Görüş Bildir

Demirören Haberleri

Demirören ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Demirören ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Eylem Tok Olayı: Gazeteci Rojda Altıntaş’tan Çalıştığı Kurum DHA’ya Cevap
Demirören Haber Ajansı muhabirisi Rojda Demirtaş, 17 yaşındaki ehliyetsiz olarak kullandığı araçla bir kişinin ölümüne neden olan ve annesi Eylem Tok ile yurt dışına kaçan T.C.’nin haberi için patronlardan baskı gördüğünü iddia etmiş ve ses kaydı yayınlanmıştı. DHA’nın Genel Müdürü Celal Korkut ise Rojda Altıntaş’ın işe gelmediğini iddia ederek baskı iddiasını yalanlamıştı. Altıntaş, müdür Celal Korkut’un açıklamasına sosyal medya üzerinden cevap verdi.
Ahmet Hakan’dan Demirören Savunması: “Biz Hakkını Verdik”
Demirören Haber Ajansı’nda çalışan gazeteci Rojda Altıntaş, kazada bir kişinin ölümüne neden olan oğlu ile birlikte yurt dışına kaçan Eylem Tok olayı sebebiyle Demirören ailesinden haberi yayınlanmaması için baskı gördüğünü iddia etmiş ve ses kaydı yayınlanmıştı. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Eylem Tok olayında gazete olarak “hakkını verdiklerini” söyledi ve patronlardan hiçbir baskı görmediklerini ifade etti.
Erdoğan'dan Demirören'e Ağır Sözler!
Başbakan Erdoğan'a ait olduğu öne sürülen yeni bir ses kaydı yayımlandı. Kayıtta, Başbakan Milliyet'in patronu Demirören'e 'İmralı Zabıtları' haberi için kızıyor ve Demirören ağlıyor Başbakan Tayyip Erdoğan 'a atfen yayınlanan son ses kaydı, Başbakan ile Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören arasında medya tarihine geçecek bir diyaloğu ortaya koydu. Başbakan, 28 Şubat 2013'te 'İmralı zabıtları' manşetiyle çıkan Milliyet'in patronu Demirören'e haber için 'rezillik, alçaklık, kepazelik, adilik' ifadelerini kullanıyor. 'Gereğini yapmak için' haberi sızdıran kaynağı soran Başbakan'a Demirören 'akşama kadar bilgiyi önüne getirme' sözü veriyor. Başbakan'a 'Patron' diye hitap eden ve 'Sizi üzdük mü' diye soran Demirören'e 'Duman ettiniz' karşılığını veren Başbakan, bir daha Milliyet'ten kimseyi uçağına almayacağını söylüyor. Demirören, konuşmanın sonunda 'Nasıl girdim bu işe' diyerek ağlamaya başlıyor. Başbakan Erdoğan'a ait olduğu iddiasıyla yayımlanan ve yasal yollardan dinlenip dinlenmediği konusunda kuşku uyandıran son telefon konuşması kaydı, medya tarihinde görülmemiş bir diyaloğu ortaya çıkardı. Ses kaydı, Milliyet'te Hasan Cemal ile başlayan, daha sonra Can Dündar , Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ve Yayın Koordinatörü Tahir Özyurtseven ile devam eden gazetedeki tasfiyenin arka planında yaşananları da Başbakan ve Demirören'in ifadeleriyle gün ışığına çıkarıyor. Abdullah Öcalan ile adada görüşen BDP heyetinin konuşmalarının içeriğini duyuran 28 Şubat 2013 tarihli Milliyet'in manşeti 'barış sürecine provokasyon' iddialarına muhatap olmuştu. Bunun üzerine, Sazak ile gazetenin yazarları Hasan Cemal ve Can Dündar Milliyet'in manşetini savundular. Cemal'in 'Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır. İkisini birbirine karıştırılmasın. Kimse de kimsenin işine öyle karışmasın' diye yazması üzerine Başbakan Erdoğan ağır bir cevap verdi. Erdoğan, Balıkesir mitinginde doğrudan Hasan Cemal'in yazısına atıfta bulunarak 'Batsın senin gazeteciliğin' dedi. Başbakan'ın tepkisi üzerine gazetede çıkan krizin ardından Hasan Cemal önce iki haftalık zorunlu izne gönderildi, döndükten sonra da yazısı sansürlenmek istenince 18 Mart 2013'te Milliyet'teki 15 yıllık köşesi kapatıldı. Dönemin Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ise, Cemal'in gazeteden gönderilmesinin Milliyet'in patronu Erdoğan Demirören ile ilgisi bulunmadığını iddia etmişti. Sazak, Cemal'i 'medya sermayesi ve Başbakan'ı eleştirmekteki ısrarı' nedeniyle Cemal'i Genel Yayın Yönetmeni olarak kendisinin gazeteden çıkarıldığını öne sürmüştü. Erdoğan'a atfedilen son telefon konuşması, krizin arkasında Milliyet'in patronu ile Başbakan arasında yaşanan konuşmanın bulunduğunu ortaya koyuyor.T24
Derya Sazak: Başbakan'ın Bu Sözlerini Dinlerken Onun Adına Utandım
Derya Sazak: Hiç bir başbakan gerçekleri yazan gazetecilere böyle bir hakaretler yağdırmaz Milliyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Derya Sazak , Başbakan Tayyip Erdoğan ile Milliyet gazetesinin sahibi Erdoğan Demirören arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtları hakkında konuştu. Başbakan'ın Milliyet gazetesinde yayımlanan 'İmralı zabıtları' başlıklı haberi hazırlayanların kovulmasını istediği ve Demirören’in ağladığı ses kayıtları hakkında Sazak, 'Bu nasıl bir gazetecilik. Bu nasıl bir siyaset. Ben başbakanın bu sözlerini dinlerken onun adına da utanıyorum. Ayıp bir şey' dedi. Derya Sazak'ın Artı Bir televizyonunda yayımlanan 'Canlı Gaste' programında Can Dündar'a yaptığı açıklamalar şöyle: 'Aslında bir tarafı ile İmralı tutunakları yayımladığımız gün , Erdoğan'ın, Demirören'i uçaktan aradığını duymuştum. O da ertesi gün o da gelip hayatımda ilk defa dün ağladım demişti. Bu hakaretleri duymak, ayıp ve utanç verici. Biz ne yaptık ki? Bu notları yayınladık. Bunlar virgülüne kadar doğru çıktı. Bu nasıl bir gazetecilik. Bu nasıl bir siyaset. Ben başbakanın bu sözlerini dinlerken onun adına da utanıyorum. Ayıp bir şey. Hiç bir başbakan gerçekleri yazan gazetecilere böyle bir hakaretler yağdırmaz. Geçen gün de Aydın Doğan hakkında mahkemede ceza aldırma yönünde müdahaleleri var. 9 aydır çalışmıyorum. Bu baskıların sonunda çalışmıyorum. Bunu öğrendiğimde sayın başbakana haber yolladım. 'Yaşı başı ileri, şekeri, var, ağladım diyor, ölümcül şeyler bunlar. Yarın ona bir şey olursa çıkar hepsini açıklarım' dedim. Böyle kan davası mantığı ile nasıl bu yapılır anlamıyorum. Bir yandan 2007 sonrasını hatırlayalım. Buna en büyük destek veren bizleriz. Toplumsal belleği felç ediyorlar. Ama gerçek yüzleri çıkıyor ortaya. Başbakanlara yakın oldum. Cumhurbaşkanlarına yakın oldum. Böyle bir şey görmedim. Burada dostane olmayan ağır bir düşmanlık var. Bunun neresi sabotaj. Bunda aykırı ne var ki? Umarım doğru değildir.' T24
CHP, Erdoğan ve Medyanın Ağlatan Halini TBMM’ye Taşıdı
“Derya Sazak, Hasan Cemal, Can Dündar Erdoğan’ın talimatıyla mı Milliyet’ten ayrıldı?”“Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı için de Erdoğan arıdı mı?”Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?ANKARABaşbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyet-Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören arasındaki telefon kaydının basına yansıması üzerine konuyu TBMM’ye taşıyan CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, “Erdoğan her manşet için Demirören gibi gazete patronlarını mı arıyor? Derya Sazak, Hasan Cemal, Can Dündar Erdoğan’ın talimatıyla mı Milliyet’ten ayrıldı? Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın işe alınması için de Erdoğan aradı mı? Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?” ” diye sordu.“İmralı Zabıtları” yüzünden Sazak ve Durukan’a ağır hakaretCHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Erdoğan-Demirören konuşmasının kamuoyuna yansıması üzerine konuyu basından sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye taşıdı.  Oran, önergesinde şunları kaydetti:“Sosyal medyaya yansıyan bilgilere göre; “çözüm süreci” adıyla hükümetinizin PKK terör örgütü lideri ile yaptığı görüşmelerin, zaman içerisinde doğru olduğu anlaşılan, tutanaklarını “İmralı Zabıtları” sürmanşetiyle 28.2.2013 tarihinde yayınlayan Milliyet Gazetesi’nin sahibi Erdoğan Demirören’i arayan Recep Tayyip Erdoğan, gazetenin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ile haberi yapan muhabir Namık Durukan’a ağır hakaretler ederek, ikisinin de işten çıkartılması talimatını vermiştir.”Har manşet için patronu mu arıyor?Önergesinde Umut Oran, Arınç’a şu soruları yöneltti:Recep Tayyip Erdoğan hoşuna gitmeyen her manşet haberi sonrasında o gazetenin patronunu arayıp şikayet ve işten atma talimatlarını iletir mi?Sazak, Cemal, Dündar’ın ayrılmasıMilliyet’teki “İmralı Zabıtları” haberinden sonraki mitinglerinde Erdoğan’ın “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diye sitem ederek hedef göstermesinin ardından Derya Sazak’ın Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğinden alınmasının gerekçesi nedir?Hasan Cemal de “İmralı zabıtları” haberinin dünyanın her yerinde haber olarak değerlendirileceğini savunduğu için mi Milliyet’teki görevinden ayrıldı?Can Dündar’ın da Milliyet gazetesinden ayrılması için Recep Tayyip Erdoğan, Erdoğan Demirören’le görüşerek şikayette bulundu mu?Alçı ve Kütahyalı için de aradı mı?Recep Tayyip Erdoğan, çocuklarının isim babalığını yaptığı Nagehan Alçı’nın Milliyet Gazetesinde, eşi Rasim Ozan Kütahyalı’nın da Sabah’ta “köşe” yazmaları için iki gazetenin de patronlarına talimat verdi mi?“Gazetelerin görevi provokasyon yapmak mı?” diyen Erdoğan ve hükümetiniz için gazetelerin görevi hükümetin attığı her adımı olumlamak mıdır?Ulusal gazetelerin tüm başlık ve manşetleri için Erdoğan’dan görüş/talimat mı alınması gerekmektedir?Uçağa alma kriteri sevilen haberler mi?Erdoğan’ın “Bundan sonra bir tane adam almayacağım seyahatlerimde uçağa” diye Demirören’i tehdit etmesinin gerekçesi nedir? Gezilere eşlik eden gazeteciler neye göre seçilmektedir?“Bu adamların hepsine ne yapacaksan yapman lazım, işyerinde birisi ahlaksız yapsa hemen kapıya koymaz mısınız” diye konuşan Erdoğan başka hangi gazetecilerin işlerinden olmasını sağladı?Gazeteci kaynağını açıklar mı?Erdoğan’ın haberi yazan muhabir için kullandığı “iyi niyetliyse kimin sızdırdığını söylesin, benim ekibimden biriyse gereğini yapalım, BDP’den biriyse yine söylesin yine gereğini yapalım” ifadeleri, gazetecinin kaynağının gizli tutulması etik ve yasal zorunluluğuna aykırı değil midir?Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?
"Erdoğan ve Öcalan Yüz Yüze Görüştü, Anlaştı"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN
"Şampiyonluk ve Kupa Fenerbahçe'nin"
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören şike sürecinin artık kapandığını ve kupanın sahibinin Fenerbahçe olduğunu açıkladı. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören Beyaz TV'de yayınlanan Derin Futbol programında şampiyonu açıkladı. Türk futbolunda derin bir darbe yaratan 3 Temmuz süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Yıldırım Demirören, şampiyonun kesin olarak Fenerbahçe olduğunu söyledi. Programda şike süreci ile ilgili sorulan soruya 'Bu süreç bizim için bitmiştir' diyen Yıldırım Demirören, kupanın sahibinin Fenerbahçe olduğunu söyledi. Şike süreci bitmiştir Yıldırım Demirören; 'Bugünün Türkiye'sinde şike davasının gerçek olduğuna inanıyor musunuz? Bizim ağzımızdan çıkan lafın dönüşü olmaz. O dönem Trabzonspor başkanına gidip 'Eğer haklıysan kupanı alırsın.' dedim. 3 Temmuz şike süreci artık Türk futbolu için kapanmıştır. Olan oldu bitti. Bu konuyu kapatmak en iyisi. O süreç artık son buldu. Türk futbolunda o zamanlar cacık bile yapıldı. O dönem de artık bitti. Şike sürecinde UEFA'nın kişilerle ilgili davaları devam ediyor. Kulüplerle ilgili konu kapanmıştır.' diye konuşan Demirören kupanın ve şampiyonun Fenerbahçe olduğunu açıkladıEurosport
G.Saray'dan Demirören'e Melo Tepkisi
Sarı-kırmızılı kulübün resmi sitesinde Yıldırım Demirören yerden yere vuruldu. Açıklamada, Demirören'in tarafsızlığını tamamen kaybettiği vurgulandı. İşte G.Saray'ın Melo açıklaması: Galatasaray’ımızın, Pazar akşamı, ezeli rakibine tek bir gol pozisyonu bile vermeden kazandığı haklı galibiyete gölge düşürmek için yapılan ve bizim için sürpriz olmayan yayınları tebessümle izliyoruz. Ancak, bütün kulüplere eşit mesafede olması gereken Federasyon Başkanı’nın, bir futbolcumuzla ilgili yaptığı açıklamaları, bulunduğu makam açısından talihsiz bir beyan olarak değerlendiriyoruz. Galatasaray Futbol Takımı oyuncularından Felipe Melo’nun ceza alması için bağlı federasyon kurullarına adeta yol gösteren ve etki altına almaya çalışan beyanlarını, bir ‘Başkan’ın tarafsızlık konumuyla bağdaştıramıyoruz. Futbolcumuzun maç içinde, etik dışı hiç bir anlam taşımayan, Türkiye ve dünya futbolunda sayısız örnekleri bulunan birkaç saniyelik tepkisini, geçmişte genel ahlaka aykırı eylemi nedeniyle ağır cezalara çarptırılmış bir futbolcuyla kıyaslamasını ise kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Türk futbolunu Melo’ya verilecek ceza kurtarmaz. Yıllardır Türk futbolunun uluslararası kamuoyunda saygınlığını yeniden sağlayacak kararları veremeyen bir Federasyon’un başkanı’nın, kulübümüzden bir futbolcumuza ceza verilmesini istemesi, bugüne kadar ki davranış ve uygulamalarında, ne kadar taraflı davrandığının yeni bir kanıtı ve örneğidir. 3puan
Melo Etik Kurulu'na Sevk Edildi
Emre Belözoğlu'nun kırmızı kartla atılmasından sonra yaptıklarıyla gündem konusu olan Felipe Melo, Etik Kurulu'na sevk edildi. Spor Toto Süper Lig'de 28. hafta maçında Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi mağlup ettiği maçta Felipe Melo, Emre Belözoğlu'nun gördüğü kırmızı karttan sonra yaptığı hareketlerle gündeme gelmişti. TFF Başkanı Yıldırım Demirören'in katıldığı bir televizyon programında 'Melo'ya maalesef ceza veremiyoruz. Ancak şikayet olursa etik kurula sevk edebiliriz.' açıklamasını yapmıştı. Fakat bugün Felipe Melo Etik Kurulu'na sevk edildi. Fenerbahçe maçında direkt kırmızı kart yerine çift sarı kart gördüğü için oyundan atılan Felipe Melo, bu sebepten dolayı direkt olarak Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edilememişti. Öte yandan TFF ise bu sevkin gerçekleşmemesine rağmen Melo'ya ceza vermekte kararlı. Emre Belözoğlu'nun gördüğü kırmızı karttan sonra dili ile yaptığı hareket hakkında Demirören'in 'şikayet olursa etik kurula sevk ederiz.' açıklamasından sonra bugün Etik Kurulu'na sevk edilen Melo'yu bekleyen ceza tahmin edilemiyor. Brezilyalı oyuncunun kaç maç ceza alacağı konusunda top tamamen Etik Kurulu'nda. Belirli bir alt ya da üst sınırın bulunmadığı olayda Felipe Melo'nun geleceği tamamen kurulun kararına bağlı. Brezilya Milli Takımı'na seçilmeyi umut eden oyuncu 2 maç da ceza alabilir sezonu da kapatabilir. Bu konu hakkında konuşan Yıldırım Demirören, görüntülere bakıp ceza veremeyiz dese de FIFA'nın disiplin talimatları öyle demiyor. FIFA'nın 2005 yılında üye federasyonlara gönderdiği, Urs Linsi (FIFA Genel Sekreteri) imzalı genelgede işitsel veya görsel kanıtların disiplin kuruluna sevk için yeterli olabileceğinden bahsediliyor. Yani; yayıncı kuruluşa ait görsel ve işitsel kanıtların her zaman dikakte alıabileceğinin altını çizen FIFA, üye federsayonlara da bu kayıtların maçtan sonraki 72 saat içerisinde disiplin kurullarına teslim edilmesi gerektiğini belirtiyor. Aşağıdaki 4 madde hakemin görmediği veya farketmediği durumlarda yayıncı kuruluşun görüntülerinin kanıt olarak kabul edilebilecek; 1- FDT’nın 52. maddesinde belirtilen ciddi ihlaller(tükürme vb.) 2- Fiziksel yaralanma ve sertlik 3- Adil oyunun ciddi bir şekilde ihlali 4- Irkçı yorum veya davranışlar Gazetesport