Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bir ‘Hesaplı Alışveriş’ Öyküsü | Çiğdem Toker | Cumhuriyet
Değeri önce 37 milyon lira olarak saptanan arsa, üç yıl sonra 17 milyon lira azalmış olarak satışa çıkarılıyor, ihaleyi BİM alıyor
Bugün; bankacılık krizinin, pek az tartışılan ama bir o kadar da çarpıcı sonuçlar üreten bir yönüne; mülkiyet dönüşümü ve hukuk güvenliği boyutuna dair bir dosyayı paylaşacağım.
Konu, İstanbul’da 3. anayola ve 3. köprüye yakın bir arsanın ihale öyküsü.
Kriz döneminde, kamu alacağının tahsili amacıyla, -bütün banka patronları gibi- sahibi olduğu bankanın (İktisat Bankası) yanı sıra, mal varlığına da el konulan işadamı Erol Aksoy ’un Boğazköy’deki 55 bin metrekarelik arsası...
Önce üstünden üç yıl geçmesine karşın, haber değeri özelliğini koruyan gelişmeyi paylaşalım:
Anlayamıyor musunuz? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Hikaye karışık değildir.
2007 ve 2008. Laikçi ve ulusalcı bir boğma kemendiyle karşı karşıya kalan, kapatma davasıyla devlet alanında çıplak hale düşen AK Parti, yanı başında tek güç olarak cemaat mensubu polis ve yargıçları bulmuştu.
Siyasi iktidar biraz mücadele saiki, biraz demokratik ilkeler baskısıyla direnç gruplarına, hatta 367 meselesinde olduğu gibi direnç çetelerine ve askeri vesayetin baskın dokusuna karşı hamleler yapmaya başladı. Özel yetkili savcılık ve mahkemeler düzenlemesiyle korunaklı alanlara girilmesine imkan sağlıyor, açıyor, cemaat yaygın yapısıyla ve mensuplarıyla yeni adli refleksi temsil ediyor ve yol alıyordu.
Kalan Son Özgürlük Kırıntılarını Ezmek | Mehveş Evin | Milliyet
Twitter ve Youtube martta kapatıldığında, dünyadan gelen tepki büyük oldu. Engel kalktıktan sonra bile aylarca sansür konuşuldu, hâlâ da konuşuluyor... Time dergisi, 2014’te sosyal medyada en çok ses getiren olayları arasında “Türkiye’de Twitter’ın engellenmesini” gösterdi.
İnternet yasası dahil olmak üzere, sosyal medyaya erişim engelleri bu yılki AB İlerleme Raporu’nun en can yakıcı mevzusuydu. Çünkü söz konusu düzenleme ve yasaklar, yurttaşların birebir ifade özgürlüğüne müdahale etmek anlamına geliyordu.
Milli Eğitim Şûrası'nın Iskaladıkları | Mehmet Alper Dinçer | Al Jazeera
Şûra’nın gündemini karma eğitim, okul öncesinden liseye din dersleri, kokteyl hazırlama dersleri ve Osmanlıca tartışmaları önemli ölçüde işgal etti ve eğitimin niteliğine ilişkin ele alınması beklenen pek çok önemli konunun değerlendirilmesi mümkün olmadı.
Kamuoyunda 19. Milli Eğitim Şûrası’nın aldığı kararlar kadar, almadığı kararların da tartışılması gerekiyor. Özel eğitim (özel gereksinimli öğrencilere yönelik eğitim), eğitimde bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımı, İngilizce ve diğer yabancı dillerin öğretimi, yenilikçilik ve girişimcilik öğretimi gibi konuları tümüyle ıskalayan Şûra, televizyon ve gazetelere sadece karma eğitim ve din dersleri boyutlarıyla yansıdı. Oysa, Şûra kararları ve Milli Eğitim ve Kalkınma Bakanlıklarının hazırladığı üst politika belgeleri arasındaki uyuşmazlığın nedenlerinin ortaya konulması gerekiyor.
2-6 Aralık’ta Antalya’da gerçekleştirilen 19. Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararlar, Türkiye’de eğitim politikası tartışmalarını alevlendirdi.
Açılın, Meydan Sivil Toplum Örgütü Görsün! | A. Turan Alkan | Zaman
28 Aralık 2011 akşamı Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-16 uçakları, Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında, içlerinde üst düzey PKK yöneticisinin bulunduğu istihbaratıyla kalabalık bir topluluğun üstüne bomba yağdırdılar.
Olayda 34 kişi öldü, bir kişi sağ kurtuldu. Birkaç saat sonra vurulanların terörist filan olmayıp Irak’tan Türkiye’ye kaçak sigara ve mazot getirerek evlerine ekmek parası kazanmaya çalışan Kürt menşeli genç kaçakçılar olduğu anlaşıldı.
Ortalık birbirine girdi. Ortada bir yanlış istihbarat değerlendirmesi olduğu açıktı. Bir ara istihbaratın ABD denetimindeki insansız hava araçlarından sağlandığı ileri sürüldü.
PKK İle Müzakere Takvimi Bakın Nerede Açıklandı? | Murat Yetkin | Radikal
Çözüm süreci hem hükümet hem de PKK tarafından gelen açıklamalarla hızlanmış görünüyor.
Açıklamalar bazen birbirini yalanlar, güvensizlik beyan eder nitelikte olsa da, sıklaşması ciddi bir hareketliliğe işaret ediyor.
Daha iki gün önce PKK’nın askeri kanat sorumlusu Murat Karayılan, daha önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından açıklanmaması istenen bazı müzakere ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşmıştı. Buna göre, süreç planlandığı üzere işlerse, PKK 15 Mart’ta silahlı mücadeleye son verdiğini açıklayacak, 15 Nisan’da Abdullah Öcalan PKK Kongresine katılacaktı.
Karayılan, halen İmralı’da hapis tutulan Öcalan’ın video-konferansla mı kongreye katılacağını, yoksa dışarı mı çıkacağını söylemiyordu ama süreç sonunda serbest kalacağını söylüyordu.
Dil ve Felsefe | Murat Belge | Taraf
Tayyip Erdoğan bir hikmet buyuruyor; ertesi gün on beş, yirmi kişi “ Öyle değil, böyle ” tarzı cevap veriyor. Bu bir kural ve bir kalıp haline geldi. Güne böyle başlıyoruz.
Son hikmet dil konusundaydı, Türkçe üstüne. Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadar saçtığı hikmetler arasında en kabul edilir gibi duranı bu oldu bence. Diyor ki gece yattık, sabah kalktık, baktık ki dil değişmiş. Tabii değişen “ dil ” değildi, “ alfabe ”ydi, ama üç aşağı beş yukarı, böyle olmuştu.
Arkasından, “ Türkçe ile felsefe yapılmaz ” yargısı geliyor. Erdoğan, belli ki, “ Öz Türkçe ”yi kastediyor. Bu doğru mu? Bence, evet, bir ölçüde doğru.
Zeki Üçok'a Nasıl İnanalım? | Nazlı Ilıcak | Bugün
Cemaat’in “terör örgütü” ilan edileceğinin işareti önceden gelmişti. Tahşiye operasyonunu 23 Mart 2014 tarihli Sabah Gazetesi haber vermişti: “Kardeşlerine bile tuzak kurdular.”
9 ay sonra gereği yerine getirildi. 14 Aralık 2014’te, medya mensuplarına ve polise yönelik bir operasyon başladı. Tahşiye’yi, başka davaların izleyebileceği de söyleniyor. Hatta Hrant Dink suikastı bile Cemaat’in omzuna yıkılmak isteniyor. Bunun da haberi 8 ay evvel kamuoyuna yansımıştı. Emekli hâkim Albay Zeki Üçok, “Paralel yapının silahlı gücünü deşifre etti” şeklindeki bir haberi Akşam Gazetesi manşetten verdi.
Erdoğan Savaşı Sahiden Kazandı mı? | Ruşen Çakır | Haber Türk
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan birkaç gündür, “Türkiye paralel yapıyla mücadelesini kazanmıştır, kazanmaya devam ediyor” diyor. “Paralel yapı” dan kastettiği tabii ki Fethullah Gülen Cemaati ve özellikle onun devlet içindeki örgütlenmesi. Erdoğan “mücadele” diyerek durumu bir ölçüde yumuşatıyor, ama sırf son bir yılda yaşananlara baktığımızda bir savaş, hatta “topyekûn bir savaş” ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.
Her ne kadar öznesi olarak “Türkiye” yi gösterse de, bu, esas olarak Erdoğan ’ın savaşı ya da kendi deyimiyle mücadelesi. Zira 17-25 Aralık sürecinde alenileşen savaşta Cemaat’in, daha doğrusu Fethullah Gülen ’in ana hedefi, AKP iktidarından ziyade doğrudan Erdoğan ’dı. Hatta Cemaat’in ilk tercihinin Erdoğan ’sız bir AKP iktidarı olduğunu bile düşünebiliriz.
Bunların Babaları da Böyle Değil miydi? | Mehmet Barlas | Sabah
Bunların babaları da böyleydi... ' Dövizimiz harcanır ' diyerek televizyonun Türkiye'ye gelmesini 30 yıl engellemediler mi? ' Zap Köprüsü var mı ki ' diyerek Boğaz Köprüsü'nü engellemeye çalıştılar... ' İhracat yaparsak içeride aç kalırız ' diye Özal'ı eleştirdiler. PTT'nin ' Telefon 'unun özelleştirilmesini engellediler...
Şimdi cep telefonunu ellerinden düşürmüyorlar bunlar... Şimdi de 3'üncü Boğaz Köprüsü'ne, yeni havalimanına karşılar. Neymiş? Bu havalimanının yapılacağı arazi bataklıkmış. Bunu söyleyen sözde teknik adamların, ada serpintileri ile bataklıklar üzerinde Milat'tan önce Venedik'i kuran zanaatkârlardan geri oldukları kesin **değil mi?