Görüş Bildir

Tuncay Özkan Haberleri

Tuncay Özkan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Tuncay Özkan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Gül, ÖYM Düzenlemesini Onayladı
Cumhurbaşkanı Gül, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeyi onayladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; Ergenekon, Balyoz, KCK, Devrimci Karargah, Oda TV gibi davalarla gündeme gelen özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ile Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerini kaldıran yasayı onayladı. ÖYM'lerin görev alanına giren suçlarda azami tutukluluk süresi 10 yıldan 5 yıla indirildi. Özel yetkili cumhuriyet savcılarınca yürütülen soruşturma dosyaları, cumhuriyet başsavcılıklarına devredilecek. Henüz gerekçesi yazılmamış Ergenekon davası gibi davaların gerekçeleri 15 günde yazılacak. Cumhurbaşkanlığı'ndan bugün yapılan açıklamada; '6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir' denildi. Yasa, yarın Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girecek. Davlar devredecek Yasada yer alan bazı hükümler şöyle: Yasayla dinleme, teknik takip, arama ve el koyma kararlarına ilişkin uygulamalar değişecek. Ergenekon, KCK ve Balyoz gibi önemli davalara bakan ÖYM'ler ile TMK 10'a göre oluşturulan imtiyazlı mahkemeler kaldırılacak. Bu mahkemelerin kapanmasıyla kritik davalar ağır ceza mahkemelerinde yeniden görüşülebilecek. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ve askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklı kalacak. Ağır ceza mahkemesinin suç işleyen bir kişinin mal varlığına el koyabilmesi için BDDK, MASAK, SPK, Hazine'den en fazla 5 ay içinde rapor alması gerekecek. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), ÖYM'lerde görevli hakim ve savcıları uygun göreve atayacak. Yargılaması devam eden dosyalar, yetkili ve görevli mahkemelere devredilecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda veya Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam edilecek. Henüz gerekçesi yazılmamış hükümlerin gerekçeleri, düzenleme yürürlüğe girince 15 günde yazılacak. Kaldırılan mahkemelerde bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve dokümanlar HSYK'nın belirleyeceği mahkeme veya mahkemelere devredilecek. Müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilecek veya karara bağlanacak. 149'dan fazla tahliye Önleme dinlemelerine karar vermeye HSYK'nın belirleyeceği Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili olacak. ÖYM'lerin kapsamına giren suçlarla ilgili açılan davalarda, sanığın taşıdığı kamu görevlisi sıfatı dolayısıyla hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin veya karar alınması gerektiğinden bahisle durma veya düşme kararı verilemeyecek. ÖYM'lerin alanına giren suçlarda uygulanan azami tutukluluk süresi 10 yıldan 5 yıla indirilecek. 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan 149'dan fazla kişi tahliye olacak. Avukatların soruşturma dosyasını incelemesi yönündeki kısıtlama kalkacak. Somut delil şartı Gözaltı kararları için, 'kuvvetli suç şüphesi' yerine 'somut delil' şartı aranacak. Şüpheli ya da sanığın üstü, eşyası, eş yeri ya da evinde yapılacak arama 'makul şüphe' yerine 'somut delile' dayanacak. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri için verilecek kararda da suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığına bakılacak. Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararını veren hakim, kuvvetli şüphe oluşturan somut delilleri gerekçelendirmekle yükümlü olacak. Yedeklemenin kopyasının şüpheliye veya vekiline verilmesi isteğe bağlılıktan çıkarılıp zorunlu hale getirilecek. Suçun işlendiği hususunda somut delilere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilecek. Dinlemede yeni düzen Bozdağ'ın, Meclis görüşmeleri sırasında 'sonsuz dinlemeye son veriyoruz, dinlemeleri sınırlandırıyoruz' diye açıkladığı yasa uyarınca dinleme kararı ve dinlemelere itiraz için sulh ceza hâkimi yerine artık ağır ceza mahkemesi karar verecek. Karar, oy birliğiyle alınacak. Teknik araçlarla izleme tedbiri için 4 hafta olan tedbir süresi 3 haftaya, 4 hafta olan uzatma süresi 1 haftaya indirilerek, en fazla 8 hafta olan teknik araçlarla izleme süresi azami 4 haftayla sınırlandırılacak. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bir hafta süreyle müteaddit defalar uzatılarak teknik araçla süresiz izleme uygulamasına son verilerek, örgütlü suçlar bakımından uzatma süresi 4 haftayla sınırlandırılacak. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda daha önce süresiz yapılan teknik araçlarla izleme, toplam 8 haftaya indirilecek. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin 3 ay olan süresi 2 ayla, 3 aylığına uzatılmasına ilişkin süre de bir ayla sınırlandırılarak, toplam 6 ay olan süre 3 aya indirilecek. Tahliyeler olabilecek TCK'nın 220. maddesi, dinleme yapılabilecek katalog suçlar kapsamından çıkarılacak. Yolsuzluk operasyonunda tutuklanan Rıza Sarraf ve iki bakanın oğlunun da soruşturulduğu TCK'nın 220. maddesindeki, 'suç işlemek amacıyla örgütü kurmak' suçlamalarında savcılıklar dinleme talep edemeyecek. Devlete karşı suçlar ve terör suçunda azami tutukluluk 10 yıldan 5 yıla, normal suçlar ve örgütlü suçlarda gözaltı süresi 24 saate inecek. Telefon dinlemesine ilişkin süre 6 aydan 3 aya indirilecek. Teknik araçlarla izleme tedbirine ilişkin süreler 8 haftadan 4 haftaya indirilecek. Fuhuşa teknik takip Dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler, nitelikli hırsızlık ve yağma suçlarında uygulanacak. Ayrıca, teknik araçlarla izleme, nitelikli hırsızlık, yağma ve fuhuş suçlarında da yapılabilecek. Kişisel verileri kaydedenlere hapis cezası Kişisel verileri hukuka aykırı kaydedenlere verilecek cezanın alt sınırı 6 aydan 1 yıla, hukuka aykırı olarak başkasına veren, yayan veya ele geçirenlere verilecek cezanın alt sınırı 1 yıldan 2 yıla çıkarılacak. Kanunların belirlediği sürelerin geçmesine karşın verileri sistemde yok etmeyenlere 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Suçun konusunun CMK hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması halinde, verilecek ceza bir kat artırılacak. Üst düzeye soruşturma izni HSYK'dan En üst dereceli kolluk amirleri hakkında inceleme ve soruşturma izni Adalet Bakanı yerine mevcut durumda olduğu gibi HSYK tarafından verilmeye devam edilecek. TCK'nın 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316. maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapabilecek. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26. maddesi hükmü saklı olacak. Hâkim ve cumhuriyet savcılarının kararları nedeniyle açılacak tazminat davalarına ilişkin usul ve esasları belirleyen 2802 sayılı Kanun'un 93/a maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilecek. Tahliyesi gündeme gelecek Ergenekon sanıkları İddialara göre; Ergenekon davasında 5 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Muzaffer Tekin, Fikret Emek, Ergün Poyraz, İsmail Yıldız, Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Zekeriya Öztürk, Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek, Hasan Atilla Uğur, Durmuş Ali Özoğlu, Tuncay Özkan, Ataman Yıldırım, Levent Göktaş, İbrahim Şahin, Mustafa Dönmez, Levent Ersöz'ün haklarındaki kararın bozulması durumunda tahliyeleri gündeme gelecek. Bahar Atakan/Ankara | Milliyet
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
'Kahrolsun Cumhuriyet Düşmanları!'
Yalçın Küçük Silivri Cezaevi'nden ayrıldı. Küçük cezaevi çıkışında açıklama yaptı.Küçük'ün ilk sözleri, 'Yaşasın cumhuriyet, yaşasın emekçi cumhuriyet, yaşasın aydın cumhuriyet, kahrolsun cumhuriyet düşmanları' oldu. Küçük, 'İlker Paşa hazretleri çıktı. Çıkarken, kin ve nefret duymadığını söyledi. Doğrudur. Tuncay Özkan arkadaşımda çıktı bugün öğleden sonra, akşam üzeri. Kin ve nefret duymadığını söyledi. Doğrudur' dedi. Küçük sözlerine şöyle devam etti: 'Ancak bir gün 32. Gün'de bir oturumda Erol Mütercimler, 'Ordu iktidara gelecekmiş. Gelirlerse 25 yıl çıkmaz' dedi. Benim öyle bir niyetim yok, tavsiyem de yok, orada da söyledim. Ama bunların cumhuriyete verdikleri tahribatı 30 yılda tamir edemeyiz. Cumhuriyet tahrip olmuştur. Cumhuriyeti tahrip edenlerle, cumhuriyeti yeniden kurmak üzere savaşa devam edeceğiz. Bunları yapanlar, bunların karşılığını görecekler 1. 2 biz neyiz. Bizi kimse çıkartmıyor. Bizleri, Türkiye Cumhuriyeti'ni tahrip ettiklerini, yok ettiklerini düşündükleri için bizleri sembol olarak, o cumhuriyet olarak hapse attılar. Ama şimdi kendileri eriyorlar. Bizleri burada tutacak güçleri yok. Biz onun için dışarıya çıkıyoruz. Bizi kimse çıkartmıyor. Cumhuriyete yaptıkları zararları taşıyamaz oldular. Bunun için buradayız.' '30 YIL BUNUN İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ' Küçük konuşma yaptığı sırada tahliye olan Hasan Iğsız yanına gelerek Küçük'e hayırlı olsun dedi. Küçük daha sonra açıklamalarına devam ederek, 'Bu cumhuriyete verdikleri tahribatı yeninceye kadar çalışacağız' diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: 'Cumhuriyeti yeniden yapacağız. Bu Gezi Parkı'nın olduğu yer, bir kışlaydı, Topçu Kışlası, o kışladan 31 Mart çıktı. 31 Mart'tan önce Türkiye'de meşruti krallık kuruldu. Bundan sonra meşruti demokrasi, şartlı demokrasi kurmak zorundayız. Öyle al oy, bilmem neyi, kulların demokrasisi olmaz. Aydınların demokrasisi olacak. Kurulların demokrasisi olacak. Dört tane yüksek komutanla, dört tane Bakanlar Kurulu üyesi yan yana gelecek, eşit haklarla güvenlik meselelerini kuracak. Dört tane plancıyla, iktisatçıyla, yüksek görevliyle, dört tane Bakanlar kurulu üyesi gelecek, ekonomiyi yapacaklar. Şartlı. Bunlara olmaz, yüzde 34'le gelip de bir gece 40 kanun çıkartarak... Ona demokrasi denmez. Büyük kurtarıcının dediği gibi 'Büyük Türk milletine hiç kimse mazlum rolünü vermemelidir'. Türk milleti mazlumiyeti kabul etmez. Yaşasın o Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti yaşasın ve Kürt ve Türk emekçilerinin birlikte olacağı bir cumhuriyet kuracağız. Yaşasın Türkiye'nin Kürt ve Türk emekçileri, yaşasın yeni büyük cumhuriyetimiz. 30 yıl bunun için mücadele edeceğiz. Bunun için savaşacağız.' Haber-Kamera: Mehmet AKTARAN-İbrahim AKTÜRK-Faruk KAHRAMAN / İSTANBUL DHA
Umut Oran: Bilal İçin Ortalığı Yıkan Erdoğan, Berkin İçin Kılını Kıpırdatmadı
“AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” “Cemil Çiçek artık Engin Alan için harekete geçsin”ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 268 günlük yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitiren Berkin Elvan için üzüntüsünü dile getirirken, “17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak” dedi. Son anketleri de değerlendiren Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır”diye konuştu.TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Berkin Elvan’ın, evden ekmek almaya çıktığını, biber gazı ile kendisine ateş açıldığını, başına isabet eden bir biber gazı fişeğiyle komaya girdiğini, 268 gün yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitirdiğini anımsatarak ailesine ve tüm ülkeye başsağlığı diledi. Umut Oran sözlerini şöyle sürdürdü:Erdoğan, Berkin için kılını dahi kıpırdatmadı “14 yaşında bir çocuk orantısız şiddetle öldürüldü.  Bu cinayetin sorumlusu sadece iki polis memuru değil, bu emri verenlerin kendisidir. Berkin komadayken 2 bakan değişti, İstanbul Emniyet Müdürü değişti, 268 gündür sorumlu polisleri, delilleri bile bulamadılar. Daha dün Berkin’e destek olmaya gidenlerin üstüne gaz sıktılar. Türkiye böyle bir zihniyetle yönetiliyor. Berkin Elvan’ın annesi bugün “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” diye açıklama yaptı. Berkin’in hesabını ondan sormak da hepimizin boynunun borcudur. Bu hesap mutlaka sorulacak. Türkiye gencecik çocukların mezara girdiği, katillerin de ellerini kollarını sallayarak gezdiği bir ülke olmayacak. 17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak.” ÖYM kararları yok hükmünde sayılmalı Geçen hafta Anayasa Mahkemesi’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un itirazını kabul ederek tutukluluk halinin haklarını ihlal ettiğine karar verdiğini anımsatan Oran, “Bu emsal karar doğrultusunda, Sn. Başbuğ, Tuncay Özkan, Teğmen Mehmet Ali Çelebi başta olmak üzere bazı kişiler tahliye edildiler. Hepimiz de tahliye kararları nedeniyle büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ancak bu kararlar yetmez. Özel Yetkili Mahkemelerin kararları ile bugün tutuklu bulunan herkesin serbest bırakılması gerekir. Ayrıca KCK, Oda TV, Balyoz, 3 Temmuz bütün bu davalarda alınan kararlar da yok hükmünde sayılmalıdır” dedi. Madem dava ‘kumpas’, ortadan kaldıralım TBMM’nin bu mahkemeleri “adalete ve hukuka” aykırı aldığı kararlar yüzünden kapattığını, bu mahkemelerin adaletsiz ve hukuka aykırı ise aldıkları kararların da adaletsiz ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir hüküm doğurmaması gerektiğini vrgulayan Umut Oran, “Bu davanın savcısı olduğunu söyleyen, partisi Ergenekon davasına müdahil olan Erdoğan bu davalarda bir katakulli olduğunu kabul etti. Danışmanı da bu davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulduğunu söyledi. Madem bunlar kumpas, o zaman bu kumpası ortadan kaldıralım. Bu mahkemelerin kararları yok hükmünde sayılsın, tüm sanıklara da adil mahkemelerde yeniden yargılanma hakkı verilsin” dedi. MSB hiçbir şey yapmadı Hurşit Tolon’un TUSHAD isimli var olmayan bir derneğin kurucusu olmakla suçlandığını, Genelkurmay Başkanlığı’nın da böyle bir kurumun olmadığını ve hiç kurulmadığını ifade ettiğini anımsatan Umut Oran, “Peki Milli Savunma Bakanlığı ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Bu TUSHAD isimli kurumun Zirve Yayınevi cinayetlerini planladığı iddia edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve birçok insanın manevi itibarı linç edildi.  Milli Savunma Bakanlığı da sadece izledi. Geçen yıl Nisan ayında bu konuda bir yazılı soru önergesi verdim, hala cevap gelmedi. Bugün bir yazılı soru önergesi daha verdim. Ona da cevap bekliyorum. Yani kumpas demekle bu iş bitmez. Buradaki hak mahrumiyetlerini çözmek lazım” dedi. Yargıtay Başsavcısı, Erdoğan için harekete geçmeli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı görevini yapmaya davet eden Umut Oran, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı daire kararlarına Genel Kurulda itiraz etmek zorundadır. Başsavcının bir görevi daha var. Eğer bu davalar kumpassa, eğer bunlar katakulli ise, bundan da Recep Tayyip Erdoğan sorumludur. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kuruluyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağlı olduğu Erdoğan da bu kumpasa yıllarca izin veriyor, göz yumuyor. Bunun adı ya suça yardım ve yataklıktır ya da görevi ihmaldir” diye konuştu. Engin Alan için Cemil Çiçek’e başvurdu “Görevini yapması gereken bir diğer kişi de TBMM Başkanı” diyen Umut Oran, tutuklu 8 milletvekilinden 7’Sinin salıverildiğini, sadece MHP Milletvekili Engin Alan’ın içerde kaldığını anımsattı. Oran, “Sayın Engin Alan… Tam 3 kere Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, bir cevap alamadı. Ben Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’e bugün mektup yazdım,  meclis başkanı olarak, milli iradenin temsilcilerinin haklarını korumak zorunda. Engin Alan’ın hala tutuklu olmasının hiçbir sebebi yok. Tahliye edilmesi gerekir. Bu konuda da Meclis Başkanı’nın inisiyatif almasını bekliyoruz” dedi. AKP yüzde 36, Ankara’yı aldık, İstanbul’da enselerindeyiz Daha sonra parti olarak yaptırdıkları özel anketler ile uluslararası firmalar için yapılan son anketlerden söz eden CHP’li Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde” dedi. AKP’, büyük yükü Erdoğan’dan kurtulmalı Umut Oran, “30 Mart günü üç büyükşehrin üçünde de zaferimizi ilan edeceğiz. Türkiye genelinde ise, AKP ile CHP 30’larda buluşacak. Aradaki puan farkı bir elin parmakları kadar kalacak.  Türkiye’de değişim dönemi başlıyor. Bu işin sonunda Erdoğan kaybedecek ama halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” diye konuştu. Erdoğan da bu anket soncunu biliyor çünkü Bu anket sonuçlarını Erdoğan’ın da bildiğini belirten Oran, “Ceketinin cebindeki ankette bu durum yazıyor. O yüzden, Erdoğan artık “yüzde 50”yi hedef koymuyor. Hatta daha sonra hedefi yüzde 38 olarak göstermişti. Onu da telaffuz etmiyor. Ne diyor?  Hedef birinci parti olmak. Çünkü oyları 38’in altına doğru inişte” dedi.   Gezi protestoları ile başlayan ve 2013 yılının son üç ayında iyice belirginleşen bir güvensizlik ortamı olduğunu, halkın yarısının Türkiye’nin mevcut halinden memnun olmadığını ve bunun sorumlusu olarak AKP’yi gördüğünü, halkın önemli bir bölümünün yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının adil bir şekilde soruşturulmadığı ve üstünün örtülmeye çalışıldığını düşündüğünü vurgulayan Umut Oran, sözlerini şöyle sürdürdü: Erdoğan kendi tabanını bile ikna edemiyor Halkın yüzde 58’i emniyet görevlilerine yüzde 59’u yargıya hükümet tarafından baskı yapıldığı görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her üç seçmenden biri de bu görüşü paylaşıyor. Yani Erdoğan kendi tabanını da ikna edemiyor. Kendi tabanının üçte biri bile“madem suçsuzsun o zaman neden yargıya ve emniyete müdahale ediyorsun?” diye soruyor. İşte AKP’nin başarısız alanları Halkın yüzde 58’i yolsuzlukla mücadelede, 55’si işsizlikle mücadelede, 47’si terörle mücadelede hükümeti başarısız buluyor. Seçmenin yüzde 58’i AKP’nin ekonomide başarısız olduğunu düşünürken, AKP’nin genel performansını başarılı bulanların oranı sadece yüzde 32. 3 seçmenden 2’si internet sansüründen rahatsız Yaklaşık her 3 seçmenden 2’si AKP’nin internet ve medyaya müdahalelerinden rahatsız. Her 2 AKP seçmeninden biri Erdoğan’ın medyaya müdahalesini doğru bulmuyor. AKP seçmeni de rahatsız Halkın yarısı demokrasinin zayıfladığına inanıyor. Her 4 AKP seçmeninden biri AKP’nin otoriterleştiği görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her 4 seçmenden biri bile demokrasinin zayıflamasından rahatsız. Yani halk demokrasi diyor, özgürlük diyor, tek adam rejimi istemiyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar Bu mızrak çuvala sığmıyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar da, Para sayma makinası da sıfırlanmıyor. Ortaya çıkan iddialar, deliller, o ayakkabı kutusu ve para sayma makinalarını halk unutmuyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu konuda söylediklerine inanmıyor. Artık “çalmadan çalışsın” diyor Halk çalıyor ama çalışıyor demiyor. Halk “çalmadan çalışsın” diyor.  Halk diktatörlük de istemiyor. Özgür basın istiyor, bağımsız yargı istiyor, internete özgürce girmek istiyor. Facebook’u kapatırım diyeni ben de kapatırım diyor.
Kanaltürk'ün Ulusal Yayın Hakkına İptal
RTÜK'ün Üst Kurul'u 2010 yılındaki bir mahkeme kararını esas alarak, Kanaltürk'ün ulusal yayın hakkını iptal etti. Tuncay Özkan'ın sahibi olduğu Kanaltürk ilk olarak bölgesel kanal lisansı ile yayın hayatına başlamıştı. Ancak daha sonra RTÜK'e başvurarak ulusal yayın hakkı talep etmişti. RTÜK bu hakkın vermeyince kanal yargı yoluna başvurmuştu. 9. idare mahkemesi 2010 yılında kanal lehine karar vererek ulusal yayın yapabileceğini belirtmişti. Bunun üzerine RTÜK mahkeme kararını uygulamış ancak temyiz yoluna gitmişti. Danıştay Genel İdareler Kurulu bu kez RTÜK lehine karar vererek kanalın bölgesel yayın yapması gerektiğini bildirmişti. Konu kuruluşa tebliğ edildikten sonra kanalın ulusal yayın hakkı bölgesele dönüştürüldü. Bu kez kanal yöneticileri RTÜK yetkilileri ile görüşerek 2012'de 2. İdare Mahkemesinden de kanal lehine karar çıktığını bildirdiler. Ancak üst kurul bugünkü toplantısında 2010 yılında 9. İdare Mahkemesinin verdiği kararın 2. İdare Mahkemesinin kararı ile zaten aynı yönde olduğunu ve bu dönemde kararın uygulandığını belirterek kanalın ulusal yayın hakkını iptal etti. Bu kararla birlikte kanal tüm Türkiye'de değil, sadece Marmara bölgesinde izlenebilecek. Kanalın reklam payının düşmesi söz konusu olacak. AK Partili üyelerin oyu ile karar verildi Toplantıda karara, CHP kontenjanından seçilen üyeler Ali Öztunç ve Süleyman Demirkan ile MHP kontenjanından seçilen üye Esat Çıplak 'eksik işlemler nedeniyle' muhalif kaldı.
'Derin Devlet' Hakkında İlk Kez Yargı Kararı Verildi
Ergenekon davasının gerekçeli kararı UYAP üzerinden açıklandı. Kararda Ergenekon'un 'terör örgütü olduğu' vurgulanırken, özellikle Bülent Ecevit, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan hükümetlerini hedef aldığı belirtildi 13- Ağır Ceza Mahkemesi Ergenekon davasının gerekçeli kararını tamamladı. Karar 16 bin 600 sayfadan oluştu ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) yüklendi. Kararda, Ergenekon'un bir terör örgütü olduğu ve özellikle Bülent Ecevit , Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan hükümetlerini hedef aldığı belirtildi. Kararın 'derin devletle ilgili ilk kez verilen yargı kararı' olduğu vurgulandı. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7 Mart'ta 2014'te serbest bırakılan Ergenekon sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ 'la ilgili ise, 'Terörist değil terör suçlusu' tanımı yapılırken, 'Örgütün hiyerarşisinde yönetici olarak yer aldığı' belirtildi. 5 Ağustos 2013 günü karara bağlanan ve aralarında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ , CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal , CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay , gazeteci Tuncay Özkan ve Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan 'ın da bulunduğu 275 sanıklı Ergenekon Davası'nın 16 bin 615 sayfalık gerekçeli kararı 8 ay sonra UYAP'a yüklendi. Karar hâkimlerin imzalamasından sonra da taraflara açıldı. 'Derin devlet yapılanması hakkında ilk kez bir yargı kararı verilmiştir' Gerekçeli kararın önsözünde şu ifadelere yer verildi: 20 Ekim 2008' de duruşmaları başlayan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü Davası 5 Ağustos 2013' te sona ermiştir. Bu yargılama sonunda, Ergenekon diye bir örgüt olduğu, bu örgütün yapısı, eylemleri ve belgeleri dikkate alındığında mevcut yasalara göre silahlı bir terör örgütü özelliği taşıdığı, bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yasadışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır. Toplumda geçmişten bu yana Ergenekon ismi dahil değişik isimlerle bilinen, kabul edilen ve eylemleri şikayet edilen “derin devlet yapılanması' hakkında ilk kez bir yargı kararı verilmiştir' denildi. Danıştay ve cumhuriyet saldırıları örgütün ikinci dönemidir. Sarıkız, Ayışığı gibi dar planlarıyla hükümet men edilmek istendi. Ergenekon örgütünün TSK içinde 'Karargah Evleri' adı altında örgütlendiği anlaşılmıştır. Örgütün TSK içinde 'Karargah Evleri' adıyla örgütlendiği anlaşılmıştır. Hâkimlerin açıklamaları Doğan Haber Ajansı'nda yer alan habere göre, Ergenekon Davası'na bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk, gazetecileri dün Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusü karşısında yapılan duruşma salonunda kabul etti. Saat 19.00'da duruşma salonundaki kürsüye çıkan heyet, Ergenekon Davası'nın gerekçeli kararıyla ilgili açıklama yaptı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Ergenekon Davası'nın 20 Ekim 2008'de başladığını, 5 Ağustos 2013'te hükmün açıklandığını belirterek, '21 Mart 2014 tarihinde de Ergenekon Davası'nın gerekçeli kararının yazımı tamamlandı. 21 Mart'tan sonraki süreçte de gerekçeli kararın redakte işlemi yapıldı. Gerekçeli karar hazır hale getirildi. Dosya kapsamlı olduğu için, gerekçeli kararın yazımı zaman alıyor. Ancak gerekçeli kararın yazımını makul sürede tamamladık' diye konuştu. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırıldığını hatırlatan Mahkeme Başkanı Özese, yeni yasaya göre kaldırılan mahkemelerin ellerinde bulunan gerekçeli kararı 15 gün içinde yazmasının öngörüldüğünü söyledi; 'Dosya kapsamı, sanık sayısı, HTS raporları, savunmalar, raporların olması da gözönünde bulundurulursa, gerekçeli karar makul sürede tamamlanmış oldu' dedi. 'Mahkemeler kimseden talimat almaz' Mahkemelerin Türk milleti adına yargılama yaptığını vurgulayan Özese, “Mahkemeler bağımsızdır. Mahkemeler kimseden talimat almaz. Türk milleti adına karar verir. Verdiğimiz karar, millet adınadır' diye konuştu. Mahkeme Başkanı Özese'den sonra söz alan üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu ise, 'Gerekçeli kararımız şu ana kadar Türk Hukuk Sistemi'nde benzeri olmayacak şekilde kaleme alınmıştır. Bu ürün, gece gündüz çalışılarak ortaya konuldu. Çok ciddi bir emek sarf ettik' dedi. Haşıloğlu, 'Gerekçeli karar 3 kitap şeklindedir. Birinci kitapta iddialar, savunmalar ve olaylar anlatılmaktadır. İkinci kitap, Ergenekon Terör Örgütü'nün varlığı ve delilleriyle ortaya konulmasından oluşuyor. Üçüncü kitapta ise sanıkların hukuki durumları ortaya konularak değerlendirildi' dedi. 'Davayı öğrenmek isteyen herkes kararımızdan bir şey öğrenecktir' Gerekçeli kararın ayrıntılı şekilde yazıldığını belirten Haşıloğlu, 'Türk milleti adına karar yazdık ve böyle bir karar verdik. Ancak istediğimiz düzeyde olmadı. Bu 'Ha' deyince yazılacak bir şey değil. Daha fazla zaman gerekiyordu. Gerekçeli kararın önsözünde dosyanın haritasını ortaya koyduk. Gerekçeli kararın önsözünde halka davayı anlatmaya çalıştık. Vicdan sahibi herkes, davayı öğrenmek isteyen herkes kararımızdan bir şey öğrenecektir' dedi. Kararda yer alan bazı önemli başlıklar şöyle: 'Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerini hedef aldı' Yargılanan örgütün terör örgütü olduğu belirlendi Örgüt özellikle Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetlerini hedef aldı. Önceki darbeler de dayanak olarak gösterildi Terör örgütüne Türk gladyosu 'Ergenekon' adını verdi 'Danıştay saldırısı örgütün ikinci dönemi' Danıştay ve cumhuriyet saldırıları örgütün ikinci dönemi Danıştay saldırısı öncesi STK ile hükümetin görevleri engellenmek istendi Sarıkız, Ayışığı gibi darbe planlarıyla hükümet men edilmek istendi Derin devlet ile ilgili ilk kez yargı kararı verilmiştir Ergenekon örgütünün TSK içinde 'Karargah Evleri' adı altında örgütlendiği anlaşılmıştır 'Örgütün bazı hücrelerine ulaşılamadı' Örgüt üyeleri arasında sınırlı iletişim olduğu tespit edildi Örgütün bazı hücrelerine ulaşılamadığı görülmüştür Ortaya çıkarılamayan hücreler için soruşturma devam etmeli Ak Parti kapatma davasında da bazı sanıkların aktif faaliyetleri oldu Uzmanlık alanlarına göre örgüte katkı sağlanan bir yapı var Örgüt, Harp Okulu öğrencilerini Genelkurmay Başkanı aleyhine kışkırttı Azınlık, cemaat ve Alevi toplum önderlerine eylem hazırlığı yapıldı. Azınlıklara karşı sistematik bir nefret söylemi gerçekleştirildiği açıktır 'İlker Başbuğ terörist değil terör suçlusu' Hurşit Tolon'da TSK'ya ait 'Psikolojik Harp' adlı dosyalar ele geçirildi İlker Başbuğ'a terörist değil terör suçlusu tanımı yapıldı Bugüne kadar yasama ve yürütmeye karşı işlenen suçlar cezasız kaldı Örgütün PKK gibi örgütlerle ilişkisi belgeler kapsamında anlaışmaktadır. Başbuğ, örgütün hiyerarşisinde yönetici olarak yer aldı. T24
'Ergenekon'un İhbar Mektuplarıyla Gülen Cemaatine Soruşturmalar Açılacak'
Gazeteci Alper Görmüş, Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların ihbar mektuplarına dayandırılarak ard arda soruşturmaların açılacağı bir döneme girileceğini belirtti Gazeteci-yazar Alper Görmüş , Fethullah Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların cemaatle ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan ’a ihbar mektupları gönderildiğini belirterek “Yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak” dedi. Alper Görmüş'ün El Cezire Türk'te 'Cemaat ile hesaplaşmada hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel' başlığıyla yayımlanan (20 Nisan 2014) yazısı şöyle: İdeolojileri ya da iktidar karşısındaki pozisyonları ne olursa olsun, Türkiye'deki 'reel' gazeteciliklerin hiçbirinin dışında kalamadığı bir sorun var: Ülkede medya süreçleri, ancak nihai noktalarına yaklaşırken, hatta çoğu kez 'patlama' anından itibaren izlemeye başlıyor. Sonuç: Bazı çok önemli gelişmeleri ıskalamak ve süreç işbâ noktasına ulaşıp da patladığında afallamak! Sorun doğal olarak en çok, medyanın olanı biteni izlemekte en iştahsız olduğu alanlarda ortaya çıkıyor ve elbette bu alanların başında da Kürt Sorunu geliyor; özellikle de 5-6 yıl öncesine kadar. Bu alandan bir örnekle, 'patlama ânı gazeteciliğinden' kast edilen de şu şekilde: Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001'de uğradığı suikast sonrası hayatını kaybetmişti. Okkan'ın cenaze törenine Diyarbakırlıların gösterdiği olağanüstü ilgi bütün medyayı şaşkına çevirmişti. Gazeteler ve köşe yazarları, ertesi günden itibaren bu 'olağanüstü durumun' nedenlerini araştırmaya koyuldular. Oysa 'patlama ânının' öncesini, yani süreci izleyen bir gazetecilik için ortada şaşıracak hiçbir şey yoktu. Gaffar Okkan, Kürtlerin kendilerini eşit yurttaş hissetmeleri için samimiyetle gayret gösteren 'aykırı' bir emniyet müdürüydü. Okkan, yaşamı gibi ölümüyle de 'birleştirici' bir rol oynamış, döneminde Diyarbakır'da oluşan barış ve sükûnet ortamı cenazesinde de sürmüştü. Medya, 'orayla' ancak öldürülen askerler ve PKK'lılar bağlamında ilgilendiği için bu 'havayı' ancak Okkan'ın cenazesinde algılayabilmişti. Yeni şaşkınlık vesilesi Türkiye, süreçleri izlemeyip, süreç işbâ noktasına varıp da patladığında şaşkınlıklar içinde kalan 'patlama ânı gazeteciliğinin' kendisini hazırlaması gereken yeni bir durumla karşı karşıya. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönem, Ergenekon Davası sanıklarının ihbarcı ve şikâyetçi, Gülen Cemaati'nin devlet içinde 'paralel bir yapı' oluşturmakla itham edilen bağlılarının ise 'şüpheli' ve 'sanık' konumunda yer alacakları yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak. Şüphesiz, hükümetin Cemaat'le hesaplaşmasının başka boyutları da olacak. Bunu da göz önünde bulundurduğumuzda, cevabını aradığımız sorunun nihai hali şöyle şekilleniyor: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın her vesileyle tekrarladığı 'Cemaat'le hesaplaşmanın' bir kolunu da Ergenekon sanıklarının ihbar ve şikâyetleriyle başlatılan soruşturmalar mı oluşturacak? Ortaya çıkan bölük pörçük bilgileri ve haberleri birleştirdiğimizde, bu soruyu 'olabilir' diye cevaplamak mümkün görünüyor. Bu çerçevede şu âna kadar başlıca üç gelişme öne çıkıyor: 'Kumpas soruşturması' 2 Nisan'da Sabah gazetesinin 'Yılmazer'e kumpas soruşturması' başlığıyla verdiği habere göre, son tahliyelerle serbest kalan Ergenekon hükümlüsü emekli Albay Fikri Karadağ, Başbakanlık İletişim Merkezi'ne (BİMER) bir mektup gönderdi. Mektupta Karadağ, 2008'deki sorgusu sırasında eski İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in kendisini başbakan aleyhinde ifade vermeye zorladığını söylüyordu. 2007'deki, 'silah üzerine ölme ve öldürme yemini' ettirme görüntüleriyle hatırlanan Fikri Karadağ doğrudan başbakana hitap ettiği mektubunda şöyle diyordu: 'Size bütün mukaddesatım üzerine ant vererek söylüyorum ki ben Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındığım 22 Ocak 2008 tarihinde 'Kuvayı Milliye Derneklerini Recep Tayyip Erdoğan kurdurdu' şeklinde ifade vermiş olsaydım cezaevinde olmazdım. [...] Ben Vatan emniyetinde gözaltında iken yanıma sohbet amacıyla bir kısım sivil kişiler gelmişti. Yıllar sonra televizyonda görünce gelen kişilerin başındaki kişinin Ali Fuat Yılmazer olduğunu anladım. Yoksa onların kim olduklarını hiç öğrenemeyecektim. Onların istediklerini verseydim başıma hiçbir şey gelmeyecekti. Kendime olan saygım gereği böyle bir şey yapmadım. Size karşı operasyonlar KCK-MİT ve 17 Aralık ile başlamadı. Bunların tarihi daha eskiye gider. 20 Ocak 2008 tarihli rapor bunun miladıdır diye düşünüyorum. Sizden ricam bu raporu hazırlatanları araştırınız.' Bu ihbar dilekçesi BİMER tarafından Adalet Bakanlığı'na, oradan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi ve soruşturma başlatıldı. Kemal Kerinçsiz'in dilekçesi ve yeni soruşturma 16 Nisan'da çeşitli gazetelerde yer alan bir başka haber, yine bir Ergenekon sanığının şikâyeti ve ihbarı üzerine başlatılan bir Cemaat soruşturmasına ilişkindi. İhbarın sahibi, Ergenekon davasında 6 yıl tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz ay tahliye edilen avukat Kemal Kerinçsiz. Kerinçsiz, henüz cezaevindeyken, 28 Ocak 2014'te BİMER'e gönderdiği dilekçede, başbakanın 'devlet içinde paralel bir yapı oluşturulduğu' şeklindeki tespitine atıfla, bu yapı içinde yer aldıklarını iddia ettiği bazı polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Başbakanlık yetkilileri, tıpkı Fikri Karadağ'ın başvurusunda olduğu gibi bu dilekçeyi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılığın görevlendirdiği Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç de Kerinçsiz'in dilekçesinde tek tek isimleri sayılan bazı polisler hakkında soruşturma başlattı. Başvurusunun akıbeti hakkındaki bilgi, 17 Mart'ta Kemal Kerinçsiz'e iletildi. 'Ötüken terör örgütü' Başta Balyoz ve Sahte Çürük Çetesi davaları olmak üzere çeşitli davalardan yargılanıp toplam 36 yıl hapse mahkûm edilen emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'la 14 Nisan'da Akşam gazetesinin Sincan Cezaevinde gerçekleştirdiği söyleşi de bu çerçevede dikkat çekiciydi. Gazetenin, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en parlak subaylarının başında geliyordu' diye tanıttığı Üçok'a göre, başbakanın 'paralel yapı' diye nitelediği Gülen Cemaati aslında yıllar önce Ötüken adlı silahlı bir örgüt kurmuştu. Cemaat, kendi kadrolarının bu açıdan yetersiz oluşu nedeniyle de Alperenler'den militan devşirmişti. Üçok'a göre, Gezi ayaklanmasını da Ötüken örgütü gerçekleştirmişti. Gerçi Ahmet Zeki Üçok 17 Eylül 2013'te Oda TV'de yayımlanan bir yazısında Gezi olaylarında 'örgütsel bağlantı' arama çabalarının ancak 'ileri demokrasilerde mümkün olabileceğini' söyleyerek, bu düşünce sahiplerini alaya almıştı. Yine de onun daha 5-6 yıl önce askeri başsavcı olarak Karargâh Evleri ve Işık Evleri gibi soruşturmaları yürüttüğünü hesaba katarsak, savcıların Üçok'un sözlerini ihbar kabul edip soruşturma başlatabileceklerini düşünebiliriz. Bu durumda, Ergenekon sanıklarının şikâyet ya da ihbarları temelinde başlatılan soruşturma sayısı üçe çıkacak. Geçtiğimiz günlerde, her ikisi de Ergenekon sanığı olan Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan, Cemaat'e karşı yürütülecek hukuk mücadelesinde hükümete destek verebileceklerini açıklamışlardı. Bütün bunlar, Cemaat'e karşı hükümetin başlatacağını söylediği mücadelenin önemli bir parçasının da Ergenekon sanıklarının lojistik desteği üzerinden yürüyebileceğini gösteriyor. Şimdilik bölük pörçük bir görüntü arz ettiği için kamuoyunun dikkatini çekmeyen gelişme yakın bir zamanda sistemli bir biçime bürünebilir ve bu fazla şaşırtıcı olmaz.T24
Gazeteciler Özgürlük İçin Yürüdü
Gazetecilere Özgürlük Platformu tarafından 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle düzenlenen yürüyüşe, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili ve Basın Konseyi eski Başkanı Oktay Ekşi, Ergenekon Davası'ndan tahliye olan Tuncay Özkan ve çok sayıda meslektaşı katılarak destek verdi. SARI KURDELE TAKTILAR Cağaloğlu Meydanı'nda toplanan gazeteciler, 'Dünya Basın Özgürlüğü Günü' nedeniyle yakalarına sarı kurdele taktı. 'Adalet İçin Bekliyoruz' yazılı pankart açan gazeteciler ağızlarını bezle kapatarak basına yönelik sansürü protesto etti. 'AVRUPA'NIN BASINI ÖZGÜR OLMAYAN TEK ÜLKESİ' Pınar Türenç burada platform adına basın açıklamasını okudu. Açıklamada, 'Freedoom House tarfından açıklanan dünya basın özgürlüğü raporunda Türkiye'nin basın özgürlüğü sıralamasında 120'den 134. sıraya düşmesinden utanç duyuyoruz. Ama asıl utanç bu gerçeği yaratanlarındır. Son 15 yıldır ilk kez özgür olmayan ülkeler arasına sokulan Türkiye böylece Afrika'nın Güney Sudanı'yla, Libya, Ermenistan, ve Ekvator'la aynı ligde. Böylece Türkiye ilk kez Avrupa'nın basını özgür olmayan tek ülkesi oldu. Dünya raporunda özgürlükler alanında en büyük düşüşün yaşandığı Türkiye'nin geldiği bu dramatik durumdan endişe duyuyoruz. Basın özgürlüğü Demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Temel hak ve özgürlüklerden ödün verdiğimiz sürece dünya liginde daha da aşağılara düşeceğimiz kesindir' ifadelerine yer verildi. ÖZGÜR BASIN DEMOKRASİ İÇİN VARDIR Türenç, Türkiye'de basının geldiği noktayı açıklarken de 'Bugün geldiğimiz noktada yüzlerce gazeteci yargılanıyorken, onlarca gazeteci hala tutsakken, terör suçlusu yapılırken, Yüzlerce gazeteci baskı sonucu işsiz kalırken, Halkın özgür haber alma kanalları kapatılmışken, yayın yasakları getirilirken, Hükümet yanlışı medya oluşturma gayretlerine yüz milyonlarca dolar aktarılırken, MİT yasasıyla haberin eli kolu bağlanırken, RTÜK'ün çifte standart taşıyan kararlarla eşitlik ilkesi yıkılırken, olaylarda gazeteciler açıkca hedef seçilirken, herkese sesleniyoruz...Kendimizi aldatmayalım, duyun sesimizi...Bunca ağır baskı altında görev yapmaya çalışan baının özgürlüğünden söz edilebilir mi? Özgür basın demokrasi için vardır. Yaşasın basın özgürlüğü...' ifadelerini kullandı. EKŞİ: TÜRKİYE İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YILLARDAN BERİ KORUYAMADI Yürüyüşe katılanlardan CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi de Türkiye'nin iletişim özgürlüğünü yıllardan beri koruyamadığını belirtti. Ekşi, 'Freedom House, Türkiye'yi yarı özgür ülkeler arasında gösteriyordu. Onlar da bizim yıllardan beri söylediğimiz gerçeği görerek Türkiye'yi olması gereken yere koydular. Malesef bu gerçeğin içindeyiz' dedi. ÖZKAN: BUGÜN SADECE GAZETECİLERE DEĞİL TÜRKİYE'YE ÖZGÜRLÜK İÇİN HAYKIRIYORUZ Tuncay Özkan ise gazetecilerin özgür olmadığı bir ülkede toplumun özgür olamayacağını söyledi. Özkan, 'Gazetecilik kamusal bir iştir. Gazetecilik iktidarların ve belirli çıkar gruplarının hizmetinde değildir. Bugün burada sadece gazetecilere özgürlük için değil, Türkiye'ye özgürlük için haykırıyoruz' diye konuştu. Basın açıklamasının okunmasının ardından gazeteciler, 'Gazeteci terörist değildir', 'Zindanlar boşalsın, basına özgürlük', 'Hükümet basından elini çek' sloganlarıyla Cağaloğlu Meydanı'ndan İstanbul Valiliği'ne kadar yürüdü. Enver ALAS - Cemal KÖYÜK/ İSTANBUL / DHA
Tuncay Özkan'ın Cumhurbaşkanı Adayı Büyükerşen
Muğla'nın Fethiye İlçesi'ne gelen gazeteci Tuncay Özkan, cumhurbaşkanlığı adaylığı için Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen'i işaret etti. Fethiye'de düzenlenen 7'nci Uluslararası Kültür ve Sanat Günleri'ne konuşmacı olarak katılan gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon yargılamaları ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, kitaplarını imzaladı. Özkan'ın konuşmasını Fethiye Belediye Başkanı DP'li Behçet Saatcı ile birlikte yaklaşık 100 kişi dinledi. Konuşmasında Cumhuriyet mitingleri düzenlediği gerekçesiyle yargılanıp ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığını anlatan Özkan, tek suçunun muhalif olmak olduğunu, Silivri Cezaevi'nde 6 yıl boyunca 3 metrelik hücrede kaldığını, cezaevinde Türkiye'nin geleceğine dair umudunun daha da arttığını söyledi. 'GÜLEN CEMAATİ TÜRKİYE'Yİ YÖNETİLEMEZ HALE GETİRDİ' Bugün gelinen noktada Fethullah Gülen cemaatinin Türkiye'yi yönetilemez hale getirdiğini aktaran Özkan, 'Bizim eskiden cemaat dediğimiz, F tipi organizasyon diye adlandırdığımız, hükümetin paralel yapı dediği, eski koalisyon ortağı, bugün ülkeyi yönetilemez hale getirdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay yetkilisi bir araya geliyor, bir şey konuşuyor. Konuşma 3 dakika sonra internette yayınlanıyor. Böyle bir ülke olur mu' dedi. CUMHURBAŞKANI ADAYI Konuşmasının son bölümünde izmleyicilerin sorularını yanıtlayan Tuncay Özkan, 'Cumhurbaşkanı adayınız kim' sorusuna da yanıt verdi. Özkan, cumhurbaşkanı adayı olarak Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'i işaret edince salondan alkış yükseldi. Özkan, 'Etrafında birleşelim, hep beraber çalışalım. Tüm Türkiye'nin tanıdığı, ahlaklı, başarılı bir insan. Biz böyle bir insanı neden desteklemeyelim' dedi. Ergün TOS/FETHİYE (Muğla), (DHA)