Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bağdat'ın Şifreleri | Fehim Taştekin | Radikal
Musul'a asker sevk eden Ankara, Irak'ta eski parametreler üzerinden Türk mobilitesinin hala geçerli olduğunu sandı. Yanıldı. Davutoğlu yeni dinamiklere göre hareket ettiklerini söylüyor. Ama yeni olan epey farklı.
Hükümet uygulamalı atasözleri dersi veriyor. Birtakım siyasi mülahazalarla Musul’a yapılan askeri sevkiyat nedeniyle Ankara, Bağdat’ın sert tepkisi karşısında geri adım attı. Başika kampına gönderilen askeri konvoyun yaklaşık yarısı geri çekildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çekilme söz konusu değil” demesine rağmen! Yeni nesiller, “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” sözünün anlamını idrak ettiren iktidara minnettar olsun!
Çark görüntüsünden kaçınmak için geri adımın adını ‘çekilme’ değil ‘tanzim’ koydular. Türkiye’yi komşularıyla teker teker düşman haline getiren hatalardan dönüşü kolaylaştıracaksa varsın adı ‘tanzim’ olsun.
Hatırasız ve Kimliksiz Kalabiliriz | Kemal Sayar | Al jazeera
“Ağ toplumunun hızıyla hareket ettiğimizde sadece ruhlarımız değil, hatıralarımız da geride kalıyor. Ancak yavaşlayarak ruhumuzun derinlere kök salmasına izin verebiliriz. Sadece anda yaşamak bizi hatırasız ve kimliksiz bırakır.” Psikiyatrist Prof. Kemal Sayar Al Jazeera için yazdı.
Günümüzün “ağ toplumu”nda kültürler, politikalar ve toplumlar beklenmedik bir hızla değişiyor. Dijital ağlar hızla yayılıyor ve pek çok alanı yutuyor. Artık fotoğrafı filmlerle çekmiyor, müziği kasetçalarlarla dinlemiyoruz. Bankacılık, sergi, müzik veya sinema sektörleri dijital ağla bütünleşiyor. Bu hızla uyuşamayan ekonomi unsurları (mesela mahalle bakkalı) kapanıyor, yok oluyor.
Ağın içsel mantığı basitlik ve hız üzerine kurulu. Yavaş olan kenarda kalıyor ve büyük küçüğü değil, hızlı yavaşı yutuyor.
Türkiye Oyunun Neresinde? | Etyen Mahçupyan | Akşam
Senaryosunu İran’ın yazıp yönettiği, başta ABD ve Rusya olmak üzere en önemli aktörlerin rol aldığı ‘yeni Ortadoğu’ oyununda, Türkiye de ağırlığını koymak üzere uğraş veriyor. Oyunun ilk perdesi ‘kar maksimizasyonu’ mantığını yansıtıyordu. Arap baharları başlamıştı. Toplumsal dinamikler demokratikleşme yönünde ağırlık koymakta, Baasçı ve vesayetçi rejimler sarsılmaktaydı. Bu aynı zamanda küresel post modern dünyada anlamlı olabilecek yeni bir İslami anlayışın gerekliliğini de ortaya koymaktaydı. Bunu sağlayabilecek tek ülke ise, Osmanlı’nın doğrudan varisi ve geleceğin muhtemel AB üyesi Türkiye idi. AKP iktidarı genişleyen ve melezleşen bir orta sınıf üzerinde yükselmekte olduğu ölçüde, bireyselleşen ve zihni sekülerleşme yaşayan yeni bir muhafazakârlığı temsil ediyordu. Ortadoğu devlet yapılarının AKP Türkiye’sini model alma ihtimali ne kadar var bilinemezdi… Ama Ortadoğu toplumlarının Türkiye toplumunu model alma eğilimi çok açık olarak gözlemlenebiliyordu.
17. Fasıl ve FED'in Faizi: Gerçekler ve Algılar | Cemil Ertem | Milliyet
Amerikan Merkez Banka-sı’nın (Fed) faiz artırımı ile Türkiye-AB ilişkilerinde bir dönemin başlangıcı sayılacak Ekonomik ve Parasal Politikalar Faslı’nın açılması aynı döneme denk geliyor. Çok farklı süreçleri içeren bu iki gelişmenin böyle çakışması bize Türkiye ekonomisiyle ilgili temel başlıkları ve önümüzdeki süreci tartışma fırsatı da veriyor.
Fed’in 2016’ya faiz artırımıyla girmesi önemli bir gelişme ancak hiç de yeni bir dönemin başlangıcı değil. Öncelikle Fed, bu ay beklendiği gibi, faiz artırırsa bunu böyle bir beklenti oluştuğu ve buna bağlı olarak, bu alandaki belirsizliği kaldırmak için yapacak. Yoksa ABD ekonomisinde, 2008 krizini aşacak dinamiklerin henüz oluşmadığını Yellen ve ekibi herkesten daha iyi biliyor.
Fed’in faiz artırımıyla birlikte yeni bir stratejiye geçmesi beklenmemelidir. Yani Amerika, 1995’te Clinton ve Greenspan ikilisinin yaptığı gibi, gereksiz değerli dolar ve yüksek faize dayanan bir ekonomi-politikasına yeniden dönmeyecek.
Bu İnsanlar mı Direnen Halk? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Kandil Güneydoğu'da, bir “kaos politikası” izliyor. Diyarbakır buna açık örnek oluşturuyor. Dar sokakları, sokak kavgasına yatkın yapısıyla Sur'u üs edinip, gençleri hendeklere sürdüler. Şimdi olayları Sur ilçesinin dışına yaymaya çalışıyorlar.
Dün Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağını protesto etmek için yürüyen gruplarla polis arasındaki çıkan çatışmada şehir savaş alanına döndü. Esnaf dükkanlarını açamadı, çocuklar okula gidemedi. 2 kişi hayatını kaybetti.
Bu tablo kendiliğinden bir tepki dalgasıyla değil, hesaplı bir arayış sonucunda oluşmuş durumda.
Kaos politikası adını verdiğimiz de budur.
Yazı Değil, Çığlık Zamanı! | Oya Baydar | T24
Artık yazamıyorum, sadece çığlık atıyorum. Söylenmedik, yazılmadık şey kalmadı zaten. Duyan kulaklar ve yürekler için, gören gözler ve vicdanlar için her şey ayan beyan: Ülkede savaş var; devlet ve iktidar, terör örgütüyle savaş adı altında Kürt vatandaşlarına karşı savaşıyor. Kürt silahlı hareketi, halkın özgürlüğü için halk savaşı veriyorum diyerek kendi halkını kırdırıyor. İki taraf da kendi siyasal emelleri, kendi stratejik amaçları uğruna İNSAN’ı feda ediyor. Canlar harcanırken, insanlar telef olurken iki tarafın da kendilerince haklı saydıkları nedenleri, bu kan ve zulmü aklayıp paklayacak gerekçeleri var: “Vatanı bölmek, bölgede kendi hâkimiyetlerini kurmak istiyorlar, devlete şırh koşuyorlar” diyor iktidar; “Halkımızın varlığını, özgürlüğünü, haklarını kazanmak ve savunmak için savaşıyoruz”, diyor Kürt hareketi. Ve bu arada şiddet şiddeti doğuruyor, şiddet sarmalı yükseldikçe yükseliyor.
Diyarbakır: Bölgenin kalbi, kendimizi hep suçlu, hep eksikli hissettiğimiz dostlarımızın, yoldaşlarımızın, barış ütopyamızın şehri. Bu kadim ve kutsal şehir gün be gün cehennemden bir köşeye dönüşüyor. Cizre, Lice, Nusaybin, İdil, Silvan, Derik, Sur, daha nereler şimdi kuşatılmış savaş alanları.
Yine mi Jet Fadıl? | Kanat Atkaya | Hürriyet
Dün sabah gazeteleri okurken ‘Polis her yerde Jet Fadıl’ı arıyor!’ başlığına denk gelince kaidemden sarsılacak şekilde şoklandığımı hissettim sevgili okur.
Omaygad!..
Jet Fadıl’ın, yaklaşık 20 yıldır filan hayatlarımızın bir parçası olan Fadıl Akgündüz’ün başına bir şey mi gelmişti
yoksa?!
Bu millet Jet Fadıl’ına laf ettirmez; bir nevi halk kahramanıdır!
Mesela hazirandaki genel seçimlerde memleketi Siirt’ten aday olmuş ve tam 206 (yazıyla iki yüz altı) oy almıştır.
Mesela binlerce vatandaşın parasını cebellezi ettikten sonra “Paramız nerede?” diyenlere “Biraz daha uçlanırsanız söylerim” diyerek daha fazlasını kopartmayı başarmıştır.
Ve bunu defalarca, farklı projelerle tekrar ve tekrar başarmıştır.
“Çalıyor ama alnı secdeye değiyor” diyerek yastık altını, banka hesabını, birikimini, hayallerini emanet etmekte beis görmemiştir bu millet…
Kesilen cezalar, giydirilen hükümlerden yağ gibi kayıp kurtulmuştur Jet Fadıl.
Nitelikli Medya Eğitimi Bugün Daha da Önemli | Aslı Tunç | Platform 24
Ülkenin medya ortamında olumlu gelişmeleri konuşmayı, umut veren örnekleri görüp sevinmeyi ne kadar da özlüyor insan? Can Dündar ve Erdem Gül Silivri Cezaevinin o buz gibi hücresinde onurlu duruşlarını sürdürürken hiçbirimizin yılgınlığa düşmeye hakkı yok aslında; hele ki işiniz medya alanında var olmak isteyen pırıl pırıl genç insanlara yol göstermekse.
İtiraf etmeliyim ki artık sorunları konuşmaktan bıktım ben. Yıllar boyu bir akademisyen olarak problemleri tespit ve analiz etmeye çalıştım, sonra gelişmeleri uluslararası düzleme oturttum. Yazdım, çizdim, konuştum. Üzüldüm çoğu kere, yeri geldi gözyaşı döktüm, sık sık da derin çaresizlik hissettim. Ama artık farklı bir ruh haline geçmek istiyorum.
Yüzümü geleceğe dönmek ve daha fazla çözüm odaklı düşünmek ve çalışmak istiyorum. Bu karanlık havanın dev bir girdap gibi medya sorunlarına kafa yoran insanları içine çekmesine izin vermemeliyiz. Az buz da değiliz hani. Çokuz ve daha da çoğalmalıyız.
M’usul usul | Yılmaz Özdil | Sözcü
“Terör örgütüyle masaya oturmadık, asla oturmayacağız, bunlarla görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir” dedi. Sonra “tabii görüşülüyor, görüşme talimatını veren benim” dedi.
Meclis kürsüsünde “benim milletimin dili tektir, o resmi dil Türkçedir” dedi. Sonra “ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim, hiçbir yerde böyle bir ifadem yok, bunlar yalan makinası” dedi.
“Nato’nun Libya’da ne işi var, böyle saçmalık olur mu” dedi. Sonra “Nato, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya gitmelidir” dedi.
“Patriot talebimiz olmadı, iddialar asılsız, sağır duymaz uydurur cinsinden birhaber” dedi. Sonra “patriotlar Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş’a yerleştirilecek” dedi.
Hendekler PKK'nin Değil, AKP'nin Ürünü | Celal Başlangıç | Haberdar
Kentin üzerinden simsiyah dumanlar yükseliyordu.
Çarşıda bütün işyerleri neredeyse yerle bir olmuştu.
Kimi yanmış, yıkılmıştı ama ayakta duranlar arasında da mermi değmemiş tek bir ev kalmamıştı.
Günlerce taranmıştı kentin dört bir yanı. Sonunda 'yalan' olduğu anlaşılan 'PKK baskını' bahanesiyle yakılarak, yıkılarak, taranarak, top atışına tutularak haritadan silinmek istenmişti koskoca bir ilçe.
Silahlar susunca, tam 18 cenaze çıktı Lice'den.
Bunlardan biri de bölgede öldürülen en üst rütbeli subaydı; Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.
22 Ekim 1993'te Tuğgeneral Aydın'a yapılan suikast sonrası başlamıştı Lice olayları. Sözümona PKK'nin yaptığı bir suikast sonucu öldürülmüştü general. Bunun üzerine yakılıp yıkılmıştı Lice.
Günler süren çatışmadan sonra Lice'de yaşananları 'Vahşeti gördüm' diye anlatan o kabus günlerin tanığı öğretmen Mahmut Cantekin olaylar bitince karşılaştığı bir meslektaşına nasıl kurtulduğunu sorar. Aldığı yanıt şaşırtıcıdır: