Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Merkel'in Türkiye Ziyaretinden Notlar ve Uzman Görüşleri
Dün İstanbul’a gelen Merkel, önce Başbakan Ahmet Davutoğlu ardından Cumhurbaşkanı RecepTayyip Erdoğan’la bir araya geldi. Başbakan Davutoğlu ve Alman mevkidaşı Merkel, Suriye sorunu, mülteci krizi ve AB-Türkiye ilişkilerini konuştu. Türkiye'nin 6 yeni fasıl açılması talebi var ancak Merkel ilk üç fasla sıcak bakıyor. Merkel, işbirliği karşılığında vize muafiyeti ve mali yardıma ise yeşil ışık yaktı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Almanya Başbakanı Angela Merkel, mülteci krizine karşı Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında işbirliği eylem planını görüşmek üzere bir araya geldi. İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde görüşen iki lider, çalışma yemeğinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Başbakan Davutoğlu, görüşmenin ana gündem maddelerinin Suriye sorunu ve Türkiye-AB ilişkileri olduğunu anlattı:
'Küresel ve bölgesel sorunları da kapsamlı şekilde görüştük. Özellikle Ortadoğu'da olan gelişmeler ve Suriye sorununa değindik. Suriye'de son 5 yıl içinde insani bir trajediye dönüşen soruna cevap bulunmaması hususunda her iki ülke de duyduğumuz rahatsızlığı ifade ettik.
Türkiye AB ilişkileri
Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleri sürecinin hızlanmasını beklediklerini söyleyen Davutoğlu, 17, 23, 24 ve 26. fasılların açılabilmesini mümkün gördüklerini belirtti. Başbakan, sözkonusu ilk üç fasılla ilgili çalışmaların ilk aşamada hızlanması konusunda mutabık kaldıklarını söyledi.
Ekonomi ve Para Politikası faslının dayandığı müktesebat, kısaca mâli uyum olarak özetlenebilir. Temel olarak üye ülkelerde merkez bankalarının bağımsızlığı, kamu sektörünün Merkez Bankaları tarafından doğrudan finansmanının yasaklanması ve kamu kesiminin finansal kurumlara imtiyazlı erişiminin önlenmesi konularına ilişkindir.
'17. faslın açılmasını istiyoruz'
Almanya Başbakanı Angela Merkel de, Türkiye'nin AB ile müzakerelerinde 17. fasıl olan Ekonomi ve Parasal Politikalar faslını açmak istediklerini söyledi; '17, 23 ve 24 ile adım adım gidebiliriz' dedi.
Tam üyelik konusunun 'ucu açık' olduğunu söyleyen Merkel, diğer aday ülkelere verilen 'güvenli ülke' statüsünün Türkiye'ye verilmesi yönündeki bir soruya ise,'Ben bu konuda da görüşebiliriz diyorum. Türkiye aday ülke statüsündedir. Şimdi de bunu dikkate almamız gerekir. İltica konusu hukukidir. Buna paralel olarak vizenin kolaylaştırılması söz konusu' şeklinde yanıt verdi.
'Rumları nasıl ikna edeceksiniz?'
Alman bir gazeteci Merkel'e '6 fasıl talebine nasıl bakıyorsunuz? Kıbrıs Rumlarını nasıl ikna edeceksiniz? 3 milyar Euro'luk yardım Türkiye'nin adaylık fonundan mı?' sorularını yöneltti.
Merkel, Türkiye'ye yükün paylaşılması konusunda maddî yardım konusunun da konuşulduğunu ve Türkiye'nin bu konudaki taleplerini anladıklarını söylemekle yetindi. Diğer fasılların da çok önemli olduğunu ve tam üyelik için tüm ülkelerin onayının gerektiğini söyleyen Merkel, 'Söz verilen ödemelerin yapılmadığını biliyoruz. Ek bir ödeme olacak, ayrıntıları daha sonra ele alacağız dedi.
Tam üyelik ucu açık bir konu
Merkel, “Tam üyelik konusu da görüşmenin maddelerinden biriydi. Bu ucu açık olan bir husus. 23 ve 24 numaralı fasıllar üzerinde ayrıntıları konuşabiliriz ama Almanya olarak özellikle 17 numaralı faslı açmak istiyoruz. Eskiden Türkiye de katılıyordu toplantılara. Ancak Türkiye, artık aile fotoğrafında değil. Üyeliğe aday ülkelerin bu çalışmalara yeniden nasıl dahil olabileceğini de gözden geçirmemiz gerekiyor. Şu anda çok kontrolsüz bir krizle karşı karşıyayız. Çok fazla bir insan akını söz konusu. Türkiye ile Almanya arasında birçok hususta yeniden çok yönlü çalışmalar yapılması gerekiyor” dedi. Merkel, “Almanya her şeyden önce istikrarlı bir Türkiye’nin oluşmasını istemektedir” dedi.
Güvenli bölge kurulmalı mı?
Türkiye’nin Suriye içinde güvenli bölge kurulması talebi hakkında düşünceleri sorulan Merkel, ”New York’ta zaten güvenli bölge konusunu ele almıştık. Özellikle burada Halep’ten yasadışı göçü engellemek istiyoruz. Uluslararası toplumun bu konuyu ele alması gerektiğini düşünüyoruz. Patriot’ların geri çekilmesine rağmen nasıl daha fazla yoğun bir işbirliği yapabileceğimizi konusunda ilgili Genelkurmay yetkilileri de bir araya gelecektir. Tabii ki Türkiye, NATO partneri olarak da desteklenmesi gereken bir ülkedir. Bunun dışında Irak’taki mücadele konusunu ele aldık. Bu konularda da yoğun işbirliği yapacağız. Özellikle de oradaki Kürt ve Iraklı askerlerin eğitimi konusuna da eğilme durumumuz olacaktır” cevabını verdi.
Merkel ziyaretini uzmanlar nasıl değerlendiriyor?
Merkel’in ana gündemini Suriye’de savaştan kaçan sığınmacıların Türkiye’de nasıl tutulabileceği sorusu oluşturdu. Sığınmacı sorununu ‘kontrolsüz bir kriz’ olarak niteleyen Merkel, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin canlandırılması gerektiğine de vurgu yaptı. Merkel, Türkiye’yle üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılabileceği, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkı tanınabileceği mesajını verdi.
Uzmanlar ziyareti DW Türkçe’den Hilal Köylü'ye değerlendirdi.
“Bilerek İstanbul’u ziyaret etti”
Son dört yıldır donmuş olan Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir ivme yaşanacak mı? Suriyeli sığınmacı sorununa gerçek bir çözüm bulunabilir mi? Merkel’in ziyareti neyi değişterecek? ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı, DW’nin sorularını yanıtlarken, Merkel'in ziyaretinin “her iki tarafın da birbirine olağanüstü ihtiyacının olduğu bir dönemde gerçekleştiğini” söyledi. “Merkel çok dikkatli hareket etti ve Ankara’ya gelmek yerine İstanbul’u ziyaret etti. Ankara’ya gelseydi; daha kapsamlı bir ziyaret olacaktı ama bilerek İstanbul’u tercih ederek Erdoğan ve Davutoğlu’na –benim acele işim var. Sığınmacı sorunu için geldim. Türkiye’nin iç politikasının ayrıntılarına girmek istemiyorum. Saray tartışmalarından uzak durmak istiyorum- mesajı verdi” diyen Bağcı’ya göre Merkel, bu mesajıyla hem Alman kamuoyunu hem de Türk kamuoyunu rahatlatmaya çalıştı. Merkel’in Almanya’da 2017’de yapılacak seçimleri kaybetme riskinin bile olduğunu ve bu riskin de Suriyeli sığınmacı sorunundan kaynaklandığını anlatan Bağcı, “Merkel; kendi kamuoyuna –bakın çalışıyorum-, Türk kamuoyuna da –sizin iç siyasetinize şimdi girecek vaktim yok- demeye çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Ziyaret; Almanya’da çok tartışılacaktır ama Merkel bu ziyareti –Göçmen krizini çözmeye çalışıyorum ve uğraşıyorum. Türklerle de bu yüzden anlaşıyorum- diye satacaktır” diye konuştu.
Hüseyin Bağcı, AB’nin Türkiye’ye sığınmacılar konusunda yapacağı mali yardı paketinin nasıl kullanılacağı ve sonuç getirip getirmeyeceğinin zaman içinde anlaşılacağını anlatırken; “Erdoğan’ın da, Davutoğlu’nun da derdi tıpkı Merkel gibi iç politika. İki hafta sonra yapılacak seçim öncesi Türk hükümeti de Merkel ziyaretini kamuoyuna –Almanya’nın desteğini aldık-diye satacaktır.
Erdoğan çok şanslı bir siyasetçi. Hem Merkel vize muafiyeti ve üyelik müzakereleri için yeni fasıllar açma sözü de verdi ki, Türk hükümeti bu sözleri seçim yolunda kullanmaktan kaçınmayacaktır” diye konuştu. Bağcı’ya göre, Türkiye-AB ilişkilerinin yeni bir ivme kazanması da kuvvetle muhtemel. “Karşılıklı ziyaretlerle taraflar birbirine yaklaşacaktır ama bu yakınlaşmayı çıkara dönüştürmek için de gayret gerekiyor. Türkiye’nin garip Suriye politikasından uzaklaşması şart” diyen Bağcı, 1 Kasım seçimlerinin Türkiye ve AB ilişkilerinin geleceği için dönüm noktası olacağını da düşünüyor. Çünkü seçim sonrasında oluşacak hükümetin tarzı; Merkel’le varılan anlaşmanın hayata geçmesinde temel rol oynayacak.
“Kazan-kazan politikası”
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Nail Alkan da Merkel'in ziyaretini DW’ye değerlendirirken “Hem Merkel hem de Erdoğan bu ziyaretten kazançlı çıkacak. Taraflar ziyareti –kazan kazan- politikası üzerine oturttular ve iç politikadaki sorunlarını çözmek için kendilerine yol açtılar” diye konuştu. “Ancak, özellikle sığınmacılar konusunda geçici bir çözümün değerlendirildiği görülüyor. Sorunun büyüme ihtimali çok yüksek ve bütün dünyayı ilgilendiren bir Suriye meselesi var. Merkel’in; AB içinde bu meselesi uzun uzadıya konuşması gerekecek ki, işte o zaman bu ziyaretten elde ettiklerini yine bir gözden geçirmesi gerekebilir” diyen Alkan, Türkiye içindeki sığınmacı krizinin de daha trajik boyutlara ulaşabileceği riskine dikkat çekti. Alkan'a göre, zaman içinde BM, Avrupa ve Türkiye’nin sığınmacı konusunu daha etraflıca konuşması hem Suriyeli sığınmacılar hem de tüm dünya için öncelikli gündem maddesi olmalı. Almanya’da son dönemin en temel konusunun sığınmacılar olduğuna dikkat çeken Alkan, “Merkel; sığınmacıları Türkiye’de tutmak istiyor ancak biliyor ki, sığınmacılar da Avrupa’yı Türkiye’den daha cazip buluyor. Erdoğan’ın da, Merkel de şimdi iç politikadaki dertlerini sonlandırmaya çalışıyorlar ama bu kısa süreli çözümler kurtarıcı olamaz. Uzun süreli çözüme her ikisinin de, sığınmacıların da ihtiyacı var” diye konuştu.
Merkel’in ziyaretinin ardından Türkiye-AB ilişkilerinde ‘bir hareketlenme’ görülebileceğini, özellikle Türkiye’nin bu hareketlenmeyi iyi değerlendirmesi gerektiğine işaret eden Nail Alkan, “Vize serbestliğinde de, üyelik müzakerelerinde yeni başlıkların açılabileceğinde de nasıl ilerleneceği bilinmez ama Türkiye Almanya’nın açtığı bu yolu iyi kullanırsa kazançlarını en iyi noktaya taşıyabilir” değerlendirmesini yaptı.
“Niyet var, plan yok”
Merkel'in ziyaretiyle son 4 yıldır dünya gündeminden hiç düşmeyen Suriyeli sığınmacılar sorununda yeni bir adım mı atılıyor? Bu soruyu da İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır DW’ye değerlendirdi. Çorabatır, “Ortada bir çözüm niyeti var ama durum çok karışık” derken bu karışıklığı şöyle özetledi:
“Türkiye'ye verilecek olan 3 milyar euro nasıl ve kimler tarafından kullanılacak? Belki de bu paranın bir kısmı, Ege’de polisiye tedbirleri artırmak için kullanılacak. Türk ve Alman bürokrasisi, sığınmacı sorununda aynı dili mi konuşuyor bilmiyoruz. Türkiye; sığınmacılara mülteci hakkı tanımadığı sürece, onlar da Avrupa’ya kaçmaktan vazgeçmeyecekler. Almanya’yla anlaşmak yetmiyor. BM başta olmak üzere tüm AB’nin, sığınmacı konusunda artık ortak bir plan oluşturması gerekiyor. Yoksa, Merkel'in Türkiye'ye sunduğu paket geçici çözüm olmaktan öteye geçemez. Çok zor ve kritik bir dönemece girildi, sorunun çözümü için. Türkiye’deki sığınmacıların sorunları da artıyor. Sadece Almanya’yla diyalogu artırmak yetmiyor.”