Nostaljiye Yamuk Bakıyoruz: 90'ların İkinci Yarısından Hiçbirimizin Aklından Çıkmayacak Vahim Olaylar
90lı yıllar çoğumuz için güzel tatlara sahiptir. Oyuncakları, yemekleri, kıyafetleri, müzikleri, dizileri hep güzel anları bırakmıştır bizde. Çoğumuz çocuktuk çünkü. Ancak 90'lar bir yanıyla da çok acı, çok trajiktir. Çocuk olduğumuz için hatırlayamıyoruz tabii. Bu yüzden hem 90'ları yaşamayan genç arkadaşlarımıza hem de yaşadığımız olayları çocuk olduğumuz için net hatırlamadığımızdan bize toplumsal hafıza olması açısından bir derleme yaptım.
1995:
90'ların ikinci yarısı, ilk yarısından çok daha kötüydü. Memleketin üstüne binen yük çok artmıştı ve neredeyse ortadan ikiye ayrılacaktı. Toplumsal karışıklar, faili meçhul cinayetler ve doğal felaketlerin yanı sıra postmodern darbe diye anılacak 28 Şubat Süreci'ni de yaşayacaktık. 1995 bu altyapıyı hazırlaması bakımından çok zorlu bir seneydi.
Gazi Olayları
Manisa Davası
Dinar Depremi
Uğur Kılıç'ın İnfazı
1996:
Özdemir Sabancı Suikasti
İş adamı Özdemir Sabancı, Sabancı Center'daki odasında Fehriye Erdal, İsmail Akkol ve Mustafa Duyar tarafından öldürüldü. Olayı DHKP-C üstlendi. Saldırıdan sonra Fehriye Erdal, Belçika'da yakalandı ve iade edilmedi. Tutuksuz yargılanmasına karar verilen Fehriye Erdal kaçtı ve şu an nerede olduğu bilinmiyor. Diğer zanlı Mustafa Duyar ise Suriye'de yakalandı ve Türkiye'de hapishanede öldürüldü. İsmail Akkol ise 2014'te Atina'da yakalandıktan sonra serbest bırakıldı. 2016'da bu sefer de Türkiye'de yakalandı. Tam bir senaryo...
Aczimendi Tarikatı
Ülkenin derdi yokmuş gibi, bir de başımıza dönemin sıkça kullanılan ifadesiyle 'irtica'yı çıkardılar. Ne idiği belirsiz ve korkunç görüntüleriyle laik kesimin endişeleriyle oynadılar. Sivri ifadeleri ve ülke rejimini tehdit eder açıklamalarıyla Müslüm Gündüz ön plana çıktı. Tam da bu sırada neredeyse canlı yayında bu adamın evi basıldı ve Fadime Şahin adlı bir kadınla yatakta yakalandı. Bir tiyatro oynanıyordu ve biz de izliyorduk. Ve asıl olayı gözlerden kaçıyorduk: Yani mafya-bürokrasi-siyaset üçgenini...
Ve tabii ki Susurluk!
Neredeyse 100 yıllık ülke tarihimizin en önemli olaylarındandır. Önceki yıllarda da küçük küçük emarelerini gösteren mafya-siyaset-bürokrasi ilişkisi ilk defa net bir biçimde ortaya çıkmıştı. Mercedes marka bir otomobil, Susurluk'ta bir kamyon tarafından ezilmişti. Otomobilde DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak, Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ile Gonca Us adlı bir kadın vardı. Bucak hariç kazada herkes öldü. Bu, tek başına bile çok büyük olayken sonrasındaki iddialar çok daha enteresandı. Otomobilin bagajında bulunan silahlar, neredeyse 80'lerden sonra yapılan tüm faili meçhul cinayette kullanılan silahlardı. Birçok ilişki ortaya çıktı. Ancak memleketimizdeki her şey gibi bu da sulandırıldı ve ülkemiz temizlenme açısından büyük bir fırsatı kaçırdı.
Birçok rapor hazırlandı, komisyonlar kuruldu ama hepsi fasa fiso. Halksa bu olaylara tepkisini 'Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık' eylemleri yaparak koydu.
1997:
Ve Tabii ki 28 Şubat
Olayların başlangıcı 4 Şubat'ta Sincan'dan geçen tanklarla olmuştu. O sırada Refah-Yol koalisyonu hükümetteydi ve 28 Şubat'taki MGK'da bir dizi karar alınmıştı. Bu kararların ana fikri devlet ve ordu irticayla mücadele edecekti. Daha sonradan post-modern darbe olarak nitelendirilen süreç, toplumun muhafazakar kesiminin bilincinde yer etti ve yansımaları taa bugüne kadar gelen bir siyasi akımı başlatmış oldu. Sonunda Refah-Yol hükümeti istifa etti ve resmi olmasa da ordu ülkenin başına geçti.
Bu süreç sonralardan sorgulandı ve yargılandı. Ama ülkemizin adetidir: Yargı/sorgu süreci sulandırıldı ve hem bu olaya götüren şeyler, hem de bu süreçte yaşananlar net bir biçimde ortaya çıkmadı.
Geriye, ülkenin belli bir kesiminin canını yakan ve hala da yakmaya devam eden fotoğraflar kaldı.
1998
1998 yılı, olayların bıçak gibi kesildiği ve neredeyse huzur içinde geçtiği bir yıldı. Ülkeyi korkuya sürükleyen mafya liderleri bir bir hapse giriyordu. Etnik ve mezhepsel çatışmalar dinmişti. PKK çözülmeye girmiş, Abdullah Öcalan kaçak haline gelmişti. 98 yılı aynı zamanda magazinin çok büyük bir biçimde hayatımıza girdiği yıldı. Özel TV'ler coşmuş, halk; yarışma programları, diziler, Televole ile uyutulmuştu. Ancak 93 ve 80'den sonra belki tarihimizin en karanlık yıllarından biri yaklaşıyordu: 1999!
1999:
Başörtüsü Yasakları
Aslında kararlar 98'de alınmıştı ancak uygulamalar 99'da çok hızlanmıştı. 28 Şubat süreci bir söz vermişti: 'İrticayla mücadele edeceğiz.' Ve bu mücadele görseldeki gibi utanç verici fotoğraflara sebep olmuştu.
Merve Kavakçı Olayı
Merve Kavakçı, 99 seçimlerinde kapatılan Refah Partisi'nin halefi olan Fazilet Partisi'nden İstanbul Milletvekili olarak seçilmişti. Ancak yemin törenine başörtüsüyle gelmesi, büyük tepki topladı. Seçimin birinci partisi olarak çıkan DSP'nin Genel Başkanı Bülent Ecevit söz aldı ve zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Buradan izleyebilirsiniz. Dünyada ve ülkede birçok şey olurken (mesela Irak Operasyonunun altyapısı kuruluyordu) 99'da konuştuğumuz tek şey buydu: Başörtüsü! Ancak çok ama çok vahim bir olay yaşanacaktı ve bu tip gündemler ortadan kalkacaktı...
17 Ağustos Depremi
Ülke tarihimizin tartışmasız en trajik olayı. 17 Ağustos günü saat sabaha karşı 3'te, 7.4 şiddetinde merkez üssü Gölcük olan bir deprem meydana geldi. Resmi raporlara göre 17 bin, resmi olamayan raporlara göreyse 50 bin kişi bu depremde hayatını kaybetti. Yaklaşık 16 milyon insan, bu depremden bir şekilde etkilendi. Gölcük haritadan silindi.
Bunun yanında ülkenin sanayi ve ticaretinin can damarı olan İzmit-Körfez-Adapazarı üçgeni neredeyse tamamen yıkıldığından, üretim durdu. Neredeyse 1 ay boyunca İstanbul-Ankara arası kara yolu trafiği durdu. Ülkenin en önemli tesisi Tüpraş patladı ve uzun bir süre faaliyetini durdurdu. Birçok aile yok oldu, birçok şirket battı. İnsanlar aylarca çadırda, prefabrik konutlarda kalmak zorunda kaldı.
Ülkenin kalifiye iş gücü ve ticaretin bel kemiği olan ara elamanları bu depremde ya öldüğünden ya yaralandığından ya da psikolojisi bozulduğundan çalışamaz hale geldi. 2 sene sonra olacak ve ülkeyi bitme noktasına getirecek 2001 krizinin en büyük nedeni 17 Ağustos'tur. Ülkeye net zararı 6.2 milyar Dolar. Tabii ki bu, kısa vadeli zararı!
12 Kasım Düzce Depremi
Daha ne olduğumuzu anlayamadan Düzce'de 7.2 şiddetinde bir deprem daha oldu. Etki alanı bakımından Bolu, Kaynaşlı ve Düzce'yi daha fazla etkileyen depremde 1000 kadar yurttaşımız hayatını kaybetti.
Bakalım yaşadığımız yıllar bundan 20 sene sonra nasıl görünecek? Umarız bugünlere geri dönmeyiz, ama ne yazık ki hepimiz bugünlere dönme eğilimindeyiz... Gönül isterdi ki, 90'lar hepimizin aklında müzikleri, oyuncakları, çikolatalarıyla akılda kalsın; ama malesef bu olaylar da zihnimizi işgal ediyor. 2010'ların, 20'lerin çocuklarımızın aklında bombalarla, darbelerle, faili meçhullerle kalmaması için uğraşmalıyız!..
Yorum Yazın
goygoy da iyi ancak böyle ciddi içeriklere de ihtiyacımız oluyor. Teşekkürler editör
bülent ecevit resmen kovmuş başörtülü kadını... o nasıl bir saygısızlık ya... aq ezmişsiniz bastırmışsınız, şimdi olmayan vizyonlarıyla bizi rezil ediyorlar ... Devamını Gör
Merve Kavakçı dediğin kadın türban misyonerinden başka bir şey değildi. Bülent Ecevit'in Tayyip Erdoğan'a kaybetmesinin sebebi, en başta TÜSİAD. O günleri ha... Devamını Gör
Aman aman o günlerde gitsin bir daha gelmesin. 90lar sosyal hayat ve insan ilişkileri yönünden güzeldi yoksa bu olaylara baktığımızda hele ki 28 Şubat ülken... Devamını Gör