Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Yeni Savunma Stratejisine İhtiyaç Var | Sami Kohen | Milliyet
Artık gün geçmiyor ki Suriye sınırına yakın Kilis kentimize roketler “düşmesin”...
Hemen şunu belirtelim ki medyada kullanılan “düşme” sözcüğü yanlış. IŞİD’in sınıra yakın bölgeden fırlattığı Katyuşa roketleri, kazaen Kilis’e “düşmüyor”. Aksine, bu terör örgütü, Kilis’i sistematik roket saldırıları için hedef almış vaziyette. Sonuçta, kentte yaşayan Türkler ve misafir sayılan Suriyeli sığınmacılar ölüyor veya yaralanıyor, binalar, evler yıkılıyor veya hasar görüyor, çocuklar okula gidemiyor, halk korkudan evden dışarı çıkamıyor...
Kendisine “İslam Devleti” adını veren IŞİD veya DAİŞ’in, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına sürekli ateş etmesi aslında düşmanca bir hareket, bir savaş nedenidir.
Üstelik IŞİD’in üslenmiş olduğu Suriye’den roket atışı yaptığı sınır ötesi tek ülke Türkiye’dir.
Neden saldırıyor?
IŞİD Türkiye’ye karşı saldırılarını iki cephede sürdürüyor. Biri, Türkiye içindeki terör cephesidir. Diğer cephe ise, özellikle Kilis’i hedef alan roket saldırılarıdır.
Türkiye'nin Üç Cephede Savaşı | Murat Yetkin | Hürriyet
Eğri oturup doğru konuşalım.
Dünya üzerinde üç ayrı cephede anti-terör kavgası veren bir başka ülke bulmak zordur.
Çok acıdır, çok üzücüdür, ama gerçek budur.
***
Türkiye’nin batılı müttefikleri günlük hayatlarını her an tehdit edebilecek terör eylemleri tehdidiyle El Kaide’nin 11 Eylül, 2001 saldırıları sonrasında tanıştı.
Bundan önce 1970’lerin yükselen sol radikalizm dalgasında Almanya’da Baader-Meinhoff, İtalya’da Kızıl Tugaylar, Yunanistan’da 17 Kasım gibi, Filistin kökenli grupların baskın, rehin alma, uçak kaçırma gibi bir dönem yaşanıp geride kalmıştı.
İngiltere’nin İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA), İspanya’nın Bask Ülkesi ve Özgürlüğü (ETA) gibi kökü daha eskilere dayanan etnik/dinsel kökenleri olan örgütler nedeniyle daha köklü anti-terör stratejileri vardı. O anlamda İsrail’in de Hamas ve Hizbullah gibi iki ayrı örgüte karşı geliştirdiği bir stratejisinin olduğunda söz edilmeli.
Shawshank, Ranieri ve Voltran | Engin Kehale | Al Jazeera Türk
'Hepimiz çok şanslıyız aslında. Çocuklarımıza, torunlarımıza yıllar sonra anlatacağımız, belki kitabını ya da filmini izlettireceğimiz hikâyeyi 9 ay boyunca takip ettik. Gözümüz aydın, Leicesterımız artık 2015-2016 Premier Lig şampiyonu! Spor yazarı Engin Kehale, Leicester'ın şampiyonluk hikâyesini yazdı.
Umut
Red, kırmızı bir kamyonetten iner. Buxton tabelası sağında, asfalt yolda yavaş yavaş yürümeye başlar. Tarlaları geçer. Sonunda aradığı kocaman ağacı, sonrasında da kayaların arasında üzerinde gemi resmi olan kutuyu bulur. Sırtını taşlara yaslar, kutunun içerisindeki para dolu zarfı ve mektubu alır. Andy’nin yazdıkları arasında kaybolurken şu satırlar duyulur: “Red, hatırla! Umut iyi bir şeydir, belki de en iyi şey. Ve iyi bir şey, hiçbir zaman ölmez.”
Benden Selam Olsun Pelikan Bey'ine! | Yıldıray Oğur | Türkiye
Eğer milliyetçi ve muhafazakâr olmasaydı herhâlde kıymeti daha iyi bilinecek Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik’te anlatır.
Babür İmparatoru Şah Cihan çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’i kaybedince âdeta yıkılır. Onun anısına eşi benzeri olmayan büyük bir türbe yaptırmaya karar verir. İnşaat başlar, dünyanın her yerinden en usta mimarlar çağrılır, en değerli taşlar, en pahalı mermerler getirtilir. Mezar büyüdükçe büyür. Kubbeler yükseldikçe yükselir. Ama eşinin acısıyla hayata küsen ve kendini Tac Mahal’in mimari bir harika olmasına vakfeden Şah Cihan bir türlü sonuçtan mutlu olmaz. Bir eksik, ahengi bozan bir şey vardır hep. Yıllar geçer. Bir gün yine kubbelerden birinin üstüne çıkan Şah görkemli yapının içinde artık minik bir nokta gibi kalan sevgili eşinin mezarını fark eder ve emri verir: “İşte ahengi bozan şeyi buldum, atın bunu oradan.”
Pelikan Bildirisi’ni okuyunca aklıma nedense önce bu hikâye geldi.
Teknoloji, Gazetecileri Özgürleştirir mi? | Füsun Nebil | Journo
Gazetecilik hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Bugün ‘yurttaş haberciliği’nden bahsediyoruz çünkü teknoloji çağında aslında her şey kolaylaştı. Peki bu teknolojik ilerlemenin gazeteciliğe etkisi hangi yönde? Yani teknoloji, gazetecileri özgürleştiriyor mu? İşlerini kolaylaştırıyor mu?
Cevap evet ve de hayır!
Teknoloji, gazeteciliği kolaylaştırdı
Gazetecilik faaliyetlerini, haberi/konuyu araştırmak, yazmak, dağıtım ve okutmak diye özetlersek, bu adımların her birinde teknolojinin ve internetin getirdiği olanaklar müthiş.
Araştırmayı yani hazırlık safhasını Google ve ilgili kişilere mail gönderip almak yoluyla, sadece masa başından ya da cep telefonunuzdan bile yapabilirsiniz. Dünyanın öbür tarafına gitmeden de dünyanın öbür tarafını yazabilirsiniz.
Pelikanla Balık Tutmak… | L. Doğan Tılıç | BirGün
Birkaç gündür bir “Pelikan Dosyası”dır gidiyor. Bizim dosya öyle Julia Roberts’lı, Denzel Washington’lu değil. Hacılı Hocalı… Bakıyorum da, millet heyecanla girip çıkıyor Pelikan Dosyası’na…
Neymiş; Hoca’nın ekibi – Hoca Davutoğlu oluyor – yeterince konuşmuş, ortalığı da yeterince karıştırmışlar, şimdi biraz da Reis için – Reis de Erdoğan oluyor – canını feda edecekler konuşacakmış. Nitekim konuşmuşlar da. Tam 27 maddede, olayları geriye doğru sardırıp okuyarak ve de niyetlerine göre anlamlandırarak, Erdoğan’la Davutoğlu arasındaki ayrılık/çatışma noktalarını anlatmış, Davutoğlu’nu da hedefe oturtmuşlar.
Hepsini hepimizin bildiği olaylar öyle alt alta dizilince, “Aha Reis kılıcı çekti Hoca’nın kellesini alacak” havası doğmuş!
Burada bir parantez açıp, şu “Reis için canını feda edecekler” cümlesini not edin. Daha doğrusu, siz etmeyin de Reis etsin.
Önemli Notlar ve MHP'nin AKP Sevdası: 2002 Yılı | Orhan Bursalı | Cumhuriyet
AKP: “Pelikan Sızıntısı” başlığıyla Saray çevresindeki destekçilerin Davutoğlu’nu saf dışı bırakma-ya yönelik yayılan notlara bakı-yorum. Hemen hepsi, Davutoğlu Başbakanlık ve Parti Baş-kanlığı koltuğunu oturduktan itibaren, RTE ile farklılıklarını gözlemleyip buraya taşıdığımız ve siyasal analizini yap-tığımız konular. Okurlarım için yeni bir tarafı var mıydı bilmiyorum, ama analizlerin doğruluğunun kanıtları olarak fena sayılmazlar...
Dünkü yazıma unuttuğum şu notu da eklemeliyim: Davutoğlu’nun planlanmış bir ABD gezisi vardı. Bu gezinin RTE’nin onayını aldığını sanmayın. Davutoğlu’nun, siyasal liderlik inşasının bir parçasıydı. Nitekim gündemden düştü! Bu arada yetkilerinin 3 oya karşı 47 oyla elinden alındığını öğrenince, parti yönetiminde RTE’nin büyük hâkimiyetinin görürsünüz. RTE, Davutoğlu’nun Partiyi kontrol altına alma ve karşısına bir alternatif siyasi lider çıkma olasılığını da sıfırladı. Üstelik neredeyse sırtını sıvazlayarak, duyumlara göre “yetki devrini sen öner, önemli bir konu değil” diyerek...
Çatışma ve Sıçrama | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Birbirine bağıran, vuran, tekme savuran milletvekilleri...
Geçen hafta TBMM Anayasa komisyonundaki görüntüler muhtemel bir toplumsal kaos halinin ön yansımaları gibiydi.
Kimi damlalar bardağı taşırır, çaplarının ötesinde sonuçlara yol açarlar.
Kimi adımlar kritik anlar oluşturur, kendilerinin ötesinde simgesel ve fiili durumlara zemin hazırlarlar..
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının böyle bir risk oluşturacağından endişe duyuyorum.
Kim ne derse desin, nasıl açıklarsa açıklasın, doğrularsa doğrulasın, simgesel olarak politik imkanların tüketilmesi anlamına gelecek, söz ve siyaset üzerinde yeni tehdit ve baskı düzeni oluşturacak bu durumun, çatışma ve kutuplaşma üzerinde dindirici değil, tersine tahrik edici bir etkisi olması şaşırtıcı olmaz.
Gündem Değiştirme Oyunları | Emin Çölaşan | Sözcü
Sevgili okuyucularım, şimdi hep birlikte 1 Mayıs Pazar gününe dönelim ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olup bitene yeniden bakalım.
Günün bilançosu yedi şehit.
Gaziantep’te Emniyet Müdürlüğü binasına bombalı IŞİD saldırısı, iki polisimiz…
Nusaybin’de PKK saldırısı, üç askerimiz…
Diyarbakır Dicle’de tabur komutanlığına PKK saldırısı, bir askerimiz…
Ve Şırnak’ta PKK saldırısında yine bir askerimiz…
Bir günde toplam yedi tabut, yedi şehit.
* * *
Cenaze törenleri “Görkemli” oluyor. Yakında kimler, hangi kocabaşlar varsa onlar namaza durup gösteri yapıyor.
Sonra nutuklar atılıyor…
“Kanları yerde kalmayacaktır, intikamları alınacaktır!”
Genelkurmay tarafından açıklamalar geliyor:
“Falanca yerde yapılan operasyonlarda 18 terörist ölü ele geçirilmiştir. Filanca yerde yapılan operasyonda 22 terörist etkisiz duruma getirilmiştir!”
Sayın Erdoğan'ın Geldiği Yer! | Tarhan Erdem | T24
Sayın Erdoğan nisan ayının son haftasında Adana, Azerbaycan-Bakü ve İstanbul'da sekiz toplantıda konuştu; inancını ve izlediği politikaları tekrarladı ve savundu. Bazı politikalarını şimdiye kadar anlamamışım, onlara açıklık kazandırdı; hiç beklemediklerim de vardı içlerinde.
Bu yazıya başlamadan, beş yıldır yazdıklarımı hatırlamaya çalıştım, bazılarını okudum…
Cumhurbaşkanı son hafta içinde sekiz toplantıya katılmakla kalmadı; Hırvatistan’a da gitti, günlük kabullere katıldı, ikili görüşmelerini yürüttü, günlük olayları izledi, soruları cevapladı, talimatlar verdi… Bu koşuşturma sırasında, kimlerle muhatap olmuş, nelerle karşılaşmıştır kim bilir? Bu kadar dolu programı taşımak kolay değil, doğrusu gençlerin bile kıskanacağı enerjisi var!
Yorum Yazın