Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Türkiye-İsrail Normalleşmesinden Stratejik İttifak Çıkar mı? | Hasan Kösebalaban | Al Jazeera Türk
Türkiye ile İsrail’i yakınlaştıran en temel faktör, İran’ın bölgesel hegemonyasına Washington tarafından onay verilmesi. İlişkilerdeki normalleşmeyi de stratejik bir ittifak yerine ideolojik ve jeostratejik rakipler arasında üçüncü tehditlere karşı geçici olarak ortaya çıkan bir işbirliği olarak kabul etmek daha makul olur.
Uluslararası ilişkilerde dengeler çok hızlı değişebiliyor. Daha 1997 yılında savaşın eşiğinden dönen Türkiye ve Suriye 2011’e gelindiğinde sınırları ortadan kaldırmış, ekonomik entegrasyon yolunda ilerleyen ve askeri işbirliği arayışı içinde olan iki ülkeydi. Türkiye, Suriye İç Savaşı boyunca Esad rejimini yıkmaya çalışan ılımlı muhalif güçlerin en önemli destekçisi oldu.
Buna mukabil 1997’de Türkiye’nin stratejik ve askeri mütteği olarak görülen İsrail’le ilişkilerde, 2010’da 9 Türk vatandaşının yaşamına malolan Mavi Marmara saldırısı başta olmak üzere sayısız kriz yaşandı.
İsrail ile 'Kazan Kazan' Anlaşması | Sami Kohen | Milliyet
Dün resmen içeriği açıklanan Türk-İsrail anlaşması, 6 yıllık bir uyuşmazlık ve gerginlik döneminden sonra, yeni bir yakınlaşma ve işbirliği sürecine yol açacak bir dönüm noktası oluşturuyor.
Türk-İsrail ilişkilerinin Mavi Marmara olayından bu yana nereden nereye geldiği göz önünde tutulduğunda, 2 yıl süren temas ve müzakerelerden sonra varılan mutabakat, her şeyden önce diplomasinin bir zaferi sayılabilir. Bu aynı zamanda iki ülkenin ilişkilerini yeniden rayına oturtmak için gösterdikleri kararlılık ve çabanın başarısıdır.
Gelinen noktada Türk ve İsrail liderlerinin bu anlaşmayı kendi ülkeleri açısından bir kazanım olarak sunmaları doğaldır. Gerçi taraflar büyük resme bakıp ikincil saydıkları konularda geri adımlar atmışlardır. Ama varılan sonuç normalleşmeye karşı olanların muhalefetine rağmen iki tarafın ve de bölgenin hayrına sayılmalıdır...
Ve Erdoğan İlk Kez Özür Diledi | Hakan Aksay | T24
24 Kasım 2015: Türkiye Rus uçağını düşürdü.
27 Haziran 2016: Cumhurbaşkanı Erdoğan düşürülen uçak için özür diledi.
Bu iki tarih arasında 7 ay, 3 gün var.
Toplam 216 uzun, hem de çok uzun gün.
Türkiye ile Rusya arasında on yıllar boyunca güçlükle kurulan yakın ilişkiler, bu 7 ay içinde öylesine bozuldu ki...
Bundan 7 ay sonra durumun 24 Kasım öncesine döneceğini savunmak imkânsız.
Belki çok uzun yıllar geçecek, iki ülkenin birbirini “stratejik ortak”olarak görmeye başladığı dönemlere geri dönülebilmesi için.
Bundan dolayı, bugün ele alınan konu, ikili ilişkilerin geliştirilmesi, eski günlerine dönmesi değil; normalleştirilmesi, siyasi ve askerî gerginliklerin bertaraf edilmesi.
İsrail'le Anlaşarak Çok İyi Yaptınız Yapmasına da... | Ahmet Hakan | Hürriyet
Hiç kimse size...
- “İsrail ne yaparsa yapsın ses etmeyin” demiyordu.
- “İsrail süper harika bir devlettir” demiyordu.
- “İsrail insan haklarına en saygılı devlettir” demiyordu.
- “İsrail asla zulmetmez” demiyordu.
*
Size söylenen şöyle şeylerdi:
- En son bile söylenmemesi gerekeni en önce söylemeyin.
- Önünüze arkanıza bakmadan en radikal çıkışları yapmayın.
- “Asla anlaşmam” diyerek kendinizi bağlamayın.
- “İç siyasette bayağı işe yarıyor muhterem” diye abandıkça abanmayın.
- “Biz monşerler gibi olmayacağız” diyerek diplomasinin kurallarını yeniden yazmaya kalkışmayın.
- İtiraz edin ama önünü arkasını düşünerek itiraz edin.
- Karşı çıkın ama ileride dönüş yapmanızı gerektirmeyecek bir biçimde karşı çıkın.
*
Hiçbirini dinlemediniz.
Gazze’den Mektup | Ayça Söylemez | BirGün
“Taksiye bindim, radyoyu bir haber kanalına ayarlamasını istedim. 20’lerinin sonundaki taksici bana döndü, ‘Neden, kardeşim? Müzikten zevk almana bak. Savaşın bittiğini bomba seslerinden anlarız nasılsa’ dedi.”
Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde çalışan Filistinli Doktor Belal Dabour, son durumu anlattığı yazısına böyle başlıyor.
Dr. Dabour, Gazze’de durumun birkaç gündür sakin olduğunu yazmış, Al Jazeera’de yayınlanan “Gazze’den mektup” başlıklı makalesinde.
“Kesin olan tek bir şey var: Gazze’deki Filistinliler sürekli bir korku, çaresizlik ve belirsizlik hali içinde yaşıyor. Sebebi, İsrail’in son üç savaştan cezasızlıkla kurtulması ve uluslararası toplumun, hiç bitmeyecek gibi görünen işgale karşı sessizliği… Gazze halkının çoğu, İsrail’in bir sonraki saldırısının ne zaman olacağını merak ediyor.”
Üç savaştan sonuncusu, 2014’teydi. Tam iki yıl önce, savaş sırasında Dr. Dabour ile görüşmüştüm, yoğun mesaisinden vakit ayırıp şunları anlatmıştı:
Muhtemel 'Karanlık' | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Brexit, büyük bir kırılma anı olarak tarihe geçecek.
İngiltere'nin AB'ye “hayır” demesinin, önemli sonuçları olacaktır. Bu sonuç, sadece İngiltere'nin birlikten ayrılması, bunun ekonomik ve siyasi sonuçlarından ibaret değildir. Kaldı ki, İngiltere, AB'yle sorunlu ilişkileri olan, sürekli kural istisnası talebinde bulunan, bütünleşmeye karşı çıkan bir ülkeydi. Nitekim AB'nin kalan üyeleri İngiltere'nin hızla referandum sonucunu uygulayacak bir yasa çıkarmasını isteyecek (ki şimdiden istiyorlar) kendi dokularını tahkim etme politikaları izleyeceklerdir.
Ancak sorun burada başlıyor.
Mesele İngiltere'nin ayrılık kararı sonrası, böyle tahkimatın mümkün olup olmayacağıdır. Bu kararın AB'nin geleceğini ne denli olumsuz etkileyeceğidir.
23 Haziran 2016 tarihi, İngiliz toplumunun yüzde 52 oranında AB'ye “hayır” dediği gün, AB projesinin inişe geçmesi ya da temel ilkelere aykırı istikamette biçim değiştirmesi açısından belirleyici bir tarih olabilir.
İsrail’le Barışın İç Siyasete Etkisi | Mahmut Övür | Sabah
AB'deki gelişmelerin karamsarlık yarattığı bir dünyada, Türkiyeİsrail ilişkilerinin yeniden kurulması sadece bu iki ülkeyi değil, eminim başka coğrafyaları da umutlandırdı.
Başta AB ülkeleri olmak üzere ırkçı, ötekileştirici akımların geliştiği, ayrılıkların körüklendiği, vekalet savaşlarıyla terörün yükseltildiği hatta üçüncü dünya savaşı geliyor çığlıklarının atıldığı bir anda, dünyanın en karmaşık bölgesinde 'küçük' bir barış adımının atılması kelebek etkisine yol açmasa da umut verici. Çünkü dünyamızda her zamankinden çok daha güçlü bir barış damarı var ve en umutsuz anlarda imdada yetişiyor.
Hele bu, İsrail gibi dünyadaki siyaseti, medyayı etkileyecek gücü olan ve bölgesinde çözüm üretme ve sorun çıkarma kapasitesi de yüksek olan bir ülkeyle yapılmışsa sadece iki ülke adına değil insanlık adına büyük başarı.
Bu adımın çok büyük sonuçlara yol açması gerekmiyor, barış ihtimalinin canlı tutulması bile sevindirici.
'O Zaman Biz Bu B… Niye Yedik?' | Bekir Coşkun | Sözcü
“İsrail ile barış isteyen Yahudi dölüsün…”
“Anan Yahudi…”
“Piç İsrail uşağı…”
“Ulan Başbakanımız sayın (van minit) İsrail'e haddini bildirdi, ezdi geçti, niye bundan gocunuyorsun o… çocuğu…”
*
Bilgisayarlarımıza, telefonlarımıza küfür yağdı, ‘van minit' lafının bir show ve palavra olduğunu yazıp çizdiğimizde:
“Kim ki Müslüman kardeşlerimizin değil de Yahudi soyunun yanında yer alırsa, işte o senin gibi Yahu… i…dir… İmza; Mustafa…”
“Mustafa, senin öbür e-mailde adın Osman mı?..”
“Evet, nereden bildin…”
“Aynı küfür çünkü…”
*
“Davos kahramanı” yurda dönüyordu o sıra……
Boşuna Seviniyorsunuz | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Birleşik Krallık seçmenlerinin çoğunluğunun AB'den ayrılma kararı vermesi, bizim İslamcılarda da tatlı bir sevinç yaratmışa benziyor.
Bu tatlı sevincin nedeni, “Türkiye AB’ye ancak 3000 yılında girebilir” diyen Cameron’un yenilgiye uğraması değil.
Seviniyorlar çünkü “AB çıpasından” artık daha rahat kurtulabilmelerine uygun bir zeminin yeşermekte olduğunu görüyorlar.
Başından beri bu konuda samimi değillerdi.
Geçmişte “gâvur kulübü” diye niteledikleri AB’yi, iktidara gelir gelmez bağırlarına basmalarının nedeni, o günün şartlarının bunu gerektiriyor olmasıydı.
AB üyelik hedefi ve demokratikleşme meselesi, iktidar alanlarını genişletmek, Türkiye’nin geleneksel güç odaklarını kenara itebilmek için bir araçtı.
Önce Seçim Sonra Referandum | Mümtaz’er Türköne | Yarına Bakış
Bütün yollar MHP’ye çıkıyor. MHP kendi içinde bir liderlik çekişmesi yaşamıyor, tarihinin en büyük fırsatı ile oynuyor. Başkanlık sistemine hayır diyen toplum nefesini tutmuş, heyecanla neticeyi bekliyor.
Bülent Arınç’ın erken seçim ve referandum sözleri artık kaybolan özgül ağırlığının değil, siyasî tecrübesinin ve bu tecrübeye dayanan öngörü yeteneğinin ürünü. Bu yıl içinde hem erken seçim hem de bir anayasa veya başkanlık referandumu için bizleri uyarıyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın bahsettiği kamuoyu araştırma sonuçlarını, Arınç’ın sözleri ile birlikte değerlendirmek lâzım. Başbakan, önlerine gelen kamuoyu araştırmalarına göre, başkanlık sistemine desteğin yeterli olmadığını itiraf ediyor. Böylece başkanlık sistemi tartışmalarının ve yeni anayasanın gündemden düşmesinin sebebi anlaşılıyor.
Yorum Yazın
soner yalçın okunur ...