onedio
Görüş Bildir

Bartholomeos Haberleri

Bartholomeos ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Bartholomeos ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Meryem Ana Manastırı Turizme Açılıyor
Giresun’un Şebinkarahisar İlçesi’nde bulunan Meryem Ana Manastırı’nın, restorasyon çalışmasının bu yıl içinde tamamlanarak turizme açılması hedefleniyor. İlçenin Kayadibi Köyü yakınında bulunan ve Türkiye’nin kaya içine yapılan ikinci büyük manastırı olan Meryem Ana Manastırı’nın restorasyon çalışmalarının 2006 yılında başladığını kaydeden Giresun İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Hüseyin Günaydın, 'Manastır, proje çalışmasından 3 yıl sonra bu duruma geldi. Geçtiğimiz günlerde de geçici kabulü yapıldı. Çalışmaları kısa sürede tamamlayıp inanç turizmine açmayı hedefliyoruz' dedi. Giresun Müze Müdürü Hulusi Güleç de Meryem Ana Manastırı’nın M.S. 2. Yüzyıl’dan itibaren kullanıldığını düşündüklerini belirterek, şunları söyledi: 'Roma döneminde Hristiyanlık 200 yıl boyunca yasaklanmış. Yasaklanan süre içerisinde Hristiyan din adamları kuytu köşelerde, buradaki manastır gibi kayalıklar içerisindeki alanlara çekilmiş, kendilerine göre ibadethane yapıp Hristiyanlık dinini yürütmeye çalışmışlar. 2006 yılında restorasyon için proje çalışması başlattık, 2011 yılında da burada kazı yaparak arkeolojisini çözmeye çalıştık. Arkeolojik kazı sonucunda ihalesi yapıldı ve 2012-2013 yıllarında ihale devam etti. 2014 yılında ihale ve restorasyon kısmı tamamlanacak. Manastır 4 kademeden yapılmış. İlk kademede sosyal ihtiyaçların görüldüğü banyo, tuvalet kısımları var. Hemen onun üzerinde mutfak ve öğrencilerin yemek yediği alanlar var. Bir üst kısımda ise dershaneler, öğrencilerin ve din adamlarının kaldığı yatakhaneler bulunuyor. En üst kademede ise ibadetin yapıldığı kilise bulunuyor. Restorasyon da bu şekli ile orijinal yapısına uygun olarak yapılıyor. Ayrıca manastıra çıkamayanlar için kayalıkların dibinde bir de şapel bulunuyor. 2014 yılında buranın restorasyonunu bitirerek turizme açmayı düşünüyoruz.' BARTHOLOMEOS İLE GÖRÜŞÜLDÜ Proje hazırlanırken sanat tarihi danışmanıyla birlikte Fener Rum Patrikhanesi’ne gidilerek Patrik Bartholomeos ile görüştüklerini de kaydeden Güleç, şöyle devam etti: 'Fener Rum Patrikhanesine gidilerek Bartholomeos görüşüldü. Burası ile ilgili kayıtlar elde edilmeye çalışıldı. Ancak çok fazla bir bilgi elde edilemedi. Biz yine de orijinal yapısını baz alıp ona bağlı kalarak restorasyonunu tamamlayıp turizme kazandırmayı planlıyoruz. Sümela Manastırı’nın önemi ne ise Meryem Ana Manastırı’nın da önemi odur. Aynı mimari tarzda ve aynı coğrafyada yapılmış. Sarp bir kayalığın ortasında yapılmış muhteşem bir yapı. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre kaya içine oyulara yapılan Sumela’nın ardından ikinci manastır burası. Bu açıdan Şebinkarahisar ilçesi inanç turizmi bakımından önemli bir yer. Sadece bu manastır değil çok önemli kilise de bulunuyor. En kısa zamanda o kiliselerin restorasyonlarına da başlayacağız.'SÜMELA MANASTIRI KADAR ÖNEMLİ Hulusi Güleç, manastırın tanıtımı için çeşitli çalışmalar yaptıklarını da kaydederek, 'Sempozyumlarda manastırı arkeoloji dünyasına tanıtmaya çalışıyoruz. Seyahat acentaları ve tur operatörlerine burası için hazırladığımız broşürleri göndererek Şebinkarahisar ilçemizde tıpkı Trabzon Sümela Manastırı gibi bir manastırın olduğunu ve onun kadar değer taşıdığını göstermeye çalışıyoruz' dedi.milliyet
Vatikan'da İlk Kez Kuran-ı Kerim Okundu
Katolik Hristiyanların lideri Papa Francis, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Filistin lideri Mahmud Abbas ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres dün Vatikan’da bir araya gelerek 'Orta Doğu barışı' için dua etti. Papa’nın geçen ay İsrail, Filistin ve Ürdün’ü kapsayan 'Kutsal Topraklar' ziyaretinde yaptığı davet üzerine Patrik Bartholomeos, Abbas ve Peres dün barış duası etmek üzere Vatikan’da buluştu. Dua töreni, diğer dinlere mensup konukların hassasiyetleri de gözetilerek kilisede değil bahçede yapıldı. Törende, üç semavi dinin “gönderiliş sırasına” göre; ilk olarak Yahudi, ardından Hristiyan ve son olarak da İslam inancına uygun olarak dualar okundu. Papa Francis törende yaptığı konuşmada, “Umuyorum ki bu buluşma, insanları bölmek yerine birleştirme arayışında yeni bir yol olur” dedi. Papa, “Barışı sağlamak, savaş çıkarmaktan daha fazla cesaret gerektirir” diye konuştu. Papa Francis, “kardeşim” diye hitap ettiği Ortodoks Hristiyanların lideri Bartholomeos’un da törende bulunmasının “büyük bir lütuf, kıymetli bir destek” olduğunu söyledi. Şimon Peres ise törende şu ifadeleri kullandı: “İsrail ve Filistin halkları hala şevkle barış istiyor. Gözyaşlarına, şiddete, çatışmaya son vermeliyiz. Hepimizin barışa ihtiyacı var. Eşitler arasındaki barışa… Çocuklarımıza barışı bırakmak elimizde. Bu bizim görevimiz, anne-babaların kutsal misyonu.” Mahmud Abbas da Filistin, Orta Doğu ve tüm dünyada barış ve adalet için dua etti. Abbas, “Allahım, halkımızın bağımsız bir devlette özgürlük, refah ve umut dolu bir geleceğe kavuşmasını sağlaman için sana yakarıyorum” dedi. Barış mesajlarının yanı sıra, Abbas ve Peres’in konuşmalarında Kudüs’le ilgili vurguları da dikkat çekti. Şimon Peres “Kutsal Kudüs, Yahudi halkının atan kalbidir” derken, Mahmud Abbas ise Kudüs’ten “bizim kutsal kentimiz” diye söz etti. Müzik dinletisinin de yapıldığı törenin ardından liderler barışın simgesi olarak bir zeytin ağacı dikti ve daha sonra basına kapalı olarak görüşmeye devam etti. İsrail ve Filistin liderleri, barış görüşmelerinin çökmesinin ardından ilk kez bir araya gelse de Vatikan yetkilileri dua töreninin siyasi bir adım olmadığını, “ertesi gün barışa kavuşmanın beklenemeyeceğini” vurguluyor. Ancak Papa Francis, Twitter üzerinden yaptığı çağrıda duanın gücü konusunda iyimser bir mesaj verdi: “Dua çok güçlüdür. Orta Doğu ve dünyaya barış getirmek için onu kullanalım.” BBC Türkçe
'Başbakan Olacak Davutoğlu'nu Siyasete Kazandıran Benim'
Yeni Başbakan'ın Ahmet Davutoğlu olacağını açıklayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Dışişleri Bakanı Ahmet beyi siyasete de devlet hayatına da kazandıran benim' dedi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, görev süresinin bitimine 9 gün kala Çankaya Köşkü'nde son veda resepsiyonunda iş, sanat, medya ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ağırladı. Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından olağanüstü kurultaya giden AKP'de Ahmet Davutoğlu'nun Genel Başkan ve yeni Başbakan seçileceğini belirten Abdullah Gül 'Kongrede Genel Başkan seçilecek olan Ahmet Davutoğlu’nu siyasete ben kazandırdım başarılı olacağına inanıyorum' dedi. Abdullah Gül'ün resepsiyonunda Fener Rum PatriğiBartholomeos, TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yunus Söylet, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy, gazetecilerDoğan Hızlan, Vahap Munyar ve Murat Yetkin, akademisyen ve reklamcı Levent Erden gibi isimler yer aldı. Veda resepsiyonunun açılışında bir veda konuşması yapan Gül, bir önceki resepsiyonunda Türkiye'nin siyasi gündemi ile ilgili konuştuğunu belirterek 'Geçen hafta yaptığım bu veda konuşmasında Türkiye'nin siyaseti ile ilgili söyleyeceklerimizi söylemiştim. Dolayısıyla bugün mesajım sadece sizlere. Sanatçılarımızın, bilim ve kültür adamlarımızın, araştırmacılarımızın, yaratıcılıklarına ve aldıkları ödüllerden her zaman gurur duydum. Sporcularımızın yine başarılarını gördükçe onları arayıp ilk kutlayanlardan oldum. Yerel yönetimlerin hizmetlerine bizzat hep şahit oldum. Hepsinden gerçekten çok büyük mutluluk duydum. Basın mensuplarının cesaret ve dikkatini her zaman takdir ettim' dedi. Konuşmasında 'Veda ediyorum' ifadesini kullanan Gül, ayrıca sosyal medyayı kullanan ilk cumhurbaşkanı olduğunu söyleyerek 'Sosyal medyayı da kullanan ilk cumhurbaşkanı oldum. Belki aranızda da epey takipçi vardır' ifadelerini kullandı. ‘Hep sizlerle bir aradayız, sizlere bu vesileyle veda etmek istiyoruz’ Cumhurbaşkanlığı görev süresinin bittiğinin altını çizen Abdullah Gül, şu ifadeleri kullandı: “Öncelikle şahsım ve eşim adına hepinize hoş geldiniz diyorum. Bildiğiniz gibi Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı olarak görev sürem bitti. Geçen hafta burada yasama, yürütme ve yargı mensuplarına bir veda toplantısı bu şekilde yapmıştık. Bugün de sivil toplumun değerli temsilcileri, arkadaşlarım, dostlarım, sanat, kültür, spor camiasının temsilcileri, iş dünyası, sendikalara... Hep sizlerle bir aradayız ve sizlere bu vesileyle veda etmek istiyoruz. Gerçekten talihliyim. Çünkü cumhurbaşkanılığı yaptığım süre içerisinde ülkemiz her bakımdan yükseldi. Yerel yönetimlerden ekonomiye, sanattan bilimden, kültürden, spora kadar her alanda çok başarılı şeyler oldu. Hepimizin kıvanç duyduğu, övündüğümüz ve bunları hep beraber yaşadık geçen 7 yıl içerisinde. Burada bulunanlar, sizler çok geniş bir toplumun temsilcileri olarak buradasınız. Hep sizlerin sayesinde oldu. Ülkemizin artan refahının temelinde işçilerimizin, mühendislerimizin, teknisyenlerimizin, müteşebbis ve iş adamlarımızın sanayici ve tüccarlarımızın, esnafımızın çiftçilerimizin emeklerinin bilinciyle herkese teşekkür etmek istiyorum' ‘Çankaya'nın kapılarını herkese açtım’ Konuşmasında 'Veda ediyorum' diyen Gül, 'Türkiye'nin kalkınmasında herkesin çok büyük emeği oldu. Şüphesiz ki geçen hafta yaptığım bu veda konuşmasında Türkiye'nin siyaseti ile ilgili söyleyeceklerimizi söylemiştim. Dolayısıyla bugün mesajım sadece sizlere. Sanatçılarımızın, bilim ve kültür adamlarımızın, araştırmacılarımızın, yaratıcılıklarına ve aldıkları ödüllerden her zaman gurur duydum. Sporcularımızın yine başarılarını gördükçe onları arayıp ilk kutlayanlardan oldum. Yerel yönetimlerin hizmetlerine bizzat hep şahit oldum. Hepsinden gerçekten çok büyük mutluluk duydum. Basın mensuplarının cesaret ve dikkatini her zaman takdir ettim. Sivil toplum olarak gündelik siyasetin kimi zaman kısır döngüsünün dışında kaldınız ve bütün bu başarıları temin ettiniz. İnançlar, kimlikler arasında çok yakın iş birliği oldu ve huzur içerisinde Türkiye'de herkes beraber yaşadı. Dolayısıyla sizleri bir kez daha bundan dolayı kutluyorum ve tebrik ediyorum. Dediğim gibi veda ediyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de Çankaya'yı, kapılarımızı herkese açtım. Sizin bu ilginizden karşılıksız bırakmamaya çalıştım.' şeklinde konuştu. ‘Hep beraber seferler yaptık’ Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Cumhurbaşkanlığı benim dönemimde sendikaların, hepsini burada görüyorum. Esnaf ve meslek kuruluşlarının, odaların en sık uğradıkları ve dertlerini, meselelerini ilettikleri ve bunlara çare aradıkları makam oldu. Yurt dışına yaptığım seyahatlerde iş adalarımız, ihracatçılarımız, yatırımcılarımız hep beraber gittik. Herhalde binlerce oldu. Sayılarını istatistiki olarak çok çıkarttılar. Hep beraber seferler yaptık adeta. Yeni pazarlar keşfettik. Yeni dostlar keşfettik ve gittiğimiz her yerde ülkemizi gururla hep beraber  temsil ettik. Çok da iyi neticeler aldık. Yurt içi ziyaretlerinde belediyelerimiz arasında hiçbir ayrım yapmadan bütün belediyeleri ziyaret ettik. Bütün siyasi partilerin temsil ettikleri, belediyelerin hepsine gittim ve hepsini teşvik ettim. Çeşitliliğimizi ve zenginliğimizi oluşturan bütün mezhep, inanç, düşünce, din ve kimliklere ve onların temsilcilerine de daima kapılarımızı açık tutuk. Cumhurbaşkanı seçildiğimde yaptığım ilk konuşmada sanat, kültür, bilim faaliyetlerini daima himayeme alacağım ve destekleyeceğim dedim. Cumhurbaşkanlığı kültür ve sanat ödüllerini yeniden vermeye başladık. Dünya kültür miraslarımızın bakım restorasyonlarını hep himayeme aldım. Cumhurbaşkanlığımda bulunan kültür ve sanat eserlerinin bakım restorasyon ve korunması konusunda eşim Hayrünnisa Hanım, öncülüğünde gerçekten çok çalışmalar yapıldı ve birçok şeyler ortaya çıkartıldı. Bilimsel, teknolojik çalışmaların ülkemiz için önemine daima dikkat çekmek amacıyla TÜBİTAK tarafından verilen bütün ödüller, bilim adalarımıza ödülleri Çankaya'da, burada, vererek ilginin alakanın takdirin nerede yoğunlaşması gerektiğini özellikle gösterdim ve bilim adamlarımızla daima gurur duydum. Üniversiteler ve düşünce kuruluşlarıyla çok yakın diyalog içerisinde oldum. Gittiğim bütün illerde üniversiteleri ziyaret ederek onları daima teşvik ettim.' ‘Sosyal medyayı kullanan ilk Cumhurbaşkanı oldum’ Sosyal medyayı kullanan ilk cumhurbaşkanı olduğuna dikkat çeken Gül, katılımcılar arasından da takipçisi olabileceğini söyleyerek 'Değerli basın mensuplarına da her zaman açık davrandım. Yeri geldiğinde de yapılan yanlışlıkları açıkça zikretmekten hiç çekinmedim. Sosyal medyayı da kullanan ilk cumhurbaşkanı oldum. Belki aranızda da epey takipçi vardır. Yine birçok alanda sosyal sorumluluk projelerinde eşimle birlikte öncülük ettik. Başarlı sporcularımızı daima tebrik ettik. Onlarla da hep gurur duyduk. Zaman zaman değerleri, kültür, bilim insanları ve gençlerle burada Çankaya sofraları düzenledim ve o geleneği tekrar başlatıp burada birçok meseleyi konuştuk. Hem öğrendiklerimizle onların çözümü sağladım. Önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin bütün bu alanlarda daha ileri gideceğinden eminim ve Türkiye'nin geleceğinin çok daha parlak olduğundan, her alanda Türkiye'nin çok daha yükseleceğinden de hiçbir şüphem yoktur. Bu duygularla bir kez daha hepinize hoş geldiniz diyorum ve aynı zamanda eşimle birlikte veda ediyorum. Hepinize başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun...' dedi.  T24
'Çözüm Sürecinde Kimsenin Tutumuna Bağlı Kalmayız'
Başbakan Davutoğlu, 'Çözüm süreci bizim kimseden izin almadan kendi irademizle başlattığımız bir süreçtir' dedi.ANKARABaşbakan Ahmet Davutoğlu, 'Çözüm süreci bizim kimseden izin almadan kendi irademizle başlattığımız bir süreçtir. Kimsenin de tutumuna bakmadan kendi irademizle yürüteceğimiz bir süreçtir. Nasıl başlatırken kimseden izin almadık, durdurma olayı veya yürütme konusunda da kimsenin tutumuna bunu bağlı kılmayız' dedi.Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı Bilgilendirme Toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.Bütün dini liderlere ayrım gözetmeksizin saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, dış ziyaretlerinde kendisinin de bütün liderleri dini makamlarında ziyaret ettiğini anımsattı.Davutoğlu, 'Nihai noktada, bir mensubu bile olsa ülkemizde yaşayan her dini lider o mensubu ile ilgili bir görev yürütüyor. O saygıyı göstereceğiz. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu anlamda saygının en kapsamlısını hem hak ediyor hem bu toplumun da beklentisidir' diye konuştu.'Bir yabancı televizyon kanalına verdiğiniz mülakatta nerelerde güvenli bölgelerin oluşturulmasını istediğinize yönelik açıklamalarda bulundunuz. Saydığınız o bölgelerle mi sınırlı olacak yoksa yeni ekleyeceğiniz ifadeler olacak mı?' sorusu üzerine Davutoğlu, 'Bir yabancı televizyon kanalına verdiğim mülakatta 'güvenli bölgelerin nerelerde olabileceği sorusu' veya 'hangi temellerde olabileceği sorusu' gündeme geldiğinde zikrettiğim bazı hususlar benim iradem dışında haritaya dönüştürülmüş' dedi.Bugün kendisinin basında o haritaları gördüğünü aktaran Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:'Bu haritalar bizim güvenli bölge tanımlamamızı sınırlayan ya da onu ortaya koyan haritalar değil. O üretilmiş haritalardır. Bizim tarafımızdan harita böyledir diye bir tanımlama olmadı. Orada zikrettiğim husus şudur; 'Türkiye'ye dönük olarak mülteci akınlarının olduğu her yerde belli çizgilerde güvenli bölge ihdası gerekli olabilir' dedim. Türkiye'de şimdiye kadar mülteci şeyleri nereden geldi? Yayladağı'ndan geldi, Lazkiye'nin kuzeyinden. Nereden geldi? Reyhanlı'nın doğusundan, İdlip tarafından geldi. Nereden geldi? Kilis'in hemen karşısından Azaz bölgesinden geldi. Nereden geldi? Cerablus Çobanbey'den, oradan son dönemde Türkmenlerin yoğun girişleri olmuştu. Nereden geldi? Tel Abyad'tan geldi. Şimdi nereden geliyor? Kobani'den geliyor. 'İleride nereden gelebilir?' Haseke veya başka yerden diyerek aslında bir ilkeye dikkati çektim. Yani güvenli bölgenin insani bölgeler olduğu, askeri bölgeler değil de insani bölgeler, sivil akışlarının olduğu yerlerle sınırlamaya çalıştım. Orada, haritalarda bazı yerler çıkmış görünüyor, o harita bizim tarafımızdan herhangi bir diplomatik müzakerede kullanılmış haritalar değil.''Bunlar dediğim gibi basın mensuplarının benim zikrettiğim yerlere dayalı olarak üretilen haritalar' ifadesini kullanan Davutoğlu, 'Dolayısıyla nerede insani göç ve insani durum söz konusuysa güvenlikli bölge orada olur. Şimdiye kadar insani göçlere dayalı olarak benim saydığım şehirlerle sınırlı değil veya bu şehirlerin hepsinde hemen olması gereken bir durum da olarak görülmemeli' dedi.Çözüm süreciÇözüm sürecine ilişkin yeni çalışmalarla, 'Öcalan'a resmi müzakereci statüsü verilecek' şeklindeki haberlerin sorulması üzerine Davutoğlu, Başbakanlık görevini aldıktan sonra çözüm süreci mekanizmasıyla ilgili bir kurul oluşturduklarını anımsattı.Kurulun düzenli olarak 15 günde bir, gerektiğinde kendisinin davetiyle daha sık aralıklarla toplandığını bildiren Başbakan Davutoğlu, kurulun son toplantısı geçtiğimiz çarşamba günü gerçekleştirildiğini hatırlattı.Toplantıda, son yaşanan gelişmeler ve sürecin geldiği noktaların değerlendirildiğini aktaran Davutoğlu, şöyle konuştu:'Bu değerlendirmeler ve sonuçlar arasında bir takım adımlar söz konusu oldu. Kararlı tutumumuzu bir kere daha vurgulamak isterim; çözüm süreci bizim kimseden izin almadan kendi irademizle başlattığımız bir süreçtir. Kimsenin de tutumuna bakmadan kendi irademizle yürüteceğimiz bir süreçtir. Nasıl başlatırken kimseden izin almadık, durdurma olayı veya yürütme konusunda da kimsenin tutumuna bunu bağlı kılmayız. Çözüm süreci kararlılıkla devam ettirilecek. Çözüm sürecindeki muhataplar tek eksenli, tek muhataplı değildir; bütün bu alanda taraflarla hem de yaptığımız reformlarla toplumsal tabanda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ama bunun yanında çözüm sürecini herhangi bir şekilde kamu düzensizliğine, kanunsuz faaliyetlere bahane ya da gerekçe gösterme çabalarına da izin vermeyeceğiz. Bu iki kanattan oluşan yaklaşımdır. Kamu düzeni sağlanacak,çözüm süreci devam edecek. Biri diğerinin alternatifi değil.''Akil İnsanlar Heyeti'ni ihtiyacımız var'Akil İnsanlar Heyeti üyeleriyle pazar günü İstanbul'da gerçekleştirecekleri toplantının hatırlatılarak, heyette yeni isimler olup olmayacağının sorulması üzerine de Davutoğlu, çözüm sürecine ivme kazandırmak bağlamında 'Akil İnsanlarla' toplantı düzenleme kararı aldıklarını söyledi.Bu görüşmeyi kendisinin de daha önceden planladığını belirten Davutoğlu, 'Çünkü Başbakan olarak Akil İnsanlar ile bir araya gelememiştik. Bu pazar görüşeceğiz. Genelde prensip olarak aynı isimlerden oluşuyor. Belki bir iki bulunan konum gereği davet edilen isimler varsa ve o konuda bir görev değişikliği olmuşsa belki o tarz değişiklik olur, onun dışında aynı isimlerle pazar günü istişare edeceğiz' açıklamasında bulundu.Davutoğlu, şunları kaydetti:'Burada da en önemli şey, çözüm sürecinde, psikolojik boyut. Bu son şiddet eylemleriyle bu psikolojiyi kırmak istediler, yok etmek istediler. Psikolojiyi tekrar inşa edebilmek için sadece hükümetin atacağı adımlar yeterli olmaz. Toplumsal duyarlılığın artırılması, toplumsal bilincin daha da güçlendirilmesi için Akil İnsanlar Heyeti'ne ihtiyacımız var. Onların da bizden habersiz, herhangi bir bağlantı olmaksızın kendi aralarında toplanmış olmasından çok memnun oldum. Böyle bir sorumluluk duygusuyla bir araya gelmiş olmalarından, bazı Akil İnsanlar Heyeti üyelerinin, ondan da memnun oldum. Hem onlar kendi değerlendirmelerini yaptılar, onları dinleyeceğim, bizim perspektifimizi anlatacağım. Nihayet bu toplumun bütünüyle sahiplendiğinde başarılı olabilecek bir süreçtir. Son şiddet eylemleri, bu sürece darbe vurmak istedi. Şimdi bu süreci sahiplenen herkesi açıkçası ortaya çıkmaya, sesini yükseltmeye davet ediyorum. Madem ki birileri bu süreci yıkmak istiyor, hangi siyasi görüşte olursa olsun, hangi ideolojiye mensup olursa olsun bu sürece inananların çıkıp o şiddeti lanetlemesi ve çözüm sürecinin devam etmesi gerektiği konusundaki iradesini beyan etmesi gerekir.'Bu çerçevede, bundan sonraki toplumsal çağrılarının devam edeceğini de vurgulayan Davutoğlu, 'Ama herhangi bir şekilde, bir statü değişikliği gibi bahsettiğiniz tarzda haberlerin aslı yoktur, gerçekle de bağdaşmaz, resmi müzakereciydi vesaire gibi böyle bir şey söz konusu değil. Şu anda her şeyiyle toplumsal dokumuzun ve temsilcilerimizin bu süreci yeniden ve daha güçlü şekilde sahiplenmesi önemli. En kısa sürede netice alacak şekilde bu mekanizmaları işletmemiz önemli' diye konuştu.Davutoğlu, 'Hangi inançtan olursa olsun ulvi görev yürüten dini makamlara sosyal nezaket olarak zaten gösterilmekte olan saygının siyasi olarak gösterilmesi toplumun beklentisidir ve bu laikliğe de kesilikle aykırı bir uygulama da değildir' dedi.Davutoğlu, 1960'lı yıllardan sonra Diyanet İşleri Başkanlığında çok önemli değişim yaşandığını, Türkiye vatandaşlarının başta Almanya olmak üzere Avrupa'ya gitmelerinin ardından bu ülkelerdeki vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması için kurumun yurt dışına açıldığını, daha sonra Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da faaliyetlerde bulunduğunu anlattı.Avrasya İslam Şurası, Afrika İslam Şurası ve Balkan İslam Şurası'nın ayrı zamanlarda Türkiye'nin aktif dış politikasına paralel şekilde toplandığını ve o bölgelerdeki dini miras, sosyal kültür ve dokuyu muhafaza etme anlamında büyük hizmetler verdiğini belirten Davutoğlu, 'Afrika İslam Şurası toplandı. Bu, Afrika'daki faaliyetlerimiz, oradaki Türkiye'ye dönük algıyı olumlu yönde etkilemek itibariyle, Mali'nin başkentinde muhteşem bir camiye öncülük etmesinden tutunuz, Somalili binlerce öğrencinin buraya getirilip Şebap gibi şiddet ağırlıklı İslam alternatifi yerine gerçekten barışçıl yeni bir Somali inşasına doğru telakkiye sahip nesillerin yetişmesi için önemli' dedi.Latin Amerika İslam Dini Liderler Toplantısı'nın da toplanacağı bilgisini edindiğini, İslam Dünyası Alimler Birliği Toplantısı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sahipliğinde toplandığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:'Sünni, Şii bütün İslam din alimlerinin toplandığı, gerçekten çok derin etkiler yapmış olan bir platformdur, bunun da devam etmesi lazım. Biz, her türlü mezhepçiliğe karşıyız. Mezhepçiliğin İslam'ın temel birliğine, beraberliğine ve tevhid akidesine aykırı olduğuna inanırız. Kim mezhepçiliği körüklüyorsa aslında şiddeti körüklüyordur ve bizim İslam anlayışımıza da en büyük tehdidi yapıyordur. Hac ibadetini yapan Müslümanlar Arafat'ta sağındakine, solundakine 'hangi mezheptensiniz' diye sormadan bu yıl vazifesini ifa ettiler. Muharrem ayını idrak edeceğiz, hepimiz muharrem ayını hangi mezhebe ait olursa olsun. Birlikte ramazan orucu gibi muharrem orucunu da tutacağız. Kerbela'yı, Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i birlikte anacağız. Bu barış anlayışını dünyaya yayma konusunda Diyanet İşleri Başkanlığımızın yürüttüğü faaliyetler çok önemlidir.Artık, 50'li, 60'lı, 70'li yılların aksine, sadece ideolojik çatışmalar etrafında bir takım problematiklerle karşı karşıya değiliz. Maalesef İslam dünyasının içinden ve dışından kaynaklanan birçok meydan okumalarla karşı karşıyayız. Böyle bir konumda Diyanet İşleri Başkanlığımızın gerek iç barışımızın korunması, Çözüm Süreci de dahil olmak üzere Türkiye'deki bütün toplum kesimlerinin ortak değerlerinin muhafaza edilmesi çok önemli.'Başbakan Davutoğlu, Kutlu Doğum Haftası'nın, Diyarbakır'da yüz binlerce vatandaşın katılımıyla Türkçe, Kürtçe ve Arapça ilahilerle anılmasının ortak birlik ve şuura, toplumsal birliğe büyük bir katkı sağladığını ve Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğündeki bu faaliyetlerin devam etmesi gerektiğini kaydederek, 'Uluslararası alanda da meydan okumalara karşı Diyanet İşleri Başkanlığımızın alacağı tedbirleri her zaman yakından takip edeceğiz' dedi.Hükümet kurulurken Diyanet İşleri Başkanlığını doğrudan başbakana bağladığını ve daha sonra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile 2 kez görüştüğünü hatırlatan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının, salt dini hizmetin ötesinde felsefi, stratejik boyutları olan bir kurum olduğunu söyledi. Başbakan Davutoğlu, yapılan bilgilendirmeden dolayı Diyanet İşleri Başkanı Görmez ve ekibine teşekkür ederek, 'Hacca gitmiş olan vatandaşlarımın haclarını bir kez daha tebrik ediyorum. Önümüzde muharrem ayı var, onu da hep beraber en iyi şekilde idrak etmeyi ve 'Kerbela' derken, dünyadaki bütün mazlumlara sahip çıkma bilincini muhafaza etmemizi diliyorum' diye konuştu.'Diyanet İşleri Başkanımıza gösterilen protokolün en üst düzeyde olması benim beklentimdir'Başbakan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının devlet protokolündeki ve devletteki önem sırasını öne almak ve diğer dini liderlerin konumlarına dair bir çalışma olup olmadığı sorusuna da şöyle yanıt verdi:'Diyanet İşleri Başkanlığımızı ben sıradan bürokratik bir kurum ve bürokratik hiyerarşi içinde bir yerde durması gereken bir kurum olarak algılamıyorum, dünyanın hiçbir yerinde de böyle algılanmaz. Ancak dünyanın her yerinde dini otoriteler özel bir protokole sahip olmuşlardır. Dışişleri Bakanlığına geldiğimde verdiğim ilk talimatlardan birisi 'bana uygulanan protokol neyse Diyanet İşleri Başkanımıza da uygulanacak' demiştim, ama orada durmamıştım. 'Fener Rum Patrikhanesine, Ortodoks Patriğine de aynısı uygulanacak' demiştim. Neden? Eğer biz bütün dini kurumlara saygı göstereceksek ki göstermemiz siyasal bir tercihin, dini bir tercihin ötesinde toplumsal bir görevdir, o kurumların sıradan bürokratik yapılar halinden çıkarılması lazım, tehdit gibi görülmekten de çıkarılması lazım. Daha sonra Patrik Bartholomeos ile defalarca görüştüm, artık havaalanında karşılanıyorlar, büyükelçimiz tarafından. Kendisine özel davet veriliyor, çünkü Hristiyan vatandaşlarımız da bizim için eşit vatandaşlar ve onların kurumlarına da dini liderlerine de saygı gösterme zarureti var. Eskiden gayrimüslim bir dini liderin ziyareti bir tehdit gibi takibe alınan ziyaretlerdi. Şimdi teşvik edilen, kabul gören, imkan sunulan ziyaretlerdir. Hal böyleyken dini makam itibariyle Türkiye'de bütün Müslümanların itibar ettiği ve bütün Müslümanların dini hayatıyla ilgili çok özel bir görev yürüten Diyanet İşleri Başkanımıza gösterilen protokol yurt dışında ve yurt içinde en üst düzeyde olması benim beklentimdir, bunun da olağanüstülüğü yoktur, bir tercih meselesi değil.'Başbakan Davutoğlu, Papa ya da Ortodoks patriklerinin Türkiye'yi ya da başka bir ülkeyi ziyaretinde, devlet başkanı statüsü dışında, dini lider olarak gösterilen itibarın Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanına gösterilmesi gerektiğine vurgu yaparak, 'Hangi inançtan olursa olsun ulvi görev yürüten dini makamlara sosyal nezaket olarak zaten gösterilmekte olan saygının siyasi olarak gösterilmesi toplumun beklentisidir ve bu laikliğe de kesilikle aykırı bir uygulama da değildir. Dini hayatın tanzimi konusunda üstlenilen görev son derece hayatidir. Artık Diyanet İşleri Başkanlığımıza güven duyulması ve kendisini de belli temel değerler etrafında bütün dini gruplara açması lazım. Öyle dönemler yaşandı ki Türkiye'de belli askeri dönemlerde, 60 ihtilali sonrasında Diyanet İşleri Başkan yardımcılığına bir komutan atanmıştı veya 28 Şubat'ta danışman görüntüsünde bir görevli sürekli bu şeyi kontrol ederdi. Artık kontrol etme, güven sıkıntısı duyduğumuz bir kurum değil Diyanet İşleri Başkanlığı; saygı gören, saygı gösteren ve uluslararası itibara, devlet itibarına katkı yapan bir kuruluştur' diye konuştu.Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Cami mimarisi de dahil olmak üzere İslam bir estetik dinidir, sosyal kültür açısından barış dinidir, dolayısıyla İslam'ın herhangi bir şekilde yurt içinde veya yurt dışında şiddetle, terörle ilişkilendirilmesine karşı hepimiz tam bir seferberlik halinde hareket etmeliyiz' dedi.Davutoğlu, vatandaşların ve Başkan Görmez'in hac ibadetlerini tamamlayarak yurda döndüklerini hatırlatarak, haclarını tebrik etti, ibadetlerinin kabul olmasını diledi.Bu haftanın Camiler Haftası olduğunu ve bu bağlamda haftanın temasının cami ve gençlik olarak belirlendiğini söyleyen Davutoğlu, görüşmede camilerle ilgili de istişarede bulunduklarını bildirdi. Görmez'in hükümetin kurulmasının ardından kendisini ziyaret ettiğini belirten Davutoğlu, kendisinin de bir iade-i ziyaret gerçekleştirdiğini dile getirdi.Toplantıda dini hayat ve yapılan faaliyetler konusunda geniş kapsamlı bilgi alma imkanı bulduğunu anlatan Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının neredeyse cumhuriyetle yaşıt en köklü kurumlardan biri olduğunu anımsattı. Davutoğlu, 'Bu açıdan devletimizin, toplumsal hayatımızın kültürel sürekliliği, inanç özgürlüğü, inancımızın yaşanabilmesi ve son yıllarda özellikle artan uluslararası misyonuyla en temel kurumlarımızdan biridir' dedi.Diyanetin bünyesinde hizmet veren personeliyle çok geniş bir kadro ile görevini ifa ettiğini dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Bu topraklarda, inancımızın, kültürümüzün ve temel değerlerimizin hayatiyetini devam ettirmesi sadece dini bir konu olmanın ötesinde aynı zamanda kültürel birlikteliğimizi, kültürel mevcudiyetimizi de ilgilendiren çok temel bir meseledir. Bu açıdan Anadolu'da Trakya'da asırlarca süre gelen temel insani değerlerimiz, ki birçok manevi öncüyle, Hazreti Mevlana’dan, Ahi Evran’a, Hacı Bayram-ı Veli’den Ebu Eyyub el-Ensari’ye kadar bu topraklara bir şekilde bu manevi özü vermiş şahsiyetlerin diktiği tohumlar bugünkü kültürümüzün de ana omurgasını teşkil etmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu çerçevede hem vatandaşlarımızın dini hizmetlerini yerine getirmesi açısından tanzim edici bir rolü vardır, kamu görevi rolü vardır, hem kültürel sürekliliği devam ettirmesi bakımından dini bilginin yaygınlaşması görevi vardır, hem yurt dışındaki vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın, gönüldaşlarımızın ve daha da uzak coğrafyalardaki dindaşlarımızla ilişkiler bağlamında yurt dışında yürüttüğü son derece asli görevler vardır, hem dini bilginin sağlıklı bir şekilde elde edilmesini temin edecek eğitim görevi vardır. Bu bakımdan Diyanet İşleri Başkanlığımız ilk kurulduğu dönemle kıyas edildiğinde aslında dünyadaki genel değişime ve küresel toplumun ihtiyaçlarına göre de kendini yenilemesi gereken bir kurumdur. Statik bir kurum değildir kesinlikle. Kesinlikle temel bazı itikadi esasları sadece yaymaya ve bunu korumaya yönelik bir kurum değildir. Uluslararası sistemdeki, uluslararası toplumdaki her bir değişimin etkilediği bir sosyal, kültürel, manevi ortam söz konusu ve Diyanet İşleri Başkanlığımızdan beklediğimiz temel görev bu etkiler çerçevesinde toplumumuzun ihtiyaçlarına cevap verilmesidir.'Davutoğlu, 1924’ten bu yana yürütülen birçok çalışmanın Diyanet İşleri Başkanlığının kendi içinde de reforme ede ede bugüne getirdiği çalışmalar olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:'İlk defa iktidarımız döneminde 2010'da Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili kanuni düzenleme yapıldı, ancak bunun yanında da bütün bugün aldığım bilgiler de dünyadaki gelişmelerden gördüğümüz bu konularda hala ciddi bir yeniden yapılandırma ihtiyacı sözkonusu. Şimdi hem din görevlilerimizin görevlerini ifa ederken İslam'ın barış dini olduğu ve bu barış dini olma özellikleri itibarıyla da sosyal ahengin korunmasında temel değerlerin menşei, kaynağı olduğu gerçeğinden hareketle herkesi kuşatıcı, içselleştirici bir görev ifa etmeleri lazım. Bu anlamda dini hizmetler bağlamında, içeride de üzerinde durduk, atanmış din görevlisi kavramının yerine gönüllü görevini ifa eden ve aşkla görevini ifa eden, bir memur ya da bürokratik görevlinin ötesinde bu kültürel sürekliliği aşkla sağlayan bir din görevlisi anlayışının yerleşmesi önem taşıyor.''İslam bir estetik dinidir'Cami mimarisinde sözkonusu olabilecek estetik boyutta zaaf niteliği taşıyan gelişmelerin önüne geçilmesi konusunun herkesin sosyal sorumluluğu olduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Cami mimarisi de dahil olmak üzere İslam bir estetik dinidir, sosyal kültür açısından barış dinidir, dolayısıyla İslam'ın herhangi bir şekilde yurt içinde veya yurt dışında şiddetle, terörle ilişkilendirilmesine karşı hepimiz tam bir seferberlik halinde hareket etmeliyiz. İslam selam verme anından itibaren muhatabına her bir inananın 'Ben senden eminim sen de benden emin ol' selamını verdiği bir dindir. Mimari açıdan ise bir estetik dinidir, mimari kargaşanın sürdüğü herkesin istediği tarz bir mimari anlayışıyla, bina anlayışı mimari diyemeyeceğimiz şekilde sade bir şeyi inşa etmeye dayalı, bunların hepsini ele aldık.'Cami mimarisi konusunun sadece Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olmadığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyelerle de ilgili olduğunu vurgulayan Davutoğlu, 'Ben bugün özellikle rica ettim Diyanet İşleri Başkanlığından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla da bunları konuşacağız, cami mimarisine bir estetik boyut kazandıracak bir denetim mekanizması kurma ihtiyacı var' dedi.Camilerin devlet dairesi gibi belli saatlerde açılıp kapanan mekanlar olmaktan çıkarılıp sosyal işleri yoğun, toplumun her kesimine hitap eden bir niteliğe dönüşmesinin önem taşıdığını anlatan Davutoğlu, 'Gençlerimizin, çocuklarımızın camilerde belli kurallara uyup uymama ötesinde camilere rahatlıkla girip çıkılabilen, rahatlıkla o sosyalleşmeyi gerçekleştirebildikleri mekanlar haline gelmesi konusunu ele aldık. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın hassas tutumundan da çok etkilendiğimi, mütehassıs olduğumu da ifade etmek isterim' diye konuştu.-'Bilgi anarşisi aslında dini şiddete yol açıyor'Dini bilginin sağlam kaynaklardan elde edilmesinin öneminin özellikle son dönemlerde yaşanan gelişmelerle daha büyük bir önem ifade ettiğini söyleyen Davutoğlu, 'Eğer bugün çok az bir dini bilgiyle insanlar dini konuda her türlü hükmü verebilecek konumda görmeleri gibi yanlış kanaat cereyan etmişse işte bu bilgi anarşisi aslında dini şiddete yol açıyor. Bilgide ortaya çıkan şiddet dini görünümlü veya algıda böyle ortaya çıkartabilen IŞİD benzeri yapılar ve diğer yapılarda toplumsal hayatımızda da İslam'ın dünyadaki algısını etkileyecek sonuçlar doğurabiliyor' dedi.Toplantıda ilmihal kavramından başlayarak bu konuların nasıl ele alınması gerektiğini de paylaştıklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:'Dini hayat denince burada hiçbir mezhep ayrımı, din ayrımı gözetmeden bütün din ve mezheplerin, muharrem ayı var, Alevi kardeşlerimizin, vatandaşlarımızın da bütün Sünniler ve diğer cemaatler gibi muharremi idrak etmeleri bağlamında da konuları ele aldık. Hiçbir ayrım gözetmeden herkesin kendi özgür iradesiyle dini anlayışını yaşayabilme hakkı insanlık onurunu ilgilendiren bir haktır. Bu anlamda o onurun korunması çerçevesinde de bütün din görevlilerimize Diyanet İşleri Başkanlığımıza içselleştirici, bütünleştirici ve birlikte ortak bir sosyal hayatı paylaşıcı bir çerçeve sunma ihtiyacı var. Biraz latifeyle ama gerçeği yansıttığını düşündüğüm için 'Türk İslamı, Arap İslamı, Afrika İslamı' gibi ayrımlar değil aslında İstanbul İslamı var, Medine İslamı var, bir çok kültürün bir arada yaşadığı İslam anlayışı ki kültürel çoğulculuğu da bünyesinde barındırır. Bir de böyle bir çoğulculuk anlayışına sahip olmadan gelişen dini telakkiler var ki maalesef alternatif veya farklı gördüğü her şeyi yok etmeye, tahrip etmeye dönük bir anlayış. Bu bazen farklı dinler, mezheplere mensup dini mekanların Irak'ta, Suriye'de görüldüğü gibi bombalanması, tahrip edilmesi şeklinde tecelli ediyor. Bazen hiç İslam'la uzlaşması mümkün olmayacak katliamlar şeklinde tecelli edebiliyor. Buna karşı İslam'ı bir barış dini olarak takdim etmek, korumak, yaymak başta Diyanet İşleri Başkanlığımız olmak üzere hepimizin görevidir.'Muhabir: Barış Gündoğan, Esra AltınmakasAA
Papa Fracesco: 'Türkiye'ye Ortodokslarla Katolikleri Ayıran Engelleri Aşmak Arzusuyla Gideceğim'
Türkiye'ye kasım ayı sonlarına doğru ziyaret gerçekleştireceği açıklanan Katolik Hristiyanların manevi lideri Papa Fracesco, bu ülkeye, halen Ortodokslarla Katolikleri ayıran engelleri aşmak arzusuyla gideceğini söyledi. Papa'nın Türkiye yerine, 'Ekümenik Patrikhane' ve 'Konstantinopol' ifadelerini tercih etmesi dikkat çekti.Papa Francesco, merkezi ABD'de bulunan Orientale Lümen Vakfı'na bağlı bir delegasyonu, Vatikan'da kabul etti. Vatikan'a yakın haber sitelerinin aktardığına göre, burada delegasyon üyelerine hitaben kısa bir konuşma yapan Papa, 28-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye'ye gerçekleştireceği ziyarete de değindi. 'Türkiye' kelimesini sarf etmeyen Papa, 'Roma Piskoposu'nun (Papa), Ekümenik Patrikhane'ye ziyareti ve şahsımın yeniden Patrik Bartholomeos ile buluşması, Roma ve Konstantinopol (İstanbul) kiliseleri arasındaki derin bağın ve halen bizi ayıran engelleri, sevgi ve gerçeklikle aşmak arzusunun bir işareti olacak' ifadelerini kullandı.Doğu ve Batı kiliselerinin 1054 yılında tamamen ayrılmasının ardından, ilk kez 1962-1965 yılları arasında düzenlenen 2. Vatikan Konsili'nde iki kilisenin birleşmesi dillendirilmişti. O dönemden sonraki selefleri gibi bu birleşmenin önemine defalarca atıfta bulunmuş olan Papa, buradaki konuşmasında da yine bu konuyu ele alarak, 'Kendi içimizde yenilenmedikçe, gerçek bir ekümenik diyalogdan bahsedemeyiz. Ancak bu ölçülerle uzun bir yol alınır ve Mesih'in tüm inananları arasında uzlaşma ve tam birleşme sağlanır' dedi. Papa konuşmasında, bir süre önce aziz ilan edilen papalar 23. Jean (Türk Papa olarak biliniyor) ve 2. Jean Paul'u de hatırlatarak, 'Bu iki aziz örneği, kesinlikle hepimiz için oldukça aydınlatıcı, çünkü ikisi de Hristiyanların birliği için ateşli bir tutkuyla çalıştılar' dedi. 23. Jean, dinlerarası diyaloğun ilk kez hayata geçirildiği ve Ortodoks kilisesiyle barışma adımlarının atıldığı 2. Vatikan Konsili'ni başlatan isim.KİLİSELERİN BİRLEŞMESİ TEMASI ÖN PLANDAKatolik yayın organları, Papa'nın Türkiye ziyareti resmileştikten sonra kaleme aldıkları haberlerde ağırlıkla, Fener'deki İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ile Roma Katolik Kilisesi'nin birleşme yolundaki diyalog çalışmalarına vurgu yaptı. Nitekim Papa, Ankara'nın ardından gideceği İstanbul'da, Rum Ortodoks Kilisesi'nin Aziz Andreas tarafından kurulmasının 1976'ncı yılı olması dolayısıyla yapılacak olan özel ayine katılacak ve bunun ardından Patrik Bartholomeos'la bir öğle yemeği yiyecek. 2006 yılında yine bu ülkeyi ziyaret etmiş olan Emerit Papa 16. Benediktus da, ziyaret takvimini Aziz Andreas gününe denk getirmişti. Arjantinli Papa, göreve geldiği 2013 yılının Mart ayından bu yana, Katolik Kilisesi'ni daha kapsayıcı bir hale getirme arzusuyla çalışıyor.1054 yılından beri ilk kez 1964 yılında Katolik (Papa 6. Paulus) ve Ortodoks (Patrik Atenagoras) liderler Kudüs'te bir araya gelerek kucaklaşmıştı. Patrik Bartholomeos, Papa Francesco'nun resmi göreve başlama ayinine de iştirak ederek, 1054'ten bu yana bunu bu yapan ilk İstanbul patriği olmuştu. İki lider, seleflerinin kucaklaşmasının 50. yılına denk gelen Mayıs ayında Kudüs'te buluşmuştu. 28 Kasım'da ilk olarak Ankara'ya gidecek olan Papa, Anıtkabir ziyaretinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı ile bir araya geldikten sonra İstanbul'a geçecek.CNN Türk
Papa'nın Türkiye Ziyareti Ne Anlama Geliyor?
28-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye'ye ziyarette bulunacak olan Papa Francesco, bu ziyaretinin Katolik ile Ortodoks kiliseleri arasındaki ayrılığı aşma isteğine işaret ettiğini söyledi.Papa Francesco önceki gün, Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında diyalog çalışmaları yapan ABD merkezli Orientale Lumen Vakfı'ndan bir heyeti kabul etti. Hac ziyaretindeki heyetin Vatikan'ın ardından İstanbul'a giderek Fener Rum Patrikhanesi'ni de ziyaret edecek olmasından hareketle Papa şunları söyledi:'Önümüzdeki günlerde hac ziyaretinizde Fener'e gideceksiniz ve Ekümenik Patrik 1. Bartholomeos Hazretleri'yle görüşeceksiniz. Kendisine sevgi ve saygılarımın yanı sıra candan ve kardeşçe selamımı da iletmenizi rica ediyorum. Bildiğiniz gibi ben de Bartholomeos Hazretleri'nin nazik daveti üzerine gelecek Kasım ayında, Havari Aziz Andreas Yortusu'nda Ekümenik Patrik'i ziyaret etmeye hazırlanıyorum. Roma Piskoposu'nun (Papa) Ekümenik Patrikhane'yi ziyareti ve Patrik Bartholomeos'la şahsen yeniden görüşecek olmam, Roma ve Konstantinopolis makamlarını birleştiren derin bağların ve bizi hala ayıran engelleri sevgi ve gerçek vasıtasıyla aşma arzusunun bir göstergesi olacaktır.'Papa Francesco, Mart 2013'te göreve gelmesinden bu yana, 1054'te ayrılan Doğu ve Batı kiliseleri arasında daha yakın ilişkilerin tesis edilmesi yönünde mesajlar veriyor.Papa Francesco'nun göreve başlama törenine Patrik Bartholomeos da katılmış, Hıristiyanlık tarihinde bir ilk teşkil eden bu olay iki kilise arasındaki diyalog arayışının yansıması olarak yorumlanmıştı.Papa Francesco ve Patrik Bartholomeos daha sonra da Mayıs ayında Kudüs'te, Haziran'da da Vatikan'da bir araya gelmişti.Papa Francesco'nun Türkiye ziyareti öncesinde de iki kilise arasındaki engelleri aşmaktan söz etmesi üzerine, hem genel olarak ziyaretin hem de bu sözlerin nasıl yorumlanması gerektiğini 'içeriden' bir isme sorduk.Papa Francesco'nun da mensubu olduğu yaklaşık 500 yıllık Cizvit cemaatinin ilk ve tek Türkiye vatandaşı pederi olan Peder Antuan Ilgıt, BBC Türkçe için Papa'nın Türkiye ziyaretini değerlendirdi.Aynı zamanda İtalyan vatandaşı olan ve halen ABD'deki Boston College'de Ahlak Teolojisi ve Biyoetik alanında araştırma görevlisi olarak doktorasını sürdüren Peder Antuan Ilgıt şunları söyledi:'Sayın Erdoğan'ın Petrus ve Andreas kardeşlerin şahsında Roma Kilisesi ve Rum Ekümenik Patrikliğini İstanbul'da kucaklaştırması Türkiye'nin başarısıdır, ülkemiz için gurur vesilesi olmanın yanında, güncel konjonktürde oynayabileceği kuvvetli rolün sağlam bir işaretidir.'Peder Ilgıt, Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki yakınlaşma belirtilerini de şu sözlerle yorumladı:'Sayın Ekümenik Patriğin Vatikan'a yaptığı ziyaretler, mayıs ayında Kutsal Topraklar'da gerçekleşen tarihi kucaklaşma ve İsrail eski Cumhurbaşkanı Şimon Peres ve Filistin Yönetimi lideri Abbas'ın beraberinde Papa Francesco'nun Vatikan'da düzenlediği Ortadoğu için barış duasına iştirak etmiş olmaları her ikisinin arasında öncekilerden bir nebze daha ileri ve derin samimi bir kardeşlik ve dostluğun geliştiğini gösteriyor.''Bu dostluk ve kardeşlik münasebeti bu kadar ileri olunca acaba yüzyıllardır özlenen ve özellikle son yüzyılda giderek artan 'Hıristiyanların birliği için ateşli tutku' nihai bir sonuca varacak mı diye sormadan edemiyor insan.'Ortadoğu'daki çatışmalar, bölgedeki Hıristiyanların durumu ve İslam'ın Batı'da son zamanlarda IŞİD örgütü üzerinden konuşulduğu göz önünde bulundurulursa böyle bir dönemde Papa'nın Türkiye'yi ziyaret etmesinin nasıl yorumlanması gerektiğini sorduğumuz Peder Ilgıt bu konuda da şunları söyledi:'Hali hazırdaki politik durumda, bir yandan Gazze'de yaz süresince yaşananlar ve halen süren sonuçları, öte yandan IŞİD terör örgütünün insanlık dışı ve Islam'la uzaktan yakından alakası olmayan tutumları ve Suriye-Irak ekseninde yaşananların yarattığı sığınmacı akını Papa'yı oldukça endişelendiriyorlar. Kendileri pek çok fırsatta bunun altını çizdi ve bu insanlar için dua ettiğini belirtti.''Bütün bunlar yaşanırken, kendisini İslam ile demokrasinin bir arada yaşanabileceğine örnek olarak gösteren Türkiye gibi büyük ve etkili, yüzde 99'undan fazlası Müslüman olan bir ülkeyi ziyaret etmesi de Papa'nın Ortadoğu ve İslam dünyasına ilişkin hassasiyetinin ayrı bir göstergesi… Cumhurbaşkanımızdan Ortadoğu'da barışın bir an evvel sağlanması için daha kararlı adımlar atmalarını isteyeceklerini bekliyorum.''Son yıllarda vakıf mal ve mülklerinin azınlıklara iadesi başta olmak üzere Hıristiyanları ilgilendiren konularda AKP hükümetlerinin hatırı sayılır iyileştirmeler yaptığını' söyleyen Peder Ilgıt, Papa'nın da bu hususun altını çizeceğini tahmin ettiğini söyledi.Peder Ilgıt ayrıca '(Papa'nın) bu bağlamda kardeşi Ekümenik Patriğin yıllardır dillendirdiği ruhban okulu probleminin çözümlenmesi için ona destek çıkmasını da bekliyorum' dedi.Övgü Pınar | BBC Türkçe
Papa, Ak Saray Ziyaretini İptal Etmeyecek
Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticilerinin Türkiye ziyareti sırasında Ak Saray’a gitmeme çağrısı yaptığı Papa Francesco’nun, cumhurbaşkanlığı sarayını ziyaret etmemesinin söz konusu olmadığı belirtildi.Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin, 28-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret edecek olan Papa Francesco’ya bir mektup yazarak, Cumhurbaşkanlığı sarayının kaçak olduğu gerekçesiyle buradaki davete katılmamasını istediği yönündeki haberler Türk basınında yer almıştı. Bu haberlere göre mimarlar, Ak Saray’ın ilk yabancı konuğu olacak olan Papa Francesco’dan yapıyı meşrulaştırmamasını istedi. Ak Saray’ın inşa sürecinde yaşanan hukuksuzluklara ilişkin bir raporun da Papa’ya gönderildiği belirtildi.BBC Türkçe’nin bu konudaki sorularını yanıtlayan Vatikan Basın Sözcüsü Peder Federico Lombardi, mektubun Papa’ya ulaşıp ulaşmadığından haberdar olmadığını söyledi. Peder Lombardi, bu tartışmanın Vatikan’la alakalı olmadığını da belirtti.Vatikan Sözcüsü, Papa’nın ziyaret ettiği ülkelerin yetkilileri tarafından davet edildiği mekanlarda ağırlandığını vurgulayarak, Türkiye gezisi sırasında cumhurbaşkanlığı ziyaretini iptal etmesinin söz konusu olmadığını ifade etti.Katolik Kilisesi’nin lideri olmasının yanı sıra Vatikan şehir devletinin de başkanı olan Papa, ziyaret ettiği ülkelerde hem dini temsilcilerle hem de siyasi otoritelerle görüşüyor. Papa Francesco’nun Türkiye ziyareti de Fener Rum Patriği Bartholomeos’un daveti üzerine gündeme gelse de, ancak Cumhurbaşkanlığı makamından yapılan davetle resmiyet kazanmıştı.Papa Francesco, 28 Kasım’da Ankara’da Anıtkabir’i ziyaret ederek başlayacağı Türkiye gezisi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le de görüşecek. 29-30 Kasım’da ise İstanbul’da bulunacak olan Papa, burada da Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camii, Saint Espirit Kilisesi ve Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret edecek.BBC Türkçe
Papa: 'Tanrı Türkiye'yi Kutsasın ve Korusun'
Papa Franciscus ve beraberindeki heyeti taşıyan İtalya havayolları Alitalia’nın kendisine tahsis ettiği ve üzerinde Papalık arması bulunan özel uçak, saat 12.50'de Esenboğa Havalimanı'na indi. Karşılamada askeri kıta hazır bulundu. Türkiye ziyaretine Anıtkabir'de saygı duruşuyla başlayan Papa Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın ilk resmi konuğu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Papa Franciscus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki görüşmenin ardından ortak bir açıklamada bulundu. Katolik aleminin ruhani lideri Papa Franciscus'un bugün başlayan Türkiye ziyareti 30 Kasım'a sürecek. Ziyaretin ilk ayağı Ankara. Papa Franciscus'u taşıyan özel uçak saat 13.00 sıralarında Esenboğa Havalimanı'na indi. Papa ilk ziyaretini Anıtkabir'e gerçekleştirdi ve ardından Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Papa Franciscus Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.Açıklanan programa göre Papa daha sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le görüşecek.Papa’nın Mart 2013’te göreve gelmesinden bu yana yapacağı 6. yurtdışı gezisi olan Türkiye ziyareti, hem Hristiyan alemi içindeki ayrılıkların aşılması, hem de İslam dünyasıyla ilişkilerin güçlendirilmesi açısından özel bir öneme sahip.Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede yaşananlar da bu ziyaretin etki alanını Vatikan-Türkiye ekseninden çıkarıp genişletiyor.
Papa, Askeri Törenle Uğurlandı
Türkiye’ye 3 günlük ziyarette bulunan Papa Francesco, İtalya’ya gitti. Papa, askeri törenle uğurlandı.Son olarak Ermeni Patriği Mutafyan’ı hastanede ziyaret eden Papa Francesco, yine sade makam aracıyla Atatürk Havalimanı’na geldi. Papa’yı; Fener Rum Patriği Bartholomeos, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve diğer yetkililer uğurladı. Papa, askeri törenle uğurlandı.Papa, Alitalia Havayolları'na ait uçağa bindi.