Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Ya O Güzide Kuruma Şey Olursa?!.. | Ümit Kıvanç | Radikal
Hakan Bey MİT'ten ayrılınca cumhurbaşkanı üzüldü, başbakan sevindi. Cumhurbaşkanı üzülürken başkası nasıl sevinir, bu anlaşılamadı. Neyse ki Hakan Bey oyunu reset etti, karışıklık giderildi.
Hayır yani, “bu güzide kurumumuza yapılmaz” demişler, ondan fena oldum ben. Hakikaten yapılmaz. Hem kurum bu; kurum ne demek, devlet demek; kuruma yapılmaz; hem de güzide kurum ki, güzide kuruma hiç yapılmaz.
Hakan Fidan MİT'i bırakırken cumhurbaşkanı kendisini uyardı. Dedi ki, “yapma” dedi; “yapma” demiş yani; “yapma dedim” dedi. Ve fakat lafını dinletemedi. Mazallah!
Herkes de dedi ki, “Efendim, Hakan Bey'in tercihine saygı duymak lazım,” dedi. Saygı da duyuldu Allah için. Cumhurbaşkanı bile hepimize her fırsatta reva gördüğünün binde birini savurmadı Hakan Bey'in kafasına. Uçaktakilere dert yandı. Eş dost hizmetkâr arasında, “Yapma dedim, yaptı” diye sızlandı, o kadar.
Erdoğan 400 Vekil Neden İstiyor? | Hüseyin Yayman | Vatan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “400 vekil istiyorum” sözü tartışılmaya devam ediyor. Muhalefet Erdoğan’ın tarafsız olması gerektiğini dile getiriyor. Burada küçük bir parantez açayım. Muhalefet gerçeğin farkına varamıyor. Ülkede sistem değişti. Muhalefet bunu göremiyor.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle paradigma değişti. Her ne kadar adı parlamenterazim olsa da fiilen yarı başkanlık sistemine geçildi. Hal böyle olunca halkın oyuyla seçilen cumhurbaşkanı fiilen partili bir cumhurbaşkanı oluyor. Bunlar eski tartışmalar ama hatırlatmakta fayda var.
Muhalefet, realiteyle yüzleşmek istemiyor. Kendini AK Parti üzerinden tanımlamaya devam ediyor.
Hakan Fidan ve Türkiye Manzaraları | Sezin Öney | Taraf
Önce milletvekili aday adayı olmak için MİT’ten, sonra da MİT’e dönmek için aday adaylığından “istifa” etti. İki olay arasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sitemleri, medyada Davutoğlu- Erdoğan arası güç çekişmesinin tezahürü olduğu yorumları ve Erdoğan’la eş zamanlı gerçekleşen Umre ziyareti sözkonusu oldu.
Değil bu olaylar serisini hakkıyla yorumlayabilen, Hakan Fidan’ın, iş başvurusuna yollanabilecek sterillikte bir CV’sinin cümlelere dökülmüş hâli ötesinde portresini yazabilen gazeteci yok.
Bana kalırsa, başbakanlığa yürümesi Erdoğan açısından (altını çiziyorum Cumhurbaşkanı’nın kurmaya niyetlendiği “Yeni Türkiye” açısından) en ideal olacak isim Fidan’dı.
“Walking Dead” Aydınlar ve Seçkin Okullar... | Markar Esayan | Yeni Şafak
2009 yılında, Açık Toplum Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü ‘Seçkinler ve Sosyal Mesafe’ adında, sembolik önemi iddialı bir araştırma yayımlandı. Robert, Saint Joseph, Notre Dame de Sion, Amerikan ve Galatasaray Lisesi gibi prestijli kolejlerden mezun 40 kişi üzerinde yapılan araştırma, bu ‘seçkinler’in Lozan azınlıkları, Kürtler ve muhafazakâr kesimlere yönelik ayrımcı düşünceler ve “sosyal mesafe” geliştirdiklerini ortaya koymuştu..
Kırk kişilik örneklem grubu sayı olarak oldukça yetersizdi ve çalışmada biraz sonra özetleyeceğim semptomların 1980 darbesi sonrası eğitim sistemine bağlanması sorunluydu.
Hangi Psikolojiyle?.. | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet
Memleketteki akıl tutulmasının photoshop’la renklendirilmiş son versiyonu, dünkü Sabah gazetesinin Kabataş manşetinde tecelli etti.
Kabataş’taki olası tacizin ”yalan” kategorisine girecek ölçüde abartıldığı, genç kadının yaşadıklarının siyasi propaganda malzeme yapıldığına şüphe yok. Olayın özünde 52 saniyelik bir sözlü taciz olsa bile, bunun bize (ve polise) sunulan versiyonla bir alakasının olmadığı, hele Gezi’ye katılan protestocuların yaşadığı fiziki şiddetle kıyaslanmasının mümkün dahi olmadığı ortada.
Ama beni bu olayda asıl ilgilendiren, iktidara yakın medyanın nasıl bir ”ruh haliyle” hâlâ ısrarla Kabataş olayına sarıldığı...
Şahsen hep merak etmişimdir, İran ya da Mısır gibi otoriter rejimlerde resmi yayın organlarında çalışanların bu tarz ”gerçeği eğip-bükme” süreçlerini nasıl içselleştirdiklerini...
Seçim Komiseri: Sıcak Para | Yalçın Doğan | Hürriyet
'2009, yerel seçim. Türkiye'ye kaynağı belirsiz 4 milyar 900 milyon dolar giriyor. 2010 Anayasa referandumu. Türkiye'ye kaynağı belirsiz 5 milyar 600 milyon dolar giriyor. 2011 genel seçim. Türkiye'ye kaynağı belirsiz 12 milyar 200 milyon dolar giriyor. 2012 ve 2013'te seçim yok, Türkiye'ye kaynağı belirsiz dolar girişi yok. Bu yıl genel seçim var. Daha şimdiden Türkiye'ye kaynağı belirsiz 6 milyar 635 milyon dolar girişi var'. (CHP milletvekili Mehmet Şeker, 10 Mart 2015, Meclis tutanakları.)
Bu bilgiler Merkez Bankası'nın net hata noksan kaleminde yer alıyor. Net hata noksan, yani kayıt dışı, yani sıcak para. Mutlaka üzerine gidilmesi gereken bilgi. O paralar nereden geliyor? Kim o 'kaynak' ya da 'kaynaklar'? Sıcak para neden ille de seçim yılında geliyor? Nerede kullanılıyor? Seçimin olmadığı yıllarda neden gelmiyor? Seçim yıllarına denk geliyorsa, sıcak para seçimlere gölge düşürmüyor mu?
Fukuşima Çok Uzak Değil | Arif Ali Cangı | T24
Fukuşima nükleer felaketinin üstünden 4 yıl geçti. Binlerce kayıp verildi, yüzbinlerce insan evlerini barklarını terk etmek başka yerlere göçmek zorunda kaldı, çoğu çocuk binlerce insan tedavi edilemeyen hastalıklara yakalandı. Yayılan radyoaktif kirliliğin ölümcül etkisi artarak devam ediyor. Bu felaketle, nükleer santrallerin sebep olacağı kaza riskinin düşük bir ihtimal olmadığını, kaza halinde sebep olacağı tehlikenin önlenmesinin mümkün olmadığını bir kez daha gördük.
Fukuşima felaketi nükleer santrallerle ilgili 'güvenilirlik' sözlerinin koca bir yalan olduğunu da gösterdi. Ama halen bu yalanı tekrar edenler var.
Seçimde Sandık Hilesi Risk Haritası | Enis Berberoğlu | Sözcü
Seçimde olası hileleri yazdım.
İlginizi, duyarlılığınızı gösterdiniz.
Çerçeveyi konuştuk, anlaştık.
Sıra nokta atışlara geldi.
Sandıkta risk haritasını, dikkatinize
sunuyorum.
* * *
7 Haziran’da 81 ilde seçim var.
Ama 35 ilde oy farkı, dört partiden biri lehine çok yüksek.
Bu illerde sonucun hileyle değişmesi zor.
Yani seçimin kaderini aslında 46 il belirleyecek.
Daha da daraltalım…
Muhalefet Bunu Duymak İstemez | Mahmut Övür | Sabah
Dünyada çatışma yaratan sorunların çözümünün çok kolay olmadığı biliniyor. İrlanda'dan Peru'ya, İspanya'daki Bask bölgesinden Güney Afrika'ya, yaşanmış onlarca örnek var. Hepsi de 90'larda dünyadaki derin değişimle çözüm rotasına girdi. Türkiye, rahmetli Turgut Özal'ın inisiyatifiyle girdiği o süreci ne yazık ki 'derin güçler'in devreye girmesiyle kaçırdı. Bunun ağır faturasını toplum olarak hepimiz ödedik. Siyasi faturasını da rahmetli Özal ve o dönem Kürt Raporu yazdığı için başına olmadık işler gelen SHP ödedi. Ama ne yazık ki bu acı gerçeği öncelikle SHP geleneğinin devamı olduğunu söyleyen, bugünkü ana muhalefet partisi CHP yönetimi görmüyor ya da görmek istemiyor.
CHP, bugün çözüm sürecinde gelinen noktayı görüyor olsa, hem sıkıştığı dar alanda siyaset yapmaktan kurtulacak hem de ülke, 100 yıllık bir meselesini çok daha kolay çözecek.
AKP'nin 4 Ayda Çöken Planı | Aslı Aydın | BirGün
2014’ün Kasım ayında yandaş basın tarafından ekonomide “devrim yapacak eylem planı”, “ekonomiyi uçuracak yapısal reform paketi” başlıklarıyla kamuoyuna servis edilen Davutoğlu’nun 25 maddelik reçetesi henüz daha üzerinden 4 ay geçmesine rağmen çöktü.
Neydi 25 madde? Örneğin ithalata olan bağımlılığın azaltılması, orta ve yüksek teknolojiye yönelik yeni yatırımlar, yerli üretim ve yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi, enerji verimliliğinin geliştirilmesi, sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm- sağlık turizminin geliştirilmesi gibi maddeler. Sözümüz ona böylesi bir yapısal dönüşüm ile 2018 yılında milli gelirde 490 milyar dolarlık bir artış yakalanacaktı.
Sanayi üretiminin giderek taşeron, montaj üretime dönmesini, bu dışa bağımlı yapının gün geçtikçe emeği niteliksizleştirmesi, güvencesizleştirerek değersizleştirmesini eleştiren bu alana dair yaşanan kıyıma ilişkin kaygı taşıyanlar bu maddeleri açıkçası çok da ciddiye almamışlardı.