Coşkunsu’nun yerine arkeoloji bölüm başkanlığına getirilen Dicle Üniversitesi Tarih Öğretmenliği mezunu Yrd. Doç. Dr. Ercan Gümüş 2011-2014 yılları arasında ağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu müdürlüğü görevinde bulunmuştu.Diken
Erdoğan Hakkında Suç Duyurusunda Bulunan Hukuk Profesörüne Derslerden El Çektirildi
Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduğu için yeni öğretim yılında kendisine derslerden el çektirildiğini öne sürdü.Karar tek satırlık yazıyla bildirildiÖkçesiz, YSK’nın 15 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını açıklamasına karşın, cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlık ve AKP genel b aşkanlığı görevlerini sürdürmesi nedeniyle Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.Üniversitesi ise bu nedenle Ökçesiz hakkında disiplin soruşturması başlattı. Üniversitenin başlattığı soruşturmanın ardından yeni eğitim ve öğretim yılı için Ökçesiz’e ders görevlendirmesi yapılmadı.Hukuk Fakültesi Dekanlığı, Prof. Dr. Ökçesiz’e durumu, tek satırlık ‘Rektörlük makamının 9 Eylül 2014 tarih ve 520/4567 sayılı yazısı gereğince tarafınıza ders görevlendirmesi yapılamamıştır’ yazısıyla bildirdi.Rektörlük yazısının içeriği gizliymiş!Böylece Ökçesiz’e lisans düzeyinde ikişer saatlik Hukuk Felsefesi, Hukuk Sosyolojisi ve Hukuk Metodolojisi dersleriyle birlikte yüksek lisans ve doktora programlarında üçer saatlik Hukuk Devleti Felsefesi derslerinden el çektirildi.Bu yazının ders yasağı dışında hiçbir anlamı olmadığını belirten Prof. Dr. Ökçesiz, “Neden ders görevlendirilmesi yapılmadığı rektörlükten gelen bir yazıya dayandırılıyor. Bu rektörlük yazısı nedir, ne diyor, bilemiyoruz. Çünkü içeriği gizliymiş” diye konuştu.‘Bunun adı mobbing’Kendisine ders görevlendirilmesi yapılmamasının, açılan soruşturmalardan bağımsız olamayacağını savunan Ökçesiz şöyle konuştu: “Bunun adı yıldırma girişimidir. Mobbingdir. Üniversitelerde bu durum yoğun olarak yaşanıyordu. Fakat bu ustaca, hünerli şekilde hazırlanmış bir girişim. Hukuksuz demokrasinin kaldırım taşlarından biri. Kendi irademle çekip gitmemi istiyorlar, ama yapmayacağım.”‘Ders vermemin engellenmesi kabul edilemez’Konuyu gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar taşıyacağını kaydeden Prof. Dr. Ökçesiz, “Bu her ne kadar şahsımı ilgilendiriyor gibi görünse de akademik özgürlükleri de kapsayan bir temel hak ve özgürlükler sorunudur” dedi. Ökçesiz, hakkında açılan soruşturmaların değil ama ders vermesinin engellenmesinin kendisi için kabul edilemez olduğunu söyledi.‘Yüksek not’ verdiği iddiasıyla bir soruşturma dahaProf. Dr. Ökçesiz’e, Erdoğan hakkındaki suç duyurusu nedeniyle ‘Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek’ iddiasıyla açılan soruşturma devam ederken, ikinci bir soruşturma da öğrencilere yüksek not verdiği iddiasıyla başlatıldı.Özel üniversitelerin yüksek not uygulamasında neden rahatsız olduğunu ‘çok geç’ anladığını belirten Öksüz, “Not ortalaması bu yolla yükselen öğrencilerin başka okullara yatay geçiş yaptıklarını ve kurumun bu yüzden gelir kaybına uğradığı bilgim dışındaydı” diye konuştu.