onedio
Görüş Bildir

Tolga Şardan Haberleri

Tolga Şardan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Tolga Şardan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Jandarma ‘Yol'dan Çekildi
Adana’da MİT’e ait TIR’ların arandığı transit karayolları üzerinde jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamı polise devredildi. Jandarma operasyon, denetleme ve arama yapamayacak Adana’da Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) ait TIR’ların aranması nedeniyle yaşanan krizin ardından harekete geçen Adana Valiliği, il sınırları içinde kalan transit karayolları üzerindeki jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamını polise devretti. Jandarma, bu bölgede operasyon, denetleme ve aramaya yapamayacak. Milliyet gazetesinden Tolga Şardan’ın haberine göre MİT’e ait üç TIR’ın patlayıcı madde taşıdığı iddiasıyla savcılık talimatıyla, Seyhan ilçesin’de 19 Ocak’ta Adana İl Jandarma Komutanlığı’nca aranmak istemesiyle başlayan tartışmalar yeni boyut kazandı. Benzer olayların yaşanmasını önlemek amacıyla harekete geçen Adana Valiliği, polis ve jandarma sorumluluk alanlarını yeniden belirledi. 140 km’de değişiklik Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un başkanlığında yürütülen çalışmayla kentin Pozantı’dan başlayan ve Ceyhan ilçesi sınırları içinde kalan D-400 Devlet Karayolu ile O- 52 Tarsus - Adana - Gaziantep (TAG) Otoyolu’nun, jandarmanın sorumluluk alanı içinde kalan bölgelerin tamamı Adana İl Jandarma Komutanlığı’ndan alınarak Adana İl Emniyet Müdürlüğü’ne devredildi. Bölgenin bütünü polis sorumluluk bölgesi haline geldi. D-400 Devlet Karayolu ile O-52 TAG Otoyolu’nun Tarsus bölgesindeki sorumluluklar ise eskiden olduğu gibi yine Mersin Valiliği üzerinde kaldı. Adana’da polis birimleri ortalama uzunluğu 135- 140 kilometre olan otoyol ile devlet karayolunun güvenliğini sağlamakla yükümlü olacak. Çevre de genişledi Düzenlemeyle sadece iki büyük karayolu değil, çevresindeki yerleşim yerlerinin de her türlü güvenlik sorumluluğu polise devredildi. Adana Valiliği’nce Adana İl Jandarma Komutanlığı ile Adana İl Emniyet Müdürlüğü arasında yapılan özel protokol sonrasında 144 köy de polis sorumluluk bölgesine aktarıldı. Böylece kentin idari yapılanmasındaki polis sorumluluk bölgesi artırılırken, özellikle D-400 Devlet Karayolu ile O-52 TAG Otoyolu üzerinde yaşanacak adli olaylara sadece polisin müdahale etmesi sağlandı. Nasıl belirleniyor? 5442 sayılı İller İdaresi Yasası’nda il valisinin görev ve yetkileri bölümünde “Vali, her ilin genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur”, “Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır” hükümleri yer alıyor. Bu hükümler, polis ve jandarmanın sorumluluk alanlarının belirlenmesinde valiye yetki veriyor. 1961 tarihinde Bakanlar Kurulu’nca imzalanan “Emniyet ve Asayiş İşlerinde İl, İlçe ve Bucaklardaki Jandarma ve Emniyet Ödevlerinin Yapılması ve Yetkilerinin Kullanılması Suretini ve Aralarındaki Münasebetleri Gösterir Yönetmelik”te, 2009’da değişiklik yapıldı. Bu değişik doğrultusunda emniyet ile jandarma arasında görev bölüşümü konusunda protokoller yapılıyor. Yönetmeliğin konuyla ilgili 3. Maddesi şöyle: Esas olarak il ve ilçe belediye sınırları içindeki bölge polisin sorumluluk alanını; il ve ilçe belediye sınırları dışında kalan bölge ise jandarmanın sorumluluk alanını oluşturur. Kolluk birimlerinin personel, araç, gereç imkânları ve hizmet gerekleri göz önünde bulundurularak belediye sınırları dışında kalan yerlerden bir kısmı polisin görev alanı; belediye sınırları içinde olmakla birlikte şehir meskûn alanlarına uzak bazı yerler ise jandarmanın görev alanı olarak tespit edilebilir. Görev ve sorumluluk alanlarını belirleyen protokol ve ekindeki harita veya kroki ile diğer eklerin komisyonca onaylanacak birer örneği mülki amirlik, jandarma ve emniyet birimlerinde dosyalanır. Bunların birer örneği İçişleri Bakanlığı’na gönderilir.TOLGA ŞARDAN | Milliyet
‘Eş-Şebab’ Alarmı
Geçen eylülde Kenya’da bir alışveriş merkezini bombalı saldırıyla kana bulayan El Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütünün Türkiye’de eylem yapacağı bilgisi Emniyet’i harekete geçirdi. Tüm illerde güvenlik önlemleri alınıyor Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), il emniyet müdürlüklerine gönderdiği yazıyla, Kenya ve Somali’de El Kaide bağlantılı terör eylemleri gerçekleştiren Eş-Şebab örgütünün Türkiye’yi hedef aldığını ortaya çıkardı. EGM, il emniyet müdürlüklerine gönderdiği uyarı yazısında, örgütün, Türkiye’de eylem yapmak amacıyla Somali kökenli Kanada vatandaşı Jamal Mohammed Dirie’yi görevlendirdiğini açıkladı. EGM, eylemlere karşı önlem alınması talimatını verdi. Kenya’yı kana buladılar Milliyet’in aldığı bilgiyi göre, Suriye’deki çatışmalarla birlikte Türkiye-Suriye sınır hattında yoğun faaliyet gösteren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı El Kaide bağlantılı terör örgütünün eylemlerini önlemeye yönelik çalışmalar yapan EGM, yurtdışı bağlantılı önemli bir bilgiye ulaştı. Geçen Eylül ayında Kenya’nın başkenti Nairobi’de Westgate adlı alışveriş merkezine bombalı saldırı düzenleyen El Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütünün Türkiye’de eylem yapmayı planladığını tespit eden EGM, tüm il emniyet müdürlüklerine uyarı yazısı gönderdi. Tüm iller uyarıldı Özellikle Afrika kıtasında aktif biçimde El Kaide bağlantılı eylemler yapan örgüt, Türkiye’nin Somali Büyükelçiliği’ne bombalı eylem düzenlemişti. Eş-Şebab örgütünün, Türkiye’deki eyleminde Somali kökenli Kanada vatandaşı Jamal Mohammed Dirie’yi görevlendirdiği anlaşıldı. Bu tespitle birlikte harekete geçen EGM, il emniyet müdürlüklerine gönderdiği yazıda, Dirie’nin bu yıl içinde Ankara’daki ABD Büyükelçiliği veya Türkiye’deki bir binaya yönelik eylem gerçekleştirmek maksadıyla Ankara’ya gelebileceğine dikkati çekti. Pasaportları ele geçirdi EGM, yazıda Eş-Şebab örgütünün Kanada veya Avrupa’da yaşayan Somali kökenli göçmenlerin pasaportlarını ele geçirerek Dirie’nin Türkiye’deki eylemine katılacak diğer eylemcilerin Türkiye’ye girişlerinin kolaylaştırılmaya çalışıldığını bildirdi. Dirie’nin Abdirahim Mohammed Eid sahte ismine ait Somali pasaportuna sahip olduğu belirtilen yazıda, kendisinin Mogadişulu bir eşinin olduğu ve Somali’de Mogadişu ve Hargeisa bölgeleri arasında yaşadığı vurgulandı. Tolga Şardan | Milliyet
Jandarma ve Polis Entegre Çalışacak
İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı taslağa göre yeni güvenlik konseptinde jandarma ve polis entegre biçimde görev yapacak. Jandarma Komutanlığı ismi kalkacak ve İl Jandarma Müdürü makamı oluşturulacak İçişleri Bakanlığı, Jandarma ve emniyet birimlerinin yeniden yapılandırılması konusunda çalışmalarını olgunlaştırarak özel bir taslak hazırladı. Halen üzerinde çalışılan taslakta, uzun zamandır jandarmanın yeniden yapılandırılması konusundaki çalışmalarla 17 ve 25 Aralık süreci sonrasında emniyet teşkilatının yeniden yapılandırılması konusundaki çalışmalar birlikte ele alındı. Taslağa göre yeni güvenlik konseptinde jandarma ve polis entegre biçimde görev yapacak. Doğrudan valiye bağlı çalışan emniyet müdürü ile il jandarma komutanı, vali yardımcısı statüsündeki “İl Emniyet Başkanı”na bağlı olacak. Jandarma Komutanlığı ismi kalkacak ve il jandarma müdürü makamı oluşturulacak. Jandarmadaki subaylar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na geçecek, astsubay ve uzmanlar ise yeni yapılanmada görev alacak. Emniyette de rütbe ve sınıflar yeniden düzenlenecek. Emniyet amirliği kalkacak, başkomiserlik ve komiserlik yerine üst komiser, komiser, alt komiser ünvanları gelecek. İl emniyet müdürü de il polis müdürü adını alacak. Milliyet’in aldığı bilgiye göre, İçişleri Bakanlığı, hem 17 ve 25 Aralık süreci sonrasında emniyet kadrolarında başlatılan personel profili değişikliği, hem de AB standartlarına uygun bir güvenlik yapılanması için kolları sıvadı. İçişleri Bakanı efkan ala’nın talimatıyla Emniyet Genel Müdürlüğü Strateji Dairesi Başkanlığı bünyesinde oluşturulan çalışma grubu yeni teşkilatın oluşturulması için alternatif görüşler ışığında özel bir taslak ortaya çıkardı. Taslak hazırlanırken, bir çok unsur gözönüne alındı. Jandarmanın AB’ye uygun yapılandırılması ile ilgili son tarih 2014 olarak belirlenmişti. Emniyet teşkilatında da özellikle müdür rütbesinde ortalama 700 kişinin terfi sırasında bulunması ve bu müdürlere yer bulunması zorunluluğu ile Fethullah Gülen cemaatine yakın isimlerin farklı görevlere atanması nedeniyle yaşanan kadro değişimi de gözönünde bulunduruldu. Rütbeler düzenlendi Bu çerçevede, jandarmayla polisin eşgüdümlü çalışması için yapılanmaya gidildi. Halen kentlerde il emniyet müdürleri ile il jandarma komutanları doğrudan valiye bağlı olarak görev yapıyor. Taslakta, il emniyet müdürleri ile il jandarma müdürlerinin makam ve rütbeleri yeniden düzenlendi. Bu isimlerin üzerinde doğrudan valiye bağlı olan “il emniyet başkanı” kadrosu oluşturuldu. Jandarma ve emniyet sorumlularının başkana bağlı görev yapması benimsendi. Vali yardımcısı statüsünde olacak il emniyet başkanlığı makamına bu nedenle mülki idare sınıfından bürokratlar oturacak. Alt ve üst müdür Taslakta, jandarma komutanlarının yerini, il jandarma müdürlerinin alması düzenleniyor. Buna göre, il emniyet başkanına bağlı olarak il polis müdürü adını alacak emniyet müdürü ile il jandarma müdürü adını alacak il jandarma komutanı görev yapacak. Jandarma teşkilatındaki “komutan” tanımı ise AB standartları doğrultusunda kaldırılacak. Jandarma müdürüne bağlı görev yapacak jandarma personelinin unvanları da buna göre düzenlenecek. Halen jandarma teşkilatında görev yapan subaylar Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na geçecek. Yeni oluşturulacak güvenlik biriminde astsubaylar ile uzman çavuşlar görev yapacak. Ancak isteyen özellikle albay rütbesindeki personelin “İl Jandarma Müdürü“ olması sağlanacak. Ayrıca, il polis müdürünün altında ise yine dört yıldızlı emniyet müdürleri “yardımcı” olarak görev yapacak. Halen emniyet teşkilatında tek yıldız (4. sınıf), iki yıldız (3. sınıf), 3 yıldız (2. sınıf) ve dört yıldız (1. sınıf) taşıyan emniyet müdürleri ayrımı bulunuyor. Taslağa göre, sözkonusu sınıf farkı ortadan kalkacak. Müdürler, “Alt Müdür” (tek yıldız) ve “Üst Müdür” (İki yıldız) olarak tanımlanacak. 3 yıldızlı polis müdürlüğü kaldırılacak. Halen, dört ayrı sınıfta 3’er yıl olan bekleme süreleri ise alt müdürle 6 yıl, üst müdür rütbesinde ise 5 yıl olacak. Böylece şu anda dört yıldız taşıyan emniyet müdürleri il müdürü ya da yardımcısı olacak. Altındaki rütbelerde ise üst ya da alt müdürler bulunacak. 11 yılda en üst rütbe Böylelikle 9 yılda 1. sınıf emniyet müdürlüğüne gelebilen müdürler yeni uygulamaya başlanması halinde 11 yılda en üst rütbeye ulaşabilecek. Bu düzenleme nedeniyle Emniyet Müdürlüğü Rütbe Terfi Komisyonu’nun 2014 yılı çalışmaları çerçevesinde sadece 1. sınıf emniyet müdürlüğüne yönelik terfilerin gerçekleştirildiği belirtildi. Amir ve başkomiserlik kalkıyor Yeni düzenlemede, başkomiserlikten 4. sınıf emniyet müdürlüğüne geçişin arasında yeralan “emniyet amirliği” rütbesi de ortadan kalkacak. Teşkilata amir olarak başlayan polisler “alt komiser”, “komiser” ve “üst komiser” olarak rütbelendirilecek. Bu üç rütbedeki bekleme süreleri de beşer yıl olacak. Böylece, bir polis amiri alt komiserlikten alt müdürlüğe giçiş için 13 yıl yerine 15 yıl bekleyecek. Tolga Şardan | Milliyet
Küçük Muharrem'in Ölümünde Sorumlu Bulunamadı...
Van’da yollar karla kaplı olduğu için ailesi tarafından hastaneye götürülemeyerek üç yaşında yaşamını yitiren Muharrem Taş’ın ölümünde sorumlu bulunamadı...Tolga Şardan bugün Milliyet’teki köşesinde soruşturmaya izin verilmeyen valilik kararının dayandırıldığı ön inceleme raporundaki çarpıcı ayrıntıları yazdı.Valilik, küçük Muharrem’in ölümüyle ilgili görevi ihmal gerekçesiyle yapılan soruşturmada, haklarında soruşturma yapılan devlet memurlarıyla ilgili “soruşturma izni verilmesine gerek olmadığı” görüşüne vardı. Tepki çeken bu karar yargı kararıyla kalktı ve soruşturma yolu açıldı. Soruşturma izni vermeyen Vali Aydın Nezih Doğan’ın imzasını taşıyan bu kararın alınmasına esas olan “ön inceleme raporu”nda oldukça çarpıcı bilgilere yer veriliyor. ‘Direkt 112’yi arayabilir’ Soruşturmacı olarak görevlendirilen Van Vali yardımcısı Sabri Uzun ile İl Sağlık Müdür yardımcısı Hamit Karataş’ın hazırladığı ön inceleme raporunda, 112 Komuta Kontrol Merkezi’nde görevli 4 hekim, 112 Çağrı Karşılayıcı 4 görevli, 2 jandarma personeli ve İl Özel İdaresi Yol Ekipleri Şantiye Şefi olan bir kişiyle ilgili değerlendirmeler yer aldı. İki soruşturmacı raporda, durumu şöyle irdeliyor: Çeli mezrasında yaşayan baba, Yalınca köyünde yaşayan akrabasını arayıp çoçuğunun hasta olduğunu bildiriyor. Oysa 112’yi direkt arayabilir. Geçici köy korucusu olan akraba, telefonla karakol komutanını arıyor, Direkt 112’yi arayabilir. Yalınca J. Karakolunda görevli Uzman Kürşat, 01.02.2014’de saat 18.39’da 112’yi arıyor, hasta çocuk olduğunu söyleyip, ‘yollar kapalı paletli araç var mı?’ diyor. Hasta yakınının telefonunu vermesinin istenmesine ve buna ‘tamam’ şeklinde yanıt vermesine rağmen, 112’ye geri dönmüyor. Mezra yolunu açtırmaya gayret ediyor. Gerek korucu Enver Taşar’ı, gerekse sonradan kendilerine ulaşan baba Abdulvahap Taş’ı 112’ye yönlendirdiği halde her ikisi de 112’yi aramıyor. 18.39’daki çağrıyı alan görevli ATT Bahar Aksoy, uzman jandarmanın dönmemesi üzerine tekrar karakolu aramıyor. Doktor ve çalışma arkadaşlarına bu telefondan hiç bahsetmiyor. Vakaya ilişkin yeterli bilgiye sahip olmadığından ve çağrı karşılamanın yoğunluğu nedeniyle kayıt açamıyor. Jandarma ise şahısları 112’yi aramaları yönünde bilgilendirdiği için ‘nasılsa ararlar’ diye 112’yi tekrar aramıyor. ‘Sıradan vaka sanılıyor’ Baba, 19.40’da akrabasından aldığı telefonla Yalınca J. Karakolu’nu arıyor. Uzman çavuşa açıklamada bulunuyor ve bekliyor. Uzman çavuş kendisini 112’ye yönlendirdiği halde ve hat olmadığı durumda dahi arayabileceği halde “inatla” aramıyor. Baba, karakolu, Yalınca’daki akrabasını, Van merkezde ikamet eden kardeşlerini arıyor, ancak 112’yi aramayı bir türlü aklına getirmiyor. Amca, yeğeninin Çeli’de 02.02.2014’te saat 02.00’de öldüğünü bildiği halde, hasta varmış gibi 112’yi saat 03.51’de arıyor. ATT Bahar, bu vakayla ilgili saat 18.39’da kendisini jandarmanın aradığını doktor ve çalışma arkadaşlarına söylemediği ve sistemden kayıt açmadığı için diğer aramalarda hassasiyet oluşmuyor. Dr. Ülkü, önceki 112 aramalarından haberi olmadığı için hassas davranamıyor, olayı sıradan vaka gibi algılıyor ve talebi karşılıklı sitemle reddediyor. Bu tespitler sonrasında, soruşturmacıların raporlarındaki netice ve kanaat bölümü ise özetle şöyle: Sorumlu bulunamadı“İhbarla ilgili yapılan ön incelemede, iddia edildiği gibi, sorumlu kurumların görevlerini ihmal etmedikleri... Abdülvahap Taş’ın 112’yi hiç aramadığı, kaldı ki, arasaydı bile bugüne kadar dikkatlerden kaçırılan en önemli husus Muharrem Taş’ın 18.30 sıralarında hastalandığı, ve 02.00 sıralarında ex olduğu gerçeğidir. Yani, yardım talebinden yedi buçuk saat sonra ex oluyor. Varsayalım ki; Abdülvahap Taş, Enver Taşar yerine 112 KKM’yi aramış olsun, 112 durum değerlendirmesi yaptıktan sonra yani yolun kapalı oluşunu ve yer yer iki metre karın olduğu o coğrafyada yolun çok kolay açılamayacağı ve paletli ambulansla da ulaşımın mümkün olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalacaktı ve askeri helikopter seçeneğini denemek zorunda kalacaktı. Olumsuz hava şartlarından dolayı helikopter kalkamayacaktı ki, mecburen karla mücadele ekiplerini de devreye sokarak kar paletli ambulanslarla ulaşmak seçeneği denemek zorunda kalarak ki ertesi akşam saatlerinde ancak varılabilecekti. Fakat Taş’ın 112’yi aramamış olması bu şansını da ortadan kaldırmıştır...” Öksürükle başlayan hastalık sonrasında küçük Muharrem’in yaşamını yitirmesine neden olan süreç ve sonrası resmi raporlarda böyle yer alıyor. Sonuç bölümü “olasılıklar” üzerine hazırlanan ön inceleme raporunda devlet görevlileri sorumlu bulunamadı, ya kamu vicdanında? Umarız yargı kararıyla açılan soruşturmadan, kamu vicdanını tatmin eden sonuçlar çıkar.Tolga Şardan | Milliyet
TRT'nin Final Yapan Dizisini IŞİD Tehdidi mi Bitirdi?
TRT 1'de yayınlanan ve Mayıs ayında final yapan 'Kızılelma' dizisinin Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) tehdidi nedeniyle sona erdiği iddia edildi. Başrollerinde Furkan Palalı, Pelin Akil ve Zeynep Eronat'ın yer aldığı, senaristliğini ve yönetmenliğini Osman Sınav'ın yaptığı dizi Milli İstihbarat Teşkilatı'nı (MİT) konu alıyordu. Diziyle ilgili iddiaları Milliyet yazarı Tolga Şardan bugünkü köşesine şu yazısıyla taşıdı: Kızıl Elma’yı IŞİD tehdidi mi bitirdi? (...)Türkiye’de ‘televizyon dizileri’ denince akla ilk gelen isimler arasında özel yeri olan Osman Sınav, geçen Aralık’ta TRT için oldukça iddialı bir proje için düğmeye basmıştı. Daha önce, uzun yıllar Kurtlar Vadisi ile ülke gündemini ‘derin devlet’ üzerinden beyaz cama taşıyıp yorumlayan Sınav, ardından yine TRT için Sakarya / Fırat adlı diziyi çekti. Hükümetin açılım politikasıyla pek uyuşmadığı bilinen dizinin sona ermesi Sınav’ı etkilemedi. Usta yapımcı, yine TRT için çekimlerini gerçekleştirdiği ‘Kızılelma’ dizisinin merkezine, bu kez Milli İstihbarat Teşkilatı’nı yerleştirdi. Sınav, TV eleştirmeni / yazar Sina Koloğlu’na diziyle ilgili, “Bu coğrafyada savaş, istihbarat örgütleri arasında oluyor. Artık Türkiye hedefleri olan bir ülke. Bu hedefleri doğrultusunda yerini alacak” demişti. Sınav, Koloğlu’na, dizinin ana kahramanı genç MİT’çi Murat Altay’ın hedeflerini aktarmış ve dizinin ilgi alanı içinde Suriye, Iran, Irak, Kuzey Irak olacağını anlatmıştı. Kamuoyunda büyük ses getiren Kurtlar Vadisi ve Sakarya / Fırat dizilerinden sonra bu yılın Ocak ayında TRT’de yayımlanmaya başlayan Kızılelma’nın yayın hayatı beklenenden kısa sürdü. Aynı zamanda Alevi düşmanlığı yapıldığı iddia edilen dizinin yayından kaldırıldığı 21 Mayıs’ta kamuoyuna açıklandı. Açıklamada, TRT’nin büyük ümitlerle başlattığı Kızılelma’nın sona erdirilmesinde ‘reytinglerin düşüklüğü’nün etkili olduğu ifade edildi. Dizi, Mayıs sonunda final yaptı. Üstteki yazı bölümlerinde yer alan birbirinden farklı iki ayrı değerlendirmenin kamuoyuna yansımayan ortak yönü ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kendi birimlerine gönderdiği ‘gizli’ yazı oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü, 28 Nisan 2014 tarihini taşıyan ve yerel birimlere gönderdiği “Muhtemel eylem” başlıklı yazı, Kızılelma’nın neden sona erdirildiğinin işaretlerini veriyor. Son dönemde Suriye’deki eylemleri nedeniyle Türkiye’de büyük tepki çeken örgütün olası eylemlerine yönelik il emniyet müdürlüklerini uyaran Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısını aktarıyorum: “Çatışma bölgeleriyle irtibatlı gruplara müzahir açık kaynaklarda yer alan ‘Türk dizilerinde IŞİD düşmanlığı’ başlıklı haberde; Halkı diziler ve kadın programlarıyla uyutan, doğru ve yanlış kavramlarını kendi çıkarlarına göre belirleyip insanların bunlara inanması için türlü hileler geliştiren medyanın bu defa de IŞİD’i kötülemeye başladığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi kanalı TRT’de yayınlanan ‘Kızılelma’ dizisinde IŞİD, insanları kesen ve korku salan bir çeteymiş gibi gösterildiği, Irak ve Suriye’de bir çok yeri kontrolünde tutarak ordu, hastane, okul ve mahkeme gibi bir çok yapılanması olan Irak Şam İslam Devleti’nin aşağılandığı, diziye hiç bir İslami STK’dan tepki gelmemesinin dikkatlerden kaçmadığı” şeklinde ifadelere yer verilmiştir.” Yazıdan da anlaşılacağı üzere IŞİD’le doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı olan kesimlerin Kızılelma’ya yönelik ‘ciddi’ sayılabilecek tepkilerinin varolduğu görülüyor. Gelişmeleri biraz takvimlemek gerekirse, 28 Nisan’da il emniyet müdürlüklerine gönderilen ‘önlem alın’ yazısından yaklaşık üç hafta sonra 21 Mayıs’ta Kızılelma’nın yayından kaldırıldığı açıklandı. Bu açıklamadan yine üç hafta sonra IŞİD, 11 Haziran’da Musul Başkonsolosluğu’nu basarak 49 diplomat ve görevliyi rehin aldı.Demokrat Haber
"Bundan Böyle Suriyelilerle Birlikte Yaşamak Kaçınılmaz"
Suriyeli sığınmacılara karşı ‘linç’ girişimlerinin artması üzerine oluşturulan eylem planından ‘kamu güvenliğini bozan Suriyelilerin sınırdışı edilmesi’ çıktı. Plan kapsamında Türkiye kamuoyu da bundan böyle Suriyelilerle birlikte yaşamanın kaçınılmaz olduğu yönünde bilgilendirilecek. Milliyet’ten Tolga Şardan’ın haberine göre eylem planıyla Suriyeli sığınmacıların yerel halk üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin düzeltilmesi amaçlanıyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) verilerine göre Suriyeli sığınmacıların sayısı 1 milyon 127 bin 970′e ulaşmış durumda. Eylem planına göre 1- Olaylara karışarak kamu güvenliğini bozan Suriyelilerin sınırdışı edilecek. Sınırdışı kararını valilikler alacak. 2- Suriyeli dilencilerin ve gelişigüzel yerlerde kalan sığınmacıların kamplara yerleştirilmesinde yerel yönetimler de görev alacak. 3- Özellikle Gaziantep çevresindeki kentlerde dükkan ve işyerlerinde yaşayan Suriyeli sığınmacılar da kamplara alınacak. 4- Gaziantep’in İslahiye ilçesinde oluşturulan yaklaşık 20 bin kişi kapasiteli kampa zor durumdaki Suriyeliler yerleştirilecek. 5- Haksız rekabetin önlenmesi için, işyeri açma ve çalışma koşullarında belediyeler, yerel halkla Suriyeli mültecilere eşit davranacak. 6- Suriyeli sığınmacıların olumsuzluklara neden olduğu yönündeki toplum algısının değiştirilmesi için kamuoyu savaşın sürmesi nedeniyle bundan böyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerle birlikte yaşamanın kaçınılmaz olduğu yönünde bilgilendirilecek. 7- Suriyeli sığınmacıların karıştığı münferit olaylara bakarak ‘genelleme’ yapılması önlenmeye çalışılacak. Özellikle kadınların parayla satılmasının önüne geçilecek. 8- Suriyeli çocukların okula gönderilmesi için çalışmaları yoğunlaştırılacak. Sığınmacıların Türkçe öğrenme imkanı artırılacak. AFAD da Suriyeli sığınmacıların adli olaylara karışma ve suç işleme oranının sanılanın aksine hayli düşük olduğunu bildirdi. AFAD’a göre yaşanan herhangi bir olayın ayrımcı bakış açısı etkisiyle kamuoyunda daha geniş yankı buluyor. Suriyelilerin biyometrik sistemle kayıt altına alındığını aktaran AFAD bu sayının 740 bine ulaştığını da duyurdu.Milliyet
UYAP'ta ‘Çifte  Kayıt’ Skandalı
Mersin’de yaşayan bir işadamı ve polis müdürü, kullandıkları silahlara ait taşıma ruhsatlarını yenilemek amacıyla Emniyet’e başvuru yaptı. Araştırmada, bu iki kişi için daha önceki bir esas numarası üzerinden UYAP’a sahte bilgilerle haklarında ‘adli yargılama’ olduğuna ilişkin bilgilerin girildiği belirlendi.Yasadışı dinleme skandalıyla çalkalanan Mersin’de şimdi de UYAP skandalı patladı. Milliyet gazetesinden Tolga Şardan'ın haberine göre, tüm adli verilerin yer aldığı Adalet Bakanlığı’nın kontrolündeki Ulusal Yargı Ağı Projesi’ne (UYAP) biri polis müdürü iki kişiyle ilgili, aynı esas numarası üzerinden, ‘sahte ve çifte kayıt tutulduğu’ iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı.Olay, Mersin’de yaşayan bir işadamı ve bir polis müdürünün, kullandıkları silahlara ait taşıma ruhsatlarını yenilemek amacıyla Emniyet’e yaptıkları başvuruda ortaya çıktı. Her iki kişiye verilen, ‘hakkınızda adli yargılama var’ biçimindeki bilgi sonrasında yapılan araştırmada, işadamı ve polis müdürü için daha önceki bir esas numarası üzerinden UYAP’a sahte bilgilerle haklarında adli yargılama varmış gibi gösterilen bilgilerin girildiği belirlendi. UYAP ekranında oluşturulan özel bir bölüme yapılan kayıtların savcı ve hâkimlerin bilgisine sunulduğu, polis müdürüyle ilgili atama ihtimali olduğunda da üstlerine sunulduğu anlaşıldı. Mağdur polis müdürü, kendisiyle ilgili kaydı giren Adliye Katibesi E.A. hakkında suç duyurusunda bulunurken, kayıtların girilmesinde rolü bulundukları gerekçesiyle bazı emniyet görevlileri hakkında idari ve adli soruşturma başlatıldı. Ancak bu soruşturmaların da aynı yapıya yakın olduğu öne sürülen isimlerce kapatılması üzerine, olay Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.Bilgisayar ekranından fark ettiSkandal, Mersin’de, silah ruhsatı almaya giden işadamının hakkında tutulan kaydı fark etmesiyle açığa çıktı. Soruşturmaya konu iddialara göre, B.S. adlı işadamı, hakkında, ‘çete’ suçlamasıyla açılan davada 4 yıl süresince yargılanıp beraat ettikten sonra silah ruhsatını yeniden çıkarmak için Emniyet’e gitti. Burada, daha önce sabıka kaydı alırken ya da yargılandığı süreçte hiç açığa çıkmayan bir kaydının daha bulunduğu belirtilerek ruhsat alamayacağı bildirildi. Bilgisayar ekranından hakkındaki kayda bakan işadamı, daha önce hiç görmediği bir suçlama ile karşılaştı.Emniyet müdürüne suçlamaB.S., bunun üzerine savcılığa başvurdu. İfadesinde, 4 yıl boyunca neden yargılandığı konusunda da çarpıcı iddialarda bulunan B.S., Mersin Emniyeti’nce gözaltına alındığında ısrarla dönemin Mersin Emniyet Müdür Yardımcısı S.P. hakkında ifade vermesinin istendiğini, bu ifadeyi vermediği için de hiç tanımadığı insanlarla adliyeye sevk edildiğini anlattı.Savcılıktan serbest bırakılmasına rağmen hakkında dava açıldığını anlatan B.S., 4 yıl boyunca bu davada yargılanıp beraat ettiğini aktardı. B.S., beraat ettikten sonra kendisinin yargılanmasına neden olan müdürlerden birinin arayarak buluşmak istediğini, buluştuklarında da aynı müdürün helallik istediğini ifade etti. B.S., daha sonra bu polis müdürü ile kendisi hakkında, ‘cemaat adına’ para topladığı iddiasıyla soruşturma açıldığını, kendisinin polislerden şikâyetçi olduğu için hedef şaşırtmak amacıyla açılan bu soruşturmanın da takipsizlikle sonuçlandığını bildirdi.Tefecilik suçlamasıB.S., başına gelenlerin de bununla bitmediğini kaydetti. Emniyet içindeki bazı grupların, Türk-Kürt çatışması yaratmak istediğini, eski MHP yöneticisi olduğunu ve bunu engellemek için çaba harcadığı için hedefe konulduğunu kaydeden B.S., beraat ettikten sonra silah ruhsatı almak için gittiği emniyette, hiçbir yerde kaydı olmayan, ‘tefecilik’ suçlarından soruşturulduğuna yönelik bir UYAP kaydının açığa çıktığını ifade etti. Kendisini yargılayan mahkeme, savcılığa ve adli sicile başvurduğunu, ancak bu kaydın buralardan çıkmadığını vurgulayan B.S., kendisiyle aynı şekilde S.P. adlı emniyet müdür yardımcısı için de benzer suçlamalarla sahte UYAP kaydı oluşturulduğunu ifade etti.B.S., yaptığı araştırmada, 2009’da gözaltına alındığında dolandırıcılık suçundan hakkında bir soruşturma daha açıldığını, aynı dosyada S.P. ve başka isimlerin de yer aldığını, sadece kendisine bu isnat yapılırken, S.P. ve diğer isimlere görevi kötüye kullanma suçlamasının yöneltildiğini öğrendiğini söyledi. Dosyanın 2009’da takipsizlikle kapatıldığını ve ‘tefecilik’ gibi suçlamanın olmadığını kaydeden B.S., 2013’te aynı esas numarası üzerinden UYAP’ta kendisi ve S.P. hakkında ‘tefecilik’ kaydı açıldığını tesadüfen öğrendiğini, diğer kayıtlarda görünmeyen bu suçlamayla ilgili soruşturma evrakının olmadığını söyledi.S.P.’nin aynı esas kaydına çifte UYAP kaydı yapıldığı iddiasıyla İçişleri Bakanlığı’nca başlatılan müfettiş soruşturmasında da benzer gelişmeler aktarıldı. S.P., hakkında hiçbir bilgisinin olmadığı, daha önce kapanmış bir dosyanın üzerinden, “tefecilik” suçlamasıyla kayıt oluşturulduğunu tesadüfen öğrendiğini ifade etti.Tolga Şardan | Milliyet
Kobani’ye Destek İçin Suruç’a Gitmek Valilik Kararıyla Yasak
İçişleri Bakanlığı, valiliklere gönderdiği yazıyla, Kobani’de yaşanan olayların protesto edilmesi amacıyla Suruç’a gidişlerin ‘tehlikeli sonuçlar doğurabileceği’ nedeniyle engellenmesi talimatını verdi.IŞİD’in Suriye’nin Türkiye sınırındaki, Kobani olarak bilinen Ayn El Arap çevresindeki köylere saldırmasıyla birlikte Şanlıurfa’nın Suruç ilçesine başlayan mülteci akını sonrasında yurt genelinden Kürt kökenli birçok grup Suruç’a gitmek için harekete geçti. Milliyet'ten Tolga Şardan'ın haberine göre, Kobani halkına destek verilmesi amacıyla başta HDP ve BDP’nin yaptığı çağrıların ardından harekete geçen Şanlıurfa Valiliği, bölgede güvenlik zafiyetinin yaratılmasını önlemek amacıyla kent genelinde Kobani’ye destek kapsamında her türlü toplantı, gösteri yürüyüşü, miting, çadır kurma, stant açma gibi etkinliklerin gerçekleştirilmesini tamamen yasakladı.Bu yasak üzerine harekete geçen İçişleri Bakanlığı, tüm valiliklerin yanı sıra Jandarma Genel Komutanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ‘acele’ koduyla özel bir talimat yazısı gönderdi. İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan iki sayfalık yazıda, yasaklama kararının gerekçesi olarak ülke genelinden Suruç’a gelerek sınır bölgelerine yakın yerlerde yapılacak protesto eylemlerine katılacak kitlelerin, can güvenliği açısından son derece tehlikeli bir durum yarattıkları kaydedildi. Yazıda, yaşanacak olumsuz olayların ülke açısından bazı uluslararası problemlerin doğmasına yol açacağı düşünüldüğü belirtilirken, Anayasa ve kanunlarda öngörülen sınırlama ve yasaklama şartlarının doğrudan ve açıkça oluştuğu vurgulandı.‘Kontrolsüz gruplar’Bakanlık yazısında, Şanlıurfa Valiliği’nce verilen yasaklama kararına karşın yurt genelinde illerden Şanlıurfa ve Suruç’a yoğun biçimde kontrolsüz grupların geldiğinin tespit edildiği bilgisine yer verildi. Yaşanan bu durumu, ilçe halkının ve göç eden mültecilerin can güvenliklerinin sağlanmasında ve sınır hattında alınan önlemlerde zafiyet doğurabileceği açıklanan yazıda, illerden yasaklanan etkinliklere katılmak amacıyla grupların yola çıkması durumunda yoğun görülen yerlerde durdurularak araçların Şanlıurfa ve Suruç’a gelmelerinin engellenmesi talimatı verildi.Sınırdaki o alan gazetecilere yasaklandıÖte yandan Evrensel'in DİHA'yı kaynak gösterdiği haberine göre basın mensuplarının canlı yayın yaptığı alana giden asker, gazetecileri ve vatandaşları alandan uzaklaştırdı. Askerler yasağa '2565 Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nu gerekçe gösterdi. Gazetecilerin 'Neden böyle bir uygulamaya gidildi?' sorusuna askeri yetkililer, Valiliğin emir vermesi üzerine uygulamayı başlattıklarını söyledi. Dün IMC TV kameralarına yansıyan ve CHP'li Sezgin Tanrıkulu tarafından da Meclis'e taşınan 'IŞİD sınır ihlali yapıyor' iddialarıından sonra bugün bölgenin apar topar yasaklanması dikkat çekti. Milliyet ve DİHA 
25 Bin Zehirli Ayakkabı Nerede?
İstanbul Erenköy Gümrüğü’nde, kanserojen madde içerdiği gerekçesiyle imhasına karar verilen 5 TIR dolusu ayakkabı ortadan kayboldu. İmha için, sorunlu ayakkabılar yerine piyasadan toplanan eski ayakkabıların kutulara konulduğu belirlendiGeçen ağustosta İstanbul Erenköy Gümrük Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren bir firmaya ait antrepoda tutulan, ayakkabı ithal eden firmanın getirdiği ayakkabılarda kanserojen madde olarak bilinen azor boyaya rastlandı. Yaklaşık 5 TIR’ı dolduran 25 bin 510 adet Çin menşeili ayakkabı için kanserojen madde içermesi nedeniyle ithalat izni verilmedi. Bunun üzerine ayakkabıların imhası için işlemlere başlandı.Bu işlemler kapsamında Gümrük Müdürlüğü’nce 24 Ağustos’ta tespit yapılmasının ardından eşyalar imha amacıyla Kocaeli’ndeki İZAYDAŞ Atık İmha Tesisi’ne gönderilmek amacıyla yeniden TIR’lara yüklendi. Yüklenen TIR’lar güvenlik önlemleri altında 20 Ekim’de Kocaeli’ndeki imha tesisine getirildi. İmha işlemi için gereken onay kapsamında tesise gelen gümrük yetkilileri kanserojen madde içeren ayakkabıların tespitini yapmak için kolileri kontrol etmeye başladı.Aynı marka olduğu tespit edildiMilliyet'ten Tolga Şardan'ın haberine göre, bu sırada gümrük yetkililerini şaşırtan bir gelişme yaşandı. Doğrulama işlemi için açılan kolilerin içinde imha amacıyla gönderilen gerçek ayakkabıların olmadığı, piyasadan iade alınan kullanılmış, eski ve yırtık ayakkabıların bulunduğu görüldü. Yapılan ayrıntılı incelemede ayakkabıların, ithalatı gerçekleştirilen ayakkabılarla aynı marka olduğu tespit edildi. Bu tespitlerin ardından olay hem İstanbul Gümrükleri’ne hem de Ankara’ya bildirilirken, TIR’lar da imha işlemi yapılmaksızın yeniden Erenköy Gümrüğü’ne getirildi.TSE izni de yokYapılan incelemelerde aralarında çocuk ayakkabılarının da bulunduğu kanserli madde içeren ayakkabıların izine rastlanamadı. Ayrıca TIR’lardan çıkan eşyaların arasında birçok kente ait ürün iade formlarının bulunduğu anlaşıldı. İthal edilen ayakkabıların kanserojen madde taşıması nedeniyle TSE’den tareks uygunluğu alınamadığı ortaya çıktı. Olayın ortaya çıkmasıyla birlikte işlemler sırasında ayakkabıların bekletildiği antrepoyla ilgili inceleme başlatıldığı öğrenildi.Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın tebliğine göre azor boya taşıyan ürünler ithalatı yasak olan ürünler arasında yer alıyor.Tolga Şardan | Milliyet