Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Genelkurmay’ın Kaç Milletvekiline İhtiyacı Var? | Levent Gültekin | Diken
Yeni bir mecrada yazıya başlandığında okurla tanışma babında, küçük bir hasbıhal edilir. Bu konuda pek tecrübeli değilim. Bu nedenle, tanışma yazısı yazamadım.
Diken okurlarıyla, hepimiz için huzurlu ve özgür bir Türkiye’nin oluşmasına katkı amacıyla yol arkadaşlığı yapmaya geldim. Umarım zaman içinde birbirimizi daha iyi tanıyıp anlayacağız. Güzel bir yol arkadaşlığı diliyorum.
Şimdi gelelim konuya.
Erdoğan’ın hesabı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkan olmak için 400 vekile ihtiyacı var. Bunun için anayasayı hiçe sayarak mitingler yapıyor. Bunun için herkesi, her kurumu hatta ülkenin çözüm bekleyen her sorununu rehin alıyor.
Davutoğlu da Başkanlık Dedi, Liste Hesapları Altüst Oldu | Murat Yetkin | Radikal
Davutoğlu başkanlık sistemine desteğini seçim kampanyası ilerlerken açıklayacaktı. Ama Arınç'ın çıkışı ve HDP'nin meydan okuması Erdoğan'a desteğini aday listelerinden önce vermek zorunda bıraktı. Artık listeler de, seçim de Erdoğan'a emanet.
Doğrusu ben de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başkanlık sistemine değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bastırdığı türden bir süper-başkanlık sistemine karşı olduğunu düşünenlerdenim.
Davutoğlu, Erdoğan tarafından halefi olarak seçildiğinde liderinin güçlü başkanlık sistemi hedefleyen bir anayasa peşinde olduğunu biliyordu.
Dolayısıyla 7 Haziran seçimini başkanlık sistemine geçiş için mecbur kalınan bir ayrıntı olarak görüyor olması Davutoğlu için sürpriz değildi.
Davutoğlu'nun Çizdiği Sınır | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP seçim beyannamesinde başkanlık sistemi ile ilgili bölümü 'bizzat yazdığını, üzerinde biraz daha çalışıp sonuçlandıracağını' söyledi.
Bu haber, yandaş medya yayın organlarında alkışlarla verildi.
Diğer gazeteler de doğal olarak, esas tartışılan konu bu meselenin beyannameye girip girmeyeceği olduğu için haberi bu tarafından verdiler.
Ancak Başbakan'ın o gün yaptığı açıklamada altı çizilmesi gereken bölümler var.
Davutoğlu, konuşmasının bir yerinde şöyle diyor:
'Oturduğum makamın görevinin zayıflatılmasına izin vermem. Ne olursa olsun. Cumhurbaşkanımızı kastetmiyorum. Cumhurbaşkanımızın söylemesi gereken şeyi başkasının söylemesine izin vermem. Cumhurbaşkanımızın bana söylemesi gereken şeyi, kamuoyuna söylemesi gereken şeyi başkasına söyletmem.'
Sonra şöyle devam ediyor:
'Benim görevim hakkıyla başbakanlık yapmaktır. Sorumluluk başbakan üzerinde şu anda sistem. Ben bunun hakkını vermekle mükellefim. Bir taraftan başbakanlık yaparken başka sistemin içindeymişim gibi davranamam.'
Ekonomik Özgürlükte 38’inci Sıradayız... | Güngör Uras | Milliyet
Küresel piyasalarda ticarette, sınırlar kalktı. Ama her ülkede ekonomik şartlar farklı. Bir ülkede yaşayanlardan, bir başkası ile iş yapacak olanlara yardımcı olmak için uluslararası kuruluşlarca bilgiler derleniyor, bunlar toplulaştırılarak yayınlanıyor.
Bir ülke ile ticaret yapacak olanlar, bir ülkede yatırım yapacak olanlar, bir ülkeye para gönderecek olanlar, bu göstergelere bakarak hareket ediyorlar.
The Heritage Foundation’ın Wall Street Journal ile işbirliği yaparak düzenli olarak yayınladığı “Ekonomik Özgürlük Endeksi” (Index of Economic Freedom) bu tür göstergelerden biri.
2015 yılı Ekonomik Özgürlük endeksinde yer alan 178 ülke arasında Türkiye, iş yapılabilir ülkeler sıralamasında 32’nci sırada yer aldı.
Ekonomiyi yönlendiren gelişmeler her ülkede 100 notu üzerinden değerlendiriliyor. Sonra 10 farklı gösterge ortalamasına bakılarak ülke notu veriliyor.
Yemen Dersleri | Ceyda Karan | Cumhuriyet
Saba Melikesi’nin ülkesi, Yahudi tarihinde müstesna yeri olan diyar.. Arap ülkesi ama bir o kadar Afrika Boynuzu’ndan etkilenmiş, Soğuk Savaş’ta Kuzey/ Güney diye bölünmüş, benzersiz bir mimarinin gölgesinde, herkesin ‘gat’ denilen bir uyuşturucu ot çiğnediği, erkeklerin belde hançerle dolaştığı egzotik, biraz ürkütücü, Sinbad’ın ‘gezip dolaştığı’ memleket. Şimdi korkunç bir masalın içine çekiliyor.
Yeni ‘şahin’ Suudi kralı Salman, Yemen’e ‘Kararlı Fırtına’ operasyonu başlattı. 4’ü Körfez (BAE, Kuveyt, Katar, Bahreyn), 5’i Sünni ülkeler (Ürdün, Mısır, Sudan, Fas-Pakistan geri adım attı), Türkiye’yi de eklersek 10 ülkenin desteğini aldı. Gerekçeleri İran’ın artan nüfuzuyla ‘kırmızı çizgilerine’ basması. Hedefleri ‘meşru’ Başkan Mansur Hadi’ye koltuğunu iade etmek.
Neo-Liberal Teslimiyet ve Çaresizliği | Yiğit Bulut | Star
Bu kitabı mutlaka okuyun...
Hangi kitabı mı?
2001 krizinde halkın iradesi yok sayılarak “Derviş teslim anlaşmasına” itiraz eden bir ismin kitabını...
Sevgili dostlar, Evet, doğru hatırladınız 2001’de Türkiye’nin “NASIL TESLİM EDİLDİĞİNİ YAKINDAN GÖRÜP BUNA DAYANAMAYAN” Uluğbay’ın Petropolitik isimli çalışmasından bahsediyorum...
Bakın yazar neleri not düşmüş...
“...1- Avrupa’nın, Osmanlı topraklarına ilk ilgisi 1834 yılında, Hindistan’a ulaşım gayesiyle ortaya çıkar. İngiliz hükümeti Yarbay Rawdon’u Fırat Nehri havzasına Hindistan yolları hakkında inceleme yapmak için gönderir. Rawdon, ulaşımdan çok, zengin yeraltı kaynaklarıyla ilgilenir ve raporunda bahseder.
Cumhurbaşkanı'nın Masasından Bildiriyorum | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
7 Haziran seçimlerine damgasını vuracak tartışmalardan biri şüphesiz ki başkanlık sistemi olacak. AK Parti bu konuda net. Başbakan Davutoğlu, ”Net olarak ifade ediyorum bu sistemin değişmesi lazım. Ya pür parlamenter sistem olması lazım ya da başkanlık sistemi olması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız haklıdır, bu sistem bir yetki çatışmasını beraberinde getiriyor. Halk tarafından Cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşmişse, bunun başkanlık sistemi yönünde değişmesi doğru olur. Başkanlık sistemine geçilmesi doğrudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise zaten bir süredir başkanlık sistemiyle ilgili kampanya yürütüyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda başkanlık sistemi hakkında çalışmaları olan bir grup akademisyenle bir araya gelmişti.
'Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum!' | Enver Aysever | BirGün
“Türkiye Diyanet Vakfı” bu yıl ilk kez “Uluslararası İyilik Ödülü” koymuş. Ödülü Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan’a vermeyi uygun bulmuşlar. Evine giderek ödülü sahibine ileten de Mehmet Görmez. Yani “Diyanet İşleri Başkanı”. Baba Mehmet Aslan ve acılı anne, sahiden iyi insanlarmış. Ödülü almışlar. Bir ödülün değeri olması için, verenin de değerli olması gerekir. Oysa bizim memlekette, neredeyse her türlü konuda fikir söyleyen bu din kurumunun karnesi pek de ödül verecek niteliğe sahip değil.
Bu ülkenin bir numarası; “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyor her gün. Israrla yineliyor ve geri adım atmıyor. Öldürülen Metin Lokumcu için demokratik eylem yapanlardan biri olan Dilşat Aktaş’a polis saldırıyor, sakat bırakıyor. Aynı kişi: “Bir tane kadın mıdır, kız mıdır?” diye söz ediyor saldırıya uğrayan kadından. Yetmiyor; bedenine, hayatına sahip çıkan kadınları aşağılıyor aynı kişi: “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist” diyerek hakaret ediyor. “Feminist” olmak suçmuş gibi sunuyor… Yetmiyor: “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum” diyor yine aynı şahıs…
CHP'li Üyelerin Mesajı Hesaplaşma ve Yenileme | Tanju Tosun | Al Jazeera Turk
Baykal, Sarıgül, Önder Sav gibi hatırı sayılır siyasetçilerin ilk sıralara yerleştirilmemesi, çok sayıda milletvekilinin sıralamaya girememesi, CHP üyelerinin “eskimiş siyasetçiler”le hesaplaşması ve asıl yenilenmenin kadrolarda başlaması gerektiğine ilişkin mütevazı mesajı olarak okunabilir.
Aday belirleme süreçleri ve yöntemleri, siyasi partilerin yaşamlarında temel karar anlarından biridir. Siyaset bilimciler Michael Gallagher ve Michael Marsh'ün, editörlüğünü yaptıkları kitaba “Karşılaştırmalı Perspektiften Aday Belirleme: Siyasetin Sır Bahçesi” ( adını verirken, “sır” kavramını kullanma nedenleri, dışarıdan bakıldığında aday belirlemenin nasıl yönetildiğini anlamanın zorluğudur. Süreç ve yönteme ilişkin strateji, pazarlık, kâr/zarar hesapları, olası sonuçlar, doğaldır ki aday belirlemeyi “siyasetin sır bahçesi” olarak tanımlamayı meşrulaştırır. Ön seçim aday belirleme yöntemleri arasında en demokratik ve şeffaf olanı. Çünkü, parti üyelerinin oylarıyla adaylar arasında örgütlü rekabete dayanır.
İncirlik'i Nasıl Açtık? | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet
Geçen hafta, Orta Doğu satrancında bir kaç hamle aynı anda gerçekleşti...
Birincisi, Ankara sessiz sedasız İncirlik’i açtı. Malum, Washington uzun süredir İncirlik üssünün IŞİD’e karşı savaşan İHA ve askeri uçaklar için açılmasını talep ediyordu. Ankara ise, malum kaygılarla IŞİD’e karşı mücadelede fazla öne çıkmak istemiyor, işi ağırdan alıyordu. Bu durum, Washington ve Ankara arasında esen soğuk rüzgarların en önemli alt başlıklarından biriydi.
Ve sonunda Ankara, IŞİD’in İncirlik’te konuşlanacak ve kısaca “Reaper” adı verilen silahlı insansız hava araçlarıyla (Predator MQ-1) vurulmasına izin verdi. Amerikalılar memnun; bu memnuniyetlerini Obama’nın uzun bir aradan sonra geçen hafta Erdoğan’la yaptığı 1 saatlik telefon görüşmesi ve Dışişleri Bakanı John Kerry’nin önümüzdeki ay Antalya’ya ziyaretiyle fazlasıyla hissettirmiş olacaklar...
Ankara uzunca bir süredir Batı’da yaşadığı örtülü ambargoyu kırmak istiyordu. Gönül isterdi ki, Türkiye’yi yönetenler bu “değerli yalnızlık” resmini değiştirmek için yeniden Avrupa Birliği ve demokrasi yoluna sarılsın, Kürt barış süreci ve reform hamlelerine yönelsin.