Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Sizinkiler Yapmış, Aman Saklayın! | Ümit Kıvanç | Radikal
İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki intihar bombacısı eylemiyle beş kişiyi öldürüp yaklaşık otuz kişiyi yaralayan “İslâm Devleti” örgütü (IŞİD-DAİŞ-DAEŞ) ile TC arasında kaçınılmaz kavga nihayet başlıyor mu? Bu sorunun çok kişiye tuhaf göründüğünü biliyorum. Çünkü şimdiye kadarki bariz işbirliği örneklerinden hareketle, İD’i AKP ile özdeş tutma eğilimi yaygın. Özellikle uğursuz ittifakın somut hedefi olan Kürtler, bu “seviyeli beraberlik” sonsuza kadar sürecekmiş gibi düşünüyorlar.
İktidarın yüzsüz-terbiyesiz propaganda aygıtı, âdetâ bu izlenimi pekiştirmek için çabalıyor. Aygıtın elemanları, insan sağlığına zararlı seviyeye ulaşmış dalkavukluğu her gün bir derece daha artırma zorlaması sonucu şuurlarını hepten yitirmiş, ettikleri lafın nereye varacağını, yarın başlara ne dertler açacağını fark etmiyor olabilirler. Belki de Ankara’nın esas donatıp silahlandırdığı, neredeyse yönettiği, belki içlerine elemanlar sokup sahada da yönlendirdiği örgütlerin başkaları olduğunu bildiklerinden, İD’e sahip çıkar konuma düşmekte önemli sakınca görmüyorlar.
Bir Millet Eve Kapanıyor | Kanat Atkaya | Hürriyet
Dün sabah ekonomi bültenlerinde şöyle bir not paylaşıldığını işittim:
“Yemek Sepeti, tarihi ciro yapmış geçen hafta sonu...”
Malumunuz, bahsi geçen internet sitesi bir online yemek sipariş hattı.
“Tarihi ciro” da, terör saldırılarının yarattığı tedirginliği, içe/eve kapanmayı “rakamsal” olarak ölçmeye yarayacak bir başka veri...
“Ye, dua et, sev” yerine “Ye, dua et, evde otur” sloganına uyumlu hayatlara geçiş...
“İçeriye/içeride” kapananlar travmanın ilk dalgasını evde yemek yiyerek geçirdi diyelim, peki ya sonra?
SALONDAN SOKAĞA MESAJ
Yeme/içme, eğlence (tiyatro, sinema, konser vb) sektörleri vurup sallamanın ötesine geçen bir darbe daha yedi toplumsal moral; deprem gibi bir sarsıntı yaşıyor ruhlar.
Yine dün bir haber kuşağında bir psikiyatrist topluma “Hayata devam... Dışarı çıkın, hayata karışın” mesajını evinin perdeleri örtülü oturma odasından veriyordu. Eleştirmek için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın...
İntihar Saldırıları | Evren Balta | Birikim
İntihar saldırıları Türkiye’nin gündemine iki seçim arifesinde girdi ve bırakın siyaseti, gündelik hayatı düzenleyen bütün parametrelerimizi dahi alt üst etti. Orada ya da burada olabilirdi. Şu ya da bu kişi intihar bombacısı olabilirdi. Öngörülemez ve bilinemezdi. Tam da öngörülemez ve bilinemez olduğu için intihar saldırıları kentsel mekânı savaşın mekânı haline getirdi. Yıkıcılığını gündelik hayatın geçtiği mekânları alt üst etmesinden, işine/okuluna gitmekten başka hiçbir derdi olmayan insanları hedef almasından aldı. Yürüdüğümüz yollar, aşındırdığımız caddeler, otobüse bindiğimiz duraklar artık aynı değildi.
Bu saldırıları bir gerçek olarak kabul etmek, varlığını tanımak bildiğimiz anlamda hayatın sona ermesi demekti. İntihar saldırıları bizi her şey normalmiş gibi yaşamakla hiçbir şey normal değilmiş gibi yaşamak arasında sıkıştırdı. Olağanüstü hali olağanlaştırdı.
Işid'in Türkiye'deki Saldırılarının Analizi ve Türkiye'nin Mücadelesi | Haldun Yalçınkaya | Al Jazeera Türk
IŞİD, Türkiye’den istediği seviyede insanı devşiremediği için henüz Türkiye’deki eylemlerini hedef seçmeksizin yapma aşamasına geçmedi. Maalesef bu aşamaya geçmeyeceğinin de bir garantisi yok.
19 Mart 2016’da Taksim’de 4 kişinin ölümüne neden olan terör eylemi, Türkiye’de son iki yıldır IŞİD tarafından gerçekleştirilen 12 saldırının sonuncusuydu. 20 Mart 2014 ile 19 Mart 2016 arasında geçen iki yıl boyunca IŞİD bağlantılı eylemlerde toplamda 163 kişi hayatını kaybetti ve 766’dan fazla kişi yaralandı.
Haddizatında eylemleri rakamlara indirgemek, o eylemlerde yaşanan dramları yansıtmakta yetersiz kalıyor. Ancak, bu bir dizi eylemi analiz etmek bize IŞİD’in Türkiye’ye karşı tutumunu yansıtması açısından oldukça önemli. Bu eylemlerin bir tanesi yol kontrolü esnasında yaşanan çatışma, beşi sınır ötesinden Türkiye’ye karşı yapılan saldırılar ve altı tanesi de intihar bombacılarının gerçekleştirdiği eylemler.
“IŞİD tarafından devşirilmiş kişiler Türkiye’ye döndüklerinde ister Türk vatandaşı olsunlar, ister olmasınlar Türkiye’ye yüksek düzeyde tehdit yaratıyorlar.”
Ara Güler'e Sansür mü? | Asu Maro | Milliyet Cadde
Pazartesi Sabahı Twitter’ı bir açıyorum, peşpeşe iddialar: “İKSV Ara Güler’i sansürledi!”, “Ara Güler’e festivalden büyük ayıp!” Haberlerde, Ara Güler’in İstanbul Film Festivali’ne alınmadı haberi! “Bu faşistlerle halimiz ne olacak?” Kimden söz ediliyor faşist diye? İKSV’den.
İKSV bugüne kadar Ara Güler’le beraber de bir dolu proje gerçekleştirmiş bir vakıf. Ülkemizin yüzakı festivalleri düzenliyorlar yıllardır. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?
Devam ediyorlar: “Ara Güler’i Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını çekti diye sansürlediler. Zaten jüri heyetinin Cumhurbaşkanı’na muhalif isimler olduğu dikkatlerden kaçmadı!”
Yok artık. Kimmiş bu dikkatlerden kaçmayanlar? “Atilla Dorsay, Reha Erdem, Engin Ertan, Esin Küçüktepepınar, Murathan Mungan ve Baran Seyhan.”
Demirtaş'ın Bir İzah Borcu Var... | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Suruç'ta başlayan, barış mitingiyle devam eden, Sultanahmet'te tekrar ortaya çıkan ölümcül IŞİD eylemleri, ardından Ankara'da askeri araçları ve Güven Parkı'nı hedef alan kanlı PKK saldırıları, en nihayet İstiklal caddesinde yeniden IŞİD eylemi...
Güneydoğu'daki isyan ve çatışmalar...
8 ayda yaklaşık 2500 ölü, yıkıntı şehirler, yüzbinlerin göçü...
Bu yıl Nevruz'a böyle girdik.
2013 ve 2014 Nevruzlarında ise, Diyarbakır'da on binlerce insanın önünde, hükümetin onayıyla Öcalan'ın mektupları okunmuş, silah devrinin bittiği ilan edilmiş, törenler tüm televizyonlarca yayınlanmıştı.
Nevruzların barış ve siyaseti temsil ettiği o günlerde Türkiye'nin Batısı, Doğusu da mutlu ve umutluydu.
Kürtler Barışa Çağırıyor, Duyuyor musunuz? | Murat Sabuncu | Cumhuriyet
Geceden başlardı
Diyarbakır’da Newroz coşkusu...
Davulu, halayı, ateşi...
Sabaha kadar sürer oradan meydana geçilirdi.
Bu yıl gece sessiz, sabahın ilk saatleri sakindi.
Kadınlar rengârenk “kiras u sermil”ler, erkekler şalvar, kuşak ve yelekten oluşan “şal û şepik”leri ile alana doğru akın ederdi.
Sabahın erken saatinde Demokratik Toplum Kongresi’nin önünden kalkan otobüslerle giderken o yoldaki “tenhalık” beni düşündürdü.
“Meydan boş mu kalacak?..”
Aylardır süren çatışma, sokakta asker, polis, zırhlı araç, kapalı sokaklar, bir de üstüne “alana bombalı saldırı olacakmış” dedikodusu insanları caydırmış olabilir fikri geliyor insanın aklına...
Bu Kadar Terör Avrupa'da Olsaydı!... | Mustafa Karaalioğlu | Karar
En çok neyi kıyaslıyoruz? Bir başka ülkenin; mesela Fransa, İngiltere ya da ABD’nin başında Türkiye’nin yaşadığı gibi bir terör problemi olsa acaba nasıl davranırlardı? Demokrasi ve hukuk sistemleri nasıl etkilenirdi ve refleksleri nasıl gelişirdi?
Türkiye ile kıyaslanamayacak çapta eylemler bile olsa nasıl davrandıklarını gördük aslında. Fransa’da sıkıyönetime, sınır kapatmaya varan yasaklar getirildi; İngiltere’de ileri düzeyde takip önlemleri ve aşırı gözaltı süreleri gibi tedbirler devreye konuldu. Buradan bakıldığında sert önlemlerin ötesine varan telaşlı tedbirler aldılar. Bazılarımız için de bu kararlar Türkiye’de de hukuk sisteminin zorlanabileceğine dair referans olarak gösterildi.
***
Terör ve masum insanların hayatı söz konusu olduğunda kamu otoritesinin yani devletlerin olağanüstü yetki kullanma hakkı vardır ve bu kaçınılmazdır. Sonuçta bir devletin vatandaşına karşı birinci sorumluluğu can güvenliğini; yani hayat hakkını muhafaza etmektir.
İslam Devleti İçin 2016 Final Yılı mı? | Metin Gürcan | Al-Monitor
Son iki yılda saman alevi gibi büyüyen İslam Devleti (İD) Kasım 2015’den beri hem Suriye’de hem de Irak’ta savunmada. İD Mart 2016 itibarıyla 2015 yılına nazaran Irak’ta kontrol ettiği toprakların yüzde 40’ını, Suriye’de ise yüzde 20’sini kaybetmiş durumda. Yine son günlerde toprak kayıpları halen süren İD’in kontrolündeki toprakların yüzde 10’a yakınını Ocak-Mart 2016 döneminde kaybettiğini de not etmek gerekiyor.
Toprak kayıpları aynı hızda devam ederse İD’in 2016’nın sonunu göremeyeceğini söylemek mümkün. Bazılarına göre 2016 İD için final yılı olabilir. Özellikle Iraklı karar alıcılar tarafından sıklıkla dile getirilen bu görüşe uzmanlar ise temkinli bir iyimserlikle yaklaşıyorlar.
İD’in Orta Doğu ve Avrasya’daki faaliyetlerini yakından takip eden Jamestown Foundation’dan kıdemli araştırmacı Jacob Zen de 2016’da İD’in sonunu görmemizin pek olası olmadığı görüşünde. Zen Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ben İD’in Suriye’de ve Irak’ta 2016’da da hala ayakta kalacağını düşünüyorum.
Kişisel Verilerin Korunması Tasarısı Bugün TBMM'de Görüşülmeye Devam Edecek | Füsun Sarp Nebil | T24
Avrupa Birliği’nin uyum görüşmeleri ile ilgili olan ve TBMM’ye Ocak ayında gelen son 34 maddelik Kişisel Verilerin Korunması ile ilgili kanun taslağının Genel Kuruldaki görüşmelerinin bugün yarım kaldığı yerden devam edeceğine dair Anadolu Ajansına bilgi verildiği görülüyor. Bu nedenle, her vatandaş için çok önemli olan “Kişisel Verilerin Korunması” kanununa dair a) son gelişmeleri gözden geçirelim ve b) kanunla ilgili eleştirileri yeniden hatırlatalım.A- Değişiklik; eleştiriler üzerine üye sayısı 9’a çıkıyor
Kanunla kurulacak olan “Kişisel Verileri Koruma Kurulu”, muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin tepkisine neden olmuştu. Eleştiriler 3 noktada toplanıyordu;
Yorum Yazın