Yapılan toplantıda, bütün bunlar konuşulurken, İmparatoriçe Teodora hiç sesini çıkarmamış, yalnızca dinlemişti. Sonunda sabrı taşarak:
“Kaçmaktan başka çıkar yol kalmayınca, kaçmaya kalkışmak adiliklerin en büyüğüdür. Yıllarca başında imparatorluk tacını taşıyan biri, tacını kaybedince hayatını da kaybetmelidir. Ben her zaman Tanrı’ya dua etmişimdir. Üzerimdeki imparatoriçelik pelerinimi aldığı zaman, canımı da alsın. Merak etme, üzerimizdeki şu koyu kırmızı pelerin, gerekirse, göz alıcı bir kefen de olabilir. Gemi hazır, deniz de sakin. İstiyorsan kaçabilirsin, Ama benim de geleceğimi sanıyorsan aldanıyorsun!..”
İmparatoriçe Teodora’nın bu sözleri, yalnızca, Justinyanus’u değil, toplantıda bulunanları ve generalleri de etkiledi. İmparatora bağlı kalmış askerler, ustaca bir manevrayla hipodromu kuşattılar. Önce kapılar tutularak isyancıların dışarı çıkmaları önlendi. Sonra da askerler tribünlerin üst basamaklarında mevzilendiler.
İsyancılar bu durumu hiç beklemiyorlardı. Kapana kıstırıldıklarında artık iş işten geçmişti. Üst basmaklara yerleşen askerler, isyancılara rahatça nişan alarak onları ok yağmuruna tutuyorlardı. Asiler, dışarı çıkmak için birkaç kere kapılara saldırdılarsa da geri püskürtüldüler. Az sonra mızraklanarak öldürülen isyancılar, üst üste yığıldıklarından kapıların önünde aşılması güç birer duvar meydana getirmişlerdi. Ok yağmuru uzun bir süre devam etti, İsyancılardan ayakta kalabilenlerin sayısı azalınca, askerler tribünlerden inip oklarıyla başladıkları öldürme işini kılıçlarıyla sürdürdüler. Akşam karanlığı çökerken isyancılardan bir teki bile canlı kalmamıştı. Ertesi günü cesetler hipodromdan dışarı taşınırken sayıldı ve alanın ortasında 30 bin kişinin öldürüldüğü anlaşıldı.
Yalnızca iki kişi bu kıyımda öldürülmemişti: İsyancıların imparator ilan ettikleri Hypatius ve kardeşi…
Askerler onları öldürmemiş ve kendilerinden hesap sorulması için hemen saraya götürmüşlerdi. Hypatius ve kardeşi, Justinyanus’un karşısına çıkarıldıklarında: “Biz, isyancıları oyunla hipodroma çekip yok edilmelerini sağladık. Tanrı imparatora uzun ömür versin, girdiği her savaştan zaferle çıksın.” dediler.
Justinyanus, bu çocukça yalan karşısında onlara şunu sordu: “ Çok güzel, ama madem ki isyancılar üzerinde böylesine etkiniz vardı da, neden şehrimi yakıp yıkmalarını önlemediniz?”
Justinyanus, Hypatius ve kardeşini işkence edilmek üzere askerlere teslim etti. Ayaklanma bastırılmış, Justinyanus yeniden tahtına kavuşmuştu. Hem de, her şeyin bittiğini sandığı anda… Bu durumu ne generalleri, ne de kendine bağlı kalan askerleri sağlamıştı aslında. Herkesin korkaklar gibi davrandığı, kaçacak delik aradığı bir sırada, pes etmeyen yiğit bir kadına, karısı imparatoriçe Teodora’ya borçluydu tahtını…
backpackingistanbul.com