Görüş Bildir
Emma Watson BM'de Yüzlerine Haykırdı
Geçtiğimiz günlerde İcloud hesabıyla ilgili sahte haberlerle gündeme gelen Emma Watson Birleşmiş Milletler Kadın Elçisi olarak ilk büyük konuşmasını New York’ta üye ülkelerin devlet başkanlarına gerçekleştirdi. Dünyadaki cinsiyet eşitsizliğine vurgu yapan Watson bu durumu değiştirecek toplumsal bir kampanya başlatacaklarını bildirdi. “HeForShe“ (Kadın İçin Erkek) isimli kampanya hakkında bilgi veren genç yıldız’ın konuşmasının tamamı ise şöyle;“Bugün bir kampanya başlatıyoruz adı; ‘Kadın İçin Erkek’Bu BM çapında türünün ilk büyük kampanyası olacak. Bunu denemek ve gerçekleştiğini görmek istiyoruz. Bu konuda sadece konuşmak değil bugün somut adımlar atıldığını görmek ve çalışmalar yapıldığından emin olmak istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hakkında herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğine inanıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu olmak için mümkün olduğunca çok sayıda erkekten yardım istiyoruz. Size elimizi uzatıyoruz çünkü yardıma ihtiyacımız var. Altı ay önce BM Kadın İyi Niyet Elçisi olarak atandım. Beni buraya atayanlar cinsiyet eşitliği savunuculuğundan daha çok feminist biri olduğumu anlamışlardır. Çünkü bu konuda çok konuştum.Bu konuşma için, feminizmin tanımını yapmak zorundayım: ‘Kadınlar ve erkeklerin her kulvarda eşit haklara ve fırsatlara sahip olması inancıdır. Feminizm, cinsiyetlerin siyasal, ekonomik ve toplumsal eşitlik teorisinden başka bir şey değildir. Feminizm erkekten nefret etmek demek değildir.’ Ve Feminist Olmaya Karar Verdim;Sekiz yaşındayken anneme ne zaman cinsiyete dayalı sorular sorsam buna şaşırarak ve otoriter bir şekilde cevap veriyordu. Ancak aynı şeyin erkek çocuklarda yaşanmadığını gördüm.14 yaşıma bastığımda basının bazı unsurları tarafından cinsel bir obje olarak görülmeye başlandım.15 yaşımda sevgilim spor takımlarının dışında bırakıldı. Onu görmemi istemiyorlardı çünkü biraz kaslıydı. 18 olduğumda erkek arkadaşıma duygularımı ifade edemiyordum.Ve artık feminist olmaya karar vermiştim. Bu benim için çok basit bir karardı. Ama yaptığım araştırmalar bana feminizmin sevilmeyen bir kelime haline geldiğini gösterdi.Size göre görünüş ve ifadeleri çirkin, çok güçlü, çok agresif, dünyadan izole, anti-erkek ve asosyal olarak görülen kadınların saflarında buluyorum kendimi.Neden bu kelime böyle rahatsız edici bir anlam taşıyor ?Cinsiyet Eşitliği Erkeklerin de Bizim Kadar İhtiyaç Duyduğu Bir Şey,1997 yılında, Hilary Clinton, kadın hakları konusunda Pekin’de bir konuşma yaptı. Ne yazık ki onun değiştirmek istediği birçok şey bugün hala gerçekliliğini koruyor. Ne yazık ki sadece bu konuyla ilgili konuşmaya davet edildiğinizde konuyu çözmüş olmuyorsunuz. Onu (Hilary Clinton) dinleyenlerin sadece %30’u erkekti. Bu şekilde nasıl dünyadaki değişimi etkileyecek ve birlikte harekete geçmek için hazır olabileceğiz?Erkeklere sesleniyorum; Size resmi davetle bu fırsatı sunuyorum. Unutmayın ki cinsiyet eşitliği sizin de ihtiyacınız olduğu bir konundur.İngiltere’de hemcinslerine oranla daha az maço görünme korkusuyla yardım istemeye çekinen akıl hastalığı eşiğinde, muzdarip genç erkekler gördüm 20-49 yaş arasındaki erkeklerin nasıl katil olduğunu, ve yüklendikleri hayat şartları yüzünden genç yaşta nasıl kanser ve koroner kalp hastalığına yakalandıklarını gördüm. Üzerlerine yüklenen misyonu başaramadıkları duygusuyla bu çarpık toplum tarafından kırılgan ve güvensiz hale getirilen erkekleri gördüm. Bugün bizim ne kadarsa erkeklerin de o kadar cinsiyet eşitliğine ihtiyacı olduklarını biliyorum. Ve ben erkeklerin üstüne yapışan bu ağır yükü bir kız kardeş, bir abla, bir anne olarak beraber sırtlayalım diyorum.Bu Harry Poter Kızı Burada Ne Yapıyor ?Bu Harry Potter kız kim oluyor da BM sahnesinden bize ahkam kesiyor? diye düşünüyor olabilirsiniz. Bu iyi bir soru olurdu. İnanın bana bende kandime aynı şeyi soruyorum. Burada olmak için o kadar niteliklere sahip biri miyim bilmiyorum. Ancak tüm bildiğim bu sorunun çözülmeye muhtaç olmasıdır. Ve ben daha iyisini yapmak istiyorum.Eğer şimdi eşitliğe inanıyorsan, işte ben daha önce bahsedilen o feminist kızım.Düşüncelerini değiştirebildiysem seni burada alkışlıyorum.Bu hareketin birleştirici olduğu kadar isminin de birleştirici olması gerekiyor. Bu nedenle “HeForShe” (Kadın İçin Erkek) diyoruz. Seni, konuşmak kadar görmek ve bize bir adım atman için davet ediyorum. Kendine sor, şimdi değil de ne zaman ?Teşekkür ederim.”
Sakalın Bilimsel Olarak Kanıtlanmış İlginç Faydaları
Sakalın bilimsel olarak kanıtlanmış faydaları olduğunu biliyor muydunuz? Öncelikle şunu söylemeliyiz ki yapılan araştırmalar sonucunda kadınlar, sakallı erkekleri daha çok beğeniyorlar. Ve ek olarak da ilave etmeliyiz ki sakalın sağlık açısından bir çok faydası var. İşte onlardan birkaçı;*Sakal cilt kanserini önler.Southern Queensland Üniversitesi tarafından yapılan araştırma sakalın zararlı ışınları yüzde 95 oranında engellediği yönünde. Bu sayede daha az ışına maruz kalan ciltte kanser riski azalıyor.*Sakal sayesinde cilt daha geç yaşlanıyor.Sakal sayesinde cildiniz nemli kalır ve soğuk havanın cildinize temas etmesi engellenir. Bu da nemli cildin uzun süre genç kalmasına sebep olur. Ayrıca sakallı cilde nemlendirici sürdüğünüzde sakalsız cilde oranla daha fazla etkilidir.*Astım ve alerjiden korur.Sakal sayesinde yüzünüze polen ve toz daha az gelir. Bu sayede astım ve alerji riskiniz azalır. Sakal bir anlamda filtre görevi görür. Özellikle bıyık tam da bu görev içindir. *Sakal soğuk algınlığından korur.Çene ve boyun bölgenizde çıkan sakal sizi sıcak tutar. Özellikle kışları soğuk algınlığı riskiniz sakallarınız sayesinde azalır. Doktorlar, gribe karşı bağışıklık sistemi zayıf olanlara sakal öneriyor.*Bakterilere karşı engel oluşturur.Deride oluşan tahriş gibi sorunlar traş nedeniyle daha da artar. Sakal sayesinde bu tarz problemlere gerek kalmaz. Sakal bırakırsanız direk deriye temas eden bir kesim uygulamanız gerekmez. London Clinic’te görevli dermatolog Dr. Martin Wade, traş olmanın sebep olabileceği tahriş, bakteriyel enfeksiyon ve folliculitis denilen deride oluşan kızarıklık gibi sorunlarla karşılaşmamak için erkeklerin sakal bırakabileceğini belirtiyor.Haberin tamamı ve fotoğraflar için : Sakalın bilimsel olarak kanıtlanmış ilginç yararları
Kitaptan Uyarlanan En İyi 30 Aşk Filmi
Nicholas Sparks'ın aynı isimli kitabından uyarlanan filmde John isimli genç orduya yazılır. Gitmeden önce Savannah isimli bir üniversite öğrencisine aşık olur ve çok geçmeden de kızın kalbini kazanır ancak John'un orduya çağrılması çiftin yalnız mektuplar aracılığıyla iletişim kurmasına neden olacaktır.
Yaklaşan Kışla Birlikte Hastalıklar Kapıda, Hangi Vitamini Ne Dozda Kullanmalı?
Kış yaklaşıyor, hastalıklar kapıda. Hal böyle olunca vitaminleri şeker gibi yutmaya başlayanlar var. Oysa herkesin ihtiyacı farklı. Vitaminlerin bilinçsiz tüketimi, böbrek ve karaciğer hasarına yol açabiliyor.Zaman'dan Merve Tunçel'in haberine göre Prof. Dr. Dilek Demir Erol , vitaminlerin doktor kontrolünde kullanılması gerektiğini vurguluyor. Kışla gelen soğuk havalar beraberinde hastalıkları da getiriyor. Vitamin ve mineraller olmadan üstesinden gelmemiz zor. “Besinlerin dört ana öğesi olan proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve yemek tuzu gibi besleyiciler saf olarak alındıklarında, yeterli miktarlarda vücuda girseler bile, sağlıklı durumun sürdürülmesini sağlayamaz.. Bunlarla birlikte vitaminlerin ve demir, çinko, bakır, iyot, krom, magnezyum gibi esansiyel minerallerin ve kalsiyumun da alınması gerekir.” sözleriyle anlatıyor durumu, Prof. Dr. Dilek Demir Erol. Bazı durumlarda vitamin, mineral ve kalsiyum takviyesi daha da çok önem taşıyor. Örneğin soğuk algınlığında C vitamini almak gerekir. Hamilelik ve emzirme döneminde de vücudun vitamin ve mineral ihtiyacı artar. Gebelik ya da süt verme süresince gerek anne gerekse bebeğin A, C, B1, B6, B12, folik asit vitaminlerinin yanı sıra demir, kalsiyum gibi mineral gereksinimleri artıyor. Çocuklar ve yaşlılar D vitaminine, sigara içenler C vitaminine, vejetaryenler B12 vitaminine daha çok ihtiyaç duyuyor. 30 yaşından sonra da kadınlar daha fazla kalsiyum kaybetmeye başlar, menopozla birlikte bu kayıp hızlanır. Bu nedenle kalsiyum kaynağı besinlerin alınmasına dikkat edilmeli. Kadınlar her ay âdet dönemlerinde kan kaybı yaşadığından, kadınların demir depolama kapasitesi de düşük olduğundan demir takviyesine özellikle ihtiyaç duyar. Vitamin, mineral ve kalsiyum alırken çok dikkatli olunmalı. Yanlış seçimde ya da doz aşımında sağlığınıza sandığınızdan çok daha fazla zarar verebiliyor zira. Bunların kesinlikle doktor kontrolünde ve dozunda tüketilmesi gerektiğinin altını çiziyor, Erol.A vitamini gebelere yüksek dozda verildiğinde düşüklere, bebekte kalp ve kafa anomalilerine rastlanabilir. Yaşlılar, alkolikler, karaciğer hastalığı olanlar da A vitamini zehirlenmesine daha duyarlı. Ayrıca, klinik çalışmalar da akciğer kanseri gelişme riski olan kişilerde (ailesinde olması, sigara içmesi, kanserojen maddeye maruziyet gibi) yüksek doz beta karoten alımının kansere yakalanma riskini artırdığını ortaya koyuyor.B vitamini genellikle zehirlenmeye sebep olmamakla birlikte çok yüksek dozlarda alınırsa zehirlenme görülebiliyor. Belirtileri, hissizlik, yürüyememe, cilt rahatsızlıkları, gözlerde ışık hassasiyeti, uykusuzluk, bitkinlik, baş ağrısı, çarpıntı, ishal şeklinde olabiliyor.C vitamini iki gramdan fazla alındığında karın ağrısı, bulantı ve kusma şeklinde kendini gösterir. Uzun süreli ve yüksek doz kullanımı böbrek taşı oluşumuna yol açabilir. Bir diğer olası yan etkisi demir preparatı kullanan hastalarda demir yüklenmesine neden olmasıdır. 1 gramın üzerinde alımlarda, idrardan bakılan şeker ölçümlerini bozar. Ayrıca bazı enzim eksikliği olan hastalarda kan hücrelerinin yıkımına neden olabilir.D vitamini fazlalığı; kanda kalsiyum yükselmesine, böbrek hastalıklarına, damar sorunlarına, böbrek taşlarına neden olabilir. D vitamini zehirlenmesinin neden olduğu böbrek yetmezliği ya da kalp yetmezliği sonucu ölüm dahi ortaya çıkabilir.E vitamini fazla alındığında ise kanın pıhtılaşmasını önlüyor. Özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalara önerilmiyor.F vitamini fazla alındığında ise vücuttaki yaraların geç iyileşmesine ve yorgunluk hissedilmesine sebep olabilir.K vitamini fazlalığı da kanın pıhtılaşmasında problemler yaratabilir.B6 vitamini fazlalığı ise ayaklarda uyuşma ve ellerde his kaybına neden olabilir.Kandaki kalsiyum miktarının yüksek olması da tehlikeli. Kalsiyum hayati fonksiyonlarımızın devamını sağlayan bir mineral. Normalde kandaki kalsiyum miktarı yüzde 9-11 mg arasında. Çok su içmek ve çok idrara çıkmak önemli bir kalsiyum fazlalığı bulgusu. Bulantı, kusma, aşırı yorgunluk, bitkinlik, kemik ağrıları diğer yakınmalardan. Böbrek taşları oluşabilir. İlerlemiş vakalarda yüksek tansiyon, kalp ritim bozukluğu, gastrit, kabızlık ve depresyon görülür. Bir başka dikkat edilmesi gereken nokta da vitamin mineral dengesi. “Vitamin eksikliğinde vücudumuz mineralleri sınırlı kullanabilir. Mineral eksikliğinde de vitaminlerin yararı azalır. Bu nedenle vitaminlerle mineraller arasında bir denge kurulması gerekir. Mineral eksikliği pek çok hayati fonksiyonun aksamasına ve ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Mineral fazlalığı da çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.” diyor Erol.-Büyüme çağında, hamilelikte, yaşlılıkta, kronik hastalığı olanlarda eksikliği saptanan vitaminler doktor tavsiyesi alınarak kullanılmalı.-Genetik yapıların farklı olması, yaşam tarzı, yaş ve kilo gibi kişiye özgü özelliklerin farklı olması nedeniyle ihtiyaç duyulan miktar kişiden kişiye farklılık gösterir.-C vitamini yüksek dozda ve uzun süre alındığında böbreklerde taş oluşturur. (Vitamin C’nin günlük alınması gerekli miktarı yetişkinler için günde 50-75 mg.)-Hamile kalmaya karar verildiği andan itibaren folik asit, demir ve D vitamini kullanmaya başlanmalı. Bütün ihtiyacı besinlerle karşılamaya çalışmak annenin fazla kilo almasına da neden olabilir.-Kalsiyum emilmesi ve vücut tarafından tam olarak kullanılabilmesi için D vitamini ile birlikte alınmalı.
11 Eylül'ün 3 İtfaiyecisi Aynı Gün Öldü
New York İtfaiye Teşkilatı (FDNY), saldırılarında yıkılan Dünya Ticaret Merkezi'nin enkazında çalışan 3 itfaiyecinin aynı gün hayatını kaybettiğini bildirdi.FDNY yetkilisi Daniel Nigro, Howard Bischoff, Robert Leaver ve Daniel Heglund adlı 3 itfaiyecinin, enkazdan yayılan zehirli gazın yol açtığından şüphelenilen kanser hastalıklarından pazartesi öldüğünü söyledi.İtfaiyecilerin, kan kanseri, yemek borusu kanseri ve kalın bağırsak kanserinden hayatlarını kaybettiği belirtildi.İkiz kulelerin enkazındaki arama kurtarma çalışmalarına katılan binlerce insana, saldırılardan yıllar sonra solunum rahatsızlıkları ve çeşitli başka hastalık tanıları konulmuştu.Saldırıların üzerinden geçen 13 yılda, ilk müdahale ekibinden yüzlerce insan olay yerindeki dumana maruz kalanların en büyük korkusu olan kansere yakalandı. Ancak doktorlar ve araştırmacılar saldırıları ve bu hastalıklar arasında henüz bir bağlantı bulamadı.ABD Kongresi, saldırılarla ilişkisi olabilecek hastalıklara yakalananlar için 2,78 milyar dolarlık bütçe ayırmış, bu fonun yöneticileri en genel kanser türlerini bu hastalıklara dahil etmişti.
'Kanserli Köy' 40 Yıl Sonra Taşınıyor
Kanserden ölümlerin yoğun olarak görüldüğü Ürgüp'e bağlı Karain köyünde 1974'de yapılan araştırmalarda, kaya oyma evlerin duvarlarında kanserojen 'erionit' maddesinin bulunduğu belirlendi. Bugüne kadar 350 kişinin akciğer zarı kanserinden hayatını kaybettiği Karain köyü, kış gelmeden boşaltılarak, TOKİ tarafından yaptırılan yeni konutlara taşınacak. Köy Muhtarı Özata: 'Köyde bu yıl içerisinde kanserden 12 kişi öldü'Kaya oyma evlerinin duvarlarındaki 'erionit' maddesi yüzünden bugüne kadar 350 kişiyi kanserden kaybeden Ürgüp'e bağlı Karain köyü, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından ilçe merkezine yaptırılan konutlara taşınacak.Ürgüp Belediye Başkanı Fahri Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, akciğer zarı kanserinden ölümlerin çok fazla olduğu Karain köyünde 1974'de hastalığın nedenini bulabilmek için dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve Hacettepe Üniversitesinin araştırma yaptığını söyledi.Köydeki kaya oyma evlerin duvarlarında bulunan 'erionit' isimli maddenin soluma yoluyla vücuda alınmasının akciğer zarı kanserine neden olduğunun belirlendiğini anlatan Yıldız, 'Bunun sebep olduğu kanserden köyde yaklaşık 350 vatandaşımız öldü. Bu ölümlerin birçoğu da erken yaşlarda görülmüştü' diye konuştu.Köydeki kanser vakalarının nedeninin belirlenmesinin ardından TBMM'de oluşturulan Kanser Araştırma Komisyonu'nun da verdiği raporlar doğrultusunda köyün taşınmasının kararlaştırıldığını ifade eden Yıldız, 2012 yılının Mayıs ayında TOKİ'nin ihaleye çıkarak, köyün taşınacağı konutların yapımına başladığını belirtti.TOKİ'nin Tarım Köy Projesi kapsamında yaptırdığı 127 konutun tamamlandığını ve önümüzdeki günlerde dairelerin hak sahiplerine verileceğini kaydeden Yıldız, şöyle devam etti:'Halen Ürgüp'e 7 kilometre mesafedeki Karain köyünde insanlarımız ikamet ediyor. Köylüler için Ürgüp'ün Evka Mahallesi'ne yapılan müstakil konutlar iki kattan oluşuyor. Burada köy ve kent yaşamının birlikte sürdürülebileceği bir proje uygulandı. Üst katları normal yaşam alanı alt katlar köylümüzün her türlü ürünü pekmezi, buğdayı, arpayı stoklayabileceği depo olarak yapıldı. Dış cepheler büyük ölçüde taş kaplama. Evlerin barınma alanı 85 metrekare deposuyla beraber toplam 170 metrekareye ulaşıyor. Kış gelmeden konutlar hak sahiplerine dağıtılacak. Böylece kanserli köy boşaltılmış olacak. Aydınlatma, ulaşım, kanalizasyon, içme suyu çalışmaları tamamlandı.''Köylülerimiz tarlalarından, bağlarından kopmayacak'Taşınma işleminin bitmesinin ardından köyde yaşamaya izin verilmeyeceğini, evlerin kapılarının mühürleneceğini vurgulayan Yıldız, uygulamanın köylülerin sağlığı için yapıldığını, Karainlilerin de bunun farkında olduğunu ifade etti.Ürgüp'teki yeni konutlara taşınacak köylülerin tarlalarından koparılmayacağını, istedikleri gibi arazilerini işleyebileceklerini belirten Yıldız, 'Tarlalarında kanserojen madde yok. Tehlike evlerinin duvarlarında. Zaten yapılan evler de köy hayatlarını devam ettirmelerini teşvik edecek nitelikte' dedi.Köylüler taşınmayı bekliyorKöy Muhtarı Mevlüt Özata, Karain sakinlerinin çoğunun taşınmayı istediğini söyledi. Yakınları arasında kanserden ölen olmadığını ancak 1970 yılından bu yana 350 kişinin bu hastalık nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Özata, geçen muhtarlık döneminde 39 yaşındaki bir azasının 4 ay içerisinde aynı hastalıktan öldüğünü kaybetti.Ürgüp'deki yeni konutlara taşınmayı beklediklerini dile getiren Özata, 'Köyde bu yıl içerisinde kanserden 12 kişi öldü. Akciğer zarı kanseri nedeniyle... Köyden ayrılmak istemeyenler de oluyor ancak onlar azınlıkta. Hepimiz taşınmayı bekliyoruz' diye konuştu.Milliyet
Reklam
Uykusuzluğun Bilmediğiniz 9 Tehlikesi
Geceleri iyi uyuyamadığınızda sabahları yorgun uyanırsınız ve bütün gün canınız bir şey yapmak istemez. Uykusuzluğun bundan başka sağlığınız için çok zararlı olduğunu biliyor muydunuz?Lifehack isimli internet sitesinde yer alan habere göre, uykusuzluk depresyondan kalp hastalığına kadar çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. İşte uykusuz kalmanın getirdiği hastalıklar:1. Anksiyete seviyesini yükseltiyor: Uykusuzluk tüm anksiyete seviyesini artırarak beynin önceki reaksiyonlarını da çoğaltıyor.2. Depresyonu artırır: Uykusuzluk ruh halinizi düzenleyen nörotransmitterlerde azalmaya yol açıyor ve böylece depresyonu artırıyor.3. Hasar görmüş idrak: Aşırı uykusuzluk hafızanın hasar görmesine yol açıyor, düşünme yeteneği ile bilgi işlemeye zarar veriyor.4. Hipertansiyon riski artıyor: Gecede 5-6 saat arasında uyumak yüksek kan basıncına yakalanma riskinizi artırıyor.5. Kalp hastalığı riski artıyor: Uyuduğumuz zaman kan basıncımız düşer. Ancak uyumadığımız zaman geceleri kan basıncındaki düşüş olmayacak ve bu durum da kalp hastalığı için risk oluşturacak.6. Şeker hastalığı riski artıyor: Uykusuzluk stres yanıtımızı tetikliyor, bu da stres hormonu kortizol ile insülin direnciyle alakalı noradrenalin salgılanmasına yol açıyor.7. Sağlıksız iştah sorunu: Uyku açlık ya da tokluk hissetmenizi sağlayan hormonların dengede kalmasına yardım ediyor. Uykusuzluk ise açlık hormonunun artmasına ve tokluk hormonunun ise düşmesine neden oluyor.8. Göğüs kanser riski: Gece geç saatte ışığa maruz kalmak östrojen üretimini bozan melatonin üretimini artırıyor. Çok fazla östrojen ise göğüs kanseri oluşumunu destekliyor.9 Vücudun doğal saatinde kesinti: Uykusuzlukla oluşan bu kesinti beyaz kan hücrelerinin sağlıksız olmasına neden olur ve böylece fiziksel stres cevabınız zayıflıyor. Yetişkinlerin neredeyse yüzde 40’ı en az ayda bir kez uykusuzluk yaşamıştır.Lifehack | Zaman
Reklam
Bahar Yorgunluğu İçin Etkili Besinler
Tam tahıllar ; Tam buğday, çavdar ve yulaf gibi tam tahıl ürünlerini düzenli tüketmeniz bahar yorgunluğunu yenmenize yardımcı olur. Tam tahıllar; zengin lif içerikleri, kan şekerinde dalgalanma yaratmamaları ve yüksek oranda B vitamini içermeleri nedeniyle baharda en yakın dostunuz olması gereken besinlerdendir.Kuruyemişler ; İçerdikleri E vitamini, lif, magnezyum ve potasyum ile yorgunluğun düşmanı olan besinlerdir. Özellikle fındık, badem ve ceviz içerdikleri omega-3 yağ asitleri nedeniyle diğer kuruyemişlerden bir adım öndedir. Günde 1 avuç kuruyemiş tüketmek, hem kalp sağlığınız hem de baharı enerjik geçirmeniz için gereklidir.Ananas: Yüksek C vitamini içeriğinin yanı sıra, içerdiği bromalin ile düzenli tüketildiğinde vücutta yağ yakımına destek olduğu biliniyor. Aynı zamanda bahar ayında selülitleri düzeltme etkisi nedeniyle kadınların baş tacı olmalı.Avokado ; Avokado, vitamin-mineral içeriği yüksek ve aynı zamanda sağlıklı yağ asitlerini yapısında bulunduran bir meyvedir. Günlük vitamin ihtiyacının karşılanmasında ve vücudun ihtiyaç duyduğu yağ asitlerinin alınmasında önemli rol oynayabilir. Ayrıca avokado, birlikte tüketildiği besinlerin vücutta daha iyi kullanılmasına yardımcı olur.Koyu yeşil yapraklı sebzeler ; Koyu yeşil yapraklı sebzeler, B vitamini ailesinde yer alan folik asitten zengindir. B vitaminleri bahar yorgunluğu açısından önem taşıdığı için koyu yeşil yapraklı sebzelerin de soframızda bu mevsimde sıkça yer alması gerekir.Mantar ; Yapılan bazı bilimsel araştırmalar mantarın da seratonin salgılanmasına yardımcı olduğu görüşündedir. Mantar aynı zamanda iyi bir protein kaynağı olduğu için vejetaryenler için de sağlıklı bir seçimdir.Nar ; İçerdiği antosiyanin ve diğer polifenolik birleşikler ile kalp-damar sağlığını korumada ve kanser riskini azaltmada etkin. Bahar aylarında ise sıkça görülen boğaz ve barsak enfeksiyonlarına karşı koruma sağlıyor. C vitamini içeriği ile dikkat çeken meyveler kategorisinde.Muz ; İçerdiği yüksek potasyum oranı ile yorgunluğu yenmekte kullanılacak besin silahlarından;
2 Ayrı Tezkere Meclis Yolunda
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sağlık Bakanlığı'nda yapılan bilgilendirme toplantısı sonrasında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.Davutoğlu, Türkiye'nin IŞİD'e yönelik tavrı konusunda 'Türkiye'nin IŞİD'e yönelik tavrı açıktır, bellidir. Geçen sene daha hiçbir ülke bu konuda açık ve net tavır sergilememişken IŞİD konusunda Bakanlar Kurulu kararımız vardı. Türkiye kararlı bir tutum sergilemiştir. Bundan sonra da sergileyecektir' dedi.Başbakan Davutoğlu, konsolosluk görevlilerinin kurtarılma süreci ile ilgili olarak ise 'Biz ilk defa rehine kurtarma operasyonu yapmıyoruz. Eğer burada kullandığımız yöntemleri her seferinde bütün şeyiyle paylaşmış olsaydık bir sonraki operasyon imkansız hale gelebilirdi. Önemli olan şudur vatandaşlarımızın hiçbirinin burnu kanamadan ülkemize gelmişlerdir' diye konuştu.'SAĞLIKTA İKİNCİ BİR SIÇRAMA DÖNEMİ YAŞAMAMIZ LAZIM'Bilgilendirme toplantısının ardından hangi konuların gündeme geldiğini anlatan Davutoğlu, 'Türkiye'deki sağlık politikalarına baktığımızda gerçekten iktidarlarımız döneminde her alanda büyük bir devrim, reform gerçekleşmiş olduğu gibi belki de en çarpıcı reform alanlarından biri sağlık olmuştur. Bugün bana takdime dilen mutluluk oranları yani hizmetten mutluluk oranlarına bakıldığında yüzde 37'lerden yüzde 76'lara çıkan toplumsal mutluluğun en üst düzeye çıktığı alanlardan biri sağlık. 2002'de 256 bin olan sağlık çalışanımız şimdi 756 bin. Hastanelerimize müracaat 2002 yılında 110 milyon iken şimdi 290 milyon. Bugün ele aldığımız hususlar 12-13 yıllık bu birikim üzerinde bütün bu envanteri tekrar gözden geçirerek ikinci bir sıçrama dönemimizi ekonomide olduğu gibi sağlıkta da yaşamamız lazım' ifadelerini kullandı.'MİLLİ AŞILARIMIZI ÜRETEBİLİR HALE GELMEMİZ LAZIM'Hastanelerde mekan şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, 'Hastanelerimizin sadece görünür anlamda değil, teknik donanım anlamında da en üst düzeyde olması yönünde büyük adımlar attık. Aşılar konusunda da yurt dışı bağımlılıktan kurtulmamız ve milli aşılarımızı kendimiz üretebilir hale gelmemiz lazım' diye konuştu.'TÜRKİYE'Yİ YÜRÜYÜŞ KAMPANYASINA DAVET EDECEĞİZ'3 Ekim Dünya Yürüyüş Günü olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, 'Biz o gün Kurban Bayramı'nın da ilk günü olduğu için başlatamayacağız ama 13 Ekim'de Bakanlar Kurulu olarak o gün Bakanlar Kurulu toplantısı olduğu için sabah uzun bir yürüyüşten sonra Bakanlar Kurulu'na gideceğiz. Bütün Türkiye'yi de yürüyüş kampanyasına davet edeceğiz' dedi.'BU YÖNDE CİDDİ ÇALIŞMA YAPMAYA KARARLIYIZ'Obeziteye karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı: 'Obezite başta olmak üzere diyabet ve diğer hastalıkların çoğunun sağlıksız beslenme ve hareketsiz hayattan kaynaklandığı malum. Bunun da çözümü hayatımızı yeniden tanzim edecek bir yol benimsememiz. Bu yönde ciddi şekilde çalışma yapmaya kararlıyız''UYUŞTURUCU İLE MÜCADELE BİR SÜREÇ YÖNETİMİDİR'Toplantıda uyuşturucu ile mücadele konusunun ele alındığını söyleyen Davutoğlu, 'Konunun bu zamanlama ile ele alınmasının sebebinin hem eğitim yılının başlamış olması hem de yasama yılıyla birlikte bazı yasal düzenlemeler yapılması ihtiyacından kaynaklandığını belirtti. Davutoğlu, konuşmasına '62. Hükümet'in en önemli gördüğü alanlardan biridir. Uyuşturucu ile mücadele anlık ve noktasal bir konu değildir. Bir süreç yönetimidir' şeklinde konuştu.'BELLİ HUSUSLAR O SÜRECİN İÇİNDE OLANLARIN MAHREMİYETİNDE KALIR'Konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, rehin tutulan konsolosluk görevlilerinin kurtarılması ile ilgili olarak 'Biz ilk defa rehine kurtarma operasyonu yapmıyoruz. Daha önce pilotlarımızı, gazetecilerimizi, mühendislerimizi, işçilerimizi kurtardık. Eğer burada kullandığımız yöntemleri her seferinde bütün şeyiyle paylaşmış olsaydık bir sonraki operasyon imkansız hale gelebilirdi. Önemli olan şudur vatandaşlarımızın hiçbirinin burnu kanamadan ülkemize gelmişlerdir. Milletimiz bir bayram havası içinde bunu kutlamaktadır. Türkiye'nin hükümetimizin gücü dünyaya gösterilmiştir. Belli hususlar vardır ki sadece o sürecin içinde olanların mahremiyeti çerçevesinde kalır. Devlet arşivinde olur. Kamuda bunların sürekli tartışma haline getirilmesi ileri ki aşamalarda başka vatandaşlarımızı riske edecek sonuçlar doğurur. Spekülatif haberlerden kaçınılmasını rica ediyorum' değerlendirmesinde bulundu.'IŞİD KONUSUNDA BAKANLAR KURULU'NDA KARARIMIZ VARDI'Süregelen Amerikan operasyonların Irak'ta Suriye'de de yapıldığını kaydeden Başbakan Davutoğlu, 'Gece boyu hepimiz takip ettik. Bazı bölge ülkeler de katıldı. Türkiye'nin IŞİD'e yönelik tavrı açıktır, bellidir. Geçen sene daha hiçbir ülke bu konuda açık ve net tavır sergilememişken IŞİD konusunda Bakanlar Kurulu kararımız vardı. 13 Ekim 2013'te terör örgütü bağlamında ve her türlü teröre karşı Türkiye kararlı bir tutum sergilemiştir. Bundan sonra da sergileyecektir. Ancak bölgedeki gelişmelerden gördüğümüz bir husus var ki kalıcı barışı ve istikrarı temin etmeyecek şekilde yürütülen operasyonlar, bir müddet sonra daha büyük sıkıntılara yol açabiliyor. Türkiye kendi ulusal çıkarlarını korumak, güvenliğini korumak, insani olarak Suriye ve Irak'tan gelen bütün mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda zaten büyük bir sorumluluk altındadır. Bu bölgede terörün etkisiz kılınması Suriye rejimi gibi insanları kimyasal silahlarla yok eden rejimlerin de yol açtığı karanlık tablonun yok edilmesi, mültecilerin ülkelerine dönmesi yönündeki her türlü çabaya destek verdik, veriyoruz, vereceğiz' dedi.'MECLİS'İN AÇILMASINA MÜTEAKİP 2 AYRI TEzKERE MECLİS'E SUNULACAK'Tezkere ile ilgili sorulan bir soruyu Davutoğlu, 'Tezkere yeni bir husus değil. Irak'la tezkere 2007'den bu yana tekrar eden bir tezkere mahiyetindeydi. Irak'taki tablo değiştiği için şimdi hem oradan Türkiye'ye yönelik terör tehdidi anlamında muhteva korunacak ama bir taraftan da Irak'taki tehdit yapılanmasındaki değişikliğe bağlantılı olarak silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği değişiklikler yapılacak. Suriye içinde yine 2012'de çıkan tezkere yenileniyor. Bu bağlamda da tehdit ve risk faktörü değiştiği için silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği güvenlik düzenlemeleri anlamında bir muhtevayı oluşturacak. Tezkere 2 Ekim'de Meclis'in açılmasına müteakip büyük ihtimalle 2 ayrı tezkere halinde olabilir Meclis'e sunulacak. Eğer Türkiye'nin ulusal güvenliği ile ilgili tedbir almak gerekirse bu konuda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi gerekir' diye yanıtladı.DHA
Reklam
Türkiye'de Üretildi: "Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü"
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nce gerçekleştirilen ve 'Elektronik burun' diye nitelendirilen 'Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü' projesiyle, akciğer kanseri ve diyabetin tanısı insanın nefesiyle konulabilecek.İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Fen Fakültesi Kimya Bölümü'nce gerçekleştirilen ‘Elektronik burun’ (Tek Kullanımlık Nefes Analiz Sensörü) projesiyle, akciğer kanseri ve diyabetin tanısı insanın nefesiyle konulabilecek.Maske içerisine yerleştirilen özel sensör aracılığıyla insanın nefesindeki bileşenleri analiz edecek olan cihazın yapım projesini, İstanbul Kalkınma Ajansı'nın 1,2 milyon liralık desteğiyle İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi birlikte gerçekleştirecek.İYTE Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ümit Hakan Yıldız, ilk etapta 25 adet üretecekleri cihazın Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ndeki deneme safhasından sonra seri üretimine geçilebileceğini ve Türkiye genelinde rahatlıkla eczanelerden ya da aile hekimlerinden temin edilebileceğini söyledi.NASIL ÇALIŞACAK?Yıldız, aletin çalışma mantığını şöyle açıkladı:'İnsan nefesi birçok bileşenden oluşuyor. Bizim bildiğimiz su buharı ve karbondioksittir. Ama bunun içinde birçok uçucu organik bileşikler vardır. Cihaz, nefesten uçucu organik bileşiklerin tayinini sağlayacak. Organik bileşiklerin bir kısmının konsantrasyonunun belli seviyeyi aşması durumunda bunun bazı hastalıkların belirteçleri olduğu düşünülüyor. Biz de şunu düşündük. Akciğer kanseri ve diyabet birçok uçucu organik bileşiklerle ilişkili. Akciğer kanseri toluenle, diyabet asetonla ilgili. Nefesteki toluenin artması akciğer kanseri riski olanlarda, asetonun artması diyabet riski olan kişilerde görülür. Bütün her şeyi yerli olacak tek kullanımlık maskedeki sensörler nefesteki bu iki bileşiğin değerlerini tespit ederek akciğer kanseri ve diyabetin ön tanısını sağlayacak. Bu bilgiler sayesinde de hastalığa yakalanmadan müdahalede bulunulabilecek.'KÖPEKLER DE KULLANILIYORKokudan kanser testi, yeni bir olgu değil. Kimi tıp merkezlerinde köpeklerin olağanüstü koku olma becerileri nedeniyle, eğitimli köpeklerle kanser testi uygulanıyor.CNN TÜRK
Burdur Gölü için 'Su Orucu' Tutulacak
Dünyada 'Burduricus' olarak adlandırılan balık türünün tek yaşam alanı olarak bilinen Burdur Gölü, bilinçsiz sulama ve buharlaşma nedeniyle hızla yok oluyor. 4.3 milyar ton su varlığının her yıl 330 milyon tonunu bu nedenlerle kaybeden ve 20 yıl sonra tamamen yokolacağı öngörülen göl için tehlike çanları çalmaya başladı.Burdur Gölü'nün kurtarılması amacıyla gölün kuzeyindeki Karakent Köyü'nde 3 yıl önce uygulamaya konulan 'Lisinia Doğa ve Anti Kanser Projesi' kapsamında, Burdur Gölü'ne Hayat Verelim Derneği ve 'Göle Yas' belgesel filmi ekibinin desteğiyle 27 Eylül Cumartesi 'Göle Yas' etkinliği düzenlenecek.'Burdur Gölü'ne Hayat Verelim' Derneği ve 'Göle Yas' belgesel filmi yönetmeni Şafak Türkel ile Lisinia Yaban Hayatı Koruma ve Rehabilitasyon Merkezi kurucusu Öztürk Sarıca'nın başlattığı kampanyaya, dünyanın çeşitli ülkelerinden ve Türkiye'den destek yağdı.Sosyal medya aracılığıyla çığ gibi büyüyen kampanyada 27 Eylül günü, etkinlik alanına gelen ya da bulundukları yerden destek veren yaklaşık 1 milyon kişinin Burdur Gölü için 'su orucu' ve yas tutulması hedeflendi.HERKES KAMERA KARŞISINA GEÇİYOR Dünyanın çeşitli ülkeleri ve Türkiye'nin çeşitli kentlerinden de kişi veya gruplar, hazırladıkları videolarla etkinliğe destek çağrısında bulunuyor.Göl için video hazırlayanlar arasında; AKP Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, CHP Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, AKP, CHP ve MHP'nin Burdur il başkanları, Burdur Belediye Başkanı CHP'li Ali Orkun Ercengiz, sanatçı Berna Laçin, Newyork Buffalo Üniversitesi ve Buffalo of Stafe College akademisyen ve öğrencileri, İstanbul Şaman Dans Tiyatrosu, İstanbul Balesi, İstanbul sokak ve vapur müzisyenleri, Arpanatolia Grubu Ferhat Erdem ve Çağatay Akyol, Ankara Devlet Opera ve Bale sanatçıları, Türk Halk Müziği sanatçısı Sümer Ezgü, Burdur'un İlyas köylüleri, İstanbul Teknik Üniversitesi Halk Dansları Topluluğu, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Saatcı, Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kamil Özcan, İzmir Doğa Sporları ve Dağcılık Derneği ile çiftçiler bulunuyor.24 SAAT SU İÇMEYECEK VE KULLANILMAYACAK 'Göle Yas' ve 'Su Orucu' etkinliğinde 1 gün boyunca su içilmeyecek. Bunun yanı sıra, ev, tarla, mutfak gibi yaşamın her anında büyük ihtiyaç olan su kullanılmayacak. Kampanyaya destek için 1 saat de olsa 24 saat de olsa katılım isteniyor. Proje kapsamında bir de imza kampanyası düzenleniyor. 27 Eylül'de 1 gün sürecek 'su orucu' eşliğinde www.change.org sitesi üzerinden başlatılan imza kampanyasına da destek verilmesi istendi.BURDUR GÖLÜ NEDEN KURUYOR? Burdur Gölü’nün potansiyel su tutma miktarı 7.5 milyar tonken şu an bu miktar 3.5 milyar tona düşmüş durumda. Göl artık yalnızca yüzeyine düşen yağmur sularıyla besleniyor. Daha önce göle gelen, bugün tarımsal sulama için kullanılan suyun miktarı 190 milyon ton.Ancak bölgedeki tarlaların büyük kısmı vahşi sulama yöntemiyle sulandığı için muazzam su kaybı yaşanıyor. Ayrıca bölgede ekimi tercih edilen tarım ürünlerinin büyük kısmı ise bölgeye uygun ürünler değil. Yörede 1 büyükbaş hayvan başına yıllık tüketim 1000 ton suyu buluyor.BURDUR GÖLÜ NASIL KURTULUR? Eğer bölgede tarımsal sulamada damlama ve yağmurlama sistemlerine geçilebilirse yıllık su tasarrufu 75 milyon tonu bulacak. Bu miktar gölün yıllık su açığı olan 60 milyon tonu karşıladığı gibi hızla tüketilen dip suyunun da yeniden yükselmesini sağlayacak.Vahşi sulamaya göre yüzde 75 daha tasarruflu olduğu belirlenen damla sulama yönteminde toprak kalitesine zarar verilmediği gibi ürün miktarının artmasına da katkı sağlanıyor. Damla sulama yöntemiyle su, toprağın 80 santimetre altına sızabiliyor.Kaynak: Cumhuriyet
Meme Kanserinde 'Angelina Jolie Etkisi'
Amerikalı oyuncu Angelina Jolie'nin, kansere yakalanma riskini azaltmak için iki memesini aldırdığı mastektomi ameliyatı olduğunu açıklamasının ardından meme kanseri kliniklerine başvuranların sayısı iki kat arttı.Angelina Jolie, geçen yıl Mayıs ayında, taşıdığı 'bozuk bir gen nedeniyle meme kanserine yakalanma riskinin yüzde 87 olduğunu' öğrenmesinin ardından ameliyat olmuştu.Manchester Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma, Jolie'nin ameliyat olduğu haberinin, ailelerindeki sağlık sorunları konusunda endişelenen diğer kadınları da danışmaya teşvik ettiğini ortaya koydu.Meme kanserleri vakalarının yaklaşık 5'inin kalıtsal olduğu düşünülüyor.Araştırmayı yürüten ekibin başındaki uzman Profesör Gareth Evans, 'Angelina Jolie etkisi uzun ömürlü ve küresel oldu, merkezlere başvuruları da arttırmış gibi görünüyor' dedi.Araştırmacılar, Angelina Jolie'nin ameliyat haberinin basına yansıdığı 2013 yılı Mayıs ayından bu yana, 20'den fazla genetik tanı merkezinde ve klinikte incelemelerde bulundu.Haziran ve Temmuz aylarında, meme kanseri mutasyonuna yönelik genetik danışmanlık ve DNA testleri için pratisyen hekimlere başvuranların sayısı 2012 yılındaki aynı döneme oranla iki buçuk katına çıktı.Meme Kanseri Araştırma (Breast Cancer Research) dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bir önceki yıl Ağustos ve Ekim ayları arasında başvuru yapanların sayısı da ikiye katlandı.Profesör Evans bu artışı şu sözlerle yorumladı:'Angelina Jolie'nin BRCA1 (hasarlı gen) mutasyonu nedeniyle, risk azalma amacıyla mastektomi ameliyatı olduğunu duyurması, muhtemelen cazibeli ve güçlü kadın imajı nedeniyle, diğer ünlülerin yaptığı açıklamalara kıyasla daha büyük bir etki yarattı.''Bu, hastaların önleyici ameliyat sonrası cinsel kimliklerinin kaybolacağı yönündeki korkuları azalttı ve daha önce herhangi bir sağlık hizmetinden faydalanmayanları, gen testi yaptırmaları konusunda cesaretlendirdi.'Çoğu meme kanseri vakası rastlantısal olsa da, meme kanseri teşhisi konan yaklaşık yüzde 5'lik bir kesim, BRCA1, BRCA2 veya TP53 olarak bilinen kalıtsal bozuk genler nedeniyle kansere yakalanıyor.Toplumların sağlık konusundaki tutumlarını etkileme konusunda Angelina Jolie yalnız değil.İngiltere'de 'Biri Bizi Gözetliyor' programıyla adını duyuran ve 2009'da hayatını kaybeden Jade Goody'nin de kendisine rahim ağzı kanserine teşhisi konulduğunu duyurmasının ardından 2008 ve 2009 yıllarında rahim kanseri taramalarında artış kaydedilmişti.Meme Kanseri Kampanyası'nın yöneticisi Delyth Morgan da 'Angelina Jolie'nin BRCA1 mutasyonu konusunda açık davranıp risk azaltma amacıyla mastektomi ameliyatı olma kararının, birçok kadını sağlık hizmetlerine yaklaştırdığını' söylüyor.Kadınların genellikle yaşamları boyunca meme kanserine yakalanma risklerinin sekizde bir olduğu belirtiliyor fakat genleri bazılarında daha büyük riskler yarattığı kaydediliyor.Erken teşhis sonrası yapılan tedaviler, kadınlarda kanserin gelişimini de önlüyor.Risk azaltma amacıyla mastektomi (meme aldırma) ameliyatı, kanser önleyici ilaç tedavisi, sağlıklı beslenme ve spor gibi yaşam tarzındaki değişiklikler de bu tedaviler arasında gösteriliyor.BBC Türkçe
Reklam
Göbek Eriten 5 Sağlıklı İçecek
İşte kilo vermenize yardım eden ve göbek eriten 5 sağlıklı içecek...Limonata, içmekten vazgeçemediğimiz milli içeceğimiz adeta. Sadece tadının güzelliği değil, sağlığımıza katkısı da onu cazip kılıyor. Bir bardak limonata 250 kalori ve 68 gram kadar şeker içeriyor.Yüksek kalorili ve bol şekerli içeceklerdense limonata gibi masum içecekleri tercih ederek diyetinize katkıda bulunabilir, göbek bölgenizdeki fazlalıklardan kurtulabilirsiniz. Elbette tek şart, bu sağlıklı içeceklerin yanı sıra yeme alışkanlığınızda da değişikliğe gidip sağlıklı bir diyet uygulamak.İşte kilo vermenize yardım edecek 5 sağlıklı içecek…
Reklam
'Darbeye Teşebbüs‘le Suçlanan Çarşı: 'Asla Pes Etmeyeceğiz'
Gezi eylemleri nedeniyle ‘darbeye teşebbüs‘le suçlanan Beşiktaş’ın taraftar grubu çArşı, resmi web sitesinden bir açıklama yaparak ‘ Asla pes etmeyeceğiz ‘ mesajı verdi.Forzabesiktas.com‘da yapılan ve iddianamedeki ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasından alıntı yapılarak başlayan açıklamada, çArşı grubu kendilerine yöneltilen suçlamalar arasında ‘gece gündüz insanları gaza boğmak’ olmamasının mutluluk verici olduğunu vurgulandı.Grup üyeleri Gezi Parkı sürecinde öldürülen genç ve çocuklar ile 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına atıfta bulunarak, “Suçlamalar arasında) Bir tenhada acımasızca, hunhar bir şekilde bir genci döverek öldürmek yok! “Üç tane sıktım” yok! Çatıdan adam atmak yok! 14’ünde fırına “ekmek” almaya giden kara kaşlı bir fidanın 15’inde, 16 kilo toprağa verilmesi yok! Hırsızlık, yolsuzluk yok!” açıklaması yaptı.“Bir eylemin ahlaki değerini eylemin sonucu değil, eylemin ardındaki niyet belirler” denilen açıklamada, davanın ilk duruşmasının görüleceği 16 Aralık için de “Deplasmana gidiyoruz” ifadelesi kullanıldı:“Deplasmana gidiyoruz; Adalet için, hukuk için, vicdan için, ülkemizin yarınları için gidiyoruz.Van’da üşüyen, Soma’da ağlayan çocuklar için. Sokak köpekleri için, yetimler için, yaşlılar için gidiyoruz.Karadeniz’e dere olmak için gidiyoruz.Bizi kanser eden bu hukuksuzluğa ilik bulmak için gidiyoruz.Tribüne çıkmak bizim için bir davadır, Beşiktaş davasıdır. Gittiğimiz her yerde bu dava için haykırmaktan geri durmayız. 16 Aralık deplasmanında da o mahkeme kürsüleri bizim için insanlığn davasını haykıracağımız bir tribündür.Bu süreçte bizlerden desteğini esirgemeyen herkese teşekkürü bir borç biliriz.Asla pes etmeyeceğiz, haramilerin sofrasına diz çökmeyeceğiz.”Borussia Dortmund’un Almanya’daki lig maçında çArşı grubu için, “Asla pes etmeyin” pankartı açılmıştı.Diken
Yıldız Futbolcu Kanser Olduğunu Açıkladı
İngiltere Premier Lig takımlarından Newcastle United'ın yıldız futbolcusu Jonas Gutierrez, Twitter'daki hesabından kanser olduğunu ve tedaviye başladığını açıkladı.Newcastle'ın Arjantinli kanat oyunusu Gutierrez, testis kanseri olduğunu açıklarken, 'Kanser olduğumu öğrendim ve ağlayarak eve geldim. Bu benim en zor oyunum olacak' dedi.31 yaşındaki futbolcu, 'Sol testisimde tümör tespit edildi. Arjantin'e geri döndüm ve Newcastle ile sözleşmem olmasına rağmen tedavi masraflarımı üstleneceğim' dedi.Başarılı oyuncu, 'Para önemli değil. Önemli olan sağlık ve kemoterapi tedavisine başladım. Saçlarımı kaybedecek olmak benim için çok zor ama onları kestirmeyeceğim' ifadelerini kullandı.Gutierrez 2008 yılında Real Mallorca'dan Newcastle United'a transfer olmuştu. Geçen sezon devre arasında Norwich City'ye kiralanan yıldız isim destek mesajı veren herkese teşekkür etti.Sporx
Rahim Ağzı Kanseri Nasıl Bulaşır?
Rahim Ağzı Kanseri ‘nin son yıllara kadar her kanser gibi kendi kendine oluştuğu düşünülüyordu fakat şimdi biliyoruz ki, buna bir virüs yol açıyor. İnsan siğil virüsü yani HPV virüsü neden olmaktadır. Bu virüs, tabi ki cinsel ilişki ile geçmektedir.Bu virüs deriden deriye geçtiği için, korunma yöntemleri olarak kullandığınız araçlar sizi korumayacaktır. Yani prezervatif kullandığınız da bile bacak arası cildinin diğer kişinin bacak arasına değmesiyle birlikte de rahim ağzı kanseri olabilirsiniz. Bu yüzden bu virüsten korunmanın bir yolu yoktur.Rahim ağzı kanseri nin %98 ‘i bu yolla geçmektedir, %2’si ise doğal yollardan insanlara bulaşmaktadır. Dolayısıyla virüsle oluşan kanserlerden bir tanesi de Rahim Ağzı Kanseri diyebiliriz.Benefitdo.com
Yazarından: Gecenin Aydınlığa Zulmü'nü Okumak İçin 17 Neden
...Kararlılığına ve azmine hayran bırakan koca ışıktopu bize veda ederken, aslında umutla onu bekleyen diğer insanlara götürüyoraydınlığını. İnsan her zaman özlüyor, Güneş’in aylarca hiç başlarındanayrılmadığı o kutsal toprakları. Peki, aylar süren aydınlığa dayanabilir miinsan? Dayansa da unutmaz mı zorluklarla mücadelenin, zaferin tatlı hazzını…
Reklam