Çocukluğumuzdan Beri Duyageldiğimiz 13 Efsanenin Arkasındaki Hiç Duymadığınız Gerçekler
Çocukluğumuzdan itibaren birçok efsane ve mit duyarak büyüdük. Bunlardan bazıları gerçeğe yakınken, bazıları tamamiyle çocukları korkutmak için yaratılmış efsanelerdi. Bugün hepimizin duyduğu 13 efsanenin gerçeklerine ulaşmaya çalışacağız. Gelin bakalım.
1. Tekboynuzlu atlar:
2. Deniz insanları:
Hans Christian Andersen'in küçük deniz kızı belki de tüm zamanların en ünlü deniz insanıdır. Ancak bu yarı insan, yarı balık yaratıkların hikayeleri antik Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır.
En çok bilinen hikayelerden birisi Christopher Columbus'un deniz insanı gördüğünü anlattığı hikayedir. Sonunda bu gizemli canlıları gördüğünde resmedildiği kadar güzel olmadıklarını da söylemiştir. Ancak gerçekte gördüğü bir deniz insanı değil, denizayısıdır (manatees).
3. Sirenler:
Her ne kadar duyduklarınız sirenleri deniz insanları ile aynı betimlese de, ikisini birbirine karıştırmayın. Sirenler, Yunan mitolojisindeki yarı kadın, yarı kuş yaratıklardı ve şarkılarıyla denizcileri acımasızca ölüme sürüklerlerdi.
Britannica'ya göre, bir teori, bu canlıların erken keşiflerin tehlikelerinin eski bir hikayesinden, Asyalı bir kuş-kadın imajıyla birlikte evrimleşmiş gibi göründüğüdüdür.
4. Pontianak:
Güney Asya folklorunda, doğum sırasında veya bir erkeğin elinde acı içinde ölen bir kadın bazen Pontianak adında bir ruh haline gelir. Gece boyunca dolaşır ve intikam almak için bir erkeğin tırnaklarıyla bağırsaklarını dışarı çıkararak intikam alır.
Gerçekte ise bu hikaye çocuklara anlatılan hikayelerden türemiş ve popüler kültür ile yayılmıştır.
5. Kurt adamlar:
Kurtadamların kökeni, edebiyatın kendisi kadar eski olabilir. Antik Roma ve Yunan mitolojisinde de kurtadamlardan bahsedilir. Örneğin Gılgamış Destanı, eski bir sevgilisini kurda dönüştüren bir kadın hakkında bir hikaye anlatıyor.
Ayrıca Kurtlara dönüşen adamlar Antik Roma ve Yunanistan mitolojisinde de ortaya çıktı. Herodot, yılın belirli zamanlarında kurtlara dönüştüğü söylenen ve Doğu Avrupa'dan bir kabile olan insanlar hakkında yazdı. Böylece hikaye yayıldıkça yayıldı.
Gerçekte ise araştırmacılara göre Herodot, kış geldiğinde kurt derisi giyerek sıcak kalan bir kabileden bahsederken mecazi anlamda kurta dönüştüklerinden bahsetmişti.
6. Vampirler:
İnsanların yaşamsal enerjisini emerek yaşayan ruhların hikayeleri binlerce yıl süregelmiştir. Ancak modern vampirler çok daha yenidir. 18. yüzyılın başında İngilizce yazılı kayıtlarda 'vampyre' kelimesi görünmeye başlar.
Batı Avrupalılar, Doğu Avrupa'dan vampir salgınlarının raporları ortaya çıktıkça, on yedinci yüzyılın sonları ve on sekizinci yüzyılın başlarında vampir olgusuyla yakından ilgilenmeye başladılar.
Peki bu vampirizm salgınlarına neden olan neydi? Modern bilime göre çoğu gerçek hayattaki hastalıklardan esinlenilmişti: Örneğin, Porfiri ışığa duyarlılığa neden olur. Kuduz, sarımsak gibi güçlü aromalara karşı hassasiyet ve ısırma isteği ile ilişkilidir.
7. Zombiler:
Pop kültürü sayesinde zombileri, özellikle beyin için aç ve ölü et yiyenler olarak düşünme eğilimindeyiz. Ancak zombi efsanesinin kökeni Haiti'ye dayanmaktadır. Halk hikayesine göre, zombiler, voodoo rahipleri olan bokorlar tarafından canlandırılan ölü bedenlerdir.
8. Leprechaun:
Dublin'deki Ulusal Leprechaun Müzesi'nde çalışan Sean Reid'in IrishCentral.com'daki yazısına göre, yazılı kaynaklarda leprechaunların ilk defa 'Fergus mac Léti’nin Efsanesi' adlı Eski İrlanda hikayesinde karşımıza çıkıyor. Efsaneye göre Fergus, sahilde uyurken, lúchorpáin adında deniz perileri onu suya çekmeye çalışıyor ve Fergus, bu perileri yakalayarak onları üç dilek karşılığında serbest bırakacağını söylüyor. Böylece efsanemiz başlamış oluyor.
Zamanla, bu hikaye değişiklik gösterdi ve modern leprechaun efsanesi oluştu. Günümüzde leprechaunlar, altını seven, şakalar yapan ve yeşil rengi tercih eden zeki ayakkabı tamircileri olarak tasvir edilir, ancak ilk hikayelerde kırmızı giysiler giyerlerdi.
9. Ejderha:
Dünya üzerinde ejderha benzeri varlıkların hikayeleri çok eski zamanlara dayanmaktadır. Ejderhalar, Mezopotamya sanatında dev yılanlar olarak, antik Mısır mitolojisinde ölüler diyarında, Antik Yunan hikayelerinde zehir püskürtürlerken, Çin folklorunda ise iyi şans sembolü olarak karşımıza çıkarlar.
Smithsonian dergisine göre, bu mitler dünya genelinde bağımsız olarak evrildi. Buna neden olan bir teori ise gerçek hayvanların, dinozor fosillerinden Nil timsahlarına ve balinalara kadar, eski çağlarda yanlış tanımlanmış olabileceğidir.
10. Tepegöz ya da Kiklop:
Şimdiye kadar öğrendiğimiz şey, birçok mitolojik varlığın gerçekte var olan hayvanlara dayanıyor olabileceğidir. Yunan mitolojisinin ünlü tek gözlü devleri Kikloplar da bir başka örnektir. Bunlar, filin bir akrabası olan hayvanların kemiklerinin keşfiyle ilham alınmış olabilir. Bu yaratıklar 5 metre boyundaydı ve 2 metre uzunluğunda dişlere sahipti.
Ayrıca kafataslarında tek, belirgin bir delik vardı. Bugün bu deliğin hayvanın hortumu için olduğunu biliyoruz, ancak Antik Yunanlılar bunun büyük bir göz için olduğuna inanmış olabilirler.
11. Griffin:
Griffinler, aslan vücudu, kartal başı ve kanatlara sahip olarak tanımlanan yaratıklardır. Ancak araştırmacılara göre bu gizemli yaratıklar Protoceratops dinazorlarının kemikleri tarafından ilham alınmış olabilir. Bu dinazorların gagaları vardı ve uzun omuz kemikleri kanatlarla karıştırılmış olabilir.
İskeletleri Gobi çölünde bulunmuştur, ki burası Yunan mitolojisine göre griffinlerin altın yığınlarını koruduğu yerdir. Halkbilimci Adrienne Mayor'un teorisine göre, 'Yunan mitlerinin birçoğu bol miktarda fosil bulunan alanlarda ortaya çıkmıştır.
12. Cait Sìth:
İskoç yaylaları, göğsünde beyaz bir leke olan köpek büyüklüğünde bir kedi olan Cat Sìth veya Peri Kedi'ye ev sahipliği yapmaktadır. Efsaneye göre, Cait Sìth yakın zamanda ölenlerin ruhlarını çalabilir, ancak Yaylaların insanları Cait Sith'den korunmak için güçlü bir araca sahip: kedi otu.
Birçok kişi, bu yaratığın gerçekte var olan İskoç yabani kedisinden veya Kellas kedisi adında, İskoç yabani kedisi ile siyah kediler arasında bir melez olabilecek bir kedi türünden ilham alındığını düşünüyor.
13. Yule Kedisi:
Yule Kedisi veya Jólakötturinn, temelde çocukları işlerini yapmaya teşvik etmek için var olan ve bir evden daha büyük dev bir siyah kedidir. Geleneklere göre, Noel öncesi tüm işlerini yapan çocuklar yeni kıyafetlerle ödüllendirilir; tembel olurlarsa yeni kıyafet alamazlar ve Yule Kedisi tarafından yenilirler.
Tabi bütün bunlar çocukları korkutmak için esimlenmiş hikayelerdir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın