Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
İstanbul'daki patlamanın bilinmeyenleri | Abdülkadir Selvi | Hürriyet
Bir süredir, ‘düşman kardeşler’ PKK ile DEAŞ arasında bir işbölümü söz konusuydu. DEAŞ İstanbul’da, PKK Ankara’da eylem yapıyordu. O nedenle kısa bir süre tereddüt yaşandı. Ancak bu çok uzun sürmedi. İstanbul Vezneciler’de bombalı araçla yapılan saldırının PKK’nın şehir yapılanması olan TAK eylemi olduğu ortaya çıktı. Ankara Merasim Sokak’ta 29, Kızılay’da 38, Diyarbakır Tanışık köyünde 16 vatandaşımızı katlettikleri gibi... Ha DEAŞ ha PKK fark etmiyor. Her ikisi de terör örgütü, her ikisi de insanlarımızı katlediyor.
İstanbul Vezneciler’deki saldırının önceden planlandığı anlaşılıyor. Diğer eylemlerde olduğu gibi yine kiralık araç kullanılıyor. Araç işine aracı olduğu iddia edilen şahıslar gözaltına alındı.
Bomba yüklü araç, şehrin en kalabalık yerlerinden biri olan Vezneciler’de yol kenarına park ediliyor. Araç üzerinde yapılan incelemede, bomba düzeneğini harekete geçirmek üzere iki ayrı uzaktan kumanda sistemi tespit edildi. Biri harekete geçmezse, diğeri harekete geçirilsin diye.
Askere güvencede 2 Haziran kararı | Serpil Çevikcan
Tasarı yasalaşırsa, terörle mücadele operasyonlarına katılan askeri personelle ilgili soruşturma açılması ve yargılama yapılması izne bağlı olacak. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının soruşturulması Başbakan iznine bağlanacak. İzin mekanizması görevli personelin rütbesine göre şekillenecek.
Askerin terörle mücadelede işlediği iddia edilen suçlara ilişkin davalar sivil yargıda görülmeyecek. TCK’nın hapis cezasının ertelenmesine ilişkin hükümleri askeri suçlar için de uygulanacak.
Askeri yargılamalarda yeni bir dönem açılıyor.
Ancak asker, meselenin, “terör zırhı, yasal zırh” tanımlaması üzerinden tartışılmasından çok rahatsız.
Asker, “TSK, Anayasa’ya, ilgili yasalara ve İç Hizmet Kanunu’na bağlıdır. Siyasi iradenin verdiği görevi yapar. Suç işleme özgürlüğü gibi bir algı yaratmaya dönük tanımlamalar terörle mücadeleye büyük zarar veriyor” diyor.
Yeter! Kanla, terörle ne özgürlük ne demokrasi kazanılır! | Oya Baydar | T24
İstanbul Vezneciler’deki terör saldırısını kim/kimler gerçekleştirdi, hangi örgüt üstlenecek, nasıl açıklanacak, nasıl gerekçelendirilecek? Şimdilik dördü sivil, yedisi polis on bir kişinin ölümüne, onlarca insanımızın yaralanmasına yol açan bu son şiddet eyleminin PKK tepelerinin “eylemleri büyük şehirlere kaydıracağız, haziranda direnişimiz yükselecek” açıklamalarından sonra gelmesi, marifet’in (!) oradan, ya da yavru örgüt TAK veya benzer bir örgütten kaynaklandığını düşündürüyor. Terör eylemleri konusunda kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği şu günlerde kökü devletin derinlerinde olan bir provokasyon eylemi ihtimali de yabana atılmamalı. Öyle de olsa, savaşı, şiddeti sürdüreceğiz açıklaması yaptınız mı, her türlü provokasyona da buyur gel demiş olursunuz.
PKK’nin amacı, gerçekten de Erdoğan AKP’sini geriletmek, halklara özgürlük ve demokrasi getirmekse, bilmem farkındalar mı tam tersi oluyor.
Şiddetin nedenlerini anlamamız, hangi koşulların sonucu olduğunu, nasıl tırmandığını, nasıl körleştiğini, toplumları nasıl dengesizleştirdiğini araştırmamız mümkün.
Yeni Türkiye | Tanıl Bora | Birikim Dergisi
“Yeni Türkiye” lâkabı, çıkışı itibarıyla yerli ve millî değil galiba. BBC muhabiri Chris Morris 2005’te The New Turkey adıyla bir kitap yayımlamıştı. AKP iktidarının turfanda zamanında Batı medyası, hayırhah bir gözle izlediği Türkiye’deki değişim sürecini, “yeni Türkiye” diye tabir etmeyi seviyordu. New Turkey ’i, Avrupa Birliği’ne uyum sürecine bağlı demokratikleşme reformları, Kürt meselesinde yumuşama, global piyasaya sıkı eklemlenme, genel bir ‘rahatlama’, barışıklık ve özgüven artışıyla tanımlıyorlardı.
AKP iktidarının kendisi, “Yeni Türkiye” lâkabını, 2010’dan sonra kullanmaya başladı. Aslında 2014’te, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı kampanyasında. Erdoğan bu kampanyayı “Yeni Türkiye Yolunda” adlı bir strateji belgesiyle başlatmış, “Yeni Türkiye’nin cumhurbaşkanı olacağını” duyurmuştu.
Davutoğlu’nun parti genel başkanlığına atandığı 2015 Nisan kongresinde, 2023’ü hedef alan bir Yeni Türkiye Sözleşmesi duyuruldu. “
Bharara'nın 7 tanığı | İlhan Tanır | Haberdar
Zarrab ve beraber yıllardır çalıştığı çetenin Türkiye’de ve diğer ülkelerde çalıştıkları isimler çok üst düzey profillerden oluşuyor. Suçlulukları bizzat Amerikan mahkemelerinde ‘tespit’ edilmesi muhtemel bu kimselerin iddianamede sanık olarak kayıtları geçtikten sonra yurtdışı seyahatlerinin korkulu bir macera haline gelmesi bekleniyor.
Bu sanıklardan kimilerine ve bazı kurumlar suçlu bulundukları halde büyük cezalar gelmesi bekleniyor. Türkiye’nin ve Türk kurumların bu cezaları ‘reddetme’ imkanı olmadığı, ABD ile finansal ilişkilerinden dolayı biliniyor.
Sanıklardan diğer bazılarına ise Amerikan ulusal güvenliğine doğrudan yönelen tehdide yataklık yaptığı için hapis cezası istenebilecek.
Birçoklarının alınlarına Amerikalılar tarafından dolandırıcılık yapmış etiketi asılması bekleniyor.
Kısacası bu isimlerin uluslararası kariyeri bitecek.
Örgütlü kötülüğün davası | Pınar Öğünç | Cumhuriyet
Bazen geniş zaman kipiyle kuruyor cümlelerini; “Gittiği her yerde bir işin ucundan tutar” diyor, “kendini sevdirir” diyor. Önlerinde geniş zamanları olabilirdi; kendisinden dört yaş küçük kardeşi, aynı zamanda bir ara ev arkadaşı, yoldaşı bir cinayetin kurbanı oldu. Bazen di’li geçmiş zamana dönüyor anlatırken Başak Grammeşin.
31 yaşındaki Bahadır Grammeşin, 9 Mayıs 2015 akşamı Kadıköy’de, askere gidecek bir dostları için buluşmuş, eğlence sonrası 20 kişi birlikte yürümeye başlamışlardı. O sırada duvar kenarına işeyen iki erkek, gruptaki kadınlara cinsel organlarını teşhir ederek sözlü tacizde bulundu. Araya girildi, iki erkek uzaklaştırıldı. Fakat bir süre sonra ellerinde kesici ve delici aletlerle bir grup, Bahadır’ın da arasında olduğu gruba saldırdı. Bir kısmı civarda işletmeci, garson, kimi müşteri... Çağrı Konca ve Halil Bağrıyanık o gece ağır yaralandı; feci dövülüp kasığından bıçaklanan Bahadır hayatını kaybetti. Bugün davanın dördüncü duruşması görülecek.
Erdoğan Kandırıldı! Ya Genelkurmay? | Soner Yalçın | Sözcü
Bu süreç boyunca; 261 saldırı oldu; 13 asker-polis ve 14 korucu şehit oldu. 90 kişi yaralandı.
Devletin resmi rakamlarına göre, 6 bin 593 kişi PKK'ya katıldı.
Bu süreç boyunca; bugüne kadar hep kırsalda savaşan PKK, (ABD'lilerden) şehir savaşı eğitimi aldı.
Bu süreç boyunca; PKK 3 bin 800 silahlı militanını Kuzey Suriye'ye gönderdi; Cizire, Ayn El Arap (Kobane), Afrin kantonlarını kurdu.
Bu süreç boyunca; PKK şehir ayaklanması yapacağı Türkiye'deki ilçelere mühimmat depoladı. (Bunun büyüklüğü için iki örnek vereyim; Sur'da 20 roketatar, Bağlar'da 21 Kanas ele geçirildi.)
Soru şu; hükümetten askere yetkililer tüm bunları neden görmedi?
Binbaşı Tamer Karslıoğlu, kripto uzmanıydı.
GES 'te; Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'nda görev yapıyordu.
Bu askeri istihbarat komutanlığının faaliyetleri gizli olduğu için sadece şöyle yazayım; GES, Türk Ordusu'nun gözü-kulağıydı; Türkiye sınırları dahil yakın çevresindeki hemen her türlü dinlemeyi yapabiliyordu.
Örneğin , uçak-gemi gibi tüm askeri radarlara takılan bilgiler buraya gelir; burada analiz edilir ve Genelkurmay Başkanlığı'na rapor edilirdi.
Tarihimizin can alıcı kavşaklarından biriydi, 8 Haziran 2015 sabahı… | Murat Sevinç | Diken
Geçen yıl bu gün, sonunda başımıza iyi bir şey geldi ve ülkedeki gerilimi biraz olsun azaltabilecek ‘seçim sonuçlarına’ uyandık. Türkiye’nin temel açmazı olan Kürt sorunun siyasal temsilcisi HDP, batıdan da aldığı oylar ile barajı aştı ve yüzde 13 küsur oranına ulaştı. 12 Eylül faşizminin alâmetifarikası ve hâlihazırdaki iktidarın soluk borusu haline gelmiş olan ‘seçim barajı’ , hiç olmazsa Kürt siyasal hareketi açısından aşılmış oldu. Manzara, sorunun TBMM’de çözülmesi gerektiğini savunanlar açısından da olumluydu. Uzun süre bir kişinin kuyruğuna takılıp sonuç alınmaya çalışılan ‘süreç’, artık gerçekten de parlamento çatısı altında, hiç olmazsa konuşulabilir hale gelebilirdi.
Olmadı…
Muktedir(ler), bir siyasi hareket, bir memleket ve kendi gelecekleri için son derece kritik bir karar verdiler. Şimdi hep birlikte o berbat ‘kararın’ sonuçlarını yaşıyoruz. Kan revan içinde…
Olmamasının bir ‘asıl’ bir de ‘görünür’ nedenleri var sanırım.
Fransa'daki ‘felaket’! - Nihal Kemaloğlu | Birgün
Köle/Kiralık İşçi Yasası’nın Meclis’ten geçip yasalaştığından ve Resmi Gazete’de yayınlandığından Yeni Türkiye’de emekçilerin haberi dahi olamamıştı.
Doludizgin hem Başkanlık sistemine hem de Partili Cumhurbaşkanlığı’na koşan ‘tek sesli-tek görüntülü’ Yeni Türkiye’de ne medyada ne ekranlarda ne de Meclis’te kendine yer bulabilen Kiralık İşçi Yasası’nın çalışanı piyasa ‘metasına’ dönüştürecek insani saygınlık ve özgüven yıkımını ‘tam’ kadından doğma tüm kuşaklar bizzat tecrübe edeceklerdi.
Oysa 26 Mayıs’ta Fransa’da grevci işçiler eylemlerine destek vermeyen gazetelerin matbaalarında iş durdurarak gazetelerin basılmasını engellediler, basılan tek gazete Fransa Komünist Partisi’nin yayın organı ve grev haberlerine yer veren L’Humanite oldu.
Kronik durgunluğunu 2008 finans krizinden beri aşamayan banka borçlarını kamulaştıran Avrupa Kapitalizmi ve Mali, Libya operasyonları ‘fatihi’ Fransa, IMF ve Dünya Bankası patentli esnek çalışma koşullarını halka dayatınca Fransız işçi ve öğrenci hareketi adeta gerçek Fransa’nın tarihi kökleri ve değerleri biziz diye ayaklanmıştı.
İş kazasında işçiyi ağır kusurlu kabul eden sistem | Murat Özveri | Evrensel
İşe girerken önüne konan yazılı belgeleri okumaya çalışan, iş sözleşmesine ufak da olsa itiraz eden işçi işe alınmaz.
Gece 7.5 saatten fazla çalışmak yasaktır. Gece 7.5 saatten fazla çalışmam diyen işçi “bozguncu” olmakla suçlanıp işten atılır.
Haftalık çalışma süresi 45 saattir. Fazla çalışma için işçinin onayı gerekir. “Ben bu onayı vermiyorum” diyen işçi bir daha çalıştığı sektörde iş bulamayacak şekilde işten atılır.
Almadığı işçi sağlığı iş güvenliği eğitimini almış gibi gösteren, teslim edilmeyen koruyucu malzemeyi teslim almış gibi gösteren belgelere imza atmam diyen işçi, işvereni tarafından hemen kapının önüne konulur.
Kısaca yasal haklarını işverenin istediği kadar ve işverenin istediği zaman kullanmayan, yasal hakkım neyse onu istiyorum diyen hiçbir işçi çalıştığı yerde bir gün daha çalıştırılmaz.
Yorum Yazın