Eksiksiz Bir Kütüphaneniz Olsun İstiyorsanız Mutlaka Edinmeniz Gereken 100 Harika Kitap
Mükemmel bir kütüphanenin temeli olacak 100 kitap önerisinin 33 kitaptan oluşan ikinci bölümü ile karşınızdayız! İyi okumalar diliyorum, kitabınız bol olsun!
Not: Sıralamanın kitapların değeri ile herhangi bir ilintisi yoktur.
1. "Savaş ve Barış", (1869) Lev Nikolayeviç Tolstoy
2. "Suç ve Ceza" (1867) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Dostoyevski’nin yazın hayatının olgunluk döneminde kaleme aldığı Suç ve Ceza, Raskolnikov adlı gencin ahlâki hesaplaşması üzerinde yükselir: Raskolnikov öldürmeyi planladığı tefeciden aldığı parayı hayırlı bir amaç için kullanırsa, işlediği suçun doğasını kalıcı biçimde değiştirebilir mi?
Hırsızlık ve cinayet gibi suçlar, “yüce amaç”larla işlenmesi durumunda cezasız kalabilir ve vicdanın yükünden kurtulabilir mi?
Dostoyevski’nin en çok okunan romanı olan Suç ve Ceza, yayımlandığı günden bu yana insan ideallerini ahlâki ve felsefi sorularla sınamaya devam ediyor.
3. "Karanlığın Yüreği", (1899) Joseph Conrad
Görevli olduğu şirketin Belçika Kongosu'ndaki şubelerine yolculuk eden Marlow, karanlığın çöktüğü bu coğrafyada ummadığı dehşetlerle karşılaşır. Marlow, Kurtz'a doğru ilerlerken, medeniyete ve kendisine olan güveninin parçalandığını da fark eder.
Joseph Conrad'ın 'Karanlığın Yüreği' isimli eseri 'medeniyet'i kavramının müphemliğini gözler önüne seriyor.
Joseph Conrad'ın 19. yüzyılın son yılında yazdığı Karanlığın Yüreği, tarihin en kanlı asırlarından bir tanesine damgasını vuran savaşlar, gelişen teknolojinin açtığı uçurumlar, modernliğin allak bullak ettiği toplumlar gibi konulara giriş niteliğinde.
4. "Dava", (1925) Franz Kafka
Bir sabah ansızın tutuklandığını; ama normal yaşamına devam edebileceğini öğrenen Josef K., neyle suçlandığı bildirilmediği için önce bunu bir şaka sansa da, kısa sürede durumun ciddiyetini kavrar. Ancak ne mahkemeye çıkarılır ne de savcılarla görüşebilir. Çalıştığı bankada, kaldığı pansiyonda, gittiği yerlerde herkes, anlaşılmaz bir biçimde bu davadan haberdardır. Kaderin bir tür oyunuyla sürüklenir durur, savunma gücü yoktur, bir hiçtir o.
Aslında ortada gerçek bir dava da yoktur. Kafka'nın burada anlatmak istediği Bay K. zaten yaşam ya da dünya tarafından tutuklanmış; fakat bunun bilincine hiçbir zaman varamamış olmasıdır.
Tüm modern edebiyatın en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilen, eserlerini Almanca kaleme alan Çek yazar Franz Kafka'nın 'Kafkaesk' olarak tanımlanan, kendine özgü tarzının en önde gelen örneklerinden olan 'Dava', bir distopya olarak da okunabilir. Kafka'nın şahsi kabuslarıyla, kabusa dönüşen bir bürokrasinin bileşimiyle oluşan bir distopya...
5. "Yeraltından Notlar" (1864) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Edebiyat tarihinin en ünlü isimsizlerinden Yeraltı Adamı, insanların oradan oraya üşüşen karıncalara dönüştüğü St. Petersburg’un gri kaldırımlarında itilip kakılırken, yaşama isteğini yavaş ama emin adımlarla mutlak bir öç isteğiyle değiş tokuş eder.
Yeraltı Adamı’nın bir devlet memuru olarak geçirdiği tekdüze günler, yanında bir türlü rahat hissedemediği arkadaşları ve hayattaki mutlak yalnızlığı, bıkkın bir öfke ve küçük, imkânsız pazarlıklarla gittikçe daha fazla lekelenir, ta ki kendisini bir arada tutan görünmez ipler yavaşça çözülmeye başlayana kadar.
Yeraltından Notlar, yayımlandığı 1864 yılından beri öfke ve sessizliğin en güçlü manifestolarından biri olmuştur.
6. "Gazap Üzümleri", (1939) John Steinbeck
John Steinbeck'in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran 'Gazap Üzümleri', 1939'da ilk kez yayınlandığında büyük tartışmalara yol açmıştır. Tüm dünyayı etkileyen 'Büyük Buhran' döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler sebebiyle fakirleşen kitlelerin ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.
Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi sonuna kadar eleştiren 'Gazap Üzümleri', 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olarak görülüyor.
7. "Ölü Canlar", (1842) Nikolay Gogol
Gogol, hayranı olduğu Puşkin’in önerisiyle yazdığı Ölü Canlar’da dönemin Rusya’sını kitabın kahramanı Çiçikov üzerinden anlatır. Zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan Çiçikov kendisine kurnazca bir yol bulmuştur: Kasaba kasaba dolaşıp toprak sahiplerinin ölü kölelerini kağıt üzerinde satın alarak “itibar sahibi bir beyefendi” olmak...
Gogol’ün İlahi Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin el yazmalarını yakar.
İlk tasarlanan haline uygun şekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi adeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir.
8. "Kamelyalı Kadın",(1848) Alexandre Dumas
'Kamelyalı Kadın' Alexandre Dumas Fils'in gençliğinde yaşadığı gerçek bir aşkın dokunaklı ve yürek burkucu hikayesidir.
9. "Biz" (1924) Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Yazarın en bilinen eseri ve tek roman çalışmasıdır. 1920 yılında kaleme alınan eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında yayımlanmıştır.
Romanın kurgusu, sosyalist bir devrimin ardından 26. yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi eserde de distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, 'biz' haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır.
10. "Zorba", (1946) Nikos Kazancakis
'Zorba', Nikos Kazancakis'in ölümsüz eseridir. 1930'larda geçen roman, adı kitapta hiç belirtilmeyen Yunan asıllı genç bir İngiliz yazarın ağzından anlatılır. Hayattan fazlaca bir beklentisi olmayan bu mutsuz entelektüel, bir süreliğine kendisini dinlemek ve yaşantısına çeki düzen vermek üzere kitaplarını bir kenara koyarak Yunanistan'ın Girit adasına gelir.
Burada kendisine ait linyit kömürü madenleriyle de ilgilenecektir. Yazar burada aşırı davranışları olan, kaba saba ama hayata şehvetle bağlı orta yaşlı bir Yunan olan Alexis Zorba ile tanışır ve onu işe alır.
Zamanla hayatı tutkuyla yaşayan Zorba'nın felsefesi, yazarı derinden etkileyecektir...
11. "Lolita", (1955) Vladimir Nabokov
Humbert Humbert, Amerika'ya yerleşmiş, orta yaşlı, Fransız bir dil profesörüdür. Çocukluğunda bir tatil sırasında aile dostlarının kızı ile aralarında geçen kısa süreli bir ilişkinin ardından birkaç ay sonra sevgilisinin ölüm haberini alır. Bu talihsiz ve yaşanamamış ilişkinin ardından, genç hatta çocuk yaştaki kızlara karşı ilgisini yıllar sonra da üzerinden atamaz. Başından geçen bir evlilikten sonra, Amerika'ya yerleşir.
Tesadüfen pansiyoner olarak yerleştiği evde Bayan Haze'nin on iki yaşındaki kızı Dolores Haze'i görür ve yıllar boyunca güçlü belleğinden hiç silmediği çocukluk aşkını Dolores Haze ile özdeşleştirir. Romanda L, Lo, Lola, Lolita, Dolly takma adları ile çağrılan Dolores ile Humbert Humbert arasında böylece bir aşk başlar.
12. "Veba", (1947) Albert Camus
'Veba' Albert Camus'nün 1947 yılında yayınlanan en önemli romanlarından biridir. Camus, romanda, Cezayir'deki Oran şehrinde yaşanan veba salgınını çeşitli satır arası okumaları ile anlamlandırılacak şekilde anlatmıştır.
Kitapta yapılan analojilerin en önemlisi tüm Avrupa'ya adeta kara bir veba gibi yayılan Naziler'in Fransa'yı işgalidir.
Camus, varoluşun saçmalığına karşı, yine de umutlu olmayı, mücadele etmeyi ve hayata anlam katmayı önerir.
13. "Çavdar Tarlasında Çocuklar" (1951) J.D. Salinger
Gönülçelen ya da Çavdar Tarlasında Çocuklar. J. D. Salinger'in romanıdır. Eser ilk olarak 1951'de Birleşik Krallık ve ABD'de kitap olarak basıldı. 'Modern zamanların başyapıtı' olarak değerlendirilen bu eser, 'ahlâk dışı' ve 'açık saçık' bulunduğundan ABD'nin birçok tutucu bölgesinde uzun süre yasaklı kaldı.
Hala bazı Amerikan kütüphanelerinde yasaklı kalmasına rağmen, kitabın yasaklanması günümüzde ilginç bir hal almıştır: ABD'de lise düzeyinde en çok yasaklanan kitap olmasına rağmen aynı zamanda en çok okutulan kitaptır.
14. "Muhteşem Gatsby", (1925) F.Scott Fitzgerald
ABD'li yazar F. Scott Fitzgerald tarafından kaleme alınmış bir roman. İlk basımı 10 Nisan 1925'te yapılmıştır. Hikâye 1922 yazında New York ve Long Island'da geçmektedir. 1920'lerin ekonomik durumu ve I.Dünya Savaşı sırasındaki bunalım ve kargaşa anlatılmıştır. Amerikan rüyası düşüncesine karşı yazılmıştır.
15. "Savaş Sanatı", (M.Ö. 6 y.y. ) Sun Tzu
M.Ö. 6. yüzyılda yazılmış askeri taktikler ve savaş üzerine bir çalışmadır. Her biri savaşın farklı bir yüzünü anlatan 13 bölümden oluşur ve askeri strateji ve taktiğin temel kitabı olduğu kabul edilir. Çin'in Yedi Askeri Klasik'i arasında en önemlilerindendir.
Savaş sanatı strateji üzerine yazılmış en eski ve en iyi çalışmalardan biridir ve askeri konularda ve ötesinde tarih boyunca çok büyük etkisi olmuştur. 20. yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi ve iş dünyasında da kullanılmaktadır.
Sun Tzu'nun yazdığı bu kitap spor, siyaset, bilim, sanat alanında birçok ünlü ismi etkilemiş, onlara rehberlik etmiştir. Mao Zedong'i, General Nguyên Giáp|Võ Nguyên Giáp'i, General Douglas MacArthur'u ve bazı Japon İmparatorluk liderlerini etkilemiştir.
16. "Yüzyıllık Yalnızlık" (1967) Gabriel García Márquez
'Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.
Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana.
Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.'
17. "Hamlet", (1603) William Shakespeare
'Olmak ya da olmamak...işte bütün mesele bu...'
Belki de tüm tiyatro edebiyatının en meşhur monoloğu olan bu sözler, Hamlet'i sadece tiyatro edebiyatının değil, genel anlamda dünya edebiyatının en büyük yapıtlarından biri olarak ölümsüz kılmaya yetiyor.
18. "Faust", (1808) Johann Wolfgang von Goethe
Alman edebiyatının klasikleşmiş ismi Goethe'nin ölümsüz eseri Faust, kaynağını halk hikâyeleri ve efsanelerden alır -ki Goethe'den önce de çeşitli şekillerde yorumlanmıştır-.
Faust, Goethe'nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir yapıttır. Urfaust adıyla 18 yaşında başladığı oyunu, 1806'da Faust I ve 1832'de Faust II adıyla iki büyük bölüm halinde yazarak, 83 yaşında ölümünden kısa bir süre önce bitirebilmiştir.
Faust, modernitenin trajedisini haber veren ilk büyük yapıt olarak kabul edilir.
19. "Godot'yu Beklerken", (1953) Samuel Beckett
Godot'yu Beklerken 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953'te Paris'de sahneye kondu. Zamanla ülke çapında bir ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.
Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevinin yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.
Kimilerine göre tüm zamanların en iyisi olan bu oyun, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
20. "Vadideki Zambak", (1835) Honoré de Balzac
Vadideki Zambak, ilk yayımlanışında (1836) beklenen ilgiyi görmemiş, Balzac'ın en az satan kitaplarından biri olmuştu. Oysa yazar, üzerinde en çok çalıştığı, en kusursuz, en büyük romanlarından birini yarattığı kanısındaydı.
Zaman Balzac'ı haklı çıkardı: Vadideki Zambak, yazarın en sevilen, en çok okunan romanlarından biri oldu.
21. "Kayıp Zamanın İzinde", (1913) Marcel Proust
Yirminci yüzyıla modern romanın başyapıtlarından biri olarak damgasını vuran 3000 küsur sayfalık bu yapıta 'Dev' tanımlaması kadar uygun düşecek başka bir tanım yok herhalde...
22. "Aşk ve Gurur", (1813) Jane Austen
Klasik dönem romanları arasında önemli bir yere sahip olan 'Aşk ve Gurur', 18. yüzyıl İngiltere'sinde geçen unutulmaz bir aşk hikâyesini konu alıyor.
Orta halli bir ailenin zeki ve neşeli kızı ile kibirli ve mağrur olmasının yanı sıra son derece dürüst ve varlıklı genç bir adamın neredeyse nefretle başlayan ilişkilerinin büyük bir aşka dönüşünü anlatan bu kitapta, biri gururlu diğeri önyargılı iki insanın zaman ilerledikçe yanıldıklarına ve birbirlerine yaptıkları onca haksızlığın yalnızca aşkla telafi edilebileceğine şahit olacaksınız.
23. "Jane Eyre", (1847) Charlotte Brontë
On yaşında öksüz kalan Jane Eyre, kendisini hiçbir zaman sevmeyen, ancak kocasının vasiyeti üzerine bakımını üstlenen yengesiyle zor bir yaşam sürmektedir.
Gönderildiği katı kuralları olan yatılı okulda kötü günler geçirir. Ancak Jane Eyre, Charlotte Brontë kadar şanslı değildir; okulda on yıl kalır ve öğretmen olarak mezun olur. Edward Rochester'ın malikânesinde mürebbiye olarak iş bulur.
Evin gizemli efendisi Rochester'e aşık olur; ancak onu hayal bile edemeyeceği zorluklar ve acılar beklemektedir...
24. "Anne Frank'ın Hatıra Defteri", (1947) Anne Frank
'Anne Frank'in Hatıra Defteri', iki yıl boyunca Hollanda'nın Nazilerce işgali sırasında ailesiyle birlikte saklanıyorken Anne Frank tarafından tutulan günlüğünü içeren kitap. Aile 1944 yılında tutuklandı ve Anne Frank, Bergen-Belsen toplama kampında tifüsten öldü. O günlük, Anne'in babası olan Otto Frank tarafından Miep Gies'e verildi. Günlük, 60'tan çok dilde basıldı.
Siyonizm propagandası yaptığı gerekçesiyle çeşitli ülkelerde yasaklanmıştır.
25. "Kapital", (1867) Karl Marx
'Yeryüzünde kapitalistler ve işçiler bulunduğundan beri, işçiler için bu kitap kadar önemli bir kitap çıkmadı.'
Alman filozof Karl Marx'ın bu devasa yapıtı, kapitalist ekonominin mantığını anlamak için günümüzde dahi çok önemli bir eser.
26. "Milletlerin Zenginliği", (1776) Adam Smith
Milletlerin Zenginliğinin Doğası ve Nedenleri Üzerine Bir İnceleme tam ismiyle bilinen eser aslında bir ahlâk felsefecisi olan Adam Smith'in iktisat teorisinin ilk büyük kitabıdır.
27. "İkinci Cins", (1949) Simone de Beauvoir
Feminist kuramın en önemli eserlerinden birisi hiç kuşkusuz de Beauvoir’ın 1949 yılında yazdığı 'İkinci Cins'tir.
Bu kitapla beraber Simone de Beauvoir varoluşçu bir feminist anlayışın temellerini ortaya koymuştur.
28. "Körlük", (1995) José Saramago
'Körlük', 1998 yılı 'Nobel Edebiyat Ödülü' sahibi Portekizli yazar Jose Saramago'nun son yıllarda yazdığı en etkileyici kitap. Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşiyor. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır.
Bu körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm ahlâki değerleri yok etmeyi başarır. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Ayakta kalabilenler ancak güçlü olanlardır. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır...
29. "Mrs. Dalloway", (1925) Virginia Woolf
'Yaşamı ve ölümü vermek istiyorum, sağlığı ve çılgınlığı; toplum düzenini eleştirmek istiyorum, işler halinde, en yoğun biçiminde.'
Mrs. Dalloway, edebiyat tarihinde daha sonraları 'bilinç akışı' adıyla anılacak bir tekniğin en başarılı örneğidir. Kitaba adını veren Clarissa Dalloway, akşam vereceği davetin hazırlıkları peşinde Londra sokaklarında dolaşırken, kitabın öteki, 'gizli' kahramanı Septimus Warren Smith aynı sokaklarda başka, daha karanlık bir hedefe doğru yol alır.
Kitabın birbiriyle hiç yüzyüze gelmeyen bu iki kahramanı delilikle sığlık, sığlıkla derinlik, yaşamla ölüm kadar temel karşıtlıklar içinde 'günden geceye' yolculuklarını tamamlar ve Virginia Woolf'da birleşirler. Mrs. Dalloway'i, Tomris Uyar'ın klasik niteliğindeki çevirisinden sunuyoruz.
30. "Sevilen", (1987) Toni Morrison
Toni Morrison'un 1988 Pulitzer Edebiyat Ödülü'nü kazanan bu büyük romanın konusu, Amerika'nın iç savaşını izleyen yıllarda Ohio'da geçiyor; köle Sethe'nin ve ailesinin çevresinde dönüyor. Kentucky'de köle olarak bulunduğu bir çiftlikten kaçan Sethe, yakalanacağını anlayınca, beyazların eline geçmemesi için iki yaşındaki kızını öldürmeyi yeğler. Ölen küçük kızın ruhunun evde dolaştığına inanan güzel ve gururlu Sethe, bu olayın etkisinden kendisini kurtaramaz.
Aradan on sekiz yıl geçtikten sonra Sethe'nin evine bir genç kız gelir. Yirmi yaşındaki bu ilginç konuk, nereden geldiğini bilmemekte, çatlak sesiyle bir çocuk gibi konuşmaktadır. Sethe'ye taparcasına bağlı olan genç kız, adının Sevilen olduğunu söylemektedir. Roman, Sethe'nin kölelikten özgürlüğe doğru yaptığı zorlu yolculuğu anlatırken, geri dönüşlerle bu çarpıcı anlatımın içine Sethe'nin geçmişindeki ürkütücü gerçekleri de katar.
Irk ayrımının olanca şiddetiyle hüküm sürdüğü günlerde geçen olaylarda, kör inançlarla, ruhlarla dokunmuş roman örgüsü, yoksulluğun ve özgürlük verirken, bir köle ve bir anne olarak Sethe'nin çektiği acıları çok irkiltici bir biçimde anlatıyor.
31. "Sefiller", (1862) Victor Hugo
Fransız yazarı Victor Hugo 'Sefiller' adlı dev romanının ön sözünü şöyle bitirir: 'Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir.'
Victor Hugo, ateşli bir yurtseverdi. Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi.
Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Bu sürgün yılları, gerek şiir, gerek roman açısından onun en verimli dönemi oldu. 'Sefiller' de bu yılların ürünüdür
32. "Bülbülü Öldürmek", (1960) Harper Lee
1960 tarihli Pulitzer ödüllü roman 1930’ların Alabama’sında ırkçılığı ve eşitsizliği ele alıyor ve eleştiriyordu ama garip bir biçimde 'ırkçılık ve küfür' içerdiği için yasaklandı.
33. "İki Şehrin Hikayesi", (1859) Charles Dickens
Dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan İki Şehrin Hikâyesi, Paris ve Londra arasında gelişen olay kurgusuyla,tarihin en hareketli anlarından birinin, Fransız Devrimi'nin ekseni etrafında biçimlenir.
Edebiyat dünyasının 'Dickens'ın en büyük tarihî romanı' olarak, yazarın kendisinin ise 'Yazdığım en iyi hikâye' diye tanımladıkları yapıt, Fransız Devrimi ile Terör Dönemi kargaşasında yaşamak zorunda kalan bir grup insanın özel yaşamlarını aktarırken, dönemin acımasız toplumsal koşullarını da irdeler.
Yorum Yazın