Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Davutoğlu'nun Zaferini Erdoğan Yenilgi Sayabilir | Murat Yetkin | Radikal
Tabii Davutoğlu da 330 olsun ister, ama 276 sandalye de tek başına hükümet demektir. Erdoğan içinse süper-başkanlık dışındaki her netice yenilgi sayılır. Davutoğlu'nun listeleri YSK'ya bizzat teslim etmesinde fayda var.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 7 Haziran 2015 seçimlerini 14 Mayıs 1950’den bu yana en önemli seçim sayarken kendi açısından haklı.
14 Mayıs çok partili parlamenter rejim aşısının tuttuğu, CHP bünyesinden çıkan DP’nin iktidarıyla idari rejim değişikliğinin fiilen gerçekleştiği seçim olmuştu.
Erdoğan 7 Haziran seçimleriyle bir rejim değişikliği daha gerçekleşmesini, parlamenter sistemden, başkanlık sistemine geçilmesini arzu ediyor; hem de çok arzu ediyor.
Fenerbahçe'ye Terör Saldırısı | Mehmet Tezkan | Milliyet
Önce meselenin adını koyalım..
Bu saldırı organize, planlı, hedefi büyük de olsa.. Bir taraftarın çılgınca eylemi de çıksa sonuç değişmez..
Terördür.. Suikasttır..
Gelin birlikte tahlil etme çalışalım..
Fenerbahçe otobüsüne viyadüke girerken ateş açılıyor.. Doğrudan şoför hedef alınıyor.. Şoför devre dışı bırakılarak aracın kontrol dışına çıkması hedefleniyor..
Eğer böyleyse..
Profesyonellerin işi..
Çünkü otobüsün devrilmesini sağlayarak Fenerbahçe takımına büyük zarar verilmesi planlanmış..
O hızla giden otobüsün şoförünü vurmak az buz bi şey değil..
Amaç ne?
BİR: Fenerbahçe üzerinden toplumda büyük infial yaratmak..
İstanbul Üniversitesi Rektörlük Atamasına Dair | Nuray Mert | Cumhuriyet
İlk kez olmadı, ama beklendiği gibi, yine oldu. İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçiminde en çok oyu alan Prof. Raşit Tükel değil, ikinci sıradaki aday Prof. Mahmut Ak, önce YÖK listesinde birinci sıraya çekildi, sonra da Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atandı. Bu haftanın gündemi çok yoğun ama ben bir İstanbul Üniversitesi mensubu olarak, bu konuda yazmayı öne çekme gereği duyuyorum.
AK Parti, 12 Eylül rejimine ve onun ürünü olan YÖK sistemine güya karşı bir siyasi hareket olarak işe başlayıp, bu sistemin suyunu çıkaran bir icraatla bugüne geldi, tıpkı diğer pek çok konuda olduğu gibi. YÖK sistemini toptan ortadan kaldırmak bir yana, AK Partili Cumhurbaşkanları hiç olmazsa sembolik olarak demokrasinin gereğini yapabilir, kanunların verdiği yetkiyi kullanmak yerine, en çok oyu alan adayı rektör atama geleneği oluşturabilirlerdi.
İran ve Türkiye | Taha Akyol | Hürriyet
İran ülke içinde yumuşama, diplomaside Batı'ya açılma yönünde adımlar atıyor. Türkiye'nin görüntüsü ise ülke içinde otoriterleşme, ülke dışında diplomatik daralmadır.
İç politika duygularına kapılmadan bu objektif fotoğrafı herkesten önce iktidar görmelidir. Çünkü düzeltme görevi öncelikle iktidara düştüğü gibi, hataları düzeltmenin Türkiye'ye sağlayacağı kazanımlar da öncelikle onun siyasi hanesine yazılacaktır.
İTİDAL POLİTİKASI
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, militan Ahmedinejad'ın içeride otoriter ve dışarıda kavgacı politikalarına karşı 'itidal' sloganıyla Ağustos 2013'te iktidara geldi. Kelime, Türkçe ve Farsçada aynı anlamdadır; ılımlılık...
Ben de o zaman konuyla ilgili yazımı 'Sayın Ruhaniye başarılar diliyorum' diyerek noktalamıştım.
Ruhani 4 Ağustos'ta görevi devralma törenindeki konuşmasında şöyle diyordu:
'Kilit kavram itidaldir... Aşırı uçlara karşı dikkatli ve temkinli olmaktır... Değişim itidali gerektirir.'
İlber Ortaylı Neden Önüne Gelene 'Cahil' Diyor Acaba? | Mehmet Barlas | Sabah
Geçen hafta olup bitenlerin uzak tarihte kalmış gibi unutulduğu bir dünyamız var. Bunun nedeni yazılı hafızamızın pek olmamasına bağlanabilir...
Herhalde bu nedenle sevgili İlber Ortaylı önüne çıkan herkese 'Cahil' diyor. Bakalım bu sorunumuzu sosyal medyadaki 140 harflik mesajlarla aşabilecek miyiz?
Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından önceki günlerden birinde, siyasete meraklı bir arkadaş topluluğunda bazıları Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmaması gerektiğini savunurken, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanı olmaları ertesinde geride bıraktıkları partilerinin nasıl eridiğini hatırlatıyorlardı.
Bu Topraklarda Yaşayan Herkese... | Yiğit Bulut | Star
Aşağıdaki ekonomik gerçekleri bazı yazılarım içinde yazmama hatta aynı cümleleri kullanmama rağmen son günlerde “Türkiye’nin nereden nereye geldiğini unutup-unutturarak” özellikle “ekonomik detayları” gölgelemeye çalışanlar yüzünden geniş bir şekilde konuyu bir daha ele almak istedim...
Sevgili dostlar, bu gerçeklerin altını ısrarla çizerken amacım “ben biliyorum, doğrusu budur” demek değil tam tersi Türkiye’de yaşayan her bireye; “ülkenize bir de buradan bakın” demek...
Peki 1875’ten bugüne bu topraklar “her ayağa kalkışında” neler oldu ve bu ülkenin insanları tahrikler ile nelere dahil edildi, hangi oyunlar nasıl oynandı?
Ben bildiğim gibi anlatayım, sizler de lütfen tarafsız ve önyargısız sonuna kadar okuyun...
Terör Türkiye Medyasını da Vurdu! | Belma Akçura | Milliyet
Bir gazeteci için bazı fotoğraflar ‘tarih’ demektir.
Bazen tek bir kare fotoğrafla bir dönemi anlatırsınız; savaşların özetini çıkartır, ülkelerin profilini çizer, devletlerin gücünü, siyasilerin kararlılığını gösterir, dünya kamuoyunun dikkatini çekersiniz...
Tıpkı foto muhabiri Nick Ut’a Pulitzer ödülünü kazandıran o tek bir kare fotoğrafta olduğu gibi.
Üzerlerine yağan bombalardan dehşet içinde kaçan, korkmuş çocukların arasında çırılçıplak küçük kız çocuğu... Bu fotoğraf bir gazetecilik başarısıydı ve aynı zaman da Vietnam savaşında sivillerin üzerine bomba yağdıran Amerika’yı ve dönemin savaş politikalarını en iyi özetleyen fotoğraf olarak basın tarihine geçmişti...
Peki bir terör örgütünün kaçırdığı ya da rehin aldığı bir kişinin fotoğraflarını örgüt flamaları altında, bizzat örgütün kendisi servis eder, medya da bunu yayımlarsa bu bir gazetecilik başarısı sayılabilir mi? Ya da şöyle soralım: Bir terör örgütünün servis ettiği bazı fotoğrafların yayımlanması medya etiği açısından uygun mudur?
Davutoğlu'nun Ahlakı | Selçuk Gültaşlı | Zaman
Bütün Türkiye’de elektrikler kesildi. Haberlere göre İran’dan elektrik aldığı için sadece Van’da sorun yok.
Birkaç yıl öncesine kadar bölgesinin yükselen yıldızı, Araplara ilham kaynağı, hızla büyüyen ekonomisi ile parmak ısırtan ‘Türkiye’ye ne oldu sorusu?’ bir defa daha Brüksel kulislerinde hızla dolaşmaya başlıyor. Mahalli seçimlerde hile yapıldığına kesin gözüyle bakılan Brüksel’de 7 Haziran seçimleri için bir tür antrenman yapıldığını söyleyenler de var, iktidarın son birkaç yıldır ‘paralelle mücadele edeyim’ derken hiçbir işi düzgün yapamadığını, bu ölçekte bir kesintinin de sürpriz görülmemesi gerektiğini savunanlar da. Herkesin ittifak ettiği konu ise Erdoğan ve Davutoğlu’nun Yeni Türkiye’sinin bir tür şaka olduğu. Yeni Türkiye’nin Brüksel’de çok dalga geçeni var, maalesef.
Ortak Arap Gücü ve Sahadaki Gerçekler | Şerif Naşaşibi | Al Jazeera Türk
Ortak Arap Gücü'nün, Mısır ya da Suudi Arabistan'da konuşlanacağı ve Körfez ülkeleri tarafından finanse edileceği söyleniyor. Böylesi bir ordu, bölgesel sorunları çözmeyi amaçlayan gerçek bir pan-Arap oluşu değil bir araç olarak algılanıyor.
Mısır'da 29 Mart 2015 Pazar günü düzenlenen Arap Ligi Zirevsi'nde alınan ortak ordu kurma kararı, uzun yıllardır Arapların birliği özlemi çekenlerin umutlarının çok gerisinde kaldı. Geçmişte benzer planlar ölü doğmuştu. Halihazırda süregiden bölgesel gerilimler ve ayrışmalar göz önüne alındığında, bu yeni girişim de aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.
Böyle bir güç kurulsa bile, etkisiz bir yapı olmanın ötesinde çözmeyi hedeflediği sorunları alevlendiren sonuçlar doğuracak birçok kriz ve engelle karşılaşır. Aşırı askerileşme ve mezhepçilik, Ortadoğu'yu en çok etkileyen sorunlardan ikisi. Dolayısıyla, Sünni çoğunluğun yaşadığı ya da Sünnilerin yönettiği ülkeleri kapsayan yeni bir gücün teşkil edilmesi, bu sorunları arttırabilir.
"Anarşist" Bir Öğretmene Mektup… | Mine Soysal | Bianet
Burası; kişisel seçimleri, hali tavrı, gündelik eğilimlere, tektipleştirici eskimiş kurallara uymadığı ya da düşünceleri, kökeni, inancı farklı olduğu için hakarete uğrayan, onuru kırılan, küçük düşürülen, fiziksel şiddete uğrayan sayısız insanın ülkesi.
Sevgili Öğretmenim Halil Serkan Öz,
Sizi varlığınızda değil, yokluğunuzda tanımak varmış. Ödüllerle taçlanan mesleğinizi nasıl sevdiğinizi, canla başla nasıl sürdürdüğünüzü, öğrencilerinizin, meslektaşlarınızın tarifsiz elemiyle öğrendik. Ülkenin, hatta dünyanın başka başka yerlerinde başınıza geleni duyan, hiç tanımadığınız, bilmediğiniz milyonlarca insan gibi bizim de yüreğimiz kavruldu.