Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
51 Şampiyon Neden Saklandı? | Sefer Levent | Hürriyet
Biz ekonomi gazetecileri her yıl Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı 100 vergi şampiyonunun peşine düşer, analizler yapmaya çalışırdık.
Kazançları nereden geliyor, nasıl sıçradılar ya da tam tersi... Erimelerin sebebi ne, listede neden alt sıralara düştüler.
Bu yıl ismini açıklayanlardan çok ismini açıklamayanların peşindeyiz. Öncelikle belirtelim... Kişinin devlete ne kadar vergi verdiğini açıklamaması kanunla tanınmış bir hak. Ancak bir ülkede şampiyon olarak açıklanan 100 kişinin 51’i ismini gizlemeye başladıysa bu tablonun nedenlerini analiz etmekte fayda var.
Öyle ya... “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” diyorsak vergi listesinde yer almak da aslında onur verici bir durum. Ancak vergi şampiyonları listesinde yer alan ilk 100 kişinin bu onuru kamuoyu ile paylaşmama durumu son yıllarda giderek yükselen bir trende dönüşmüş durumda.
Suriyelilere ‘İstisnai Vatandaşlık’ Formülü | Tolga Şardan | Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kilis’te katıldığı iftarda Suriyeli sığınmacılara “Türk vatandaşlığı verileceğini” açıklamasının ardından başlayan tartışmalar devam ediyor.
Hükümet, bu konudaki çalışmaları hızlandırırken, muhalefet, “vatandaş yapılacak Suriyelilerin ülkeye sorun yaratacağı” görüşünden hareketle eleştirilerin dozunu yükseltiyor.
Türkiye, bu önemli kararı geri kabul anlaşması karşılığında Avrupa ülkeleri tarafından kabul edilen sığınmacıların “tek tek seçilmeye başlanmasıyla” aldı.
Peki, İçişleri Bakanlığı’nda neler yaşanıyor bu konuda?
Veri tabanı oluşturuldu
Suriyeli sığınmacıların vatandaşlığa geçiş süreci Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile Nüfus Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü koordinesinde yürütülüyor.
Koşarak Girilen Çıkmaz Sokaklar | Nuray Mert | Cumhuriyet
“Adı lazım değil”, ülkenin Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgesinde yaşananlar, daha ne kadar “terörle mücadele” diye konuşulması yasaklı kalacak acaba? Haber yapılmayacak, soru sorulmayacak, yorum yapılmayacak? Yönetenler daha ne kadar bu yolda devam edebileceğinizi sanıyorsunuz? Peki bu ülkede yaşayan herkes, sizler daha ne kadar, bir bölgede savaş manzarası yaşanırken hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşamaya devam edebileceğinizi sanıyorsunuz? Hadi vicdanınız “terörle mücadele” diye kolay sindirilir cinsten, meşrebiniz dünya yansa kiminizin Alaçatı-Bodrum, kiminizin helal tatili yanmayacak genişlikte, aklınız izanınız işlerin böyle devam edemeyeceğine dahi yetmiyor mu? Bu ülke yaşanmaz hale gelmek üzere, farkında mısınız?
Egemen devlet dediğimiz, kendine karşı silahlı kalkışmaya göz yumamaz, bu kalkışmanın uzandığı alanları görmezden gelemez, meşru sayamaz.
IŞİD'in Türkiye'deki ‘Siber Hilafet’ Planı | Metin Gürcan | Al-Monitor
IŞİD’in Suriye ve Irak’ta toprak ve gelir kayıpları açısından her geçen ay daha da sıkıştığı görülüyor. Kayıplar bu hızda devam ederse 2016’nın örgütün bu ülkelerdeki son yılı olabileceği söyleniyor.
Peki IŞİD’in karar alıcıları bunu görmüyor mu? Görüyor olacaklar ki eleman temini, lojistik ve finansal destek açısından bir ‘taşıyıcı anne’ gibi gördükleri Türkiye’nin ‘bereketli rahmine’ ihtiyaç duyuyorlar. Nitekim, örgüt bu nedenle özellikle siber alemde paylaştığı Türkçe görsel ve yazılı içeriği artırmış durumda.
Görünüşe göre, IŞİD önce Türkçe siber alemi fethederek burada kuracağı ‘siber hilafet’le Türkiye’deki kalpleri ve beyinleri kazanmaya yönelik sessiz ama derinden bir propaganda stratejisi izliyor. Örgütün profesyonel olarak hazırladığı ve Kasım 2015’te yayımladığı Türkçe propaganda videosu YouTube, Facebook ve benzeri sosyal medya platformlarında 100 bini aşkın tık almıştı.
Mahalledeki AKP | Barış Özkul | Birikim
Geçtiğimiz hafta Tarhan Erdem, Türkiye’deki seçimlerin bundan böyle meşru sayılamayacağı anlamına gelen bazı şeyler söyledi. Hukukî meşruiyet, hiçbir zaman, bu toplumun yürekten benimsediği bir ilke olmadı. Ama Kemalizm, göstermelik de olsa, bir hukuki meşruiyet görüntüsü vermeye mecburdu: Siyaseten ikna edemediği kitleleri kanunla, mevzuatla, tüzükle yola getirmekle mükellefti. Kemalist azınlık diktatörlüğü yerini çoğunluk diktatörlüğüne bıraktıkça, alışıldık meşruiyet kavramı da tepetaklak oldu. Cumhurbaşkanı, uzun süredir, bizzat yaptığı yetki aşımlarının yanısıra, “mevzuatı boşverin” özlü sözünden de anlaşılacağı gibi, yeni bir teamülü yerleştirmekle meşgul: “Sayısal çoğunluk ve iktidar bizde, meşruiyeti de biz belirleriz”. Yüksek yargıda yapılan son değişikliklerin meşruiyetini düşünün: Yargıtay ve Danıştay’ın yeni bileşiminde yüksek yargıçlar Cumhurbaşkanı eliyle tayin ve azlolacaklar. Şimdiye kadar anayasal güvenceyle korunan mesleki kariyerleri artık siyasi iktidarın iki dudağının arasında olacak. Yeni kurulan istinaf mahkemeleri not esasıyla çalışacak; AKP'nin beğendiği kararları veren hâkimler ve savcılar 10 alırken, diğerleri 0 alacaklar.
Hazin ve Çılgın Bir Dünya! | Meryem Koray | BirGün
Birkaç gündür gazetelerde “Pokemon Go” çılgınlığından söz ediyorlar. Neymiş efendim, “virtual reality” denilen dijital teknolojinin yeni uygulamasıymış! Birkaç ülkede uygulamaya sokulmuş ama akıllı telefonlarla indirmek mümkünmüş! Şimdi, onlarca insan telefonda çıkan haritaya göre sokaklara düşmüş, Pokemon arıyormuş!
Belli ki, heyecan ve yenilik arıyorlar; klasik eğlencelerin hükmü kalmamış ve canları sıkılıyor.
Zaten akıllı telefonlar çıkalı, dünyayı da, birbirimizi de unuttuk. Orada burada gördüğüm sevgililerin bile birbiriyle konuşmak yerine telefonlarına gömüldükleri gördükçe hüzünlenmeden edemiyorum. Konuşmayı bitirdiklerinden mi, birbirlerine yetmediklerinden mi, yoksa akıllı telefonun önlerine getirdiklerinin cazibesinden mi, bilmiyorum, ama, ortaya çıkan tablo insan ilişkilerinin neye dönüştüğü açısından düşündürücü ve hazin! Oysa, iki insan arasında bakışlara, davranışlara yansıyan o sevgi akımı ne güzel şeydir! Rastlamak o kadar zor ki!
Bir Göç ve Göçmen Öyküsü... | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Türkiye göçmenlerin ülkesidir.
Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan nüfus sayımları ve sayım değerlendirmeleri, 9-10 milyonluk Müslüman nüfusun yarıya yakınının, (Kürtler dışında) kök ya da ana dil itibariyle göçmen olduğunu gösterir.
1700'lerde başlayan, Kafkasya'dan, Kırım'dan püskürtülen, İmparatorluğun Batı'da kaybettiği topraklardan kaçan, Anadolu'ya gelen (gelebilen) Müslüman topluluklar bu topraklardaki nüfusun ana omurgalarından birisini oluşturur.
Ana omurga olmak sadece bir nicelik meselesi değildir. Bu toplumun kolektif belleği, kimi gelenekleri, güvensizlikleri bir ölçüde (1699 Karlofça'dan 1912-13 Balkan Savaşlarına, 1918 I. Savaş sonuna uzanan, 1923 mübadele anlaşmasıyla son fırça darbesini alan) 220-230 yıllık bu büyük ve kesintisiz göç öyküsüyle ilişkilidir. Ulus olma süreci, dini aidiyetin belirleyici yeri, “devlet-güvence ve kutsallık” ilişkisi bu çerçevenin bazı hayati parçalarıdır.
Onları Suçlayacağınıza | Saygı Öztürk | Sözcü
Giresun Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Mustafa Doğru, bazı komutanlar, eş ve çocuklarının içinde bulunduğu Sikorsky helikopterimizin düşmesi sonucu 7 kişi şehit olmuştu. Kara Kuvvetleri Kaza Kırım Heyeti'nin yaptığı çalışmalar, helikopterin düşmesinin dışarıdan bir müdahaleyle olmadığı yolunda… Jandarma Genel Komutanlığı da kadın ve çocukların helikoptere bindirilmesiyle ilgili idari soruşturma yürütüyor.
Kaza günü ve sonrasındaki yayınlarda o kadar çok “yalan” uyduruldu ki, pilotlar da şaşırdı. Meğer ne teknikler varmış da haberleri yokmuş. Türk Kara Kuvvetleri'nin ilk S-70 Sikorsky Black Hawk pilotu İsmail Tatar'ın toplam uçuşu 8 bin saat, Sikorsky helikopteriyle uçuşu 4 bin saat… Kara Kuvvetleri Komutanlığı helikopter pilotlarının büyük bir kısmının da hocası… 2008 yılında ordudan ayrıldı, şimdi sivil helikopter pilotu olarak çalışıyor.
IŞİD, Küresel Bir Tehdit ve T.C. Tarihindeki En Büyük Tehlike | Sezin Öney | Haberdar
Avrupa’dan binlerce kilometrelerce ötede, Fransa’daki saldırının haberlerine uyanıyorum.
Son dönemde, Nice ve İstanbul Atatürk Havalimanı örneklerinde olduğu gibi, saldırganların, sadece patlayıcılar değil, aynı zamanda silahlarla da, mümkün olan büyük zararı verebilmeyi amaçlayan terör eylemleri söz konusu.
IŞİD’in saldırılarında artan biçimde kullanılan bu yönteme 'انْغِماس'/ “İngimas” adı veriliyor.Yani, “daldırmak/dalmak/tepesine binmek/üzerine atlamak” gibi anlamlar içeren bir fiil. Hem intihar eylemine girişip hem de savaşçı gibi dövüşenlere bu isim veriliyor; cephe savaşında Irak ve Suriye’de kullanılan bu taktik, şimdi de terör eylemlerinde sivillere karşı kullanılıyor. Nice’te de İstanbul’daki son saldırıda da, ondan önce Paris’te de, sivillerin üzerine önce ateş açılması, sonra da saldırganın üzerindeki bombaları patlatması söz konusu.
Gerçeği Hâlâ Anlayamadılar | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Başbakan Binali Yıldırım, partisinin il başkanlarına 'Suriye ile normal ilişkilere döneceğiz, buna ihtiyacımız var' dedi.
Sonra da BBC’nin programına çıktı ve “Suriye’de bir şey değişmeli ama her şeyden önce Esed değişmeli.
Esed değişmeden, Türkiye’de bir şey değişmez” dedi.
Binali Yıldırım’ın hayal dünyasını çok merak ediyorum.
Bazen Saray’ın hükümet üzerindeki vesayetini unutuyor ve bir şeyler söylüyor.
Ama hemen sonra hayal âleminden çıkıyor, gerçeğe ayıyor ve bu sefer daha önce söylediğinin tersini söyleyebiliyor.
Kafasının neden karıştığını tahmin edebiliriz, çünkü bir kendi akılları var bir de onun üstünde Saray’ın aklı.
Böyle olunca da tilkilerin kuyrukları birbirine dolaşıyor tabii.
Yorum Yazın