Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Dün tam bir söz düellosu yaşandı Ankara ile Moskova arasında. Önce Dışişleri Bakanlığı Suriye’nin İdlib şehrindeki bir hastanenin bombalanmasından dolayı hem Rusya’yı kınadı, hem de uluslararası toplumu Rusya ve Suriye’nin “savaş suçlarına” karşı durmaya çağırdı. Kısa süre sonra önce Rusya savunma bakanlığından “Biz yapmadık” açıklaması geldi. Ardından Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tuttu ters köşeden vurdu: Irak’taki Türk askeri hemen geri çekilmeliydi; Başika’daki askerler her taraftan dikişleri atmış olan Irak için tehdit oluşturuyordu. Lavrov’un suçlamasının Türk dışişlerinin daha önceki açıklamasına misilleme olduğunu anlamak zor değil. Daha birkaç gün önce Devlet Başkanı Vladimir Putin, ilişkilerin düzelmesi için Türkiye’den adım beklediğini söylediğinde bir iyimserlik havası eser gibi olmuştu. Ama o adımın düşürülen Rus uçağı için özür ve tazminat olduğu tekrarlanınca, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da tuttu o adımı Rusya’dan beklediğini söyledi. Rusya teröristlere silah vermeyi kesmeliydi. Erdoğan bununla muhtemelen bir süre önce PKK’nın Rus yapımı bir roketle düşürdüğü helikopteri ima ediyordu.

Bazı kırtasiye malzemeleri çok özeldir. Öyle ki, bir devlet kurumu onlardan çok sayıda alıyorsa, tereddütsüz, ülkenin bir yerden, başka bir yere gideceğini düşünebiliriz.

Üç hafta önceydi. Bu köşeyi izleyenler anımsar: Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) açtığı tercih kaşesi ihalesini başlıklı yazıda yorumlamıştık.

DMO’nun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) için çıktığı ihaleyle satın alacağı 450 bin adetlik mühür ihalesinde teslimin, dört ay içinde 81 il ve ilçelerine yapılması isteniyordu.

Zehirli meyve ve sebze konusu, ihraç malları iade edilince gündeme geliyor. Türk halkının zehirli meyve ve sebzeleri tüketmeleri sonucu karşılaştıkları sağlık sorunları umursanmıyor.

Son olarak Rusya, balkabaklarını, yeşil marulları, limonları ilaç kalıntısı oranlarının yüksekliği nedeniyle iade etti.

Tarımsal üretimde ilaç kullanılıyor. Günümüzde ilaçsız üretim yapılamıyor. Ancak: Doğru ilacın/Doğru zamanda/Doğru ölçüde/Doğru şekilde/Doğru sürede kullanılması ve de/Ürünün ilaç kalıntı süresi geçtikten sonra toplanması gerekiyor.

Reza Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman, Salı günü öğlen saatlerinde ek dilekçeyi Mahkeme hakimi Richard M. Berman’a sundu. 58 sayfalık dilekçede Brafman, Başsavcı Preet Bharara’nın 29 sayfalık görüşünde ‘hukuk ve gerçekler ile ilgili ciddi yanlış iddialar’’ getirdiğini yazdı.

Avukat Brafman'ın bu iddiaları reddetme şekli ve argümanları ise tartışılmaya devam edecek.

Savunmanın dili itibariyle Brafman, 17-25 Aralık yolsuzluk yolsuzluk iddialarını adeta Başbakan ve sonra Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’ın dilini kullanarak gibi savunduğu görüldü. 17-25 Aralık dosyalarındaki iddiaların dedikodu, ispatlanmamış iddialar olduğunu ve nihayetinde bu davaların düştüğünü hatırlattı Brafman, Zarrab’ın üst düzey Tük yetkililerin açtığı soruşturmayı rüşvet ödeyerek kapatması iddialarına ‘absürd’ dedi. Dördüncü Nokta’da bu konulardan bahseden Brafman, bunun yerine o soruşturmaların siyasi nedenlerle ve hatta hükümeti ‘devirmek’ için yapıldığı iddialarına yer verdi.

İnternet üzerinden online ödeme sistemi PayPal müşterilerine 6 haziran 2016 itibariyle Türkiye'den çıkacağını duyurdu. Firmanın sitesinde de yer alan açıklamada şu ifadeler yer alıyor;

Türkiye’de ödeme faaliyetlerinde bulunmak için yaptığımız lisans başvurusunun BDDK tarafından reddi nedeniyle faaliyetlerimizi durdurmaktan başka bir seçeneğimiz bulunmamaktadır.

Gelecekte Türkiye'deki müşterilerimize yeniden hizmet verebilmek için gerekli izinlerin alınması yönündeki çalışmalarımız devam edecektir.

Ancak PayPal neden lisans alamadığına açıklık getirmemiş. 2013 haziranında Resmi Gazete'de yayınlanan ve 2015 haziran itibariyle yönetmeliği yürürlüğe giren 6493 sayılı elektronik ödeme sistemleri kanunu, Türkiye'de finansal işlem yapan firmaların sunucularını Türkiye'de tutması şartını getiriyor. PayPal ise sunucularını Türkiye'ye getirmeden lisans almaya çalıştı ve alamadı.

Güneydoğu'da jandarma ve polis özel harekat timlerinin il ve ilçelerde yürüttüğü operasyonların sonuna gelindi. Bu mücadelede jandarma ve polisin en seçkin elemanları şehit oldu. Bunca şehit verilmesinin temelinde ise AKP'nin yıllarca terörle mücadele etmemesi yatıyor.

Terörle mücadeleyi bir kenara iterseniz, bölücü örgüt elemanlarının patlayıcılarıyla, ağır silahlarıyla ilçelere yerleşmesine seyirci kalırsanız bugünkü tablonun oluşmasına da katkı sunmuş olursunuz. AKP hükümetleri döneminde en çok şehidi de bu yıl verdiğimizi göz ardı etmeyelim.

Hani sıkça gündeme getirilir, biz de resmi belgelere dayalı olarak hatırlatalım, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılı sonunda şehit sayımız 7'ye inmişti. “AKP'ye sıfır terörle ülke teslim edildi” sözleri, bugünkü şehit sayılarımıza baktığımızda gerçeği büyük ölçüde yansıtıyor.

Dünyanın ‘elektronik tüketim fetişizmine’ ürün yetiştiremeyen Apple, Samsung gibi markaların Tayvan merkezli tedarikçisi Foxconn, geçen hafta 60 bin işçinin yerine robot kullanmaya başladığını açıkladı.

Çin’e yuvalanmış küresel tekeller daha hızlı kâr için yeni imkânlar ararken, 1 cent’lik maliyet farkının piyasalarda ciddi rekabet yarattığı malumken ‘köle işçi intihar kampı’ Foxconn robot teknolojisine geçtiğini duyurmuştu.

Bilişsel kapitalizm uzak Asya’da milyonlarca kadın, genç ve çocuk emeğine dişlerini geçirmiş kemirirken tabii ki post endüstriyel çağ yalanına inanacak değildik.

Ayrıca robot teknolojisi, ‘canlı emek’ kavramının bittiğini değil robotlarla hali hazırda çalışacak olan işçi emeğinin daha da değersizleşip, sömürünün kıyasıya derinleşeceğine işaret ediyordu.

Siyaset, işlevi icabı “talep, katılım, karar” mekanizmalarını içerir, “müzakere, etkileşim, uzlaşma” gibi prosedürle yol alır. Doğal olarak bu unsurların her şeyden ve her yerden önce siyasi partilere egemen olması beklenir.

Bu bizde hemen hiç böyle olmamıştır.

Sorununun iki kökü olduğuna şüphe yok.

İlk kök “yasal”dır. Bir ölçüde siyasi partiler yasasından, bu yasanın genel merkezlere verdiği geniş yetkilerden kaynaklanır. Bir ölçüde de milletvekilliğini liderlere sadık olma kriterine bağlayan, bireysel siyasi iradenin önüne set çeken seçim sisteminden ileri gelir.

İkinci kök gelenekseldir. Ataerkil bir siyasi kültür, rehber ve lidere verilen anlam ve önem, topluluk ve teşkilat içinde yapılan siyaset, bizde, (tersi olması gerekirken) siyasi partileri liderlere bağlı kılmıştır.

Hıristiyan Birlik partileri, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller'in ortak tasarısında o dönem Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki konumunda olan Alman İmparatorluğu'nun sorumluluğuna da dikkat çekiliyor.

Alman Federal Meclisi 2 Haziran 2016 Perşembe günü, 1915 – 17 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde Ermeni nüfusa uygulananların soykırım olup olmadığını tartışacak ve oylayacak.

Alman Federal Meclisi'nde 2 Haziran'da oylanacak karar tasarısı, 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiriyor. Hıristiyan Birlik partileri, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller'in ortak tasarısında o dönem Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki konumunda olan Alman İmparatorluğu'nun sorumluluğuna da dikkat çekiliyor. 1915-1917 yılları arasında uygulanan Ermeni tehciri ve katliamlarda 800 bin ila 1,5 milyon Ermeni'nin öldüğü tahmin ediliyor.

Esasen ne yüksek yargı başkanlarının Cumhurbaşkanı’nın himayesine ne de Cumhurbaşkanı’nın yargı temsilcileriyle fotoğrafa ihtiyacı vardır. İddia edildiği gibi arada yargının tarafsızlığına gölge düşürecek bir ilişki tesis edilmişse edilmiştir, bunu göstermek için Erdoğan’ın bir de tur tertiplemesine ihtiyaç yoktur. Tesis edilmemişse; bunun için de böyle bir sahneye lüzum duymayacaktır.

Ama ne derseniz deyin o fotoğraf verildiğinde bunun tartışılmasını, eleştirilmesini kabul etmeli ve hatta savunulması güç bir manzara olduğunu bilmelisiniz. Yargı başkanları ile Cumhurbaşkanı resmi törenlerde bir araya zaten gelmektedir, daha fazlası doğru olmamıştır.