Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Erdoğan'ın Pandora'nın Kutusunu Aralaması İyi Oldu | Ezgi Başaran | Radikal
Dünkü yazımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’e ‘IŞİD ile petrol ilişkisi içerisinde olan sensin’ mealindeki sözlerinden bahsetmiş, bunların haklı dayanakları olduğunu belirtmiştim.
Gerçekten Erdoğan’ın sözünü ettiği Suriye Yabrud’lu George Haswani’nin Rusya ile maziye dayalı tuhaf bir ilişkisi vardı ve Esad rejimi için IŞİD’den petrol alıyordu.
Nereden biliyoruz? Erdoğan’ın referans gösterdiği ABD Hazine Bakanlığı’nın kaçakçılık ve teröre yardım eden kişi, kurum ve ülkeler listesinden…
Yine dünkü yazımda Erdoğan’ın bu listeye atıf yapmasıyla bir nevi ‘Pandora’nın Kutusu’nun’ açıldığını da belirtmiştim.
Gelin şimdi onun detaylarına bakalım…
**
ABD Hazine Bakanlığı’nın sözkonusu listesinde Türkiye ile ilintili kişiler de var, tahmin edeceğiniz üzere.
Maalesef ve mesela…
Can Dündar ve Erdem Gül, Deri Pantolon Giymişti ve Üstleri Çıplaktı… | Murat Sevinç | Diken
1.Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı. Silivri’deler.
Tutuklanma gerekçeleri: ‘Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek. Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak. Silahlı örgüte üye olmamakla birlikte bilerek veya isteyerek yardım etmek.’
Sayılan suçlar ve tutuklama hükmü, TCK md. 220/6 (suç işlemek amacıyla örgüt kurma) ile TCK’nin ‘Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk’ başlığını taşıyan ‘yedinci bölüm’ünün 328/329.maddelerinde (casusluk ve bilgileri açıklama) hükme bağlanır.
2. Tutuklama kararı, haber yayınlandıktan altı ay sonra başlatılan soruşturma sürecinde alındı. 5187 sayılı Basın Kanunu’nun ‘dava süreleri’ başlıklı 26.maddesine göre: ‘Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının bir muhakeme şartı olarak, günlük süreli yayınlar yönünden dört ay, diğer basılmış eserler yönünden altı ay içinde açılması zorunludur.’
Büyük İhmal: 3 Günlük Depo Hacmi Arttırılmadı | Erdal Sağlam | Hürriyet
Rusya ile çıkan uçak krizinden sonra devreye giren ekonomik ambargolar, herkesi 'Rusya kışın doğalgaz akışını keserse ne olacak?' telaşına soktu.
Bu telaşın ardında temel bir yönetim hatası yatıyor. Çünkü Türkiye’de Rusya’ya enerji bağımlılığımız tehlikeli biçimde artırılırken, buna karşılık bu tür arizi durumlara hazırlık için depolama hacminin artırılması, yıllardır ihmal edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü Katar temaslarından sonra yapılan açıklamada; daha önce dönemlik anlaşmalar yoluyla Katar’dan yapılan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatına uzun vadeli bir perspektif kazandırılacağı ve bu çerçevede yapılacak anlaşma için hazırlıklara başlandığı açıklandı. Anlaşmada Katar’dan ithalat miktar ve vadeleri de yer alacak.
Katar’la bu tür görüşmeler yıllardır yapılıyor, yıllardır Katar’dan ithalatın artırılması planlanıyor ama şimdiye kadar yapılamadı. Çok sıkışılan, doğalgaz kullanımının en çok arttığı dönemlerde arzı beslemek için birkaç kargo Katar’dan LNG ithalatı yapılmıştı.
Bir PKK Siyaseti Olarak ‘İdeolojik Yalan’ | Etyen Mahçupyan | Akşam
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ölümü ile birlikte iyi bilinen bir gösteri yeniden sahneye kondu. Elçi’nin uzaktan ve yerden atılan tek bir kurşunla öldüğü otopsi raporundan açıkça anlaşılıyor. Bunun anlamı ölüm nedeninin ‘çatışma ortasında kalmaktan’ kaynaklanmama ihtimalinin yüksek olduğudur. Çatışma sırasında atılan kurşunların bir insanın sol ense tarafından girip sol alnından çıkma ihtimali neredeyse yok. Üstelik ölümden hemen önce çekilmiş olan birkaç karede Tahir Elçi’nin yüzü silahların atıldığı yöne dönük. Yani oradan gelecek bir kurşunun enseden girmesi mümkün değil. Anlaşılan ölümcül kurşun tam aksi yönden ve bir açı sağlayacak şekilde yerden atılmış. Yani çok büyük ihtimalle olayın yaşandığı yerin arka tarafında bir hendekte veya o civarda gizlenmiş biri tarafından vurulmuş. Bunun daha ziyade YDG-H militanlarını işaret ettiğini biliyoruz. Kanıtlamak için mermi çekirdeğinin bulunması lazım. Ama YDG-H’liler roket saldırısı yaparak savcının incelemesine izin vermediler. Niye dersiniz?
Ne var ki PKK/HDP tarafı bu ‘detaylarla’ ilgili değiller. Onlar için gerçek, ideolojik olarak olması gerekenden ibaret. Olması gereken ise devletin Elçi’yi öldürmesi… Nitekim daha önce defalarca yaptıkları gösteriyi bir kez daha cenaze münasebetiyle ve sonrasında sahnelemekten çekinmediler. Tahir Elçi’yi neredeyse bir PKK/HDP’li olarak sahiplendiler ve böylece devletin suçlu olduğu izlenimini yaratmaya kalktılar.
Tutuksuz da Yargılanamazlar! | Aydın Engin | Cumhuriyet
Başbakan bir TV kanalında konuştu. Konu ağırlıklı olarak iki arkadaşımızın, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları. Dikkat! Yargılanmaları değil tutuklanmaları.
Başbakan’ın bütün vurgusu tutuklama kararının yanlış olduğu. Böylece altı ay kadar önce gözlerinden şimşekler saçarak, öfkeden sesi çatallanarak “Bunun hesabını o gazeteden soracağıııııızzz” diye kükreyen “büyük şef” Tayyip Erdoğan’dan farklı olarak kendisinin hakka, hukuka ne kadar saygılı olduğunu çaktırmadan göstermiş oluyordu.
Tabii bu ince manevrayı yiyip yutanlara göstermiş oluyordu.
Bakın ne dedi:
“Basın faaliyeti olarak yapılanlarla basın faaliyeti dışına çıkan unsurlar arasındaki ince çizgi görülmeli. Can Dündar’ın açıklamalarına baktığımızda basın faaliyetinin dışına çıkarak yapma çabası var. Yaşananlar komplodur. Dündar bunları yayımlayarak devlet sırrını ifşa etmiştir, bu süreçte tutuksuz yargılama olması gerektiğini düşünüyorum.”
Neresinden tutacaksınız bu mantığın?
Başbakan “Can Dündar’ın açıklamalarına baktığımızda…” demiş. İyi de Can Dündar siyasetçi mi ki demeç verip açıklama yapsın? O ele geçirdiği bir haberi aldı Cumhuriyet’in manşetine taşıdı. Hepsi o kadar.
Her Alanda Dibe Doğru Yarış, Her Alanda Kıyım | Aslı Aydın | BirGün
Haftaya Tahir Elçi’nin faili meçhul bir cinayetle katledilmesi, cihatçı çetelere silah taşıyan MİT tırlarını ortaya çıkardıkları gerekçesiyle Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları, Rus uçağının düşürülmesinin ardından kurulan yeni dengeler ve Türkiye’ye ekonomik yaptırımlarına dek oldukça vahim gelişmelerle başladık. IŞİD petrol trafiğinin netleşmesiyle birlikte her geçen gün Türkiye’nin IŞİD’le ortaya çıkan yakın ilişkisine bir yenisinin eklenmesi, sokaklarda “aktorosların” kol gezmesi, Avrupa Birliği ile Suriyeli mülteciler üzerinden devam eden kirli pazarlık… Kara kışın kapıda olduğu bugünlerde güneşsiz günlere doğru adım atıyoruz.
Saray’ın birçok hamleyi aynı anda yapması, hızlıca atılan diğer adımların ülkeye ve topluma olan zararlarını şüphesiz daha görünmez hale getiriyor. Ülke savaşın uçurum kıyılarında bir aşağı bir yukarı çekilirken toplumun yaşadığı gerilim, hak ve hürriyetlerin baskı ve “kim vurduya gitmelerle” yok edildiği gerçeklerini flulaştırıyor. Yaşamın her alanında hızlı bir dibe doğru sürüklenme devam ederken, halkı ölüm ile tutsaklık arasındaki iki seçeneğe itme durumu, 1 Kasım seçimlerini almaya dönük oyunun tekrarı gibi: Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek.
Yeni Asgari Ücrette, Geçim İndirimi Nasıl Hesaplanacak | Cem Kılıç | Milliyet
Asgari Ücret Tespit Komisyonu dün ilk toplantısını gerçekleştirdi. 4 milyon çalışanı, 16 milyon kişiyi ilgilendiren Komisyon toplantısının sonucunda ne olacağı belli. Asgari ücret 1.300 TL’ye yükselecek. Bu rakam üzerinde mutabakata varılacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak bu artışın istihdamı azaltmaması, kayıt dışı istihdama neden olmaması açısından hassas bir dengenin tutturulması gerekiyor. Tespit komisyonunun bu seneki çalışmaları asgari ücretin miktarına değil bu dengenin sağlanmasına odaklanmış durumda.
Maliyetini kim üstlenecek?
Komisyonun bu yılki gündemi asgari ücretin ne kadar olacağı değil, artışın etkilerinin azaltılmasına yönelik tedbirler olacak. İTO ve MÜSİAD asgari ücretteki artışın işverene maliyetinin 30 milyar TL olacağını ifade etti. Rakam ne olursa olsun, artışın işverene yansıyacağı net. Dolayısıyla, işverenlerin bu konuda gerekli önlemleri alabilmesi ve önünü görebilmesi açısından komisyondan çıkacak kararlar çok önemli.
Pek çok işveren artış sonrası istihdamı azaltma ihtimali üzerinde duruyor. Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde yalnızca şanslı bir azınlığın asgari ücretin artmasının olumlu etkilerini hissetmesi söz konusu olacaktır. Bu durumun yaşanmaması için dengenin sağlanması şart. Dolayısıyla, bu sene komisyonda işçi işveren değil, daha çok işveren hükümet temelli görüşmeler yürütülecek. Sonuç olarak, işverenlerin yükünün azaltılmasına yönelik tedbirlerin geliştirilmesi üzerinde mesai harcanacak.
AB’nin Neresine Girdin? | Bekir Coşkun | Sözcü
Bana küfür mesajları atan arkadaşa iyi bir haber vereyim:
Bavulunu hazırla, Avrupa’ya gidiyorsun…
Berlin, Brüksel, Londra, Roma, Paris, Amsterdam... Artık neresini istersen, Avrupa seni bekliyor…
Görmedim ama eminim, kalın tabanlı, burnu havada kocaman ayakkabılarınla Grand Place’de, Şanzelize’de tur atarsın, ceketin bir omuzu aşağıda, akrep gibi, yakışırsın da…
*
Cumhurbaşkanın gitti, karşılayan olmadı…
Yani yolu gösteren asık suratlı o teşrifatçı da olmasa, şeref salonu yerine kargo ambarına gidip oturacak…
Ama seni karşılayacaklar…
*
Nereden biliyorum?..
Başbakan “Türk vatandaşlarına AB yolu açıldı” dedi…
1989; Yıldırım Akbulut “girdik sayılır“ demişti…
1993; Tansu Çiller “Aç kapını biz geldik Avrupa“ demişti…
1997; Mesut Yılmaz “AB tamam“ demişti…
Elçi, Cezasızlık, Karanlık | Sezin Öney | Taraf
Tahir Elçi’nin öldürülmesi, çok sembolik bir sürecin dönüm noktası. Sadece onu tanıdığım ve ölümünün Türkiye için bir kayıp olduğunu, insani bir trajedi olduğunu düşündüğümden değil –ki aslında sadece bu noktalar üzerinde uzun uzun durmak lazım. En zor şartlarda, en elverişsiz koşullarda kendini yetiştirmiş; Cizre’nin Hisar köyünün yoksunluklarından, 1990’ların işkencelerinden bilfiil geçip, demokratikleşme için çaba göstermek kolay yapılabilecek, başarılacak şeyler değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin arşivlerinden kazıp çıkarınca, 35’e yakın davayı mahkemeye götürdüğünü; bu davaların da, başvuru dosyası ve savunma açısından ötürü Büyük Daire’ye kadar çıkan başarılı hukuki süreçler oluşturduğunu görüyoruz. Elçi ve ondan önce gelen, ondan sonra gelen bir “insan hakları kuşağı” var Diyarbakır’da ve ötesinde; bu kuşak Kürt Meselesi’ni bir insan hakları mücadelesi sorunu olarak ele almışlar ve tamamen barışçı, hukuki çerçeve içinde çözüm için emek, çaba sarf etmişler.
Altını ısrarla çizdiğim gibi, son aylarda önce, bu kuşakların; Diyarbakır ve ötesindeki Kürt insan hakları camiasının büyük önem verdiği, 1990’ların ağır hak ihlalleri. Bu davaların başlıca takipçisi de, Diyarbakır Barosu geleneğini sürdüren ve bunu da titizlik yapan Tahir Elçi…
Özgürlük ve Siyaset İklimi: Geri Dönüş Mümkün mü? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Gündemden konuşurken bir süredir olumsuz unsurları kaçınılmaz olarak arka arkaya diziyoruz.
Tahir Elçi'nin öldürülmesi, Rusya krizi, Güney Doğu'daki sokak savaşları, siyaset ikliminin yerini şiddet ve asayiş bulutlarına bırakması...
Koşullar böyle seyrediyor...
Olumlu kefe ağır basmıyor, ama orada duruyor.
Kasım seçimlerinin işaret ettiği en güçlü gerçek, siyaset-toplum bağının kuvveti, siyasi iktidara güven ve hükümet istikrarı olarak karşımızda...
Olumlu kefenin ilk unsuru şüphesiz bu.
Nitekim Türkiye adım adım 23 aylık kesintisiz seçim kampanyaları havasından çıkıyor. İç siyasi atışmalar ve kutuplaşmanın keskin kokusu azalıyor. 4 yıllık bir seçimsiz dönem var önümüzde.