onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Tüm Hayata ve İnsanlığa Olan İnancınızı Yerle Bir Edip Bağıra Çağıra Haykırmanıza Sebep Olacak Cümleler

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Tüm Hayata ve İnsanlığa Olan İnancınızı Yerle Bir Edip Bağıra Çağıra Haykırmanıza Sebep Olacak Cümleler

Meltem
31.10.2020 - 10:32 Son Güncelleme: 31.10.2020 - 11:13

Bu felaketlerin hepsini yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz...

"Abi sen gitme."

"Abi sen gitme."

Dün öğlen saatlerinde Ege Denizi'nde merkez üssü İzmir'in Seferihisar ilçesi açıkları olan 6,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 15 saniye kadar süren depremde bazı binalar yıkıldı ve pek çoğu da hasar gördü. Çevre illerde de hissedilen depremin sonrasında şu ana kadar 20 vatandaşımızın hayatını kaybettiği ve 786 kişinin de yaralandığı açıklandı.

Arama kurtarma çalışmaları sırasında Günay isimli bir çocuğun Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanı Gürhan İnal söylediği 'Ben çıkmak istiyorum, abi sen gitme' sözleri yüreğimizi dağladı.

Detaylar için: 👇

"Siz köpekleri salın, ben kedi sesi çıkarayım, beni bulurlar."

"Siz köpekleri salın, ben kedi sesi çıkarayım, beni bulurlar."

Depremin ardından hızlıca bölgeye intikal eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, arama kurtarma çalışmaları esnasında bir enkazın üzerine çıkarak görevlinin elinden telefonu aldı ve depremzedeyle konuşmaya başladı. Canlı yayındaki bu görüntüler tepki çekerken, konuştuğu küçük kız Buse'nin sözleri içimize oturdu: 'Siz köpekleri salın, ben kedi sesi çıkarayım, beni bulurlar.'

Detaylar için: 👇

"İstanbul'da çürük binalar yaptık."

"İstanbul'da çürük binalar yaptık."

Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 2011 yılında katıldığı bir televizyon programında eskiden yeterince malzeme olmadığı için çürük binaların yapıldığını, kendisinin de çürük bina yaptığını itiraf etti: 'Sektörün içindeyim, benim çocukluğum da inşaat şeylerinde geçmiştir. Çürük, evet yapıldı. Yaptık. Yani herkes yaptı.'

"Sesimi duyan var mı?"

"Sesimi duyan var mı?"

17 Ağustos 1999 sabahı, saat 03.02’de merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7.4 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda etkili olan ve resmi raporlara göre 18 bin 373 kişinin yaşamını yitirdiği Marmara Depremi en büyük felaketlerden biri olarak tarihe geçti. Depreme uykusunda yakalanan 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi ise sakat kaldı. Resmi olmayan bilgiler ise kan dondurucuydu: 50 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği, 100 bine yakın insanın da yaralandığı iddia edildi. Kamu denetiminin yetersiz kaldığı, çarpık kentleşmenin bilimin yerini aldığı, inşaat sırasında eksik malzemelerin kullanıldığı ve aşırı kâr hırsı ile hareket edildiği her zaman söylendi; kader demenin yanlışlığı üzerine her daim konuşuldu. İhmalin yanı sıra zaman aşımı, ertelenen cezalar ve mahkum edilmeyen onlarca suçlu herkesi kahretti. 

Arama kurtarma çalışmaları esnasında mutlak sessizlik içinde yankılanan bu cümle hâlâ kulaklarımızda...

"Olayın insani boyutundan çok ilahi boyutu var. Bu felaketi imanımızla aşacağız. Bilimin iflas ettiği bir noktadayız. Allah’ın izniyle, imanımızla, yüreğimizle bu meseleyi aşacağız."

"Olayın insani boyutundan çok ilahi boyutu var. Bu felaketi imanımızla aşacağız. Bilimin iflas ettiği bir noktadayız. Allah’ın izniyle, imanımızla, yüreğimizle bu meseleyi aşacağız."

Depremin çaresizliğini ve insanların yalnızlığını hatırladığımız 'Sesimi duyan var mı?' sözlerinin yanı sıra, sanki bugünün kopyası sözler o zaman da sarf edilmişti. Deprem konusunda bir araştırma komisyonu kurulması için bir araya gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde MHP Grup Başkanvekili İsmail Köse şu sözleri sarf etti: 'Olayın insani boyutundan çok ilahi boyutu var. Bu felaketi imanımızla aşacağız. Bilimin iflas ettiği bir noktadayız. Allah’ın izniyle, imanımızla, yüreğimizle bu meseleyi aşacağız.'

"Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin."

"Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin."

2014 yılında Türkiye Cumhuriyet tarihinin en kara günlerinden birini yaşadı. İş güvenliğinin hiçe sayıldığı, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı ve sonrasında yaşanan olaylarla hiç ders çıkarılmadığının anlaşıldığı Soma'daki maden faciasında 301 -dile kolay- madencimizi kaybettik. Bakanın gömleğinden danışmanın tekmesine kadar pek çok konuda canımızın yandığı bu faciadan kurtulan Murat Yalçın'ın ambulanstaki bu sözleri ciğerimizi dağladı.

"Oğlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?"

"Oğlum yüzme bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?"

Soma'daki maden faciasının hemen ardından Ermenek'te de canımız yandı. Sorumlular hakkında açılan davalar, delil yetersizliği, işsizlik, iş güvenliğinin ve işçi sağlığının hiçe sayılması... Bunların hiçbiri bir annenin bu merakını gideremez: Faciada oğulları Kerim ile Ali'yi kaybeden Saadet Haznedar'ın bu sözlerine kulak tıkayan, değirmene su taşımaya devam eden, devranın döneceğini unutan herkesin bu acıyla sınanmaması dileğiyle...

"Kapanmasın diye telefonun faturasını ödüyoruz."

"Kapanmasın diye telefonun faturasını ödüyoruz."

Ankara 10 Ekim 2015 gününe Cumhuriyet tarihinin en acılı haberlerinden birine uyandı. Adı üstünde olan barış mitinginde 100 kişi yaşamını yitirdi, kana bulanan garın önünde bir geçit şeklinde acıyı yaşadık. O gün orada bulunan Gözde Aslan'ın annesi Mehibe Aslan, kaybettiği kızının ardından telefonunu kapattırmaya kıyamadı.

“Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.”

“Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda.”

2013 yılında, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın Edirne ziyareti sırasında yanına giderek yardım isteyen Dilek Özçelik, kanser ilaçlarının temin edilmediğini söyleyerek yardım istedi, Bayraktar da kendisine para uzattı. Lenf kanseri olan 27 yaşındaki Dilek'in tek isteği kanser ilaçlarının temin edilmesiydi ama kendisine dilenci muamelesi yapıldı. Bu sözleri ise beynimize kazındı.

"Manavın yanından geçerken meyveleri görüp, canları çeker, isterler diye montunun önünü açıp gözlerini kapatarak götürüyor musun? Ben öyle yapıyorum. Başka çarem kalmadı.”

"Manavın yanından geçerken meyveleri görüp, canları çeker, isterler diye montunun önünü açıp gözlerini kapatarak götürüyor musun? Ben öyle yapıyorum. Başka çarem kalmadı.”

Adana'da simit satıcılığı yapan 36 yaşındaki Şahin Yıldız, polislere neden intihar girişiminde bulunduğunu yürek burkan bir soruyla anlattı: “Size bir soru soracağım, senin iki çocuğun var, birinin adı Sena, diğeri Nisanur, onlarla beraber olduğunda, manavın yanından geçerken meyveleri görüp, canları çeker, isterler diye montunun önünü açıp gözlerini kapatarak götürüyor musun? Ben öyle yapıyorum. Başka çarem kalmadı.”

category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
371
113
17
14
14
3
2
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Kartal Ata

Ülkemiz mükemmel de yönetenler de sorun var. bir salsalar bizi güzel insanlar yönetse şu memleketimi ATATÜRK gibi halkını düşünen düşüncelerle. o zaman hiç b... Devamını Gör

Viyol10sel

O zaman halk bilinclenir, halk bilinclenirse koyun olmaktan çıkar sorgulamaya başlar sorgulanaya başlarsa da yolsuzluk, ihanet, ajanlik terör örgütlerine cem... Devamını Gör

marine-offizier

yillardir kimin tarafindan yönetildigi belli olan, kontrol görevindeki kurum ne hikmetse, tepki odaginda degil, yok bakanin talihsiz aciklamasi yok bilmem ne... Devamını Gör

Kara

Biri çürük binalar yaptık diyor aynı şekilde devletten milyarlarca dolar teşvik alıyor, diğeri simit satarak geçinmeye çalışıyor ve çocuklarım meyve istemesi... Devamını Gör