Görüş Bildir

Demokrat Parti Haberleri

Demokrat Parti ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Demokrat Parti ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Başbakan Erdoğan'dan 'Helal Lokma' Gafı
Partisinin Eskişehir mitinginde konuşan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken 'Evlatlarıma helal lokma yedirmedim' diyerek gaf yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin yerel seçim çalışmaları kapsamında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirirken farkında olmadan ilginç bir gafa imza attı. ÇOCUKLARIYLA İLGİLİ ELEŞTİRİLERE YANIT VERDİ Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tekirdağ mitinginde Erdoğan’ı eleştirirken yanlışlıkla Erdoğan’ın annesinin de yolsuzluğa bulaştığını söyleyip, hatasını anladığında özür dilemesini eleştiren Erdoğan, çocukları hakkındaki eleştirilere cevap verdi. 'HELAL LOKMA YEDİRMEDİĞİM HALDE...' Bu sırada dili sürçen ve ‘haram’ yerine ‘helal’ kelimesini kullanan Erdoğan 'Sen, benim evlatlarıma helal lokma yedirmediğim halde, evlatlarıma da haramdan bahsedecek kalitede de değilsin' dedi. sondakika.com
Demirtaş'tan CHP'ye Uyarı!
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, CHP’ye seslenerek, 'Yıllardır cemaat senin burnundan getiriyor. Şimdi cemaatin kuyruğunda takılmışsın iktidara geleceğini zannediyorsun' dedi. Demirtaş, Göle’de düzenlenen partisinin mitinginde konuştu. Hapan mevkiinde partililere seslenen Demirtaş, CHP’in tutarsız davrandığını söyledi. BDP dışında hiçbir partinin halkın menfaati için çalışmadığını anlatan Demirtaş, 'Bakın ana muhalefetin içine düştüğü kepazeliği görüyoruz. Yıllardır cemaat senin burnundan getiriyor. Şimdi cemaatin kuyruğunda takılmışsın iktidara geleceğini zannediyorsun. Böyle bir ucuzluk olur mu, böyle bir ilkesizlik olur mu. Sen bir sosyal demokrat parti olarak bunu yapabilir misin. Bunların hiçbirini kafasından eşitlik, demokrasi, özgürlük geçmez. Hiçbirinin ağzından barış sözcüğü çıkmaz. Adalet sözcüğü çıkmaz. Bunları kendilerin lügatlerinden sözlüklerinden çıkarıp atmışlar. Halk iktidarı demek nedir biliyor musunuz? Seçtiklerinize her gün hesap sorabilmek, her gün denetleyebilmektir. Her gün onun kapısından rahatlıkla içeriye girebilmektir. Şimdi kapınıza gelerek sizden oy istiyorlar. gazetevatan.com
Kırşehirliler 60 Yıl Önceki İlçelerini Geri İstiyor
Kırşehirliler 30 Mart'taki yerel seçimlerin hemen ardından 60 yıl önce kendilerinden kopardıklarını söyledikleri Avanos, Hacıbektaş gibi ilçelerini geri almak için önce kampanya başlatmaya, ardından da dava açmaya hazırlanıyor. Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk, gerekirse bu ilçelerde halkoylaması için sandık kurulmasını istiyor. 60 yıl önce Kırşehir, iktidara oy vermeyince ilçe olmakla cezalandırılıyor. Nasıl mı? Demokrat Parti'nin (DP) fırtına gibi estiği 1954 seçimlerinde Kırşehirliler oylarını iktidara değil, liderliğini Osman Bölükbaşı'nın yaptığı Cumhuriyetçi Millet Partisi'ne veriyor. İktidardaki DP, bu duruma tepki gösteriyor ve Kırşehir'i ilçe yaparak cezalandırıyor. Yoğun eleştiriler üzerine 1957 yılında Kırşehir'in cezası kalkıyor ve yeniden il statüsüne yükseltiliyor. Ancak aralarında Kapadokya bölgesindeki Avanos, Hacıbektaş'ın da bulunduğu bazı ilçeler Nevşehir ve Aksaray'a devrediliyor. Kırşehirliler, uzun yıllardır 'kendilerinden koparılan dallar' olarak niteledikleri bu ilçeleri geri almak istiyor. 2011 yılında aralarında Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk'ün de olduğu Kırşehirliler, bu ilçelerin belediye başkanlarıyla görüşmeler yapıyor. Ancak o günden bu güne bir ilerleme sağlanamıyor. Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk, ilçelerin tekrar Kırşehir'e dönmesi için seçim sonrasında harekete geçeceklerini söylüyor. Öztürk, 'Devlette devamlılık olduğu için avukatımızla birlikte bir dosya hazırlıyoruz. Meclise kadar taşıyacağız' diyor. Kendisi de Kırşehirli olan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a da danışacaklarını belirten Öztürk, onun yönlendirmesiyle dava açacaklarını söylüyor. Kendilerinden koparılan ilçelerin belediye başkanlarıyla daha önce bir araya geldiklerini, onların da bu fikre olumlu baktığını ileri süren Öztürk, 'Demokraside ağaç yapraksız olmaz. O dallarımızı, o yapraklarımızı hep döktüler, hep aldılar. Biz şimdi onun mücadelesini veriyoruz' diyor. Kırşehir ilçelerini Nevşehir'den geri istiyor Kırşehirliler 30 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından 60 yıl önce kendilerinden 'koparılan' ve Nevşehir'e bağlanan Avanos, Hacıbektaş gibi ilçelerini geri almak için dava açmaya hazırlanıyor. Sinan Onuş Kırşehir ve Nevşehir'de halkın görüşlerini sordu. İzleyinmp4 Bu ses/görüntü klibini oynatmak için Flash 8 veya daha yeni sürümleri gerekmektedir Flash yazılımını edinmek için Alternatif formatta oynat Avanos'ta halı ticareti yapan Yasin Diler, bir sandık kurulduğunda Nevşehir'i tercih edeceğini söylüyor. Anketörlük yaptığını söyleyen Süleyman İmamoğlu da 'Neşet Ertaş söylerse düşünebilirim' diye esprili bir yanıt veriyor. Göreme'de halı ticareti yapan Mehmet Dilari, 'Bu işler devlete düşüyor. Kırşehir 90, Nevşehir 15 kilometre uzaklıkta. Kanuni işlemlerimizi daha pratik yaptırabilmek açısından Nevşehir daha iyi ama devlet bakidir, vereceği karara boynumuz kıldan incedir' diyor. Avanos'ta seramik sanatçısı olan Ayşe Torun, oyunun renginin 'Nevşehir' olacağını söylüyor, 'Çünkü burada doğdum' diyor. Avanos'ta pansiyon işleten Mükremin Tokmak, Kapadokya bölgesindeki ilçelerin geçmişte Nevşehir'e bağlanmasını 'Malum kaza ve kabul edilmez bir noktada' diye niteliyor. Tokmak, Kırşehirlileri haklı buluyor ama bürokratik işler nedeniyle Kırşehir'in uzaklığının yöre halkını yıpratacağını söylüyor. Tokmak, 'Ama tarihsel ve kültürel olarak bizim bağ olduğumuz gönül şehrimiz sonuçta Kırşehir. Böyle bir referandum olursa evet derdim' diyor.
Hollanda'da Yerel Seçimlerin Favorisi: Aşırı Sağcı Wilders
Hollanda halkı, yeni belediye yönetimlerini belirlemek amacıyla 19 Mart Çarşamba günü sandığa gidiyor.Kamuoyu yoklamalarına göre, aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) önde görünüyor. İktidar partilerinin seçimden önemli kayıplarla çıkması bekleniyor. İktidar ortağı Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (PvdA) 1946'dan bu yana yönettiği Amsterdam'ı kaybedebileceği konuşuluyor.Seçimlerde ulusal partilerin yanı sıra, yerel listeler de belediye meclislerine girebilmek için çaba harcayacak. Belediyelerin, eğitimden, güvenliğe kadar bir çok konuda sorumlu olduğu ülkede, yerel seçimler büyük önem taşıyor.Seçimler 22 Mayıs’ta yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri için de 'ön prova' niteliği taşıyor.Uyguladıkları ekonomik ve sosyal programlar nedeniyle sıkça eleştirilen iktidar ortakları Liberal Sağ Parti (VVD) ile sosyal demokrat PvdA'nın önemli ölçüde oy kaybetmesi bekleniyor.Son kamuoyu yoklamalarına göre Geert Wilders önderliğindeki aşırı sağcı PVV önde bulunuyor. PVV'yi Sosyalist Parti (SP) ve liberal Demokratlar 66 (D66) partisi izliyor.Hollanda siyasetinin en köklü partisi olan Hristiyan Demokrat Parti'nin (CDA) de seçimden oylarını artırarak çıkması bekleniyor.Kamuoyu yoklamalarına göre 1946 yılından bu yana Amsterdam'ı yöneten PvdA'nın, ilk kez bu kenti kaybetme riski bulunuyor. D66 ile PvdA'nın oyları başa baş gidiyor.Başbakan Mark Rutte, belediye meclislerinde Wilders’ın partisi PVV ile ortaklık yapabileceklerini belirtiyor.Wilders, daha önce Rutte ile aynı partide milletvekilliği görevinde bulunuyordu. Bu nedenle her iki ismin birçok söylemi birbirine yakın. Ancak, Rutte, bazı konularda Wilders'ın, 'solculardan bile daha sol söyleme sahip olmasından' şikâyet ediyor.Wilders ise seçim çalışmalarında 'yabancı düşmanlığı' propagandasını sürdürüyor. Partisinin güçlü olduğu Lahey'de yaptığı konuşmada, 'Hollanda'da daha az Faslı istiyorsanız bize oy verin' demesi tartışmalara yol açtı. PvdA'nın Fas kökenli yöneticilerinden Fuad Sidali, Wilders'a 'Hitler' benzetmesi yaptı, tepkiler üzerine Sidali sözlerini geri aldı.Ancak, konuşması nedeniyle Wilders hakkında Ulusal Ayrımcılık Merkezi'ne şikâyetin yanı sıra savcılığa da suç duyurusunda bulunuldu.Sol partiler, Wilders'ın açıklamalarını anımsatarak göçmen toplumunun desteğini istiyor.Çok sayıda Türkiye kökenli aday da yerel seçimlerde şans arıyor. Türkiye kökenli adaylar ağırlıklı olarak PvdA ve Yeşil Sol (GL) listelerinde yer alıyor. SP, CDA ve D66 listelerinde de Türkiyeli adaylar bulunuyor,PvdA'nın Soest kentindeki liste başı aday Osman Suna, 'seçim yolsuzluğu' suçlamasıyla adaylıktan alındı. Suna'nın, bir camide oy kullanmayacaklardan seçmen pusulalarını istediği görüntüler basına yansıdı. Hollanda'da 'Vekâletle oy kullanma' olanağı bulunduğu için Suna, oy pusulalarını kendi lehine kullanmakla' suçlandı.Türkiye kökenli adayların en yoğun olduğu Rotterdam da ise PvdA tarafından hazırlanan parti içi araştırma raporunda Türkiye kökenli adaylar eleştirildi. Adayların büyük bölümünün 'sosyal demokratlıkla ilgisinin bulunmadığı' ve belediyenin işlevi konusunda bilgisiz oldukları belirtildi.Raporda, adayların kendi tabanını oluşturduğu, çoğunun bir dernek, cami ya da vakfa bağlı olduğu dile getirildi. 'Siyasette olmalarının tek nedeni aylık ek gelir ve kendilerine yeni iş kapısı açmak. Bu nedenle seçilme süresi en az 2 dönemle sınırlansın. Aylık belediye meclis üyesi maaşı da 500 Euro’ya düşürülsün' önerisi yer aldı.Hollanda'da 300 bin civarında Türkiye kökenli seçmen bulunuyor. Katılımın düşük olduğu seçimlerde göçmenlerin 'blok oyları' seçim sonuçlarında belirleyici olabiliyor.
Hollanda Yerel Seçimlerinde İktidar Oy Kaybetti
Hollanda'da gerçekleştirilen yerel seçimlerde, ilk tahminlere göre iktidar ortağı partiler önemli ölçüde oy kaybetti.Yerel partiler ile liberal eğilimli Demokratlar 66 (D66) ve Sosyalist Parti (SP) seçimden oylarını artırarak çıktı.Akşam Saat 21:00'e kadar oy verme işleminin devam ettiği seçimlere katılım düşük oldu.Tahminlere göre yüzde 50 civarında bir katılım gerçekleşti.Oy verme işleminin sona ermesinden sonra açıklanan tahminlere göre, seçimin kazananı yerel partiler oldu.2010'dak seçimlere göre oy oranını yüzde 5 artıran yerel partiler, toplam oyların 29,4'ünü aldı.Tahminlere göre muhalefetteki liberal eğlimli D66 da oy oranını 4,7 oranında arttırdı. 12,8 oranından oy alan D66'yı, oylarını 4,1 artıran SP izledi.Sandıkbaşı anketlerine göre en büyük kaybı iktidar ortağı sosyal demokrat eğilimli İşçi Partisi (PvdA) yaşadı. PvdA, 2010 seçşmlerine göre 5,1 oranında oy kaybetti. İktidarın diğer ortağı Liberal Sağ Parti (VVD) de seçimin kaybedenleri arasında. VVD, 3,2 oranında kayba uğradı.Kamuoyu yoklamalrına göre oylarını artırması beklenen Hıristiyan Demokrat Parti (CDA) de tahminlere göre kaybeden partiler arabsında yer aldı. CDA, 4,4 oranında oy kaybetti.Yeşil Sol Parti (GL) 1,5 puan, Hıristiyan Birlik Partisi (CU) ise 1,8 oranında oy kaybetti.Seçimin favorisi olarak gösterilen Geert Wilders liderliğindeki Özgürlük Partisi (PVV), sandıkların açılmasını bekliyor. Belirli kentlerde seçime giren PVV, buralardan zaferle çıkmayı bekliyor. Kamuoyu yoklamalarıan göre şu anda en büyük parti konumunda bulunan PVV, 22 Mayıs'taki Avrupa Parlamentos (AP) seçimlerine Avrupa'daki diğer aşırı sağ partilerle birlikte hazırlanıyor.Sandıkların kapanmasından sonra bir açıklama yapan Wilders, 'Yerel partiler kazandı, iktidar partileri kaybetti' dedi. Wilders, tepkilere neden olan, 'Fas kökenli suçlular ve işsiz ayak takımı Hollanda'dan gönderilmeli' görüşünü yineledi.Seçim ılaysız tamamlandı. Amsterdam'da çarşaflı bir seçmen nedeniyle kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Sandık görevlileri, sadece gözleri ve burnu açıkta olan bir çarşafla oy kullanmaya gelen bir kişiden şüphelendi. Kısa süreli tartışma sonrası Görevlilerin, 'siz kadın değilsiniz, içeri heçelim yüzünüzü gösterin' çağrısı üzerine çarşaflı seçmen koşarak seçim bürosundan uzaklaştı.Seçimde çok sayıda Türkiye kökenli aday da şans aradı. Türk kökenli adayların en önemli avantajı olan tercih oylarının sonuçlarının 5 gün içinde açıklanması bekleniyor.
Gorbaçov İçin Suç Duyurusu: SSCB'yi Yıktı, Yargılansın
Rusya'da beş milletvekili, Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov hakkında suç duyurusunda bulundu. BBC Moskova muhabiri Daniel Sandford'un haberine göre başsavcıya bir mektup gönderen milletvekilleri Gorbaçov'un, Sovyetler Birliği'nin dağılmasına neden olduğu gerekçesi ile yargılanmasını istedi. Parlametonun alt kanadı Duma'nın beş üyesi mektuplarında, dönemin Sovyetler Birliği vatandaşlarının referandumda ülkenin bütünlüğünün korunması yönünde oy kullandıklarına dikkat çekti. Milletvekilleri, Gorbaçov'un ise bu duruma karşın Sovyetler Birliği'nin dağılmasına izin verdiğini vurguladı. Başsavcı'ya suç duyurusunda bulunan milletvekillerinden ikisi, ülkenin lideri Vladimir Putin'in Birleşik Rusya Partisi'nden. Diğer milletvekillerinin ise ikisi Komünist Parti, diğer de milliyetçi Liberal Demokrat Parti üyesi. Milletvekillerinin atıfta bulundukları referandum 1991'de Sovyetler Birliği'nin oluşturan 15 cumhuriyetten dokuzunda yapılmıştı. Cumhuriyetlerden altısı referandumu boykot etmişti. Mihail Gorbaçov ise hakkındaki suç duyurusunun 'tamamen saçmalık' olduğunu söyledi. Yargılanmasının tarihi açıdan hiçbir şekilde makul olmadığını vurgulayan Gorbaçov, beş milletvekilinin sadece ünlü olmaya çalıştıklarını belirtti. Sovyetler Birliği Soğuk Savaş'ın son bulmasının ardından 1991'de dağılmıştı. Bu gelişme üzerine aralarında Ukrayna'nın da bulunduğu 14 ülke bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.bbctürkçe
ABD Senatosu 'Ermeni Soykırımı' Tasarısını Kabul Etti
ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi, 'Ermeni soykırımı' tasarısını kabul etti ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi, ‘Ermeni soykırımı’ karar tasarısını gündemine aldı. Senato’nun Demokrat Partili ağır toplarının desteğini alan tasarı 12 oyla kabul edildi. Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış ’ın haberine göre, ABD Kongresi’nin üst kanadı Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi, Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Partili New Jersey Senatörü Robert Menendez ve Cumhuriyetçi Partili Illinois Senatörü Mark Kirk tarafından kaleme alınan, H.RES.410 sayılı ‘Ermeni Soykırım’ tasarısını gündemine aldı. Şimdiye kadar Senato’nun çoğunluk lideri Nevada Senatörü Harry Reid , Kongre’de Başkan Obama’ya en yakın isimlerden California Senatörü Barbara Boxer , İstihbarat Komitesi Başkanı, yine California Senatörü Dianne Feinstein gibi 100 üyeli Senato’da çoğunluğu elinde bulunduran Demokrat Parti’nin ağır toplarının da aralarında bulunduğu 9 senatörün imzasını taşıyan tasarı komiteden geçti ve genel kurulda oylandı. Beyaz Saray ne yapacak Bir Türkiye uzmanı, daha önceki Ermeni tasarılarında Beyaz Saray’ın Kongre üzerinde her zaman devreye girdiğini ancak ikili ilişkilerde son dönem yaşanan çalkantılar ve Beyaz Saray’da bu kez ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarının Washington ’daki en büyük destekçilerinden, ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Samantha Power ve Ulusal Güvenlik danışmanı Susan Rice’ın bulunmasının dengeleri değiştirebileceğini belirtilmişti. Şimdiye kadar Amerikan Kongresi’ne sunulan hiçbir ‘Ermeni Soykırım’ tasarısı, hem Temsilciler Meclisi hem Senato’dan onay gerektiren yasalaşma sürecini tamamlayamadı. Menendez ve Kirk, Senato’ya 3 Nisan 2014’te sundukları karar tasarısıda önce ABD Yönetimi’nin geçmişte 1915 Olayları’yla ilgili attıkları adımları sıraladılar. 1975 ve 1984’te başta Ermeniler, ‘soykırım’ kurbanlarının anılması için hazırlanan bir ortak tasarının sadece Temsilciler Meclisi’nde de olsa kabul edildiğini, 1981’de ise ABD Holokost Anma Konseyi’nin ‘Ermeni Soykırımı’nın Holokost müzesinde ele alınması yönünde bir karar verdiğini hatırlattılar. Ardından da üç sonuç sıraladılar: 1) 24 Nisan 2014’te 'Ermeni Soykırımı'nın yıldönümü hatırlanacak. 2) Başkan, ‘Ermeni Soykırımı’ ile ilgili tüm gerçeklerin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından tanınmasını içerecek şekilde âdil, yapıcı, istikrarlı ve sağlam bir Ermeni-Türk ilişkisine yönelik çalışmalı. 3) Başkan, ABD dış politikasının, insan hakları, insanlığa karşı suçlar, etnik temizlik ve ‘Ermeni Soykırımı’ ile ilişkili ABD arşivlerinde belgelenmiş soykırım konularına uygun bir anlayış ve duyarlılık yansıtmasını sağlamalı.t24.com.tr
Sıla: "Evdeki Televizyonu Söktüm"
Sıla: Twitter, bize zaman kazandırıyor. Herkes muhabir oldu. Doğalgaz patlaması olduğunda ilk televizyonlar yayında değildi, hepimiz ilk Twitter'a baktıkŞarkıcı Sıla, “TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye” dedi. Yeni albümü 'Yeni Ay'ı geçen ay yayımlayan Sıla, Radikal gazetesinden Armağan Çağlayan’a konuştu. Armağan Çağlayan’ın Sıla ile yaptığı söyleşi şöyle: Sizin çok mesafeli bir tavrınız var. Bu mesafe özellikle mi? Mizaç. Hep böyleydim, çocukken de. Beni sonradan tanıyanlar çok şaşırır. Ama özellikle koyduğum bir mesafe değil. Bir ticari yaratım değil, böyleyim. Alışmam zaman alıyor benim insanlara. Önce biraz durup bakmayı seviyorum. Sonra kendiliğinden doğal bir şekilde çözülüyor, duvar da kalkıyor. Ama bu mizaca ters bir meslek yapıyorsunuz? Sahnede böyle değilim ama. Konserde çok iyi ve rahat bir bağ kurarım. Onu almaz yani seyirci, mesafeyi. Zaten şarkılar da arayı kapatıyor. Yazım süreci de malum yaratım süreci de çok benle ben arasında. Sıkıntısını çekmiyorum yani. Bir de daha yapış yapış bir hale alıştığımız için senelerdir, o yüzden benim yapım farklı geliyor. Popüler kültüre de magazine de bir mesafe varmış gibi duruyor... Sevmiyorum magazini. Kastım şu: Olması gereken magazine her zaman varım. Ama çok özel hayat, çok açık bir hayat, yani kendimi göstermeyi çok sevmiyorum. Anlatmak istediklerimi zaten şarkılarla anlatıyorum. O kadar merak ettiklerini zannetmiyorum ben de merak etmiyorum mesela. Hiç merak etmez misiniz başkasını? Ben insanlara bakmayı seviyorum. Burası bir kafe olsa mesela ben size bakarım. Ama Armağan Çağlayan olarak değil x biri olarak bakarım. İnsanları seyretmeyi seviyorum, tepkilerini, nasıl cevap verdiğini.. Bu da bir mesleki deformasyon aslında. Seviyorum insanları seyretmeyi, nasıl âşık olur diye, kime âşıktır diye merak etmiyorum. Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Ben çok seviyorum müziğinizi, bana arabeske yakın geliyor, Müziğinize “Tam rakı masası şarkıları” diyorlar.. Çok hoşuma gidiyor bu benzetme. Rakı masası çok samimi ve âdâplı ortamdır. Dolayısıyla iyi bir tanım. Ben çocukken kendi şarkılarımı yazıp söyleme hayali kurdum. Evet, deodorant şişesi ya da saç fırçasıyla çok anım var. Geceliğimiz arkasına kıskaçlı kuyruk, Emel Sayın’dan özenip. Ama hiçbir zaman sadece yorumcu olarak, ışıkların altında olmak istemedim. Hep kendi şarkımı, sözümü ve hikâyemi anlatabileceğim bir şey düşledim. En büyük şansım; yaptığım işin popülist bir yerden çıkmayıp popüler olması. Müziğimi özgün olarak tanımlıyorum, benim müziğim işte! Siz mesela modern Yıldız Tilbe gibi geliyorsunuz bana. Şarkı tarzından ödün vermeyen, kendi tarzı olan, piyasanın peşine takılmayan.. Bizim şöyle bir şarkıya ihtiyacımız var diye hiç oturmadık biz kanepeye. Hiç gitarı almadık öyle elimize. Hep içimizden döküldüğü gibi onun peşinden gittik. O zaten insanı özgünleştiren. Ötekisi iyi bir şey değil. Çok talihsiz bir zamanda çıktı ‘Yeni Ay’ albümü. İnsanların çok politikleştiği bir dönemdi... Siz de büyük bir cesaretle çıkardınız. Hiç kimsenin aklına gelmedi mi? Çok konuştuk bunu. İki ay daha bekleyeceğiz, seçimi atlatacağız... Çok şey değişir mi dinleyicim için? Hayır, biraz aralanmış olurlar sadece. Dolayısıyla korkmadan yürüdük, bir zararını da görmedim. Gayet olması gereken yere ulaştı. Şimdi de ikinci klibi ‘Yabancı’ya çektik. 15 gün içinde izlersiniz tahmin ediyorum. Biraz da bu müziğinize ve kendinize güvenle ilgili bir durum… Evet, yaptığım işe güveniyorum. Zaten güvenmediğim şey olaydı ben onu CD’ye bastırmazdım. İlgileniyor musunuz Türkiye’de neler olduğuyla? Politize olmaktan kaçındınız mı? Mümkün değil kaçınmak. Yaşadığınız topraklarda ne oluyorsa ilgili olmak zorundasınız. Ben biraz politikadan kaçtım, çünkü ben politik bir aileden geliyorum. Benim iki dedem de -biri Adalet biri de Demokrat Parti’den- milletvekiliydi. Bir tanesi Yassıada mahkûmlarından hatta, Muzaffer Balaban. Babam çok uzun süre politikayla uğraştı, milletvekili olacaktı köşesinden döndü. Dolayısıyla biz ne zaman otursak bir yerden sonra politika konuşulur. Kaçış yok. Ayrıca o kadar çok şey yaşandı ki son dönemde kayıtsız kalmak imkânsız. Dışardan baktığımda sizin sosyal demokrat bir aileden geldiğinizi düşünürdüm. Belki attığınız tweet’lerden dolayı öyle olabilir. Olabilir. Ben biraz daha sosyal demokratım diyelim. İzmirli misiniz aslen? İzmirliyim. Denizli doğumluyum, babam Denizlili annem İzmirli. İlkolulu Denizli’de bitirdim. Daha sonra Fransızca sevdası yüzünden İzmir’e okumaya gittim. Üniversite için İstanbul’a geldim. Müzik piyasasında ilk kiminle tanıştınız? İstanbul’a geldiğim sene Fransız Edebiyatı’na girdim, çünkü konservatuvarı kazanamadım. Küstüm de biraz müziğe. Fransız edebiyatından giderim diye düşündüm. Fakat ilk sene illallah geldi. Evde gizli gizli şarkı yazıp söylüyordum. Bir arkadaşım Bilgi’de müzik okuyordu, onunla konuştum. “Bir piyanist arkadaşım var. Çok iyi anlaşacağını düşünüyorum. Senin gibi delidir biraz. Çalış onunla, bak bakalım” dedi. Demir Durukan, şimdi çok iyi bir müzisyen oldu Viyana’da. Onunla çalışmaya başladıktan sonra çok şevklendim. Sonrasında Bilgi’de Caz Vokal’e girdim ve rahmetli Nuket Ruacan’la çalışmaya başladım. Çok klişe ama hakikaten sahne tozu yutmak lazım. Liseden beri tanıdığım Cem Öcal, Kenan Doğulu’ya vokal yapardı o zamanlar. “Ben seni Cihan Okan’a yönlendireyim” derken bir haftada Kenan Doğulu’nun sahnesinde buldum kendimi. En çok şeyi o sahnede öğrendim. 2000 yılında başladım Kenan’a, ilk albümümün çıktığı 2007’ye kadar vokalliğini yaptım. Çok şey öğrendiğim bir yerdi. Kenan Doğulu’nun çok yardımı oldu. Popüler kültüre uzak duruyorsunuz ama çıkan albümleri alır mısınız, dizi izler misiniz, Türk yazarları okur musunuz? Merak ettiklerim oluyor müzikal olarak, onları takip ediyorum. TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Size gelsem ben bir kanal izlemek istiyorum desem imkânsız mı? Evet, internetten açarız ama. Çok ilginç. Ben bir televizyoncu olarak hiç böyle insanların olduğunu düşünmüyordum. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye. Filme çok merakım var, bol bol vakit buldukça film izliyorum. Türk Edebiyatı’na ilgim büyük. Acayip bir Hakan Günday fanıyım. Yeraltı edebiyatını çok severim. Ben ‘Daha’yı çok beğendim. ‘Az’ı da çok beğenmiştim. Evde televizyonu sökünce bir eksiklik hissetmiyor musunuz? Yok hissetmiyorum. Gerektiğinde internetten bakıyorum. Her gün gazete okur musunuz? Okurum. İnternetten okuyorum. Sabah uyandığım zaman ilk gazeteleri tararım, ne olmuş ne bitmiş... Siz dışardan çok kurumsal gözüküyorsunuz. Yönetilen marka olarak gözüküyorsunuz. Öyle mi? İlk başta konuştuğumuz mesafeli durma hali kurumsallık veriyordur. Hem de bir yandan da Sıla Gençoğlu olarak Sıla markasını yönetiyorum. Ve tek başına yönetmiyorum bu markaya hizmet eden çok kişi var Efe başta olmak üzere. İki taraflı yani. Mutlu musunuz bu durumdan? Sıkıyor mu? Çok mutluyum. Sıkmıyor. Ben işe iş gibi davranmayı seviyorum. Ben yazan tarafta olduğum için bu taraf çok eğlenceli, çok inişli çıkışlı. Dolayısıyla bu beni ayakta tutan bir şey. Geri kalan kısmı yönetilen idari, iş kısmı. Onlar da beni çok sıkmıyor, çünkü onlar olmazsa bu kadar dik duramayabilirim çünkü. Orada falso olmaması gerekiyor. Çok iyi şarkıcılar var mesela ama şarkısı yoksa ne dinleyeceğim ben ondan? Türkiye’de iyi şarkıcı kim? Çok var Türkiye’de. Tarkan iyi şarkıcı mesela. Aslan gibi şarkıcı işte. İbrahim Tatlıses, Kibariye, Mine Koşan, Kubat çok iyi şarkıcı. Farkındaysanız hep farklı yerlerden. Yıldız Tilbe çok iyi şarkıcı. O kadar Orhan Gencebay dinlememe rağmen ben o şarkıyı ilk Yıldız Tilbe’den duydum. Kenan Doğulu ile çalışırken Bodrum’da bir akşam Yıldız Tilbe geldi ve Kenan davet etti sahneye. Ki gerçekten çok beğenirdim, bir şarkı söyledi sahnede baya dizimin bağı çözüldü o söylerken. Siz de benim gibi küçük yerde doğup büyümüşsünüz. Ben bunun insana çok şey kattığını düşünenlerdenim. Büyük bir şehirde büyüseydim belki buralara gelemezdim.. Kesinlikle çok önemli bir şey. Hep bir adım ilerisini hayal edersiniz ya... Bir de etrafınızda gördüğünüz her şey büyük yerlerde bu seçim zamanında da çok konuştuğumuz şey aslında, alır mı almaz mı falan... Hepimiz birbirimizi doldurduk, hele Twitter’da… Ben bunu konserlerde çok net algılıyorum. Twitter hepimizin hayatında durduğunu düşündüğümüz bir şey ya. O da bizim hayatımızda bir yerde duruyor. Atıyorum Çorum’a konsere gidiyorum. Her konserden sonra kontrol ederim konserle ilgili ne düşünmüşler diye. İnanın bu taraflarda konserle ilgili Twitter’da yorum görüyorum. Ama gittiğim o bölgelerde hiç görmüyorum Twitter’da. Kullanmıyorlar ki. Siz çok düşkün müsünüz Twitter’a? Ben düşkündüm. Ondan da kendimi iteledim. Bir baktım ben okuyacağım iki sayfayı erteliyorum. Böyle kitaplar duruyor başucumda. Ben biraz daha Instagram’a yöneldim. Çok insan takip etmek gerekiyor biraz öyle ama daha temiz bir ortammış gibi geliyor bana... Sosyal medya galiba hayatımızı mahvediyor. Ben de geçen hafta TV fuarı için yurtdışına gittim, dedim ki döndükten sonra evde geceleri bilgisayar açmayacağım, telefondan Twitter’a bakmayacağım daha faydalı şeyler yapacağım. Ama bir yandan da haber kaynağı, ben bir sürü şeyi ilk orada görüyorum.. Geçen doğalgaz patlaması oldu. Evime yakın bir yerdeydi. Hepimiz ilk Twitter’a baktık. Ben koştum hemen internetten CNN Türk’ü açabilir miyiz falan ama hiçbiri vermiyor ki haberi. Zaman kazandırıyor Twitter bize. Herkes muhabir oldu aslında yani. Ama böyle böyle yazılı basın ölecek. Nasıl eskiden kaset vardı CD çıktı kaset öldü, YouTube gibi siteler çıktı şimdi de CD ölüyor yavaş yavaş. Geçen ben İzmir’e gittiğimde babama sordum benim ilk albümün kasedi var mı evde diye. Görmek istedim yani, tekrar elime almak istedim. Babam dedi ki valla yok. İlk albüm çıktığında kaset basmıştık. Çünkü o zaman hâlâ esintisi vardı. Sizin çocukluğunuzda yoktu ama benim çocukluğumda long play vardı. Anne babamın bütün long play’leri bende. Çok severim pikaptan müzik dinlemeyi. Acayip bir ses geliyor bir kere, hiçbir şeye benzemez. Hele ki biraz da plak eskiyse. Babamın plaklarından da biraz izinli aşırdım Ferdi Özbeğenler falan Zeki Mürenler tam yani olması gerektiği gibi. Üç sene sonra nerede olacak peki müzik sektörü? Total olarak dijitale kayacağız, bu belli oldu yani. CD de bulamayacağız, öyle mi? Buluruz, buluruz, üç seneye buluruz. Ama daha uzun vadede yüksek ihtimal daha başka bir şeye dönecek, tamamen dijitale kayacağız. Ben bile bir albümü merak ettiğimde iTunes’da bakıyorum. Çok özellikli bulursam gidip tabii alıyorum CD’sini. Benim de ilk elim artık oraya gidiyor bu çok ilginç bir durum. Ben üzülüyorum da bir yandan, yani nasıl fiziki somut elimizde durmaz ki?T24