Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
İş Hayatının Stresinden Bunalıp Butik Pastane Açan Selin'in İbretlik Öyküsü
Dışarıdan gören birisi için güzeldir beyaz yakalı olmak. Ütülü kıyafetler, klimalı ortam, uzaktan hiç bitmeyecek sanılan yemek kartları, happy hour'lar... Davulun sesi birçok kişiye uzaktan hoş gelebilir. Hatta kahramanımız Selin de bu hayallerle beyaz yakalı oldu.
Bir sürü başarısız iş görüşmesi oldu. Babası “önemli” insanları devreye soktu ama Selin uzun süre işsiz kaldı. 2 sene önce transkriptine gururla bakan Selin artık televizyonda evlilik programlarına bakıyordu.
Ancak bu böyle gitmemeliydi. Her işsiz fakülteli gibi bir banka sınavına başvurdu Selin. Sabahlara kadar yıllardır “Ulan geçmişin geçmişi miydi? Yoksa yakın geçmiş miydi? Yakın geçmişse normal geçmişten farkı ne? Yet, already falan diyor. Aha bir de have çıktı.” diye hayıflandığı Present Perfect Tense çalıştı. Özenle aldığı renkli ve fosforlu kalemlerin mürekkepleri donmuş, kumarbaz eniştesinin sarı kıraathane kalemleriyle alıyordu notlarını.
Her karanlığın bir aydınlığı olurdu. Son mülakatta işe alındığını öğrenince içinde tekrar kelebekler uçuştu Selin’in. İlk maaşında çevresindekilere söz verdiği hediyelerin tutarı maaşının beş katı olabilirdi ama sonuçta almıştı bir kere işi.
İdealist Selin yeni işine büyük bir hevesle başladı. Masasına post-it’ler, ailesiyle Kemerburgaz’da yaptıkları piknikte çektikleri fotoğrafı yerleştirip özel alanını kişiselleştirdi. Aynı hevesi her dönem başında defterlerini yenileyip defterin önüne yapıştırdığı etikette 8-9-10 diye giden yeni sınıfının adını yazarken de yaşıyordu.
Selin’in çalıştığını bir şekilde belirtmesi gerekiyordu. Ofis arkadaşlarıyla selfieler, şirket etkinliklerinden fotolarla layka doyan Selin beklediği kadar çok kazanamıyordu. Hatta maaşının önemli bir kısmını ofisin altındaki kafeye bırakıyordu. İş çıkışı kariyer ve kim kimin kuyusunu kazmış tarzı küçük gıybetlerden ayrı bir zevk alıyordu.
Birkaç ay geçti. Artık beyaz yakanın, yaka kartının, girişte öten otomatın ilüzyonu geçmiş, mobbingi, gereğinden esnek çalışma saatlerini, prezentabıl olması gerekliğinin oluşturduğu baskıyı ensesinde hissetmeye başlamıştı. Yine her zaman oturdukları plazanın kahvecisinde karar verdi Fransız filmlerinden özendiği butik pastaneyi açmaya.
Evden ilk başlarda “sigortalı iş, yazın serin, kışın sıcak” olarak nitelenen işten çıkmasının yanlış olduğu sesi yükseldi. Eski çalıştığı bankadan kredi çekip butik pastanesini açmıştı Selin. Hem hayalindeki işi yapacak hem de amirin, müdürün ağız kokusunu çekmeyecekti.
Kendi deyimiyle minnoş pastalar yapan Selin, bebek mavisi ve pudra pembesi sandalyeleri, cupcake desenli mutfak eşyalarıyla ilk başlarda mutlu olsa da satışlar pek istediği gibi gitmiyordu. Kapış kapış satılacağını umduğu pastalar maliyeti yüksek diye alıcı bulmuyor, Selin hafiften işi bıraktığına pişman oluyordu.
Bir gün bir fırıncı uğradı. Dükkanın sabahları boş durmaması gerektiğini, asıl bereketin sabah olduğunu ballandıra ballandıra anlattı. Sabahları millete poğaça satsa en azından kira çıkardı. Selin ilk başlarda bunu idealist kişiliğine ve dünyanın en şirin pastalarını yapması hayaline yediremedi. Hayallerine göre sadece en iyi pastaları yapıp satmalıydı ama şartlar onu hayalini kurduğu dükkandan edecekti. İstemeye istemeye kabul etti Selin o yağlı, içinde malzemenin kokusu olan poğaçaları satmayı. Kural çok basitti; susamlılar kaşarlı, yassılar patatesli, yuvarlak olanlar sade. Sanki yıllar önce tüm fırıncılar gizli bir ant içmiş gibiydi.
İşler düzeldi. Kazancı da iyiydi ama eski Selin’den eser yoktu. Para hayallerde değil gerçeklerdeydi. İlk başta Celine Patisierre yazan tabelayı kaldırdı. Daha sonra bir ustayla anlaşıp kenara tavuk döner tezgahı açtı. İşler hayal etmediği yerlere varıyor, masanın üstündeki vişne desenli yapıştırmaların yerini içinde pörsümüş biber turşusu olan kutular alıyordu. Selin minnoşluğunu, idealist duruşunu bozmuş, gözünü para bürümüştü. Camekan boş duruyordu. Oraya da gözleme açan yerel kıyafetli bir teyze koydu.
Selin hayali olan pembe Vespa yerine, az yaktığı ve mal getirip götürmesi kolay olur diye uzun kasa Doblo aldı. Çekmecesinde şirin not kağıtları yerine it kopuk bulaşmasın diye satın aldığı emanet vardı. Güngören’de ikinci şubeyi açan Selin hayallerinden çok farklı bir yerdeydi.
Bir gün öğle tatiline çıkmış bankacıları görünce hüzünlendi Selin. Ne hayalleri vardı ne olmuştu. Fransız tipi butik pastanenin kendi halindeki sevimli sahibi değil, tavuk döner baronuydu. Kemerburgaz'da ailesiyle çektirdiği fotonun yerine duvarda mekanına uğramış ünlülerin fotoğrafları vardı. Selin dışarıdaki taburesine oturdu, bir sigara yaktı ve uzaklara daldı ve içinden şöyle dedi; 'Nabıcan ekmek parası...'.
Yorum Yazın
Gerçek bir hikaye mi bilmiyorum ama kurguysa gerçekten çok sikindirik olmuş editor kardeş kusura bakma. Bankadan her kredi çekebilen butik pastane açıp başar... Devamını Gör
Bu galeriyi okumak gelecek kaygıma artı kaygılar ekledi.
sahi, değdi mi umudumu kırmaya?