Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Utandıran Bir Manşet | Emre Kongar | Cumhuriyet
Cumhuriyet’in dünkü manşetini görmüşsünüzdür: “YSK’DE İKİ CESUR YÜREK Muhalefetin tüm başvuruları reddedildi ama YSK’nin 2 üyesi, hukuk dersi verdi Erdoğan seçimi etkileyecek propaganda yapıyor. ”
Elbette insanı utandıran husus manşette yer alan haberin niteliği
Koskoca YSK, Anayasa’nın, herkesin gözü önünde ayaklar altına alınmasına ses çıkarmıyor...
Tarafsızlık yemini etmiş olan Erdoğan ’ın, AKP lehine seçim propagandası yapmasını engellemiyor...
Karara muhalefet şerhi veren iki üye ise “Cesur Yürek” diye nitelendiriliyor...
Çünkü dünkü yazımda da belirttiğim gibi, yargısı AKP tarafından esir alınmış olan Türkiye’nin artık bir “Muz Cumhuriyeti” mi, bir “Aşiret Devleti” mi, yoksa bir “Üçüncü Dünya Ülkesi” mi olduğu tartışılıyor...
Erdoğan’ı eleştirecek kararın altına imza atmak yüksek yargıçlar için bile “Cesur Yüreklik” olarak görülüyor.
Ali Babacan Ne İş Yapıyor? | Ahmet Hakan | Hürriyet
Ali Babacan ne iş yapıyor?
ALİ Babacan yine uyarmış.
-'Yargı sistemimiz mutlaka bağımsız ve tarafsız işlemeli' demiş.
-'Eğer bu zayıf tablo devam ederse gün gelir bugünleri mumla arar duruma düşeriz' demiş.
-'Hukuk ve demokrasi... Ekmek ve su gibi ihtiyaç...' demiş.
Pardon ama bir şey soracağım?
Ali Babacan ne iş yapıyor? Görevi ne?
-'Muhalefet sözcüsü' mü?
-'Dışarıdan gözlemci' mi?
-'Tarafsız akademisyen' mi?
-'Çıplak uyarıcı' mı?
Benim bildiğim Ali Babacan, 'BAŞBAKAN YARDIMCISI'.
Yani yürütmenin en tepesindeki isimlerden biri...
Seçim Sonrası Çözüm Süreci Nasıl Seyreder? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Yazımı dün şu cümlerle bitirdim:
“Çözüm süreci gerek Kürt hareketi, gerek reaktif olmayan Türk kamuoyu, gerekse AK Parti açısından belirli “dem”e noktasına, geri döndürülemeyecek, bu noktada siyasi iradeleri dahi aşan, daha doğrusu kuşatan bir evrededir.
Süreçle ilgili konjonktürel baskılar, yaşanan ve bundan sonra yaşanacak iniş çıkışlar bu gerçeği ortadan kaldırmaz. Zira çözüm sürecinin alternafi olan siyasi tabloyu AK Parti de Kürt hareketi de siyasi açıdan taşıyamaz. Ortaya çıkacak bedel son derece ağır olur…”
Bunun anlamı nedir?
Ağır bedel hiç şüphe yok ki şiddet ve çatışmadır. Kitleler ve devletin karşı karşıya gelmesidir. Güvenlik ortamı ve kurumlarının öne çıkmasıdır. Türkiye'nin Ortadoğu kaosuna yaklaşmasıdır.
Elbet bu, yaşanabilecek en ağır senaryodur.
Ancak unutmamak gerekir ki Türkiye en azından Kobani olaylarıyla bunun bir tür provasını yaşamıştır.
Tekme ve Kast Sistemi | Orhan Kemal Cengiz | Bugün
Böyle bir olay ancak Hindistan’daki gibi bir kast sisteminde olabilir...
İnsanların içinde bulundukları kastlara göre tamamen farklı muamele gördüğü bir ülkede olabilir böyle bir şey...
Başbakan’ın danışmanı Soma’ da yerde yatan işçiyi bütün dünyanın gözleri önünde tekmelemişti hatırlarsanız...
O danışman, attığı tekmelerden sonra, başbakan danışmanlığına devam etti; ne mahkeme önünde hesap verdi ne istifası istendi...
O feci dayağı yiyen Erdal Kocabıyık ise her şeyini kaybetmiş...
İlk önce çalıştığı madenden kovulmuş; başbakanın arabasını tekmeledi diye 548 lira para cezasına çarptırılmış; hiçbir maden iş vermemiş kendisine...
Çocuklarının geçimini sağlamak için hamallık yapıyormuş şimdi...
Hindistan’ da kast sisteminin en altındakilere Dalitler , yani “Dokunulmaması gerekenler” denir.
Bir Hırsızlık Olayının Kriminal-Politik Analizi | A. Turan Alkan | Zaman
Bir eski bakanın Ankara civarındaki tatil evine hırsız girmiş; kapıya kamyonu dayayıp içerdekileri yükleyip götürmüşler. Sayın bakana geçmiş olsun diyerek bu olayın kriminal-politik analizine geçmek istiyorum vaktiniz varsa...
Olay siyasi midir veya adi bir hırsızlık vakası mıdır bilemiyoruz fakat fazlaca önemi yok bu safhada. Ortada bir hırsızlık olgusu vardır ve emniyet güçlerimizdaha şimdiden failleri yakalamak için harekete geçmiş ve hatta bu satırlar kaleme alınırken derdest edilmiş olsalar gerektir fakat bir dakika, vahim bir mantık ve hukuk hatası yapıyor olabiliriz...
Şöyle ki: Eve hırsızlık kastıyla giren ve ne varsa toplayıp götüren kişiler, ki onlara hemen öyle hoop diye ‘hırsız’ filan diyemiyoruz teknik açıdan; olsa olsa ‘hırsızlık zanlıları’ diye adlandırabiliriz şimdilik; çünkü henüz ortada hırsızlık fiilinin niyet ve teşebbüs safhasından geçerek fiil haline dönüştüğünü gösteren bilirkişi raporlarını görmüş değiliz. Kaldı ki suçüstü, yani cürm-i meşhut vaziyetinde enselenmiş olsalar bile hırsızlık zanlısı elemanların gerçekte kanunun suç saydığı bir fiili işleyip işlemedikleri hakkında yıllarca devam edebilecek bir usûl tartışması açmak da mümkündür. Niçin diye sorarsınız siz şimdi...
"Yüzyılın Projesi" 21 Mayıs, İstanbul'da | Murat Yetkin | Radikal
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir konuşulan seçim kozunu 21 Mayıs'ta İstanbul'da açıklayacağını söyledi. 'Yüzyılın Projesi' diyor, içeriğini sır gibi saklıyor. 'AKP'yi kazanıyor gösteren anketler yanlış çıkabilir' diyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir konuşulan seçim kozunu 21 Mayıs'ta İstanbul'da bir basın toplantısıyla açıklayacağını söylüyor.
İçeriğini sır gibi saklıyor, 'Zorlamayın' diyor. Ama hükümeti eleştiren bir proje olmadığını, CHP'nin 'Türkiye için yapabileceklerini' anlatacağını ekliyor.
Acaba Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 4 yıl önce söz verdiği 'Çılgın' Kanalİstanbul projesi gibi bir dev proje mi olacak? 'Hayır, bizimki akılcı' diyor.
'Milyonları heyecanlandıracak bir şey mi?' sorusuna, 'Heyecanlandırması lazım' cevabını verdi.
Kılıçdaroğlu CHP'nin 7 Haziran seçimleri kampanyasını ekonomik talep ve vaatler üzerine kurmuş olmaktan memnun. Dün Ankara'dan Kahramanmaraş'a uçarken ekonomik talepler üzerine kurulu kampanyanın 'Artılarını gördüklerini' söyledi.
CHP'nin çalıştığı reklam şirketinin Amerika'daki bir anket şirketine Ankara, İstanbul, İzmir için bir anket yaptırdığını, AK Parti'nin yüzde 37-38, CHP'nin ise 30'u geçtiğinin göründüğünü söylüyor.
Ama anketlere fazla itibar etmediğini de ekliyor; 'İngiltere seçimlerindeki tablo burada da söz konusu olabilir, AKP'yi kazanıyor gösteren anketler yanlış çıkabilir' diyor.
Bu Adamları Burnumuzu Tıkayarak İzliyoruz | Melis Alphan | Hürriyet
SİYASETTE seviyenin düzeyi denizler altında 20 bin fersah...
Kraldan çok kralcılar önüne gelene bin tekme atma derdinde.
Bu epeydir böyle de...
Latif Erdoğan pastanın süsünü koydu, seviyesizlikte dip yaparak Meral Akşener'e çamuru kovayla attı.
Sözde Akşener'in kasedi varmış...
Hem de 'bir kadına yakışmayacak türde' bir kasetmiş...
Cemaat bu kasedi Akşener'e şantaj aracı olarak kullanıyormuş, o da sözlerinden çıkmıyormuş.
Böyle bir yalanlar manzumesi.
Bu Latif Erdoğan gibi zatlar, mevzubahis kadın olduğunda daha da çirkinleşiyor; kadını kolay lokma sayıyor; 'ahlak, namus, ayıp' sözcükleriyle bezeli bir-iki cümleyle iftira atmakta beis görmüyorlar.
Bunu kadın siyasetçiye de yapıyorlar, kadın gazeteciye de, kadın akademisyene de, kadın olan herkese...
Fakat işte her daim dört ayak üstüne düşmüyorlar. Bazen de şimdiki gibi ters köşe oluyorlar. Attıkları çamur dönüp kendi yüzlerine yapışıyor. Sonuçta acınası bir görüntü çiziyorlar.
Anamasal Düzen | Umur Talu | Haber Türk
HABERTÜRK Gazetesi yazarlarının köşeleri, saat 9:00'dan itibaren güncellenmektedir.
Sistem şöyle işliyor; başkanlık olursa daha da öyle işleyecek:
Cumhurbaşkanı, dediği gibi “Tüm partilere eşit mesafede.”
Misal kürsüde eşit mesafeden, “Sen kimsin ya” diyerek HDP, MHP, CHP’ye yükleniyor.
Haliyle zaman kalmıyor, AKP’ye de yüklenip “sen kimsin ya” demesine.
Sanmam ama, belki “İktidar baskısı” yüzünden iktidara yüklenmiyordur.
Anayasa’nın emri zaten “partisi ile ilişiğini kesmesi”…
Anayasa, partinin cumhurbaşkanına “ilişik” duruşuna bir şey demiyor.
Yargı da aynen “bağımsız.”
Anayasa “vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler” diyor.
“ Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” diyor.
Anayasa’da “Hakimler kafana göre tayin edilemez” demiyor; “Adalet Bakanlığı” na bağlıdır diyor. Adalet Bakanı kime bağlıysa haliyle ona da bağlı oluyor.
Seyretmeme Özgürlüğü… | Yılmaz Özdil | Sözcü
Ntv’yi açıyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Cnntürk’e çeviriyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Habertürk’e dönüyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Trt desen…
Zaten Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Hani bugünlerde Menderes dönemi pek popüler ya… Anlatalım.
O zamanlar televizyon yoktu. Tek kanal radyo vardı. O da Menderes’in borazanıydı. Sabah açıyorsun, demokrat parti’yi pohpohluyor, akşam açıyorsun, demokrat parti’yi şakşaklıyordu. Yalan haberler yayınlıyor, din-iman sömürüsü yapıyor, devamlı chp’ye küfrediyor, biat etmeyenleri dinsiz ilan ediyorlardı.
Demokrat partili olmayan vatandaşlara gına gelmişti.
“Radyo İstasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği” kuruldu.
Muhalefetin Demokrasi Yolu | Etyen Mahçupyan | Akşam
Sol retoriğin geçmişte en belirgin cümlelerinden biri Kemalist rejimin demokratik olmadığına ilişkindi ve tabii ki doğruydu. Derken sahneye AKP çıktı ve bu rejimi değiştirmek üzere mücadeleye başladı. Bir yandan sistemin sahibi olanları demokratik meşruiyete uygun şekilde kendi alanlarına iterken, toplumun çoğunluğunun zihniyetini ve gündelik kültürünü radikal bir biçimde dünyaya entegre eden adımlar attı. Toplumsal dinamiği siyasete kalıcı bir biçimde tahvil etmek üzere de Çözüm Sürecini hayata geçirdi. Bugün Türkiye hâlâ bir demokrasi değil ve olmak için belki bir on yılı daha var. Ama Türkiye demokratikleşen bir ülke ve bugünün iktidarı bu dönüşümü sadece bürokratik dirence değil, diğer siyasi partilerin engellenmelerine rağmen gerçekleştiriyor. Ne var ki şimdi sol retoriğe baktığınızda AKPnin otoriter bir iktidar oluşturduğunu duymakla kalmıyorsunuz Kemalist rejim de bir anda demokratik bir referans haline gelmiş durumda.
Bunun tek açıklaması solun kendi gerçek köklerine, yani laikliğe dönmüş olması. AKP döneminde laik/sol dil ancak otoriterliği tescilli bir rejimi demokratik olarak adlandırma sayesinde, AKPnin demokratikleştirici siyasetini mahkûm edebiliyor ve böylece muhalefet yaptığını sanıyor.