Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Geçmişten Bugüne Adnan Oktar'a Yönelik Operasyonlar: Kaç Defa Tutuklandı, Neden Tahliye Edildi?
Kamuoyunda 'Adnan Hoca' olarak bilinen Adnan Oktar, geçen hafta içerisinde düzenlenen operasyonla kamuoyunun bildiği kadarıyla altıncı kez gözaltına alındı ve çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Bu, Oktar'ın son 22 yıl içerisindeki üçüncü tutuklanması. Peki Oktar, bugüne kadar kaç kere tutuklandı, davalar nasıl sonuçlandı?
Oktar hakkında bugüne kadar bilinen en az üç psikiyatri raporu bulunuyor.
BBC Türkçe'nin derlediği habere göre, Oktar'ın en az 3 tane psikiyatri raporu bulunuyor. Bunlardan ilki 1983 yılında Şişli Hastanesi'nden alınmış bir heyet raporu. Burada Oktar'ı inceleyen heyet, 'şizoid kişilik bozukluğu' teşhisi koyarak eğitimine devam etmeye elverişli olmadığı yönünde görüş bildirdi.
İkinci raporun tarihi ise 1985. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki bir Sağlık Kurulu'nun hazırladığı bu raporda da Oktar'a 'paranoid' teşhisi kondu.
1988 yılında da Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılandığı davada mahkeme heyeti Adli Tıp Kurumu'ndan Oktar'ın akıl sağlığı ile ilgili rapor hazırlamasını istedi.
Gelen raporda, 'paranoyak' teşhisi konulan Oktar'ın akli dengesinin yerinde olmadığı ve cezai ehliyetinin bulunmadığı tespiti yer aldı.
Hakkındaki ilk gözaltı 1986 yılında.
Adnan Oktar, özellikle 1980'li yılların ortalarında özel okullarda yaptığı örgütlenme ve çeşitli basın kuruluşlarına verdiği mülakatlardaki sözleriyle kamuoyunun gündemine gelmeye başladı. Mart 1986'da verdiği bir mülakatta sarf ettiği sözlerden dolayı 'Atatürkçülüğe ve laikliğe aykırı beyanat vermek' suçlamasıyla gözaltına alındı.
DGM savcılığında verdiği ifadede çok okumaktan ruhsal dengesinin bozulduğunu ve tedavi gördüğünü söyledi. İfade çıkışı gazetecilere yaptığı açıklamada ise şeriatın gelmesini savunmadığını belirterek yanlış anlaşıldığını ifade etti. Bu soruşturma, takipsizlik kararıyla kapatılırken, Oktar da bir günlük gözaltının ardından serbest bırakıldı.
İlk tutuklanma ise 6 ay sonra geldi.
İlk gözaltının ardından dikkatleri üzerine çeken Oktar ile Bulvar gazetesi bir röportaj gerçekleştirdi. 21 Haziran ile 3 Temmuz tarihleri arasında yayınlan röportaj sonrasında bir kez daha soruşturma başlatıldı. 30 Haziran tarihli yayınında Oktar'ın sarf ettiği 'Türk milleti değil, İslam milleti vardır' sözleri nedeniyle bir kez daha başlatılan soruşturma sonrasında Oktar ve gazetenin sahibi Nazlı Ilıcak hakkında 7,5 ile 15 yıl arası ağır hapis istemiyle dava açıldı.
Oktar, ifadesi alınmak üzere gözaltına alındı ve daha sonra tutuklanarak cezaevine konuldu. Aynı dönemde Oktar hakkında laikliğe aykırı faaliyetlerde bulunmaktan ikinci bir dava daha açıldı ve daha sonra iki dava birleştirildi.
Şubat 1987'de tahliye edildi.
Mahkeme, Adli Tıp Kurumu'ndan şüpheli hakkında rapor hazırlamasını istedi. Gelen raporda, Oktar'a 'paranoyak' teşhisi kondu ve hastanede tedavi görmesi gerektiği belirtildi. Bu rapor üzerine Şubat 1987'de Oktar tahliye edildi ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırıldı.
Oktar, burada 10 ay kaldıktan sonra taburcu edildi. Taburcu edilmesi sırasında, Atatürk portresi önünde hastanenin başhekimi Yıldırım Aktuna'nın elini öptü. Aktuna da 'Bundan sonra dikkatli davran' dedi.
Davada karar Şubat 1988'de çıktı. Oktar, 'şahsi nüfuz ve menfaat temin etmek maksadıyla dince mukaddes sayılan şeyleri alet ederek propaganda' yaptığı gerekçesiyle 2 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra akli dengesi yerinde olmadığı için cezası bir yıla indirildi. Ilıcak ise beraat etti.
Tempo haber yaptı, soruşturma başlatıldı.
Haftalık Tempo dergisi, Şubat 1991'de yayınlanan bir sayısında Oktar grubundan ayrıldığını öne süren bazı kadınların iddialarını kapağına taşıdı. Haberde, Oktar'ın kadınları evlilik adı altında cinsel ilişkiye zorladığı ve ailelerinden zorla para çaldırdığı yönünde iddialar yer aldı.
Söyleşilerde Oktar'ın kurduğu grubu kendi çıkarlarına göre kullandığı öne sürülürken, 70 kadınla da imam nikahlı olduğu iddiası ortaya atıldı. Dile getirilen iddialardan birisi de Oktar ve müritlerinin silahlı oldukları ve arabalarının bagajlarında av tüfeği tuttukları yönündeydi.
Oktar, söylenenleri "çirkin iddialar" olarak tanımlarken, tamamının yalan olduğu belirtti.
Oktar, konuşan kişilerin de gruptan dışlandıkları için bu iddiaları ortaya attığını savundu. Ancak DGM, bu haberi ihbar kabul ederek, soruşturma başlattı. Bundan kısa bir süre önce Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikler nedeniyle yargılanmasına gerek kalmadığına hükmedildi ve dava açılmadı.
Oktar, Milliyet gazetesine yaptığı açıklamada, araçlarının bagajlarında silah bulunduğunu doğruladı ancak kendisinin saldırı altında olduğunu ve bu silahların da savunma amaçlı olduğunu söyledi.
1999'da şantaj iddiasıyla soruşturma başlatıldı.
Soruşturmanın dönemin Doğru Yol Partisi'nden İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın Oktar'ın kendisine şantaj yaptığı iddiasıyla DGM'ye başvurması üzerine başlatıldığı açıklandı. Kasım 1999'da sabaha karşı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar ve Silah Kaçakçılık Şube Müdürlüğü tarafından çok sayıda adrese baskınlar yapıldı. Operasyonda 37'si kadın 85 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Oktar da vardı. Yapılan aramalarda çeşitli silahlar ele geçirildi.
Savcılık ifadesinde tüm iddiaları reddeden Oktar'ın da bulunduğu dokuz kişi çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Tutuklandıktan sonra Kartal Cezaevi'ne sevki sırasında Oktar'a kelepçe takıldı.
Dönemin Organize Suçlar ve Silah Kaçakçılık Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, gazetecilere yaptığı açıklamada grubu 'örgüt' olarak tanımladı ve ilik kampanyasıyla ilgili de soruşturma yürütüldüğünü söyledi.
Oktar hakkında 18 yıl hapis istendi.
Birkaç ay sonra hazırlanan iddianamede, 'çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehditle menfaat sağlamak, çıkar amaçlı örgüte yardım ve yataklık' suçlamaları yöneltildi. Oktar'ın 18 yıl hapsi istendi. İddianemade Oktar'ın 'fuhuş çetesi' kurduğu ve bazı siyasi partilere de maddi yardımda bulunduğu iddia edildi.
Oktar, mahkemede o dönem yazdığı kitaplarla 'komünist, bölücü komünist ve mason localarının' düşmanlığını çektiğini ve bu gruplar tarafından kendisine komplo kurulduğunu söyleyerek kendini savundu. Ayrıca kendisini 'dindar Atatürkçü' olarak tanımladı.
Bundan birkaç ay sonra da müşteki sıfatıyla duruşmaya katılanlar şikayetlerini geri çekti. Ağustos 2000'deki duruşmada Oktar, yaklaşık 10 aylık tutukluluğun ardından tahliye edildi.
İlerleyen dönemlerde davaya müdahil olan bazı tanıklar tanıklık etmekten vazgeçti ve diğer isimler de şikayetlerini geri çekti.
Davayı son olarak eline alan İstanbul İkinci Ağır Ceza Mahkemesi, Kasım 2005'te, yani operasyonun düzenlenmesinden altı yıl sonra zaman aşımı süresi olduğu için davanın ortadan kalktığına hükmetti.
2007 yılında Yargıtay, zaman aşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına ilişkin kararı oybirliğiyle bozdu. Kararda grup için örgüt nitelendirilmesi yapıldı. Yargıtay kararında delillerden Oktar'ın çıkar amaçlı suç örgütü kurduğunun ve bunun lideri olduğunun anlaşıldığı belirtildi.
Yargıtay kararının ardından dava yeniden görüldü ve Mayıs 2008'de İstanbul İkinci Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı.
Oktar, "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmekten" suçlu bulundu ve üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak sanıklar, bu kararı ifadelerinin işkence altında alındığı gerekçesiyle temyize götürdü ve Yargıtay tarafından bozuldu.
Yargılama Haziran 2010'da yeniden başladı. Ayrıca, 2008 yılında bir gizli tanığın ifadeleri üzerine Oktar hakkında aynı suçlardan ayrı bir dava için iddianame hazırlandı. İddianamede, gizli tanığın zorla ailesinden koparıldığını ve 42 kişinin tecavüzüne uğradığını söylediği belirtildi. Oktar hakkında altı yıl hapis cezası istendi. Ancak bu dava süreci de tamamlanmadı.
Yorum Yazın
türkiye'de ki bütün tarikatlar acilen kapatılmalı. din iman adı altında bu ülkede milyonları kaldıran tarikat liderleri en ağır ceza ile cezalandırılmalı. bu... Devamını Gör
Kesinlikle, hiçbiri iyi amaç uğruna örgütlenmiyor. Ben meleğim diye dolaşanın sakladığı neler varmış gördük 15 temmuzda.
Ah ah bu sitenin bu adamı sevecen göstermeye çalıştığı içeriği bilirim.TV programı da o kadar garipti ki bunlar neden böyle nasıl bu halde TV de veriliyor di... Devamını Gör
Bu siteyi 1 kişi yönetmiyor, isteyen herkes içerik oluşturabiliyor. O yüzden her sesten bir yazı görmeniz mümkün.
Zaten Ingiltere'nin başka sorunu yok ya seninle uğraşacak dangalak.