Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bu Plan Daha Önce Yapılmalıydı | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'daki son terörist saldırının ardından Emniyet yetkililerinden brifing aldı ve Ankara için yeni 'Başkent Güvenlik Eylem Planı' hazırlanması kararı verdi.
Buna göre başkente polis ve yeni teknolojik teçhizat desteği yapılacak. Kente giriş ve çıkışlar polis ve jandarma ile daha sıkı kontrol edilecek. Kritik binalara yapılacak olası saldırılar için hazırlıklar yapılacak. “Görünür polis” uygulaması hayata geçirilecek, 2 bin yeni polis de özel eğitimle göreve başlatılacak.
Medeniyet tarihi aslına bakarsanız bir ölçüde de böyle yazıldı.
İnsanlar, başlarına gelen felaketlerden dersler çıkardılar, aynı faciaların yaşanmaması için önlemler geliştirdiler, uyguladılar.
Onun için Ankara’daki saldırıdan sonra yeni güvenlik önlemlerinin düşünülüp uygulanması doğru bir iş.
Ancak yine de sormadan geçmek istemiyorum: Bu, Ankara’daki ilk saldırı mıydı?
Geçtiğimiz yılın ekim ayında, yine Ankara’da teröristler benzeri bir intihar saldırısı gerçekleştirip 102 vatandaşımızın ölümüne neden oldular.
Bunun Adı Skandal | Ezgi Başaran | Radikal
İnsanın aklı almıyor.
Bir devlet, koskoca bir devlet, tüm dünyanın gözleri önünde, yurttaşlarını, dostlarını, askerini, polisini kaybetmiş bir millete nasıl yanlış bilgi verebilir?
Başkentin göbeğindeki bir vahim terör saldırısını ‘işine yarayacak’ bir araca dönüştürmek için alelacele davranıp, nasıl böyle bir amatörlük yapabilir?
Bakınız…
Karşımızdaki olay, başkentimizin ortasında kilolarca patlayıcı dolu bir arabanın fink atıp insanların ölümüne yol açması kadar vahim ve tüyler ürperticidir.
Çünkü… Suriye adlı saatli bombaya karşı nasıl bir derbederlik içinde olduğumuzun göstergesidir.
Çünkü… Yeni saldırıların önlenebileceğine dair yanımızda sağlam ve güvenilir bir yapı var mıdır, şüphe yaratmaktadır.
Biraz açayım.
ABD ile YPG Uyuşmazlığı Aynı Noktada | Sami Kohen | Milliyet
Birçok işaret Türkiye ile ABD arasında YPG konusundaki temel pozisyonlarda kayda değer bir değişiklik olmadığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Obama arasındaki son telefon görüşmesinden sonra, Ankara’da ve Washington’da yayınlanan açıklamalar, ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün değerlendirmeleri, önemli noktalarda görüş ayrılıklarının devam ettiğini ortaya koyuyor.
Resmi açıklamalar iki tarafın da kendi işine yarayan unsurları içeriyor ve kendi pozisyonuna ters düşen hususları zikretmiyor...
Karşılıklı pozisyonların resmi beyanlarda belirtilen ortak noktaları bir yana, devam etmekte olan uyuşmazlığın esas konusu şudur: Türkiye PKK’nın uzantısı olarak gördüğü YPG’nin Suriye’de mutlaka durdurulmasını istiyor ve hele son Ankara saldırısından sonra ABD’nin YPG’ye desteğine son vermesini bekliyor... ABD ise YPG’ye Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede en etkin bir ortak olarak bakmaya devam ediyor, Ankara ile YPG arasındaki sürtüşmeyi yatıştırmaya çalışıyor.
Gelinen noktada, aralarındaki iyi diyaloğa rağmen, ne ABD, ne Türkiye kendi temel pozisyonlarından geri adım atmaya niyetli görünmüyor.
PKK’nın HDP’den Beklediği Son Hizmet: Kendini Kapattırmak! | Mustafa Kartoğlu | Star
Ankara’da 28 kişiyi katleden canlı bombanın cenazesini HDP’li milletvekili ile HDP ve onun ‘yerel partisi’ DBP yöneticileri kaldırdı.
Van’daki cenazeye HDP Van Milletvekili Tuba Hezer ile DBP, HDP ve öldürülen PKK’lıları ‘anma’ törenleri ile tanınan MEYA-DER yöneticileri katıldı.
MEYADER yöneticisi İdris Şaybak, “Dünyanın birçok yerinde diktatörler gençlerin verdiği mücadele ile devrilmişlerdir. Bu da cesaret ister” dedi.
DBP Van İl Eşbaşkanı Caziye Duman da, (PKK’dan YPG’ye kadar bütün alt örgütlerin Kandil’deki üst yöneticisi KCK’lı Cemil Bayık’ın da açıkladığı gibi) “canlı bombanın Sur ve Cizre’ye misilleme olduğunu”, bombacının da “kendini halk için feda ettiğini” söyledi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, saldırıdan sonra attığı tweet’te ‘kınadığı’ ‘acımasız saldırı’yı yapan katil hakkında söylendi bunlar.
Yani;
Demirtaş’ın kınamasının ‘ikiyüzlülüğün diğer yanı’ olduğunu kanıtladılar.
‘Devlete de Öfke Var, PKK’ye de’ | Ceyda Karan | Cumhuriyet
Memlekette şubat sonu ayazında ‘bahar gelsin’ demeye korkar olduk… Savaş oyun değildir, biliriz, aklımızla idrak ederiz. Başlatması kolay, bitirmesi zordur. İnsanlıktan yitiririz, kaçarı yoktur. Ahmet Arif’in “Yediveren Gül”ünün diyarı Diyarbakır’a gidince korkularım daha da arttı. Beş senedir Arap ellerini dolaşmaktan kalma reflekslerle düşündüm, baharın da, kara kışın da izine düştüm…
Benim gördüğüm Diyarbakır’da derin bir hayalkırıklığı, bezginlik, isyan ve kaygılarla karışık bir halet-i ruhiye hakimdi. Sıradan insanların çaresizliği en fecisi. “Sur” dediğimiz Diyarbakır’ın yüreği. O yürek kanayınca, kolları bacakları tutmaz oluyor.
Güvenlik güçlerine tepki büyük, en başta sivillerin gözetilmemesinden. Sur’a doldurulan özel harekatçılar, PÖH’ü, JÖH’ü, Esadullah’ı herkesin dilinde… 7 Haziran’da yüzde 81 oranını aşan, 1 Kasım’da yüzde 75’e gerilemiş HDP’ye siyaseten güvensizlik eksik değil. PKK’ye (Kandil) destek de gördüm, savaşın şehre taşınmasından ötürü kırgınlık ve öfke de…
ABD Seçimlerine Giderken | Burak Küntay | Al Jazeera Türk
Amerika Birleşik Devleti Başkanlık seçimleri sadece Amerikan halkı değil, tüm dünya için tarih boyu büyük önem taşımıştır.
ABD, kurulduğundan bu yana dünyada pek de benzeri olmayan bir seçim sistemine sahip. Bu sebeple Amerikan seçimlerine farklı sistemlerin uygulandığı ülkelerden bakan ve Amerikan sistemini tarihsel süreci dâhilinde tanımayanlar seçimleri yanlış yorumlamışlardır.
“ABD'de Başkanlık seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının gerçek seçim neticesini ne kadar yansıttığı oldukça tartışmalı bir konu.”
Seçimlere dair her dönem ilk belirtiler, iki partinin de Başkan aday adayları belli olduktan sonra yapılan kamuoyu yoklamalarıyla ortaya çıkmaya başlar. Ancak henüz ön seçimler ya da teamül yoklamaları yapılmamışken, sadece aday adaylarının söylem ve duruşlarını baz alarak yapılan bu kamuoyu araştırmalarının gerçek seçim neticesini ne kadar yansıttığı oldukça tartışmalı bir konu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 Yıllık 'Teknik Arıza'sı | Celal Başlangıç | Haberdar
Zırhlı araçlar; Polis Özel Harekatı, Jandarma Özel Harekatı'yla ablukaya almıştı Nusaybin'in Abdulkadirpaşa Mahallesi'ni.
Tam Seyitler Camisi'nin hemen bitişiğinde bulunan ablasının evinin önünde vuruldu 50 yaşındaki Dilşah Ak. Oracıkta yitirdi yaşamını. Yanında elinden tuttuğu kızı Sevgi vardı. O da yaralandı.
Ablası Hafife Yıldırım gözlerinin önünde öldürülen kardeşi Gülşah'ın hemen evlerinin önündeki zırhlı araçlardan açılan ateşle katledildiğini haykırıyordu.
Ama dinleyen kim! Hemen 'yandaş medya' çözüvermişti olayı; 'Yolda yürürken nereden geldiği belli olmayan bir kurşun isabet etti' diye.
Belli ki Mardin Valiliği 'yandaş medya' kadar profesyonel yalancı değildi, durumu bir 'mazeret'le açıklayıverdi:
“Nusaybin ilçemizde güvenlik tedbiri görevini icra eden bir zırhlı aracımızda oluşan teknik bir arızadan dolayı ateşleme mekanizması harekete geçmiş, olay sonucunda bir vatandaşımız hayatını kaybetmiş, bir vatandaşımız da yaralanmıştır.'
Futbol Hayata Fena Halde Benziyor | Ali Murat Hamarat | BirGün
Gündem Salih Dursun. Oyunculuk kariyerinde olmasa da futbolcu çimlerde gelişine öyle bir vurdu ki... Ayağa oturan top değil, eldeki bir kart başta ülkenin olmak üzere dünyaya da mâl oldu.
O kadar kötü bir maç yönetti ki Deniz Ateş Bitnel. Eğri oturalım, doğru konuşalım Kasımpaşa- Çaykur Rizespor karşılaşmasından sonra canlı yayında özür dileyip hakemliği bırakan Deniz Çoban’dan çok daha kötüydü performansı. Zaten ligden kopmuş, gazı kaçmış kola kıvamındaki iki takımın mücadelesini kimse yönetmese, bundan kötü olmazdı. Olamazdı da... Kuvvetle muhtemel Galatasaraylı futbolcular da Trabzonspor’un ilk yarıda penaltı beklediği üç pozisyondan birinde beyaz noktayı gösterirdi... Fakat kendisi en olmayanı seçti; önceki gün hep yaptığı gibi...
Aynı gün Almanya’da oynanan başka bir karşılaşmada bambaşka bir olay yaşandı. Hakem Felix Zwayer, Bayer Leverkusen’in çalıştırıcısı Roger Schmidt’i tribüne yolladı.
Cerattepe Cerattepe | Nilay Etiler | Evrensel
“İnsanoğlu kalkınma, daha çok kâr, daha fazla üretim ve tüketim bahanesiyle, üretmeyeceği tek şey olan tabiatı çılgınca ve bilinçsizce tüketmektedir. Oysa tabiatın yok edilmesi demek insanın yoksullaşması ve sağlığının bozulması demektir.”
Bunlar bana ait sözler değil ama altına imzamı atarım.
Bu sözler Artvin Cerattepe’de yapılması planlanan altın, bakır ve çinko madeni için 2002’te TBMM’de söylenmiş. Sözlerin sahibi şu anda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Faruk Çelik. AKP’nin kurucuları arasında da yer alan Faruk Çelik, aslen Artvinli. Fazilet Partisi milletvekili iken ve yıl 2002 iken bu sözlerle madene karşı çıkan Çelik yıl 2016 olduğunda “bilgim yok” diye geçiştiriyor, topa girmek istemiyor.
Artvin halkı ayakta... İnsanlar nöbet tutuyor. İnsanlar doğayı devletten korumaya çalışıyor. İnsanlar hukukun yani Danıştayın Cerattepe madeni konusunda aldığı kararın uygulanmasını istiyor.
Ama devlet çevre illerden polis ve jandarmayı yığmış.
Başbakan Davutoğlu ‘anarşi’ ağırlıklı düşünen STK’lere sesleniyor ve madenin çevreye zarar vermeyeceğini söylüyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da eylemcileri tehdit ediyor, yolu kapatmak için ağaç kesen eylemcilere gerekli cezayı vereceklerini ilan ediyor. Şaka gibi.
Bilir Kişi | Murat Belge | Taraf
Birkaç gün önce Tayyip Erdoğan’ın “hakaret” kavramıyla arasındaki tuhaf ilişki üstüne yazıyordum. Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan sağa sola “hakaret davası” açma konusunda rekor kırmış durumda. Ama bu arada kendi ağzından çıkan “hakaretamiz” sözlerin haddi hesabı yok. Tayyip Erdoğan’ın ve yakınlarının son birkaç yıllık performansına bakınca, oradan bir “tutarlılık” beklemenin anlamsız bir şey olduğunu gösteriyor; gene de, göz çıkartıcı bir birbirini tutmazlık var.
Derken şu iki bildiri geldi üst üste ve Tayyip Erdoğan “hatiplik” maharetini yeniden konuşturdu. “İhanetler”, “tiksintiler” ya da “aydın müsveddeleri” vb.
Tayyip Erdoğan zihniyeti bu toplumda gerçekten egemen olunca, başka birçok şeyin yanısıra, dili de, anlamı da, dolayısıyla sözlükleri de değiştirmemiz, yeni baştan yazmamız gerekecek. Örneğin “hakaret” kelimesi. Geleceğin “Türk Dil Kurumu Sözlüğü”nde, bunun tanımı şu mealde bir şey olmalı: “Tayyip Erdoğan’la aynı fikirde olmayan birinin Tayyip Erdoğan hakkında söylediği söz. Cezası …’dan başlar.” Bu, tabii, hukuk düzenine de aynen böyle geçmeli. Tayyip Erdoğan’ın kendi söyledikleri bu tanımın içinde yer almadığına göre, onların “hakaret” olduğunu kimse iddia edemez.
Yorum Yazın