İstanbul Trafiğine Karşı Koyun!
Saat 9′a geliyor. “Artık kış gelse de…” diyebilecek kadar yaz mevsimindeyiz. Trafik yaz günleri, gündemde trafiği ilgilendirecek bir durum olmadığı zamanlardaki kadar yoğun sadece. Kapıyı yavaşça arkamdan kapatırken asansör çağırdım. Çünkü aman aman tek bir işi yapmak bana göre değil. Anadolu Yakası’nın botokslanmış yeni yüzü, Ataşehir’den İstanbul’un nakil edilen kalbi Beşiktaş’a geçeceğim.
O kadar yorgun hissediyorum ki kendimi, yaz sıcağında toplu taşımaya binmek düşüncesi bile ecel terleri döktürüyor. Geç kalacağım. Taksi. Tek çözüm taksi. Bu zamanlarda taksiye binmeden önce İBB Trafik uygulamasını kontrol ederim. Ettim. Trafik birazcık köprüde var ve gerisi rahat. Yorgun kolumu geçen sarı arabalara kaldırdım. Bir tanesi durdu. “Karşıya geçeceğim.” dememle; “İkinciden geçersem olur.” cevabını yapıştırdı. Binmedim tabii. İkinci taksi durdu. Yine karşıya geçeceğimi söyledim. O da “Trafik var ama Ü…” demeye başladı ve sözünü kestim “Üsküdar’a gitmek istemiyorum.”. Tabii bu arkadaşlar cevap vermeden önce karşıda nereye diye sormayı unutmuyorlar. Ben Üsküdar’a gitmeye niyetliysem, niye Beşiktaş diyeyim? Beşiktaş’a inince tekrar taksiye mi bineceğim? Ondan önce taksiler neden bu kadar müşteri seçici oldular?
Bu yazıyı beni almayı kabul eden 3. takside yazıyorum. Belki 5 dakika trafikte kalmışızdır. Bu taksi çilesi bitmiyor. 10 taksiye biniyorsam sadece 2 tanesinde kendimi rahat ve güvenli hissediyorum. Diğerlerinde ise diken üstünde ve huzursuzum. İstanbul’da taksilerin bir lüksten ziyade ihtiyaç olduğunda hemfikir olmamız lazım.
Peki yılların İstanbul trafiğine, acımasız toplu taşımasına ve suratsız taksilerine çözüm bulamamış İstanbullu (ya da yönetim) bu işkence karşısında sessiz mi kalacak? Tabii ki hayır. Dijitalin omuz verdiği çözümler sayesinde dişe diş savaşacağız. Toplum kaynaklı projelerin yaygınlaşmasıyla ihtiyacımız olduğunda daha insaflı taksicilerle karşılaşacağımızı umuyorum. Paylaşım ekonomisi (shareconomy) 2014′ün zirveye tırmanan trendlerinden biri. Bu trendden yola çıkarak da birkaç proje öne çıkıyor.
Bu projelerden bazıları ise şöyle:
Tek Araba Gidelim (TAG): Mobil uygulama olan TAG, aslında bir araba paylaşma sistemi. Uygulamada gideceğiniz yeri ve zamanı belirliyorsunuz. Arabası olanlar hem sizi yol güzergahları üzerinden alıyorlar. Bu şekilde gidecekleri yere bir yol arkadaşı bulup para kazanıyorlar. Siz de hem toplu taşıma derdi olmadan rahat bir yolculuğun keyfini çıkarıyorsunuz, hem de taksi ücreti (veya huzursuzluğu) cebinizi yakmıyor. Uygulamayı buradan inceleyebilirsiniz.
Yol Yola: Yol Yola da paylaşım ekonomisi trendinin doğurduğu sosyal yolculuk paylaşımından oluşuyor.Servisle: Bu hizmet ise evden işe toplu taşıma olayını bir tık yukarı çıkarıyor. Destinasyon bilgilerinizi doldurup servis teklifi alıyorsunuz ve online olarak teklif alarak her gün gidiş güzergahınızı sabitlemiş oluyorsunuz. Servisle hizmetine de buradan göz atabilirsiniz.
Yakında bu tür girişimler paylaşım ekonomisini ”modern” toplumumuza daha hızlı kabullendirecek. ”Modern” dedim çünkü bizim kültürümüz paylaşım ekonomisini çoktan benimsemiş; Anadolu’da ekmek yapmak için aynı fırını sırayla paylaşan kadınlar bir örnek mesela…
Yorum Yazın