Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Terazinin Yamuk Olmasının Nedeni | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
İstanbul'da görülen IŞİD davasında, örgütün Türkiye'deki üst düzey yöneticileri olduğu ileri sürülen 'Ebu Hanzala' kod isimli şahıs ve birlikte yargılandığı 6 kişi mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Mahkeme bu kararını verirken “savunmalarının alınmış olması ve mevcut delil durumu gözetilerek, sanıkların mağduriyetlerine sebebiyet verilmemesini”gerekçe gösterdi.
Tutuksuz yargılamanın esas olduğunu, delilleri karartma ve kaçma olasılığı bulunmayan insanların tutuklu yargılanmalarının yanlış olduğunu hep yazıp çiziyoruz.
Mahkeme de belli ki bu kanaatte ve delil durumunu da yeterince inandırıcı görmediğinden olsa gerek, tutuksuz yargılama kararı vermiş.
Yalnız dikkatinizi çekmek istediğim husus şu: Bu kişiler, IŞİD Türkiye’nin üst düzey yöneticileri olma suçlamasıyla yargılanıyorlar.
Öte yandan, aynı adalet sistemi, akademisyenler bildirisine imza attıkları için üç akademisyeni tutuklamış bulunuyor.
Akademisyenlere atılı suç “terör örgütünün propagandasını yapmak”.
Tarım ve Ötesi | Yaman Törüner | Milliyet
Diğer sektörler nispeten iyi büyürlerken, “tarım sektörümüz” yeterince büyüyemiyor. Oysa ülkemiz bir zamanlar tarımda %6.2’yi bulan büyümeler yakalamıştı. 2003-2014 arası tarım sektörü yılda ortalama %1.9 büyüyebildi. Bu durum GSMH büyüme oranlarımızı da aşağıya çekiyor. Bir zamanlar dünyanın kendi kendine yetebilen nadir ülkelerinden biriydik. İnşaat sektörüne verdiğimiz desteğin üçte birini tarım ve hayvancılığın geliştirilmesine versek, bu sorunumuzu çözebiliriz. Tarım ve hayvancılığa destek, şehirlere göçü de azaltır.
Ülkemizde yaklaşık 3.2 milyon işsiz olduğunu ve işsizlik oranının %12.7 civarında olduğunu biliyoruz. Ancak genç nüfusta işsizlik oranı %19.2’ye çıkıyor. Tarım dışı işsizlik oranı ise %12.9. Tarım sektörüne önem vermemiz gerektiğini bu rakamlar da gösteriyor.
Seçimlerin ardından yapılan “asgari ücret artışı” ülkemizi dünyanın en yüksek asgari ücretlerinden birinin verildiği ülke haline getirdi.
Gazeteciler ve Gazeteler İçin Sınav Haftası | Azime Acar | Diken
Can Dündar ve Erdem Gül’ün ‘gazetecilik’ten yargılandığı dakikalarda, radikal.com.tr’de son yazılar toparlandı ve yayın hayatına veda edildi.
Ekim 1996’da yayın hayatına başlayan Radikal gazetesi daha bir ayını doldurmadan Türkiye ‘Susurluk kazası’nı yaşadı. Susurluk’la ilgili haber takibi ve ‘Karanlık ilişkiler ağı’, ‘Devlet çetesi” gibi manşetleriyle gazetenin tirajı kısa sürede 720 bine çıktı.
İlk yayın yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz, Radikal’in ‘dijitale dönüştüğü’ günlerde verdiği bir söyleşide, ‘basılı’ kısmının kapanmasını ‘aktif gazetecilik yapamamasına’ ve ‘bir orada, bir burada görünmesine’ bağlamıştı.
Böylece Radikal’in Haziran 2014’te ‘Bize ayrılan kağıdın sonuna geldik’ diyerek başladığı dijital yayın macerası 25 Mart Cuma günü sonlandı.
Hani Şu Bildiğimiz Komplo... | Etyen Mahçupyan | Karar
Medyada bir grup AK Partili köşe yazarı tüm enerjileri ile Erdoğan’a karşı uluslar arası bir komplo olduğunu söyleyip duruyorlar. Buna göre güçlenen ve ‘kişiliğini’ bulan Türkiye’ye tahammül edemeyen, onu yönlendiremeyeceğini anlayan küresel güçler işbirliği halinde bize saldırmakta, bütün terör örgütlerini ve istihbarat sistemlerini aleyhimizde mobilize etmekteler. Bu yaklaşıma göre Erdoğan ekarte olursa Türkiye’nin de diz çökmesi kaçınılmaz olacak ve nitekim söz konusu ‘şer koalisyonu’ da bu gerçeğin farkında… Dolayısıyla bugün tek ‘milli’ siyasetin Erdoğan’ın etrafında toplanmak, ona destek vermek olduğu vurgulanıyor.
***
Bu bakış tamamen yanlış değil. Çünkü AK Parti iktidarının Batı’nın üstlenmek istemediği işlevleri yüklenmekten imtina etmesi, edilgen bir Türkiye modeline alışmış olan ülkeler için epeyce sıkıntı yarattı. Neo-con eğilimli ABD’li bürokratların yurt dışındaki her toplantıda Türkiye’nin Suriye’ye girmesini teşvik etmelerini, bazı kırılganlıklara işaret ederek aba altından sopa göstermelerini bizzat yaşadık.
Federal Sistem: Kürtler İmkânsızı Zorluyor | Fehim Taştekin | Al-Monitor
Herkes Suriye’nin kuzeyinde farklı etnik ve dini grupların katılımıyla kanton modelini esas alarak demokratik özerklik inşa eden Kürtlerin 16-17 Mart’ta birden bire federal sistem ilan etmesini anlamlandırmaya çalışıyor.
Suriyeli grupların Rimelan’da “Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu” için toplandığı 16 Mart’ta Brüksel’de buluştuğum Cezire Kantonu Dış İlişkiler Sorumlusu Abdülkerim Ömer’e doğrudan sordum:
Niçin ve neden şimdi?
Federalizme geçişin Rusya’nın Suriyeliler kabul ettiği takdirde federal sistem olabileceğini deklare etmesi ve Rus lider Vladimir Putin’in Suriye’deki askerlerin önemli bir bölümünü çekme talimatına denk gelmesi bir tesadüf mü?
Yoksa bu küresel sistem açısından çıbanbaşı haline gelen Türkiye hükümetini köşeye sıkıştırmak için ABD ve Rusya’nın mutabık kaldığı bir manevra mı?
Kürtlerin kulağına birileri bir şey mi fısıldadı?
Farklı Boyutlarıyla İşsizlik | Hayri Kozanoğlu | BirGün
Geçen hafta 2015 yılı işsizlik oranı %10.3 olarak açıklandı. 15 ve yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 204 bin kişi artarak 3 milyon 57 bin kişiye yükseldi. Bu rakam işsiz sayısında rekorun kırıldığı, küresel krizin en şiddetle hissedildiği 2009’un sadece 38 bin gerisinde. İlginç bir rastlantı, %10.3 işsizlik oranı, şiddetli bir istihdam kriziyle cebelleştiği bilinen Avro Bölgesi işsizlik oranı ile de tam çakışıyor.
Ne var ki, toz duman arasında Türkiye’de bu konu gündem olmayı bile başaramıyor. Kaldı ki ayrıntılara girildiğinde durumun çıplak sayılardan daha da vahim seyrettiği ortaya çıkıyor.
1- İşsizlik %10’u aştı
TÜİK’in istatistikleri 4 yıl aradan sonra yıllık işsizliğin psikolojik sınır yüzde 10’u aştığını, son açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP), hükümetin kendi projeksiyonlarında bile istihdam sorununun hafiflenmesinin beklenmediğini ortaya koyuyor.
Başkanlığa Takılı Plak... | Şükran Soner | Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı, ABD yolculuğuna bugün çıkıyor. Ancak dünden ana haberlerde Obama ile hangi boyutta bir görüşmenin, en azından birlikte, kamuoyu oluşturmada işe yarayabilecek bir görüntünün ayarlanabileceğinin sorularına yanıtlar aranmaktaydı. Şaşkınlıkla ayrıntılı haber düzenleyen büyük yandaş medyada, söz konusu gündemi çok önemli toplantıya önce Başbakan’ın gitmesinin programlandığı, söz konusu program kapsamında da Obama ile görüşmenin yer aldığı bildiriliyordu. Sonrasına ilişkin gelişmelerde söz konusu toplantının dünyayı çok ilgilendiren çarpıcı gündemi bağlantılı, sonradan Cumhurbaşkanı’nın katılmasına karar verildiği belirtiliyordu. Bilindiği üzere yoğun gündemli bu türden toplatılarda, oturumlar arasında kimin kiminle ne kadar görüşebileceği önceden saptanamıyordu. Obama ile görüşememe önemli, güçlü olmama anlamına gelmeyecekti...
Değişim Zihniyette Açılan Gediktir | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Tarihi deneyimleri, kuşaktan kuşağa akan endişeleri, duyguları, algıları, değer sistemlerini emen, içinde barındıran bir “kara delik”tir zihniyet.
İçine doğarsınız, kültür üzerinde filizlenir, aidiyet her insana burada işler.
Cumhurbaşkanı'nın Dündar ve Erdem'in duruşmasına katılan Batılı diplomatlara gösterdiği tepki bu konuda tipik bir örnek.
Erdoğan'ın tepkisi ne siyasi görüşünden ne tarzından kaynaklanıyor.
O tepki yerleşik zihniyetin bildik bir refleksidir.
Nasıl?
Bir kere, bu toplumun genetik kodlarında, 150 yıllık, kayıplarla dolu bir Müslüman göçünün ürettiği bir “güvensizlik” hali, koruyucu bir “güvenlik devleti” anlayışı ve bunlarla iç içe giren kuvvetli bir “öteki” fikri bulunur,
Dayak Yeme Sırası Muhalefetteydi… | Bekir Coşkun | Sözcü
“Sıra sana gelecek” boş laf değildi…
Herkes payına düşeni alıyor…
Sırayla…
*
Gezi direnişçileri fidan gibi arkadaşlarını verirken, Karadeniz dağlarında çevreciler canlarından olurken, Anadolu’nun yoksul aileleri çocuklarını bayrak sarılı tabutlar içinde kapıda bulurken, otobüs duraklarında evine gitmeyi bekleyen insanlar bile paramparça olurken…
Bu kanlı dönemde herkese sıra geliyordu aslında…
Daha başlarken askerlerin, gazetecilerin hapishanelere doldurulması, hücrelerde ölen aydınlar, onların payına düşendi…
*
Sağduyu “sıra sana gelecek” derken aldırmayan herkes sıradaydı…
Bir gün yandaşları akademisyenleri alıp götürdüklerinde biz “Sıraları geldi”dedik sadece…
Bağlılıktan Tapınmaya Geçiş | Murat Belge | Birikim
“Kemalist Türkiye”de siyasî İslâmcı hareket, ancak komünizme karşı bir “istihkâm” olabildiği ölçüde değer verilen bir şeydi. Altmışlı yıllarda başlayan sosyalizme karşı İlim Yayma Cemiyetleri ile Komünizmle Mücadele Dernekleri devlet desteğiyle hızla kuruldu. Bu derneklere o tarihlerde “milliyetçi-mukaddesatçı” denilen bir zihniyette insanlar üye oluyor, sola karşı sık sık şiddete başvuran bir mücadele yürütüyorlardı. Cemal Gürsel’i genel başkan seçmişlerdi; ama Bursa TİP örgütüne karşı girişilen tamamen yasadışı saldırıdan sonra Cemal Gürsel başkanlığı bıraktı.
Bu derneklerin bu tür faaliyeti o zamanki egemen güçlerin “siyasî İslâm”a bakışını da özetler. Son kertede onların denetiminde olan, yerine göre yasa dışına çıkmaktan da çekinmeyen bir militan güç. O yılların “Kanlı Pazar” diye tanınan olayında da böyle bir taban hareketliydi (6. Filo’yu protesto eden solculara, Dolmabahçe Camii’nde namaz kılan muhafazakâr bir topluluk saldırmış, iki kişi öldürülmüştü).
Yorum Yazın