Görüş Bildir
Pirinçte Kanser Uyarısı Yapan Doktor Görevden Alındı
Edirne'de Kamu Hastaneleri Birliği'ne bağlı Devlet Hastanesi'nde Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Dilek Tucer, düzenlenen basın toplantısında Ergene Nehri'nin suladığı alanlarda yetişen pirinçlerin kansere yol açabileceğini söylediği gerekçesiyle Edirne Valisi Dursun Ali Şahin tarafından görevinden alındı. Vali Şahin, doktoru açıklamasından dolayı değil, gelişi güzel basına bilgi vermesinden dolayı görevden aldığını açıkladı.EDİRNE - Edirne Devlet Hastanesi’nin belirli aralıklarla çeşitli uzman hekimler aracılığı ile halkı bilgilendirmek amacıyla düzenlediği basın toplantısına katılan Gastroenteroloji uzmanı Dr. Dilek Tucer, 9 Eylül günü basın mensuplarıyla bir araya geldi. Bilgilendirme toplantısında uzmanlığı olan şifalı otlar adı altında kullanılan bitkilerin, bilinçsiz ve yanlış kullanımından dolayı kanser tehlikesine sebep olabileceğini anlatan Dr. Tucer, daha sonra gazetecilerin sorusu üzerine Ergene Nehri’ndeki kirliliği ve çevresine verdiği zararları, “Trakya bölgesinde Ergene Nehri gibi bir sorun varken sadece otlar açısından değil, diğer yediğimiz ürünler konusunda da büyük bir kanserojen etkisi var. Trakya bölgesi için bu çok önemli bir sorun. Özellikle pirinç üretiminde önde gelen bölgelerden birisiyiz. Otları bir kenara bırakıyorum, pirinçte de neredeyse tüm Türkiye’ye bizden dağıtım yapılıyor. Bir otun nereden ve nasıl toplandığı çok önemli, Ergene’yi özellikle söylüyorum çünkü biz organik tarıma yönelmeye başladık ve gastroenterolojik açıdan da Trakya bölgesinde kolon ve mide kanseri özellikle son yıllarda artmış durumda. Bunda tabi sadece Ergene rol oynamıyor. Çernobil’den etkilenen bölgeler arasında Karadeniz’den sonra Marmara Bölgesi geliyor zaten. Bu konu hakkında aslında bilimsel bir çalışma yok. Türkiye’de bildiğim kadarıyla yapılan iki büyük çalışma var. Bu çalışmalar bir hekim tarafından yapılan çalışmalar değil. Özellikle halk sağlığı uzmanları tarafından yapılan bir çalışmada ve yabancı kaynaklı bir çalışmada da Çernobil faciasının Trakya bölgesindeki etkilerinden çokça bahsedilmekte. Gözümüzle de bunu görüyoruz” diye anlattı.VALİ GÖREVDEN ALDI, SORUŞTURMA AÇTIAçıklamaların basında yer alması üzerine Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Dr. Dilek Tucer hakkında soruşturma açılması talimatını vererek görevinden aldı. Edirne Kamu Hastaneleri Birliği’ndeki tek Gastroenteroloji uzmanı olan Dr. Dilek Tucer yerine Kırklareli’nden bir hekim görevlendirildi.Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Dr. Dilek Tucer’in ‘gelişi güzel basına bilgi vermesi’nden dolayı görevinden aldığını ifade ederek şunları söyledi:“Doktoru görevden aldık, pirinçler kanser yaptığından diye değil. Pirinçler kanser yaptığını hangi bilimsel ortamda açıklanmış ki? Kanser yapmış. Gelişi güzel basına bilgi vermesinden dolayı görevden aldık. Başka bir şey değil. Açıklamalarından dolayı değil. Açıklamaları bilimsel değil. Kendiliğinden bu şekilde açıklama yapması, izin almadan bu işlere giriştiği için görevden aldık. Bu konuyla ilgili çalışma başlattık, bakanlıktan gelen müfettiş çalışmasını sürdürüyor. Kırklareli’nden gelen bir doktor onun yerine göreve başladı.”DOKTORLAR KARARA TEPKİLİEdirne Tabipler Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu ise Dr. Dilek Tucer’in soruşturma tamamlanmadan görevinden alınmasına tepki gösterdi. Tucer’in hekimler arasında gurur kaynağı olan bir hekim olduğunu kaydeden Tanrıkulu, “Öncelikle şunu söyleyeyim, liseden sonra 6 yıl Tıp okuyorsunuz, 4 yıl dahiliye uzmanlığı yapıyorsunuz, 3 yıl da bunun üzerine Gastroenteroloji uzmanlığı yapıyorsunuz. Bakın 13 yıl liseden sonra eğitim alıyorsunuz. Dilek Tucer’in bir basın açıklaması yüzünden görevden alınması bizi gerçekten üzmüştür. Dilek hanımın her zaman yanındayız ve destek veriyoruz. Buradan bir şey de açıklamak istiyorum Kamu Hastaneleri Birliğinin ayda bir açıklaması var bu yönetimin izniyle bir yapılan açıklaması. Zaten yönetim bunu kendisi istiyor. Kamu Hastaneleri Birliği Devlet Hastanesi Hekimlerini ayda bir halkı bilgilendirmek üzere bir toplantıya davet ediyor. Bu son olayda Dr. Dilek Tucer’in yine yönetimin istediği bir mekanda yaptığı bir basın açıklamasıdır. İzinsiz bir basın toplantısı değildir” diye konuştu.MÜFETTİŞ SORUŞTURMAYA BAŞLADIEdirne Valisi Dursun Ali Şahin’in talimatıyla görevinden alınan Dr. Dilek Tucer ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nın talep edilen müfettiş kente gelerek incelemeye başladı. Tucer’in hekim arkadaşları da sosyal medya üzerinden tepkilerini dile getirerek soruşturma tamamlanmadan görevden alınması kararını protesto etti. Engin ÖZMEN-Ali Can ZERAY/DHA
Türkiye'de Kilo ile Kuantum Üretilecek
Dünyanın en pahalı yüksek teknoloji ürünlerinden olan kuantum noktalarının Türkiye'de de kilogram ölçeğinde üretimi için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde çalışma başlatıldı.Cep telefonundan kanser tanı sistemlerine kadar çok geniş bir alanda kullanımı bulunan ‘kuantum noktaların’ kilogram ölçeğinde üretimi için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (İYTE) çalışma başlatıldı. Bir günde gram ölçeğinde üretimi başaran laboratuvar, yıl sonunda bir günde kilogram ölçeğinde kuantum nokta üretmeyi planlıyor. Çalışmanın ana amacı, özel sektörün dikkatini çekmek.LED televizyonlar ve cep telefonlardaki canlı renkleri, saç kılının 20 binde biri boyutundaki yarı iletken nano kristallere borçluyuz. ‘Kuantum nokta’ adı verilen ve farklı işlevler yüklenebilen parçalar, sıvı ya da toz halde üretilebiliyor. Halen tamamı ithal edilen kuantum noktaların yerli imkânlarla üretimi için Kalkınma Bakanlığı desteğiyle kurulan İYTE Fen Fakültesi laboratuvarlarında bir TÜBİTAK projesi başlatıldı.Dekan Prof. Dr. Serdar Özçelik'in liderliğindeki araştırma ekibinin yürüttüğü çalışma kapsamında sıvı ve toz formlarda kuantum noktalar elde edilerek farklı uygulamalarda denenmeye başlandı. Dünyada çok ender olarak üretilen 4 farklı atom bileşeninden oluşan kuantum noktalarını üretmeyi başaran ekip, bu malzemeyi yeni nesil ekran teknolojileri ve kanser tanı kitlerinin geliştirilmesi için kullanmaya başladı. Ekip ayrıca özel bir firma ile ortaklaşa kuantum noktaların endüstriyel kullanımına imkan verecek bir projeye de adım attı.Prof. Dr. Özçelik, kuantum nokta üretiminin dünyada henüz bir iki firma tarafından yapılabildiğini, bu yüksek teknoloji ürününün endüstriyel olarak kullanılabilmesi için bir günde kilogram ölçeğinde üretiminin mümkün olması gerektiğini ifade etti.‘Kilosu 10 milyon dolar’Halen sadece ABD'deki iki yüksek teknoloji şirketinin bir günde kilogram ölçeğinde kuantum nokta üretebildiğini anlatan Özçelik, uluslararası piyasada bu ürünün miligram fiyatının 10 dolar ile 150 dolar arasında değiştiğine dikkati çekti. Özçelik, şöyle konuştu:'Kilogramı en az 10 milyon dolar olan bir maddeden bahsediyoruz. Bu ürünler gündelik yaşamın merkezinde yer alıyor ve dünyanın önde gelen üniversitelerinde geliştirme ve endüstriyel üretim konusunda projeler yürütülüyor. Biz de özel sektör işbirliğiyle büyük ölçekte kuantum nokta üretimi için çalışmaya başladık. Şu anda bir günde gram ölçeğinde üretim yapar duruma geldik. Hedefimiz yeni aldığımız reaktörlerle yılsonunda günde 1 kilogram kuantum noktası üretebilecek seviyeye gelmektir.'Kuantum noktaların ticarileşmesi için büyük ölçekte üretim yapabilmenin en kritik aşama olduğunu vurgulayan Özçelik, dünyada özellikle yeni nesil ekranlarda kuantum noktaların kullanıldığına işaret etti.Üretilen 100 ekranlık bir televizyonda yaklaşık 10 miligram kuantum nokta kullanıldığını, bunun 100 dolara tekabül ettiğini ifade eden Özçelik, bu televizyonun fiyatının zaten 100 dolar olduğunu, dolayısıyla fiyatların düşebilmesi için yüksek ölçekte üretimin zorunlu olduğunu kaydetti.‘Şirketler yatırım yaparsa 10-20 kat para kazanacak’Yüksek teknoloji ve katma değere sahip üretim yapısına geçmeye çalışan Türkiye için kuantum nokta üretiminin önemli bir fırsat olduğunu savunan Özçelik, sözlerini şöyle sürdürdü:'Çok değerli bir ürün olan kuantum nokta üretimi, oldukça karlı bir alan. Çünkü miligramı 10 dolar dediğimiz malın maliyeti aslında bunun binde biri kadar. Bu ürün sadece bilgi ile üretiliyor. Yüksek teknolojiye dayanan tüm ürünler böyle. 100 dolara mal olan bir cep telefonuna bin dolar veriyoruz. Aradaki fark şirketin geliştirdiği bilgi. Nanoteknolojiyle ilgili pek çok pazar araştırması ve öngörü var. Bilimsel analizlere göre şirketler bu alana yatırım yaptıkları zaman 2-3 kat değil 10 - 20 kat para kazanacaklar. Bu konuda bazı firmalarla ortak çalışmalar yürütüyoruz. Nihai hedefimiz İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi içinde kuantum nokta üretiminin yapıldığı bir endüstri tesisi yaratmak. Öncelikle bu işin fizibilitesini yaparak yatırımcıları cesaretlendirmek istiyoruz.Kuantum nokta üretimi konusunda özel sektörün ilgisini çekmeyi ve onların girişimiyle Türkiye'yi bu teknolojide öncü bir konuma getirmek istiyoruz.'Türk sanayisinde genel eğilimin know-how yani teknoloji ithalatı yapmak yönünde olduğunu, teknoloji satan kuruluşların bir ürünün nasıl yapıldığı bilgisini verdiğini ancak 'neden öyle yapıldığı' bilgisini sakladığına dikkati çeken Özçelik, Türkiye'nin nano teknolojiler konusunda teknoloji ithalatçısı olmak yerine teknoloji tasarımcısı olması için çaba gösterdiklerini sözlerine ekledi.Kaynak: AA
'Kilosu 10 Milyon Dolar'
Dünyanın en pahalı yüksek teknoloji ürünü kuantum Türkiye'de üretilecek.Cep telefonundan kanser tanı sistemlerine kadar çok geniş bir alanda kullanımı bulunan ' kuantum noktaların' kilogram ölçeğinde üretimi için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (İYTE) çalışma başlatıldı. Bir günde gram ölçeğinde üretimi başaran laboratuvar, yıl sonunda bir günde kilogram ölçeğindekuantum nokta üretmeyi planlıyor. Çalışmanın ana amacı, özel sektörün dikkatini çekmek.LED televizyonlar ve cep telefonlardaki canlı renkleri, saç kılının 20 binde biri boyutundaki yarı iletken nano kristallere borçluyuz. 'Kuantum nokta' adı verilen ve farklı işlevler yüklenebilen parçalar, sıvı ya da toz halde üretilebiliyor. Halen tamamı ithal edilen kuantum noktaların yerli imkanlarla üretimi için Kalkınma Bakanlığı desteğiyle kurulan İYTE Fen Fakültesi laboratuvarlarında bir TÜBİTAK projesi başlatıldı.Dekan Prof. Dr. Serdar Özçelik'in liderliğindeki araştırma ekibinin yürüttüğü çalışma kapsamında sıvı ve toz formlarda kuantum noktalar elde edilerek farklı uygulamalarda denenmeye başlandı. Dünyada çok ender olarak üretilen 4 farklı atom bileşeninden oluşan kuantum noktalarını üretmeyi başaran ekip, bu malzemeyi yeni nesil ekran teknolojileri ve kanser tanı kitlerinin geliştirilmesi için kullanmaya başladı. Ekip ayrıca özel bir firma ile ortaklaşa kuantum noktaların endüstriyel kullanımına imkan verecek bir projeye de adım attı.Prof. Dr. Özçelik, yaptığı açıklamada kuantum nokta üretiminin dünyada henüz bir iki firma tarafından yapılabildiğini, bu yüksek teknoloji ürününün endüstriyel olarak kullanılabilmesi için bir günde kilogram ölçeğinde üretiminin mümkün olması gerektiğini ifade etti.'KİLOSU 10 MİLYON dolar'Halen sadece ABD'deki iki yüksek teknoloji şirketinin bir günde kilogram ölçeğinde kuantum nokta üretebildiğini anlatan Özçelik, uluslararası piyasada bu ürünün miligram fiyatının 10 dolar ile 150 dolar arasında değiştiğine dikkati çekti.Özçelik, şöyle konuştu: 'Kilogramı en az 10 milyon dolar olan bir maddeden bahsediyoruz. Bu ürünler gündelik yaşamın merkezinde yer alıyor ve dünyanın önde gelen üniversitelerinde geliştirme ve endüstriyel üretim konusunda projeler yürütülüyor. Biz de özel sektör işbirliğiyle büyük ölçekte kuantum nokta üretimi için çalışmaya başladık. Şu anda bir günde gram ölçeğinde üretim yapar duruma geldik. Hedefimiz yeni aldığımız reaktörlerle yıl sonunda günde 1 kilogram kuantum noktası üretebilecek seviyeye gelmektir' dedi.Kuantum noktaların ticarileşmesi için büyük ölçekte üretim yapabilmenin en kritik aşama olduğunu vurgulayan Özçelik, dünyada özellikle yeni nesil ekranlarda kuantum noktaların kullanıldığına işaret etti.Üretilen 100 ekranlık bir televizyonda yaklaşık 10 miligram kuantum nokta kullanıldığını, bunun 100 dolara tekabül ettiğini ifade eden Özçelik, bu televizyonun fiyatının zaten 100 dolar olduğunu, dolayısıyla fiyatların düşebilmesi için yüksek ölçekte üretimin zorunlu olduğunu kaydetti.'ŞİRKETLER YATIRIM YAPARSA 2-3 KAT DEĞİL10-20 KAT PARA KAZANACAK'Yüksek teknoloji ve katma değere sahip üretim yapısına geçmeye çalışan Türkiye için kuantum nokta üretiminin önemli bir fırsat olduğunu savunan Özçelik, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Çok değerli bir ürün olan kuantum nokta üretimi, oldukça karlı bir alan. Çünkü miligramı 10 dolar dediğimiz malın maliyeti aslında bunun binde biri kadar. Bu ürün sadece bilgi ile üretiliyor. Yüksek teknolojiye dayanan tüm ürünler böyle. 100 dolara mal olan bir cep telefonuna bin dolar veriyoruz. Aradaki fark şirketin geliştirdiği bilgi. Nanoteknolojiyle ilgili pek çok pazar araştırması ve öngörü var. Bilimsel analizlere göre şirketler bu alana yatırım yaptıkları zaman 2-3 kat değil 10 - 20 kat para kazanacaklar. Bu konuda bazı firmalarla ortak çalışmalar yürütüyoruz. Nihai hedefimiz İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi içinde kuantum nokta üretiminin yapıldığı bir endüstri tesisi yaratmak. Öncelikle bu işin fizibilitesini yaparak yatırımcıları cesaretlendirmek istiyoruz.Kuantum nokta üretimi konusunda özel sektörün ilgisini çekmeyi ve onların girişimiyle Türkiye'yi bu teknolojide öncü bir konuma getirmek istiyoruz.' Türk sanayisinde genel eğilimin know-how yani teknoloji ithalatı yapmak yönünde olduğunu, teknoloji satan kuruluşların bir ürünün nasıl yapıldığı bilgisini verdiğini ancak 'neden öyle yapıldığı' bilgisini sakladığına dikkati çeken Özçelik, Türkiye'nin nano teknolojiler konusunda teknoloji ithalatçısı olmak yerine teknoloji tasarımcısı olması için çaba gösterdiklerini sözlerine ekledi.Milliyet
Yaşlanmayı Yavaşlatan Gen Keşfedildi
ABD'li bilim insanları, vücutta yaşlanmanın etkilerini yavaşlatan bir gen keşfetti. Araştırmacılara göre, meyve sineklerinde ömrü uzatan gen, insan vücudunda da aktif hale getirilebilir.University of California Los Angeles (UCLA) araştırmacıları, vücutta yaşlanmanın etkilerini yavaşlatan bir gen keşfettiklerini duyurdu. Meyve sineklerinde AMPK adı verilen bir geni aktif hale getiren araştırmacılar, sineklerin yaşam süresini yüzde 30 artırmayı başarırken, daha sağlıklı hale gelmerini sağladı.Araştırmada yer alan biyolog David Walker, 'Sineklerin bağırsaklarında veya sinir sistemlerinde geni aktif ettiğimiz zaman, genin aktif hale getirildiği organ sisteminde yaşlanma etkilerinin yavaşladığını gördük' ifadesini kullandı.Discovery News'in haberine göre, insanlar meyve sineklerinde yer alan gene sahip ancak gen etki gösterecek derecede aktif kullanılmıyor. Araştırmacılar, genin bağırsaklar gibi kolayca ulaşılabilen bir organda aktif hale getirilmesi halinde, yaşlanmanın etkilerini de ortadan kaldırabileceklerini düşünüyor. Yaşlanmanın, insan beyni için de geciktirilebileceği ve ileri yaşla gelen rahatsızlıkların da önüne geçilebileceği öngörülüyor.Walker, AMPK genini aktif hale getiren ilacın, tip 2 diyabet hastaları için kullanılan metformin olduğunu belirtti. Walker, 'Yaşlanmayla beliren ve güçlenen Parkinson, Alzheimer, felç ve şeker hastalığı gibi rahatsızlıklara teker teker odaklanmak yerine, yaşlanma sürecinin önüne geçilerek tüm hastalıkları yavaşlatıcı bir çözüm bulunabilir' ifadesini kullandı.Yaşlanmayı 'erteleyen' tedavinin sonuca ulaşması için yıllar gerektiğini söyleyen Walker, gerçekçi bir hedef belirlediklerini söyledi.Kaynak: Al Jazeera
Türk Telekom, Bosna'da Galip
Türkiye Beko Basketbol Ligi takımlarından Türk Telekom, Bosna Hersek'in ev sahipliğinde düzenlenen 10. Mirza Delibaşiç Uluslararası Basketbol Turnuvası'nda Bosna Basketbol Kulübü'nü 76-68 mağlup etti.Bosna Hersekli basketbolcu Mirza Delibaşiç anısına bu yıl onuncusu düzenlenen turnuvanın açılış maçında, Delibaşiç'in uzun yıllar formasını giydiği Bosna Basketbol Kulübü ile karşılaşan Türk Telekom, maç boyunca üstün bir oyun sergiledi.'Mirza Delibaşiç' Spor Salonu'ndaki karşılaşmasının ilk çeyreği Türk Telekom'un 23-15 üstünlüğüyle sona erdi. Maçın ikinci çeyreğinde de etkili oyununu sürdüren Ankara temsilcisi, soyunma odasına 42-26 önde gitti.Üçüncü çeyrekte konuk takıma oranla daha iyi bir oyun sergileyen Bosna, farkı az da olsa kapattı. Üçüncü çeyrek, Türk Telekom'un 68-44 üstünlüğüyle sona erdi.Maçın son çeyreğinde de etkili oyununu sürdüren ev sahibi takım, çabalarına rağmen farkı kapatamayınca, maçtan 76-68 mağlup ayrıldı.Maçın en skorer isimleri Türk Telekom adına on altışar sayı kaydeden Joshua Carter ve David Joseph ile 14 sayı ile Bosna takımından Muyo Tulykoviç oldu.Türk Telekom yarın, turnuvanın final maçında, Cibona Zagreb - Partizan maçının galibi ile karşılaşacak.Mirza DelibaşiçBosna Hersek'in kuzeydoğusundaki Tuzla kentinde 9 Ocak 1954'te dünyaya gelen Delibaşiç, profesyonel kariyerine Tuzla'da, Sloboda Basketbol Kulübünde başladı. Delibaşiç, 1968-1972 yıllarında Sloboda forması giydikten sonra ilerleyen dönemde adıyla özdeşleşecek Bosna Basketbol Kulübü'ne transfer oldu.Bosna formasıyla 700 maç oynayan Delibaşiç, 14 binin üzerinde sayı kaydetti. Burada forma giydiği dönemde, Yugoslavya ve Avrupa şampiyonlukları yaşayan Delibaşiç, Yugoslavya formasıyla da Balkanlar, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlukları elde etti.Bosna formasını 1972-1981 yıllarında giyen Delibaşiç, 1981 yılında transfer olduğu Real Madrid'de 1983 yılına kadar forma giydi ve kariyerini de burada sonlandırdı. Kariyeri boyunca birçok bireysel ödüle de layık görülen Delibaşiç, 1980 yılında Yugoslavya'da 'en iyi basketbolcu' ödülüne layık görüldü.Delibaşiç, yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 8 Aralık 2001'de 47 yaşında Saraybosna'da hayatını kaybetti.Sporx
Tanrılar Okulu’nun Yazarı Stefano D’Anna Hayatını Kaybetti
Dünyada uzun süre best seller olan 500 binin üzerinde satan “Tanrılar Okulu”nun yazarı Stefano D’Anna İtalya Como’da hayatını kaybetti. Uzun süredir kanser tedavisi gördüğü belirtilen D’Anna’nın cenaze töreninin Como’da yapılacağı öğrenildi.Türkiye’de de best seller olan kitabın yazarı D’Anna ve kardeşinin davası da bir dönem çok konuşuldu. İlk olarak 'da basılan varoluş üzerine felsefi bir roman olan ‘Tanrılar Okulu' kitabını paylaşamayan iki kardeş, mahkemede karşı karşıya gelmişti.İtalya'da 2002 yılında yayınlandıktan sonra Türkçe'ye çevrilen ve 2004’ten beri Türkiye'de 200 binin üzerinde satan 'Tanrılar Okulu' kitabına ilişkin Prof. Stefano D'Anna'ya kardeşi Ellio D'Anna, kitabı kendisinin yazdığını öne sürerek dava açmıştı. Davacı, Prof. Stefano D'Anna'nın mali ve manevi haklarını ihlal ettiğini ve kendileri haksız rekabete uğradığını, telif haklarına tecavüz edildiğini iddia etmişti.
Reklam
Memeler Hakkında Bilmediğiniz 16 Şaşırtıcı Gerçek
2012'deki araştırmalar erkeklerin neden kadınların göğüslerini çekici bulduğunun sebeplerini göstermek istedi. Buldukları cevap ise Evrim'le doğrudan alakalıydı. Erkekler kadınları meme uçlarından uyarınca, kadınlar fiziksel olarak partnerlerine daha çekilmiş ve bağımlı hissediyor.
Reklam
Obama IŞİD'le Mücadele Stratejisini Açıkladı
ABD Başkanı Barack Obama, ülkesinin Irak Şam İslam Devleti'ne karşı kapsamlı bir askeri operasyon düzenleyeceğini açıkladı. 'Hedefimiz net. IŞİD'i geriletecek ve sonunda yok edeceğiz' diyen Obama, Suriye'de de örgüte yönelik hava saldırıları düzenlenmesine yeşil ışık yaktı.Beyaz Saray'dan ulusa seslenen ve ülkesinin örgüte yönelik stratejisini açıklayan Obama, IŞİD'e yönelik hava saldırılarını artıracaklarını ve örgütün militanlarını 'her yerde' hedef alacaklarını söyledi.Obama, 'IŞİD'e karşı Irak'ın yanı sıra Suriye'de de harekete geçilmesinde tereddüt etmeyeceğim' diye konuştu.IŞİD'le mücadelede Esad rejimine güvenemeyeceklerini vurgulayan Obama, bunun yerine Suriyeli muhalifleri güçlendirmeye çalışacaklarını belirtti.Ülkesini tehdit eden herhangi bir grubun hiçbir yerde barınamayacağının da altını çizen ABD Başkanı, 'terör tehdidini etkisiz hale getirecek' geniş bir koalisyona liderlik edeceklerini söyledi.Obama konuşmasında 'kanser' olarak nitelendirdiği IŞİD'i yok etmenin zaman alacağı uyarısında da bulundu.ABD Kongresi'nin IŞİD'e karşı savaş için kendisine yetki vermesinden memnun olacağını belirten Obama, yine de Kongre'nin onayı olmaksızın örgüte karşı harekete geçme yetkisi olduğunu kaydetti.Muharip misyon yokObama ayrıca ABD'nin Irak'a 475 asker göndereceğini de açıkladı. Gönderilecek askerler, Irak ordusuna danışmanlık yapacak.ABD Başkanı, Irak hükümeti ile birlikte çalışacaklarını ancak Amerikan askerlerinin Irak'ta muharip misyon üstlenmeyeceğini söyledi.Irak ve Afganistan'daki savaşlardan farklı bir durumla karşı karşıya olduklarını vurgulayan Obama, operasyonu Yemen ve Somali'deki 'terörle mücadele' faaliyetleri ile kıyaslamanın daha doğru olacağını belirtti.Cidde'de kritik toplantıABD Dışişleri Bakanı John Kerry de daha önce Irak'ta yaptığı açıklamada, dünyanın IŞİD'e karşı tıklayınseyirci kalamayacağını söylemişti.John Kerry bugün Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yanı sıra Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Bahreyn'den meslektaşları ile bir araya gelecek.Kerry, Başkan Obama'nın açıkladığı stratejiye destek isteyecek.Üst düzey bir Amerikalı yetkili BBC'ye yaptığı açıklamada toplantıda, ABD'nin IŞİD'e yönelik hava saldırılarını kolaylaştıracak şekilde askeri işbirliği yapılmasının ele alınacağını söyledi.Bazı Sünni ülkelerin geçmişte, İran'a yarayabileceği gerekçesiyle IŞİD'e karşı tavır almakta tereddütlü oldukları biliniyor.BBC'ye konuşan Amerikalı yetkili ise gelinen noktada IŞİD'in yayılmacı hedeflerinin tüm bölge ülkelerini endişelendirdiğini belirtti.IŞİD iki ülkede hızla ilerlediÖzellikle son bir yılda Suriye ve Irak'ta hızla ilerleyen tıklayınIŞİD, bu iki ülkenin önemli bir bölümünü kontrol altında tutuyor.IŞİD'in Suriye'nin Rakka kentini merkez alarak, yönettiği topraklar için temsili bir hükümet kurduğu biliniyor.Örgüt zalimliği ile de nam salmış durumda. IŞİD militanları düşman askerlerin ve bazı Batılı gazetecileri başlarına keserek öldürmüşler ve cinayetlerinin görüntülerini yayınlamışlardı.Amerikan ordusu geçen aydan bu yana Irak'ta IŞİD'e karşı 150'den fazla hava saldırısı düzenlemiş ve Irak ordusu ile IŞİD'e karşı savaşan Kürt Peşmergelere silah yardımına başlamıştı.Suriye'de ise durum daha karışık. ABD üç buçuk yıldır rejime karşı savaşan isyancıları destekliyor.Washington yönetimi geçen yıl kimyasal silah kullandığı gerekçesi ile Şam yönetimine karşı hava saldırıları düzenlemenin eşiğine gelmişti.Ancak ABD Başkanı Barack Obama askeri operasyon için koalisyon oluşturamaması, Kongre'nin muhalefeti ve Şam'ın kimyasal silahlarını imhayı kabul etmesinin ardından hava saldırılarından vazgeçmişti.BBC Türkçe
Yaşlanmayı Önleyen 5 Süper Yiyecek
Beslenmenize dahil edeceğiniz pek çok besin öğesi, antioksidanlar, vücudunuzda kırışıklığa yol açan kanserli hücrelerin gelişmesini önler. Hastalıkların olmadığı bir hayat, size gençlik olarak geri döner.İşte yaşlanma karşıtı süper yiyecekler.DomatesSerbest radikallerle mücadele eden likopen adlı antioksidan, domateste bol miktarda bulunur. Likopen, akciğer kanseri dahil bazı kanser türlerine karşı korunmada yardımcı olur.PatlıcanMor renkli bu sebze, rengini ve yaşlanma karşıtı gücünü nasunin maddesinden alır. Bu besin maddesi, kan akımını keserek kanserli hücrelerin yayılmasını engellemeye yardım eder. Araştırmalar, nasunin maddesinin serbest radikallerin sinir hücrelerine zarar vermesiyle oluşan Alzheimer hastalığının gelişmesini yavaşlattığını da ortaya koydu.Kırmızı biberBağışıklık sistemini destekleyen bu sebze yüzde 60’tan fazla C vitamini içerir. Bu da mikrop ve bakterilerle savaşan beyaz kan hücreleri üretimini tetikler. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, beslenme planına yüksek oranda C vitamini dahil edenlerin daha az kırışıklık sorunu yaşadığı, çünkü besin maddesinin kolajen üretimini artırdığı ortaya kondu.ReyhanBu bitkinin tıbbi özelliklerinden biri, antioksidan öjenol içermesinden ileri geliyor. Laboratuvar çalışmalarında, bu bileşiğin rahim ağzı kanser hücrelerinde antikanserojen aktiviteye yol açarak, hücrelerin kendini imha etmesini sağladığı tespit edildi.Brüksel lahanasıHücrelerimiz, doğal tümör baskılayıcı genlerle donatılmış durumda. Brüksel lahanasında bulunan sülfür bileşikleri, tümör gelişimine yol açan enzimleri engelleyerek bu genlere yardım edebilir. Yapılan çalışmalarda, sülfürün, inflamasyon artışıyla oluşan eklem iltihabının tedavisinde ve kıkırdak koruyucu proteinlerin aktive olmasında rolü olabileceği de ortaya kondu.
Reklam
Apple Gözünü Sağlığınıza Çevirdi
Apple gözünü sağlığınıza çevirdi'Apple'ın cihazı ile insanlar sağlık durumlarını izlemek için gerekli tüm donanıma sahip olmuş olacak'Apple geçen yıllar içerisinde müzikten telefonlara kadar bir çok alana girdi. Şimdi ise teknoloji devi sağlık ve fitnes alanına giriyor.Apple'ın bu sektör girişi girişimciler ve sağlık sağlayıcılar içerisinde de heyecan yaratıyor. Ancak Apple bunun için düzenleyici kurumların şartlarını geçmek ve mahremiyet ile ilgili zorlukları aşmak zorunda.Apple'ın Salı günü kişinin sağlığını ve fitnes durumunu ölçen 10'dan fazla sensör barındıran akıllı saatini tanıtması bekleniyor.Konuyla ilgili açıklamada bulunan New York'taki kanser merkezi Memorial Sloan Kettering yetkilisi, 'Apple bunu yaptığında tüketiciler bu işi daha da ciddiye alacaktır.' diyor. Bu sağlık kurumu Apple cihazları ile uyumlu sağlık uygulamaları da geliştiriyor. Bu yönde uygulamalar geliştiren kurumlar içerisinde büyük sağlık sigorta şirketi Kaiser Permanente ve Mayo Clinic de bulunuyor. Caroline, 'Apple'ın cihazı ile insanlar sağlık durumlarını izlemek için gerekli tüm donanıma sahip olmuş olacak' dedi.Apple bu yöndeki niyetini bu alanda büyük isimleri işe alarak gösteriyor. Ayrıca Apple tarafından yaratılan veri havuzu HealthKit, iOS uygulamaları ile çalışacak ve bu havuz sayesinde çeşitli cihazlardan elde edilecek veriler toplanacak. HealthKit sayesinde ayrıca bu bilgiler doktorlara, uygulama geliştiricilere de kişinin izni dahilinde ulaştırılabilecek.HealthKit, Apple'ın bir sonraki mobil işletim sistemi iOS 8 ile çalışacak. Bu işletim sisteminin de bu ayın sonunda çıkması bekleniyor. Yeni işletim sisteminde Health isimli yeni bir uygulama da bulunacak. Bu uygulamada, kap atışları, yakılan kalori, kan şekeri, kolesterol gibi bilgiler ile laboratuvar sonuçları gibi verilere ulaşılabilecek.Apple'ın zamanlaması da daha iyi. Google bu yönde bir portali hayat geçirdiğinde akıllı telefonlar bu kadar yaygın değildi. O zamanlar şimdi olduğu gibi sağlık uygulamaları da yeniydi. Artık insanlar sağlık giderlerine para vermek istemediği için sağlıklarını daha yakından takip etmek istiyor.(WSJ)
Sanat Jennifer Lawrence İçin
Aralarında Jennifer Lawrence ve Kate Upton’ın da bulunduğu pek çok ünlünün internete sızdırılan çıplak fotoğraflarına herkes farklı bir yorumda bulundu. Siber korsanlığın “mahremiyetin ihlali” olduğunu savunan çoğu kişi imajların sızdırılmasına tepki duyarken, “fotoğraflara bakmaktan kendini alamadığı için” kanser araştırmalarına bağışta bulunanlar da oldu.Sızdırmalar sonrasındaki en sıradışı tepki ise sanat camiasından geldi: ABD’li sanatçı XVALA, fotoğrafların birer “sanat nesnesi” olduğunu iddia etti ve tuval üzerine “buzlamadan” basacağı fotoğrafları, Florida’da açacağı No Delete adlı sergisinde kullanacağını açıkladı. Galeri, teknolojinin marazlarını ve nimetlerini anlatacak sergide fotoğrafların sergilenmesini “bugün geldiğimiz hâlin bir yansıması” olarak desteklediğini açıkladı. Sosyal medyada sanatçıya ve Cory Allen Çağdaş Sanat Galerisi’ne tepkiler büyüyor. Öte yandan, Jennifer Lawrence’ın sözcüsü, imajları sızdıranlar kadar sosyal medyada paylaşanlar hakkında da hukukî işlem başlatılacağını açıklamıştı. Hâliyle, serginin sanatseverlerle buluşup buluşmayacağı henüz belirsizliğini koruyor. HP
Hangi Renk Hangi Hastalığa İyi Geliyor?
Renklerin hastalıklar üzerinde olumlu etkisi olduğu biliniyor. Hatta Mısır’da renkler tedavi amacıyla kullanılırdı. Aynı şekilde Çin’de de kişiler üzerinde renk tedavisi uygulanıyordu. Peki hangi renk hangi hastalığa iyi geliyor işte cevapları...YEŞİLSinirli ve agresifseniz kendinizi yeşilin sakinliğine bırakın. Yeşil huzur verdiği için hamilelikte tercih edeceğiniz bir renk. Bu renk ayrıca stresi azaltır ve kırık kemiklerin iyileşmesinde önemli bir role sahip.TURUNCUKadın hastalıklarından korunmak mı istiyorsunuz? O halde turuncu sizin renginiz olmalı. Yumurtalıklarında sorun yaşıyorsanız, erken menopoza girdiyseniz, cinsel isteksizlik yaşıyorsanız turuncu kullanın. İdrara çıkmakta sıkıntı, kalça ve ellerde sorunlar, eklem ağrısı varsa, turuncu kullanın. Turuncu ayrıca sindirim sistemi problemlerinde de etkilidir.SARIAsosyal olduğunuzu mu düşünüyorsunuz, insanlara hayır diyemiyor musunuz, dikkat eksikliğiniz mi var o zaman sizi sarı renk kullanmaya davet ediyorum. Bu renk zekanızı harekete geçirir ve size mutluluk etkisi verir. Cilt problemlerinizin giderilmesinde de önemli paya sahip.KIRMIZIKırmızı birçok kadın için vazgeçilmez bir renk. Her kadının gardrobunda mutlaka bir kırmızı elbise vardır.Sırt ağrısı, anemi ve kansızlık gibi sorunlarınız varsa kırmızıyı çok kullanmalısınız. Eğer kırmızı elbiseyi giymeyi tercih etmiyorsanız üzerinizde kırmızı aksesuarlar taşıyabilirsiniz.MAVİEğer uyku sorunu yaşıyorsanız mavi sizin renginiz. Yatak odanız bu renk olabilir ya da nevresimlerinizin rengini mavi seçebilirsiniz. Bu renk, duygularını kendine saklayanlar, kendini ifade etmekte güçlük çekenler ve tiroid problemi yaşayanlar da iyileştirici etkiye sahip. Mavi renk ayrıca şok geçiren hastaları da iyileştirir.MORMor renk, vücuttaki hormonların ve salgı bezlerinin çalışmasın da etkilidir. Özellikle sara, menenjit gibi beyin hastalıklarında tedaviyi destekler. Eklem iltihaplarına karşı faydalıdır. Ayrıca, kanı temizler ve akciğer, karaciğer, kalp ve böbreklerin çalışmasını düzenlemeye yardımcı olur.Morun açık tonları olan lavanta, leylak gibi renkler ilham verici etkilere sahipken morun koyu tonları ise bazı kişilerde üzüntü ve depresyona sebep olabiliyor. Bu nedenle morun koyu tonları depresyona yatkın kişilerin, ruhsal sorunu olanların, alkoliklerin ve madde bağımlılarının olduğu ortamlarda kullanılmamalıdır.KOYU MAVİBu renk göz hastalıklarına, guatra, boğaz ve migren gibi baş ağrısına oldukça faydalı. Sakinleştirici bir etkisi olduğu için tansiyonu düşürür. Mavi ayrıca varis hastalığının tedavisinde de kullanılır.Kadinon.com Yazarı: Zehra Yurtsever
Reklam
Trafiği İnsanı Kanser Eden 10 Şehir
Listede, nüfusu neredeyse 20 milyon olan New York yok. Dünyanın en kalabalık şehri 40 milyonluk Tokyo yok. Otomobil firmalarının deney tahtası olarak kullandığı, toplu taşımanın 't'si bulunmayan Los Angeles yok.Listede yer alan ülkelerin en dikkat çeken özelliği, geri kalmışlık ve evet, İstanbul da listede yer alıyor.
Reklam
Meme Kanseri İle İlgili En Çok Merak Edilenler
Memede ele gelen kitlelerin %90’ı kanser değildir. Ancak memede ele gelen farklı bir yapı veya kitlenin doktora başvurarak mutlaka aydınlatılması gerekir. Memorial Şişli Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah İğci, meme kanseri ile ilgili en çok sorular hakkında bilgi veriyor.Meme kanseri için risk faktörleri nelerdir?Anne ve kız kardeş gibi birinci derece akrabasında meme kanseri olanlar, hiç doğum yapmamış ve emzirmemiş kadın lar, 50 yaşın üzerindeki kadınlar, 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmış olanlar, ilk adetini erken yaşayanlar ve geç menopoza girenler, fazla kilolular ve aşırı alkol kullanan kadınlar , meme kanseri (BRCA) geni taşıyanlar ile ilk doğum öncesi uzun süre doğum kontrol hapı kullanan kadınlar risk altındadır.Meme kanserinde erken tanı için ne yapılmalıdır?Meme kanseri, kanser tarama programları içinde değerlendirilebilen ve erken dönemde yakalanma ihtimali çok yüksek olan bir kanser türüdür. Meme kanserinde tarama yöntemleri 40 yaşından sonra başlamalıdır. Ancak 30 yaşından itibaren kişinin bilinçlenip her ay kendi kendine meme muayenesi ile gerekli kontrollerini yapması çok önemlidir.Tarama yöntemleri 3 şekilde yapılmaktadırMamografi Memesinden hiçbir şikayeti olmayan kadınlarda 40 yaşından sonra yıllık mamografi çekilmesi, meme kanserini ele gelen büyüklüğe ulaşmadan tespit edilmesini sağlar. Ailesinde meme kanseri olanlar da ise ilk mamografi 32 yaşından itibaren yapılmalıdır.Kendi kendine meme muayenesi Kadınların aylık kendi kendini muayene etmesi kolay bir yöntem olup, genellikle adetin bitiminden itibaren 4-5 gün sonra yapılmalıdır. Menopoz, rahim veya yumurtalık ameliyatı olan kadınların ayda bir kez aynı günler olmak üzere meme muayenesini yapmaları gerekmektedir. Kendi kendine meme muayenesi için belden üst taraftaki giysileri çıkarılıp ayna karşısında, duş yaparken ve sırt üstü yatarken şekillerde gösterildiği gibi gerekli kontrol yapılmalıdır. Bu şekilde, kadınlar meme içindeki dokularını tanıyarak bunun dışında oluşan farklılıkları anında fark edebilir.Rutin kontroller Memesinde hiçbir şikayeti olmayan kişilerin 40 yaşından sonra yılda bir kez doktora başvurarak muayene olması gerekmektedir.Kadinlive
Kanser Hastası Bir Çocuğun Hayallerini Gerçekleştirmek
Villareal ile Celtic'in karşı karşıya geldiği özel maçta spor dünyasına örnek olacak bir olay gerçekleşti. Villareal, kanser hastası bir taraftarının hayalini gerçeğe dönüştürdü.13 yaşındaki kanser hastası Gohan, taraftarı olduğu Villareal'in Celtic ile oynayacağı maça gittiğinde unutamayacağı bir sürprizle karşılaştı. Yalnızca maçı izlemek için davet edildiğini sanan Gohan, kendisini bir anda Villarealli futbolcularla birlikte soyunma odasında buldu. Burada futbolcularla tanışan ve sırtında adı yazan 12 numaralı formayla karşılaşan Gohan'ın sevinci kameralara da yansıdı.Gohan böylece, Villareal formasıyla El Madrigal Stadı'nın çimlerinde top koşturmaya başladı. Başlama vuruşuyla birlikte topu kazanan Gohan, bir de gol attı. 13 yaşındaki minik taraftar, topu Celtic filelerine göndermesinin ardından gol sevincini Villareal takımının omuzları üzerinde kutladı. Sonrasında oyundan çıkan gohan, takımının Celtic'i 5-2 mağlup ettiği maçı yedek kulübesinden izledi.Karşılaşmanın ardından kendisine maçın topu ve kaptanlık pazubandı hediye edilen gohan 'Burada yaşadıklarımı hayatım boyunca unutmayacağım. Sanki hasta değilmişim gibi hissettim. Hastayken çok zor günler geçirebiliyorsunuz, ama artık hayata tutunmam için bir sebebim daha var' diye konuştu.
Yürüyüşe Şimdi Başlamak İçin 10 İyi Sebep
Neden yürüyüş yapmaya başlamalısınız?Her gün 30 ile 60 dakika arasında yürümek; vücudunuz, zihniniz ve ruhunuz için yapabileceğiniz en yararlı şeylerden biridir. Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, yürüyüşe başlamak için güzel sebepleri sizler için kaleme aldı:1.Yürüyüş yapanlar daha uzun yaşar8000 erkekte yapılan ‘Honolulu Kalp Çalışması’nda’ günde 2 mil yürüyen kişilerde ölüm riskinin neredeyse yarıya düştüğü bulunmuştur. Diğer çalışmalarda da benzer sonuçlar bulunmuştur. Eğer yürümeye devam ederseniz, daha uzun ve daha sağlıklı yaşama şansınızı artırırsınız.2. Yürüyüş kilo almayı önlerColorado Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi, İnsan Beslenmesi Merkezi’nden Dr. James O. Hill tarafından yapılan bir çalışma; 'Eğer günlük aktivitelerinize günde 2000 adım daha eklerseniz, bir daha hiç kilo almayabilirsiniz' diyor. Kilo vermek için daha fazla adım atmalısınız.3. Kilolarınızdan yürüyerek kurtulabilirsinizYürüyüş gibi egzersizler kilo verme programlarının önemli bir parçasıdır. Ama yine de kilo vermek için ne kadar yediğinize dikkat etmeniz gerekiyor. Yürümek kaslarınızı kuvvetlendirmeyi, yağları yakmayı ve metabolizmanızı hızlandırmayı sağlar. Uzun sürede ve başarılı bir şekilde kilo veren kişilerin hemen hemen tamamı yürüyüş programı ya da diğer egzersiz programlarını takip etmişlerdir.4.Yürüyüş kanser riskini azaltırÇalışmalar göstermiştir ki; egzersiz ve yürüyüş, meme ve kolon kanseri riskini azaltmaktadır. Yürüyüş aynı zamanda devam eden kanser tedavisi için yararlıdır, iyileşme ve hayatta kalma oranını artırır.5. Yürüyüş kalp hastalıkları ve inme riskini azaltırKalp hastalıkları ve inme, hem kadınlarda hem de erkeklerde en yüksek ölüm nedenidir. Bu riski günde 30 ile 60 dakika yürüyerek yarıya indirebilirsiniz. Kanınızın akmasını sağlayın!6. Yürüyüş diyabet riskini azaltırAyağa kalkın ve günde en az 30 dakika yürüyün, böylece tip 2 diyabeti önleyin. Pittsburgh Üniversitesi Halk Sağlığı tarafından yapılan bir çalışmada, günde 30 dakika yürümenin fazla kilolu kişilerdeki diyabet riskinin, kilolu olmayan kişilerle aynı olduğu bulunmuştur. Yürümek aynı zamanda diyabetli kişilerde kan şekerinin düzenlenmesine de yardımcı olur.7.Yürümek beyin gücünüzü artırırThe National Council on Aging tarafından yapılan bir çalışmada, günde 45 dakika yürümenin 60 yaş üstündeki kişilerde düşünme yeteneğinde artış sağladığı bulunmuştur. Katılımcılar yürüyüşe 15 dakika olarak başladılar ve ardından zamanı ve hızı geliştirdiler. Bu yürüyüş programını uygulayan kişilerin de aynı şekilde mental olarak keskinleştiği sonucu bulunmuştur.8. Yürümek modu geliştirir ve stresi azaltırYürüyüş ve diğer egzersizler vücudun doğal mutluluk hormonu olan endorfin salınımını sağlar. Birçok insan modlarındaki değişimi fark etmişlerdir. The Annals of Behavioral Medicine’da 1999 yılında yayınlanan bir çalışma; yürüyen ve diğer kolay egzersiz programlarını uygulayan üniversite öğrencilerinin tembellere ya da gayretlice egzersiz yapan kişilere göre daha az stresli olduğunu göstermiştir.9.Yürümek erektil problemleri önlerGünde 2 mil yürümek erkekler için, ileride olabilecek orta yaş iktidarsızlığı riskini azaltır.10. Yürümeye başlamak kolaydırBütün ihtiyacınız olan bir çift rahat ayakkabı ve kendinizi kapıdan dışarıya atmak ya da koşu bandına çıkmak. Yürüyüşün etkilerini günde birçok kez kısa yürüyüşler yaparak ya da günde bir kez uzun bir yürüyüş yaparak görebilirsiniz.
Hamilelikte Migrenin Etkileri Nelerdir?
0 Yorum İzlenmeMigren rahatsızlığının en çok kadınlarda görüldüğü ve kadınların yaşam kalitesinde önemli bir problem yarattığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalar migren rahatsızlığının birden çok nedeni olabileceğini ve kişiden kişiye değişkenlik gösterebileceğini göstermiştir. Ancak migrenin en bilinen özelliklerinden birinin hormonlarla alakalı olduğu ve vücuttaki hormonal değişimlerin migreni tetiklediğidir. Bu hormonların en başında da tabiki kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen hormondur. Yapılan tüm bilimsel çalışmalarda gözlemlerde kadınlarda östorejen hormonunun değişmesine yol açana adet dönemleri doğum kontrol haplarının belirli bir düzende kullanılması , kadınların doğurganlık özelliklerinin sona ermesi yani menapoza girmeleri , tabi ki gebelik yada hormon tedavisinin görüldüğü dönemlerde migren ataklarında farklılıklar oluştuğu ve vücuttaki hormonal değişimin migren üzerinde direkt etkili olduğu anlaşılmaktadır.Gebelik dönemlerinde bilindiği gibi kadınların vücutlarında ki östrojen miktarının belli bir seviyeye çıkması yada kadının vücudunda bu hormonun belirli bir stabiliteye ulaşması kimi gebelerde migren ataklarını azalttığı veya durdurduğu görülmüş ve bu veri östrojenle migren arasındaki bağlantının açıklanması açısından anlamlı bulunmuştur. Ancak yapılan bir çok araştırmada bu hormonal seviyenin bir çok kadında da tam tersine migren ataklarının ve şiddetinin artmasına yol açtığı görülmüştür. Ancak şu bir gerçek ki kadınlık hormonunun değişiklik gösterdiği dönemlerde migren ataklarında da değişiklikler görülmekte ancak bu görülen değişiklikler bazı kişilerde farklılık gösterebilmektedir.Peki migren rahatsızlığı gebelik döneminde nasıl bir seyir izlemektedir? Bu sorunun cevabını ararken bir kez daha belirtmekte fayda var ki gebelik sürecindeki migren atakları bireysel farklılıklar gösterebilmektedir. Ancak bununla beraber yapılan araştırmalar ve gözlemler sonucunda özellikle gebeliğin ikinci ve üçüncü aylarına gelindiğinde migren ataklarında oldukça yüksek sayılabilecek bir düzelme görüldüğü bildirilmiştir ki bu düzelme oranı yüzde seksenlere kadar çıkmaktadır. Hatta bu düzelme oranlarının kimi migren çeşitlerinde mesela aurasız migren hastalarında daha da yüksek olduğu belirlenmiştir. Ancak tabi ki bu düzelme oranları anne adaylarının hamilelik süreçlerinin ne kadar sağlıklı veya düzenli yaşanmasıyla da doğrudan alakalıdır. Eğer anne adayında şiddetli gebelik kusması veya hamilelik sürecini sekteye uğratacak gebelik sorunları yaşanmaktaysa biraz önce belirttiğimiz iyileşme oranlarının görülmesi pek mümkün olmamaktadır.Peki hamilelik süreci boyunca görülmeyebilen migren atakları hamilelik sonrasında görülebilir mi? Bu sorunun cevabı ne yazık ki evettir. Hamilelik bitimiyle birlikte hormonal denge eskiye döneceği için migren atakları da eski düzenine geri dönmesi oldukça yüksek bir orandır.Gebelik süreci bilindiği gibi belki de bir kadının hayatı boyunca yaşadığı en zorlu süreçtir hem fiziksel hem kimyasal hemde ruhsal anlamda bambaşka bir durum içine giren anne adayları için dokuz ay süren bu süreç oldukça zorlu geçebilmektedir . İşte zaten bir çok kadın için zorlu gözüken bu süreçte migren ataklarının bir zararının olup olmayacağı ve ya doğum sürecinde migrenden kaynaklanabilecek ne gibi sorunların yaşanabileceği merak edilmektedir ki oldukça haklı bir meraktır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki gebelik konusunda migrenli gebe veya migrensiz gebelik gibi bir ayrımı gerektirecek bir veri bulunmamaktadır. Yani gebelik sürecinde yaşanabilecek doğumsal anormallikler ,düşük tehlikesinin görülmesi , ölü doğum olması gibi problemler açısından migerenin herhangi bir etkisi yoktur. Ancak şöyle bir farklılık olabailir ki bilindiği gibi gebelik döneminde sadece migren açısından değil tüm hastalıklar için kullanılan ilaçlarda sınırlandırılma ve çok ciddi bir denetim doktor kontrolü gerekir. Yani anne adayı belli rahatsızlıkları için ya ilaç kullanamaz yada anne karnındaki bebeğe zarar vermeyecek türde ve düşük dozda ilaç kullanması doktorlar tarafından sağlanır. Bu nedenden dolayı migren hastası gebe normal dönemlerde kullandığı migren ilaçlarını ya hiç kullanamaz yada doktorun belirlediği ilaçları düşük dozlarda kullanmak zorunda kalabilir ki bu da tahmin edebileceğiniz gibi migren ağrılarının şiddetlenmesine ve doğası gereği zaten zor bir süreç olan gebelik döneminin daha da zorlu bir süreç haline gelmesine yol açabilmektedir.Migren hastası olan anne adaylarının tabi ki en önemli kaygılarının başında hamilelik döneminde görülebilecek migren ataklarının anne karnında ki bebeğe zarar verip vermeyeceğidir. Yapılan araştırmalara göre migrenli anne adayları ile migreni olmayan anne adaylarının gebelik süreçlerinde bir farklılık olmadı çocukların sağlıkları konusunda bir endişe duyulmasını gerektirecek bir bulgu olmadığı belirlenmiştir. Ancak anne adayının migren atakları oldukça şiddetli ve uzun sürüyorsa yaşayacağı stresin bebek üzerinde olumsuz etkileri olabileceği veya vücutta su kaybına yol açabileceği belirtilmektedir. Böyle olumsuz bir tablonun ortaya çıkmaması için öncelikli olarak gebenin sürekli gözetim altında tutulması ve gerekli hallerde uygun ilaç tedavisi ile ama mutlaka doktor kontrolünde olmak şartıyla ağrı denetim altına alınıp migren atağının süresi kısaltılmaya çalışılmalıdır.Gebelikte Migrene Yol Açabilecek Etkenler Nelerdir?Bir bebek dünyaya getirmek bir kadının yaşayabileceği en muhteşem olay en büyük mucizedir Allah’ın bu dünya üzerinde bir insana bahşedebileceği en güzel hediye hiç kuşkusuz tertemiz dünyaya gelmiş bir bebektir. Dolayısıyla her anne adayının daha hamilelik süreci başlamadan önce yaşam şeklini alışkanlıklarını gözden geçirmeli ve gebelik sürecine zarar verebilecek tüm risk faktörlerini elden geldiğince azaltmalıdır. Örneğin sigara alkol gibi zararlı maddelerin tümü kesinlikle terk edilmelidir. Varsa eğer aşırı kilolardan kurtulmalı aşırı kafein tüketimi mümkünse tüm risk unsurları denetim altına alınmalıdır. Peki migrenli bir anne gebelik sürecini daha rahat geçirebilmek için nelere dikkat etmelidir diyecek olsak bu sorunun cevabı oldukça net gebelikten önce migren ataklarına karşı hangi tedbirler alınıyorsa gebelik sürecinde bu önlemlere eskisinden çok daha fazla dikkat edilmelidir. Bu önlemlerse stresten kaçınmak, elden geldiğince doğal besinlerle beslenmek konserve yiyeceklerden, katkı maddeli yiyeceklerden uzak durulması , depresyona karşı ,aşırı ses aşırı ışık kaynaklarına karşı ve migreni tetikleyebilecek ilaçlardan elden geldiğince korunmak gerekir. Bu önlemler dikkatle uygulanırsa migrenle ilgili riskler minumuma indirilebilir ve daha rahat bir gebelik dönemi geçirilebilir.Spor ve yapılan düzenli egzersizler hiç kuşkusuz hayatın her alanında ve gebelik döneminde de sağlığımız açısından son derece önemli ve yararlıdır. Ancak şunu hemen belirtelim ki spor doğru zamanda ve doğru oranlarda yapıldığında yararlıdır. Gereğinden fazla zorlanmalarda spor vücudumuza yarardan çok zarar verebilir. Tahmin edebileceğimiz gibi hamilelik döneminde yapılabilecek spor türleri normal dönemdekilerden farklı olmak ve elden geldiğince bedeni zorlamayacak düzeyde olmak zorunda . Bu dönemde yapılacak sportif etkinlikler mutlaka doktor kontrolünde yapılmalı ve profesyonel yardım alınmalıdır. Özellikle migren hastası olan anne adayları kendilerini zorlamayacak uygun egzersizleri yapmalı kendilerini asla fazla zorlamamalılar. Çünkü fiziksel zorlanma ve gerginliklerin migren ataklarını ve şiddetini arttırdığı bilinen bir gerçekliktir.Gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardan biri anne adayının yaşadığı sağlık sorunlaraına ilaçla müdahale etmenin zorluğudur. Bilindiği gibi hemen hemen her ilaç piyasaya sürülmeden önce bazen yıllar boyunca testlere tabi tutulur ve özellikle hayvan denekler üzerinde yapılan deneylerle ilaçların yan etkilerinin neler olabileceği araştırılır. En son aşamada belirli bir güvenlik düzeyinin sağlandığına emin olunan ilaçlar gönüllü insan denekler üzerinde de test edilir ve bu yıllar süren testler sonucunda etkileri ve yan etkileri tespit edilmiş ilaçlar piyasaya sürülür. Ancak bir çok ilaç bebeğin sağlığı tehlikeye atılamayacağı için hamileler üzerinde denenemez o yüzdende bir çok ilacın hamilelik üzerinde çocuk sağlığı üzerinde etkisi bilinemediği için kullanılması tavsiye edilmez. Ancak eğer yaşanan sağlık sorunu hamilelik sürecini ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokuyorsa uzman doktorlar ilaç tedavisini tabi ki sadece en az risk taşıyan ilaçlar üzerinden olmak üzere müdahale edebilir. Migren sorunu içinde kural aynıdır doktorlar yaşanan migren ataklarının hamilelik sürecine zarar verem ihtimali görürlerse en az risk teşkil eden ilaçlarla olabildiğince düşük dozlarda kullanabilirler. Ancak üzerine basa basa belirtilmeli ki hiçbir anne adayı doktoruna danışmadan hiçbir rahatsızlığı için ilaç kullanmamalı.
Reklam