Demirtaş: 'Ak Parti - CHP'yi Destekleriz'
‘Seçimden birinci ve ikinci çıkmış partiler koalisyonu denemeli’ diyen Demirtaş, “Koalisyon içinde yer almayız fakat Türkiye’yi krize sokacak pozisyonda olmayız” diye konuştu. Silahları bitirmeye çalıştıklarını belirten Demirtaş, “Çağrımızın belki böyle etkisi vardır. Yoksa silah bırakılacak değil. Toplumu kandırmayacağız. Çağrının peşinden gideceğiz” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki Ak Parti heyetiyle yaptığı görüşmeden hemen sonra Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan'a açıklamalarda bulundu.
Demirtaş, çözüm süreci odaklı geçen görüşmenin genel havasını aktarırken, “Düne göre daha iyi durumdayız” dedi.
Ak Parti’nin CHP ile koalisyonu zorlaması gerektiğini, bunun gerekçelerini anlattı.
Demirtaş, Ak Parti’nin, erken seçim noktasından önce 3 partiye tekrar gitmesi gerektiğini, HDP’nin bu konuda sorumluluktan kaçmayacağını belirterek, önemli bir çıkış yaptı.
Demirtaş’ın açıklamaları şöyle:
CHP İLE ZORLAMALI
“Biz AKP ile bir koalisyon içinde veya dışında olmayacağımızı ifade etmiştik. Bu konudaki tutumumuzun devam edip etmediğini merak ettiklerini ifade ettiler. ‘Seçimden birinci ve ikinci çıkmış partilerin toplumun beklentisi gereği koalisyonu denemeleri gerektiğini düşünüyoruz’ dedik. Bu da AKP ve CHP’dir. Mutlaka denemelisiniz ve zorlamalısınız. ‘AKP-CHP hangi ilkeler etrafında bir hükümet kurar bununla da ilgileniyoruz’ dedik. Sırf ‘gidin hükümet kurun, bizi ilgilendirmez’ yaklaşımı içinde değiliz. Sorumluluk üstlenmek istiyoruz. Üç ilke ifade ettik. Demokrasi, barış ve adalet. Bunları da kapsayacak bir hükümet protokolü çıkarırsanız öyle bir hükümetin parlamentodaki çalışmasını destekleriz, sert muhalefet yapmayız, yasaları çıkarırken destek veririz, Anayasa yapılırken birlikte yaparız’ dedik. Bir koalisyon içinde yer almayız fakat Türkiye’yi bir krize sokacak pozisyonda olmayız.
ERKEN SEÇİMDEN ÖNCE KAPIMIZI ÇALIN
Şunu da ifade ettik; Eğer Türkiye gerçekten erken seçime gidecekse tekrar bir araya gelelim. Seçenekleri tekrar değerlendirelim. AKP olarak bir erken seçim kararı almadan mutlaka partilere tekrar danışın. Biz tekrar konuşmaya hazırız. Erken seçim şu an önümüzde duran acil bir görev değil. ‘Görevi Cumhurbaşkanı’na iade edeceğiz, seçim kararı alsın diyeceğiz’ demeden önce tekrar partileri ziyaret edin. Bu çerçevede bizim de kapımız açıktır, bize de gelin. Bitti demeyin, gerekirse birkaç tur yapılsın’ dedik. Başka başka seçenekler tartışılabilir o zaman. (‘Biz AKP ile hiçbir şekilde hükümet içinde yer almayız’ noktasından geri adım atar mısınız? Devlet Bahçeli gibi ‘fedakarlık yaparız’ mı diyorsunuz?) Hayır bu fedakarlık değil, sorumluluktur. Bundan kaçmamak lazım. Türkiye’yi krize sokmayacağımızın sözünü verdik seçmenimize. Bu sözü yerine getirecek bir pozisyon almamız lazım. ‘Bu sorumluluktan kaçmadığımızı bilmenizi istiyoruz’ dedik. AKP’nin düşmanı da karşıtı da değiliz. Sonuçta bu 4 partiden bir koalisyon çıkacak ve ülkeyi yönetecek bu parlamento. (Ak Parti azınlık hükümetini destekler misiniz?) ‘Başka turlar yapılacaksa kapımız açıktır’ dedik. O zaman konuşulabilir bunlar. Bir azınlık hükümetinde AKP’yi içeriden veya dışarıdan destekleyecek bir formül hiç konuşmadık. AKP-CHP veya istiyorlarsa MHP ile zorlamalılar. Olmadı ikinci tura, üçüncü tura zorlamalılar. Orada bize de gelmeliler dedik.
BU ŞARTI KABUL EDERSENİZ, SAVAŞ HÜKÜMETİ OLUR
Sayın Başbakan ‘AKP-MHP koalisyonuna neden savaş hükümeti diyorsunuz’ diye sordu. ‘MHP, şart olarak ‘süreç bitecek’ diyor. Süreci bitirme sözü verip koalisyon kuracaksanız çatışma başlayacaksa bunun adı savaş hükümeti olur. Yoksa biz savaş protokolü oluşturacaksınız demiyoruz’ dedik. Eğer siz AKP-MHP olarak bunu savunup koruyacaksanız bir sıkıntı yok. (Başbakan’ın AKP-MHP konusunda görüşünüzü öğrenme ısrarı oldu mu?) Yok. Tek soruydu. Bizim de bir cevabımız vardı.
CUMHURBAŞKANLIĞI YETKİLERİ KISITLANMALI
(Cumhurbaşkanlığı meselesini gündeme getirdiniz mi?) Cumhurbaşkanlığı yetkileri yeni anayasa ile kısıtlanmalı. Meseleyi kişiselleştirmiyoruz. Recep Tayyip Erdoğan meselesi değil bizim için. Sistem sorunudur. Böyle yaklaşıyoruz. Özel olarak tartışmadık.
SİLAH BIRAKMANIN YOLU KONUSUNDA UZLAŞMA ÇIKARMALIYIZ
İçerideki çözüm süreci bu kadar sürüncemede uzun süre götürülemez. Başbakan’ın eleştirileri var. Eylemler, tehditler, açıklamalar vs. Güvenlik boyutuyla ilgili sıkıntıları kabul etmeyeceklerini ifade ettiler. Biz de söyledik. Bunların hepsinin ortadan kalkması lazım. Fakat bunların yol ve yöntemi konusunda ciddi bir uzlaşma ortaya çıkarmalıyız. Öyle kuru çağrılarla bu iş olmaz. ‘PKK silah bırakmalı’ çağrısı yaptım. Sayın Başbakan bu çağrıyı memnuniyetle karşıladığını, televizyonda söylediklerimde katılmadığı noktalar da olduğunu anlattı. Örneğin Türkiye’nin Kobani’ye yardım etmediği hususuna katılmıyor. IŞİD’e destek verdiği hususuna katılmıyor. Evet PKK silah bırakmalı. Kesinlikle artık silahsızlanma başlamalı. Şehirlerde, yollarda güvenlik sağlanmalı. Ama bunun nasıl olacağı konusunda bir proje ortaya koymalıyız.
ÖCALAN KONUSUNDA CESUR OLUN
Abdullah Öcalan çok önemli bir aktördür. Sürecin anahtarını elinde tutuyor ve bunu zorla da tutmuyor, kullanmak, o kapıyı açmak istiyor. Dolayısıyla ‘etkili bir aktöre yönelik tutumun daha cesur olması gerekir’ dedik. ‘Müzakereden korkulmamalı’ dedik. Gözlemci heyetler, parlamentonun dahil olduğu süreçler başlamalı. HDP olarak katkı sunalım. Sayın Öcalan da katkı sunacak. Bizden daha etkili olur. Bu kurduğu örgüttür. Hakimdir. Nasıl yapacağını iyi bilir ama bunların hepsi bir müzakere çerçevesinde yürüyebilir. ‘Bu noktada uzlaşamıyoruz’ dedik.
Arınç: Artık zor günler bekliyor terör örgütünü
ARINÇ’IN DEDİĞİ OLMAYACAK
(Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ‘PKK’yı zor günler bekliyor’ açıklaması) Eminim ki PKK’liler bu geceyi uykusuz geçirdiler. 30 yıldır dağda olan bir örgütü neyle korkutuyorsunuz? Ayıptır artık vazgeçin bunlardan. Her gün lüks villalarda, havuzlarda yaşıyorlardı, bundan sonra hükümet baskı yapacak, ne olacak yani. Ölüm olacak, başka ne olacak? PKK’li ölecek, asker ölecek. Anlamı budur. Kimi korkutuyorsunuz bununla? Hayır, kimseyi zor günler beklemiyor, beklemeyecek bu ülkede. Herkesin içi rahat olsun. Dağda evladı olan anaların içi de, askerde evladı olan anaların içi de rahat olsun. Dağdan da indireceğiz o çocukları, askerde olan da tezkeresini alıp evine dönecek. Hiç öyle Bülent Arınç’ın dediği gibi olmayacak.
DÜNDEN İYİYİZ
Konuşmaya devam etmeliyiz. Bizde de muhataplarımızda da bu irade vardı. Bugünkü görüşmenin ana sonucu bence budur. Bir toplantıyla sorunlar çözülmez. Bu kadar gerilimden sonra diyalog kanallarının yeniden açılabileceğini gösteren bir önemli, birbirini anlama gayretinin yüksek olduğu iyi bir toplantıydı. Kamuoyu daha umutlu olmalı. Biz de, Ak Parti heyeti de mesafe kat etmek için çaba sarf ettik. Masadan boş kalkmadık. Karşılıklı olarak barış, demokrasi, adalet ilkeleri etrafında konuşmamız gerektiğini teyit ederek ayrıldık. ‘Yeniden çözüm süreci başladı’ diyebilecek durumda değiliz ama düne göre daha iyi bir noktadayız. Dün bütün kanallar kapalıydı. Psikolojik engellerin aşılması konusunda iyi bir görüşme yaptık. (Sizin için ‘Selahattin demeyeceğim’ demişti.) Geride kaldı bunlar. Seçim döneminde çok şey söyledik. Olmaması lazım. (Sayın Bahçeli gibi sizinle de helalleşti mi?) Bir helalleşme girişimi yoktu. Çok dostane bir havada geçti. Suriye uçağı düştüğünde Erdoğan’la da görüşmüştük. Erdoğan’la Davutoğlu arasında fazla bir fark yok. Rahat rahat Tayyip Bey’le de tartışabilmiştik o zaman. Ahmet Bey konuşmayı seviyor. Hoca yönü var. Boş konuşan bir insan değil.
KCK’NİN DEDİĞİ HDP’Yİ BAĞLAR DİYE BİR ŞEY YOK
Kritik aşamadayız. Çünkü KCK açıklama yapıyor. Ben KCK’ya ‘sabırlı olun’ çağrısı yaptım. Öyle ‘ateşkes bitti bitecek’, yol kesmeler, iş makinaları yakmalar olmamalı. Biz HDP olarak görüşmeleri yapmaya gayret ediyoruz. Böyle bir ortamda sabırsız davranarak ‘ateşkes bitebilir’ gibi açıklamalar sürecin ilerlemesine katkı sunamaz. İlle de KCK’nin her dediği HDP’yi bağlar, ya da HDP’nin her söylediği KCK’yi bağlar diye bir şey yok. HDP kendi kararlarını kendisi veriyor ama biz tabii ki KCK açıklamalarını izliyoruz. Gelişmeleri nasıl yorumluyorlar, nasıl hareket edebilirler, bunları her siyasetçinin değerlendirmesi gerekiyor. Yoksa birlikte karar almıyoruz. Farklı düşündüğümüz konular mutlaka var.
SİLAH SEÇENEĞİ DÜŞÜNÜLMEMELİ
(Hükümetten KCK’nın son açıklaması çerçevesinde sizden bir talep oldu mu?) Bizim bu konudaki tutumumuz zaten bilinir. Biz KCK’yi temsil etmiyoruz. Biz HDP’yiz. Gündeme de gelmedi. Giderek artan tehdit riskleri, tehditler, şiddet eylemleri gündeme geldi. Tasvip etmediğimiz şeyler. Hep birlikte çözmemiz lazım. Biz olup bitenden memnun falan değiliz, destekliyor da değiliz. Fakat hükümet de serinkanlı davranmalı. Sürekli operasyon hali, ‘Suriye’ye müdahale ederiz, gerekirse askeri operasyon yaparız, gerekirse tutuklama yaparız’ diyor. Büyük askeri sevkiyatlar yapıldı. Bunlar gerilimi artıran şeyler. Bunları söyledik. Askeri seçenek, silah seçeneği, ne hükümet ne KCK için bir seçenek gibi düşünülmemeli artık.
TURİSTİK GEZİ YAPMAYIZ
(Öcalan’la 5 Nisan’dan bu yana yapılamayan görüşme için taahhüt aldınız mı?) İmralı görüşmelerinin başlayacağına dair net bir durum ortaya çıkmadı. ‘Heyetimiz gitsin’ diye bir talepte bulunmadık. Çözüm sürecinin müzakereye evrilerek güvene dayalı hızla ilerlemesi gerektiğini belirttik. Yeni hükümet müzakereyi başlatmayacaksa heyetimizin gitmesinin anlamı da yok. Biz İmralı’ya turistik gezi yapmayız. Başbakan ‘geri çekilme konusunda bir çağrı olmayacaksa heyetin gitmesinin bir anlamı yok’ diyor. Bunları konuşup, ‘karşılıklı neler yapabiliriz. Biraz daha tartışmaya ihtiyacımız var’ dedik. Bir tıkanma gibi algılanmamalı. Evet geri çekilme de olmalı ama müzakere de olmalı. Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkıyor diye tartışacak halimiz yok. İmralı’ya ziyaret izninin verilmemesinin nedeni ‘eğer biz istediğimizi yaptıramıyorsak, tecrit uygularız. Görüşmeyi de keseriz, buna gücümüz var, bunu da yaparız’. Bir had bildirme tutumudur. Benim okumam bu.
BU MAFYA ÖRGÜTÜ DEĞİL
(Silah bırakma çağrısı) Belki HDP’den bunu duymak insanlara iyi geliyordur. Tekrarlamaya devam ederiz. Bizim kesinlikle savaş ve silah istemediğimize toplum emin olmalı. Biz silaha güvenerek ya da siyasi faaliyetlerimiz silahla lay lay lom gitsin diye bir tutum içinde değiliz. Tam tersi silahları bitirmeye çalışıyoruz. Çağrımızın belki böyle etkisi vardır. Yoksa silah bırakılacak değil. Toplumu kandırmayacağız. Bu çağrının peşinden gideceğiz. Müzakereyi başlatmak, Öcalan’la görüşülmesini sağlamak. Çünkü ancak Öcalan’ın çağrısı bir müzakereyle birlikte sonuç verir. Yoksa gidip Öcalan’a, ‘hadi çağrı yap denirse’ ki yıllardır bu söyleniyor, O da muhtemelen benim söylediğimi söylüyor olabilir. ‘Yaparım da etkisi olmaz.’ Yasası çıksın. Silahlar nereye bırakılacak, bıraktıktan sonra ne olacak; bunları konuşmak istiyor. Bu bir mafya örgütü değil. Devasa bir siyasal sorundan ortaya çıkmış, dağa çıkmış bir örgüt var. Mafyaya silah bıraktırır gibi, ‘silahlarınızı bırakın, teslim olun’ gibi bir kuru hamasetten çıkalım.
DEKLARASYONU İMZALAMAYA HAZIRIZ
Güvenlik problemi bütünlüklüdür. KCK de kamu güvenliğini tehdit edecek işler yapmamalı, devlet de yapmamalı. Nerede güvenlik sorunu varsa birlikte müdahale edelim. Başbakan, ‘gelin 4 parti metin imzalayalım’ diyor. Biz böyle bir çağrı yapmaya hazırız. Gelsinler, tartışalım. Diyelim ki ‘evet bizim ülkemizde şiddetsiz, silahsız bir ortama ihtiyaç var. Bunun için sivil siyaseti büyütmeye, demokratik siyaseti güçlendirmeye hazırız, sorumluluk alıyoruz. 4 parti olarak, herkese çağrı yapıyoruz. Lütfen silah kullanmayın. Bu çağrımıza binaen de siyasiler olarak sorumluluklarımızı yerine getireceğiz. Merak etmeyin.’ 4 parti imza atalım. Kim silah kullanırsa da hep birlikte üstüne gidelim.