Gürkan Korkmaz: 'Son Tekme Aklanacak'
Gezi Parkı eylemleri sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi Gürkan Korkmaz, İç Güvenlik Paketi’ni ‘Ali İsmaillerin katillerinin aklanma yasası’ şeklinde değerlendirdi.
BirGün'den Ömer Şahin Keyif, Avukat Gürkan Korkmaz’la, paketi konuştu.
‘TEHDİT ALTINDA OLAN, ÇOCUKLARIN GELECEĞİ...’
>>Baskılarla Gezi ailelerini yalnız bırakılması mümkün mü?
Kesinlikle hayır. Hiç o şekilde düşünmüyorum. Gezi bir çok ezberi değiştirdi. Apolitikliği üzerimizden atmamızı sağladı. Bir defa uyuyan dev uyandı. Hükümetin yaptığı oyunlardan tutun polisin devletin eline bulaşan kana kadar pek çok şeyi herkes gördü artık. Geziden önce bu yasa tasarısı hazırlansaydı, inanın şu anda muhalefet yapanların yüzde 50’si ‘Tabii ki bu yasa çıksın’ diyecekti. ‘Yüz kapatmak nedir ki, yüz kapatarak hak mı aranır, polis durup dururken adam mı döver, dövüyorsa bir bildiği vardır, gözaltına alıp ne yapacak ki’ diyecekti. Birçok kişinin gerçekleri görmesini, gerçeklerin bilinciyle hareket etmesini sağladı Gezi.
Faşizm bir korkudan bir de ekmekten nemalanır. İnsanlar ne o korkudan ne de ekmeğini kaybetmekten, karnını doyuramamaktan kaygılanıyor artık. Çünkü tehdit altında olanın can güvenliği, çocuklarının geleceği olduğunun bilincindeler. Bir defa o duvar yıkıldı. Halk bir zemberek gibi, ne kadar bastırırsanız o kadar sıçrar. Şu anda son haddinde... Daha da ezmeye çalışıyor... Ama bir yerde patlayacak.
>>İç Güvenlik Paketi’nin içeriğiyle iligli pek çok huhuki değerlendirme yapıldı, kardeşini Gezi sırasında kaybeden biri olarak, bu paket size ne ifade ediyor?
Bu yasa eşittir Ali İsmaillerin, Ethemlerin, Berkinlerin katillerinin aklanma yasasıdır. Bu yasa; elinde sopa olan ya da biber gazından etkilenmemek için yüzünü bile değil burnunu, belki tişörtüyle belki yanında getirdiği bir bez parçasıyla kapatan kişinin bir terörist olarak tescillenmesinin önünü açıyor. Hakkını aramak isteyen genç, teröristmiş gibi algılanıyor. Düşman devletinin işgalci askeriymiş gibi, öldürmeye kadar yetkiler veriyor. Ve bunun meşru tabanda yapması sağlanacak. O atılan son tekmenin hesabının sorulmaması için... Devletin, polisin katliamları zaten cezasızlıkla sonuçlanıyor. Mağdur, defalarca mağdur ediliyor. Bunun yasal zemini oluşturuluyor bu yasayla.
>>Bu yasa, Ali İsmail davasının temyiz yoluna nasıl etki edecek?
Altını çizerek söylüyorum; Ali İsmail’in elinde taş da sopa da molotof da olsaydı, bu, yapılan eylemi meşru kılmazdı. Ki böyle bir şey yoktu. İnsani bir refleksle, Anayasal hakkını kullanmakta olan, biber gazından etkilenmemek için ara sokağa kaçan bir genç vardı. Bu AKP’li bir genç de sadece o civarda ikamet eden bir genç de olabilirdi....
Ceza hukukunda temel ilkelerden biri lehe kanundur. Bir eylem için sonradan çıkan yasa daha az cezayı öngörüyorsa o uygulanır. İç Güvenlik sanıkların lehine olan bir yasaymış ve bu uygulanacakmış gibi görünse de biz bunu bu şekilde yorumlamak istemiyoruz. Mücadeleye devam edeceğiz kesinlikle... Ama Ali İsmail’in kararında da gördük ne hukuka ne adalete ne hakkaniyete uygun davranılmıyor... Verilen ceza da öyleydi, şimdi bu yasadan sonra uygulanacak yasanın nasıl olacağını açıkçası kestiremiyorum...
>>Yasa Gezi’den önce çıksaydı süreci nasıl etkilerdi?
Bu yasa zaten Gezi’deki halkın o meşru tepkisini, protestolarını bastırmak için, insanların üzerinde o korku imparatorluğunu oluşturmak için çıkıyor. Gezi’den önce çıksaydı daha çok ölüm, mağduriyet, daha çok annenin gözyaşı olacaktı... Polise öyle yetkiler veriliyor ki... Artık mahkemenin izni olmadan, 48 saat boyunca yargı yetkisini polise devrediyorsunuz. Polisin tarafsız, adil davranmasını beklemek mümkün değil, çünkü gözaltına aldığı kişi aslında ona tepki gösteren bir eylemci... Polis ne psikolojik ne bedensel olarak bir elemeye tabi tutulmuyor. Belki de kendi egosunu tatmin etmek için polislik yapan birine bu yetkiyi verme durumu hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun sonuçları tahmin edilemez... Yasa Gezi’den önce çıksaydı, Ali İsmail’in özelinde yine cezanın değişmeyeceğine inanıyorum. Bu yasayla pankart taşımak ya da birörgütün simgesini renklerini taşımak suç oldu ya, Ali İsmail’in elinde ya bunların hiçbiri yoktu... Ali İsmail yalın, sade bir vatandaş olarak, biber gazından etkilenmemek için insani bir refleksle ara sokağa koşan bir genç...
>>Yasa görüşülürken, Meclis’in içinde bulunduğu hal, oranın işlevini yitirdiği yönünde yorumlara neden oldu...
Şu yorum çok doğru aslında; vekili adam dövenin polisi ne yapmaz... Balık baştan kokar. Durum kaygı veriyor...
>>Peki Meclis’in bu ‘işlevsiz’ halinin mücadelenize etkisi oluyor mu?
Bu bizi güçsüzleştirmiyor tabii ki... Bu Meclistekilerin işlevsizliğinden çok hükümettekilerin vicdansızlığından kaynaklanıyor. Ve hiçbir açıklama, hiçbir değerlendirme gerekçeyi ciddiye almaksızın, yasa içeriğini bile okumadan, otomatikleştirilmiş bir şekilde onay verilyorlar... Ya da teklif muhalefetten geliyorsa ret oyu kullanıyorlar. Kuklalaştırılmış bir Meclis, bir hükümet... Tek elden yönetilen; fikir, görüş, düşünce değerlendirmesine tabi tutulmayan bir milletvekilleri topluluğu... Seçim oyunları, sandıkta oy çalma, yapılan algı operasyonlarıyla Meclis bilinçli olarak işlevsizleştiriliyor. Halk için işlevsizleştiriliyor tabii... Rant için işlevsel...
>>Ali İsmail’e ilk tıbbi müdahale hekim tarafından geciktirilmişti... Bugün ise Gezi’de hekimlik yapanlar yargılanıyor... Sizin ifadenizle, yaratılan korku imparatorluğu, Ali İsmail’in başına gelene benzer olayların artmasına neden olur mu?
Ali İsmail’in yaşadığı da çok talihsizdi... Gezi eyleminde tıbbi destek verenlerin de yargılanması çok talihsiz bir olay... Bu insani vicdani ve mesleki bir sorumluluktur. Kim olursa olsun insan hayatı değerlidir, umarız bu şekilde davranırlar sağlıkçılarımız... Ama hükümetin, kendisine muhalif gördüğü kişiyi ihmaliyle öldüren bir doktora tavrıyla; tıbbi müdahalaye ihtiyacı olduğu için görüşü ne olursa olsun mesleki, vicdani insani görevini yerine getiren bir doktora tavrı arasında önemli fark var... Bir yanda cezasızlık, bir yanda cezalar var... Bu politika daha da üzücü sonuçlar getiriyor.
>>Muhalif kesimler, önümüzde daha çok sokağa çıkılması gereken bir süreç olduğu kanısında... Aynı zamanda, sizin de söylediğiniz gibi, demokratik tepkisini ortaya koyanlar için şartlar çetin olacak deniyor. Endişheli misiniz?
Tabii ki... Az önce Yeldeğirmeni’nden bir arkadaşla görüştüm ‘Temyizde bir gelişme var mı’ diye sordu. Dedim ki ‘Şu anda hiç takip edemiyorum’... Ortada Nuh’un Özgecan’ın olayı varken, maalesef hukuki kaygılar taşıyamaz duruma geldik. Ali İsmail’in katilinın tutuklu ya da tutuksuz olması çok önemli ama bir insan canının daha kaybedildiği günlerde onun sözünün edilmesi bile anlamsız...
'NUH KÖKLÜ CİNAYETİNİN AZMETTİRİCİSİ'
>>Cumhurbaşkanı Erdoğan esnafa şifaen asayişi sağlama yetkisi vermişti...
Gördük, Nuh’un ölümünde... 15 Ocak’ta İstanbul’daydım, Nuh’la aynı sofrada akşam yemeği yedik. Benden yaşça büyük olmasına rağmen Ali İsmail’in ağabeyi olduğum için sürekli bana ‘abi’ deyişini, o temiz yürekliliğini, iyi niyetliliğini tanıma şansına eriştim. Bu aynı zamanda talihsizlik... Bu acıyı daha da içselleştirerek yaşadığım için...
>>Ne vesileyle bir araya gelmiştiniz?
Yeldeğirmeni Dayanışması’ndan arkadaşlar Antakya’ya gelmişlerdi. Dostluk ilişkimiz oluştu. Ali İsmail Korkmaz Vakfı için Kadıköy’deyken, geldiğimi duyunca herkes toplanmıştı...
>>Bu yasa esnafa şifeen verilen yetkinin, polise devri anlamına gelir mi?
Kesinlikle... Ali İsmail’in duruşma günü bunu söyledi. Esnafın kasten adam öldürmeyle yargılandığı bir duruşma günü, düşünün ki devlet erkanından biri çıkıyor ve diyor ki “Esnafımız yeri geldiğinde polis, yeri geldiğinde alperen, yeri geldiğinde askerdir, hakimdir...” Hem mahkeme heyetinin esnaflarla ilgili kararını etkileyici bir gönderme yapıyor hem de o söyleminden bir iki ay sonra oluşacak Nuh Köklü cinayetinin azmettiricisi oluyordu. Bu sadece Nuh olayını değil günlük yaşantımızda; saldırgan esnaflarla, saldırgan yandaş insanlarla, trafikte dahi tahammülü olmayan vatandaş profiliyle karşılaşmamızı getiriyor. Maalesef hiç iç açıcı görmüyorum...
>>Kendinizi eli kolu bağlı hissettiğiniz oluyor mu?
Yanımızda halkımızı gördükçe hiçbir zaman kendimizi eli kolu bağlı hissetmedik. Gerek davada gerek kurmuş olduğumuz vakıfta gerek evimizden hala kesilmeyen ayakta, bunu gördük ve kendimizi yalnız hissetmedik, hiçbir zaman mücadelemizden geri durmadık... İnsanların böyle durumlarda eli kolu bağlu durmaması gerektiğine inanarak ve diğer Gezi aileleriyle birlikte hareket edip onlara öncülük ederek, onlara örnek olarak, haklarını aramaları gerektiği mesajını vererek hareket ettik. Kendimizi mücadelede güç verme figürü olarak gördük ve bu şekilde davrandık...
***
Toplum yararına projeler
“Ali İsmail Korkmaz Vakfı büyüyor. Gençlerin gelip projeler ürettiği, tartıştığı, konuştuğu, toplum yararına faaliyetler için onlara imkân sağladığımız bir yer olsun istedik... 5 bin kitaplı bir kütüphanemiz de var. O da gelen bağışlarla oluştu. Toplum yararına projeler üretmeye devam edeceğiz...”